YEREL HABERLER - 18 Nisan 2012 Çarşamba 12:39

ÇAYCUMA MYO DA ``FİLYOS-TİOS ANTİK KENT KALINTILARI VE KÜLTÜR MİRASIMIZ`` KONULU KONFERANS VERİLDİ

A
A
A
ÇAYCUMA MYO DA ``FİLYOS-TİOS ANTİK KENT KALINTILARI VE KÜLTÜR MİRASIMIZ`` KONULU KONFERANS VERİLDİ

Tios Antik Kent Kalıntıları ve Kültür Mirasımız`` konulu konferans verildi.
Çaycuma ilçesinde, Konferansa; Askerlik Şubesi Başkanı Mustafa Özoğur, Filyos Belediye Başkanı Ömer Ünal, Perşembe Belediye Başkanı Rasim Miyanyedi, Karapınar Belediye Başkanı Ercan Kınanç, siyasi parti ve oda başkanları, daire müdürleri, okula katkı sağlayan İşadamı Zeki Yurtbay, öğretim görevlileri ve öğrenciler katıldı. Çaycuma MYO Müdürü Yrd. Doç. Dr. Hükmet Yazıcı Bülent Ecevit Üniversitesi olarak ilk toplantılarını gerçekleştirdiklerini söyleyerek, bölgedeki olaylara duyarlı oldukları için bu tür etkinliklerin devam edeceğini belirtti. Karabük Üniversitesi Öğretim Görevlisi Filyos Kazı Başkanı Prof. Dr. Sümer Atasoy 2006 yılından beri Filyos Antik Kent kazılarına başkanlık yaptığını ve ödenek geldiği takdirde 5 yıl içinde bölgeyi turizme açabileceklerini söyledi. Turizm için eğitimin şart olduğunu belirten Atasoy, turizm öğrencilerin yemek yemesini bile öğrenemediğinden şikayetçi oldu. Atasoy`un konuşmasından önce bir günlük kazı günlüğünü anlatan kısa film gösterildi. Filyosla ilgili bir arkadaşının doktora yaptığını ve bu sene sonunda kitap çıkaracaklarını açıklayan Atasoy; `` Burada hangi insanlar yaşadı, neler yedi, içti bilmek zorundayız. Köprülere, suyollarına, enteresan bina izlerine rastladık. Elimizde sadece Filyos var. Karadeniz`de başka tarih yok. Gözümüz gibi bakarsak sonuca ulaşırız. İnsanlara enteresan çevre verirsek para kazanırız. Turizmin ömrü uzun yıllar devam ediyor. Çömlekçi Köyü`nde Roma döneminde yapılmış fakat yıkılmamış köprüler bulduk. Fabrika sahasında bir kilise ortaya çıkardık. Burada çok zengin insanlar yaşamış. Fakat özel mülkiyet olduğu için kazamıyoruz. 1932 yılında beldenin ortasından tren yolu geçmiş, birçok yeri tahrip etmiş. Kazdıkça müthiş şeyler çıkacak. Şimdi açıklamıyoruz. Yoksa antikacılar delik deşik ediyor. Limanda yapılsın fakat turizmle beraber yürüsün. Balıkçı barınağı da ihya edilsin``dedi. En azından ortaya çıkan tiyatronun turizme açılması için ödenek beklediklerini belirten Atasoy; ``Paramız yok. Ancak bu kadar çalışabiliyoruz. Her yıl bize 500 bin lira ödenek verseler, 6 ay çalışsak, 5 yıl içinde kazı alanını turizme açarız. Tiyatroya tahta oturaklar yaparız. Ama giriş ve çıkışlar bizleri aşar``dedi. Yöneltilen soruları da cevaplandıran Atasoy`a Okul Müdürü Hükmet Yazıcı tarafından teşekkür plaketi verilerek, Atatürk`ün Zonguldak`a gelişini anlatan resim sergisi gezildi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara TZOB Başkanı Bayraktar: "2024 yılı itibarıyla çiftçilerimizin yaş ortalaması 59’a yükseldi" Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, "2024 yılı itibarıyla çiftçilerimizin yaş ortalaması 59’a yükseldi. Ülkemizdeki erkek çiftçilerin yaş ortalaması 58, kadın çiftçilerin yaş ortalaması ise 61’dir" dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yaş ortalaması 59’a yükselen çiftçilerin, tarımdan kopmaması ve gıda arz güvenliğinde sorunlar yaşamamak için yapılması gerekenleri görüntülü basın açıklamasıyla değerlendirdi. Üreticilerin yüzde 82’sininin erkek, yüzde 18’inin ise kadınlardan oluştuğunu ifade eden Bayraktar, tarım sektöründe çalışan nüfusun yaş ortalamasının ise her geçen yıl arttığına dikkati çekti. Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü: "2024 yılı itibarıyla çiftçilerimizin yaş ortalaması 59’a yükseldi. Ülkemizdeki erkek çiftçilerin yaş ortalaması 58, kadın çiftçilerin yaş ortalaması ise 61’dir. Üreticilerimizin yüzde 35’i 65 yaşın üzerindeyken, yüzde 35’i ise 50-64 yaş aralığındadır. 18-32 yaş arası genç çiftçilerimizin oranı ise sadece yüzde 5’tir. Bu durum, gençlerimizin tarımdan ve kırsal yaşamdan hızla uzaklaştığını gösteriyor." "Kadın çiftçilerimiz, tarımın geleceği için büyük bir potansiyel taşıyor" Kadın çiftçilerin yaş ortalamasının 61 olmasının oldukça yüksek olduğunu kaydeden Bayraktar, "Kadınlarımızın tarımda daha aktif rol alması için destekler artırılmalıdır. Kadın çiftçilerimiz, tarımın geleceği için büyük bir potansiyel taşıyor" diye konuştu. "2024 yılında 18-24 yaş arası çiftçi sayısı yüzde 6 oranında" Kırsal nüfusun, ekonomik, sosyal ve eğitim imkanlarının kısıtlı olması nedeniyle her geçen yıl azaldığına vurgu yapan Bayraktar, "Yaklaşık 30 yıldır çocuk doğmayan, kışın tamamen boşalan ve bekçilerle korunan köylerimiz var. 2024 yılında 18-24 yaş arası çiftçi sayısı yüzde 6 oranında, 33-49 yaş arası çiftçi sayısı ise yüzde 4 oranında azaldı. Evlenme çağına gelen gençlerimiz, kentlerde asgari ücretle çalışmayı köyünde çiftçilik yapmaya tercih eder hale geldi" açıklamasında bulundu. Acilen harekete geçme çağrısı Acilen harekete geçilmesi gerektiğini açıklayan Bayraktar, "Genç nüfusun tarıma dönüşünü sağlayacak politikalar geliştirilmeli, üreticilerimizin gelirleri artırılmalı ve sosyal güvenceleri güçlendirilmelidir. Prim borçları üreticilerimizin sırtında kambura dönüşmüş durumdadır. Özellikle genç ve kadın çiftçilerin sosyal güvenlik prim yükü devlet tarafından hafifletilmelidir" ifadelerini kullandı. "Tarımsal girişimcilik için özel fonlar oluşturulmalıdır" Gençlerin tarımsal arazi edinmesinin kolaylaştırılması gerektiğini ve düşük faizli krediler ile hibe desteklerinin attırılmasının şart olduğunu aktaran TZOB Başkanı Bayraktar, "Tarımsal girişimcilik için özel fonlar oluşturulmalıdır. Kırsal bölgelerde altyapı, eğitim, sağlık ve sosyal imkânlar iyileştirilmeli, tarıma dayalı sanayi yatırımları desteklenmelidir. Tarım kooperatifleri güçlendirilerek gençlerin bu yapılara katılımı teşvik edilmelidir. Tarım liseleri ve üniversitelerde tarım ile teknolojiyi birleştiren yeni programlar geliştirilmelidir. Gençlere modern tarım teknikleri ve girişimcilik eğitimleri verilmelidir. Tarımın geleceğimiz için ne kadar kritik olduğu konusunda toplumsal bilinç acilen oluşturulmalıdır" şeklinde konuştu. "Gençlerimizi tarıma kazandırmak ülkemizin geleceği için de büyük önem taşıyor" Tarım sektörünün, Türkiye’nin gıda güvenliği ve ekonomisi için vazgeçilmez bir sektör olduğuna vurgu yapan Bayraktar, "Gençlerimizi tarıma kazandırmak, sadece sektörün geleceği için değil, ülkemizin geleceği için de büyük önem taşıyor. Gençlerimizin tarımsal üretime katkı sağlaması için, devletimizin, özel sektörün ve tüm paydaşların desteği şarttır. Birlikte hareket edersek, tarım sektörümüzü güçlendirir, gençlerimize umut dolu bir gelecek sunarız. Gençlerimizi bu topraklara kazandırmazsak, yarınlarımızı besleyecek ne ekmeğimiz ne de umudumuz kalır" dedi.
Antalya Alanya’da muşmula hasadı başladı Antalya’nın Alanya ilçesinde muşmula hasadı başlarken zorlu şartlarda ağaçlardan toplanan meyveler önce paketleniyor, ardından hal pazarına götürülerek satışa sunuluyor. Türkiye’nin birçok yerinde yenidünya olarak bilinen ancak Alanya’da muşmula olarak tanınan malta eriği hasadı Alanya’da başladı. Zorlu şartlar altında ağaçlardan toplanan tropikal meyveler tüketicilerin sofralarına ulaşmak için büyük emekle hazırlanıyor. Önce toplanan meyveler üreticiler tarafından paketleniyor. Ardından büyük emekle paketlenen meyveler Alanya hal pazarına, ardından ise Türkiye iç piyasasına ve Dünya’ya ihracatı yapılıyor. Alanya’da 5 dönüm arazide muşmula meyvesi üretimi yapan Muzaffer Yıldız’’ Muşmula hasadına 1 ay önce başladık. Devam ediyoruz. Kilogram fiyatını 100-150 TL’den hale gönderiyoruz’’ dedi. Ailesine ve ev ekonomisine katkı sağlamak için boyları 20 ile 25 metre olan ağaçlarda muşmula hasadına yardım eden Mehmet Yıldız, "Bu işi 7 yaşından bu yana yapıyorum. Bazı beldelerde yeni dünya bizim buralarda muşmula olarak geçer. 2-3 haftadır hasadımıza başladık. 1 ay hasat sürer. Muşmulaları hale gönderiyoruz. Bazı toplayıcılar ürünlere çatlak mal katınca piyasayı zedeliyor. Ama şimdilik para kazanıyoruz’’ ifadelerini kullandı. "Üretimi gün geçtikçe düşüyor" Alanya’da hal pazarında işletme sahibi olan aynı zamanda Alanya Avokadocular Birliği Başkanı Hilmi Sevilgen, "Alanya’da malta eriği dediğimiz coğrafi ürünümüzün hasadına başlamış bulunmaktayız. Şu an turfanda olarak başladık. Direnç yönünden insan sağlığına faydalı, üretimi gün geçtikçe düşen bir ürünümüz. Sarı renkte olan malta eriği sadece Alanya’da var. Üretimin azalmasının sebebi işçilik maliyetleri yüksek. Ondan dolayı gün geçtikçe azalıyor. "Üretime devam etsinler" Alanya’da muşmula meyvesinin azalmasından dolayı var olan üreticilerin hasada ve üretime devam etmesi gerektiğini vurgulan Sevilgen, "Malta Eriği çeşitlilik açısından iyi bir ürünümüz. Biz üreticilerimiz bunu bırakmalarını istemiyoruz. Buradan az kalmış üreticilerimize haşatına üretimine devam etmelerini istiyoruz’’ dedi.