POLİTİKA - 25 Nisan 2024 Perşembe 15:37

Ermenilerin 1915’te çıkardığı olaylarda Diyarbakır’da 120 civarında yönetici tutuklandı

A
A
A
Ermenilerin 1915’te çıkardığı olaylarda Diyarbakır’da 120 civarında yönetici tutuklandı

Sözde Ermeni Soykırımı iddialarına açıklık getiren tarihçi Prof. Dr. Oktay Bozan, “24 Nisan tarihinde bir karar alınmış olunuyor. Bu kararda, Ermeni komitelerinin kapatılması, buradaki kişilerin tutuklanması ve bu kişiler hakkında gerekli tahkikatın yapılması istenmiş oluyor. 24 Nisan 1915’teki Osmanlı Devleti’nin aldığı bu karar üzerine Taşnak, Hınçak gibi cemiyetlerin kapatıldığını ve yetkilerinin tutuklandığını görüyoruz. Bu kapsamda Diyarbakır’da da 120 civarında yönetici tutuklanmış” dedi.


24 Nisan 1915 tarihi, bundan 109 yıl önce yaşanmış olan Ermeni tehcir hadisesi, öncesindeki birtakım kararlar, sözde Ermeni Soykırımı olarak adlandırıldığını anlatan Prof. Dr. Oktay Bozan, Osmanlı Devleti’nin bir imparatorluk olduğunu, imparatorluk bünyesinde çok sayıda etnik ve dini unsurların olduğunu dile getirdi.


Rumlardan sonra en fazla dini unsurun olduğu kesimin Ermeniler olduğunu aktaran Bozan, Ermeniler ile Müslümanlar arasında ırklarından, dinlerinden veya mezheplerinden dolayı gerek Osmanlı coğrafyasında gerekse Diyarbekir bölgesinde herhangi bir çatışmaya tanık olunmadığını kaydetti.


Bunun çok önemli bir şey olduğuna değinen Bozan, şöyle konuştu:


“Bu nedenler Avrupalı bazı tarihçiler, Ermenileri Hristiyan Türkler gibi tanımlar. Birçok şeyleri Müslümanlara benzediğinden, sadık olduklarından dolayı böyle ifade eder. Nitekim Osmanlı kayıtlarında Ermeniler için ‘Tebaa-i Sadıka’, sadık topluluk ifadesi kullanılmıştır. 19. yüzyıl büyük gelişmelere sahne oldu. Fransız İhtilali’nin getirdiği milliyetçi akımlar, İngiltere, Fransa gibi sömürge yarışına giren devletlerin sömürge arayışları ve bunun yanı sıra milliyetçi akımı sanayi inkılabıyla beraber toplumların gelişmesi, Osmanlı Devleti bünyesindeki toplulukların istismar edilmesi. Akabinde o süreçte Ruslar sıcak denizlere inme, İngiltere’nin ise Uzak Doğu’ya giden yolları güvence atlına alma gibi gerekçelerle Osmanlı ülkesinde yaşayan gayrimüslimleri istismar etmeye başladılar.”



“1890’lı yıllarda yaklaşık 40 yerde Ermenilerin isyan ettiğini görüyoruz”


Bununda başında Ermenilerin gelmekte olduğunu belirten Bozan, konuşmasını şöyle sürdürdü:


“Rusya’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın ve büyük devletlerin büyük bir payının olduğunu görüyoruz. Bu devletlerin destekledikleri Ermeni komitacıları, aydınları, bu devletlerin sırtını sıvazladıkları buradaki konsolosluklar, politize olan din adamları gibi birçok sosyal sebepten dolayı artık 19 yüzyılın sonlarında iki toplum arasında ciddi problemler yaşanıyor. 1890’lı yıllarda yaklaşık 40 yerde Ermenilerin isyan ettiğini görüyoruz. Diyarbakır’da 1 Kasım 1895 yılında cuma namazı esnasında 8 camiye saldırı düzenlenmiş, saldırının akabinde yangın çıkmış, 878 dükkan, atölye, depo bölge ekonomisinin can damarı olan birimler yanmış, o gün Diyarbakır’da cuma namazı kılınmamış, kanlı bir cuma yaşanmıştır. Dolayısıyla 19 yüzyılda büyük beklenti içerisinde Ermeniler, büyük devletlerin onlara yardım edeceğini ve bu yardımlar neticesinde bir Ermenistan Devleti kurulacağına inanıyorlar. Aslında demografik olarak bakıldığı zaman bu coğrafyada total nüfusun sadece yüzde 20’sini oluşturmaktadır.”


Birinci dünya harbi başladığı zaman Osmanlı Devleti, Almanya ve Avusturya-Macaristan’la beraber müttefik olarak bir savaşa girdiğini aktaran Bozan, “Karşıda Ruslar, İngilizler, Fransızlar var. Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesini bir fırsata çevirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Nitekim savaşın hemen başında Taşnak Cemiyeti’nin yapmış olduğu bir toplantıda Osmanlı Devleti’nin bu savaşı kaybetmesi için büyük bir çaba harcayacaklarını, Osmanlı ordusunu Ruslarla Ermeni komiteleri arasına, iki ateş arasına bırakacakları ve içeride ihtilal planları yaparak devleti burada çökertmeye ve Ermenistan Devleti’ni kurmaya çalıştıklarını bunu kayıtlarıyla görmek mümkündür. Osmanlı Devleti, birinci dünya savaşına girdiği zaman hele hele Sarıkamış hezimeti yaşandıktan sonra önce Van, Muş, Bitlis gibi yerlerde elden çıkınca Ermenler, bunun vermiş olduğu özgüven ile Rusların destek ve teşvikiyle, İngilizlerin desteğiyle beraber çok pervasız bir şekilde Müslümanlara yönelik baskıya, katliama girişmişlerdir” dedi.



"24 Nisan 1915’teki Osmanlı Devleti’nin aldığı karar üzerine Taşnak, Hınçak gibi cemiyetlerin kapatıldığını ve yetkililerinin tutuklandığını görüyoruz"


Osmanlı ordusunda Ermenilerin bir kısmı Rusların tarafına geçtiğini, bir kısmı cepheyi terk ederek askeri konvoyları vurmaya başladığını, bir kısmının ise Müslüman köylerini basarak orada katliamlar yapmaya başladığını dile getiren Dr. Bozan, “Dolayısıyla bütün bunlar üzerine 24 Nisan tarihinde bir karar alınmış olunuyor. Bu kararda, Ermeni komitelerinin kapatılması, buradaki kişilerin tutuklanması ve bu kişiler hakkında gerekli tahkikatın yapılması istenmiş oluyor. 24 Nisan 1915’teki Osmanlı Devleti’nin aldığı bu karar üzerine Taşnak, Hınçak gibi cemiyetlerin kapatıldığını ve yetkililerinin tutuklandığını görüyoruz. Bu kapsamda Diyarbakır’da da 120 civarında yönetici tutuklanmış. Bu arada cephede olması gerekirken firar ederek cephe gerisine gelen Ermeni firariler tespit edilmeye çalışılmıştır” diye konuştu.


Diyarbakır Sur içerisinde konuşlanmış bin tane firari Ermeni tespit edildiğini belirten Bozan, “Bu bin tane firari Ermeni, Sur içerisinde dam taburu kurmuştur. Bu dam taburu öyle olmuştur ki, Müslümanlar artık sokaklarda gezemez, hale gelmiş, herkese haraç kesen, devlete meydan okuyan bir tehdit unsuru haline geldiğini görüyoruz. Alınmış olan bu karalar, daha sonra tehcirle sonuçlanacaktır. Tehcirinde gayesi şudur; cephe gerisini güvenceye almak. Ermenilerin ihtilal planlarının boşa çıkarılması amacıyla bir tehcir kararı alınmış. O tarihten itibaren Diyarbakır’da yapılan aramalarda çok sayıda patlayıcı, silah, bomba ve yaralayıcı malzemenin bulunduğunu görüyoruz” şeklinde konuştu.



Ermenilerin 1915’te çıkardığı olaylarda Diyarbakır’da 120 civarında yönetici tutuklandı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Manisa Alaşehir’de kitap okuma etkinliği düzenlendi 2023/2024 eğitim öğretim yılında Alaşehir İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından Cumhuriyetin 100. yılında hayata geçirilen projeler kapsamında, Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılı nedeniyle 100 öğrencinin katıldığı ve hazırlanan 14 projeden birisi olan ’Okuyorum, geleceğimi dokuyorum’ kitap okuma yarışmasında her kategoride okul birincisi olan öğrenciler ve onlara eşlik eden öğretmenlerin katıldığı kitap okuma etkinliği yapıldı. Alaşehir Kongre Parkı’nda yapılan etkinliğe Alaşehir Kaymakamı Alper Faruk Güngör, Alaşehir Belediye Başkan Yardımcısı Erol Kacar, Alaşehir Cumhuriyet Başsavcısı Aydın Tuncay, Alaşehir İlçe Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Güneş, Esnaf Sanatkârlar Kredi Kefalet Kooperatifi Başkanı Fatih Çataldere katılarak, kitap okumaya destek verdi. Öğrencilere kitap okumayı sevdirebilmek ve kitap okuma alışkanlığı kazandırabilmek, çocukları biraz olsun sosyal medya bağımlılığından uzaklaştırmak, Türkçeyi doğru, güzel ve etkili kullanma becerilerini geliştirmek, amacıyla 2023/2024 eğitim öğretim yılında Alaşehir İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından Cumhuriyetin 100. Yılında hayata geçirilen, 14 projeden biri olan ’Okuyorum, geleceğimi dokuyorum’ kitap okuma yarışmasına her kategoride okul birincisi öğrenciler ve onlara eşlik eden öğretmenlerle birlikte kitap okuma etkinliği ilkokullarda 3. ve 4. sınıf, ortaokullarda 5. ve 6. sınıf, liselerde ise 9. ve 10. sınıflar seviyesinde eğitim gören öğrenciler arasında, 2023 yılı aralık ayı içerisinde komisyondaki öğretmenler tarafından her kategori için seçilen ikişer kitabı okudu ve her okul kendi bünyesinde yarışma yaparak okulu temsil edecek okul temsilcisi öğrencileri seçti. Seçilen öğrenciler, öğretmenler ve sivil toplum örgütleri etkinlikte kitap okudu. Alaşehir İlçe Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Güneş, "Okulların seçtiği bu öğrencilerimiz, müdürlüğümüz tarafından öğrencilere kitap okumayı sevdirebilmek ve kitap okuma alışkanlığı kazandırabilmek, çocukları biraz olsun sosyal medya bağımlılığından uzaklaştırmak, Türkçeyi doğru, güzel ve etkili kullanma becerilerini geliştirmek amacıyla Alaşehir Kongre Parkı’nda kitap okuma etkinliği yaptık. Etkinliğe okullarını temsilen katılan öğrencilerimiz öncülük ederek örnek oldu." dedi. Öğrenciler ise kitap okuyarak, okumaya öncülük ettikleri için çok mutlu olduklarını söyledi.
Samsun Her acıkma aslında acıkma değil SAMSUN (İHA) – Diyetisyen Cemre Balkan, her acıkmanın fiziksel acıkma olmadığını, birçok faktörün insanları yemek yemeye yönelttiğini bunun da kilo almaya yol açtığını söyledi. Açlık, vücudun hareket etmesi, nefes alması ve diğer hayati işlevleri yerine getirmesi için ihtiyaç duyduğu enerjiyi almasını sağlayan güdüdür. Açlık, fiziksel, psikolojik veya her ikisinin birleşimi olabilir. Uzmanlar, gerçek fiziksel açlık ile yemeğe duyulan duygusal özlem arasında ayrım yapmanın zor olduğunu ifade ederken, Medicana Sağlık Grubu diyetisyenlerinden Cemre Balkan, açlığı önlemenin püf noktalarını aktardı. Açık çeşitlerini fiziksel ve psikolojik-duygusal açlık olarak ayıran Medicana International Samsun Hastanesi diyetisyenlerinden Cemre Balkan, “Fizyolojik anlamda açlık, vücudun işlevlerini yerine getirmesi için gıdaya ihtiyaç duyduğu anlamına gelir. Ancak açlık, aynı zamanda duygusal boşluğun da bir işareti olabilir. Üzüntüden, can sıkıntısından ya da mutluluktan dolayı kişiler gıda tüketmek isteyebilir. Yaşa ve kiloya bağlı olarak alınması gerekenden daha fazla kalori alımına neden olduğu için kilo kontrolünü zorlaştırabilir” dedi. “Her yemek isteği vücudun fiziksel yiyecek ihtiyacından kaynaklanmaz” Acıkmanın her zaman fiziksel olarak gerçekleşmediğine değinen Cemre Balkan, “Her yemek yeme isteği vücudun fiziksel yiyecek ihtiyacından kaynaklanmaz. Gerçek açlık veya vücut açlığı, daha fazla besine olan fizyolojik bir ihtiyaçtır; vücudun daha fazla besine ihtiyacı olduğu anlamına gelir. Bu mesaj, midedeki bükülme veya boşluk gibi fiziksel duyumlar aracılığıyla gönderilir. Bunun dışında fiziksel açıdan aç olunmaması durumunda, genellikle stres faktörleri ya da alışkanlıklardan söz edilmesi mümkündür. Bu açlığı önlemenin yolları ise küçük ve sık öğünler, lif içeren gıdalar tüketmek, aralıklı oruç, protein tüketimi, bol sıvı tüketimidir. Ayrıca stres, daha fazla yemek yemeye neden olabilen bir faktördür. Bazı kişiler stresli olduklarında atıştırmalık tüketme eğilimindedir. Yemek, bu stresli duyguların ortadan kaldırılmasına ya da stresin daha az şiddetli hissedilmesine yardımcı olabilir. Stresten kaçınılması için meditasyon gibi yöntemlerden yararlanılabilir” diye konuştu. Sağlıklı yaşam tarzı ve düzenli egzersizin önemi Sağlıklı yaşam tarzı ve düzenli egzersizin de açlığa iyi geldiğini ifade eden Balkan, “Sağlıklı bir yaşam tarzı yeterince uyumayı da gerektirir. Sürekli yorgun olan kişiler enerji içecekleri, yağlı içecekler, şekerli atıştırmalıklar gibi enerjiyi yükseltecek yiyecek ve içecekleri tüketmeye yönelebilir. Bunlar, hızlı bir destek sağlasa da aynı hızla etkisini kaybeder. Kişiler, bu durumda daha fazla şeker ve kafeine ihtiyaç duyabilir. Yeterli uyku ise hızlı enerji veren yiyeceklere duyulan ihtiyacı ve dolayısıyla sürekli aç hissetmeyi azaltabilir. Düzenli egzersiz daha iyi sağlığı teşvik ederken kilo kaybına katkıda bulunabilir. Ayrıca kilonun korunması için gereklidir. Bununla birlikte iştahı ve açlık seviyesini de etkileyebildiği için egzersize verilen tepkinin anlaşılması önemlidir. Egzersize yanıt olarak yeme alışkanlıklarının ayarlanması, açlığın kontrol edilmesine yardımcı olabilir” şeklinde konuştu.
Mersin Balıkçılar ‘vatandaş uygun fiyata balık yesin’ diyerek ihracata kısıtlama istedi Akdeniz’de balık avının sona ermesinin ardından denizde kurulu olan çiftliklerde yetiştirilen balıkların fiyatlarında yapılan artışların diğer balıkların da fiyatını yükselttiğini söyleyen balıkçılar, ihracata kısıtlama istedi. Akdeniz’de 15 Nisan’da başlayan av yasağı 15 Eylül’e kadar devam edecek. Av yasağının başlamasından 3 hafta sonra özellikle denizde kurulu olan çiftliklerde yetiştirilen ve balıkların fiyatının belirlenmesinde etkin olarak kabul edilen levrek ve çipura türlerine yüzde 30 civarında zam geldi. Ortada balık fiyatlarının artmasına neden olacak bir gelişme olmadığına değinen balıkçılar, artışa tepki gösterdi ve tavukta olduğu gibi balıkta da ihracatın kısıtlanmasını istedi. 15 Nisan itibarıyla av yasağının başladığını hatırlatan Mersin Balıkçılar Derneği Başkanı Adnan Polat, "Uluslararası avcılık dediğimiz 12 milden sonra avcılığımız serbest, yine balık çeşitliliğimiz sürüyor" dedi. "Şu anda 250 TL’ye satmak zorunda kalıyoruz" Balık çeşitlerinde azalma olduğuna da dikkat çeken Polat, "30-40 çeşit balığımız varken şu an 10-15 çeşide düştü. Tazelik devam ediyor, çipura, levrek özellikle bu kültür balığına halkımız kılçıksız olması sebebiyle çok alıştı. Ancak sabah itibarıyla yüzde 30-40 zam yedik. Normalde 150 liraya aldığımız balık 200 liraya çıktı, 40-50 lira zam getirdiler. Bir hafta öncesine kadar 170 liraya 180 liraya çipura, levrek satıyorduk, şu an 250 liraya satmak zorunda kalıyoruz. Fiyatları duyan müşterilerimizin çoğu geri çekiliyor. ’Ben bir hafta önce 50 liraya aldım, birden 50 lira zam olur mu’ diyorlar" şeklinde konuştu. Polat, çipura ve levrek fiyatlarının diğer balık fiyatlarını belirlemede etken olduğunu, sardalyanın kasasını 300-400 TL’ye aldıklarını ancak onların da 700 TL’ye çıktığını kaydederek ihracatın kısıtlanmasını istedi.
Bursa Başkan Dalgıç: "Mudanyalılar deprem korkusuyla yaşamamalı" Bursa’nın Mudanya ilçesinde muhtemel bir deprem felaketine hazırlıklı olmak amacıyla üç farklı yöntemle çalışma başlattıklarını açıklayan Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, “Öncelikle depreme karşı Mudanyalıların can güvenliğini sağlamak istiyoruz” dedi. Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı ve BGC Yönetim Kurulu üyelerinin ziyaretinde açıklamalarda bulunan Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, deprem riskine karşı ilk olarak Mudanya’nın yapı envanterinin çıkarılacağını söyledi. Halkın can güvenliğini sağlamanın kamunun öncelikli görevi olduğunu ve bu amaçla Mudanya’yı depreme karşı hazırlamak için projeler üretildiğini ifade eden Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, binaların güçlendirilmesi için üç farklı yöntem uygulanacağını kaydetti. Başkan Dalgıç konu ile ilgili olarak şu açıklamayı yaptı; “İlk iş olarak Mudanya’daki yapıların envanterini çıkaracağız. Dönüşümde uygulayacağımız üç farklı yöntemin birincisi, çürük olduğu belirlenen yapıların yıkılarak yerlerine yeşil alan yapılması ve hak sahiplerinin daha güvenli bölgelere taşınması. Yani bir anlamda hem yapı stoğunda seyreltme yapılacak hem de Mudanya’ya yeni yeşil alanlar kazandırılacak. İkinci yöntemimiz yerinde dönüşüm çalışmaları olacak. 8 - 10 katlı yüksek binalara izin vermeden, çürük yapıların yerinde dönüşümünü sağlayacağız. Bir diğer yöntemimiz ise yatırımcı bularak ada bazında gerçek anlamda kentsel dönüşüm çalışmaları yapmak olacak.” Depreme hazırlık çalışmaları kapsamında Güzelyalı mahallesinin daha sorunlu bir bölge olduğunu söyleyen Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, “Bilindiği gibi Alüvyon, akarsular tarafından taşınan kil, kum, çakıl taşı gibi parçaların, suyun akış hızının azalması sonucu birikmesiyle meydana gelen tortulardır. Ne yazık ki Güzelyalı’nın zemini Alüvyon. Bu nedenle Güzelyalı’da zemin çok sıkıntılı. Burada Büyükşehir Belediyesi’nin de desteğiyle mahalle bazında bir kentsel dönüşüm başlatabiliriz” dedi. Mudanya Belediyesi’nin mali durumuna ve kurumsal yapısına ilişkin de bilgi veren Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, açıklamalarını şöyle sürdürdü; “Mali açıdan zor durumdayız ama gerekli dokunuşları yaparak belediye hizmetlerinin aksamadan devamını sağlayacağız. Personel sayımız çok fazla. İller Bankası’ndan ayda 14 milyon TL gelirken, sadece personel maaşı ödemelerimiz 38 milyon TL düzeyinde. 110 bin nüfusa yaklaşık 750 personelle hizmet veriyoruz. Bu sayıyı azaltacağız ve mülk satışlarıyla mali disiplini sağlayacağız. Mudanya Belediyesi’nin 110 milyon SGK, 20 milyon TL de vergi borcu var. Yaklaşık son 25 yıldır gelir getirici hiçbir çalışma yapılmamış. Belediyeye gelir getirici projeler üreteceğiz. Belediyemizin insan kaynakları ve finans departmanları yetersiz. Bunları düzenlerken Mudanya Belediyesi’nde kurumsallaşmayı da sağlayacağız.” Mudanya’nın doğal ve tarihi değerlerinin korunarak gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğini sözlerine ekleyen Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, “Çok önemli değerlerimiz var. Sahilleri kullanma hakkının Mudanya Belediye’sine verilmesi için Büyükşehir Belediyesi’nden yetki devri isteyeceğiz. Toplam 45 kilometrelik sahil bandının temizlik, bakım ve işletme hakkını aldığımızda gelir getirici projeler üretebiliriz” dedi. Ziyarette Bursa Gazeteciler Cemiyeti’ne ve Bursa basınına ilişkin bilgi veren BGC Başkanı Nuri Kolaylı da, Bursa basının, özellikle yerel sorunları gündeme taşıyarak yol gösterici nitelikte yayın yaptığına dikkat çekti. Bursa’nın köklü basın kuruluşlarına sahip olduğunu ve en güçlü yerel medyanın Bursa’da görev yaptığını söyleyen BGC Başkanı ve Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Genel Başkanı Nuri Kolaylı, Bursa Gazeteciler Cemiyeti’nin 550 üyesiyle sektöre ve sektörde çalışan basın mensuplarına hizmet ürettiğini, sektörde yaşanan en büyük sorunun ise ’meslek yasası eksikliği’ olduğunu kaydetti. Meslek Yasası eksikliği nedeniyle bilgi birikimine sahip olmayan, basın meslek etik kurallarını bile bilmeyenlerin sektörde istihdam edilebildiğine dikkat çeken BGC Başkanı Kolaylı, "Sektörümüzde ne yazık ki tehdit ve şantaja varan sözde haberlere şahit oluyoruz. Bu kişileri BGC’ye üye almıyoruz, üye ise üyeliklerine son veriyoruz. Başka bir yaptırım uygulayamıyoruz. Rapor halinde detaylarıyla hazırlayarak Ankara’da siyasi parti temsilcilerine sunduğumuz Basın Meslek Yasası TBMM’de görüşülerek kabul edilirse, basının eski saygınlığını kazanması yönünde önemli bir mesafe almış olacağız, tehdit ve şantaja dayalı sözde haberciliği engelleyeceğiz" dedi. Ziyarete Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı’nın yanı sıra, Başkan Vekili Fuat Kars, Başkan yardımcıları İhsan Altıkardeş, Hakan Işıkkent ve Ahmet Akhan, Genel Sayman Tevfik Fikret Sönmez, Yönetim Kurulu Üyeleri Mehmet Ali Ekmekçi, Ersin Yıldıran, Nejat Kırbulut, Musa Öztürk ve Cemal Ekentok ile BGC Genel Sekreteri Sinan Tunç katıldı.