POLİTİKA - 08 Aralık 2023 Cuma 13:52

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Doğu Akdeniz’de kapsayıcı, adil bir paylaşım mümkündür”

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Doğu Akdeniz’de kapsayıcı, adil bir paylaşım mümkündür”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kimsenin hakkında hukukunda gözümüz olmadığı gibi, haklarımızı çiğnetmeme irademiz sağlamdır. Kaldı ki Doğu Akdeniz’de kapsayıcı, adil paylaşım mümkündür" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı. Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in daveti çerçevesinde Atina’ya yaptığı resmi ziyareti başarıyla tamamladıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ülke arasında 65 yıllık aranın ardından devlet başkanı düzeyinde ilk resmi ziyaretin 2017 yılında yine kendileri tarafından gerçekleştirildiğini hatırlattı.

Bu defa Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi vesilesiyle tekrar Atina’da bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Başbakanlığım döneminde kurduğumuz Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin son toplantısını 2016 yılında yapmıştık. Bugünkü ziyaretimizde 7 yıllık bir fasılanın ardından konseyimizin 5. toplantısını icra ettik. Toplantımız sırasında eğitimden tarıma, turizmden ticarete çeşitli alanlarda anlaşma metinleri imza altına alındı. İlk olarak Cumhurbaşkanı Sayın Katerina Sakelaropulu ile bir görüşme gerçekleştirdik. Sonrasında Başbakan Sayın Kiriakos Miçotakis ile bir araya geldik. Bakanlarımızın katılımıyla düzenlenen Konseyimizin 5. toplantısına birlikte başkanlık ettik. Ziyaretimiz çerçevesinde yaptığımız görüşmelerimizde ikili ilişkilerimizin tüm boyutlarını gözden geçirdik. Olumlu gündem temelinde iş birliğimizi daha da geliştirmek adına atılabilecek adımları değerlendirdik” diye konuştu.

Bölgesel ve küresel gelişmelerin de gündemlerinde yer aldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmelerde Gazze başta olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarında yaşanmakta olan zulmü gündeme getirdiklerini söyledi. Erdoğan, ”İşlenmekte olan katliamlar karşısında uluslararası toplumun sessiz kalmaması gerektiği yönündeki kanaatimizi paylaştık. Kalıcı ateşkesin tesisi ve insani yardımların kesintisiz şekilde akışının tamiri noktasında yapılabilecekleri ele aldık.

Değerli arkadaşlar, Başbakan Miçotakis ile dostane ilişkiler ve iyi komşuluk hakkında Atina Bildirgesi’ni imzaladım. Böylece ikili ilişkilerimizi geliştirme irademizi en üst düzeyde karşılıklı teyit etmiş olduk. İki ülke, üçüncü tarafların müdahalesine ihtiyaç duymadan sorunlarını suhuletle çözebilecek birikime, tecrübeye ve iradeye fazlasıyla sahiptir. Bunu teminen üst düzey diyaloğumuzun devamının büyük önem taşıdığı kanaatindeyim” diye konuştu.

Miçotakis’i müteakip konsey toplantısı için Ankara’ya davet ettiğini dile getiren Erdoğan, ”Ziyaretim sırasında Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu üyelerini de kabul ettim. Soydaşlarımızla hasbihal ederek sorunlarını dinledim. Uluslararası anlaşmalardan kaynaklı azınlık haklarından tam manasıyla yararlanmaları konusundaki desteğimizi kendilerine bir kez daha ifade ettim. Gayet olumlu bir atmosferde geçen ziyaretimin Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde yeni bir sayfa açacağına inanıyorum. Görüşmelerimizin ve aldığımız kararların işbirliğimizin geleceği açısından hayırlara vesile olmasını diliyorum” açıklamasını yaptı.

"Doğu Akdeniz’deki gerginlikler en çok bölgenin önemli ülkeleri olan Türkiye ve Yunanistan’ı olumsuz etkiler"

Doğu Akdeniz’de yaşanan enerji uyuşmazlıkları ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bu iş birliğini sadece enerji alanında değil nükleer enerji dahil tüm alanlarda geliştirmenin, genişletmenin gayreti içindeyiz. Mesela bizim Sinop’ta inşa edilecek nükleer santralimizin enerjisinden Yunanistan’a da imkan tanıyabiliriz. Biliyorsunuz biz Ataşehir’de bir enerji habı yapalım dedik. Oradaki kulelerden bir tanesini sadece bu enerji dağıtım imkanlarını seferber ettiğimiz bir hale getirelim istiyoruz. Biliyorsunuz Trakya’da Rusya’dan gelecek doğal gaz ile oradan Balkanlar’a ve Avrupa’ya gaz temininde bir merkez olma kararımız mevcut. Bu konuda da Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin ile mutabık kaldık.

Doğu Akdeniz’deki gerginlikler en çok bölgenin önemli ülkeleri olan Türkiye ve Yunanistan’ı olumsuz etkiler. Bu nedenle biz buradan ne gibi imkanlar elde ederiz, ülkelerimizin yararına ne gibi olanaklar oluştururuz bunun hesabı, gayreti içerisinde olmamız lazım. Bu konuya Sayın Miçotakis’in olumlu yaklaştığını söyleyebilirim. Temennimiz odur ki; biz bardağın dolu tarafıyla ilgilenelim, boş tarafıyla ilgilenmeyelim. Bölgemizin doğal zenginliklerinin hakça paylaşımı noktasındaki tutumumuz başından beri aynı. Kimsenin hakkında hukukunda gözümüz olmadığı gibi, haklarımızı da kimseye çiğnetmeme irademiz sağlamdır. Kaldı ki Doğu Akdeniz’de kapsayıcı, adil bir paylaşım mümkündür. Yeter ki bunu sağlayacak zemini inşa edip, doğru yol haritaları oluşturalım ve provokasyonlara fırsat vermeyelim. Düzenlenmesini önerdiğimiz bu konferans işte o zeminin oluşturulması için doğru bir yaklaşım olacaktır” dedi.

Erdoğan, Türkiye’nin savunma harcamalarının Yunanistan ile mukayese edilemeyecek düzeyde olduğuna dikkat çekerek, ”Şunu göğsümü gere gere söyleyebilirim ki, biz şu anda 85-86 milyon nüfusuyla, 780 bin kilometrekare yüzölçümüne sahip bir ülke olarak savunma harcamalarımıza Yunanistan’la mukayese edilmeyecek düzeyde dikkat ediyoruz. Yunanistan, bu alanda bizden çok çok farklı harcamalar yapıyor. Bu savunma harcamalarında Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere bazı ülkelerin ciddi destekleri var. Bu rakamlar bize daha önce hep gelmiştir, takip etmişizdir. Mesela Ege Denizi üzerinde Türkiye ve Yunanistan’ın it dalaşları konusunda ’Biz artık bu sayfayı kapatalım, bitirelim bu işi’ dedik. Bunları Sayın Miçotakis’e de, ondan önce görev yapan başbakanlara da hep söyledik. Biz dostluğa ağırlık verelim istiyoruz. Dost kazanmanın gayreti içerisindeyiz.

Yunanistan’ın savunma sanayiinde bizim gibi üretimi söz konusu değil. Biz bu alanda artık ihtiyacımızı büyük oranda karşılayan düzeyde üretim yapar hale geldik. Bu nedenle Türkiye’nin silah alımlarına yönelik harcamaları, Yunanistan’la mukayese edilmeyecek düzeyde düşüktür. Kendi savunma sanayii harcamalarını üreten ve maliyetleri de çok çok düşürmüş bir ülke konumundayız. Şimdilik bir F-16 üretmiyoruz ama onların da tamirini ve bakımını yapar durumdayız. Baykar’ın ürettiği insansız hava araçları, İHA, SİHA, Akıncı TİHA, şimdi de malum onların da bir üst segmenti Kızılelma bir yanda duruyor. Diğer yanda TUSAŞ’ın ürettiği ANKA’lar bulunuyor. Milli muharip uçağımız KAAN ile çok farklı bir adım daha atacağız. Bunlar Türkiye’nin savunma sanayiindeki maliyetlerini düşürdü. Yunanistan’ın böyle bir imkanı yok. Onlar sadece dış destekle yürüyorlar ve dışarıdan aldıkları bu destekler de yeni bir maliyet muhasebesi yapma imkanını onlara veriyor” açıklamasını yaptı.

"Miçotakis’e ’Sizi Filistin’in yanında görmek isterdik’ dedim"

Miçotakis ile Filistin konusundaki diyaloğunu paylaşan Erdoğan, ”Ben, bugün Miçotakis’e ’Sizi Filistin’in yanında görmek isterdik’ dedim. ’Keşke çekimser olanların arasında kalmasaydınız. Siz de bu 121 ülkenin yanında yer alsaydınız’ dedim. Bizim görevimiz doğruyu hatırlatmak. Bir su damlasının mermeri delebilmesi için aynı noktaya defalarca düşmesi gerekir. Tıpkı o su damlaları gibi nihai hedefe bu hususları bir kez hatırlatmakla ulaşmak mümkün olmuyor. Şimdi biz de aynı noktaya ikazlarımızı, uyarılarımızı yapacağız ki inşallah neticeyi alalım. Ben birçok ülkenin Gazze’deki insanlık suçlarının karşısında konumlanmaya devam edeceği düşüncesindeyim.

Bunu bazı ülkelerde meydanlardan yükselen seslerin sağlamaya başladığını görüyoruz. Bazı ülkeler de gerek uluslararası hukukun korunmasına yönelik inançları, gerek insan hakları konusundaki hassasiyetleri, gerekse nükleer tehditlerin azaltılmasına dair düşünceleri nedeniyle gecikmeli de olsa tarihin doğru tarafında durmaya öyle ya da böyle mecbur kalacaklardır. Bu nedenle her defasında Filistin’in kazanacağına inancımız tamdır. Filistin’in kazanması demek dünya barışının kazanması, insan haklarına bağlılığın yeniden tesisi demektir. İşlevsiz bir küresel sistem istemiyorsak, delik deşik bir uluslararası hukuk istemiyorsak Filistin’in kazanmasına destek olmalıyız. Yoksa güçlünün ve zalimin hukuku egemen olur ki, bu tüm dünya için bir felaket demektir” dedi.

"Guterres küresel sistemin alarm düğmesine basmıştır"

BM Genel Sekreteri Guterres’in BM Güvenlik Konseyi’ne yazdığı mektupla ilgili değerlendirmede bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres bir genel sekreter olarak şu ana kadar faydalı olamadığını ifade ediyor. Daha yeni 99. maddeyi ancak işletebildi. Bakalım netice alabilecek mi? Guterres küresel sistemin alarm düğmesine basmıştır. Dünya barışını korumak için kurulmuş bir yapıyı oluşturan unsurlara ’görevinizi unutmayın’ demektedir. Umarım bu çağrıya BM Güvenlik Konseyi kulak verir. Artık küçük çıkar hesaplarını, ’bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ zihniyetini bir kenara bırakma ve gezegenimizde barışın korunması için adım atma zamanıdır. İspanya Başbakanı Sanchez, Batı ülkeleri içerisinde gerçekten en yiğidi çıktı. Bütün olumsuzluklara rağmen, Sanchez ileri giderek Filistin’in Avrupa Birliği ülkeleri tarafından tanınması noktasında kararlılığını ortaya koydu. İspanya, Sanchez ile ’Filistin’in Avrupa Birliği tarafından tanınması için teklifimi yapacağım’ diyecek kadar yiğit çıktı. Onun için ben kendisini alkışlıyorum” diye konuştu.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ABD ziyaretini de değerlendiren Erdoğan, ”Biz İstanbul’a dönerken Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan da Washington’a hareket etti ve yedili grup olarak Amerika’daki temaslarını sürdürecekler. Bu temaslarda ne gibi bir netice aldıklarını görüşmelerden sonra bana bildirecek. Temennimiz odur ki, Amerika Birleşik Devletleri’nin Gazze’deki yaşananlarla ilgili İsrail lehine tavrının sona ermesi noktasında bu yedili grup bir netice alsın. Aldıkları bu neticeyle de İsrail’e barış için baskı yapabilsinler. ABD Başkanı Biden ile görüşme gündemimizde değil. Gazze konusundaki tavırları hepinizin malumu. Bizi ararsa konuşmamız gereken konular neyse onları da biz kendisiyle görüşüp konuşuruz. Ama yedili temas grubu ABD’den sonra Kanada’ya geçecek. Kanada, Türkiye olarak kendilerinden almayı talep ettiğimiz İHA-SİHA kameraları meselesinde tutturmuş ’İsveç’te İsveç.’ ABD de aynı şeyi söylüyor. Senin kongren varsa, benim de parlamentom var. Sen kongreden geçirdikten sonra F-16 meselesinde adım atacağım diyorsun, benim de parlamentom var. Parlamentomdan geçmeden benim de böyle bir adımı atmam mümkün değil. Eğer biz NATO’da iki müttefik ülkeysek o zaman dayanışma halinde eş zamanlı sen üzerine düşeni yap, Meclisimiz de gereken kararı alır. Olay bu” ifadelerini kullandı.

"izin demenizle biz Hamas’a ‘terör örgütü’ demeyiz"

Gazze konusunda uluslararası toplumun kendisini etkilemediğini ifade eden Erdoğan, ”Ben uluslararası toplumun ne diyeceğine bakmıyorum. Ben bir kul olarak üzerimize düşen görev nedir buna bakıyorum. Hani şair diyor ya ’Ağlarım, ağlatamam, hissederim, söyleyemem, dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım.’ Bunlar Hamas’a ‘terör örgütü’ diyorlar. Hamas Filistin’in bir gerçeğidir, terör örgütü değildir. Hamas bir siyasi harekettir ve siyasi parti olarak girdiği seçimlerden galip çıkmış olan bir harekettir. Ama bize bunu zorla dayatıyorlar ki ‘illa terör örgütü’ deyin. Hayır, sizin demenizle biz Hamas’a ‘terör örgütü’ demeyiz. Seçim kazanmış olan bir siyasi hareket var önümüzde.

Siz kalkıyorsunuz Gazze’yi açlıkla terbiye etmeye yöneliyorsunuz. Siz kalkıp Gazze’yi tamamıyla yerle yeksan edip bu şekilde terbiye etmek istiyorsunuz. İlaç vermiyorsunuz, susuz bırakıyorsunuz, elektrik vermiyorsunuz, bu şekilde bir terbiyeyle Hamas’ı ademe mahkum etmek istiyorsunuz. Biz buna katılamayız. Şu anda İsrail tam bir devlet terörü estiriyor. Nerede Batı, nerede Amerika? Ortada bütün bu gerçekler varken, 17 bine yakın insan, çocuk, kadın, yaşlı öldürülmüşken biz bunları nasıl tasvip edelim? Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Antony Blinken’la bunları konuştu. Konuştu ama Batı hala sessiz. İşte bunlar bizim canımızı yakıyor, ciğerimizi yakıyor. ’Yaralıları, çocukları verin bize, kanser hastaları var, bunları verin’ diyoruz. Şu ana kadar 114 hasta, 86 refakatçi olmak üzere toplam 200 kişiyi alabildik. Bunların hiç olmazsa tedavilerini falan yaptıralım, bu adımı atalım. Ne yazık ki insanlık diye bir şey kalmamış. Sahra hastaneleri kurulacak diyorlar. Kurulsa ne olur kurulmasa ne olur. Ondan bir netice çıkmaz. Ama biz burada insani, vicdani olarak ne yaparız diyerek süratle sahra hastanelerini gönderdik. Mısır’dan Refah Sınır Kapısı’ndan Ankara’ya veya İstanbul’a bu kanser hastalarının veya cerrahi müdahale yapılması gereken hastaların gelmesi zaman almaz. Mısır‘daki El Ariş Havalimanı’ndan hemen uçağa alıp bir saatte, bir buçuk saatte getiririz. Ondan sonra da tedavilerini yaparız. Biz şu anda ülkemizdeki hasta ve yaralıların tedavileriyle ilgili her türlü adımı attık, atıyoruz” dedi.

"Gazze kasabı Netanyahu ve onunla birlikte hareket eden İsrailli ve İsrail dışı bütün siyasetçilerin de yargılanması gerekir"

Erdoğan, Netanyahu’ya yükselen tepkilerle ilgili de konuştu. Erdoğan, ”Netanyahu giderse orada barış egemen olur vurgusu önemli. Ancak şu an itibarıyla bir gerçek var ki, Netanyahu bu soykırımı siyasi ömrünü uzatmak, yargılanmaktan kaçmak için de yapıyor. Biliyorsunuz, Netanyahu bir yargı süreci içindeydi, hatta hakkında mahkumiyet kararlarının verileceği konuşuluyordu. Böyle bir süreçte İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısı patlak verdi. Şimdi de ’bu saldırıları ne kadar uzatırsa yargılanma olayından da o denli kendimi kurtarabilirim’ düşüncesi içinde bu süreci uzatıyor. Netanyahu daha önce de söylediğim gibi gerçekten bir Gazze katilidir, kasabıdır ne derseniz deyin. Bu sıfatların hepsi ona yakışır. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde nasıl Miloseviç yargılandıysa, aynı şekilde Gazze kasabı Netanyahu ve onunla birlikte hareket eden İsrailli ve İsrail dışı bütün siyasetçilerin de yargılanması gerekir. Biz bunun 3 bin kadar avukat ile takibini yapıyoruz. Türkiye dışından birçok ülkeden bu işi takip eden avukatlar, hatta savcılar var. Biz de takibini sürdüreceğiz. Derdimiz bu soykırımın bir an önce sonlandırılması ve suçluların cezalandırılmasıdır. Netanyahu ve suç ortaklarının tüm soykırımcılara ibret olacak bir ceza almaları lazımdır. Kimsenin aklına bir daha sivil öldürmek, hastane bombalamak, pazar yeri vurmak gelmemesi için bu yargılama çok önemli. Çünkü hesabı sorulmayan katliamlar, soykırımlar tekrarlanır” diye konuştu.

"Fransa şunu bilmeli ki Ermenistan’a iyilik yapmıyor"

Ermenistan’a Fransa tarafından 50 zırhlı personel taşıyıcının gönderilmesi kararıyla ilgili soru üzerine Erdoğan, ”Fransa’nın bu yaptığı iş, sadece tahriktir. Fransa şunu bilmeli ki Ermenistan’a iyilik yapmıyor, tam aksine kötülük yapıyor. Daha önce Fransa olarak Ermenistan’a birçok destekler verdiler. Hangi neticeyi aldılar, hiç. Fransa, Minsk Üçlüsü ekibinin içinde. İş bitti, netice alamadı. Durum böyleyken tekrar Ermenistan’ı tahrik ediyor. Zırhlı taşıyıcıları göndersen ne yazar? Buradan netice alamazsın. Çünkü artık burada kendi topraklarında işgali sona erdirmiş olan bir Azerbaycan var. Karabağ’ın neticesi ortada. Şimdi bu askeri araçları göndereceksin, ne alacaksın? Daha önce Ermenistan’a gönderilen tanklar, toplar, tüfekler Azerbaycan’ın eline geçti. Hiçbir netice alacaklarından değil, sadece Ermenistan’ı kandırıyorlar. Ermenistan yönetimi yakın geçmişte yaşadıklarından ders almalı ve bu provokasyonlara gelmemelidir. Yakalanan barış fırsatını değerlendirmesi ve Ermenistan’ı yanlış yönlendiren ülkelerin tuzağına düşmemesi Ermenistan’ın çıkarına olur. Azerbaycan ile kurulacak barış temelli ilişkiler Ermenistan için en iyi seçenektir. Ellerine silah tutuşturanlar dar zamanda Ermenistan’ı yalnız bırakacaklardır” şeklinde konuştu.

"15 Aralık sonrası peyderpey aday açıklamalarımızı yaparız”

Yerele seçimleri değerlendiren Erdoğan şunları söyledi:

"2019 yerel seçiminde biz Cumhur İttifakı başlığıyla bir adım atmadık. Ancak bu seçimde durum çok daha farklı. Şu an itibarıyla Milliyetçi Hareket Partisi’nden ve partimden arkadaşlarımız müşterek çalışmalarını sürdürüyorlar. Hangi büyükşehirde, hangi illerde, hangi ilçelerde nasıl hareket edeceğiz, meclis üyeliklerinde nasıl hareket edeceğiz, bütün bu konuların hepsini arkadaşlarımız görüşüyorlar. Öyle zannediyorum ki bu hafta içinde belli bir neticeye varacaklar. Ondan sonra bizim konseyimize getirecekler. Biz de bu yapılan çalışmayı gözden geçirerek süratle adım atıp, 2024’e dair Devlet Bahçeli ile bir araya gelip, kararımızı vereceğiz ve yola çıkacağız. 15 Aralık sonrası peyderpey aday açıklamalarımızı yaparız.”

Hülya Keklik

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İstanbul Arel Üniversitesi’nden küresel muhasebe kurumuyla iş birliği İstanbul Arel Üniversitesi, ACCA Danışmanlık AŞ ile muhasebe, finans ve denetim alanında iş birliği sözleşmesi imzaladı. İş birliği sözleşmesi kapsamında öğrencilerin nezdinde farkındalığın artması, finansal okuryazarlığının arttırılması, muhasebe, denetim, mali müşavirlik ve finansa yönelik bilgi ve ilgilerinin geliştirilmesi adına taraflarca müfredat, proje, organizasyon, tanıtım çalışmaları yapılabilecek. Ayrıca ACCA sertifikasyon sürecinde akredite olan müfredattaki bazı derslerden İstanbul Arel Üniversitesi öğrencileri muaf sayılacaklar. Küreseldeki ACCA sertifikasyon süreçlerindeki ders ve sınav aşamalarından muafiyet ile öğrenciler süreçteki bazı aşamaları daha hızlı geçmiş olacaklar. İstanbul Arel Üniversitesi Muhasebe ve Finans Bölümü öğrencileri CESIM İş Oyunları, Luca Muhasebe Programı, ve Trademaster Kampüs projesi ile muhasebe paket programlarını, şirket yönetimini ve finansallarını, portföy yönetimini ve yatırım uygulamalarını simülasyon ortamında deneyimleyebiliyor, piyasaları ve ekonomiye dair haberleri canlı takip edebiliyorlar. İş dünyası ile iş birliği kapsamında markalı ders olarak bağımsız denetim şirketi ortaklığında sektör profesyonellerinden dersler alıyorlar. Ayrıca Sermaye Piyasası Lisanslama, Sicil ve Eğitim Kuruluşu işbirliği sözleşmesi kapsamında, İstanbul Arel Üniversitesi öğrencileri SPL lisanslama sınavlarına giriş ücretinde indirim avantajı imkânına sahipler. Muhasebe ve Finans Bölümü Başkanı Dr. Yasemin Acar Uğurlu "Öğrencilerimizin muhasebe, finans ve denetim alanında gelişimi adına sanayi ve iş dünyası ile iş birliklerini arttırmak için sürekli çalışıyoruz" dedi. Muhasebe ve Finans Bölümü Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Cüneyt Dirican ise "Finans merkezinin kalifiye işgücünü ve entelektüel sermayesini yapay zekâ ile rekabet edebilecek müfredatla geliştirmek öncelikli amacımız" dedi. 120 yılı aşkın süredir muhasebe, finans ve denetim alanlarında profesyoneller yetiştiren ve 750 binden fazla öğrenci ve üyesi bulunan ACCA’nın Türkiye Ülke Müdürü Seval Sir, "1904 yılından beri dünyanın en büyük muhasebe topluluğu olan ACCA’nın küresel birikimini Türk Akademisi ile entegre etmek amacı ile çalışmalarını sürdürdüklerini" ifade etti. İstanbul Arel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Muhasebe ve Finans Bölümü girişimi ile yapılan iş birliği sözleşmesinde, üniversitenin tüm öğrencileri okudukları bölümden bağımsız olarak ACCA’nın sertifikasyon süreçlerinde gerekli olan web sitesi kayıt ücretinde indirim avantajı imkânına sahip olabilecekler.
İstanbul Penta Teknoloji’den, Penta Dijital Platformu ile iş ortaklarına güçlü destek Dünyanın önde gelen teknoloji markalarını Türkiye ile buluşturan Penta Teknoloji, Türkiye’nin ilk B2B e-ticaret sitesi Bayinet üzerinden iş ortaklarına sunduğu katma değerli hizmetleri Penta Dijital’e taşıdı. Türkiye’yi 40’ı aşkın küresel markayla buluşturan ve teknoloji ürünlerinin dağıtımında öncü bir rol üstlenen Penta Teknoloji, dijitalleşme yolculuğunda önemli bir adım daha atarak Penta Dijital (pentadijital.com.tr) platformunu hayata geçirdi. Bu yeni platform, iş ortaklarının dijital dönüşüm süreçlerini daha etkili bir şekilde yönetmelerine ve müşterilerine daha iyi bir deneyim sunmalarına imkan tanıyor. Penta Dijital: Güvenli, kesintisiz ve yüksek performanslı bir deneyim Penta Dijital, kullanıcılarına güvenli ve kesintisiz erişim sunarken, yüksek performansı ve esnek yapısıyla iş ortaklarının en sık kullandıkları uygulamalara hızlı bir şekilde erişmelerini sağlıyor. Bu platform, iş ortaklarının operasyonlarını daha etkin bir şekilde yönetmelerine ve optimize etmelerine katkıda bulunurken, aynı zamanda dijital dönüşüm süreçlerini hızlandırmalarına da yardımcı oluyor. Bayinet’ten Penta Dijital’e: Katma değerli hizmetlerde yeni bir dönem Penta Teknoloji, Türkiye’nin ilk B2B e-ticaret platformu olan bayinet.com.tr üzerinden sunduğu ve yeni dönemde Penta Dijital platformuna taşıdığı Penta Abonelik Yönetimi, Penta Depom, Penta Entegrasyon Servisi, Penta Config Master gibi katma değerli hizmetleri ile iş ortaklarının iş süreçlerini kolaylaştırmaya ve verimliliklerini artırmaya devam ediyor. Bu hizmetler, Penta Dijital’in güçlü altyapısıyla birleşerek iş ortaklarına daha kapsamlı bir destek sunuyor. 2025 yılına dijitalleşme yolculuğunda önemli adımlar atarak başlayan ve Penta Dijital platformu ile sektördeki yenilikçi yaklaşımını bir kez daha ortaya koyan Penta Teknoloji, bu platform ile iş ortaklarının dijital dönüşüm süreçlerini daha etkili bir şekilde yönetmelerine ve kendi müşterilerine daha iyi bir deneyim sunmalarına imkan tanıyor. "Dijitalleşmeye odaklanan yatırımlarımızla sektörü ileri taşıyoruz" Penta Teknoloji Genel Müdürü Fatih Erünsal, sektördeki 35 yıllık tecrübeleri ile 9 bini aşkın iş ortağının satış verimliliğini ve rekabet gücünü artırdıklarını, dağıtımını üstlendikleri markaların pazar paylarını genişlettiklerini belirterek, "Dijitalleşmeye odaklanan yatırımlarımız, iş ortaklarımızın memnuniyetini önceliklendiren hizmet anlayışımız ve uzman kadromuzla paydaşlarımızı ve sektörü ileri taşıyoruz. Bayinet’ten sonraki en büyük projemiz Penta Dijital, operasyonel mükemmelliği hedefleyerek geliştirdiğimiz güvenli altyapısıyla, dijital verimliliği en üst seviyeye çıkardığımız bir platform olarak hizmet verecek. İş ortaklarımıza yönelik sürekli geliştirdiğimiz ve güncellediğimiz katma değerli hizmetlerimizden Penta Dijital, ‘dijital liderlik’ vizyonuyla büyüyerek sektörün öncü uygulamaları arasındaki yerini alacak. Dijitalleşmeye verdiğimiz önemle iş ortaklarımız için değer meydana getirmeye ve güçlü finansal yapımızla Türkiye’nin dijital dönüşümüne katkı sunmaya devam edeceğiz" dedi.
Adana Açan portakal çiçeklerinin mis kokusu Adana’yı sardı Adana’da narenciye ağaçlarının açtığı çiçeklerden yayılan güzel koku, hem Adanalıları hem de kente gelen yerli ve yabancı misafirleri mest ediyor. Türkiye’nin en sıcak illerinden Adana’da havaların ısınması ve ilkbahar mevsiminin kendisini hissettirmesiyle portakal, mandalina ve greyfurt ağaçları çiçek açtı. Çukurova’yı saran ’portakal çiçeği’ kokusu özellikle sabahları daha yaygın hissediliyor. Kentte yaşayanlar ve geziye gelen yerli yabacı turistler de mis gibi çevreyi saran portakal çiçeği kokusunun doğal güzelliğini yaşıyor. Bu sene 4-13 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek 13. Uluslararası Adana Portakal Çiçeği Karnavalı’na esin kaynağı olan narenciye çiçeklerinin kentin havasını değiştirdiği ifade edildi. "Herkesi Adana’ya bekliyoruz" Adana’da yaşayan Gökhan Karacaoğlan, portakal çiçeklerinin kokusunun şehri kapladığını belirterek, "Bu sene çok geniş kapsamlı bir festival olacak. Adana için çok iyi olacak. Adana’da cadde ve sokak aralarında bu ağaçlardan var. Çok güzel bir koku yayıyor bu ağaçlar. Ayrıca bu ağaçlardaki çiçeklerden elde edilen özlerle kolonyalar da yapılıyor. Çok güzel bir kokusu var. Herkesi Adana’yı bekliyoruz" diye konuştu. "Adana’yı çok beğendim" Hollanda’dan Adana’ya gezmeye gelen Analisa Folden, "Arkadaşım ile Adana’ya geldim ve burayı çok beğendim. Şimdi geri gideceğim ve tekrar gelmeyi istiyorum. Bir daha Adana’ya sonbaharda gelmeyi istiyorum. Yazın çok sıcak" fadelerini kullandı.
Mersin Kazada eli bileğinden koptu, hayattan kopmadı Mersin’de 17 yaşında geçirdiği talihsiz bir kaza sonucu sağ elini bilekten aşağıya kaybeden Hasan Önal, müziğe olan tutkusu sayesinde hayata sımsıkı tutundu. Engelleri aşarak sahnede yerini alan genç sanatçı, azmi ve kararlılığıyla ilham kaynağı oldu. Tarsus ilçesinde yaşayan 28 yaşındaki Hasan Önal, müziğe olan ilgisini küçük yaşlarda keşfetti. İlk sahne deneyimini ilkokulda 23 Nisan etkinliklerinde yaşayan Önal’ın o günden sonra müzik hayatının vazgeçilmezi oldu. Ortaokulda, okullar arası türkü yarışmasında birinci olarak yeteneğini sergileyen Önal, müziği bir tutku haline getirdi. Ancak 17 yaşında kasapta çalışırken talihsiz bir kaza geçiren Önal, sağ elini kıyma makinesine kaptırarak bilekten aşağısını kaybetti. Onun için bir dönüm noktası bu olay Önal’ın hayatını derinden etkiledi. O dönemde müziğin kendisi için bir anlamı kalmadığına inanan Önal’ın sevgisi ve tutkusu zamanla yeniden canlandı. Şarkılar yazmaya, besteler yapmaya, türküler söylemeye başlayan Önal, duygularını müzikle ifade etmeye başladıkça, çevresindekiler de onun şarkılarına ilgi gösterdi. Yazdığı şarkılar, kısa sürede dinleyicilerinden olumlu tepkiler almaya başlayınca, bu durum Önal’ı daha da motive etti. Tarsus Kent Orkestrası’nda solist olarak sahne almaya başlayan Önal, bugüne kadar dijital platformda yayımladığı 3 eseriyle müzikseverlerle buluştu. Önal’ın ’Aşk Dediğin’, ’Adı Sen Oldun’ ve ’Vefasız Yarim’ gibi eserleri büyük beğeni topladı. "Müziğe sarıldım ve çok güzel besteler çıktı" Müzikle ilkokulda öğretmeninin motive etmesiyle tanıştığını belirten Önal, daha sonra lise yıllarında talihsiz bir kaza sonucunda dönüm noktası yaşadığını ifade etti. Müzikle ilkokul öğretmeni sayesinde tanıştığını dile getiren Önal, "Müziğe öğretmenimin 23 Nisan etkinliklerinde beni motive etmesiyle başladım. 17 yaşındayken kasapta çalışıyordum. Bir gün çalışırken kolumu kıyma makinesine kaptırdım. Kaza sonucunda sağ elimi bilek itibariyle kaybettim. Ondan sonra hayatın benim için bittiğini düşündüm. Müzik bile o zamanlar beni mutlu etmiyordu. Sanki her şey üst üste gelmişti. Düşünüp taşınıp bir karar vermem ve bu durumu kabullenmem gerekiyordu. Neticede müziğe sarıldım ve çok güzel besteler çıktı. Bu bestelerin ilerlemesindeki en büyük nedenlerden biri de insanlar tarafından şarkılarının sevilmesi, dinlenmesi oldu. Çünkü onlar dinledikçe, sevdikçe, ben daha çok motive oldum" dedi. "İnandıktan sonra her şeyi başarabilirsiniz" Klip çekimlerini profesyonel ortamda yapamadığını belirten Önal, "Şu ana kadar sözü ve bestesi kendime ait 3 eserim var. Dördüncüsü de çıkmak üzere. Sözü ve bestesi bitti, araştırma ve geliştirme aşamasındaydı, o da bitti. Klip çekimini de yaptık, fakat profesyonel bir ortamda yapamadık. Arkadaşımın home stüdyosu var; evinin bir odasını müzik aletleriyle çalışma odası haline getirmiş. Ama belki bundan sonraki süreçte çok daha profesyonel, güzel imkanlar gelirse, şarkılarımız çok daha güzel yerlerde seslendirilir. Bunu yürekten isterim" diye konuştu. Genç ve engelli sanatçılara seslenen Önal, "Engel yüreğinizde değilse, başarılar kaçınılmazdır. O yüzden bir şey istiyorsanız, inanın. İnandıktan sonra her şeyi başarabilirsiniz" ifadelerini kullandı.
Artvin Artvin’de minikler tarih yazdı Artvin’in Hopa ilçesinde Tarih Yazan Çocuklar Projesi kapsamında, minikler sahneye çıkarak tarihî kahramanları canlandırdı. Hopa Kaymakamlığı ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü öncülüğünde organize edilen Tarih Yazan Çocuklar etkinliği Atatürk Ortaokulu konferans salonunda yapıldı. Fatih Sultan Mehmet’ten Aziz Sancar’a, Yunus Emre’den Naim Süleymanoğlu’na kadar kültürel mirasımıza iz bırakan 100 isim, öğrenciler tarafından canlandırıldı. Türk medeniyetinin önemli kahramanlarını tanıyan çocuklar, aylar süren hazırlıkların ardından sahneye çıkmanın heyecanını yaşadı. Proje, çocukların tarih bilincini güçlendirmek, sanal kahramanlar yerine gerçek tarihî figürleri rol model almalarını sağlamak amacıyla hayata geçirildi. Tarih Yazan Çocuklar Projesi Bölge Koordinatörü Şaban Korkmaz, projenin amacı ile ilgili olarak "Bu proje, geçmişteki kahramanlarımızı çocuklarımıza sevdirerek onları rol model edinmelerini sağlamayı amaçlıyor. Günümüz çocukları, dijital çağın etkisiyle sanal kahramanlara ilgi duyuyor. Bu durumu nasıl değiştirebiliriz diye araştırma yaparken böyle bir boşluk olduğunu fark ettik. İlk başladığında, şimdiki Ticaret Bakanımız Sayın Ömer Bolat, projenin manevi hamisi oldu. Zamanla proje büyüdü ve şu an 9 ilde devam ediyor. Bugüne kadar yaklaşık 300 bin öğrenci projeden faydalandı. Amacımız, geleceğin kahramanlarıyla geçmişin kahramanlarını buluşturmak" ifadelerini kullandı. Etkinliğe katılan Hüsnü Ciner İlkokulu Müdürü Yaşar Kemal Üçüncü, öğrencilerin özverili çalışmalarıyla başarılı bir sahne performansı sergilediklerini belirterek "Tarih Yazan Çocuklar Projesi’ne okul olarak katıldık. Öğrencilerimizle beraber yaklaşık iki ay süren yoğun bir çalışma yaptık. Bu süreç, çocuklar için çok olumlu ve unutulmaz bir deneyim oldu. Emeği geçen herkese teşekkür ederiz. Bu projeyle geçmişimizi ve Türk kültürünü tanıtma fırsatı bulduk" dedi. Sahneye çıkan miniklerden Doruk Emre Karataş, Atatürk rolünü canlandırarak Kurtuluş Savaşı’nın zorluklarını anlatırken, Sütçü İmam rolünü üstlenen Sedat Ali Koyuncu, tarihî figürleri araştırmaktan büyük keyif aldığını, Seyit Onbaşı’yı canlandıran Eğmen Kaya ise Çanakkale Savaşı’ndaki unutulmaz anı sahneye taşıdıklarını söyledi.