DÜNYA - 01 Aralık 2011 Perşembe 00:09

BAYDEMİR DEPREMZEDELERİ ZİYARET ETTİ

A
A
A
BAYDEMİR DEPREMZEDELERİ ZİYARET ETTİ

Sakarya`nın Adapazarı ilçesinde yol verme meselesi yüzünden çıkan silahlı kavgada 1 kişi ağır yaralandı.
Edinilen bilgilere göre, Yeni Camii mevkiinde meydana gelen olayda 07 BKA 83 plakalı cipiyle ışıklarda duran ve Toyota-Sa Travmatoloji ve İlkyardım Hastanesinde Anestezi Uzmanı olduğu öğrenilen Gökhan Bölükbaşı (32), plakası alınamayan bir otomobil içerisindeki şahıslar tarafından iddiaya göre yol verme meselesi yüzünden darp edilmeye çalışıldı. Olayın büyümesiyle birlikte kimliği belirsiz saldırganlardan biri yanında getirdiği silahla Gökhan Bölükbaşı`na ateş etti. Göğsünden yaralanan Gökhan Bölükbaşı olay yerine gelen 112 ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi`ne kaldırılarak ameliyata alındı.
Olay yerinden plakası alınamayan bir araçla kaçan şahıslar Sakarya Emniyet Müdürlüğü ekiplerince gerçekleştirilen çalışma sonucu Erenler ilçesi Yıldız Caddesinde olayda kullandıkları silahla birlikte yakalanırken, saldırıda ağır yaralanan ve ameliyata alınan Gökhan Bölükbaşı`nın sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu öğrenildi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Eskişehir Türk Ocağı’nda Dava’nın Davası kitabı konuşuldu Eskişehir Türk Ocağı’nda, 12 Eylül Darbesinden sonra görülen "MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının" kaleme alındığı Dava’nın Davası kitabı konuşuldu. Sohbete, kitabın yazarları Mahir Durakoğlu ve Raşit Demirtaş da katıldı. Yazarlar kitabın yazılış öyküsünü anlattıktan sonra, Türk Milliyetçilerinin 12 Eylül (1980) darbe döneminde Mamak Cezaevinde yaşadıkları ve MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasında verdikleri onurlu mücadeleyi anlattılar. Yargıtay Cumhuriyet Savcılığından emekli, yazar Mahir Durakoğlu sohbetinde, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının hukuki olmaktan ziyade, Türk Milliyetçiliğini ve milliyetçileri suçlamak üzere kurgulanmış bir dava olduğunu ortaya koydu. Darbecilerin ve Savcı Nurettin Soyer’in ön yargılarıyla iddianame oluşturulduğunu, hukuk dışı uygulamaları anlattı. Durakoğlu sohbetinde; savcılık karakolunun MHP ve Ülkücülere düşmanlığıyla tanınan polislerden oluşturulmasını, usulsüz aramaları, akıl almaz işkencelerle alınmış ifadelerle iddianame yazıldığını, hâkim heyetinin ön yargılarını, yargılama sürecinde yapılan usulsüzlükleri de ortaya koydu. Sohbetinin sonunda Av. Şerafettin Yılmaz’ın yazdığı 1454 sayfalık tarihi savunmanın Türk Milletinin, sanıkların ve Mahkeme heyetinin huzurunda okunması gerekirken bunun dahi esirgendiğini anlatarak sözlerini bu savunmanın şu paragrafıyla bitirdi: "O ruh ki bugün de yarın da milletimize lâzım olacaktır" "Bu davanın sanıkları sadece devletlerinin yaşaması ve milletlerinin bekası için çırpınan milliyetçilerdir. Çünkü bu davada yargılanan sadece şahıslar değil Türk Milletinin mukaddesleridir, Türk Milliyetçiliğidir. Bu dava açılmakla Kuva-yı Milliye ruhu baltalanmıştır. O ruh ki bugün de yarın da milletimize lâzım olacaktır." Yazar Raşit Demirtaş ise MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının insani boyutunu anlattı. Kitapta, Ülkücülerin o günlerde yaşadığı dehşeti yeni nesillere yazıyla bile olsa yaşatmaktan çekindiği için detaylı olarak yazamadığını; sanıkların gözaltına alındıkları an başlayan akıl almaz işkenceleri, C 5 adlı cehennem karakolunda yaşanan vahşeti, kafes denen cehennemi, koğuşlarda, hücrelerde, zindanlarda maruz kalınan sürekli işkenceden sadece sembolik örnekler vererek yazabildiklerini anlattı. Türk Milliyetçileri Mamak’ta bunları yaşarken, dışarıda milliyetçi avukatların arkadaşlarını savunma amacıyla yaptığı takdire şayan gayretlerini anlatan Demirtaş; "ancak kısa bir zaman sonra bu samimi gayretler azaldı, mahkemeleri ancak bir elin parmakları kadar fedakâr avukat takip edebildi. Ancak, davaların tamamını takip edebilen tek bir büro olduğunu, Av Şerafettin Yılmaz’ın bürosunun imkânsızlıklar içinde fedakârane çalışmalarını ortaya koydu. "Büronun hukuk kanadı dışında Galip Erdem’in yürüttüğü ülkücü sanıklara ve ailelerine yardım eden bir sosyal kanadı da vardı." diyen Demirtaş Galip Erdem’in insanüstü yardım faaliyetini anlattı. 19 Ağustos 1981 günü duruşmaların ilk gününü, o diriliş gününü, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının 587 sanığının okuduğu duygu dolu, İstiklâl Marşı ile destanî bir dik duruş hikâyesine çevirdiklerini anlatan Demirtaş; duruşmaları mahkeme heyetinden önce Ülkücü gençlerin açtığını ve o onurlu dik duruşun yedi yıl sürdüğünü söyledi. Demirtaş, sözlerini Alparslan Türkeş’in: "Böyle bir dava ancak düşman tarafından işgal edilmiş bir ülkede açılabilirdi." sözüyle tamamladı. Büyük bir topluluğun takip ettiği toplantının sonunda sorulan çok sayıdaki soru ve cevaplardan sonra yazarlar kitaplarını imzaladılar. Kitapların imzalamasından sonra Şube Başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal’ın şükran beratı takdimi ile gece sona erdi.
Samsun Sezin Sezgin için ilk duruşma Samsun’da geçen yıl meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden Sezin Sezgin (10) için bugün ilk duruşma gerçekleşti. Mahkeme, elektronik kelepçe ile ev hapsi uygulanan sanık sürücüyü yurt dışı çıkış yasağı ve adli kontrol şartıyla serbest bıraktı. 10 Aralık 2024 tarihinde Çarşamba ilçesinde meydana gelen trafik kazası sonucu hayatını kaybeden 10 yaşındaki Sezin Sezgin’in olayıyla ilgili ilk duruşma görüldü. Çarşamba’da 6. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, Sezgin’in ailesi ve taraf avukatları katıldı. Duruşmada, elektronik kelepçe ile ev hapsi uygulanan sanık H.Ö, yurt dışı çıkış yasağı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Mahkemede ayrıca keşif kararı verdi ve duruşmayı 1 Temmuz’a erteledi. Destek için adliyeye gelen vatandaşlar ve avukatlar duruşma salonunun önünde "Adalet susarsa vicdanlar konuşur", "Hep birlikte Sezin’e sahip çıkıyoruz" şeklinde sloganlar attı. "Hakim tarafından keşif kararı verildi" Keşifte, bilinçli taksir olup olmadığını araştırılmasını istediklerini vurgulayan Avukat Harun Uyanıkoğlu, "Sezin’in ilk duruşmasını yaptık. Aile olarak acılıyız tabii ki kelepçenin kaldırılması bizi üzmüştür. Dosyada bize göre daha toplanmayan deliller var. Defalarca izledik video kaydını. Sezin video kaydının 11. saniyesinde yolun tam ortasında, 13. saniyesinde de sanığın sezine çarptığını görüyoruz. 2 saniyelik bir aşamada, sanık çok rahat frene basabilir, bir ölüme neden olmayabilirdi. Malumunuz Ceza Kanunumuzda bilinçli taksir hükümleri var. İddianamede bunu göremedik. Yargılamada tanıklarımız dinlendi. Sayın hakim tarafından keşif kararı verildi. Keşifte bizler özellikle, bilinçli taksir olup olmadığını araştırılmasını istiyoruz. Bu konuda adalete güveniyoruz. Sezin ile ilgili, aile adına elimizden geleni yapıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz. Ailenin acısı acımızdır. Adalet mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir" ifadelerini kullandı. "İhmalkârlıklar günümüzde, bu cezasızlıkla sıradanlaştırılmaya çalışmakta" Bütün acılı aileler adına burada olduklarını belirten Avukat Özlem Sezgin Azal, "Kanunlarımız maalesef caydırıcı nitelikte değil. Bu verilen her bir cezasızlık aslında başka bir ölümün zeminini hazırlamakta. Sezin’i maalesef elim bir trafik kazası sonucu 10 Aralık’ta kaybettik. Ama Sezin’in adını, başka çocuklar ölmemesi için çabaladığımız adalet mücadelesinde yaşamaya çalışıyoruz. Çünkü biz Sezin’i geri getiremeyeceğiz ama başka çocuklar ölsün istemiyoruz. İhmalkârlıklar günümüzde, bu cezasızlıkla sıradanlaştırılmaya çalışmakta. Televizyonda izlediğimiz her bir trafik kazası artık bize sıradan gelmekte ama o kaybettiğiniz can kendi canınızdan biri olduğu zaman böyle adalet peşine düşüyorsunuz. Biz gerçekten şu durumda tutuksuz yargılanmasına çok üzülüyoruz. Hak ettiği cezayı inşallah yargılamanın sonucunda alacağını düşünüyoruz. Başka Sezinler ölsün istemiyoruz. Aslında bugün, bütün acılı aileler için buradayız. Kamu vicdanına ve vicdanlı olan herkese sesleniyorum. Bizlere destek olmanızı rica ediyorum" şeklinde konuştu. Olay Kaza, Samsun’un Çarşamba ilçesinin Mustafa Kemal Güneşdoğdu Caddesi’nde meydana gelmiş, H.Ö. idaresindeki 34 PD 5421 plakalı otomobil, koşarak yolun karşısına geçmekte olan Sezin Sezgin’e (10) çarpmış, kazada ağır yaralanan kız çocuğu kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti.
Konya Konya’da üreticilere 318 tonluk sertifikalı nohut tohumu desteği Türkiye’nin nohut üretiminde 3’üncü sırada yer alan Konya’da üreticilere bu yıl Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yaklaşık 318 tonluk sertifikalı tohum desteği sağlanıyor. Konya’nın önemli nohut ekilişinin olduğu ilçelerinden Beyşehir’de Konya İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından düzenlenen sertifikalı tohumun çiftçilere dağıtım töreninde konuşan İl Tarım ve Orman Müdürü Duran Seçen, Bitkisel Üretimi Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen Tarım Arazilerinin Kullanımının Etkinleştirilmesi (TAKE) Projesi kapsamında yürüttükleri çalışmalarla Tarım ve Orman Bakanlığının ekilmeyen bir karış toprak kalmamasını hedeflediğini söyledi. "Bir karış bile toprağımızın boş kalmasını istemiyoruz" Ülke olarak tane baklagiller içerisinde nohutun Türkiye’de en fazla üretimi yapılan ürün olduğunu vurgulayan Seçen, "Ülkemizde en fazla üretimi yapılan tane baklagiller arasında birinci sırada. Tabii nohuttan sonra mercimek ve kuru fasulye geliyor. Dolayısıyla Beyşehir ilçemizde de bu üç ürün de oldukça değerli. Tarım Arazilerimizin Kullanımının Etkinleştirilmesi Projesi kapsamında çiftçilerimize tohum desteğini sağlamaya çalışıyoruz. Amacımız; sektörün ihtiyaç duyduğu sertifikalı tohumları çiftçilerimizle, toprakla buluşturmak. Oldukça fazla nadas alanımız var. Konya’mızın yüzde 68’i kuru tarım arazilerinden oluşuyor. Dolayısıyla 3 milyon dekarın üzerinde bir nadas alanımız var. Biz de bir karış bile toprağımızın boş kalmasını istemiyoruz. Tarımsal üretimin kesintiye uğramasını istemiyoruz. Bu durumun sürdürülebilir olmasını istiyoruz. Bunun için de bu projelerimizi gerçekleştirmiş olduk. Konya’da 2024 yılında yaklaşık 400 bin dekar civarında bir nohut ekilişimiz var, buradan elde etmiş olduğumuz ürünümüzle 50 bin tonluk bir üretim havzasıyız. Türkiye’de nohut üretimi yönüyle de üçüncü sıradayız Konya olarak. Hem ülkemiz için hem Konya için nohut oldukça önemli bir ürün, aynı zamanda içeriğindeki protein yönüyle de insan beslenmesinde çok değerli bir ürün. Bu projemizin çıktıları da olacak, nadas alanlarımız tarımsal üretime kazandırılmış olacak, suyumuzu daha az kullanmış olacağız, ülkemizin ihtiyaç duyduğu stratejik ürün olan nohutun ekiliş alanlarını artırmış olacağız. Dolayısıyla dağıtmış olduğumuz bu tohumların Konya’ya, Beyşehir’e ve tüm çiftçilerimize hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum" dedi. Konya’nın 23 ilçesinde çiftçilere 318 tonluk nohut desteği Seçen, proje ile Konya’da Ahırlı, Akören, Akşehir, Altınekin, Beyşehir, Bozkır, Cihanbeyli, Çumra, Derbent, Doğanhisar, Emirgazi, Güneysınır, Halkapınar, Hüyük, Kadınhanı, Kulu, Meram, Taşkent, Tuzlukçu, Sarayönü, Selçuklu, Seydişehir ve Yalıhüyük ilçelerinde çiftçilere toplam 318 tonluk sertifikalı tohum desteği sağlamış olacaklarını kaydetti. Seçen, Konya ve ilçelerinde proje çerçevesinde teslimi yapılacak 318 ton nohut tohumu ile 24 bin 500 dekar alanda ekim yapılmasının sağlanarak toplamda bu miktarda bir nadas alanının da tarıma kazandırılmasının hedeflendiğini sözlerine ekledi. "Beyşehir Gölü’nden bu yıl su veremeyeceğiz" Beyşehir Kaymakamı Mehmet Kemal Akpınar da tarımın hem Beyşehir’de hem de Konya’da temel geçim kaynağı olan, insanların hayatını kazandığı bir sektör olduğuna vurgu yaptı. Akpınar, sertifikalı tohum kullanmanın önemine dikkati çekerken, İl Müdürlüğü tarafından tohumların hem bölge iklimine uygun sertifikalı bir tohum olduğunu belirtip çiftçiler için de bu yıl bereketli bir üretim sezonu olacağını tahmin ettiğini kaydetti. Kaymakam Akpınar, konuşmasında, Konya genelinde kurak bir kış dönemini geride bıraktıklarını da anlatırken, Beyşehir Gölü’nün Konya Ovası ve çevre ilçeler için önemli bir tarımsal su kaynağı durumunda olduğunu hatırlattı. Beyşehir’in Göller Bölgesi’nde olmasından kaynaklı olarak bu yıl yağmur yönünden iyi bir yağış aldığını ancak buna rağmen Beyşehir Gölü’nün su seviyesinin hala belirlenen seviyenin altında olduğunun altını çizen Akpınar, "Bu nedenle diğer ilçelere, diğer bölgelere su veremeyeceğiz. Son dönemdeki yağışlar bizleri ümitlendirdi, inşallah ara ara devam eder, hasat mevsimine kadar ve bolluk ve bereket içerisinde bir sezon olur" ifadelerine yer verdi. Beyşehir Belediye Başkan Vekili Mustafa Balıklı da konuşmasında, Beyşehir Gölü’ndeki mevcut su durumuna değinerek, Beyşehir’in son günlerde beklenen yağışları almasına rağmen göldeki su seviyesinin yeterli seviyelere ulaşmadığına dikkati çekti. Konuşmaların ardından programa katılan ve desteklemeden istifade eden çiftçilere sertifikalı nohut tohumları teslim edildi.