DÜNYA - 26 Mart 2021 Cuma 08:12

AB'den Türkiye'ye şartlı işbirliği kararı

A
A
A
AB'den Türkiye'ye şartlı işbirliği kararı

Avrupa Birliği (AB) Mart ayı Liderler Zirvesi video konferans yoluyla gerçekleştirildi. 25-26 Mart tarihlerinde iki gün sürecek zirvenin ilk gün toplantılarında Türkiye ile ilişkilerin detaylı bir şekilde ele alındığı bildirildi.

AB Konseyi Başkanı Charles Michel başkanlığında gerçekleşen Konsey'in ilk günü sonunda düzenlenen ortak basın toplantısında AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen liderler zirvesine ilişkin bilgiler verdi.

Basın toplantısında ilk olarak söz alan AB Konseyi Başkanı Michel AB Liderlerinin ilk olarak aylardan beri gündemin ana maddesi olan Covid-19 konusunu görüştüklerini belirtti. Michel AB'nin aşının üretimi ve dağıtımı konusunu öncelikli olarak gündemine aldığını ve bu konuda kararlı bir şekilde işbirliğine devam edileceğini bildirdi.

AB Liderleri zirvesinin diğer bir önemli başlığının ise Türkiye olduğunu belirten Michel; ''Geçtiğimiz Aralık ayı zirvemizden bu yana Türkiye'nin daha yapıcı ve olumlu bir siyaset izlemeye başladığını görüyoruz. Biz de AB olarak Türkiye ile ilişkilerimizde pozitif bir ajanda belirlemeye karar verdik. Bu konuda AB Komisyonu ve Yüksek Temsilcimizi görevlendirdik, ancak Türkiye olumlu yaklaşımına devam etmezse bu durum ilişkilerimizi doğrudan etkileyecek. Türkiye konusunda Haziran zirvemizde daha detaylı bir değerlendirme yapacağız'' dedi.

Ortak basın toplantısında söz alan AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen ise AB Komisyonu'nun özellikle Covid-19 aşısının üretimi, dağıtımı ve şeffaflığı konularında yoğun çalışmaya devam ettiğini, AB'de bu güne kadar toplam nüfusun ortalama yüzde dördüne iki doz aşı uygulandığını, AB'nin hem kendi içinde aşılama çalışması yürütürken aynı zamanda AB dışına da 77 milyon doz aşı ihraç ettiğini bildirdi.

Türkiye konusunun da ele alındığını bildiren Von Der Leyen; '' Türkiye konusunu görüştük. Birkaç gün önce Başkan Michel ve ben sayın Erdoğan ile görüştük. Türkiye'nin olumlu bir yaklaşımı var. Bazı AB üyesi ülkelerle de ilişkilerde sakinleşme var ancak bu durum kırılgan. Yüksek Temsilci Borrel ile birlikte Türkiye ile politik, ekonomik ve ticari ilişkilerimizin durumu hakkında ve araçlar konusunda bir rapor çalışması yapıyoruz. İki aşamalı bir plan öngörüyoruz. Birinci aşamada sığınmacılara yardım konusuyla Gümrük Birliği'nin revizyonu konusunu birlikte yürüteceğiz. Eğer Türkiye yapıcı olmazsa ve özellikle Doğu Akdeniz'de olumsuz girişimler yaparsa bu süreç duracaktır'' ifadelerini kullandı.

AB liderler Zirvesinde ayrıca ABD Başkanı Joe Biden'in de katılım sağladığı ve ABD- AB ilişkileri konusunda detaylı bir görüşme yapıldığı bildirildi. AB liderlerinin ayrıca ekonomik konularda da kararlar alması bekleniyor.

Mustafa Ulusoy
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."