EKONOMİ - 19 Nisan 2024 Cuma 13:52

Şahinbey’de 10 milyon fide dağıtımı başladı

A
A
A
Şahinbey’de 10 milyon fide dağıtımı başladı

Şahinbey Belediyesi tarımsal üretimin ve verimin artırılması için verdiği destekleri sürdürerek 10 milyon adet domates, biber, patlıcan, salatalık, kavun ve karpuz fidesi dağıtımı gerçekleştirdi.


Gaziantep’in Şahinbey ilçesinde, çiftçilere destek sağlamak amacıyla Kapacağız Mahallesi’nde fide dağıtımına başlandı. Şahinbey Belediyesi tarafından organize edilen bu etkinlikte, bölge çiftçilerine toplamda 10 milyon fide dağıtılacak. Programın ilk gününde, çiftçiler fideleri almak için büyük bir ilgi gösterdi. Dağıtımın birkaç gün süreceği ve tüm çiftçilere ulaşılması hedeflendiği açıklandı.


“Çiftçimize en iyi tohumu, en iyi gübreyi temin ediyoruz”


Çiftçilere verdiği desteği arttırarak devam ettireceğini söyleyen Başkan Tahmazoğlu, “7 yıldan beri aralıksız bir şekilde çiftçimizin ihtiyacı olan arpa, buğday, yem, gübre, arılı kovan desteği, zeytin fidanı, fıstık fidanı, canlı hayvan desteği, süt sağma makinası, meraların gübrelenmesi ve arazi yollarının yapılması gibi birçok destek de bulunduk. Çiftçimizde ekili alanlarımızı 4 kat arttırarak ve çifti sayımızı yüzde yüz arttırarak buna cevap verdi. Çiftçimiz kazanıyor. Çiftçimize en iyi tohumu, en iyi gübreyi temin ediyoruz. Şu ana kadar belediyemizin sağladığı destek 1 milyar liraya ulaşmış oldu. Bu çok önemli bir destek. Bu kadar destek veren Türkiye’de başka bir şehir yok. Şahinbey’in çiftçisi çok şanslı. Domates, biber, patlıcan, salatalık, kavun ve karpuz fidelerimiz çok kaliteli. Bölgemize uygun özel olarak ürettirdik. İnşallah bu üretimde sadece Gaziantep’in değil Güneydoğu Anadolu’nun desteğini karşılamış oluyoruz. Çiftçimiz bundan gerçekten büyük kazanç elde ediyor. Dağıttığımız ürünler en az 15 kat fazla destek olacak” dedi.


“Aracıyı ortadan kaldırdığımız zaman hem çiftçi kazanacak hem de tüketici kazanacak”


Yeni projesi ile ilgili konuşan Tahmazoğlu, “Üreticiyle tüketiciyi buluşturmak istiyoruz. Bu konuda bazı engeller var önümüzde ama biz onları da aşacağız. Ben şunu planlıyorum. Tarladan direk çiftçimizden alıp pazarda kendi pazarcılarımız aracılığıyla direkt tüketiciye satmayı planlıyoruz. Aracıyı ortadan kaldırdığımız zaman hem çiftçi kazanacak hem de tüketici kazanacak. Şu an bu proje üzerinde çalışıyoruz. Bizim şu anda koyun keçi birliğiyle yaptığımız şehirde birçok mağazamız var. Orada çiftçimizin sütünü, yoğurdunu, kaymağını direkt doğrudan alıp satışını yapıyoruz. Meyve sebzede inşallah bunu gerçekleştireceğiz” ifadelerini kullandı.


“Fırat’ın suyunu Gaziantep’e getirmemiz şart”


Fırat’ın suyunun Şahinbey’e getirme projesiyle ilgili bilgi veren Tahmazoğlu,“Fırat’ın suyuyla alakalı olarak kendime yakışanı yapıyorum. 2 gün önce Ankara’daydım. Bu konuyla ilgili bazı görüşmeler yaptım. Tarım bakanımızdan da randevu istedik. İnşallah vekillerimiz ve bakanlarımızla görüşmeleri yapıyoruz. Dünya kuraklığa doğru gidiyor. Bu kadar emek veriliyor. Yağış olmadığı zaman hepsi boşa gidiyor. Boşa gitmemesi için geleceğimiz için Fırat’ın suyunu Gaziantep’e getirmemiz şart. Ben buna inandığım için bunun arkasında durmaya devam edeceğim” diye konuştu.



Şahinbey’de 10 milyon fide dağıtımı başladı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Sezaryen, bebek için daha az riskliyken normal doğumda anne daha hızlı toparlanıyor Çoğu anne adayı için doğum şekline karar vermek zorlu bir süreç olabiliyor. Her iki doğum yönteminin de avantaj ve dezavantajları olduğunu söyleyen Op. Dr. Funda Öztürk, normal veya sezaryen doğum kriterlerini anlattı. Sezaryenin bebek için daha az riskli olduğunu belirten Op. Dr. Funda Öztürk, “Normal doğumda anne daha hızlı toparlanır” dedi. Hamileliğin son aylarına gelen anne adayları, doğum şekliyle ilgili endişeye kapılabilir. Anne adayları, normal doğum mu, yoksa sezaryenle mi doğum yapacağına karar veremeyebilir. Her iki doğum şeklinin de farklı özellikleri olduğunu söyleyen Medicana Ataşehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Funda Öztürk; “Hamilelik normal seyrinde ilerliyorsa doğum şekline genellikle doğum haftasına yakın bir zamanda karar verilir. Normal doğum ya da sezaryenle doğum yapmanın kendine göre avantaj ve dezavantajları vardır. Önemli olan anne adayı ve bebeği için hangi doğum şeklinin uygun olduğuna karar vermektir. Hamileler ve aileleri, doğum şekli konusunda doktorun bilgi ve tecrübesine güvenmeli ve doğum şekliyle ilgili ısrarcı olmamalıdır” şeklinde konuştu. Doğum şekline karar verirken neler dikkate alınır? Doğum şeklinde karar verirken nelerin dikkate alınması gerektiğini anlatan Op. Dr. Funda Öztürk bunları şu şekilde sıraladı: “Gebelik haftası, bebeğin anne karnındaki pozisyonu, bebeğin kilosu, plasentanın yerleşimi, annenin daha önceki doğum şekli, annenin fiziken ve ruhen hazır olması.” Normal doğum için 40’ıncı haftanın bitimini beklemek gerekiyor Op. Dr. Funda Öztürk, doğum şekline karar verme kriterleriyle ilgili şunları söyledi: “Tam olarak doğumun sezaryen mi normal doğumla mı olacağı, aslında gebeliğin 37-38’inci haftasında belli olabilir. Eğer gebelikte bebek baş ile geliyorsa, bebeğin kilosu 4.000 gramdan az ise bebeğin eşi yani plasenta aşağı yerleşimli değilse, muayenede bebeğin başı doğum kanalına yerleşmişse ve anne de normal doğum istiyorsa (Buna fiziken ve ruhen hazır hissediyorsa) normal doğum planlanabilir.” Op. Dr. Öztürk, “Normal doğum için son adet tarihine göre gebelik süresinin sonu olan, beklenen doğum tarihinin son gününe kadar (40’ıncı haftanın bitimine kadar) beklemek gerekir. Bu döneme kadar çok sıkı doktor kontrolü altında olunmalıdır” dedi. Op. Dr. Funda Öztürk, sezaryen doğumun tercih edildiği durumları ise şöyle anlattı: “Gebelikte bebek ters duruyorsa (makat ya da ayak geliş), hastanın daha önceki doğumu sezaryen ile gerçekleşmişse, hasta normal doğum yapmaktan korkuyorsa, bebeğin kilosu 4000 gramdan fazla ise, plasenta aşağı yerleşimli ise ve muayenede bebeğin başı annenin doğum kanalına yerleşmemişse hastaya sezaryen planlanır. Sezaryen planlı bir şekilde yapılacaksa, beklenen doğum tarihinden itibaren 1 hafta ya da 10 gün önceki bir dönemde alınmalıdır. Bu süre içinde sezaryen yapılmazsa hastanın doğumu başlayabilir ve hasta strese girebilir.” “Normal doğumun ve sezaryen doğumunun avantajlarını” Op. Dr. Funda Öztürk normal doğumun ve sezaryen doğumunun avantajlarını ise şöyle sıraladı: “Normal doğumda annenin normal hayata dönüşü çabuk olur. Bebek vajinal yoldan doğduğu için annenin doğum sonrasında daha çabuk toparlanıp normal hayatına dönmesi büyük bir avantajdır. Hastanede kalma süresi azalır. Normal doğumdan sonra hastanede 24 saatlik bir kalma süresi yeterli olmaktadır. Anne evine daha kısa bir sürede dönmektedir. Anne sütü daha çabuk gelir. Normal doğum sancıları yaşanırken salgılanan Oksitosin hormonunun devreye girmesiyle anne sütü daha kısa bir sürede gelmektedir. Anne bir operasyon olmadığı için daha çabuk beslenebilmekte ve buna bağlı olarak da daha çabuk sütü gelmektedir.” Anne ile bebek arasında erken bağ kurulur Normal doğumda bebeğin akciğerleri daha iyi havalanır” diyen Op. Dr. Funda Öztürk, “Normal doğumda bebek dünyaya daha dar bir alandan geçerek çıktığı için akciğerleri önce sıkışıp sonra birden havayla temas ettiği için daha güçlü solunum yapabilmekte ve akciğerler daha iyi havalanmaktadır. Anne ile bebek arasında erken bağ kurulur. Doğumda anne bebeğinin doğmasıyla hemen onu görmekte ve dokunarak temas edebilmekte ve daha kısa sürede emzirip daha çabuk bir duygusal bağ kurulabilmektedir” açıklaması yaptı. Op. Dr. Funda Öztürk sözlerine şunları ekledi: “Sezaryen doğumda bebek hızlıca doğurtulur. Sezaryen ameliyatında karın alt bölümünden yapılan bir kesi ile rahime ulaşılmakta ve rahime yapılan bir kesi ile de bebek hızlıca dışarı alınmaktadır. Bebeğin çıkımda yaşayabileceği riskleri azalır. Sezaryenin en büyük avantajı, bebeğin normal doğum sırasında oluşabilecek riskleri yaşamadan, sağlıklı bir şekilde anne karnından dışarı alınmasıdır. Bebeğin sıkışması, oksijensiz kalması gibi kötü ihtimaller sezaryende yoktur. Bebek az riskli bir yoldan dışarı çıktığı için birçok aile bu yüzden sezaryeni tercih etmektedir. Annenin vajinal ve rektal bölgesinde travma olmaz. Sezaryen olan kadınlarda anatomik bakımdan rektum bölgesinde ya da idrar kesesinde herhangi bir anatomik hasar oluşmamakta, doğumdan sonra idrar yapma ve dışkılama bakımından bir sorun yaşanmamaktadır.” Aileler neden sezaryen doğumu tercih ediyor? Ailelerin neden sezaryen doğumu tercih ettiği hakkında bilgilendiren Op. Dr. Funda Öztürk, “Ağrı: Normal doğumdan gebe kadınları uzaklaştıran bir konu da doğumdaki duyulacak olan ağrılardır. Ancak epidural kateter takılarak yapılan normal doğumlarda ağrı duymadan normal doğum yapıldığı için bu korku aslında yersizdir.” “Doğum zamanını belirleme endişesi: Bazı çiftler normal doğumun ne zaman başlayacağı bilinmediği için bu durum onları endişelendirmektedir. Gece doğumun başlaması hastaneye ve doktora ulaşma korkusu nedeniyle kendi istekleriyle sezaryen isteyen ailelerin sayısı oldukça fazladır” şeklinde konuştu. Op. Dr. Funda Öztürk, “Sonuç olarak hem gebe için hem bebeği için en sağlıklı doğum şeklini kendisini tanıyan ve takip eden hastası için en iyi kararı ancak kendi doktoru verebilir. Hasta için en uygun doğum şeklinin kararını verdikten sonra da hastanın doğumu sağlıklı bir şekilde gerçekleşirse genellikle bir sorun yaşanmaz” dedi.
Mardin "Mardin’de tüketilen kaçak elektrik 4.8 milyon kişiye yeter" Dicle Elektrik tarafından Mardin’de yapılan yatırım, şebeke iyileştirme bakım ve onarım çalışmalarına rağmen kayıt dışı kullanım nedeniyle özellikle Derik ve Kızıltepe ilçelerinde şebekenin çökebileceği ve bu ilçelerin enerji almama riskinin olduğu uyarısı yapıldı. Mardin’de tüketilen kaçak elektriğin 1.2 milyon haneye ve 4 milyon 800 bin nüfusa yetecek güçte olduğu belirtilirken, ekonomiye zararının 6 milyar 250 milyon lira olduğu açıklandı. Dicle Elektrik, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan altı ilde kaliteli, kesintisiz ve kayıpsız enerji dağıtımı vizyonuyla çalışmalarını sürdürüyor. Yatırımlarını Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun (EPDK) tüketici hizmetleri ve hizmet kalitesi yönetmeliklerine uygun olarak gerçekleştiren ve Mardin’de 358 bin 600 aboneye hizmet sağlayan dağıtım şirketi, özelleştirmeden bu yana Mardin’e 10 yılda 3 milyar 200 milyon liralık yatırım yaptı. Yetkililer, yeni yatırım dönemi için, “Bu yıl Mardin’e 1 milyar TL’ye yakın bir yatırımı daha hizmete almayı hedefliyoruz. Böylece toplam yatırımımız bölgede 4 milyar TL’yi geçecek” dedi. Dağıtım şirketi, teknolojiyi odağına alarak yaptığı yatırımlarla altyapısını güçlendirmesine rağmen özellikle tarımsal sulamada kayıt dışı kullanım nedeniyle şebekenin aşırı yüklenme kaynaklı uyarı verdiğini aktardı. Dicle Elektrik’in 28 milyar TL’lik toplam alacağının 3’te birinin Mardin’e ait olduğu bildirildi. Dicle Elektrik yetkilileri tarafından yapılan açıklamada, “2023 yılında Mardin ilinde 5 milyar kWh enerji çekişi oldu. 2 milyar 465 milyon kWh’ın kayıt içinde olduğu tespit edildi. İl genelinde 2.5 milyar kWh kayıp kaçak enerji çekişi mevcut. Bu kaçak enerjinin ülkeye maliyeti ise 6 milyar 250 milyon liradır. Sadece Mardin’de tüketilen kaçak enerji, 1.2 milyon hanenin tüketimine eşittir. Her hanede 4 kişinin yaşadığını varsayarsak, bu da 4 milyon 800 bin kişinin enerji tüketimine denk gelmektedir. Enerji çekişi her geçen gün artmakta. Şehrimizin kesintisiz ve kaliteli enerji alması için olağanüstü bir çabayla çalışmalarımıza devam ediyor, kayıt dışı kullanımla mücadele ediyoruz” denildi. Kayıt dışı kullanıma bağlı olarak her geçen gün enerji çekişinin artmasının hem şebekeye hem de milli ekonomiye ciddi zararlar verdiği belirtilen açıklamada, Kızıltepe ve Derik’teki kaçak tüketim vurgusu dikkat çekti. Mardinli tarımsal sulama aboneleri üç kat fazla elektrik harcıyor Tarımsal sulamanın etkisi ile elektrik tüketiminde astronomik artış gerçekleştiğine ilişkin örnek tüketim verisi paylaşan Dicle Elektrik yetkilileri, “Mardin’de 272 bin aktif abone bulunuyor ve aboneler sulama dönemi öncesi bir günde yaklaşık 5.4 milyon KWh elektrik harcıyor. Sayıları 7 bin olan Mardinli tarımsal sulama abonesi, toplam abone sayısı içinde yaklaşık yüzde 2.5’luk bir kesimi oluşturuyor. Söz konusu 7 bin tarımsal sulama abonesinin sulamanın başlaması ile birlikte günlük tüketim miktarının 18 milyon KWh’ın üzerine çıktığını görüyoruz. Diğer bir tabirle Mardinli tarımsal sulama aboneleri, ildeki diğer abone gruplarının üç katına yakın yükseklikte elektrik tüketimi gerçekleştiriyor” ifadelerini kullandı. "Kızıltepe ve Derik’e hiç enerji verilmemesi riski var" Kaçak trafolara karşı da aralıksız mücadele verdiklerini ifade eden Dicle Elektrik yetkilileri, “Yılda 6.5 milyar kWh elektriği, tarlalarını yeraltı suyu ile sulamak için kullanan bölge genelindeki 35 bin abonenin 7 bini aşkın kısmı Mardin’de bulunuyor. Bu abonelerden 5 bin 600’ünün birikmiş olan elektrik borcu ise 10 milyar TL’ye ulaşmış durumda. Tarımsal sulamanın en yoğun olarak yapıldığı Kızıltepe ve Derik’teki kaçak kullanımın bu şekilde devam etmesi durumunda, bu iki ilçede şebekelerin tamamen çökeceğini ve bu ilçelere enerji verilememe riskini göz önünde bulundurmak gerekir” dedi. Kamuoyunda zaman zaman dile getirilen elektrikteki dalgalanmalara ilişkin de bilgi veren yetkililer, yüksek kayıp kaçak oranı sebebi ile kırsalda enerji dalgalanmalarının başladığına vurgu yaptı. Yetkililer, bu durumun kırsalda yürütülen tüm faaliyetleri sekteye uğrattığının da altını çizdi.