ÇEVRE - 20 Ağustos 2016 Cumartesi 13:51

"Her Kulaç Göllerimiz İçin Bir Nefes"

A
A
A
"Her Kulaç Göllerimiz İçin Bir Nefes"

Milli sporcu Kemal Özdemir, tek koluyla Bafa Gölü’nde de ’temiz su kaynakları mücadelesi için’ kulaç attı.
Göllerin kirliliğine dikkat çekmek için sürdürülen ’Her Kulaç Göllerimize Bir Nefes’ projesi kapsamında, engelli milli sporcu Kemal Özdemir, Bafa Gölü’nün Aydın sınırından Muğla sınırına kadar tek koluyla yüzdü. Deniz Temiz Derneği’nin (TURMEPA) engelli milli sporcu Kemal Özdemir ile birlikte sürdürdüğü “Her Kulaç Göllerimize Bir Nefes” projesi, hem deniz ve su kaynaklarının kirliliğine dikkat çekmek hem de engellilerin su sporuna ilgisini artırmak amacıyla Bafa Gölü’nde, Aydın Valiliği ve Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle gerçekleştirildi.
Hemen her gölde yüzdü
Kemal Özdemir, daha önce deniz kirliliğine dikkat çekmek amacıyla İstanbul Boğazı, İzmir, Antalya, Çanakkale ve Zonguldak’ta yüzmüş ve geçtiğimiz yıl göllerimizin kirlilik tehdidiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çekmek için Van Gölü’ne açılmıştı. Göllerde kirlilik mücadelesinin devamı olarak İznik Gölü’nde yüzen Kemal Özdemir, bu kez Bafa Gölü için yüzdü. TURMEPA Genel Müdürü Akşit Özkural da milli sporcuya yüzme sırasında eşlik etti. Etkinliğe ayrıca Muğla Valiliği ve Muğla Büyükşehir Belediyesi temsilcileri de katıldı. Bafa gölünün Aydın ve Muğla arasındaki sınırında gerçekleşen etkinlik çerçevesinde Söke’ye bağlı Serçin Köyü’nden Dalyan Koyu’na hareket edildi. Dalyan Koyu’ndan teknelerle açıldıktan sonra milli atlet, iki ilin ortasında yer alan Sobran Koyu açıklarından karaya yüzmeye başladı. Yüzme etkinliği Muğla sınırları içerisindeki Kapıkırı Köyü’nde sona erdi.
Bafa şimdilik temiz
Sol kolu olmayan Kemal Özdemir, büyük ilgi gören “Her Kulaç Göllerimize Bir Nefes” etkinliğinde, “Hem TURMEPA’nın deniz ve su varlıkları için gerçekleştirdiği mücadelesine destek olmak, hem Bafa Gölü’nde yaşanan kirliliğe dikkat çekmek, hem de engellilerin su sporuna olan ilgisini arttırmak amacıyla, yüzmeye karar verdim. Bugün de bu projeyi başardığımız için çok mutluyum. Proje kapsamında yüzdüğüm Bafa Gölü 1989 yılında birinci derecede Doğal Sit Alanı, 1994 yılında ise Tabiat Parkı ilan edilmiştir. Bugün Bafa Gölü’nde yüzerken hiçbir plastik şişeyle, herhangi bir çöple karşılaşmadım. Çünkü burası bakir bir koy ve henüz insanların kolay ulaşamadığı bir yer. Umarım ki ileride insan nüfusu artsa dahi bu durum değişmez ve Bafa Gölü bir çöp yığınıyla karşılaşmaz. Yakında yüzecek deniz ve göller bulamayabiliriz. Denize ve su kaynaklarının kirliliği ile mücadele eden TURMEPA’ya destek olmalıyız” dedi.
"Nefesimizi tüketmeyelim"
TURMEPA Genel Müdürü Akşit Özkural etkinlik sonrası yaptığı konuşmada: “Bugün burada Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde çok güzel bir etkinliğe imza atık. Başta Aydın ve Muğla Valilikleri, Aydın ve Muğla Büyükşehir Belediyeleri olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederiz. 2012’de başlattığımız Her Kulaç Denize Bir Nefes projesinin gelişip, göllerimizde de başarıyla devam etmesi bizim için çok sevindirici bir durum. Unutmayalım ki, su kaynaklarımız yok olursa o bölgede yaşayan herkesi etkileyecektir. Bu sebeple milli değerlerimizden olan Bafa Gölü’nün geleceğini koruma altına almamız hayati önem taşımaktadır. Sanılanın aksine oksijenimizin %70’ini denizler ve göllerden sağlıyoruz. Aldığımız iki nefesten biri denizlerimize ve göllerimize borçluyuz. Akciğerlerimizi söndürmeyelim ve nefesimizi tüketmeyelim” diye konuştu.
- Kemal Özdemir Kimdir?
Kemal Özdemir 1960 yılında Zonguldak’ta doğdu.1969 yılında bir trafik kazası sonucu sol kolunu kaybetti. Dokuz yaşında atletizmle tanışan, 10 yaşında yüzme öğrenen Özdemir, 1981 yılında Türkiye Atletizm Pist Şampiyonasıyla profesyonel atletizm hayatına başladı. Marmara Üniversitesi Spor Akademisinden 1998 yılında mezun oldu.
İlk olarak 1996 Atina Yarı Maratonu, daha sonra sırasıyla,
2002, 2003, 2005 yıllarında New York maratonu,
2006 Hollanda Dünya Şampiyonası,
2007 Çek Cumhuriyeti Avrupa Kupası,
2007 Berlin Maratonu (Olimpiyat Barajı Geçildi),
2008 Stuttgart Yarı maratonu,
2008 Pekin Olimpiyatları Maraton,
2010 Helsinki Maratonlarında Türkiye’yi başarıyla temsil etti.1987 yılında profesyonel atletizm antrenörlüğüne başladı. İstanbul Üniversitesi ve Deniz Harp Okulu’nda öğretim görevlisi olarak çalıştı. Ultra maratonlar koşarak TEMA, Çocuklar Gülsün Diye, Kurşun Kalem Eğitim Vakfı, Sarp’ın Umudu Derneği adına bağışlar topladı. Farkındalık yaratmak adına 10 günde 10 maraton koştu. 2011 yılında yüzme, bisiklet, koşu üçlemesi olan triatlon sporuna başladı ve halen devam ediyor. 2013 yılında ise paratriatlonda Avrupa 2’incisi oldu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Villaya silahlı saldırı İstanbul’da bir iş adamının villasına silahlı saldırı gerçekleştirildi, zanlılardan birinin hem ateş edip hem o anları telefonla görüntülemesi güvenlik kamerasına yansıdı. İş adamının avukatı Adem Ay, "Önce tel örgüleri demir makasla kesiyor sonra evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, ailesi, misafirleri zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Bir şahıs hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah eylemi gerçekleştiriyor. Çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi. İstanbul’un Sarıyer ilçesinde yaşayan bir iş adamının villasına 7 Aralık tarihinde sabah saatlerinde iddiaya göre ailesinin, çalışanlarının ve misafirlerinin bulunduğu sırada henüz bilinmeyen bir nedenle silahlı saldırı düzenlendi. Villanın çevresindeki demir tellerin kesilerek alana girildiği belirtilirken 2 zanlının çevreye ateş açtığı anlar güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Görüntülerde zanlılardan birinin hem ateş edip hem de yaşananları telefonla çektiği görüldü. Saldırı sonrası Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü olayla ilgili geniş çaplı inceleme başlatırken iş adamının Avukatı Adem Ay, saldırının öncesi ve sonrasına ilişkin konuştu. "Büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldı" Olaya ilişkin konuşan Avukat Adem Ay, "Öncesinde müvekkil İzmir’de alışveriş yapmak üzere şehir merkezine ulaştı. Alışverişini gerçekleştirirken ne yazık ki aracına bir saldırı yapıldı. Bu saldırıda plaka zarar görmesi ve aracın belli başlı yerlerinde ezikler mevcut. İstanbul ilindeki Sarıyer ilçesine bağlı olan bir semtte oturmakta. Buradaki saldırı çerçevesinde malına zarar veriliyor. Kendisinin evde bulunması, çocuğu ve ailesiyle evde ikamet etmesi sebebiyle büyük bir zarar görme tehlikesi altında kaldığını açıkça belirtmek isteriz. Biri misafir aracı olmak üzere toplamda 2 araç zarar görüyor ve bir kurşunlama olayı olarak gerçekleşiyor" şeklinde konuştu. "Bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor" Sözlerini sürdüren Avukat Ay, "Güvenlikli bir site olmasına rağmen sitenin içerisine giren şahıslar önce tel örgüleri demir makasla kesiyor. Kestikten sonra içeri kolay bir şekilde girip, evi tespit edip önündeki araçlara zarar veriyorlar. Müvekkil, orada bulunan ailesi ya da yurt dışından gelen misafirleri de zarar görme ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Sarıyer Emniyet Müdürlüğü’müze de teşekkür etmek isteriz çünkü desteklerinin yanımızda olduğunu her zaman hissettik. Olay, İzmir’deki olaydan hemen hemen 1 ay sonra gerçekleşti. Hem devletimize hem emniyet güçlerimize sonsuz bir inancımız var. Kişiler, edindiğimiz bilgiye göre şu anlık yakalanmadı. Ne yazık ki 2 şahıs birlikte hareket ederek 1 şahıs yukarı doğru çıkıyor, yan komşunun bahçesinden, yukarıdan araçları hedef alıyor. Diğer şahıs ise hedef gözetmeksizin hem eve hem araçlara gelebilecek şekilde bir elinde telefon bir elinde silah olmak üzere eylemi gerçekleştiriyor. O çektiği video kaydını kimlere gönderdiği noktasında sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz" dedi.
Bitlis Van Gölü yüzeyinde ilginç görüntü şaşırttı Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü yüzeyinde oluşan köpüklenme ilginç görüntüler oluşturdu. Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Adabağ köyünün Van Gölü açıklarında görünen köpüklenme böyle görüntülendi. Alkali karaktere sahip olduğu için köpüklenmeye yatkın olan Van Gölü yüzeyinde oluşan kilometrelerce uzunluğundaki beyaz köpüklenme akademisyen ve fotoğraf sanatçısı Veysel Akşahin tarafından görüntülendi. Van Yüzüncü Yıl Üniversite (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Akkuş, rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip sularının kıyıya yakın yerlerde yer değiştirdiğini belirtti. Gölün altındaki karbonatça zengin suyun yüzeye doğru hareket ettiğini ifade eden Akkuş, rüzgarın etkisiyle köpürmeler oluştuğunu söyledi. Akkuş, "Van Gölü 3 bin 712 kilometre karelik yüzey alanı ile beraber ülkemizin en büyük gölü ve sahip olmuş olduğu su kalite kriterleri olaraktan özel bir ekosistem. Yani pH seviyesi 9.2’lerde, tuzluluk ise binde 21’lerde. pH seviyesinin yüksek oluşuyla beraber aynı zamanda dünyanın en büyük sodalı gölünü oluşturuyor. Alkali karaktere sahip olan Van Gölü’nün son günlerde Tatvan tarafında kıyıya yakın bölgelerinde köpüklenme olduğunu gösteren görüntüler görüyoruz. Yani adeta gölün yüzeyi kar yağmış gibi köpük öbeklerinden oluşuyor. Öncelikle alkali karakterdeki göller köpürmeye daha yatkın konumda bulunuyorlar. Özellikle rüzgârların yoğun olduğu bu dönemde rüzgârlarla beraber yüzey suları ile dip suları, dip suları kıyıya yakın yerlerde yer değiştiriyor. Yani alttaki karbonatça zengin su yüzeye doğru hareket ediyor. Yüzey daha planktonlarca yoğun, organik madde yüzeye geliyor ve Van Gölü’nün yüzeyinde biz köpürmeler olduğunu görüyoruz. Bu tip durumları hemen kirlilikle veya olumsuz bir durumla bağdaştırmak aslında doğru değil. Bu durum aslında Van Gölü’nün bize ne kadar özel bir ekosistem olduğunu gösteriyor. Alkali karakteriyle beraber Van Gölü adeta kıyıdaki insanlara görsel bir şölen oluşturuyor. Rüzgarla beraber dalgalar ortaya çıkıyor ve su köpürmeye başlıyor. Köpüren su ana akıntı hatlarıyla beraber hepsi birden bir alana toplanıyor ve akıntı yönünde harekete başlıyor. Bu elbette ki fotoğrafçılar ya da dron çekimi yapan insanlar için bulunmaz fırsatlardan birisi. İşte bu Van Gölü’nün ne kadar özel bir ekosistem olduğunun göstergelerinden birisi" dedi. (ÖO-MSA-Y
Eskişehir Eskişehir’de ‘Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız’ başlıklı program Eskişehir’de Dünya Türk Dili Ailesi Günü anısına düzenlenen "Ortak Kimliğimiz ve Medeniyet Hafızamız" başlıklı program, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Taciser Tüfekçi Sivas Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi ve ilgi gördü. Türk dilinin tarihi derinliği, Türkoloji çalışmaları ve çağdaş dünyadaki yeri çok yönlü sunumlarla ele alındı. Programın sunuculuğunu diksiyon ve tiyatro eğitimcisi Şeker Aybala üstlendi. Etkinlikte günün anlam ve önemine ilişkin konuşmayı Anadolu Rektör Yardımcısı Erkan Erdemir yaptı. Açılış konuşmasını ise Edebiyat Fakültesi Dekanı Fuat Güllüpınar gerçekleştirdi. Program kapsamında Prof. Dr. Mehmet Mahur Tulum, Türk Dilinin ve Türkolojinin Tarihî Gelişimi üzerine kapsamlı bir sunum yaparak alanın akademik birikimini dinleyicilerle paylaştı. Ardından Prof. Dr. Zülfikar Bayraktar, ‘Rusya’da Türkler ve Türkoloji’ başlıklı sunumunda, Rusya Federasyonu’nda yaşayan Türk boylarının dil, kültür ve din politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bayraktar, ‘’Rusya’da Türkçeye ve Türk kültürüne artan ilgiye dikkat çekerek Türkçenin ‘Bir Dilden Fazlası, Bir Dostluğun Dili’ olduğunu’’ söyledi. Bayraktar konuşmasında, "Türkiye ve Rusya dostluğuna Türk dili ve kültürünün derin bir katkısı söz konusu. Türkçe, Rusya’da artık yalnızca kelimelerden ibaret bir dil değil; sıcaklık, empatî ve anlayışın ifadesi haline gelmiştir. Türkçeyi her yeni öğrenen, kültürel bağların bir temsilcisidir. Bu sürecin kazananı sadece dost iki ülke değil; ortak bir kültürel geleceği inşa eden genç kuşaklardır’’ dedi. Programın son bölümünde Doç. Dr. Ferdi Bozkurt, ‘Türk Dili için bireyler olarak neler yapabiliriz?’ sorusunu merkeze alan sunumunda, ‘’Dilin korunması ve yaşatılmasının yalnızca akademik çevrelerin değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğu olduğuna dikkat çekti. Günlük hayatta Türkçenin doğru, özenli ve bilinçli kullanımının önemine değindi. Özellikle sosyal medya, dijital platformlar ve kamusal alanlarda dil hassasiyetinin artırılması gerektiğini’’ ifade etti. Program; akademisyenler, öğrenciler ve davetlilerin yoğun ilgisi ve katılımıyla tamamlandı. Etkinlik sonunda katılımcılar, ‘’Türk dilinin tarihi, kültürel ve toplumsal boyutlarını farklı perspektiflerden ele alan sunumların bilgilendirici ve ufuk açıcı oldu. Benzer programlar, Türk dili ve kültürü bilincinin güçlenmesine önemli katkılar sundu. Bu yönüyle program, ortak kimlik ve medeniyet hafızasının canlı tutulmasına yönelik anlamlı bir akademik ve kültürel buluşma olarak hafızalarda yer aldı’’ dediler.