POLİTİKA - 23 Nisan 2012 Pazartesi 15:31

TBMM 23 NİSAN ÖZEL OTURUMU

A
A
A
TBMM 23 NİSAN ÖZEL OTURUMU

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk milletine yönelik her türlü terör faaliyetini, birlik ve beraberliğe yönelik her türlü fitne girişimini, istiklale yönelik saldırı olarak gördüklerini belirterek, "Bu topraklar üzerinde nifak tohumları yeşertmek isteyenler bilsinler ki ektikleri tohum hiçbir zaman filize dönmeyecek, dönemeyecektir" dedi.
TBMM 23 Nisan Özel Oturumu`nda konuşan Başbakan Erdoğan, "Türk çocuklarının 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun. TBMM`nin ilk başkanı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk`ü, Kurtuluş Savaşı`nı idare eden ilk Meclis`teki tüm milletvekillerini rahmet ve minnetle anıyorum" dedi.
"23 Nisan 1920`den bugüne Türkiye`nin istiklali, istikbali ve hürriyeti için emek sarf etmiş, ter dökmüş, bu çatı altında hizmet üretmiş ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum" diyen Erdoğan, "İlk Meclis tıpkı bugün olduğu gibi Türkiye`nin tüm renklerini tek bir ruh, tek bir ideal, tek bir çatı altında toplamıştır. Bu ülke üzerinde yaşayan her bir ferdi temsilen ilk Meclis`te diline, etnik kökenine, mezhebine bakılmaksızın bir ortak heyecan oluşturulmuştur" ifadelerini kullandı.
"MİLLET İRADESİNİ NAMUSUMUZ BİLEREK KORUYACAОIZ"
Başbakan Erdoğan, Kurtuluş Savaşı`nı kazanan ilk Meclis`in başarısını herkesi kucaklayan ve aynı heyecan altında toplayan yapısından aldığını belirterek, "Cumhuriyetimizi kuran, dünyaya varlığımızı ilan eden, o cumhuriyeti büyüten güç ilk Meclis`teki ruh ve heyecandır. 93 yıllık süreçte zaman zaman Meclis`in iradesi ortadan kaldırılmış, milli irade kesintiye uğratılmış, zaman zaman hakimiyet-i milliye baskı alınmak istenmiştir. Ancak tıpkı 23 Nisan 1920`de olduğu gibi bugün bu yüce Meclis, millet
iradesini, demokrasiyi en güçlü şekilde savunan bir yapıya kavuşmuştur. Bu Meclis darbelerle yüzleşen, darbeleri sorgulayan, darbelerle artık hesaplaşan bir Meclis`tir. Bu Meclis iradesine karşı her türlü saldırıya göğüs gerecek, millet iradesini namusumuz bilerek koruyup kollayacak bir Meclis`tir" şeklinde konuştu.
"MİLLİ İRADEYE KAST EDENLER ER YA DA GEÇ GEREKEN CEVABI ALACAKTIR"
Meclis`in 92 yıl önce olduğu gibi bugün de tam istiklalin ve aydınlık istikbalin temsili olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ulus`taki tarihi binada 23 Nisan 1920`de Büyük Millet Meclis`i İstanbul`un yani dönemin hükümet ve Meclis`inin çalıştığı merkezin işgali üzerine toplanmıştır. Büyük Millet Meclis`i ülkenin ve milletin istiklali için teşekkül etmiştir. Meclis`e yönelik her türlü girişim ve müdahale hiç kuşkusuz bu ülkenin istiklaline yönelik bir girişim ve müdahale anlamına gelmektedir. TBMM`yi yok saymaya yönelik her girişim, istiklalimizi hedef alan, istikbalimizi karartan bir anlam taşıyacaktır. İstanbul`u ve
Türkiye`nin diğer şehirlerini istila edenler Büyük Millet Meclis`i ve aziz milletimizden nasıl cevabını aldılarsa, milli iradeye ve demokratik rejime kast edenler de er ya da geç Meclis`ten, milletten ve yargıdan gereken cevabı alacaktır ve almaktadır."
"Bizler içinde bulunduğumuz süre içerisinde bu Meclis`e yönelik hiçbir müdahaleye ve müdahale planına göz yummadık, müsamaha göstermedik" diye konuşan Başbakan Erdoğan, "Umarım bizden sonra gelenler, çocuklarımız ve gençlerimiz de aynen bizim gibi Meclis`in büyüklüğüne halel getirmeyecek. Geçmişte talihsizce yaşandığı gibi Meclis`i müdahale edilmesine göz yummayacaklardır" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, TBMM`nin bir etnik kökenin temsilcisi olmadığını söyleyerek, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan 75 milyonun temsilcisi olduğunu kaydetti.
"VATANIMIZA KARŞI HER TÜRLÜ FİTNE GİRİŞİMİNİ İSTİKLALİMİZE KARŞI SALDIRI OLARAK GÖRÜRÜZ"
Yüzyıllar boyunca aynı topraklarda bir arada yaşayan toplum kesimleri arasında ayrışmayı veya ayrımcılığı körüklemek, bunu tahrik etmek Meclis`in ruhuna olduğu kadar milletin kardeşliğine ve hassasiyetlerine de kast etmek anlamı taşıdığına dikkat çeken Başbakan Erdoğan, "Vatanımıza ve milletimize yönelik her türlü terör faaliyetini, birlik ve beraberliğimize yönelik her türlü fitne girişimini, istiklalimize yönelik saldırı olarak görür ve ne pahasına olursa olsun savunuruz. Ancak milletin fertleri
arasında bölgeler ve şehirlerarasındaki farklı muameleyi de aynı şekilde şiddetle reddederiz. Bu topraklar üzerinde nifak tohumları yeşertmek isteyenler bilsinler ki ektikleri tohum hiçbir zaman filize dönmeyecek, dönemeyecektir" ifadelerini kullandı.
"DIŞ POLİTİKAMIZ BARIŞ TEMELİ ÜZERİNE İNŞA EDİLMİŞTİR"
Başbakan Erdoğan, "Bu topraklar üzerinde hesabı olan çevrelere maşalık yapanlar, kirli emellerine asla ulaşamayacaklardır. Sorunlarımızı çözerek, ihtiyaçları karşılayarak, kardeşliğimizi daha da yücelterek geleceğe hep birlikte yürümeye devam edeceğiz. Demokratik siyaseti her türlü sorunun çözüm zemini olarak görerek güçlendirmeye, diyalog ve uzlaşı kültürünü geliştirmeye devam edeceğiz" dedi.
"TBMM TIPKI BU AZİZ MİLLET GİBİ DOSTU İÇİN DOST, DÜŞMANI İÇİN İSE BİR AZAMETTİR"
TBMM`nin dünyanın tüm ülkelerine karşı samimi ve dostane yaklaşım içerisinde olduğunu dile getiren Erdoğan, "TBMM tıpkı bu aziz millet gibi dostu için dost, düşmanı için ise bir azamettir. Başta komşularımız olmak üzere bölgemizde ve dünyada barıştan, huzur ve istikrardan, dayanışma ve istikrardan başka hiçbir emelimizin olmadığını dostumuzda düşmanımız da iyi bilmelidir. Dış politikamız barış temeli üzerine inşa edilmiştir" şeklinde konuştu.
"HİÇBİR ÜLKENİN TOPRAОINDA GÖZÜMÜZ YOK"
"Kendi halkına zulmeden, kardeşlerimize kast eden, halklara baskı uygulayan, özgürlükleri kısıtlayan hiçbir yönetime karşı sessiz ve tepkisiz kalamayacağımız da açıktır" diyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"TBMM kendi ulusal menfaatlerini en yüksek hassasiyetle korumakla birlikte vicdani, insani ve evrensel değerleri her türlü siyasi hesabın üzerinde tutar. Hiçbir ülkenin toprağında gözümüzün olmadığını, hiçbir ülkenin içişlerine karışmayacağımızı herkes çok iyi bilmelidir. Barış adına kardeş halklara yapılan zulümlere de sessiz kalmayacağımız aynı şekilde bilinmelidir. Son 9 buçuk yılda yaklaşık 3 kat büyüttüğümüz, rekor seviyede büyüme hızını yakaladığımız, her alanda yatırımları yoğunlaştırdığımız,
ülkemizi el birliğiyle daha da büyütmeye ve yüceltmeye devam edeceğiz. Güçlü ekonomisiyle aktif ve barışçık dış politikasıyla kardeşlik, huzur, istikrar ve güvenlik içindeki aziz milletimizin, Türkiye`nin sembolü olan ay-yıldızlı bayrağımız şanla ve şerefle devam edecektir. Çocuklarımıza çok daha parlak bir gelecek emanet etmenin kararlılığı içinde olduğumuz, bu hedef peşinde umut yüklüyüz."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Öldü zannettiği oğlunu 11 yıl sonra Sednaya hapishanesinin açılmasıyla gören babanın umudu yeşerdi Hatay’ın Belen ilçesinde yaşayan Suriyeli Abdulwahed Aboosama Alhasan, 2014 yılında Esad rejimi tarafından Sednaya cezaevine alınan ve yıllardır haber alamadığı oğlunun görüntülerini, cezaevinin kapılarının açılmasıyla yıllar sonra internette görerek umutlandı. Alhasan, Şam’a giderek DNA testi yaptırmak ve görüntülerdeki kişinin evladı olup olmadığını öğrenmek istiyor. Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş insanların hayatlarını yerle bir etmişti. İç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Abdulwahed Aboosama Alhasan, Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte 2014 yılında Şam’da cezaevine alınan oğlu Usame Alhasan’ın izine yıllar sonra rastladı. Sedneya cezaevindeki mahkumların görüntüleri arasında evladını da gören baba Alhasan’ın içinde yıllar sonra evladına kavuşabilmenin umudu yeşerdi. Şam’a gidip görüntülerde evladına benzettiği şahısla DNA testi yaptırmak isteyen Alhasan, yetkililerden gelecek umutlu haberi bekliyor. “Kardeşim Abdurrahman, Lübnan’da bulunan üç kızım da o görüntüleri görür görmez şahsın oğluma birebir benzediğini söylediler” Oğluna kavuşmak için günleri sayan 58 yaşındaki baba Abdulwahed Aboosama Alhasan, “11 yıldır oğlumu görmüyorum 2014 yılından beri cezaevinde, 2015 yılında Sednaya hapishanesinde görüşe gittim ve sekiz dakika görebildim. Cezaevi açıldıktan sonra bazı görüntüleri gördüm ve inşallah oğlum yaşıyor diye umutlandım. Aynı zamanda izlediğim görüntülerde oğlumla birebir eşleşen bir hastanın olduğunu gördüm. Görüntülerde hafızasını kaybettiğini gördüm. Evladımı bulmak için yetkililerden izin istedim. Bu yüzden yetkililerden DNA testi yapılması ve görüntülerdeki kişinin oğlum olup olmadığını öğrenmek istiyorum. DNA testi için Şam’a gitmem gerekiyor. 2015 yılının Temmuz ayında evimi bombaladılar, evi bombaladıklarında bayram günü eşim ve annem vefat etti. Kardeşim Abdurrahman, Lübnan’da bulunan üç kızım da o görüntüleri görür görmez şahsın oğluma birebir benzediğini söylediler. Şam’a gidip öz oğlum olduğunu ispatlamak istiyorum” ifadelerini kullandı. “Görüntülerdeki kişi oğlum değilse bile evladıma ne olduğunu öğrenmek istiyorum” Görüntülerdeki kişinin oğlu olmasa bile evladını bulabilmek için elinden gelen her şeyi yapacağını ifade eden Alhasan, “Görüntülerdeki kişinin oğlum olup, olmadığını öğrendikten sonra tedavisi için ne gerekiyorsa yaptırmak istiyorum. Görüntülerdeki kişi oğlum değilse bile evladıma ne olduğunu öğrenmek istiyorum. Oğlumun nereye gittiğini aynı zamanda herhangi bir cenazesi olup olmadığını araştırmak istiyorum. Ailem büyük bu yüzden ailemin orada şu anda yaşayabilmesi için yaşanabilir bir evi düzenleyip öyle gitmek istiyorum. Türkiye devletine çok çok teşekkür ederim. Türkiye halkına da çok teşekkür ederiz. Bizi çok iyi ağırladılar ve biz inşallah bundan sonra da kardeş olarak kalacağız” şeklinde konuştu.
Aydın Nazilli’nin Kestane Şekeri, Uzakdoğu sofralarını süslüyor Aydın’ın Nazilli ilçesinde 18 yıl önce üretmeye başladığı kestane şekerini, 15 yıl önce de Japonlara tattıran girişimci aile, 10 bin kilometre ötedeki Japonları bu lezzetin müdavimi yaptı. Coğrafi işarete sahip Aydın Kestanesinin ünü kıtaları aştı. Kebabı ile damak çatlatan kestane, şekeri ile de ağızları tatlandırmaya, Uzakdoğu sofralarını da süslemeye devam ediyor. Nazilli’de üretilen kestane şekeri, başta Japonya olmak üzere pek çok ülkeye ihraç ediliyor. Soğuk kış günlerinin vazgeçilmesi kestanenin şekeri de çok seviliyor. Japonların ilk tercihi Aydın’ın Nazilli ilçesine bağlı Aksu Mahallesi’nde üretilen kestane şekeri, yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da büyük ilgi görüyor. Bin 200 rakımlı Aksu ve Işıklar Mahallelerinde yetiştirilen dünyaca ünlü Şekerci Kestanesi, kebabının yanı sıra kestane şekeri olarak da hem istihdama hem de ekonomiye can katıyor. Kestane Şekeri ile tam 15 yıldır Japonların sofralarına giren İşletmeci Ersan Çetin, “Türkiye’de kestane üretiminin yüzde 30’unu Aydın karşılıyor. Aydın’daki üretimin de yarısını Nazilli karşılıyor. Dünyanın en iyi ve en doğal kestane şekerini de biz üretiyoruz. En büyük pazarımız ise Japonya. Japonlara birinci kalite bizden, 2. ve 3. kalite kestane şekeri ise İspanya ve İtalya’dan gidiyor. Japonların 15 yıldır birinci kalitedeki kestane şekerinin tek tercihi bizim işletmemiz. Türkiye’de de sadece bizden alıyorlar. Yıllık 400-500 ton kestane şekeri üretiyoruz. 60 civarında kadının çalıştığı işletmemizde kestaneler tek tek elde işlenerek kestane şekerine dönüştürülüyor. Glikoz ve koruyucu madde kullanmadığımız, aynı zamanda da elde üretim yaptığımız için Japonların tek tercihi biziz” dedi. “Japonlara kestane şekeri beğendirmek çok zor” Japonlara kestane şekeri beğendirmenin çok zor olduğunu, sırlarının ise kestane şekerinin en doğalını üretmede olduğunu ifade eden Ersan Çetin, “Babam Mustafa Çetin 18 yıl önce köyümüzde kestane şekeri üretimine başladı. Geçtiğimiz yıllarda kestanemiz Coğrafi İşaret aldı. Yani kestanemizin değeri bir kat daha arttı. Biz ise kestane şekeri üretiminde iddialıyız. Sırrımız glikoz ve katkı maddesi asla kullanmamamız. Sadece pancardan elde edilen şekeri kullanıyoruz. Bölgemizdeki en kaliteli kestaneleri üretimde kullanıyoruz. Kestaneler tek tek elden geçiriliyor. Diğer üretim yapılan yerlere göre bizim üretimimiz fabrikasyon değil ve doğal olması nedeniyle ilk tercih nedeni” açıklamasında bulundu. “Yıllık 4 -5 konteyner kestane şekeri ihraç ediyoruz” Ekim ayında kestane hasadının başladığını, kuyularda 15 gün kadar bekletilen kestanelerin çıkarıldıktan sonra seçilerek işletmeye getirildiğini ifade eden Çetin, “Kasımda da biz kestane şekerimizi üretmeye başlarız. Mayısa kadar bu işi yapıyoruz. Çalışanlarımız genellikle bayandır. Kestane şekeri üretimi toplamda 7 ay sürüyor. Bizim kestanemiz 1. sınıf Aydın Kestanesidir. En büyük pazarımız da Japonya. Yıllık 4 -5 konteyner kestane şekeri ihraç ediyoruz. Aynı zamanda Türkiye genelindeki büyük işletmelere de kestane ve kestane şekeri gönderiyoruz. İç pazarda İzmir, Bursa, Samsun, Antalya, Ankara, Muğla, İstanbul başta geliyor. Hatta zincir marketlere de kestane gönderiyoruz. Yıllık ortalama 400-500 ton kestane işliyoruz” dedi. Üretim aşaması Nazilli’nin yüksek rakımlı Aksu ve Işıklar Mahallelerinde hasat edilen ‘Şekerci’ adı verilen kestaneler, üzerindeki dikenden daha kolay çıkartılabilmesi için yaklaşık bir ay kuyularda bekletiliyor. Kuyulardan çıkartılan kestaneler kabuklarından ayrıldıktan sonra işletmeye getiriliyor. Sıcak suda 5-10 dakika haşlanan kestaneler dış kabuklarından ayrılması için çalışanlar tarafından tek tek elden geçiriliyor ve boyutuna göre ayrılıyor. Kestaneler dağılmaması için 4’lü gruplarda tüle sarılıyor. Sonra kestaneler haşlanıyor, yıkanıyor, şuruplanıyor ve bir gün dinlenmeye bırakılıyor. Kıvama ulaştıktan sonra tüller açılıyor ve ambalajlanarak satışa sunuluyor.