Dr. Hamdi Koçer, meme kanserinin en sık görülen bulgusunun kontrol ederken ele kitle gelmesi olduğunu söyledi.
Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Hamdi Koçer, “Meme kanserinin en sık görülen bulgusu memede ele kitle gelmesidir. Dolayısıyla her kadın için endişe veren bir durumdur. Her iki kadından biri yaşamı boyunca bu korkuyu en az 1 kez yaşar. Peki memede elinize bir kitle geldiğinde bunun kanser olma ihtimali nedir ? Kadının yaşına göre değişmekle beraber bu ihtimal yaklaşık yüzde 10 civarındadır. Yani ele gelen kitlelerin çok büyük çoğunluğu iyi huyludur. Yirmili yaşlarda memede ele gelen kitleler daha çok fiboadenom olur. Otuz ve kırklı yaşlarında memede kistler daha çok görülür. Eğer 35-40 yaştan sonra memede ele ağrısız kitle gelirse ilk planda kanseri düşünmek gerekir. Memede ele gelen kitle birden fazlaysa veya her iki memede de ele geliyorsa bunlar daha çok kist veya fibroadenomdur. Kist ve fibroadenomlar zaman zaman hafif ağrılar da yapar. Bazen ele gelip bazen kaybolan kitleler de çoğunlukla önemsizdir. Elinize gelen kitle dış yüzeyi düzgün ve meme dokusu içinde kolayca sağa sola, aşağı yukarı hareket ediyorsa iyi huylu olma ihtimali daha yüksektir. Buna karşılık taş gibi sert ve hareketsiz üstelik dış yüzeyi düzensiz olduğunda bunun kanser olma ihtimali daha yüksektir. Kanser sanıldığının aksine ağrısız bir kitle şeklinde ortaya çıkar. Bir kitlenin "kanser veya iyi huylu" olduğunu el ile ayırt etmek bir hekim için dahi mümkün değildir. O nedenle siz elinize bir kitle geldiğinde mutlaka en kısa zamanda bizlere başvurun” dedi.
Memede kitle ile başvurulduğun da önce sizi dinleyip ailesel riskleri, hormon riskleri anlamaya çalışıldığını ifade eden Dr. Koçer, “Daha sonra radyolojik incelemelerinizi yapıyoruz. 35 yaşın altındaysanız sadece ultrason; 40 yaşın üstündeyseniz mamografi ile beraber ultrason yapıyoruz. Yaşınız 35-40 arasındaysa muayene bulgularına göre mamografiye karar veriyoruz. Memenin tedavi gerektiren sadece tek bir hastalığı vardır: meme kanseri. Dolayısıyla siz kapıdan girdiğiniz andan itibaren biz sizde meme kanseri olup olmadığını araştırmaya başlarız. Muayene biz bir fikir verir sadece, bu fikri pekiştirmek ve bir ön tanı oluşturmak için radyoloji sonuçlarını görmek isteriz. Muayene ve radyolojik tetkikler ile ele gelen bu kitlenin iyi huylu veya kötü huylu ayrımını kabaca yapmaya çalışırız. Kanser olma ihtimali yüksek ise zaman kaybetmeden hemen iğne biyopsisi ile tanıyı kesinleştirmek gerekir. Bu şüphe orta düzeyde ise 3 veya 6 ay aralıklarla radyolojik takip ile iğne biyopsisi arasında bir seçim yaparız. Kitlenin mevcut riski kanser açısından düşük ise, hastamızı yaşına uygun rutin takibe alırız” diye konuştu.
Radyolojik risk değerlendirmesini yaparken tüm dünyanın kullandığı BIRADS sınıflamasının kullanıldığını kaydeden Dr. Koçer, “BIRADS 1 ve 2 düşük risk; BIRADS 3 orta derecede risk; BIRADS 4 ve 5 yüksek risk anlamına gelir. Elinize gelen kitle muayenede bize yüksek şüpheli gelmişse, radyolojik tetkiklerin raporunda BIRADS 4 veya BIRADS 5 yazıyorsa mutlaka iğne biyopsisi gerekir.Siz bize geldiğiniz andan itibaren biz iğne biyopsisine gerek var mı yok mu onu anlamaya çalışırız. Muayeneler ve radyolojik tetkikler kesin tanı için yeterli değildir ama iğne biyopsisine gerek olup olmadığını bize net söyler. Tüm dünyada meme görüntülemesi raporlarında BIRADS (Breast Imaging Reporting and Data System) adı verilen bir kategorizasyon sistemi kullanılıyor. BIRADS, bulguların doğru olarak sınıflandırılması, meme kanseri ile ilgilenen tüm hekimlerin ortak bir dil kullanması ve bu sayede hastanın en doğru şekilde yönlendirilebilmesi için geliştirilmiş bir sistem. 0: Ek inceleme gerekli 1: Normal 2: İyi huylu bulgular 3: Yüksek ihtimalle iyi huylu 4: Şüpheli anormallik 5: Yüksek olasılıkla kötü huylu 6: Bilinen/biyopsi ile tanı almış kanser” açıklamalarında bulundu.