ASAYİŞ - 16 Şubat 2018 Cuma 23:10

28 Şubat davası 2 Mart 2018'e ertelendi

A
A
A
28 Şubat davası 2 Mart 2018'e ertelendi

28 Şubat darbesine ilişkin dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ve dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir'in de aralarında bulunduğu 103 sanık hakkında açılan dava 2 Mart 2018'e ertelendi.

Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 101. celsesine sanıklar, taraf avukatları ve o dönemde mağdur olan çok sayıda vatandaş katıldı. Davanın bugünkü celsesinde sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarının alınmasına devam edildi. Savunma yapan dönemin Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreteri Erol Özkasnak, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini söyledi. İddianamenin bütünüyle FETÖ'cüler tarafından hazırlandığını öne süren Özkasnak, "Genelkurmay'ın FETÖ'cülerin ileride ülkeye tehdit olacağına dair çalışmaları iddianameyi suç delili olarak konmuştur. Ancak 17-25 Aralık'tan sonra biz sanıklara yöneltilen bu suçlamalar Genelkurmay Karargahı'nın ne kadar haklı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Genelkurmay Başkanlığı 15 Temmuz'dan 19 yıl önce bu örgütün tehdit olduğunu tespit ederken, Mustafa Bilgili'nin de dahil olduğu örgüt maalesef el üstünde tutuluyordu. Bu davanının sadece 4 celsesine katılan savcı, Mustafa Bilgili'nin iddianamesi üzerinden bizler için müebbet istemektedir" diye konuştu.

Özkasnak, 2001 yılında bir televizyon programında 28 Şubat dönemi için "postmodern darbe" ifadesini kullandığı iddiasını yalanladı. Bu ifadenin isim babasının kendisi olmadığını söyleyen Özkasnak, bu ifadeyi basından duyduğunu kaydetti. Özkasnak, katıldığı programda aksine bunun bir darbe olmadığını anlatmak istediğini, zaman kısıtlılığından dolayı düşüncelerini anlatamadığını savunarak, "Bu benim şahsi değerlendirmemdi. Bunun darbe olduğuna inananlar hemen söylediklerimin üzerine atlamış ve çarpıtmışlardır" dedi.

"Kamuoyunda, 'Sincan'da tankları yürüten komutan' olarak tanınıyorum"

Sanık Kara Kuvvetleri eski Komutanı emekli Orgeneral Erdal Ceylanoğlu, kamuoyunda "Sincan'da tankları yürüten komutan" önyargısı oluştuğunu, bunun gerçeği yansıtmadığını belirtti. İddianameyi hazırlayan savcı Mustafa Bilgili'nin FETÖ mensubu olduğunu sonradan öğrendiğini kaydeden Ceylanoğlu, Bilgili'nin tutuklama talebiyle kendisini hakimliğe sevk ettiğini, bu doğrultuda tutuklandığını, Ağustos 2013'de de tahliye edildiğini anlattı. "Tankların çıkışına emir veren komutanlıklar", "güzergah ve zamanı" ile "izinde bulunması" gibi unsurların tahliye edilmesine dayanak oluşturduğunu ifade eden Ceylanoğlu, Sincan'da tankların yürütülmesinde bir etkisinin olmadığını, kendisinin o tarihte yıllık izinde olduğunu öne sürdü. Ceylanoğlu, yılda birkaç kez eğitim çalışmalarının yapıldığını iddia ederek, "Bu kapsamda da önceden bir eğitim programı düzenlenmişti. İzinli olduğum tarihte bu eğitim programının öne alındığını öğrendim. İzinli olmama rağmen tankların geri dönmesini sağlamak için görevimin başına geçtim. Akşam vakti yaklaşırken tankları orada, arazide mi bırakacaktım? Davanın başından itibaren adım zorlama ile bu sözde suça bulaştırılmaya çalışıldığının en somut kanıtı olan bu haklı soruma hiçbir cevap alamadım" şeklinde konuştu.

"Batı Çalışma Grubu'nun çalışmalarına katılmadım"

Ceylanoğlu, alnının ak olduğunu, cumhuriyete, devlete ve millete zarar verecek hiçbir davranışının olmadığını söyledi. Ceylanoğlu, Batı Çalışma Grubu ile kendisinin ve birliğinin hiçbir ilişkisinin olmadığını iddia ederek şunları kaydetti: "Batı Çalışma Grubu, Genelkurmay Başkanlığı'nda kurulmuş normal çalışan bir gruptur. Batı Çalışma Grubu'nun çalışmalarına katılmadım. Tümenimin hiçbir personeli de kesinlikle Batı Çalışma Grubu faaliyetleriyle görevli veya irtibatlı değildir. Bunu ima eden bir emare bile yoktur. Ağustos 1996'da planlanmış eğitim tatbikatının uygulama zamanının öne alınmasından bilgim ve haberim yoktur. Olması da mümkün değildir. Ayrıca bu süreçte ben izinliyim. İlgili olaydaki en alt rütbede olan şahsımın komuta katının verebileceği bir emirden emir verilmeden önce haberdar olmam mümkün değildir. İcra edilen askeri birlik eğitim tatbikatı bir art niyete dayandırılmamalıdır. 4 Şubat'ta gerçekleştirilen faaliyet 1960'lı yıllardan itibaren farklı aralıklarla rutin bir şekilde yapılan eğitim tatbikatıdır. 51 yıl boyunca şerefli üniformamla görev yaptım. Bu süre içerisinde kanunsuz bir emir almadım, emir vermedim. Beraatimi talep ediyorum."
Ceylanoğlu'nun savunmasının tamamlanmasının ardından duruşmaya kısa bir ara verildi. Aranın tamamlanmasının ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, davaya katılma talebinde bulunan iki kişinin talebini kabul etti. Esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapacak 16 sanığın kaldığını bildiren mahkeme, duruşmayı 2 Mart 2018'e erteledi. 

Abdullah Sarica

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Tütüncünün sesi olan başkanlardan firmalara çağrı; "Avans yoksa, tütün birliği kuracağız" Tütün alım firmalarının, tütün üreticisine ekim için avans vermemesine tepkiler giderek artıyor. Ekim sezonu öncesi tarlaya inemeyen üreticiler için Denizli’de bir araya gelen 9 belediye başkanı, "Avanslar yatırılmazsa birlik kurup, tütünün kilosunu 350 TL’den alarak üreticiye sahip çıkacağız" diyerek firmalara çağrı yaptı. Tütün üreticileri için belediye başkanları bir araya geldi. Tütün ekimlerinin başlamasıyla tütün üreticileri ekonomik sıkıntılar yaşıyor. Tütün firmalarının, üreticiye görmezden gelmesi, ekim için avans para vermeleri üreticileri darboğaza çekiyor. Konuya ilişkin düzenlenen basın toplantısına; düzenleyen Tavas Belediye Başkanı Kadir Tatık, Beyağaç Belediye Başkanı Sezayi Pütün, Kale - Tavas Tütün Üreticileri Birliği Başkan Yardımcısı Erkan Hayla, Buladan, Serinhisar, Acıpayam Belediyesi, Kale, Güney, Aydın-Karacasu ve Uşak-Eşme belediyesi yetkilileri katıldı. Üreticinin zor durumda olduğunu ifade eden Tavas Belediye Başkanı Kadir Tatık, "Tütün firmaları dikim öncesi üreticiye her yıl verdiği avansları bu kez vermiyor. Çiftçi tarlasına giremeden borçla belirsizlikle baş başa bırakılmış durumda. Mazot, gübre, işçilik her şey ateş pahası ama üreticiye dikim öncesinde bir kuruş avans yok. Bu açıkça üreticiyi yok saymaktır. Bu köylünün emeğine yapılan bir ihanettir. Yıllardır sözleşme gereği piyasa fiyatının altında üreticinin tütünü alan firmalar avans ödemeyi değil faizden gelir elde etmeyi tercih ediyorlar bugün burada yalnız değiliz. Yanımızda tütün üreticisinin hakkını savunmak için bir araya gelen birçok değerli belediye başkanı arkadaşımız var. Hepimiz farklı şehirleri ilçeleri temsil ediyor olabiliriz ama derdimiz ortak duruşumuz net. Tütün üreticisinin hakkını yedirmeyeceğiz. Buradan tüm yetkililere ve firmalara sesleniyoruz. Tütün üreticisini daha ne kadar görmezden geleceksiniz çiftçiye umut değil borç ve belirsizlik veriyorsunuz ve buradan üreticilerimize de çağrımız var. Hakkınızı almadan üretime başlamayın avans verilmedikçe sözleşmeleri geri alın. Bu sessizlik bu çaresizlik sürdükçe daha fazla ezileceğiz artık dur deme zamanı. Birlik olmazsak üretici daha da yalnızlaşacak. Bugün susarsa yarın bu topraklardan tütün değil haykırış yükselecek. Biz bu haksızlığa karşı dimdik duracağız. Üreticimizin yanındayız arkasındayız ve bu adaletsizliğin takipçisi olacağız çünkü biz biliyoruz tütün susarsa bu memleket, bu Denizli susar" dedi. "8 bin aile tütünden ekmek yiyor" 1990’lı yılarda ailesi ile birlikte tütün üreticiliği yaptığını ve 5 yaşından 28 yaşına kadar tütün tarlalarında çalıştığını Başkan Kadir Tatık, "O bir sezonda ailemle birlikte 2 bin kilogram civarında tütün ürettik. O zamanlarda diktiğimiz tütünün geliri ile 60 beygir gücünde traktör ve 7 dekar Beyağaç’tan tarla aldık. Ardından abim ve benim okumam için okul parası ve evin geçinebilmesi için masrafları karşıladık ve üstüne bir de o zamanlarda renkli televizyon modaydı ve bizde ondan almıştık. Şimdi ise 2 bin 330 kilogram tütün diksek yaklaşık 500 bin TL para ediyor. O zamanlarda aldığımız traktör, şimdi 1 milyon 500 bin TL oldu. O günden bu güne tütünün geldiği nokta aslında bu örnek ile gözler önüne seriliyor. Gerekirse burada birlik kuracağız ve çiftçimizi mağdur etmemek için elimizden geleni yapacağız. Denizli’de tütün ile uğraşan 8 bin aile var. Geçen sene 20 bin ton üretiyorduk ama bu sene 16 bin tona düştü. O da geçen sene kuraklık yüzünden düştü" şeklinde konuştu. "Tütünü 350 TL’den satın alacağız" Bizim Ege’de 35 bin ton tütün işlendiğini ve bunun 20 bin tonunun Denizli’de işlendiğini ifade eden Kale - Tavas Tütün Üreticileri Birliği Başkan Yardımcısı Erkan Hayla, "Kale’de 7 bin ton, Tavas’ta 3 bin 500 ton, Beyağaç’ta 2 bin ton, Acıpayam, Çameli ve Serinhisar’da toplam 5 bin ton, Bozkurt, Buldan ve Güney’de 700 ton, Bekilli’de 300 ton, Gözler’de 200 ton tütün olmak üzere Denizli’de 20 bin ton tütün üretiliyor. Tütün üreticisi perişan hale geldi. Üretici gübre alacak parayı bulamıyor. İlaç alacak parayı bulamıyor ve en önemlisi tarla kiralarını ödeyemiyor. Firmalar eğer avansı vermezse tüm üreticilerimiz buradan sesleniyoruz, sözleşmelerinizi geri alın. Ben birkaç tane başka şirketlerle görüştüm. Eğer avans almadan çiftçi üretim yapacaksa buradan tüm üreticilere, söz veriyorum, hemen bir kooperatif Kurarak kasım ayında tütünün kilosunu 350 TL fiyatla alım yapacağım" dedi. "10 yıl sonra tütün üretecek üretici kalmayacak" Her yıl aynı sorunu tekrar tekrar avans sorunun yaşandığını belirten Beyağaç Belediye Başkanı Sezayi Pütün ise "Dünya sektöründeki üç firma ve Türkiye’de ki 7 taşeron firması bilsinlerki 10 yıl sonra tütün üretecek çiftçi bulamayacaklar. Yani zaten Türkiye’de çiftçi ortalama yaşı 60’a çıktı. Yani bu vaziyette davranmakla 10 yıl sonra hiçbir üretici bulamayacaklarının altını çizerek söylüyorum. Tütün sadece bir bitki değil yani çiftçinin düğününe yaptığı geçimini sağladığı yani her türlü umudunu bağladığı bir bitki bizde. Yani tapuda dediğim gibi inşallah bizim sesimizi kulak verilen en azından daha önceki yıllarda olduğu gibi avanslarını yine düzenli olarak veriler. Bizde düzenli olarak teslim ederiz tek temennim bu yani buradan ben aynı zamanda hükumete de çağrımdır. Yani tütün üreticilerini destek olunması eğer çiftçi üretmezsem dünyanın aç kalacağı herkesin gözünün önünde, herkesin aklında bulunmasını bir kez daha sizlerin huzurunda bu uyarı yapmak zorundayım" ifadelerini kullandı.
Niğde TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Niğde’de zirai don zararı gören bahçeleri inceledi Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Niğde’de zirai dondan etkilenen elma bahçelerinde incelemelerde bulundu. Niğde’nin Sazlıca Beldesinde elma, şeftali ve erik üreticileriyle bir araya gelen Bayraktar, meyvelerde yaşanan zararı yerinde tespit etti. Zirai donun tarım sektörünü derinden sarstığını belirten Bayraktar, çiftçinin son 30 yılın en ağır doğal afetiyle mücadele ettiğini söyledi. Elma üretiminde Türkiye’nin önde gelen merkezlerinden biri olan Niğde’de 600 bin tonun üzerinde üretim yapıldığını hatırlatan Bayraktar, bölgede elma bahçelerinde yüzde 90’ın üzerinde zarar oluştuğunu vurguladı. İklim şartlarındaki öngörülemeyen değişimlerin etkilerine dikkat çeken Bayraktar şunları söyledi: "Türkiye’nin değişik bölgelerinde maalesef çok farklı ürünler zarar görmüş durumda. Hem alanda gördüğümüz hem de oda başkanlarımızdan aldığımız bilgiler çerçevesinde açıklamalar yapıyoruz. Niğde elma üretiminde önemli bir merkez. Üretimin önemli bir kısmı ihracata gidiyor. Elma bahçelerinde yüzde 90’ın üzerinde zarar görülüyor. Onun dışında yine bu bölgede ceviz, şeftali ve kiraz üretimi önemli. Bu ürünlerde de yüzde 90’ın üzerinde zarar görülüyor". "Son 30 yılın en düşük ısı değeri yaşandı" Nisan ayında yağan kar ve ani gelen şiddetli don olayının üretimi etkilediğini ifade eden Bayraktar, "Son 30 yılın en düşük sıcaklıklarını gördük, -20 derecelere ulaştık. 2024 yılında ülke genelinde bin 257 afet yaşandı ve bu sayı 10 yıl önce 500 seviyelerindeydi. Son 30 yılın en düşük ısı değeriyle karşı karşıya kaldık. Bunu son 30 yılda görmedik Ülkemizin gıda güvenliğini sağlamak ve sürdürülebilir üretim noktasında da çiftçimizi tarım sektöründe, tarlada, bahçede tutmamız gerekiyor" ifadelerine yer verdi. Bankalara da çağrıda bulunan Bayraktar, üreticilerin bu yıl gelir elde edememesi nedeniyle borçlarını ödemekte zorlanacağını belirterek yapılandırma talebinde bulundu. Ayrıca düşük faizli kredi imkanlarının açılmasının, çiftçinin ayağa kalkabilmesi için büyük önem taşıdığını söyleyen Bayraktar, "Bazı bahçelerde dallar tamamen kurumuş, ağaç gövdeleri bile zarar görmüş durumda. Bu, önümüzdeki yılın da riske girmesi demek. Yelkenleri tarıma çevirme zamanı. Aksi takdirde sofralarımızda eksilen ürünlerin yerine hayıflanmak kimseye fayda sağlamaz. Çiftçimize sahip çıkalım" şeklinde konuştu.