EKONOMİ - 17 Aralık 2023 Pazar 11:13

Yüksek emekli aylığı için tarihe dikkat: Emeklilik dilekçesi hangi ayda verilmeli

A
A
A

Sosyal Güvenlik Başuzmanı İsa Karakaş, enflasyonun yüksek olduğu yıllarda emeklilik dilekçesinin verilme tarihi aylık bağlama oranlarında değişiklik oluşturduğunu belirterek, enflasyonun yüksek olması takdirinde yeni yılda emeklilik dilekçesinin verilmesinin daha avantajlı olduğunu ifade etti.

Enflasyonun yüksek olduğu yıllarda emeklilik dilekçesinin verilme tarihi ilk bağlanacak emekli aylığını önemli ölçüde etkiliyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) emekliye ayrılan çalışanların aylıklarını bağlarken, emekli olacak kişinin çalışma yaşamı boyunca kuruma bildirilen prime esas kazançlarına, prim ödeme gün sayısına ve aylık bağlama oranına göre işlem yapmakta. Fakat enflasyonun yüksek olduğu yıllarda emeklilik dilekçesinin verilme tarihi de bağlanacak ilk aylığın tutarı bakımından önem taşımakta. Prim günü, prime esas kazancı, aylık bağlama oranı aynı olan iki kişiden biri aralık ayından önce, diğeri yeni yıla ilk ayı olan ocak ayından sonra dilekçe vermesi takdirinde bağlanan emekli aylıkları arasında farklar ortaya çıkmakta. Bu çerçevede 2021 aralık ayı ile 2022 ocak ayında emekli olan prime esas kazancı, aylık bağlama oranı aynı olan iki kişinin emekli aylıkları arasında yüzde 9 oranında fark oluştu.

Konuyla ilgili İhlas Haber Ajansı’na konuşan Sosyal Güvenlik Başuzmanı İsa Karakaş, emeklilik aylıkların neye göre oluştuğunu ve oluşan farkların nedenlerini değerlendirdi. Karakaş, yılbaşından önce ve sonra verilen emeklilik dilekçelerinin ne gibi farklar oluşturduğu ve bu farkların emekli aylıklarına nasıl yansıdığı konusunun vatandaşların en çok merak ettiği konuların başında olduğunu ifade etti.

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) aylıkları hesaplarken prime esas kazançlarına, prim ödeme gün sayısına ve aylık bağlama oranını dikkate aldığını belirterek, “Çalışırken her ay SGK’ya bildirilen maaşınız, fazla mesainiz, tüm ücretlerin toplamı baz alınıyor. Kazançlarınızın yüksek olması da bağlanacak olan maaşın yüksek olup olmaması açısından bir numaralı etken. Yine prim ödeme gün sayınız. Yani kaç yıl hizmetiniz var, ne kadar prim gün sayınız var, 7 bin gün mü, 8 bin gün mü, 9 bin gün mü, 10 bin gün mü? Bunlar son derece etkilidir. Özellikle 2008 yılından sonra girişi olanlar için ne kadar çok çalışması olursa, aylık bağlama oranı da yüksek oluyor. Dolayısıyla maaşlar da yüksek oluyor” ifadelerini kullandı.

Emekli aylıklarının belirlenmesinde dikkate alınan bir diğer etkenin aylık bağlama oranı olduğunu ifade eden Karakaş, “Sosyal güvenlik kurumu, emeklilik maaşı bağlanması ile ilgili sisteme baktığımız zaman güçlü bir ayrımın söz konusu olduğunu görüyoruz. Birincisi 2000 yılı öncesi çalışmalar. Burada aylık bağlama oranı çok yüksek. 2000 ile 2008 yılı arasına geldiğimiz zaman aylık bağlama oranı biraz düşüyor. 2008 yılından sonra aylık bağlama oranı tamamen düşüyor. Dolayısıyla SGK maaş hesaplaması yaparken bu karma sistem üzerinden maaş bağlanıyor” açıklamasında bulundu.

Yüksek emekli aylığı için tarihe dikkat: Emeklilik dilekçesi hangi ayda verilmeli

Kamu çalışanları ile özel sektöre çalışanları arasındaki yıl farkı

Karakaş, özel sektör çalışanları ile kamu çalışanları arasında yıl kavramında farklılığın olduğunu belirterek, “Özel sektöre işçilerinin 1 Ocak 2023 ile 31 Aralık 2023 tarihleri arasında dilekçe verildiği zaman 2023 yılı içerisinde dilekçe verilmiş oluyor. Fakat kamu sektöründe maaşlar genelde ayın 15’inde alındığı için yıl 15 Ocak 2023’te başlıyor 14 Ocak 2024’te bitiyor. Dolayısıyla özel sektör işçileri için 31 Aralık 2023 tarihi ve öncesinde verdikleri takdirde maaşları farklı hesaplanacak. Ama 1 Ocak 2023’ten sonra verdikleri takdirde maaşlarının hesaplanması farklı olacak. Ancak kamu işçilerine baktığımız zaman 31 Aralık 2023 günü geçse bile 14 Ocak 2024 tarihine vermeleri halinde yine 2023’e göre maaşları hesaplanacak” bilgilendirmesinde bulundu.

“Özel sektör işçilerinin 1 Ocak 2024 tarihinden sonra direkçe vermesi daha avantajlı”

Emekli aylıklarının bağlanmasında, mevcut etkenlerin dışında enflasyonun da önemli bir etken olduğunu dile getiren Karakaş, “Enflasyon oranı kasım ayı itibariyle yıllık yüzde 61,98’e ulaştı. Yine orta vadeli planda büyüme yani gelişme hızı dediğimiz oran yüzde 4,4 oldu. Bütün SSK’lılar ve Bağ-Kurlar için genelleme yapmak elbette ki yanlış. Ancak genel olarak bir değerlendirme yaptığımızda, aralık ayı enflasyonu da ortaya çıktığı zaman ve bu oran yüzde 65’in üzerinde ve büyüme oranı da yüzde 4,4 ve üzeri olduğunda, özel sektör işçilerinin 1 Ocak 2024 tarihinden sonra direkçe vermelerinin daha avantajlı olduğunu görüyoruz” diye konuştu.

“Enflasyon oranı yüksek olursa yeni yılda dilekçe vermek daha avantajlı”

Karakaş, yıl sonu enflasyon beklentilerinin yüzde 67,22 olduğunu hatırlatarak, “Aralık ayı enflasyonu yüksek çıkarsa, yani yüzde 4, yüzde 5, yüzde 6 gibi çıkarsa, tekrar söylüyorum, kişi özelinde değerlendirmek gerekiyor, ancak genel olarak ocak ayında dilekçeyi verenler daha avantajlı olacaktır. Enflasyon yüzde 65 civarında olduğu zaman geçen yılki gibi çok büyük bir fark çıkmayacağını öngörüyoruz. Ancak enflasyon oranı, beklenti anketlerinde olduğu gibi yüzde 67 veya daha yüksek olduğu zaman elbette ki fark açılacaktır” açıklamasında bulunundu.

“Kıdem tazminatı tavan ücretinde yüzde 50’lik artış olabilir”

Emekli olacak çalışanların yeni yılda alacakları kıdem tazminatlarında da farklılıklar olacağını dile getiren Karakaş, şu ifadelere yer verdi:

“Şu andaki kıdem tazminatına baktığımız zaman 23 bin 498 lira olduğunu görüyoruz. Yani aralık ayında emekli olacak bir işçi, maaşı 50 bin lira da olsa 60 bin lira da olsa kıdem tazminatı 23 bin 498 lira olacak. Bunun üzerinden hesaplama yapılacak. Yine asgari ücret üzerinden çalışan için 13 bin 414,50 lira üzerinden kıdem tazminatı hesaplanacak. Ancak Ocak ayına geldiğimiz zaman, şu anda ki asgari ücretin en az yüzde 50 civarında artması beklentisi de söz konusu. Dolayısıyla Ocak’ta emekli olunduğu takdirde, asgari ücretli olanlar için söylüyorum, asgari ücret üzerinden maaş hesaplanacağı için neredeyse kıdem tazminatları yüzde 50 oranında bir artış söz konusu olacak. Yine çok yüksek maaş alanlar, işçilerin ise, şu anda 23 bin 498 lirayı tavan üzerinden almalarına karşın, enflasyon verilerini göz önünde bulundurduğunda, memur maaş katsayıları dikkate alındığı için kıdem tazminatı tavanında yüzde 50 gibi bir artış söz konusu olacak. Böylece 35 bin lira civarında bir tavan söz konusu olacak.”

Kemal Diri - Gazi Taş

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Esenler’de "11. Şeb-i Yelda’da Şiir" programı düzenlendi Esenler Belediyesi tarafından bu yıl 11’incisi düzenlenen “Şeb-i Yelda’da Şiir” programı, “Şehir ve Şiir” temasıyla yılın en uzun gecesinde gerçekleştirildi. Gecede, Gazze ve Şam gibi şehirlere şiir aracılığıyla selam gönderildi. Esenler Belediyesi tarafından bu yıl 11’incisi düzenlenen “Şeb-i Yelda’da Şiir” programı, “Şehir ve Şiir” temasıyla Esenler Çifte Havuzlar Mahallesi’ndeki Otağ-ı Hümayun’da gerçekleştirildi. Düzenlenen gecede Abdülbaki Kömür, Emrullah Uzun, Huzeyfe Dalmaz, Nur Haktan, Nurettin Durman, Nurullah Genç, Recep Garip, Selahattin Kocaaslan, Şeref Akbaba, Tayfun Ayaz ve Yusuf Özkan Özburun gibi şairler ve yorumcular şiirler seslendirdi. Şairler tarafından şiir aracılığıyla Gazze ve Şam gibi tüm şehirlere selam gönderildi. Programa vatandaşların yoğun ilgisi olurken gecede tüm katılımcılara nar ve salep ikram edildi. “Orta Doğu’da yaşanan sıkıntılar, şehirler üzerinden dile getirilecek” Programda konuşan ESEV Genel Sanat Yönetmeni, şair ve bestekar Abdülbaki Kömür, “Bir gelenek oldu. Her yıl bir konu belirlenip o konu çerçevesinde şairler ve şiir icra eden tiyatro sanatçıları ya da sunucu arkadaşlarla birlikte her yıl tertiplenen bir program. Malumunuz yılın en uzun gecesi. Osmanlı’da bir gelenek olarak icra edilen bir gece. Bu geleneği Esenler Belediyemiz de bir şekilde devam ettiriyor. Uzun gecelerde insanlar bir şeylerle meşgul olurlar. Geçmişte şiirle, sanatla insanları buluşturmuşlar. Belediyemiz o geleneğe istinaden şiirle kendi hemşerilerini buluşturuyor. Umarım güzel bir gece olur. Şiir, biliyorsunuz, sanatın damıtılmış halidir. Sözün damıtılmış halidir. Yüzlerce kelime ile anlatabileceğimiz bir mevzuyu şiirle çok kısa imgelerle insanlara iletebilirsiniz. Şiirle şuur aynı kökten gelme derler. Bu uzun gecenin uzunluğunun idrakine varmak. Gecenin uzun olmasının çok fazla bir ehemmiyeti yok. Çünkü ardından gündüzü beklersiniz. O gündüzlerin geleceğini tahayyül etmeyi ancak şiir ile yapabilirsiniz. Bugünkü tema ‘Şehir’. Ancak bizim kültürümüzde kadim şehirler vardır. Kudüs, Mekke, Medine, İstanbul, Kahire, Bağdat gibi şehirler. Muhtemelen şair arkadaşlar bir yandan şu anda İslam coğrafyasında, özellikle Orta Doğu’da yaşanan sıkıntılar, şehirler üzerinden dile getirilecek. Mesela benim okuyacağım şiirin adı Kudüs. Hem bir şehri anlatacağım hem de Kudüs’ü anlatacağım. Orta Doğu’da yaşamış olduğumuz ya da idrak etmiş olduğumuz bu hadiseyi bir şekilde dile getirmiş olacağım. Muhtemelen diğer şair arkadaşlarımız da bu manzaraya dikkat çekecekler” dedi.
Hatay Ülkelerine dönüş hazırlığı yapan Suriyeliler yeni yaşamları için altınlarını bozduruyorlar Hatay’da yaşayan Suriyeliler ülkelerine döndüklerinde yeni bir yaşam kurabilmek için ziynet eşyalarını bozdurmaya başladılar. Güneyler Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güney, ülkelerine dönen Suriyelilerin kuracakları yeni hayatlarında nakit paraya ihtiyaç duyarak ziynet eşyalarını dönüş için satmaya başladıklarını söyledi. Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen Suriyeliler, 61 yıllık Baas rejiminin yıkılmasının ardından ülkelerine dönmeye başladı. Ülkelerine dönen Suriyelilerin en çok ihtiyaç duydukları şeyse yeni yaşamları için gerekli olan nakit para olmuş durumda. Hatay’da yaşayan Suriyeliler, emek vererek biriktirdikleri altınlarını yeni yaşamlarını kurmak için bozdurmaya başladılar. Güneyler Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güney, Suriyelilerin yeni yaşamları için altınlarını bozdurduklarını ifade ederek altının fiyatının bir süre daha yükselmesini öngörmediklerini söyledi. Suriyelilerin nakit ihtiyacını karşılamak için emek vererek ziynet eşyalarını bozduklarını dile getiren Güneyler Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güney, “Savaştan sığınarak Türkiye’ye gelen insanlar, Esad rejiminin devrilmesinin ardından ülkelerine dönmeye başladılar. Ülkemizde yaşayan ve emek vererek birikim yapan Suriyeliler, ülkelerine döndüklerinde hayatlarına devam ettirebilmek ve yeni bir yaşama başlamak için nakit paraya ihtiyaç duyacaklar. İnsanlar nakit para ihtiyaçlarını karşılamak için emek vererek biriktirdikleri altınlarını bozdurmaya başladılar. Bu bozdurulan altınlar tekrar piyasamızda geri dönüşüme geçip yeni modeller şeklinde vitrinlerimizde yerini alıyor. Bu olaylar öncesinde talep daha fazlaydı, üretim yaparken külçe altınları kullanıyorduk. Şimdi durum değişti ve bu sefer Suriyelilerden gelen yoğun altın bozdurmalarından kaynaklı talep azaldı, nakite olan ihtiyaç arttı. İnsanlar altın bozdurarak elde ettikleri paralarla Suriye’de gidip; evlerini, iş yerlerini ve tarlalarını işler hale getirmeye çalışacaklar” dedi. “Altın şuan durağan seviyede ve bir süre daha düşer ardından da tekrar toparlar diye düşünüyoruz” Altında bir süre daha yükseliş beklemediklerini dile getiren sarraf Güney, “Arz talep dengesinde Suriyelilerin yoğun altın bozdurmasından dolayı altının bir süre yükselmesini öngörmüyoruz. Bir süre daha stabil bir şekilde hareket eder. Suriyelilerin Esad’ı devirmesiyle altın gerileme süreci yaşadı. Altın şuan durağan seviyede ve bir süre daha düşer ardından da tekrar toparlar diye düşünüyoruz” ifadelerini kullandı. “Suriye’ye dönen herkesin hasarı var ve insanlar yeniden yaşam kuracak, insanların elinde kağıt para olması gerekiyor” İnsanların dönüş için altınlarını kağıt paraya çevirmeye başladıklarını dile getiren Suriyeli kuyumcu Amir Kindavi, “Esad rejimi düştükten sonra burada yaşayan Suriyeliler ülkelerine dönmeye başladılar. Burada satın aldıkları altınları da kağıt paraya çevirmek için satmaya başladılar. Orada altını kullanması zor. Türkiye içinde güzel bir gelişme olacak. Suriye’ye dönen herkesin hasarı var ve insanlar yeniden yaşam kuracak, insanların elinde kağıt para olması gerekiyor. Daha ilk haftada çok yoğunluk olmadı ama ilerleyen zamanda yoğunluk olacak. Şuan altınlarını dolara dönüştürmek için gelenler oldu” şeklinde konuştu.
Mersin Mersin’deki rüşvet operasyonu zanlıları adliyeye sevk edildi Mersin’de ’zincir’ adı verilen rüşvet operasyonunda gözaltına alınan ve aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu 114 şüpheli, emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edildi. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı koordinasyonunda, İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğünce, Mersin Gümrük İdaresinde görevli memurlar, gümrük müşavirleri ve müşavirlik çalışanlarına yönelik menfaat sağlama şüphesiyle yürütülen ve yaklaşık 10 ay süren projeli soruşturma kapsamında düzenlenen rüşvet operasyonunda gözaltına alınan 114 şüphelinin emniyetteki işlemleri tamamlandı. İşlemleri tamamlanan 34’ü kamu görevlisi toplam 114 şüpheli, bu sabah erken saatlerde sıkı güvenlik önlemleri altında adliyeye sevk edildi. Zanlıların sevki sırasında adliye önünde toplanan yakınlarının alkışla tempo tutması dikkat çekti. Rüşvetin tarifeye bağlandığı iddia edildi İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğü ekiplerince yaklaşık 10 aydır devam eden projeli çalışmada, gümrük müşavirlerinin ve müşavirlik çalışanlarının gümrük görevlilerine her işlem başına rüşvet verdikleri, rüşvet ilişkisinin belli bir tarifeye ve rutine bağlandığı belirlendi. Ayrıca herhangi bir usulsüzlük olmayan işlemlerden sabit bir ücretin alındığı, usulsüzlük olması halinde ise işin mahiyetine göre döviz olarak rüşvet alındığı ortaya çıkartıldı. 10 ay süren hassas ve titiz çalışmaların arından düzenlenen operasyonda, 34’ü kamu görevlisi 114 şüpheli gözaltına alındı. Yüklü miktarda para ve altın ele geçirildi Polisin gözaltına aldığı şüphelilerden bir kısmı dolar olmak üzere 1,5 milyon TL , 42 gram külçe altın, 18 bilezik, 1 altın kemer, 2 altın zincir kolye,1 reşat altını, 64 tam altın, 11 yarım altın, 63 çeyrek altın, 3 ruhsatsız tabanca, 9 adet lüks marka saat ve uyuşturucu hap ele geçirildi.
Konya Konya Ovası’nda ‘fare zararı’ uyarısı Türkiye’nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya Ovası’nda yaklaşık 10 milyon dekar alanda hububat ekimi yapıldı. Uzmanlar, yağışsız geçen kış sezonunda çiftçileri arazilerdeki fare zararına karşı uyararak arazi kontrolüne dikkat çekiyor. Yüzölçümünün yüzde 67’si tarım arazisi olarak kullanılan ve tahıl ambarı olarak bilinen Konya’da yüzde 70’i kıraç, yüzde 30’u sulu alanda tarımsal üretim yapılıyor. Uzmanlar, beklenen yağışların periyodunda olmaması durumunda, çiftçilere fare zararına karşı uyarıda bulundu. “Bu dönemde çiftçilerimizin arazilerinde fare zararı olabilir” Kar yağışının olmamasıyla beraber meydana gelen zararları anlatan Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Konya Şube Başkanı Burak Kırkgöz, “Yüzde 70’i kıraç, yüzde 30’u sulu olan Konya Ovasında hububat alanlarında bu dönemlerde yağışların önemi çok fazla. Şu anda beklediğimiz yağışları alamadık maalesef. Halen daha kar yağışı yeterli miktarda yağmadı. Bu da önümüzdeki yıl hububatların verimlerinde belli bir oranda düşüşe neden olabilir lakin şu anda rekolteyle ilgili herhangi bir tahminde bulunmak için erken. Çünkü 1. ayda ve nisan ayında yağacak yağışlarla rekoltenin de ne kadar çıkacağı o dönemde belirlenecek. Bu dönemde çiftçilerimizin arazilerinde fare zararı olabilir. Özellikle geçtiğimiz yıllarda yaşadığımız fare zararının olup olmadığı ile ilgili kontrollerini yapmaları gerekiyor. Çünkü kar yağışının az olduğu dönemlerde bu tarz zararlıların popülasyonlarında da artmalar meydana geliyor. Bundan sonraki dönemde eğer yağışlar bu şekilde az bir oranla devam ederse hastalık ve böcek zararı da fazla olur diye tahmin ediyoruz. Bununla ilgili de sürekli arazilerini kontrol etmeleri gerekiyor. Bu dönemde çiftçilerimizin yapabilecekleri çok fazla bir şey yok” dedi. “Yağışlar iyi olursa bol bereketli bir sezon geçiririz” Kıraç alanlarda ekim yapan çiftçilerin yağışlarla beraber ürünlerinin çimlenmesinin gerçekleştiğini belirten Başkan Kırkgöz, “Toprağın yüzüne çıktı tohumlar. Yağışların orantısız düştüğü bazı topraklarda tohumların ölme ve zayiata uğrama durumları meydana gelebiliyor. Burada arazilerinin sık sık kontrol etmeleri lazım çiftçilerin. Arazilerde çok fazla açıklık olursa bu dönemlerde o açıklıkları kapatmak için o bölgeleri tekrardan ekmeleri gerekebilir. Toprağın yüzeyi açık olduğundan arpa için bu dönemler biraz riskli. Gece donları çok yüksek olursa üşümeler de meydana gelebilir. Bunun için mutlaka bir ziraat mühendisiyle beraber çiftçilerimizin arazilerini kontrol etmeleri gerekiyor. İnşallah önümüzdeki süreçte kar yağışları iyi olur ve arkasından nisan yağmurlarımız iyi olarak bol bereketli bir sezon geçiririz. Aksi takdirde tabii yüzde 70’i kıraç alan olan Konya bölgesinde iklime bağlı ve yağışlara bağlı olarak eğer yağışlarımız az olursa maalesef rekoltemizde düşüş olur. İnşallah öyle bir senaryoyla karşılaşmayız, yağmurlarımız iyi yağar. Bu yıl alanlarımızda da giriş alanlarında da geçen seneye oranla aynı seviyede seyrediyor. Herhangi bir düşüş olmadı. Hububat ekilişlerimizde herhangi bir sıkıntı yok. Tabii yağış bu konuda bizim Konya bölgesinin rekoltesini belirleyecek unsur olacak” diye konuştu.