YEREL HABERLER - 25 Aralık 2012 Salı 10:57

BAŞKAN AKGÜN, YAYINEVİ AÇILIŞINA KATILDI

A
A
A
BAŞKAN AKGÜN, YAYINEVİ AÇILIŞINA KATILDI

Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün, Mimaroba`da yeni hizmete giren Çınar Yayınevi`nin açılışını gerçekleştirdi.
Rıfat Ilgaz`ın oğlu Aydın Ilgaz tarafından hizmete sunulan yayınevinin açılışına çok sayıda davetli katıldı. Yeni yerin açılışını kurdele kesimiyle gerçekleştiren Başkan Akgün, kültürel değerlerin böyle güzel bir yerde faaliyete geçirilmesinden büyük mutluluk duyduğunu belirtti. Yayınevi sahibi Aydın Ilgaz, Başkan Akgün`e babası Rıfat Ilgaz`ın eserlerinden Karartma Geceleri ve Sarı Yazma kitaplarını armağan etti. Açılışa katılan Ekrem Ataer`in korosuyla türkülere ve şarkılara eşlik eden Başkan Akgün, Mimaroba`ya böyle bir yerin gerekli olduğunu belirterek, Ilgaz ailesine başarılar diledi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Antika ürünler alırken replikalara aldanmamak için uzmanına danışmak önemli Eskişehir Antikacılar Derneği Başkanı Güner Değirmenci, vatandaşların antika alışverişi yaparken replikalara aldanmamaları için bilgili kişilerden yardım almaları gerektiğini söyleyerek sektörle ilgili çeşitli bilgi verdi. Her ayın 2’nci pazar günü Espark’ın yanındaki açık otopark alanında kurulan ve eski eşya meraklılarını bir araya getiren Antika Pazarı’na ilgi gittikçe artıyor. Bu durum, uzmanlık isteyen alış verişlerde daha dikkatli olmayı gerektiriyor. Dernek Başkanı Değirmenci, antikayla ilgili çeşitli konulara dair değerlendirmelerde bulundu. Antikaların nasıl toplandığından, en çok hangi ürünlerin rağbet gördüğüne ve eski bir eşyanın neye göre antika olarak değer kazandığından bahseden Değirmenci, pazarda nelere dikkat ettiklerini ve Eskişehir’de sektörlerinin ne durumda olduğunu anlattı. "Eskişehir’de mobilya türü ürünler rağbet görmüyor" Başkan Güner Değirmenci, antikaları genel olarak vatandaştan aldıklarını ve bazen şehir şehir dolaşarak tedarik ettiklerini söyledi. Ayrıca köylere gittiklerini ve geçmişten kalan aile yadigarı ürünleri de aldıklarını ifade eden Değirmenci, "Antikada ortalama bir fiyat söylemek çok hata olur çünkü bu arz-talep meselesidir, kişilere göre değişir. Bir bölgede bizim 1 liraya sattığımız mal, başka bölgede 5 ya da 10 liraya satılabilir. Bu, alıcıya ve satışa göre endeksli bir yapıdır. Eskişehir’de mobilya türü ürünler rağbet görmüyor. Sebebi, iyi bir mobilya ve ahşap ustasının ustasının olmaması. Dolayısıyla o tür ürünler daha geri planda kalıyor. İç Anadolu diye tabir ettiğimiz bölgede durum böyle. Onun haricinde Avrupa türü ve yerli ürünlerimizin satışı tutuyor. Koleksiyonerlerin ve alıcıların o günkü ruh haline göre tercihler değişiyor. Bir bakıyorsunuz, çok güzel bakır ürünler satılıyor. Başka zamanda ise farklı koleksiyoncu grubu çıkmış, kaset ve plak türü ürünler satılıyor. Arz-talep o andaki piyasanın ekonomisini belirliyor" dedi. "Yasaların gerektirdiği kurallar çerçevesinde hareket ediyoruz" Her şeyin antika olmadığını ancak aynı zamanda yine her şeyin antika olabileceğine dikkat çeken Değirmenci, bu durumun vatandaşların ruh haline bağlı olarak değişiklik gösterebildiğini belirtti. Örnek olarak, kendisinin 70-80 senelik bir bakır tabağı antika gözüyle görmediğini dile getiren Değirmenci, "Başka bir insan ona antika diyebilir ama ben hâlâ üretimde olan ve imalatı süren bir ürünü çok çok büyük bir sanat eseri, özel bir işleme, motif veya usta imzası yoksa antika gözüyle göremiyorum. Fakat yasal olarak satılması yasak olan, toprak altı tabir ettiğimiz ürünlerin ne pazarımızda ne de kendi içimizde satılmasına müsaade etmiyoruz. Yani yasaların gerektirdiği kurallar çerçevesinde hareket ediyoruz. Herkesin bilmesi gereken şeyler var. Bunu zamanla öğreniyorsunuz" ifadelerini kullandı. "Burada herkes tezgah açamıyor, sadece belirli kişilere izin veriyoruz" Yasal olarak 7’nci padişaha kadar olan eserlerin alınıp satılmasının yasak olduğundan bahseden Güner Değirmenci, sözlerine şöyle devam etti: "Bu işi yapacak kişiler yasaları iyice takip etmelidir. Yasalarımız çerçevesinde alımı-satımı yasak olan hiçbir ürünü almayız, satmayız ve satılmasına izin vermeyiz. Yılların tecrübesiyle bizler bir ürünü gördüğümüzde onun yasal olup olmadığını anlıyoruz. Bilmediğimiz, tanımadığımız bir esnafın gelip tezgah açmasına veya ürün satmasına da müsaade etmiyoruz. Burada herkes tezgah açamıyor, sadece belirli kişilere izin veriyoruz. Biz vatandaşa tezgah açmaya kalktığımızda bu işin altından kalkamayız. Yoksa geçmişte Eskişehir’de yaşanan bir bit pazarı zihniyeti oluşur." "Vatandaş antika alışverişi yaparken bilgili kişilerden yardım almalıdır" Antikanın derin bir kuyu ve bilginin sonsuz olduğunun altını çizen Değirmenci, "Bizim bile hâlâ bilmediğimiz birçok şey var. Bazen biz de üstatlarımızdan, abilerimizden öğreniyoruz. Bu farklı bir olay, bunun bir okulu yok. Vatandaş antika alışverişi yaparken bilgili kişilerden yardım almalıdır. Antika diye piyasada çok fazla replika ürün var, vatandaşın aldanması muhtemel. Doğru noktalardan antika alışverişi yapılmalı. Örneğin, her şehirde artık antika mezatları yapılıyor ama çöp antikalar veya replika ürünler ‘Osmanlı’ adı altında satılabiliyor. Bu nedenle tecrübeli bir gözün incelemesi önemli" şeklinde konuştu. "Bu iş hobiyle yapılır ve büyük bir zevktir, tutkudur" Antikacılığın son zamanlarda yavaş yavaş bir meslek ve geçim kaynağı haline gelmeye başladığını da aktaran Değirmenci, "Eskişehir’de yıllardır yapan esnaflık arkadaşlar var ama bunun bir dernek çatısı altında pazar ortamında yapılmasını 4 senedir sağlamaya çalışıyoruz. Bazı şeyler kademe kademe oluşur. Bugün Ankara’daki antika pazarı 25 yıllık, İstanbul ona keza, Bursa ise 8-10 yıllık. Pandemi sonrası biz de 2 yıldır sürekli açıyoruz, vatandaş yavaş yavaş alışıyor. Eskişehir halkı bunu çok çabuk kabul etti ve buradan aile bütçelerine katkı sağlıyorlar. Bu iş hobiyle yapılır ve büyük bir zevktir, tutkudur. Örneğin, biz sabah 05.00’da kalkıp yaz-kış demeden Bursa ve Ankara’ya gidiyoruz. Bunu hobi gibi meslek olarak yapanlar da var. En üst düzey bürokratlar bile gelip tezgah açıyor" diye kaydetti.
Kahramanmaraş Kahramanmaraş’ta dev kayaların tahrip ettiği köyde deprem konutları yükseliyor Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerde dağlardan kopan dev kayaların tahrip ettiği köyde yapımı devam eden konutlar hızla yükseliyor. Köy evlerinin bir kısmı tamamlanıp çevre düzenlenmesi yapılırken bir kısmının ise temel çalışmaları sürüyor. Kahramanmaraş’ın Onikişubat ilçesine bağlı Avcılar Mahallesi’nde 6 Şubat depremleri sırasında dağlardan koparak mahalleye yuvarlanan dev kaya kütlelerinin oluşturduğu tahribatın izleri silinmeye çalışılıyor. Hem yaşam alanlarını hem de ulaşımı olumsuz etkileyen tahribatın ardından devlet kurumları hızlı bir şekilde harekete geçti. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ekipleri bölgeyi detaylı bir şekilde inceleyerek, mahallede yaşayan afetzedelerin tahliyesini gerçekleştirdi. Afet sonrası bin 500 rakımlı dağın eteklerinde bulunan Avcılar Mahallesi’nin 3 kilometre batısındaki ormanlık alan, yerleşim alanına dönüştürüldü. Geçici barınma çözümü olarak konteyner evler yerleştirilen mahallede, yaklaşık 90 haneden oluşan halk konteynerlere taşındı. Afetzedelerin kalıcı barınma ihtiyacını karşılamak için hak sahipliği çalışmaları kısa sürede tamamlanırken, mahalleye 82 köy tipi konut inşa edilmesine karar verildi. Modern ve dayanıklı yapıların oluşturulduğu bölgedeki çalışmalar hızla devam ediyor. Mahalle sakinleri, bir yandan evlerine kavuşmayı beklerken, bir yandan da geçmişte yaşadıkları zorlukları unutmaya çalışıyor. Yeni yapılan konutların dayanıklılığı ve konforu, afetzedelerin geleceğe dair umutlarını artırıyor. Projenin 2025 yılı içinde tamamlanarak ailelere teslim edilmesi planlanıyor. Afetzedeler, bölgede gösterilen hızlı müdahale ve barınma projeleri için devlete teşekkür ederken, çalışmaların tamamlanmasını sabırsızlıkla beklediklerini dile getiriyor. Mahalle Muhtarı Abdurrahman Kayaalp, deprem sonrası kaya düşmeleri ile evlerin hasar aldığını belirterek, "Önce çadır kurulumu ardından konteyner kurulumu sonrası köy evleri çalışmalarına başlanmıştı. Şuanda 34 köy evimiz tamamlandı teslim edilecek. Kalan 50 köy evimizin temeline yeni başladık onları da önümüzdeki yıla teslim edilecek diye umuyoruz” dedi. Depremzede Bilal Demir ise, “Köy evlerimiz yapılıyor bizler de burada el birliği ile çalışıyoruz bir an önce evlerimize geçmeyi düşünüyoruz” diye konuştu.
Elazığ Elazığ’da Kitap Fuarına yoğun ilgi Elazığ’da bu yıl 5’incisi düzenlenen ve 110 yayınevinin katılımıyla kapılarını açan Kitap Fuarı, vatandaşlardan yoğun ilgi görüyor. Elazığ Belediyesi Ahmet Tevfik Ozan Fuar ve Kongre Merkezinde, 110 yayınevinin katılımıyla 16 Kasımda kapılarını açan Kitap Fuarı, vatandaşlar ve öğrenciler tarafından büyük ilgi görüyor. Elazığlıların yanı sıra çevre illerden de gelen kitapseverler, fuarı ziyaret ederek hem kitap almanın hem de yazarlarla buluşmanın keyfini çıkarıyor. Oldukça geniş bir kitap yelpazesiyle okurları ağırlayan fuarda, Elazığlı yazarlar başta olmak üzere toplam 34 yazar ve şair imza günleri ve söyleşi programlarıyla okuyucularla buluşuyor. Fuar, her gün 10.00-21.00 saatleri arasında 24 Kasım tarihine kadar kitap dostlarını ağırlamaya devam edecek. Aynı zamanda çocuklara kitap sevgisi aşılama amacıyla Elazığ Belediyesi tarafından, çocuklara 75 lira değerinde hediye çeki dağıtılıyor. Kitap fuarının güzel geçtiğini belirten yazar Hamza Ergen, ’’Çok yoğun bir talep var. İnsanlar okuma alışkanlıklarını geliştirmeye çalışıyorlar. Burada gördüğümüz kadarıyla da ülkemizde okuma potansiyelimizin biraz daha arttığını hissedebiliyoruz. Bu anlamda bizler memnunuz. Genel itibariyle hafta içi gündüz saatlerinde çok fazla öğrenci geliyor. Belediyemizin dağıttığı hediye çeklerinden dolayı öğrencilerimiz burada alışveriş yapma imkanı buluyor. Bu da çocuklarımız için ekstra bir imkan sağlamış oluyor. Aileler de hafta sonları ve akşam 17.00’dan sonra yoğun bir ilgi gösteriyor. Özellikle çocuk kitaplarında güzel satış imkanları oluyor. Buradaki arkadaşlarla görüştüğümüzde onlar da kitap satışlarından dolayı memnun olduklarını belirtiyor. Elazığlı yazarlar olarak satışlarımız fena değil. Zaten hocalarımızın birçoğu uzun zamandır yazarlık mesleğini icra etmektedir” dedi. Çocukların kitaplara çok meraklı olduğunu ifade eden Minire Kaya, ’’Çocukların talepleri genel olarak masal kitaplarına oluyor. Fuar genelde hafta sonu daha kalabalık oluyor. Hafta içi ise iş çıkışından sonra yoğunluk yaşanıyor. Elazığlıların da kitaplara karşı bir ilgisi var. Özellikle tarih kitapları ve klasik kitaplara karşı ilgileri var” diye konuştu. Kitap okumayı sevdiğini dile getiren öğrencilerden Berat Kaya, “Burada güzel hikaye kitapları var. 3 tane hikaye kitabı diye bir tane kitap ayracı hediye ettiler. Elazığ Belediyesi tarafından verilen çek ile bir tane daha kitap aldım. Buradaki kitapları çok beğendim, aklımda kalan kitapları da hafta sonu geldiğimde alacağım” şeklinde konuştu.
Adıyaman Ata tohumları Mezopotamya’nın verimli topraklarıyla yeniden buluştu Kaybolmaya yüz tutmuş ata tohumlarını Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan temin eden Samsat Belediyesi, bölgede bu tohumların kullanılması için deneme amaçlı ekip yaptı. Ata tohumlarının yeniden yaygınlaştırılması ve gelecek nesillere ulaştırılması için Tarım ve Orman Bakanlığı çalışmalar yürütülürken, Adıyaman’ın Samsat ilçe belediyesi de bölgede artık neredeyse kullanılmayan ata tohumunu yeniden toprakla buluşturdu. Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan temin edilen Karakılçık Siyah Buğday ile Yalın Kavuzzus Arpa’yı deneme amaçlı ekti. Çiftçilere örnek olması için bu yıl 200 dönüme buğday, 5 dönüme ise arpa ekildi. Atatürk Barajı sahil kenarına ekilen buğday ve arpa Mezopotamya’nın verimli topraklarıyla yeniden buluştu. Samsat Belediyesi elde edeceği ürünü, gelecek yıl çiftçiye tohum olarak dağıtacak. Tohum ekimiyle ilgili bilgi veren Samsat Belediye Başkanı Halil Fırat, “Büyük şehirlerde beyaz buğdaydan kaynaklı hastalıklar çıkmaya başladı. Glikozundan, şeker, kalp damar hastalıklarına kadar bir çok rahatsızlıklar ortaya çıktı. Artık ata beslenme sistemine dönmemiz gerekmektedir. Bütün beslenme uzmanları da ata beslenmesini öneriyor. Bizlerde bu tohumları araştırdık. Bölgemizde artık yok olmaya yüz tutmuş tohumları bulduk ve bugün burada toprakla buluşturuyoruz. Bu tohumlar hem çiftçimize katma değer olarak kazandıracak hem de sofralarda sağlıklı ürünlerin vermenin mutluluğunu yaşatacak” diye konuştu.
İstanbul Yenidoğan Çetesi’nin yargılandığı davanın görülmesine 3’üncü gününde devam ediliyor İstanbul’da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan ’yenidoğan çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine 3’üncü gününde devam ediliyor. İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi hakkında yürütülen soruşturma tamamlanarak fezleke hazırlanmıştı. Fezleke değerlendirme yapılması için Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmişti. İddianame Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanarak Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmişti. Davanın görülmesine 3’üncü günde devam ediliyor İstanbul’da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan ’Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine ilk celsesinin görülmesine 3’üncü gününde devam ediliyor. Bakırköy Adliyesi konferans salonunda görülen duruşmaya 22’si tutuklu 47 sanık ve tarafların avukatları hazır bulundu. İddianameden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi. İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK’dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı. İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK’ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK’dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı. Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi. İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi. Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi. Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki Yenidoğan Suç Örgütü’nün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeni ile aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcıları ile verildiği bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi. İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçek olmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı. Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin "kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri" gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi. Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu iddianamede kaydedildi. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. Düzey olmamasına rağmen 3. Düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı. İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, Yenidoğan Suç Örgütü’nün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde "TPN tüketimini azaltın" şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı. İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘nitelikli dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve 11 kez ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in ise ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi’, ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.