POLİTİKA - 27 Ekim 2023 Cuma 11:54

Müstafi Tümgeneral Cihat Yaycı: 'Türkiye hedefin kendisi olduğunu anlamalıdır'

A
A
A

Mavi Vatan doktrininin fikir babası Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, İsrail’in Gazze’yi tamamen ele geçireceğini, denizlerdeki doğal gaz ve petrol olmak üzere her şeyin İsrail hazinesine geçeceğini belirterek, "İsrail, Lübnan ve Suriye’den kendisine saldırılar olduğu gerekçesiyle o bölgelerden de toprak alacak. Suriye’deki PKK ve YPG kontrolü altındaki alanda aşağıdan birleşip Türkiye ve İsrail dolaylı olarak komşu olacaklar. Bu çok tehlikeli bir durum, çok dikkat etmek lazım. Türkiye hedefin kendisi olduğunu anlamalıdır" dedi.

Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cihat Yaycı, Bursa’da Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu’nun davetiyle Bursa’da son gelişmelere ilişkin bir konferansa katıldı. Ördekli Kültür Merkezi’ndeki konferansta konuşan Yaycı Paşa, Türkiye’nin İsrail Filistin savaşındaki dış politikasının takdire şayan olduğunu dile getirdi.

Türkiye’nin bugüne kadar itidalli açıklamalar yaptığını, dengeli politikanın sürdürülmesi gerektiğini hatırlatan Doç. Cihat Yaycı, "Dengeli politikalar güdüp Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği gibi binlerce yıllık devlet geleneğini ve devlet aklının çıktıları ile hareket ediliyor, bu çok önemlidir. Türkiye’yi taraf olmaya itecek kampanyalardan, vatandaşların ve siyasi partilerin uzak durmasını tavsiye ediyorum" dedi.

"Türkiye Gazze’de savaşmamalıdır"

Türk askerinin Gazze’de İsrail’e karşı savaşmasının Türkiye’nin menfaatine uygun olmayacağını ifade eden Yaycı, "Türkiye’nin bunu durdurabilecek ne siyasi, ne ekonomik, ne de askeri gücü var. Türkiye gidip Gazze’de savaşamaz, savaşmamalıdır. Türk askerinin ne için kanını dökeceği bellidir. Sınırları savunmak son derece önemlidir. Gün sınırlarımızın savunmasını güçlendirme günüdür. Türkiye’nin yaptırım uygulayabilecek ekonomik gücü yoktur. İsrail’e uygulayabilecek siyasi bir bağlantısı da yoktur" şeklinde konuştu.

"Türkiye ve İsrail dolaylı yoldan komşu olacaklar, çok dikkatli olmak lazım"

İsrail’in hedefinde sadece Filistin olmayacağını ve ilerleyen zamanlarda Lübnan ve Suriye’de, PKK ve YPG kontrolü altında kendine yer edineceğine dikkat çeken Yaycı bir dizi uyarılarda bulundu. Durumun ciddiyetine dikkat çeken Yaycı, "Gazze şeridinin İsrail tarafından ele geçirilmiş olması durumunda Filistin’in denize kıyısı kalmayacak. Türkiye ve Filistin denizden komşudur. Bu Türkiye’nin Filistin ile karşılıklı kıyısının kalmadığı anlamına gelir. Karşılıklı kıyıların tümünün İsrail tarafından ele geçirilmesi anlamına gelir. Bu denizlerdeki doğal gaz ve petrol başta olmak üzere her şey İsrail’in hazinesine geçer. Burada Filistin yönetiminin çok büyük hatası vardır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti benim hazırladığım bu anlaşma metinini Filistin yönetimine ilettiğini, Filistin yönetiminin tepkisiz kaldığını gördük. Halbuki bu anlaşma metni imzalanmış olsaydı Filistin kara ülkesinin 8 katı deniz ülkesine sahip olacaktı. Uluslararası ve hukuk anlamında tanınırlığı daha fazla güçlenecekti. Ama maalesef öyle olmadı. Şimdi Gazze şeridinin tamamı İsrail tarafından işgale tabii tutulacağı görülüyor. Bunu ben daha önce de söyledim, Gazze işgal edilecek, Lübnan ve Suriye’den İsrail’e saldırılar olduğu gerekçesiyle o bölgelerden de toprak alınacak. Suriye’deki PKK ve YPG kontrolü altındaki alanda aşağıdan birleşip Türkiye ve İsrail dolaylı olarak komşu olacaklar. Bu çok tehlikeli bir durum, çok dikkat etmek lazım" ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın "Ya daha büyük bir savaşa, ya daha büyük bir barışa gideceğiz" sözlerini yorumlayan Yaycı, "Barış ihtimali nasıl var onu ben bilemem ama bölgede savaş ihtimalini çok yüksek görüyorum. Şu anda İsrail Filistin ile savaşıyor. Yakında İsrail Lübnan’la ve Suriye ile de savaşacak ve topraklarını büyüte büyüte gelecek. Burada şunu ifade etmek lazım Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çabaları takdire şayandır. Bugüne kadar itidalli açıklamalar yapmışlardır. Dengeli politikalar güdüp Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği gibi binlerce yıllık devlet geleneğini ve devlet aklını çıktıları ile hareket ediliyor, bu çok önemlidir. Türkiye’yi taraf olmaya itecek kampanyalardan, vatandaşların ve siyasi partilerin uzak durmasını tavsiye ediyorum. Siyasi baskıyla Türkiye’nin bu itidalli dış politikasının etkileri değiştirilip taraflı bir dış politikaya dönmesi durumunda bu Türkiye’nin zararına olur" dedi.

"Türkiye net bir taraf olmaktan çekinmelidir"

Türkiye’nin bir taraf seçmesinin kendi menfaatlerine zarar vereceğini söyleyen Yaycı, "Türkiye’nin maalesef düşmanları dostlarından çok daha fazladır. Bu bakımdan düşmanların eline de koz vermemek lazımdır. Türkiye hedefin kendisinin olduğunu anlamalıdır. Türkiye burada net bir taraf olmaktan çekinmelidir. Soykırımın ve İsrail’in durdurulması için her şeyi yapmalıdır. Ama bir cephede yer alması Türkiye’nin menfaatlerine uygun olmadığı kanaatindeyim" dedi.

"Batı ekonomisini felç ederek İsrail’i durdurmak mümkün"

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın İsrail’e ekonomik yaptırım gücü olduğunu, Türkiye’nin en kısa sürede teşkilatın doğal gaz ve petrol üreticilerini Türkiye’ye çağırması gerektiğini vurgulayan Yaycı, "İslam İşbirliği Teşkilatı’nın derhal Türkiye tarafından toplantıya çağırılması lazım. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın doğal gaz ve petrol üreticisi üyelerinin Gazze’de soykırım durdurulana kadar, İsrail’in saldırıları durdurulana kadar, özellikle ateşkesten bahsetmiyorum, saldırılar bitene kadar batıya hatta dünyaya petrol ve doğal gaz ihracatının durdurulması lazım. Bütün anlaşmalar askıya alındığı zaman, tüm tüketim mallarında ithalatı İsrail’in saldırıları durdurana kadar askıya alması lazım. Bu gündemle Türkiye’nin İslam İşbirliği Teşkilatı’nı çağırması lazım. İnanın 5 gün, bilemediniz 10 gün içerisinde tüm Avrupa ekonomisi felç olur. Batı ekonomisini felç ederek İsrail’i durdurmak mümkündür. Çünkü yaptırım gücü vardır" diye konuştu.

"Mesele Gazze değil, Orta Doğu"

İsrail-Amerika Birleşik Devletleri ortaklığında hedefin Gazze nezdinde Filistin olmadığını, hedeflerinin Orta Doğu coğrafyasını şekillendirmek olduğunu ve bunu sık sık sözlerinde dile getirdiklerini söyleyen Yaycı, "Mesele sadece Gazze değil, Gazze’nin ötesinde bütün Orta Doğu var. Bunu biz demiyoruz. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Biden ve Netanyahu diyor. ’Orta Doğu’yu yeniden şekillendiriyoruz’ diyor, ’Orta Doğu’ya yeni bir düzen getiriyoruz’ diyor. Gazze’ye, Filistin’e demiyor, amaç Orta Doğu. Orta Doğu’yu yeniden şekillendirmenin başlangıcı 1979 İran Devrimi’dir, sonra 8 yıl süren İran-Irak savaşıdır, sonra Irak’ı parçalamak için yapılan Körfez Harekatları’dır, sonra Suriye’de çıkarılan iç savaştır, Lübnan’da çıkarılan iç savaştır ve geldiğimiz noktada Gazze’de sanki bir kurguyla oluşturulmuş bir ateş yakılıp onu gerçekten fiile geçiriliyor" şeklinde konuştu.

Abdullah Bozkurt - Polat Taha Öztürk


 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.