GÜNDEM - 06 Haziran 2023 Salı 09:27

400 yıllık Sanki Yedim Cami hikayesiyle ders veriyor

A
A
A
400 yıllık Sanki Yedim Cami hikayesiyle ders veriyor

Fatih'te bulunan 400 yıllık Sanki Yedim Cami hikayesiyle dikkat çekiyor. 17. yüzyılda Keçecizade Hayreddin Efendi veya Adanalı Şakir Efendi adında orta halli esnaflar, Osmanlı döneminde padişahların yaptırdığı Selatin camilerini görüp imrenerek bir cami yaptırmak için para biriktirmeye başladı. "Sanki yedim" fikriyle tasarruf edilerek yaptırılan Sanki Yedim Camii’nin hikayesi ders veriyor.

Fatih’te Kırbacı Sokak’ta binaların arasında bulunan Sanki Yedim Camii’nin adı hikayesinden geliyor. Rivayete göre Selatin camilerini görüp imrenen Keçecizade Hayreddin Efendi veya Adanalı Şakir Efendi 17. yüzyılda ‘sanki yedim’ diyerek tasarruf yaptı. İki esnaf, mevcut ihtiyaçlardan kısarak, topladıkları birikimle Sanki Yedim Camii'ni yaptırdı. Bir süre hizmet veren cami, ‘Unkapanı Yangını’nda tahrip oldu. Hikayesiyle dikkat çeken cami uzun bir süre metruk halde kaldı. Eski mimari özelliğinden eser kalmayan cami 1959 - 1960 yılları arasında AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un babası İsmail Niyazi Kurtulmuş önderliğinde mahalle sakinleri ve hayırseverlerle tekrar inşa edildi. Mütevazı görünüme sahip olan caminin içerisinde 200’den fazla kişi ibadet edebiliyor.

“Sanki yedim diyerek tasarruf yapmak suretiyle bu caminin yaptırıldığı rivayet ediliyor”

Sanki Yedim Camii İmam Hatibi Abdullah Kutluoğlu, “Bu cami Fatih ilçesi, Kırbacı Sokak’ta bulunmaktadır. 17. yüzyılda yapıldığı tarihlerde geçmektedir ancak 1900’lü yıllarda İstanbul’da büyük bir yangın olmuş. Unkapanı’na kadar bütün evler ve cami yanmış. Burası bir müddet arsa olarak kalmış. Daha sonra 1959 yılında mahalle sakinleri tarafından beton örme olarak yapılmıştır. 400 yıllık cami. Bu camiyi Keçecizade Hayrettin Efendi ve Adanalı Şakir Efendi tarafından yaptırıldığı rivayet edilmektedir. Bu zat 'sanki yedim' diyerek alacağı yiyecek bir şeyin 1 kilo yerine diyelim 1 kilo muz mu alacak? 1 kilo elma mı alacak? Yarım kilo almış sanki yedim diyerek tasarruf yapmak suretiyle bu camiyi yaptırdığı rivayet edilmektedir. Camide 200 - 250 kişiye kadar ibadet edilebiliyor. Cuma günleri cami doluyor ama diğer vakitlerde 15 - 20 kişiyle namaz kılıyoruz” şeklinde konuştu.

400 yıllık Sanki Yedim Cami hikayesiyle ders veriyor

“Ecdat tasarruf yapmış böyle bir eser bırakmış”

Caminin insanlara verdiği mesaja değinen Kutluoğlu, “Cami hikayesinin anlatmayı hedeflediği, öz ve kesin olarak tasarruf yani bulduğumuz bir şeyi, kazandığımız bir şeyin hepsini harcarsak yarın, öbür gün Allah göstermesin başkasına muhtaç oluruz. Ecdadımızın da söylediği atasözü ‘ak akçe kara gün içindir’ kazandığımızın bir kısmını tasarruf yapmak suretiyle ev alıyoruz, araba alıyoruz. Tasarruf yapmasak bir şey alabilir miyiz? Alamayız onun için bu cami güzel bir örnek tasarruf yapmış ve ecdat böyle bir eser bırakmış” dedi.

400 yıllık Sanki Yedim Cami hikayesiyle ders veriyor

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un babası cami restorasyonuna önderlik etti

Caminin restore edilmesinde AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un babası İsmail Niyazi Kurtulmuş’un önderlik ettiğini anlatan Kutluoğlu, “Eski insanlar şöyle düşünürdü Allah bilsin, kulların bilmesine gerek yok ama bugün de tam tersi düşünülüyor. Bir insan bir eser bıraktığında adını soyadını yazıyor ki başkaları da imrensin böyle bir eser meydana getirsin. Şimdi tam tersi düşünülüyor ama ikisi de geçerlidir. Önemli olan Allah rızası için bir şeyi yapabilmek. AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş'un babası Allah rahmet eylesin İsmail Niyazi Kurtulmuş’un önder olması suretiyle cami mahalle sakinleri tarafından restore edilmiştir. Belediye tarafından 2014 yılında da dış cephe yeniden kazıldı ve boyandı iç tarafta bir değişiklik yok” ifadelerini kullandı.

400 yıllık Sanki Yedim Cami hikayesiyle ders veriyor

Semanur Kaygısız - Furkan Duman

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Villaya silahlı saldırı İstanbul’da bir iş adamının villasına silahlı saldırı gerçekleştirildi, zanlılardan birinin hem ateş edip hem o anları telefonla görüntülemesi güvenlik kamerasına yansıdı. İş adamının avukatı Adem Ay, "Önce tel örgüleri demir makasla kesiyor sonra evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, ailesi, misafirleri zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Bir şahıs hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah eylemi gerçekleştiriyor. Çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi. İstanbul’un Sarıyer ilçesinde yaşayan bir iş adamının villasına 7 Aralık tarihinde sabah saatlerinde iddiaya göre ailesinin, çalışanlarının ve misafirlerinin bulunduğu sırada henüz bilinmeyen bir nedenle silahlı saldırı düzenlendi. Villanın çevresindeki demir tellerin kesilerek alana girildiği belirtilirken 2 zanlının çevreye ateş açtığı anlar güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Görüntülerde zanlılardan birinin hem ateş edip hem de yaşananları telefonla çektiği görüldü. Saldırı sonrası Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü olayla ilgili geniş çaplı inceleme başlatırken iş adamının Avukatı Adem Ay, saldırının öncesi ve sonrasına ilişkin konuştu. "Büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldı" Olaya ilişkin konuşan Avukat Adem Ay, "Öncesinde müvekkil İzmir’de alışveriş yapmak üzere şehir merkezine ulaştı. Alışverişini gerçekleştirirken ne yazık ki aracına bir saldırı yapıldı. Bu saldırıda plaka zarar görmesi ve aracın belli başlı yerlerinde ezikler mevcut. İstanbul ilindeki Sarıyer ilçesine bağlı olan bir semtte oturmakta. Buradaki saldırı çerçevesinde malına zarar veriliyor. Kendisinin evde bulunması, çocuğu ve ailesiyle evde ikamet etmesi sebebiyle büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldığını açıkça belirtmek isteriz. Biri misafir aracı olmak üzere toplamda 2 araç zarar görüyor ve bir kurşunlama olayı olarak gerçekleşiyor" şeklinde konuştu. "Bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor" Sözlerini sürdüren Avukat Ay, "Güvenlikli bir site olmasına rağmen sitenin içerisine giren şahıslar önce tel örgüleri demir makasla kesiyor. Kestikten sonra içeri kolay bir şekilde girip, evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, orada bulunan ailesi ya da yurt dışından gelen misafirleri de zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Sarıyer Emniyet Müdürlüğü’müze de teşekkür etmek isteriz çünkü desteklerinin yanımızda olduğunu her zaman hissettik. Olay, İzmir’deki olaydan hemen hemen 1 ay sonra gerçekleşti. Hem devletimize hem emniyet güçlerimize sonsuz bir inancımız var. Kişiler, edindiğimiz bilgiye göre şu anlık yakalanmadı. Ne yazık ki 2 şahıs birlikte hareket ederek 1 şahıs yukarı doğru çıkıyor, yan komşunun bahçesinden, yukarıdan araçları hedef alıyor. Diğer şahıs ise hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor. O çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi.
Bitlis Van Gölü yüzeyinde ilginç görüntü şaşırttı Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü yüzeyinde oluşan köpüklenme ilginç görüntüler oluşturdu. Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Adabağ köyünün Van Gölü açıklarında görünen köpüklenme böyle görüntülendi. Alkali karaktere sahip olduğu için köpüklenmeye yatkın olan Van Gölü yüzeyinde oluşan kilometrelerce uzunluğundaki beyaz köpüklenme akademisyen ve fotoğraf sanatçısı Veysel Akşahin tarafından görüntülendi. Van Yüzüncü Yıl Üniversite (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Akkuş, rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip sularının kıyıya yakın yerlerde yer değiştirdiğini belirtti. Gölün altındaki karbonatça zengin suyun yüzeye doğru hareket ettiğini ifade eden Akkuş, rüzgarın etkisiyle köpürmeler oluştuğunu söyledi. Akkuş, "Van Gölü 3 bin 712 kilometre karelik yüzey alanı ile beraber ülkemizin en büyük gölü ve sahip olmuş olduğu su kalite kriterleri olaraktan özel bir ekosistem. Yani pH seviyesi 9.2’lerde, tuzluluk ise binde 21’lerde. pH seviyesinin yüksek oluşuyla beraber aynı zamanda dünyanın en büyük sodalı gölünü oluşturuyor. Alkali karaktere sahip olan Van Gölü’nün son günlerde Tatvan tarafında kıyıya yakın bölgelerinde köpüklenme olduğunu gösteren görüntüler görüyoruz. Yani adeta gölün yüzeyi kar yağmış gibi köpük öbeklerinden oluşuyor. Öncelikle alkali karakterdeki göller köpürmeye daha yatkın konumda bulunuyorlar. Özellikle rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip suları kıyıya yakın yerlerde yer değiştiriyor. Yani alttaki karbonatça zengin su yüzeye doğru hareket ediyor. Yüzey daha planktonlarca yoğun, organik madde yüzeye geliyor ve Van Gölü’nün yüzeyinde biz köpürmeler olduğunu görüyoruz. Bu tip durumları hemen kirlilikle veya olumsuz bir durumla bağdaştırmak aslında doğru değil. Bu durum aslında Van Gölü’nün bize ne kadar özel bir ekosistem olduğunu gösteriyor. Alkali karakteriyle beraber Van Gölü adeta kıyıdaki insanlara görsel bir şölen oluşturuyor. Rüzgarla beraber dalgalar ortaya çıkıyor ve su köpürmeye başlıyor. Köpüren su ana akıntı hatlarıyla beraber hepsi birden bir alana toplanıyor ve akıntı yönünde harekete başlıyor. Bu elbette ki fotoğrafçılar ya da dron çekimi yapan insanlar için bulunmaz fırsatlardan birisi. İşte bu Van Gölü’nün ne kadar özel bir ekosistem olduğunun göstergelerinden birisi" dedi. (ÖO-MSA-Y
Eskişehir Eskişehir’de ‘Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız’ başlıklı program Eskişehir’de Dünya Türk Dili Ailesi Günü anısına düzenlenen "Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız" başlıklı program, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Taciser Tüfekçi Sivas Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi ve ilgi gördü. Türk dilinin tarihi derinliği, Türkoloji çalışmaları ve çağdaş dünyadaki yeri çok yönlü sunumlarla ele alındı. Programın sunuculuğunu diksiyon ve tiyatro eğitimcisi Şeker Aybala üstlendi. Etkinlikte günün anlam ve önemine ilişkin konuşmayı Anadolu Rektör Yardımcısı Erkan Erdemir yaptı. Açılış konuşmasını ise Edebiyat Fakültesi Dekanı Fuat Güllüpınar gerçekleştirdi. Program kapsamında Prof. Dr. Mehmet Mahur Tulum, Türk Dilinin ve Türkolojinin Tarihî Gelişimi üzerine kapsamlı bir sunum yaparak alanın akademik birikimini dinleyicilerle paylaştı. Ardından Prof. Dr. Zülfikar Bayraktar, ‘Rusya’da Türkler ve Türkoloji’ başlıklı sunumunda, Rusya Federasyonu’nda yaşayan Türk boylarının dil, kültür ve din politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bayraktar, ‘’Rusya’da Türkçeye ve Türk kültürüne artan ilgiye dikkat çekerek Türkçenin ‘Bir Dilden Fazlası, Bir Dostluğun Dili’ olduğunu’’ söyledi. Bayraktar konuşmasında, "Türkiye ve Rusya dostluğuna Türk dili ve kültürünün derin bir katkısı söz konusu. Türkçe, Rusya’da artık yalnızca kelimelerden ibaret bir dil değil; sıcaklık, empatî ve anlayışın ifadesi haline gelmiştir. Türkçeyi her yeni öğrenen, kültürel bağların bir temsilcisidir. Bu sürecin kazananı sadece dost iki ülke değil; ortak bir kültürel geleceği inşa eden genç kuşaklardır’’ dedi. Programın son bölümünde Doç. Dr. Ferdi Bozkurt, ‘Türk Dili için bireyler olarak neler yapabiliriz?’ sorusunu merkeze alan sunumunda, ‘’Dilin korunması ve yaşatılmasının yalnızca akademik çevrelerin değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğu olduğuna dikkat çekti. Günlük hayatta Türkçenin doğru, özenli ve bilinçli kullanımının önemine değindi. Özellikle sosyal medya, dijital platformlar ve kamusal alanlarda dil hassasiyetinin artırılması gerektiğini’’ ifade etti. Program; akademisyenler, öğrenciler ve davetlilerin yoğun ilgisi ve katılımıyla tamamlandı. Etkinlik sonunda katılımcılar, ‘’Türk dilinin tarihi, kültürel ve toplumsal boyutlarını farklı perspektiflerden ele alan sunumların bilgilendirici ve ufuk açıcı oldu. Benzer programlar, Türk dili ve kültürü bilincinin güçlenmesine önemli katkılar sundu. Bu yönüyle program, ortak kimlik ve medeniyet hafızasının canlı tutulmasına yönelik anlamlı bir akademik ve kültürel buluşma olarak hafızalarda yer aldı’’ dediler.