POLİTİKA - 12 Eylül 2014 Cuma 12:57

Akdoğan: 'Medyanın varlığı demokrasinin garantisidir'

A
A
A
Akdoğan: 'Medyanın varlığı demokrasinin garantisidir'

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Medyanın varlığı demokrasinin garantisidir. Vesayetçi odaklarla mücadelede demokrasi ve hukuk adına her türlü desteği vereceğinize yürekten inanıyorum" dedi.

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, medya sektörü temsilcileri ile Başbakanlık Merkez Bina’da ilk kez bir araya geldi. Toplantıya Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM) Genel Müdürü Murat Karakaya, Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay, RTÜK Başkanvekili Hasan Tahsin Fendoğlu, Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörü Cemalettin Haşimi, Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) Başkanı Naci Arkan, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği (TFMD) Başkanı Rıza Özel, Türkiye Haber Kameramanları Derneği Başkanı Aytekin Polatel ile medya temsilcileri katıldı. Akdoğan, konuşmasında internet medyası için önemli mesajlar verdi. Akdoğan sözlerine, "Basın ve medya dünyamızın değerli temsilcileri, kıymetli meslektaşlarım, değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyor, toplantımıza hoş geldiniz diyorum" diyerek başladı. Toplantıya katılan ve tüm dernek, vakıf veya sendika başkanlarına teşekkür eden Akdoğan, "Basın ve medya alanında kamu, özel sektör ve sivil toplum üçlü bir sac ayağı oluşturur. 62’inci Hükümetin iletişim kurumlarının bağlı olduğu başbakan yardımcısı olarak ilk toplantımı sektörün paydaşları olan sivil toplum kuruluşlarıyla yapmak istedim. Kamu tarafından ayrıntılı brifing almadan, devlet tarafının görüşleriyle fikrimi şekillendirmeden, öncelikle sivil toplumun görüşünü öğrenmek, konuya muhataplarımız gözüyle bakmak istedim. Bugünkü toplantımız belki bir tanışma ve tebrikat anlamı taşıyor ama ben bu toplantıyı bir istişare sürecinin ilk halkası olarak görüyorum. Bundan sonra belki sizlerle farklı konularda birçok görüşmemiz ve toplantımız olacak" ifadelerini kullandı.

"BEN DE GAZETECİLİK MESLEĞİNİN BİR FERDİYİM"

"Sizlere meslektaşım dememin sebebi benim de gazetecilik mesleğinin bir ferdi olmamdır" diyen Akdoğan, "Ben basın-yayın mensubuyum, daha sonra iletişim masterı yaptım. Öğrenciyken Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinde 1988’de stajyer olarak çalıştım, daha sonra bir bölge gazetesi çıkardım. Ondan sonra birçok fikir dergisinin yayın kurullarında bulundum ve uzun zamandır köşe yazarlığı yapıyorum" dedi.

Kamuda danışmanlık görevi ile gazetecilik hayatının fikir, bilgi ve iletişimden beslendiğini belirten Akdoğan, "62. Hükümet’te benimle ilgili olan kurumlar TRT, AA, BYEGM, Basın İlan Kurumu, RTÜK ve Kamu Diplomasisi Kurumu. Açıkçası ben bu bakanlığı iletişim ve kamu diplomasisi olarak görüyorum. Birbiriyle ilişkili olan bu birimlerin ortak bir iletişim stratejisiyle ve azami işbirliğiyle çalışmasını önemsiyorum" diye konuştu.

"BU BAKANLIĞI İLETİŞİM VE KAMU DİPLOMASİSİ OLARAK GÖRÜYORUM"

Kamu diplomasisinin dış politikada kullanılan bir kavram olduğunu dile getiren Akdoğan, ülkenin tezlerinin dışarıda anlatılması, uluslararası kamuoyu oluşturma, algı yönetimi ve doğru bilgilendirme olduğunu söyledi. Son dönemde iç ve dış politikanın iç içe geçtiğini belirten Akdoğan, şunları kaydetti:

"Artık dünyada yaşanan her hadise Türkiye’yi etkileyebiliyor veya Türkiye’nin iç meselesi olarak görülen konular uluslararası toplum tarafından çok yakın takip altında. Avrupa Birliği’nden (AB) çözüm sürecine küresel ve bölgesel terörden çevre sorunlarına kadar birçok konu artık ulusal sınırları aşmış durumda. Bizim de uluslararası yayıncılık yapan kuruluşlarımız var. Kamu tarafından özellikle TRT ve AA’nın uluslararası etkinlikleri de var. Bunlar da aslında kamu diplomasisi faaliyeti yürütüyorlar. Türkiye’nin tezlerini dışarıya anlatmak, kara propagandayı ve manipülasyonları önleyecek şekilde doğru bilgilendirme yapmak, ülkemizin ve bölgemizin menfaatlerini yansıtmak gibi bir takım fonksiyonlar da üstlenmiş durumdalar. Medya kuruluşlarımız da insan hakları, hukukun evrensel ilkeleri, demokrasinin temel ilkeleri, hükümetimizin ve devletimizin temel çıkarları konusunda benzer bir duyarlılığa sahipler. Yaşanan birçok sıcak hadisede medyamızın çok sorumlu tavır takındığını gördük. Bir takım dezavantajlı grupların yaşadıkları sorunlarda, ulusal güvenlik meselelerinde benzer duyarlılığı sergilediğini memnuniyetle izledik."

Sektör temsilcileriyle yakından tanışıp sektörün sorunlarını birinci ağızdan dinlemek istediğini vurgulayan Akdoğan, "Sizlerle oluşturacağımız doğru iletişim sayesinde diyalog ve iletişim eksikliğinden kaynaklanan sorunların giderileceğine inanıyorum. Ben konuşmamın ardından sizleri dinleyip not almayı düşünüyorum. Söyleyeceğiniz her söz bizim için çok değerli. Sektörde varlık gösteren, katkı sunan sizlerin görüş ve önerileri bundan sonra atacağımız adımların istikametini belirleyecek, daha doğru ve etkin işler yapmamızı sağlayacak" şeklinde konuştu.

"MEDYA SEKTÖRÜ 100 BİN ÇALIŞANA SAHİP BÜYÜYEN BİR SEKTÖR"

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin büyük bir demokratik olgunlukla tamamlandığını hatırlatan Akdoğan, "Şimdi seçilmiş bir cumhurbaşkanı ve onunla uyum içerisinde çalışan bir hükümet ile yeni bir yolun başındayız. Başbakanımızın ’yeni Türkiye’nin inşası’ dediği bu süreç ülkemizin geleceği, insanımızın huzur ve mutluluğu açısından büyük fırsatlar sunuyor. Türkiye son dönemde çok hızlı büyürken bundan elbette medya sektörü de etkilendi. Bugün ülkemizde ulusal ve yerel bazda yayın yapan gazete, dergi, radyo ve televizyon sayısı 8 binin üzerinde, dizilerimiz dünyanın dört bir yanında takip ediliyor. Ajanslarımızın geçtiği haberler ünlü yayın organlarına servis ediliyor. Çalışan sayısının 100 binin üzerine çıktığı, her geçen gün gelişen büyük bir sektör medya sektörü" ifadelerini kullandı.

Son 10 yılda kendisinden önceki bakanların medya sektörüyle yakın ilişki kurduklarını ve bir takım sorunların çözülmesi için çaba sarf ettiklerini belirten Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hukuki mevzuatta değişiklikler oldu, yönetmelikler değişti, kanunlar değişti. Basın Kanunu yenilendi, Radyo Televizyon Kanunu değişti, Basın İş Kanunu’nda bir takım iyileştirmeler yapıldı, Basın Kartları Yönetmeliği değiştirildi. Şimdi önümüzde internet yayıncılığıyla ilgili bir kanuni düzenleme var. Sektör temsilcileriyle de birlikte çalışılarak bir taslak oluşturuldu, bu Genel Kurul’a da indi. Komisyondan geçerek, Meclis açıldıktan sonra bunun yasalaştırılması konusunda gayretlerimizi sürdüreceğiz. Bununla birlikte internet medyasında yaşanan sıkıntı kısmen de olsa hafifletilmiş olacak ve internet haber portallarında resmi ilanların yayınlanması mümkün olacak. Bugüne kadar çok adım atılmış olabilir ama daha yapacak çok işimiz olduğunu biliyorum. Medya her gün bir yeniliğin geldiği dinamik bir sektör. Yeni medya ortamı hem araç bolluğuyla, üretilen bilginin çokluğuyla, bilginin hızlı iletimiyle bireyleri ve kurumları zorlamaya başladı. Yani baş döndürücü bir değişim var. Bu değişimin hızını yakalamak her açıdan, mevzuat, zihniyet ve araç açısından, bu bombardımanın altında ezilmemek gerekiyor."

"GAZETECİ ARKADAŞLARIMIN ÇALIŞMA KOŞULLARINI İLGİLENDİREN 3 ÇALIŞTAY YAPILACAK"

Gazetecilerin çalışma koşullarını ilgilendiren bir duyuruda bulunan Akdoğan, "Ülkemizde uygulanmakta olan uygulanan iş mevzuatı gazeteciye özel bir önem veriyor. Yani İş Kanunu’na ek olarak 5153 Sayılı Basın Kanunu da ilişkilendirilmiş durumda. Yani iki kanunun aslında koruması altında. 1952 yılında çıkarılan İş Kanunu zaman geçmesine rağmen, şartlar değişmesine rağmen çok boyutlu olarak taraflarca tartışılmış değil. Yani ilgili kanunun sektörün ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalabildiği, bir takım sıkıntıların, sorunların gündeme geldiğini de görüyoruz. Bu yüzden BYEGM, Basın İş Kanunu’nun sizlerin ihtiyaçlarını giderecek şekilde düzenlenmesi için İstanbul, Erzurum ve Ankara’da 3 çalıştay düzenleyecek. Bundan sonra sizlerin de sektör temsilcilerinin, akademisyenlerin, tüm tarafların görüşleri alınarak bir taslak hazırlanacak ve daha sonra Meclis’in gündemine sunulacak" dedi.

"Basın ve medya sektöründe teknoloji değişebilir, mevzuat değişebilir, araçlar değişebilir ama gazetecilik ruhu değişmez" diye konuşan Akdoğan, şunları kaydetti:

"Fikir emekçisi olan gazeteci kardeşlerimi toplum doğru bilgilendirilmesi hizmet ederken belki bizden daha fazla kamu görevi ifa ediyorlar. Medya da siyaset kurumu kadar siyasetin bir bileşenidir ve vazgeçilmez unsurudur. Ne siyasetçi fikir hürriyeti olmadan yaşayabilir ne de medya mensubu düşünce özgürlüğü olmadan ayakta kalabilir. Siyaset-medya, iktidar-medya, sermaye-medya ilişkisinin dünyanın her yerinde çeşitli sorunlarla malul olduğunu biliyorum. Bu aktörüne ve öznesine bakmadan doğası gereği oluşan bir sorunsal. Bize düşen temel özgürlükler bağlamında bunu en aza indirmektir. Editoryal bağımsızlık üzerindeki tabii ve irade sınırlılıklarının aşılması elbette önem taşımaktadır. Sizlerin varlığı demokrasinin garantisidir, özgür, hür ve bağımsız çalışan medya her türlü vesayete karşı sivil siyasetin yoldaşıdır. Vesayetçi odaklarla mücadelede demokrasi ve hukuk adına her türlü desteği vereceğinize yürekten inanıyorum. Biz demokratik hukuk devletinin en güçlü ayaklarından birisinin medya olduğuna inanıyoruz. Basın özgürlüğü ve basın ahlakı, bunlar birbirinin mütemmim cüzüdür. Basın etik kurallarının eşzamanlı olarak geliştirilmesi de yadsınmaması gereken bir gerçektir. Siyasetçi medyanın eleştirilerine kimi zaman üzülebilir, kimi zaman gerçeği yansıtmadığını düşündüğü haberlerine, siyasi yorumlarına, mahremiyet sınırlarını zorlayan yayınlarına üzülebilir, kızabilir ama medyadan vazgeçemez. Çünkü siyasetin halkla buluşma aracı medyadır. Hepimiz aynı gemide yol aldığımıza göre belli ilkeler, evrensel kurallar çerçevesinde sağlıklı bir ilişkiyi geliştirmeyi başarmak durumundayız. Biz güçlü, bağımsız ve tarafsız medyanın varlığından korku ve endişe duymuyoruz. Bundan ancak mutluluk duyarız. Umarım bu toplantı sağlıklı bir diyalog ortamının ilk adımı olur. Samimi bir diyalog ortamı oluşturabilirsek sizlerin yaşayıp yakından şahitlik ettiği birçok sorunu kolaylıkla çözebiliriz. Başta medya emekçilerinin çalışma koşullarını, ekonomik ve sosyal durumlarını daha iyi noktalara çıkarmanın adımlarını atabiliriz."

Akdoğan, sözlerini "Deklanşörleriniz güzellikler için çaksın, flaşlarınız karanlığa ışık tutsun, sorularınız ve yorumlarınız daha müreffeh, daha demokrat, daha kardeşçe bir gelecek için umut olsun" diyerek tamamladı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır Şehit yakınları ve gazi ailelerinden Devlet Bahçeli’nin açıklamasına tam destek Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Kürtler bizim öz kardeşimizdir. Terör örgütü iki cihan düşmanımızdır” açıklamalarına şehit yakınları ve gazilerden tam destek geldi. 15 Temmuz Demokrasi Şehitleri, Gazileri ve Terör Mağdurları Derneği Genel Başkanı Abbas Gündüz, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tespitleri ve söylediklerinin son derece önemli olduğunu dile getirdi. Gündüz, “Her zaman önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben anlayışıyla hareket eden devlet adamı Devlet Bahçeli’nin, ‘Kürtler bizim öz kardeşimizdir. Terör örgütü iki cihan düşmanımızdır’ şeklindeki açıklamalarına sonuna kadar destek veriyoruz. Türkler ile Kürtler bugün ortak düşmanlar ve ortak tehlikeler karşısındadır. Bu tehlikelerden ancak ortak bir kararlılıkla kurtulabiliriz. Türkler ile Kürtlerin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir öneme sahiptir. Devleti bilen devlet adamı Dr. Devlet Bahçeli’nin tarihi tespitleri son derece önemlidir. Türkiye için doğruları korkusuzca savunan, mîllî duruşu her şeyin üstünde tutan Devlet Bahçeli’nin her konuşması her açıklaması, yılların birikimi, vatan sevgisi ve Türk milletine olan derin bağlılığının yansıması olan, köklü bir davanın liderinin ifadeleridir. Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa, Türk değildir. Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa, Kürt değildir. Coğrafya, birçokları için kader olabilir. Ama konu Türk milleti olduğunda, coğrafya bir destana dönüşür. Türk milleti ne olursa olsun, bölünmez, yıkılmaz. Birlik ve beraberliğimizle her zorluğun üstesinden geliriz. Bizim için coğrafya, fedakarlıkla yazılan bir kaderdir gibi önemli açıklamaları olan Devlet Bahçeli, Türkiye’nin terörle mücadelesinde her zaman hem en önde, hem en net kararlı duruşunu sergileyen en önemli liderlerden biridir” dedi.
Denizli DTO, üyelerine yeni nesil ödeme ve güncel vergi düzenlemelerini anlattı Denizli Ticaret Odası (DTO), üyeleri ile serbest muhasebeci mali müşavirlere yönelik Yeni Nesil Ödeme Kaydedici Cihaz Mevzuatı ve Güncel Vergi Düzenlemeleri Bilgilendirme Toplantısı yaptı. Denizli Defterdarlığı, Denizli Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler (SMMM) Odası ve Denizli Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği (DESOB) iş birliği ile gerçekleştirilen toplantı yoğun ilgi gördü. DTO hizmet binasındaki Yeni Nesil Ödeme Kaydedici Cihaz Mevzuatı ve Güncel Vergi Düzenlemeleri konulu bilgilendirme toplantısına DTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Aracı ile Denizli Defterdarı Mustafa Özdemirci’nin yanı sıra Gelir İdaresi Grup Müdürleri Fatih Erdoğan, Recep Ömeroğlu ve Yusuf Malkoç, DESOB Başkan Vekili ve Denizli Lokantacılar Odası Başkanı Osman Üçgül, Denizli Bakkallar ve Bayiler Odası Başkanı Erol Tüzen, Denizli Berberler ve Kuaförler Odası Başkanı Yakup Güleç, Denizli Şekerciler ve Pastacılar Odası Başkanı Abdurrahman Demirdak, Denizli Fırıncılar Odası Başkanı Bekir Karadaban, Bekilli Esnaf Odası Başkanı Gökhan Parmaksız, Buldan Esnaf Odası Başkanı Mehmet Kulalı, Çivril Esnaf Odası Başkanı Zeki Karahan, Güney Esnaf Odası Başkanı Soner Özdemir ve Tavas Terziler Odası Başkanı Mehmet Ali Bilal, Denizli SMMM Odası yetkilileriyle çok sayıda iş insanı katıldı. Toplantının açış konuşmasını DTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Aracı yaptı. Odanın çalışmaları ve hizmetleri hakkında üyeleri ile konuklarını bilgilendirmeler yapan Başkan Yardımcısı Aracı, “Değerli konuklar, daha önce de üyelerimizi sektörel güncel gelişmelerden ve düzenlemelerden haberdar etmek için çok sayıda etkinlik gerçekleştirdik. Katılım yine bugün ki gibi hep yoğundu. Talep oldukça da hem bu tür toplantıları hem de ücretsiz sektörel, kişisel ve mesleki gelişim eğitimlerimizi artırarak devam ettireceğiz. Üyelerimizin kendilerini güncelleyerek ve geliştirerek günümüzün şartlarına hızla uyum sağlamalarını ve rekabet güçlerini korumalarını önemsiyoruz. Bunun için gereken organizasyonları da genelde yine bu türde iş birlikleri ile kamu kurum ve kuruluşlarımız ve sivil toplum kuruluşlarımızla yapıyoruz. İnternet sitemiz, üye gruplarımız ve kurumsal sosyal medya hesaplarımız aracılığıyla da duyurularını sizlere ulaştırıyoruz. Lütfen takip edip ilgi göstermeye devam ediniz” dedi. “Yeni uygulamalar iş yükünü azaltacak” Denizli Defterdarı Mustafa Özdemirci ise yeniliklerle hem mükelleflerin hem de onların mali yükümlülüklerini takip eden serbest muhasebeci mali müşavirlerin iş yükünün azalacağını düşündüklerinin altını çizerek, “Görevlerimizden biri de ticaret erbabı ile iş insanlarımız arasındaki rekabet eşitsizliğini ortadan kaldırmaya yönelik uygulamalar yapmak. Yeni nesil cihazlarımızla ilgili düzenlemeyi de bu kapsamda değerlendiriyoruz. Geçtiğimiz ağustos ayındaki kanuni düzenlemelerle beraber belge düzenine uymayan mükelleflerle ilgili cezalarda yeni uygulamalar başladı. Önümüzdeki günlerde bununla da ilgili bir bilgilendirme toplantısı yapacağız. Bugün ki de bunların ilkidir. Katkı sağlayan herkese teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu. Etkinlik açış konuşmalarının ardından Gelir Uzmanı Hüseyin Pamukoğlu’nun sunumuyla sürdü. Pamukoğlu, salondakileri yeni düzenlemenin nasıl yürütüleceği hakkında bilgilendirdi. Sunumun ardından salondakiler yetkililere merak ettikleri konular hakkındaki sorularını yöneltti.
İstanbul İdrar problemleri yaşayanlara ‘Mesane pili’ seçeneği: “Türkiye’nin her tarafından hasta geliyor” Toplumda birçok kişinin hayatını zorlaştıran idrar kaçırma, yapamama ya da aşırı aktif mesane gibi durumlarda uygulanan ‘Mesane pili’ tedavisi ile hastaların hayatı daha konforlu hale gelebiliyor. Tedaviyle ilgili bilgi veren Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Gökhan Çulha, “İdrar kaçırma çok sık rastlanılan bir hastalık. Her hafta muhakkak 2 geçici pil, 2 de kalıcı pil uygulaması yapıyoruz. Yüzde 50 başarı bile çok önemli çünkü bu hastaların artık son tercihleri. Hastaların hiç idrar kaçırmaması, bez, sonda kullanmıyor olması inanılmaz bir mutluluk. Aynı gün içinde hasta taburcu olabiliyor, başarımız yüzde 77-78’lerde. Türkiye’nin her tarafından artık hastam geliyor” dedi. Toplumda birçok kişi idrar kaçırma, yapamama ya da aşırı aktif mesane gibi durumlar nedeniyle çeşitli sıkıntılar yaşıyor. Uzmanlar, halk arasında ‘Mesane pili olarak bilinen sakral nöromodülasyon tedavisi ile hastaların yaşamının daha konforlu bir hale gelebildiğini aktarıyor. Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Mehmet Gökhan Çulha da uygulamanın cilt altına bir elektrot yerleştirilerek mesane ve bağırsak fonksiyonlarının düzenlenmesini amaçladığını aktardı. Tedavi için kriterleri sağlayan hastalarda, kişiye fayda sağlayıp sağlamayacağının bir süre gözlendiğini belirten Doç. Dr. Çulha, hastaların işlem yapılan gün taburcu olabildiğini söyledi. “Fazla uyarılıyorsa azaltan, az uyarıyorsa da artıran bir tedavi” İdrar problemleri ve sakral nöromodülasyon tedavisine yönelik bilgiler veren Doç. Dr. Mehmet Gökhan Çulha, “Bir anda sıkışma tipiyle gelmesi önemli buna sıkışma tipi idrar kaçırma diyoruz. Bir de öksürüp, hapşırırken karın içi basıncının artmış olduğu durumlarda kaçırma var, sebepleri farklı olabiliyor. Altta yatan nörolojik sebepler, kilo fazlalığı, geçirilmiş doğumları idrar kaçırmanın başlıca sebepleri olarak söyleyebiliriz. Hastaların sıvılarını kısıtlamaları, çay, kahve gibi çok sık idrara çıkarabilecek alışkanlıklardan uzak durması gerekebilir. Pelvik taban kas egzersizleri fayda etmediyse medikal tedaviler uygulayabiliyoruz. Bir takım oral, ağızdan alınan ilaçlarla tedavileri gerçekleştirebiliyoruz. Bunlar fayda etmediği zamanlarda invaziv tedaviler devreye girebiliyor. Mesane içerisine uygulanan botulinum toksin uygulamaları özellikle sıkışma tipi idrar kaçırma tedavisinde yapılabiliyor. Bu da fayda etmediyse halk arasında ‘Mesane pili’ diye bilinen sakral nöromodülasyonu da uygulayabiliyoruz. Fazla uyarılıyorsa azaltan, az uyarıyorsa da artıran bir tedavi, nasıl yapıyor, hangi hastalıklarda kullanabiliyoruz; sıkışma tipi idrar kaçırması olan, idrarını yapamayan, temiz aralıklı kateterizasyon kullanan hastalarda da uygulayabiliyoruz” dedi. “Yaşam kalitesini inanılmaz artıran bir tedavi, başarımız yüzde 77-78’lerde” Doç. Dr. Çulha, “75 yaşının altındaki hastalarda uygulanabiliyor, üzerinde uygulanmamakta, ayrıca hastaların en az 2 yıl aşırı aktif mesane tedavisi ya da sıkışma tipi idrar tedavisi almış olması lazım. Medikal tedavinin yanında mesane içine botulinum toksin uygulaması da almış fayda görmemiş olması lazım. Sakral nöromodülasyon tedavisi yüzde yüz başarı sağlayan bir tedavi değil, her hastada aynı sonucu alamıyoruz, cihazın maliyeti de söz konusu olduğu için birinci basamakta bir test aşaması var. Mesaneyi uyaran sinirlerin yanına bir elektrot yerleştirilir. İlk başta dışarıdan uyarı verilerek hastanın 2-3 hafta takip edilmesi öneriliyor. Yüzde 50 ve üzerinde hastanın semptomlarında bir iyileşme varsa o zaman kalıcı basamağa geçebiliyoruz. Şu andaki usb stick’lerden biraz daha büyük olan bir pil dediğimiz o uyaran, kalça kısmına, hemen cildin altına yerleştirilip vücudun dışarısına hiçbir görüntü olmayacak şekilde implante edilebiliyor. Kumandası da var, yeni jenerasyon kumandalar cep telefonu şeklinde bir uygulamaya sahip. Cihazının enerjisini artırıp azaltabiliyorsunuz ya da kapatıp açabiliyorsunuz. Her hafta muhakkak 2 geçici pil, 2 de kalıcı pil uygulama seansını yapıyoruz. Pandemi sonra en fazla bu işlemi yapan kliniklerden birisiyiz. Çocuksa akranlarıyla problem yaşayabiliyor, bu problemi ortadan kaldırmak aslında mümkün. Son derece basit bir işlem, aynı gün içinde hasta taburcu olabiliyor. Kişinin yaşam kalitesini inanılmaz derece artıran bir tedavi, başarımız yüzde 77-78’lerde. İdrar kaçırma çok sık rastlanılan bir hastalık, bu kadar ileri seviyeye gelen hasta grubu gerçekten tedavisiz kalıyor, bez paraları, enfeksiyonlar, cilt tahrişleri. Türkiye’deki pilin ömrü 5-7 yıl arasında gidiyor” şeklinde konuştu. “Türkiye’nin her tarafından hastam geliyor” Tedaviyi uygulamanın yanı sıra eğitimler verdiklerini de belirten Doç. Dr. Çulha, sözlerine şöyle devam etti: “Avrupa’daki üroloji asistanlarına, meslektaşlarımıza da bu ameliyatı öğretmek, daha ileri götürebilmek için sıklıkla toplantılar yapmaktayız. Yabancı bir cihaz taktığımız için tabi ki bir enfeksiyon riski var, bunu da kontrol edebiliyoruz. Hastanın hafif bir anestezi alması gerekiyor, işlem uygularken hastayla devamlı bir iletişim halindeyiz, bazı motor yanıtlar almamız gerekiyor, doğru yerde olduğumuzu anlayabilelim. Hasta operasyon sonrası birinci saatinde gayet normal, günlük işlerini yapabilecek konuma gelebiliyor. Yüzde 50 bir başarı sağlanması bile çok önemli çünkü bu hastaların artık son tercihleri bunlar. Kateterizasyon kullanmaları gerekiyor, bu da çok hassas bir durum. Her ne kadar temiz yapılıyor olsa da maalesef enfeksiyon başımızın belası. Hastalarımız inanılmaz teşvik edilerek geliyor çünkü Türkiye’nin her tarafından artık hastam geliyor. Bugünkü hasta, Batman’dan buraya kadar sadece bu kliniğin, hastanenin ismini duyarak gelmiş. Hastaların kuru kalması, hiç idrar kaçırmaması, bez, sonda kullanmıyor olması onlar için de bizler için de inanılmaz bir mutluluk. Daha fazla kadın hastalar oluyor, çocuk hastalarımız da çok fazlaca var. Uyguladığımız çocuk hastaların hemen hemen hepsinde çok ciddi sonuçlar almaya başladık, aldık”
İzmir Hollanda Krallığı Büyükelçisi Wijnands öğrencilerle buluştu Yaşar Üniversitesi, Türkiye ile Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 100. yıl dönümünü kutlamak amacıyla, Hollanda Krallığı Büyükelçisi Joep Wijnands’ı "Türkiye-Hollanda İlişkileri" başlıklı konferansta ağırladı. Hollanda Krallığı Büyükelçisi Joep Wijnands, Yaşar Üniversitesi öğrencileriyle buluştu. Türkiye ve Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerinin 100’üncü yılı vesilesiyle düzenlenen konferansta konuşan Büyükelçi Wijnands, öğrencilerin sorularını yanıtladı. Yaşar Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Ahmet Yiğitbaşı ve Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Levent Kandiller, büyükelçiye plaket takdim ederken, Büyükelçi Joep Wijnands ise Hollanda’ya özgü el yapımı Delft Blue seramik tabak hediye etti. Türkiye ile Hollanda arasındaki arkadaşlığın 100 yıldan çok daha eskiye uzandığını söyleyen Wijnands, “Bağımız 1960’larda büyük fedakarlıklarla Hollanda’ya gelen Türk işçiler ile başladı. Şu anda Hollanda’da 500 bin Türk yaşıyor, çok güçlü bir Türk topluluğu var. Türkiye’yle çok sıkı bir ekonomik partnerliğimiz var. Türkiye’de 3 bini aşkın Hollandalı şirket var. Hollanda da Türk yatırımları için elverişli bir yer. Geçmiş, gelecekteki iletişimimiz için bir güven oluşturuyor” dedi. “Vize problemi siyasi bir mesele değil” Son yıllarda yaşanan turistik vize soruna da değinen Wijnands, “Vize sorunları konusunda biz de mutlu değiliz. Bekleme süreleri çok uzun. Bunu değiştirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Pandemiden sonra başvurularda büyük artış yaşandı. Bu nedenle de vize için çalışan elemanlarımız başvuru sayısına göre yetersiz kalıyor. Bu siyasi bir mesele değil, kapasite ve teknik meselesi. Geçen sene şimdiye kadarki en fazla vizeyi verdik. Bu konuya oldukça önem veriyorum. En kısa sürede iyileştireceğiz” diye konuştu.