Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 101. celsesine sanıklar, taraf avukatları ve o dönemde mağdur olan çok sayıda vatandaş katıldı. Davanın bugünkü celsesinde sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarının alınmasına devam edildi. Savunma yapan dönemin Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreteri Erol Özkasnak, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini söyledi. İddianamenin bütünüyle FETÖ'cüler tarafından hazırlandığını öne süren Özkasnak, "Genelkurmay'ın FETÖ'cülerin ileride ülkeye tehdit olacağına dair çalışmaları iddianameyi suç delili olarak konmuştur. Ancak 17-25 Aralık'tan sonra biz sanıklara yöneltilen bu suçlamalar Genelkurmay Karargahı'nın ne kadar haklı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Genelkurmay Başkanlığı 15 Temmuz'dan 19 yıl önce bu örgütün tehdit olduğunu tespit ederken, Mustafa Bilgili'nin de dahil olduğu örgüt maalesef el üstünde tutuluyordu. Bu davanının sadece 4 celsesine katılan savcı, Mustafa Bilgili'nin iddianamesi üzerinden bizler için müebbet istemektedir" diye konuştu.
Özkasnak, 2001 yılında bir televizyon programında 28 Şubat dönemi için "postmodern darbe" ifadesini kullandığı iddiasını yalanladı. Bu ifadenin isim babasının kendisi olmadığını söyleyen Özkasnak, bu ifadeyi basından duyduğunu kaydetti. Özkasnak, katıldığı programda aksine bunun bir darbe olmadığını anlatmak istediğini, zaman kısıtlılığından dolayı düşüncelerini anlatamadığını savunarak, "Bu benim şahsi değerlendirmemdi. Bunun darbe olduğuna inananlar hemen söylediklerimin üzerine atlamış ve çarpıtmışlardır" dedi.
"Kamuoyunda, 'Sincan'da tankları yürüten komutan' olarak tanınıyorum"
Sanık Kara Kuvvetleri eski Komutanı emekli Orgeneral Erdal Ceylanoğlu, kamuoyunda "Sincan'da tankları yürüten komutan" önyargısı oluştuğunu, bunun gerçeği yansıtmadığını belirtti. İddianameyi hazırlayan savcı Mustafa Bilgili'nin FETÖ mensubu olduğunu sonradan öğrendiğini kaydeden Ceylanoğlu, Bilgili'nin tutuklama talebiyle kendisini hakimliğe sevk ettiğini, bu doğrultuda tutuklandığını, Ağustos 2013'de de tahliye edildiğini anlattı. "Tankların çıkışına emir veren komutanlıklar", "güzergah ve zamanı" ile "izinde bulunması" gibi unsurların tahliye edilmesine dayanak oluşturduğunu ifade eden Ceylanoğlu, Sincan'da tankların yürütülmesinde bir etkisinin olmadığını, kendisinin o tarihte yıllık izinde olduğunu öne sürdü. Ceylanoğlu, yılda birkaç kez eğitim çalışmalarının yapıldığını iddia ederek, "Bu kapsamda da önceden bir eğitim programı düzenlenmişti. İzinli olduğum tarihte bu eğitim programının öne alındığını öğrendim. İzinli olmama rağmen tankların geri dönmesini sağlamak için görevimin başına geçtim. Akşam vakti yaklaşırken tankları orada, arazide mi bırakacaktım? Davanın başından itibaren adım zorlama ile bu sözde suça bulaştırılmaya çalışıldığının en somut kanıtı olan bu haklı soruma hiçbir cevap alamadım" şeklinde konuştu.
"Batı Çalışma Grubu'nun çalışmalarına katılmadım"
Ceylanoğlu, alnının ak olduğunu, cumhuriyete, devlete ve millete zarar verecek hiçbir davranışının olmadığını söyledi. Ceylanoğlu, Batı Çalışma Grubu ile kendisinin ve birliğinin hiçbir ilişkisinin olmadığını iddia ederek şunları kaydetti: "Batı Çalışma Grubu, Genelkurmay Başkanlığı'nda kurulmuş normal çalışan bir gruptur. Batı Çalışma Grubu'nun çalışmalarına katılmadım. Tümenimin hiçbir personeli de kesinlikle Batı Çalışma Grubu faaliyetleriyle görevli veya irtibatlı değildir. Bunu ima eden bir emare bile yoktur. Ağustos 1996'da planlanmış eğitim tatbikatının uygulama zamanının öne alınmasından bilgim ve haberim yoktur. Olması da mümkün değildir. Ayrıca bu süreçte ben izinliyim. İlgili olaydaki en alt rütbede olan şahsımın komuta katının verebileceği bir emirden emir verilmeden önce haberdar olmam mümkün değildir. İcra edilen askeri birlik eğitim tatbikatı bir art niyete dayandırılmamalıdır. 4 Şubat'ta gerçekleştirilen faaliyet 1960'lı yıllardan itibaren farklı aralıklarla rutin bir şekilde yapılan eğitim tatbikatıdır. 51 yıl boyunca şerefli üniformamla görev yaptım. Bu süre içerisinde kanunsuz bir emir almadım, emir vermedim. Beraatimi talep ediyorum."
Ceylanoğlu'nun savunmasının tamamlanmasının ardından duruşmaya kısa bir ara verildi. Aranın tamamlanmasının ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, davaya katılma talebinde bulunan iki kişinin talebini kabul etti. Esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapacak 16 sanığın kaldığını bildiren mahkeme, duruşmayı 2 Mart 2018'e erteledi.
Abdullah Sarica