YEREL HABERLER - 11 Ocak 2012 Çarşamba 19:01

GİRİŞİMCİLER SERTİFİKALANDIRILDI

A
A
A
GİRİŞİMCİLER SERTİFİKALANDIRILDI

ZTSO ile KOSGEB işbirliği ile düzenlenen uygulamalı girişimcilik eğitim seminerine katılan girişimcilere sertifika verildi.
Zonguldak Ticaret ve Sanayi Odası(ZTSO) KOSGEB’in işbirliği ile düzenlenen uygulamalı eğitim seminerini tamamlayan 56 kişiye dün törenle sertifikaları verildi. Zonguldak Ticaret ve Sanayi Odası toplantı salonunda yapılan törene, Vali Erol Ayyıldız, Belediye Başkan Yardımcısı Kemal Cangöz, TSO Başkanı M. Salih Demir ve yönetim kurulu üyeleri, KOSGEB Başkan Yardımcısı Hüseyin Tüğsüz, ZKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muhlis Bağdigen, KOSGEB Zonguldak Hizmet Merkezi Müdürü Yaşar Yıldırım, Esnaf Odaları Birliği Başkanı Muharrem Coşkun, İş-Kur İl Müdürü Cemal Yiğit, Bölge Çalışma Müdürü Gönül Demirsu, davetliler ve kursu başarıyla tamamlayan 56 girişimci katıldı.
Açılış konuşmasını yapan, Zonguldak TSO Başkan Yardımcısı Şenol Altıntaş, girişimcilik tanımının ortaçağdan bu yana kullanıldığını, serbest rekabet koşullarının en ağır şekilde yaşandığı ve dünyanın giderek küçüldüğü günümüzde daha çok risk alma, yenilikleri yakalama ve fırsatları değerlendirme olarak karşımıza çıktığını söyledi. Altıntaş, “Giderek zorlaşan mevcut ekonomik şartlar altında, hızlı düşünen ve hızlı karar alan, kararlı ve azimli, güçlü sezgilere sahip, iyi gözlemci, hayal gücü yüksek, özellikle insan kaynaklarını iyi yönetebilen, düşünme ve muhakeme yetenekleri güçlü, iyi iletişim kuran, yaratıcı ve kendine güvenen, dayanıklı ve ısrarcı karakterlerin girişimcilikte başarılı olacağı çok açıktır. Şöyle bir düşünüldüğünde aslında bu özelliklerinin bizim insanımızda fazlasıyla var olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz” dedi.
KOSGEB Başkan Yardımcısı Hüseyin Tüğsüz ise yaptığı konuşmada, “2009 yılında KOSGEB’in hedef kitlesinin değişmesiyle beraber yeni yaklaşımlarımızı, yeni sistemimizi, yeni algıları karşılayabilmek adına ortaya koyduğumuz programlarımız ciddi anlamda meyvelerini vermeye başladı. Malum olduğu üzeri KOSGEB KOBİ’lere destek veren, girişimcilere destek veren bir yapı ama yıllar itibariyle bakıldığında, 2010 yılına kadar girişimcilik konusunda bir adım atılmış olmakla beraber sonuçların yansıması açısından çok kısır kalmış. 1996 yılında başlayan girişimcilik çalışmaları 2010 yılına gelindiğinde 5-6 binlerde kalmış ama kurumlar arası işbirliği ile ortaya koyduğumuz destek programları 2010 yılında bu sayı 12 bine, 2011 yılında ise 5-binlere ulaştı. Bu güzel bir başarıdır. Uygulamalı girişimcilik konusundaki bu başarının arkasında sadece KOSGEB yok, sadece Ticaret odalarımız yok. Sadece İş-Kurumumuz yok. Bu başarının altında temelde iş birliği ve sinerji var” dedi.
Tüğsüz, girişimcilere çeşitli tavsiyelerde de bulunarak, motivasyon kaynaklarının belirlenmesi gerektiğini söyledi ve uygulamalı eğitim seminerlerine tüm kamu kurum ve kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin Türkiye’de başlatılan girişimcilik seferberliğine destek verdiğini söyledi.
Zonguldak Valisi Erol Ayyıldız da yaptığı konuşmada, “Yaşanılan toplum içerisinde insanın üzerine düşen mutlaka görevler de oluyor. En fazla üzerine görev düşecek olanlar da girişimcilik ruhuna, bir şeyler yapmaya ortaya bir şeyler getirip insanların hizmetine sunmaya aday insanlar üzerine düşüyor. Sebebi de şu, zamanında bugün ekonomiler malum. Bazen sıkışma, bazen daralma, bazen genişleme dönemleri oluyor ama bilhassa son 50 yılda ortaya konulan şu, zamanın hayrı okul yaparsınız, çeşme yaparsınız, han hamam yaparsınız insanlara hizmet sunarsınız bunu da hayır zannedersiniz ve ondan da bir şey beklersiniz bu doğrudur. Ama bu zamanın hayrı ne diye düşünülürse, girişimcilik ruhuna sahip bir kişinin bir işletme kurarak 5-10 kişiyi çalıştırması ve o kişinin bu 5 kişiyi onun etrafında olacak aileyi yanına alarak maaş vererek o kişiyi o ailede bir iş sahibi yapması bu zamanın hayrı diye düşünüyorum. Çünkü bize gelen talepler bu yönde talepler bir kişinin işe girdiğinde duyduğu sevinç ailesiyle oluşturduğu halka belki de girişimcinin hiçbir haberi yoktur farkında olmadan nice hayırlara sebep oluyordur. Dolayısıyla söylenmesi gereken bazen çok fazla kar elde edilmese de en azından bunu düşünerek, cebinde parası kafasında fikri olan bu gibi eğitimleri değerlendirerek en azından bu niyetle bir işe girişmesini de ben anlamlıdır diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından, uygulamalı eğitim seminerine katılan 56 kursiyere törenle sertifikaları verildi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin By The Marina Hotel güvenli tatil standartları ile dikkat çekiyor Mersin’de faaliyete geçen 4 yıldızlı By The Marina Hotel, sunduğu güvenli tatil imkanlarıyla dikkat çekiyor. Güneş enerjisi sistemleri (GES) ile kendi enerjisini kendisi üreten otel, deprem ihtimaline karşı özel olarak hazırlanan yüksek standartlı yapı güvenliğiyle de misafirlerine keyifle geçirecekleri güvenli bir tatil yaşatmayı amaçlıyor. Otelin inşaat sürecinde yapısal güvenliği ön planda tuttuklarını belirten By The Marina Hotel Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Şahin, “Otelimizi diğer otellerden ayıran özelliklerden en önemlisi, otelin ürün ve malzeme kalitesi. Yapım esnasında kullanmış olduğumuz malzemelerin birinci sınıf ve depreme dayanıklı olması, otelimizi diğer otellerden ayırmaktadır. Otelimizin aynı zamanda çatısında kendi enerjisini kendi üreteceği bir sistem de mevcut. Bu sayede misafirlerimize kendi enerjisini üreten otelimizde keyifle vakit geçirecekleri güvenli bir tatil imkanı sunmayı amaçlıyoruz" dedi. "Mersin’in en iyi iş oteliyiz" Otelde 96 oda ve 2 çok amaçlı salonun bulunduğunu kaydeden Şahin, ağırlayacakları iş insanları için de her türlü imkanı sağlamayı amaçladıklarını söyledi. By The Marina Hotel’i tam bir iş oteli olarak tanımlayan Şahin, "Otelde bulunan 2 salon, düğün, toplantı ve çeşitli organizasyonlar için tasarlandı. Aynı zamanda iş insanları için bilgisayarın da bulunduğu otelimizde bir yazışma köşesi de mevcut. Kentin merkezi bir bölgesinde bulunan otelimiz 6 bin metrekarelik kapalı bir alana sahip. Fiziki anlamda küçük olmasına rağmen biz Mersin’in en iyi iş oteliyiz. Aslında bu bizim belirlemiş olduğumuz bir iddia değildi. Gelen misafirlerimiz ve doluluk oranlarımız bunu belirledi. Otelimiz, açılışının ardından süregelen 6 ay içerisinde yüzde 60 gibi bir doluluk oranının altına düşmeyen bir durumda şu an. Konuklarımızın ve iş insanlarının burada rahat edebilmeleri için onlara her türlü imkânı sağlıyoruz. Yazışma, haberleşme ve çalışma bölümlerinin her birini fiziki alan olarak misafirlerimize ayırdık. Bizim araştırmalarımıza göre Mersin’de bu kadar kısa süre içerisinde yüzde 60’ın üzerinde doluluk oranı sürekliliğini yakalayan başka bir otel yok" diye konuştu. Haziran ayı itibariyle misafir kabulüne başlayan ve 1 Temmuz tarihinde resmi açılışı gerçekleştirdiklerini aktaran Şahin, turizmin hareketlendiği yaz aylarında turistler için de geniş planlamalarda bulunduklarını açıkladı. Şahin şöyle devam etti: "Bizim turistler ve turizm ile ilgili imkanlarımız da çok geniş. Mersin geniş tarihi ve geçmişi çok eski olan bir kentimiz. Kent tarihi için önem taşıyan noktalarla alakalı misafirlerimize gerekli bilgilendirmeleri sağlayarak yardımcı oluyoruz. Mersin’deki turizm sektöründe çalışan arkadaşlarımız da iş birliklerimiz kapsamında gerekli desteklerini sunuyorlar." "Güvenli tatilin adresi By The Marina" Otelin hem yapısal anlamda güven verdiğini hem de yenilenebilir enerji imkanları ile güvenli bir tatil imkanı sunduğunun altını çizen Şahin, "Son zamanlarda insanların en can alıcı korkularından biri maalesef deprem oldu. Bu konuda ‘Nereye gidebiliriz?’ ‘Nerede kalabiliriz?’ ‘Hangi yapı, konutlar ve oteller ve bizim için uygun?’ ve ‘Tatilimizi güvenli bir biçimde herhangi bir korku yaşamadan nasıl geçirebiliriz?’ soruları dikkat çekiyor. Bu bakımdan Mersin de deprem açısından güvenlikli bir kent olmasıyla insanlara o güveni veriyor. Kentte muhtemel bir enerji kesintisi durumunda ise otelimiz, çatısında bulunan güneş enerjisi sistemleri (GES) ile misafirlerimize enerji problemi yaşatmıyor" dedi. İnşaat sektöründen gelen tecrübelerinden turizm sektöründe de faydalandıklarını kaydeden Şahin, "Sektör olarak firmamız inşaat sektöründen geldiği için yeni deprem mevzuatına uygunluk sağlamakla birlikte firmanın kendi öngörüleriyle deprem altyapısı da fazlasıyla temin edildi. Bizim asıl mesleğimiz inşaat ve inşaattan sonra turizm. Bunu da bilerek depremde oluşabilecek problemleri göz önünde bulundurarak 6 Şubat’taki felaketi, Türkiye olarak tekrar yaşamamak adına biz elimizden gelenin fazlasını yaptık. Güvenlik olarak gerekli kriterlerin fazlasıyla karşılandığı bir hizmet sunmayı amaçladık. Güneş enerjisi panellerimiz ile de kendi elektriğimizin belirli bir kısmını kendimiz de üreterek yeşil kuşağa hizmet ediyoruz. Misafirlerimiz otelimize giriş yaptıklarında muhtemel deprem korkusunu unutacaklar. Enerjisiz bir dünya korkusu yaşamadan ve karbon izi bırakmadan güzel bir tatil geçirecekler. Burada daha güzel bir dünya için temel atan ve bu konuda iddialı olan bir otelden söz ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Eskişehir Eskişehir Valiliği’nden otobüs kazasına ilişkin açıklama Eskişehir Valiliği, sabah saatlerinde Afyonkarahisar yolu üzerinde meydan gelen otobüs kazasına ilişkin açıklama yayımlandı. Açıklamada, 1 yolcunun hayatını kaybettiği 41 yolcunun yaralandığı ve 17 yaralının Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne, 14 yaralının Eskişehir Şehir Hastanesi’ne, 10 yaralının Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne sevk edildiği aktarıldı. Açıklamada Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edilen yaralılardan birinin durumunun ağır olduğu bilgisi açıklamada yer aldı. Eskişehir Valiliğinden yapılan açıklamanın tamamı ise şöyle; “İlimiz Odunpazarı İlçesi, Karapazar Mahallesi, Derbent mevkiinde (Eskişehir- Seyitgazi yolu 16. kilometre) 18 Aralık 2024 tarihinde saat 07.55 sularında Seyitgazi ilçesi istikametinden Eskişehir ili istikametine seyreden, içerisinde 44 yolcunun bulunduğu otobüsün havanın yağışlı olması ve sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybederek yoldan çıkması ve takla atması sonucu tek taraflı ölümlü ve yaralanmalı trafik kazası meydana gelmiştir. Kazada, ilk belirlemelere göre 1 yolcu olay yerinde hayatını kaybetmiş, 41 yolcu yaralanmıştır. 17 yaralı Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine, 14 yaralı Eskişehir Şehir Hastanesine, 10 yaralı Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesine sevk edilmiştir. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edilen yaralılardan birinin durumu ağırdır. Kazada hayatını kaybeden vatandaşımıza Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar dileriz.”
Sivas Sultan 2. Abdülhamit’in mirası 120 yıldır ayakta Sivas’ın İmranlı ilçesinde Sultan 2. Abdülhamit döneminde 1904 yılında inşa edilen tarihi Sıbyan Mektebi, kapsamlı bir restorasyonun ardından köy konağı olarak yeniden hizmete açıldı. Sivas’ın İmranlı ilçesine bağlı Karacaören köyünde bulunan ve Osmanlı Padişahı Sultan 2. Abdülhamit Han’ın emriyle 1904 yılında inşa edilen tarihi Sıbyan Mektebi, tarihe tanıklık eden ihtişamıyla hala ayakta duruyor. Savaşlar nedeniyle inşaat çalışmalarına ara verilen yapı, 1928 yılında tamamlanarak eğitim ve öğretim hayatına başladı. Osmanlı mimarisinin sade ama sağlam yapısını yansıtan Sıbyan Mektebi, dönemin eğitim anlayışını günümüze taşıyan önemli bir miras olarak dikkat çekiyor. Açıldığı günden itibaren, çevresindeki yaklaşık 52 köyden yüzlerce öğrenciyi ağırlayan mektep, bölgedeki eğitimin temel taşlarından biri oldu. Bu binanın o dönemlerde birçok kişiye hizmet verdiğini belirten köy halkından Ahmet Naci Gülçiçek, “Ben 1957 yılında burada okula başladım. Bu binanın burada inşa edilmiş olması çok güzel bir duygu. Bir tek Karacaören halkı değil çevredeki herkes burada okudu. O dönem 52 köyün halkı buradan faydalanmış. Bu binanın burada inşa edilmiş olması çok güzel bir duygu. Bir tek Karacaören halkı değil çevredeki herkes burada okudu. O dönem 52 köyün halkı buradan faydalanmış. İlerleyen süreçte öğrenci kalmayınca burası boş kaldı, daha sonra restore edildi. Şimdilerde köyümüzün konağı gibi işlev görüyor” şeklinde konuştu. “Karacaören halkı değil çevredeki herkes burada okudu" Herkesin bu binadan faydalandığını belirten Gülçiçek, “Bu bina, Karacaören nahiye olmadan önce 1904 yılında Abdülhamit Han tarafından emir verilip yaptırılmış. Bina yaptırıldıktan sonra 1928 yılında öğretime açılmış. Ben 1957 yılında burada okula başladım. Beşinci sınıfı burada bitirdim. Daha sonra ortaokulu okumak için İmranlı’ya gittim. Bu binanın burada inşa edilmiş olması çok güzel bir duygu. Bir tek Karacaören halkı değil çevredeki herkes burada okudu. O dönem 52 köyün halkı buradan faydalanmış. Tabi zaman ilerledikçe o köyler başka ilçelere bağlanmış bu sayı 28’e düşmüş. Herkes buradan faydalandı. O köylerden gelenler burada eğitim gördü. Daha sonra İstanbul’da köylülerimiz bir dernek kurdu. Dernek buraya onarım yaptı. Daha sonra kültür bakanlığı buraya el uzattı. Sıbyan okulu olarak düzenledi. Bizde buraya köyümüzün tarihi eşyalarını koyduk. Köyümüzün iyi kötü günlerinde burayı faaliyete geçiriyoruz” dedi.
Sivas Kalaycı tezgahından spor sahasına Sivas’ın Zara ilçesinde unutulmaya yüz tutmuş kalaycılık mesleğine hayat veren Yılmaz Öncü, bir yandan da antrenörlük yaparak gençleri geleceğe hazırlıyor. Sivas’ın Zara ilçesinde yaşayan Yılmaz Öncü, ata yadigarı ve unutulmaya yüz tutmuş kalaycılık mesleğini büyük bir özveriyle sürdürüyor. Öncü, bir yandan 150 yıllık dükkanda kalaycılık mesleğini yaşatırken bir yandan da gençlere spor aracılığıyla umut ve disiplin aşılayan bir antrenörlük görevini yapıyor. Gündüzleri atölyesinde bakır eşyaları yeniden parlatan Öncü, akşamları ise yeşil sahada gençleri geleceğe hazırlıyor. Geleneksel mesleğini sürdürürken aynı zamanda Zara Spor’da antrenörlük yapan Öncü, iki farklı alandaki çalışmalarını başarıyla yürütüyor. “İkisi de sevmeden yapılabilecek meslekler değil" Yılmaz Öncü, hem kalaycılığın hem de antrenörlüğün sevilmeden yapılabilecek bir iş olmadığını söyleyerek, “İnsanlar asıl mesleğimin kalaycılık olduğunu öğrenince şaşırıyorlar. Kalaycılığın ne olduğunu bilmeyenler dahi var. Kalaycılık mesleği bitmeye başladı. Artık süs eşyası olarak kullanılıyor. Bakır eşyalar da kalay istemiyor. Futbol mental açıdan zor, kalaycılık ise fiziki olarak yapması zor bir meslek. İkisi de sevmeden yapılabilecek meslekler değil. Özellikle kalaycılık çok zahmetli bir meslek, gençlerimizde bu devirde o zahmete katlanmak istemiyorlar. Gündüz dükkânda kalaycılık yapıyorum akşamları ise arkadaşlara işten çıktıktan sonra da antrenmanlarımızı gerçekleştiriyoruz. İki işi de bir arada yürütmeye çalışıyoruz” diye konuştu.