GENEL - 25 Nisan 2018 Çarşamba 12:09

Prof. Dr. Zeynep Karahan Uslu: "Türkiye marka yönetimini gerçekleştirmek adına çok önemli adımlar atmış siyasal akla sahip"

A
A
A
Prof. Dr. Zeynep Karahan Uslu: "Türkiye marka yönetimini gerçekleştirmek adına çok önemli adımlar atmış siyasal akla sahip"

“Türkiye’nin Marka Ederi ve Ulusal Markalama Semineri”nde konuşan Çankaya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Başkanı Prof.

“Türkiye’nin Marka Ederi ve Ulusal Markalama Semineri”nde konuşan Çankaya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zeynep Karahan Uslu, “Türkiye’nin bugünkü konumunu değerlendirdiğimizde özellikle 15 Temmuz hain darbe girişimini düşündüğümüzde ulusal marka ederimizi yönetmek her zamankinden çok daha stratejik bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Bu doğrultuda Türkiye özellikle 2000’li yıllardan sonra marka yönetimini ülke bazında gerçekleştirmek adına çok önemli adımlar atmış siyasal akla sahip” dedi.


Çankaya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü’nde “Türkiye’nin Marka Ederi ve Ulusal Markalama Semineri” düzenlendi. Seminerde Türkiye’nin marka değerinin güçlendirilmesine katkı sağlayacak tespit ve çözüm önerileri tartışıldı. Seminer öncesi İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zeynep Karahan Uslu, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü olarak Türkiye’nin çeşitli sosyal meselelerine iletişim-bilim perspektifinden yaklaşılarak düzenlenen bu seminerlerde Türkiye’nin entelektüel katma değerini kamuoyu ile paylaştıklarını aktardı. Bu kapsamda ele alınan ulusal markalama konusunun Türkiye açısından hayati öneme sahip olduğunu dile getiren Uslu, "Bugün ülkelerin her biri aslında birer marka. Marka yönetimi mantığı ile kavranıldığı ölçüde ülkelerin diğer toplumlar nezdindeki konumlanışından politik algısına, turizm değerinden ekonomik artı değer üretme kabiliyetine kadar pek çok alan ülkelerin marka değeri üzerinden etkileniyor. Türkiye’nin bugünkü konumunu değerlendirdiğimizde son birkaç yılda yaşadığımız sosyal ve siyasi travmalar çerçevesinde özellikle 15 Temmuz hain darbe girişimi ve sonrasındaki artçı şokları düşündüğümüzde ulusal marka ederimizi yönetmek şuan itibariyle her zamankinden çok daha stratejik bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Bu doğrultuda Türkiye özellikle 2000’li yıllardan sonra marka yönetimini ülke bazında gerçekleştirmek adına çok önemli adımlar atmış siyasal akla sahip ancak son derece dinamik olan bir konuda algı yönetimi açısından daha iyi yakalamak adına yapılacak çok şey var. Bu kapsamda bugün burada Türkiye’nin en seçkin aklını bir araya getirerek bu konuda katkı sağlayabileceğimizi düşünüyoruz" şeklinde konuştu.


Uslu, dünyanın ilk 20 ekonomisinden biri olma ve bunu itibar yönetimin tüm alanlarında başarma hedefine sahip, 2023 hedefine sahip Türkiye’de ulusal markalama konusunda yapılacak çalışmaların büyük bir öneme sahip olduğunu ifade etti. Seminerde Türkiye’nin marka ederi konusunun hem pazar açısından hem de markalaşma süreci açısından değerlendirileceğini belirten Uslu, 2023 Türkiye’sine gidebilmek için bu alanda yapılması gerekenlerin somut tespitler olarak ortaya konulacağını kaydetti.


Düzenlenen seminere Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü İrfan Önal, Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) Başkanı, Türk Patent Enstitüsü, Marka Konseyi Başkanı Güven Borça, Reklamcılar Vakfı Başkanı Lize Karaboğa, Ekonomi Bakanlığı Strateji Geliştirme Daire Başkanı Fatih Sarıkaya, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Bölge Başkanı Engin Şahin ile ulusal markalama alanında çalışan çok sayıda akademisyen ve uzman katıldı. Seminer, Uslu’nun açılış konuşmasının ardından basına kapalı olarak devam etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Balıkesir Altıeylül Belediyesi ve Belediye-İş Sendikası arasında ilk görüşme gerçekleşti Altıeylül Belediyesi’nde yeni dönemin toplu sözleşme görüşmeleri de başladı. Belediye-İş Sendikası Toplu İş Sözleşme Genel Sekreteri Güney Demirdaş ve sendikanın Balıkesir Şube Başkanı Yüksel Özden Belediye Başkanı Hakan Şehirli ile ilk görüşmesini yaptı. Sendika uzmanlarının da yer aldığı toplu sözleşme görüşmelerinin ilkinde Altıeylül Belediyesi ve Altaş çalışanlarının haklarının ve ücretlerinin belirlenmesi için hazırlanan iş sözleşmesi taslağı belediye yönetimine sunuldu. Belediye-İş Sendikası Balıkesir Şube Başkanı Yüksel Özden, “Bu süreç, emekçilerin haklarını gözeten ve onların taleplerini dikkate alan bir anlaşma sağlamak adına önemli bir adım” dedi. Altıeylül Belediye Başkanı Hakan Şehirli de, “ emekçilerin haklarını koruma noktasında kararlıyız” mesajı verdi. Sendika Başkanı Yüksel Özden: "Emekçinin yanındayız" Belediye-İş Sendikası Şube Başkanı Yüksel Özden, görüşmelerin başlatılmasıyla ilgili olarak, “Geçtiğimiz hafta, sendikalarımızın seçilen temsilcileri ve toplu iş sözleşmesi komisyonu ve Altaş Yönetim Kurulu Başkanı Tufan Kaplan ile birlikte Altıeylül Belediye Başkanımız Hakan Şehirli’yi ziyaret ettik. Hazırladığımız iş sözleşmesi taslağını kendisine sunduk ve görüşmelerimize başladık. Bu süreç, emekçilerin haklarını gözeten ve onların taleplerini dikkate alan bir anlaşma sağlamak adına önemli bir adım” diye konuştu. Başkan Şehirli: "Emekçilerin haklarını koruma noktasında kararlıyız" Başkan Şehirli de sözleşme kapsamında çalışanların haklarına önem verdiklerini belirterek, emekçilerin haklarını koruyacak bir sözleşmeyi hayata geçireceklerini ifade etti. “Göreve geldiğimiz günden bu yana çalışanlarımızın ekmeğini ve aşını büyütmek, haklarını daha iyi korumak için çaba gösterdik,” diyen Başkan Şehirli, geçtiğimiz dönemde şirket personelinin promosyon sorununu da çözerek, çalışanlara en iyi rakamı sağladıklarını söyledi. Başkan Şehirli, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Bugün olduğu gibi, dün de çalışma arkadaşlarımın haklarını korumak ve onları mutlu etmek için masaya oturduk. Ben de yıllardır sendikacılık yapan biri olarak, işçinin ve emekçinin hakkını her zaman gözeterek hareket ettim. Şimdi ise, Altıeylül ve Altaş’ta çalışan 185 bin komşumuza hizmet eden personelimizin haklarını koruyarak, onları mutlu etmek için elimizden geleni yapacağız" dedi. Görüşmelerin devamında sözleşme taslağının detayları netleşerek, çalışanların haklarının güvence altına alınması hedefleniyor.
Ankara Adalet Bakanı Tunç: "Şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz" Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Kadına karşı şiddeti meşru göstermeye çalışan hiçbir bahaneyi kabul etmiyor, bu tür temelsiz savunmaları reddediyoruz. Bundan sonra da şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz" dedi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ankara’da Dikmen Hakimevi’nde düzenlenen "Kadınların Adalete Erişiminin Güçlendirilmesi Paneli"ne katıldı. Panelde konuşan Bakan Tunç, kadına karşı şiddette hiçbir bahanenin meşru olarak kabul edilemeyeceğini ve kadına karşı şiddetle mücadele edeceklerini ifade ederek, "Bugün gerçekleştireceğimiz panelde ’Ulusal ve Uluslararası Hukukta Kadının İnsan Hakları’, ’Ceza Hukukunda Kadına Yönelik Şiddet Eylemleri’, ’6284 Sayılı Kanun’un Uygulanmasıyla İlgili Sorunların Ele Alınması’ bunlar oturumlarda dile getirilecek fikir ve öneriler. Özellikle önümüzde Yargı Reformu Strateji Belgesi var. Orada da yine kadınlarla ilgili, kadına şiddetin önlenmesi ile ilgili önemli hedefler, faaliyetler olacak. Hem onlara ışık tutacak hem de önümüzdeki mevzuatın geliştirilmesi ve uygulamaya yönelik çok önemli fikirlerin burada ortaya döküleceğine yürekten inanıyoruz" diye konuştu. "Şiddetin hiçbir türünü kabul etmediğimiz gibi, özellikle kadına yönelik olanını tartışmasız biçimde reddediyoruz" Şiddetin her türlü çeşidinin karşısında olduklarını vurgulayan Bakan Tunç, "İnsan onuru, her bireyin doğuştan sahip olduğu haklardan biridir ve tüm insan haklarının temeli olarak kabul edilir. Bizim inancımızda insan eşrefi mahlukattır, yani yaratılmışların en şereflisidir. Bizim için insan onurundan öte bir değer, insan onurundan üstün bir kimlik yoktur. İnsan, sadece insan olduğu için yücedir ve bu yüceliği gölgeleyen her türlü ayrımcılık, bizim ne dini anlayışımızda ne de kültürümüzde vardır. Kadın hakları, insan onurunun korunması açısından son derece önemlidir. Kadına yönelik şiddet ise, bu insanlık onuruna yöneltilmiş en karanlık, en çirkin, en aşağılık saldırıdır. Şiddetin hiçbir türünü kabul etmediğimiz gibi, özellikle kadına yönelik olanını tartışmasız biçimde reddediyoruz. Kadına yönelik şiddeti insanlık ailesinin tamamına yöneltilmiş bir ihanet olarak görüyoruz. Çünkü kadına şiddet, yalnızca bir kadını değil; bir aileyi, bir toplumu, nesilleri yaralayan, kökleri derine inen bir kötülüğün yansımasıdır" ifadelerini kullandı. "Şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz" Şiddette hiçbir bahanenin kabul edilebilir olmadığını belirten Bakan Tunç, "Annelere yöneltilen bir el, evlatların geleceğini çalmakta; bir eşin susturulan sesi, toplumun vicdanında kapanmaz yaralar açmaktadır. Bu yüzden kadınların haysiyetine dokunan her türlü şiddet karşısında dimdik durmak, hem kişisel hem kurumsal sorumluluğumuzdur. Bu bakımdan kadına karşı şiddeti meşru göstermeye çalışan hiçbir bahaneyi kabul etmiyor, bu tür temelsiz savunmaları reddediyoruz. Bundan sonra da şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz" ifadelerine yer verdi. Bakanlık olarak kadınların adalet ve yargı hizmetlerine katılmasını çok önemsediklerine dikkati çeken Bakan Tunç, şöyle devam etti: "Bu kapsamda 2002 yılında kadın hâkim ve savcı sayısı bin 847 iken, bugün bu sayı yüzde 406 oranında artarak 9 bin 355’e yükseldi. Yani kadın hakim ve savcı sayımız şu andaki toplam hakim ve savcı sayımızın neredeyse yüzde 40’ına ulaşmış durumda. Hatta şu an hakim, savcı yardımcısı olarak sınavı kazananlara baktığımız zaman yüzde 60’ı kadınlardan oluşuyor. Dolayısıyla yargıya kadın elinin değmesi, özellikle onların vicdanlı verecekleri kararlar ve güvenilir adalet sisteminin tesisi konusunda adalete güvenin yükseğe taşınması konusunda onlara güveniyoruz. Sadece hakim ve savcılarımız değil, personelimizin yüzde 50’den fazlası kadınlardan oluşuyor. Adalet teşkilatımızda görev alan 95 bin 870 personelden 46 bin 21’i kadın personelden oluşuyor" dedi.
Burdur Kaza sonrası beyin ölümü gerçekleşen 19 yaşındaki Fatma’nın organları 4 hastaya umut oldu Burdur’un Gölhisar ilçesinde 12 Kasım’da geçirdiği trafik kazasında ağır yaralanan ve 8 gün sonra beyin ölümü gerçekleşen 19 yaşında Fatma Sude Uran’ın organları Konya ve Antalya’daki dört hastaya umut oldu. Burdur’un Gölhisar ilçesinde 12 Kasım’da saat 03.00 sıralarında Burdur’un Gölhisar ilçesi Yamadı köyü Gölhisar-Çavdır kara yolunda meydana gelen kazada, Mustafa K. (21) idaresindeki 07 DB 099 plakalı hafif ticari araç, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yoldan çıkarak takla atmış, kazada araç sürücüsü Mustafa K. ve araçta yolcu olarak bulunan İrem M. (18) yaralanırken Hasret Akbaş (21) olay yerinde hayatını kaybetmiş, Fatma Sude Uran ağır yaralı olarak Burdur Devlet Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Yoğun bakımda tedavisi süren Fatma Sude Uran’ın beyin ölümü gerçekleşti. Burdur Devlet Hastanesi Organ Nakil Birimi tarafından aile ile yapılan görüşme sonrasında Fatma Sude Uran’ın organları bağışlandı. Yapılan tetkikler sonrasında genç kızın kalbi, karaciğeri ve 2 böbreğinin alınması kararlaştırıldı. Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Doku ve Organ Nakil Merkezi ve Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doku ve Organ Merkezi’nden özel ekipler nakil için Burdur’a geldi. Burdur Devlet Hastanesi’nde sabah saatlerinde başlayan ve başarılı bir şekilde gerçekleşen ameliyat sonrasında alınan kalp, Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde nakil bekleyen hastaya, karaciğer Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde organ bekleyen bir hastaya, sağ böbrek Antalya Medical Park Hastanesi’nde organ bekleyen bir hastaya, sol böbrek ise Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’nde organ bekleyen bir hastaya nakledilmek üzere gönderildi. Operasyon sonunda konuşan Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Organ Nakil Biriminde görevli Genel Cerrahi Opr. Dr. Sami Kolsuz, “Hastamızdan alınan karaciğer Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gidiyor, böbreğin biri Konya Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’nde bir hastamıza nakledilecek diğer böbrek Antalya Medikal Park Hastanesi’ndeki hastaya gidecek. Bizden bir süre önce çıkarılan kalp ise Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne doğru yola çıktı. Allah ailesine sabır versin. Kızımızın da mekanı cennet olsun” dedi. Burdur Belediyesi Başkanı Ali Orkun Ercengiz de acılı aileye başsağlığı diledi. "Kızımın organları inşallah birilerine umut olur" Organları 4 hastaya umut olan Fatma Sude Uran’ın babası Muhammet Uran ise, "İnşallah kızımızın organları birilerine faydalı olur. Allah mekanını cennet eylesin. Hocamız organ bağışı yapmak ister misiniz diye sordu. Biz de yapalım dedik. Antalya’dan bir ekibin geleceğini ve gerekli işlemleri onların yapacağını söyledi. Kalp, karaciğer ve böbreğin biri Antalya’ya diğer böbrek ise Konya’ya gitti. İnşallah birilerine umut olur, faydalı olur. İnşallah kızım birilerine örnek olur. Bizden sonraki vatandaşlarımız da organları böyle bağışlarsa daha faydalı olur” şeklinde konuştu. "Burdur organ bağışında bilinçlenmeye başladı" Organ bağışının önemi hakkında da konuşan Burdur Devlet Hastanesi Başhekimi Murat Yüksel, "Burdur Devlet Hastanesi yeni binasında geçtikten sonra bu son bir ay içindeki ikinci organ bağışını vermiş bulunuyoruz şu an. Ailemize öncelikle başsağlığı diliyoruz. Burdur bu konuda daha da bilinçlenmeye başladı. O yüzden ben tüm halkımızı bağış konusunda duyarlı olmaya ve organlarını bağışlamasını talep ediyoruz. Şu an vefat eden kızımızın organları dört hastaya umut oldu. Olaya tek taraflı değil diğer taraftan da bakmak lazım. O kişilerin vücudunda bu organlar can bulacak, insanlara hayat olacak" dedi. "Organ bağışlarına çok ihtiyacımız var" Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Organ Nakil Birimi sorumlusu Doç. Dr. Kemal Eyvaz ameliyat sonrası yaptığı açıklamada, "Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden geliyoruz. Organ nakli birimi genel cerrahi ekibi olarak bir çağrı üzerine geldik. Bir hastamız vefat etmişti ve karaciğer, böbrek ve kalp ile alakalı kalp ekibi de gelmiş oldu. Hastamıza Allah’tan rağmen yakınlarına da başsağlığı dilemekle birlikte birçok hastamıza da şifa olduğu için bu anlamda da biz de buna vesile olduğumuz için bunun üzerimizde tebessümü de var. Organ nakli konusunda kadavra sayıları da çok az olduğu için bu bağışlara gerçekten çok fazla ihtiyacımız var özellikle şu dönemlerde. Biz bağışçı aileye bu anlamda çok teşekkür ediyoruz. Şimdi nakil yapmak üzere de Antalya’ya gideceğiz. Nakil yapılacak kişi bakanlığın gönderdiği belli kriterlerle listede uygun ve en aciliyeti olan hastaya takılıyor. Özellikle karaciğer için bunu söyleyebiliyorum" ifadesinde bulundu.