Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Prof. Dr. Tahsin Fendoğlu, dizilerin ve sanatçıların toplum üzerinde çok büyük etkisi olduğunu belirterek, "Dizi karakteri öldüğünde arkasından ağlayan, üzülen, ruhsal durumu bozulan ve helva dağıtanlar var" dedi.
RTÜK ve UNESCO İnsan Hakları İhtisas Komisyonu üyesi olan İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu, "Medya ve Eğitim" konulu bir konferans verdi. Hoca Ahmet Yesevi Salonu’nda düzenlenen konferansa Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Süheyla Ünal, Malatya Milli Eğitim Müdürü Mehmet Bulut, fakülte dekanları, akademik, idari personel ve öğrenciler katıldı. Medyanın toplum üzerindeki etkilerine değinen Prof. Dr. Fendoğlu, "Medyada intihar görüntüleri, argo
söylemlerin konuşulması, dizilerin, sanatçıların taklidi (takıları, elbiseleri, hatta yürüyüşlerini taklit) toplum üzerindeki etkisi çok büyüktür. Dizi karakteri öldüğünde arkasından ağlayan, üzülen, ruhsal durumu bozulan ve helva dağıtanlar var. Taciz ve tecavüz görüntüleri, gençler arasında suç oranını artırıyor. Şiddet görüntüleri öğrencileri suça itiyor. Aile birlikteliğine aykırı, nikahsız birlikteliklerden övgü ile söz edilmesi aile kurumunu zedeliyor, formatlıyor. Evlenme, izdivaç programlarında
yayın ilkelerine aykırılık toplumu rencide ediyor" dedi.
Ülkemizde bir kişinin yılın yüzde 19’unu televizyon izleyerek geçirdiğini söyleyen Prof. Dr. Fendoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye’de televizyon izlenme oranı günde ortalama 3-5 saattir. Buna göre bir kişi yılın yüzde 19,4’ünü televizyon izleyerek, toplam 45 gün-45 gece, yüzde 33,1’ini uyuyarak, yüzde 33,1’ini çalışarak, yüzde 14,4’ünü de diğer etkinliklerle geçiriyor. Türkiye’de 95 kişiye bir kahvehane, 65 bin kişiye bir kütüphane düşüyor. Ulusal ve uluslararası araştırmalar, televizyon izlemeyi zaman tüketme olgusu olarak gösteriyor. Acaba zamanı israf mı ediyoruz? Sorgulamalıyız. Öğrenciler, ortalama yılın yaklaşık 900
saatini okulda, bin 200-bin 500 saatini ise ekran karşısında geçiriyor. Öğrencilerin yüzde 82’si televizyon izleme, program seçme ve ekran başında kalma kararını kendileri veriyor. Bu durum sakıncalı olabilir, başarıyı engelleyebilir. UNESCO raporuna göre 2006 yılında ABD’de günde ortalama 3 saat 59 dakika, Türkiye’de ise 3 saat 36 dakika televizyon izleniyordu. Şimdi ise Türkiye 4 saat televizyon izlemektedir. 1991’de Amerika’da yapılan bir projede 4-6 yaş arası çocuklara ’Babanızı mı yoksa televizyonu mu
daha çok seversiniz?’ diye sorulmuş ve yüzde 54 oranla ’Televizyonu babamdan daha çok severim’ cevabı alınmıştır."
"Bir tuşun ucundaki sanal dünya kişiyi esir alabilir. Ekran kölesi kişi, anti sosyal, gerçekten uzak, doğadan uzak, okumaktan nefret eden bir birey haline gelebilir. Dizilerdeki alkollü içecek sahneleri bağımlılık yaşını düşürüyor" teşhisinde bulunan Prof. Dr. Tahsin Fendoğlu, "Türkiye’de nüfusun yüzde 25’i 15 yaşın altındadır. Medyanın en büyük mağduru çocuklardır. Medya eğitimi medyayı anlamaktır. Eleştirel düşünmedir. Kültürler arası farkındalıktır. Medyanın nasıl kullanılması, televizyonların hangi
programlarının izlenmesi gerektiğini bilmektir. Bu konuda seçim yapabilme gücünü geliştirmektir. Medya, izlenmesi doğal olan zararsız bir araç sayılmaz. Şöyle ki medyanın ticari çıkarları vardır. Her insan medyanın verdiği mesajları farklı yorumlayabilir. Medya ideolojik mesajlar verebilir. Medyanın kendi dili, tarzı, tekniği, eğilimi ve estetiği, medyanın sosyal ve politik eğilimi vardır. Medyada şekil ve içerik çok yakın ilişki içerisindedir. Reklamlarda şekil ve içerik çok dikkatle seçilir" dedi.