YEREL HABERLER - 01 Aralık 2011 Perşembe 09:35

ÖĞRETİM ÜYELERİNDEN ÖRNEK DAVRANIŞ

A
A
A
ÖĞRETİM ÜYELERİNDEN ÖRNEK DAVRANIŞ

Diyarbakır Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Dekanlığı tarafından başlatılan bağış kampanyasına günüllü olarak katılan öğretim üyeleri her ay maaşlarından yapılan kesintilerle öğrencilere burs vererek örnek bir davranış sergiliyor.
Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Fuat Gürkan, meslek kuruluşlarına çağrıda bulunarak, zor şartlarda eğitim gören öğrencilere destek çıkılmasını istedi. Gürkan, "Geçtiğimiz yıl 15 öğrencimize her ay düzenli ve karşılıksız burs bağlamıştık. Bu yıl bu sayıyı 30’a çıkarttık. Ayrıca deprem nedeniyle üniversitemizde geçici olarak eğitim ve öğretimini devam ettirmekte olan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 13 öğrenciye de aylık 150 lira burs imkanı sağladık. Katkıda bulunan tüm öğretim
üyelerimize duyarlılıklarından dolayı teşekkür ediyorum. Başbakanlık bursu ve kredi yurtlar kurumunun imkanlarının yanı sıra "Damlaya damlaya göl olur" misali kendi imkanlarımızla maaşlarımızdan ayırdığımız bütçe ile şu an 43 öğrencinin ihtiyaçlarına merhem oluyoruz. Ancak tıp fakültesinde 700’ e yakın öğrenci bulunuyor. Bunların hepsine tek başımıza yetişmek imkansızdır. Çeşitli illerinden gelen ve zor şartlarda okuyan öğrencilerimiz var. Kısıtlı imkanları olan Tıp Fakültesi Vakfı’nın daha fazla bağışa
ihtiyacı vardır. Yardım ve hayırsever olduklarını bildiğimiz Diyarbakırlı ve diğer illerdeki işadamı ve Sivil Toplum Kuruluşları temsilcilerinin bu konuda katkılarını bekliyoruz’’ dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Yaşayan miraslar Sivas’ta buluştu Sivas’ta düzenlenen ve 3 gün sürecek olan ‘Yaşayan Miras Festivali’ başladı. Sanatseverlerin dikkatini çeken festivale birçok ilden 50’den fazla sanatçı katıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla Sivas Valiliği, Sivas Belediyesi iş birliğinde düzenlenen Sivas Yaşayan Miras Festivali başladı. Farklı şehirlerden gelen Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının katıldığı festivalin açılış töreni Muhsin Yazıcıoğlu Kültür Merkezi’nde yapıldı. Açılışa Sivas Valisi Yılmaz Şimşek, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yaşayan Miras ve Kültürel Etkinlikler Genel Müdürü Selim Terzi’nin yanı sıra kurum müdürleri ve vatandaşlar katıldı. Açılış töreninde konuşan Kültür ve Turizm Bakanlığı Yaşayan Miras ve Kültürel Etkinlikler Genel Müdürü Selim Terzi, "Bakanlık olarak, geçmişten günümüze kültürel değerlerimizin ve mirasımızın önemli bir göstergesi olan el sanatlarımızın yaşatılması ve tanıtılması önde gelen önceliklerimiz arasında. Yaşayan Miras Festivalleri de bu değerleri tanıtmak ve geleceğe taşımak amacıyla birçok şehrimizde düzenliyoruz. Bu festivaller, ülkemizin kültürel ve turistik tanıtımına ciddi katkılar sağlıyor. Elbette bunun yanında festivallerimiz, düzenlendiği şehirlerimizin sanatsal ve kültürel ortamının canlanmasına ve gelişimine de katkı sunuyor. En önemlisi de yerel sanatçılarımızın ülkemizin dört bir yanındaki sanatçılar ile diyaloglarını ve iş birliklerini artırmaları noktasında büyük bir fayda sağladığının da altını çizmek isterim" dedi. Sivas Valisi Yılmaz Şimşek ise, "Tarihin, kültürün ve sanatın başkenti Sivas’ımızda birbirinden değerli sanatçılarımızın buluştuğu ve el sanatlarımızın tanıtıldığı özel bir etkinlikteyiz. Sivas Yaşayan Miras Festivalimizin şehrimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Sivas; birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir kültür ve tarih şehridir. Selçuklu’nun iz bıraktığı, Osmanlı’nın kokusunun hissedildiği, Cumhuriyetimize can suyu veren bir şehirdir. Aşıkları, türküleri ile aşıklar ve ozanlar şehridir. Bu kadar zenginliği bünyesinde barındıran Sivas, diğer el sanatları ve zanaat dallarında da kendini göstermiş ve adını tüm dünyaya duyurmuş bir şehirdir" dedi. Konuşmaların ardından kurdele kesimi gerçekleştirildi. Protokol üyeleri, farklı illerden gelerek uğraştıkları sanatlar ile ilgili stant açan ustalar ile bir süre sohbet etti.
Bursa Karacabey Belediyesi’nden kaçak yapılara karşı kararlı mücadele Karacabey Belediyesi, kaçak yapılaşmaya karşı mücadelesini aralıksız sürdürüyor. Son bir yılda 66 kaçak yapıya işlem yapılırken, Belediye Başkanı Fatih Karabatı, mevzuata aykırı yapılaşmaya asla göz yumulmayacağını vurguladı. Karacabey Belediyesi, İmar Kanunlarına Muhalefet ederek kamu alanlarını işgal eden, çevreyi ve doğayı tahrip edenlerle mücadeleyi, mevzuatlar çerçevesinde aralıksız sürdürüyor. Karacabey Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü, Fen İşleri Müdürlüğü ve Zabıta Müdürlüğü ekiplerince gerçekleştirilen denetimlerin yanı sıra, vatandaşlardan gelen ihbarlara da anında müdahale ediyor. Bu kapsamda son 1 yılda toplamda 66 adet kaçak yapıya cezai işlem yapıldığı ve bunların yıkım işlemlerinin de devam ettiği bildirildi. İlçede kaçak yapılarla ilgili denetimler Belediye ekiplerince aralıksız sürdürülüyor. İmara aykırı veya ruhsatsız yapılar, mevzuatın getirdiği yaptırımlar neticesinde mühürleme hatta yıkımla son buluyor. Kaçak yapılaşmayla ilgili tüm yasal işlemler (tespit, mühürleme, yüksek para cezaları, yıkım kararları, suç duyurusu, yıkım) ekipler tarafından titizlikle uygulanıyor. Karacabey Belediye Başkanı Fatih Karabatı, kaçak yapılarla mücadele konusunda kararlı olduklarını ve bu konuda asla taviz göstermeyeceklerini vurguladı. Karabatı, "Kaçak yapılaşma, ekiplerimizle üstünde önemle durduğumuz bir konu. İdari para cezaları, mühürleme ve hatta yıkıma varan sonuçları var. Bu konuda, vatandaşlarımızı mevzuata uygun şekilde hareket etmeye davet ediyoruz. Yerel yönetim olarak en başından beri bunun önüne geçmek için denetimlerimizi sürdürüyoruz. Elbette bu konu ile ilgili yasal bir süreç var ve belediye olarak bu sürece uymak yükümlülüğümüz var. Kaçak yapılarla ilgili çalışmalarımız ve mücadelemiz ara vermeden devam edecek" dedi. Karacabey Belediyesi’nin bu kararlı adımları, şehir düzenini korumak ve çevreyi daha yaşanabilir hale getirmek adına devam edecek.
Eskişehir Eskişehir Türk Ocağı’nda Dava’nın Davası kitabı konuşuldu Eskişehir Türk Ocağı’nda, 12 Eylül Darbesinden sonra görülen "MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının" kaleme alındığı Dava’nın Davası kitabı konuşuldu. Sohbete, kitabın yazarları Mahir Durakoğlu ve Raşit Demirtaş da katıldı. Yazarlar kitabın yazılış öyküsünü anlattıktan sonra, Türk Milliyetçilerinin 12 Eylül (1980) darbe döneminde Mamak Cezaevinde yaşadıkları ve MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasında verdikleri onurlu mücadeleyi anlattılar. Yargıtay Cumhuriyet Savcılığından emekli, yazar Mahir Durakoğlu sohbetinde, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının hukuki olmaktan ziyade, Türk Milliyetçiliğini ve milliyetçileri suçlamak üzere kurgulanmış bir dava olduğunu ortaya koydu. Darbecilerin ve Savcı Nurettin Soyer’in ön yargılarıyla iddianame oluşturulduğunu, hukuk dışı uygulamaları anlattı. Durakoğlu sohbetinde; savcılık karakolunun MHP ve Ülkücülere düşmanlığıyla tanınan polislerden oluşturulmasını, usulsüz aramaları, akıl almaz işkencelerle alınmış ifadelerle iddianame yazıldığını, hâkim heyetinin ön yargılarını, yargılama sürecinde yapılan usulsüzlükleri de ortaya koydu. Sohbetinin sonunda Av. Şerafettin Yılmaz’ın yazdığı 1454 sayfalık tarihi savunmanın Türk Milletinin, sanıkların ve Mahkeme heyetinin huzurunda okunması gerekirken bunun dahi esirgendiğini anlatarak sözlerini bu savunmanın şu paragrafıyla bitirdi: "O ruh ki bugün de yarın da milletimize lâzım olacaktır" "Bu davanın sanıkları sadece devletlerinin yaşaması ve milletlerinin bekası için çırpınan milliyetçilerdir. Çünkü bu davada yargılanan sadece şahıslar değil Türk Milletinin mukaddesleridir, Türk Milliyetçiliğidir. Bu dava açılmakla Kuva-yı Milliye ruhu baltalanmıştır. O ruh ki bugün de yarın da milletimize lâzım olacaktır." Yazar Raşit Demirtaş ise MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının insani boyutunu anlattı. Kitapta, Ülkücülerin o günlerde yaşadığı dehşeti yeni nesillere yazıyla bile olsa yaşatmaktan çekindiği için detaylı olarak yazamadığını; sanıkların gözaltına alındıkları an başlayan akıl almaz işkenceleri, C 5 adlı cehennem karakolunda yaşanan vahşeti, kafes denen cehennemi, koğuşlarda, hücrelerde, zindanlarda maruz kalınan sürekli işkenceden sadece sembolik örnekler vererek yazabildiklerini anlattı. Türk Milliyetçileri Mamak’ta bunları yaşarken, dışarıda milliyetçi avukatların arkadaşlarını savunma amacıyla yaptığı takdire şayan gayretlerini anlatan Demirtaş; "ancak kısa bir zaman sonra bu samimi gayretler azaldı, mahkemeleri ancak bir elin parmakları kadar fedakâr avukat takip edebildi. Ancak, davaların tamamını takip edebilen tek bir büro olduğunu, Av Şerafettin Yılmaz’ın bürosunun imkânsızlıklar içinde fedakârane çalışmalarını ortaya koydu. "Büronun hukuk kanadı dışında Galip Erdem’in yürüttüğü ülkücü sanıklara ve ailelerine yardım eden bir sosyal kanadı da vardı." diyen Demirtaş Galip Erdem’in insanüstü yardım faaliyetini anlattı. 19 Ağustos 1981 günü duruşmaların ilk gününü, o diriliş gününü, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının 587 sanığının okuduğu duygu dolu, İstiklâl Marşı ile destanî bir dik duruş hikâyesine çevirdiklerini anlatan Demirtaş; duruşmaları mahkeme heyetinden önce Ülkücü gençlerin açtığını ve o onurlu dik duruşun yedi yıl sürdüğünü söyledi. Demirtaş, sözlerini Alparslan Türkeş’in: "Böyle bir dava ancak düşman tarafından işgal edilmiş bir ülkede açılabilirdi." sözüyle tamamladı. Büyük bir topluluğun takip ettiği toplantının sonunda sorulan çok sayıdaki soru ve cevaplardan sonra yazarlar kitaplarını imzaladılar. Kitapların imzalamasından sonra Şube Başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal’ın şükran beratı takdimi ile gece sona erdi.