SAĞLIK
Keskin: "Aile Hekimliği daha verimli hale geldi" 29 Kasım 2024 Cuma - 18:29:32 Balıkesir İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Serkan Kadir Keskin, 1 Kasım’da yürürlüğe giren yeni Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Yeni düzenlemenin, birinci basamak sağlık hizmetlerinin daha işlevsel hale getirilmesini ve koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesini hedeflediğini belirten Keskin, vatandaşlara daha kaliteli ve nitelikli sağlık hizmeti sunulacağını ifade etti. Yeni yönetmelik ile aile hekimlerine kayıtlı kişi sayısının 4 binden 3 bin 500’e düşürülmesi ile hekim başına düşen hasta sayısının azalacağına dikkat çeken Keskin, bunun sonucunda aile hekimlerinin vatandaşlara daha fazla zaman ayırabileceğini ve sağlık hizmetlerinin daha etkin şekilde sunulacağını belirtti. Ayrıca, kronik hastalıklar ve kanserlere yönelik tarama ve izlemlerin daha etkin bir şekilde yapılmasının teşvik edileceğini söyledi. Aile Hekimlerinin Rolü Artacak Keskin, yeni yönetmelik ile birlikte, vatandaşların yılda en az iki kez aile hekimlerine başvurmasının beklendiğini ve böylece sağlık sisteminin yükünün doğru şekilde dağılmasının amaçlandığını belirtti. Aile hekimlerinin sağlık sisteminin "ilk kapısı" olacağına dikkat çeken Keskin, aile hekimlerinin vatandaşların sağlığını yakından takip ederek, sağlık hizmetlerine kolay erişim sağlayacağını ifade etti. Koruyucu Sağlık Hizmetleri Güçlendirilecek Yönetmelikteki değişikliklerin anne ve çocuklara yönelik koruyucu sağlık hizmetlerini daha etkin hale getireceğini belirten Keskin, gebe-lohusa izlemleri, aşılama programları, okul sağlığı izlemleri gibi hizmetlerin daha kapsamlı bir şekilde sunulacağını söyledi. Ayrıca, aile hekimlerinin, bireylerin yaşam boyu sağlığını izleyerek, onlara sürekli ve ulaşılabilir sağlık hizmeti sunmalarının sağlanacağı ifade edildi. Akılcı İlaç Kullanımı Teşvik Edilecek Keskin, Türkiye’de antibiyotik kullanımının OECD ortalamasının 2,5 katı olduğunu belirterek, gereksiz ilaç kullanımının sağlık açısından ciddi bir sorun teşkil ettiğine dikkat çekti. Yeni yönetmelikte, aile hekimlerinin tanı ve tedavilerine müdahale edilmeden, akılcı ilaç kullanımının teşvik edileceğini belirten Keskin, aile hekimlerinin ilaç yazma özgürlüğünün devam edeceğini ancak akılcı ilaç kullanımının ön planda tutulacağını ifade etti. Halk Sağlığı İçin Tarama ve Muayene Önerisi Yeni yönetmelik ile toplumun hastalık yüküne göre hizmet planlaması yapılacağını vurgulayan Keskin, özellikle kronik hastalıkların ve 65 yaş üstü hastaların takibinin etkin bir şekilde yapılmasının halk sağlığını koruyacağını belirtti. Vatandaşların aile sağlık merkezlerinde düzenli olarak tarama ve muayenelerini yaptırmalarının önemini vurgulayan Keskin, sağlıklı yaşam tavsiyelerine uymanın büyük fayda sağlayacağını söyledi. Keskin, aile hekimleri ve vatandaşlar için büyük önem taşıyan bu yönetmeliğin uygulama aşamasını titizlikle takip edeceklerini belirterek, Aile Hekimliği Sistemi temelinde birinci basamak sağlık hizmetlerinin daha etkin bir şekilde sunulmaya devam edileceğini ifade etti.
29 Kasım 2024 Cuma - 15:50 ERÜ Hastanelerinde, “Sizce Tıbbi Hata Var mı? Olgu Örnekleriyle” Konulu Konferans Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı tarafından düzenlenen “Sizce Tıbbi Hata Var mı? Olgu Örnekleriyle” konulu konferans düzenlendi. Gevher Nesibe Hastanesi Başhekimlik Toplantı Salonunda düzenlenen konferansa davetli olarak Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Uzman Bilir Kişi Prof. Dr. Halil Koyuncu sunumuyla “Sizce Tıbbi Hata Var mı? Olgu Örnekleriyle” konulu konferans verildi. Konferansa Tıp Fakültesi öğretim üyeleri ile araştırma görevlileri katıldı. ERÜ Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsa Cüce’nin giriş konuşmalarının ardından, Prof. Dr. Halil Koyuncu’nun sunumuna geçildi. Prof. Dr. Halil Koyuncu, Tıbbi hataların neler olabileceğine değinerek; hekimin hastaya müdahalesi, hastada meydana gelen zarar, hastada meydana gelen zararda hekimin hata-kusuru, yetersiz tetkik, aydınlatma-bilgilendirme ve yönlendirme ile konsültasyon eksiklikleri, kayıtların düzgün olmaması ile zarar ve kusurlu eylem arasındaki illiyet bağı hakkında bilgiler verdi. Tıbbi uygulamada tarafların kimler olduğunu, tarafların özelliklerini, tıbbi uygulama hatası (malpraktis) ile sonuçları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Halil Koyuncu, tıbbi uygulama hatalarının en çok hangi uzmanlık alanlarında dağıldığını, sağlık çalışanlarının kusur nedenlerinin dağılımları ile tıbbi hataların diğer hastalık ölümlerindeki sıralamalarına da değindi. Prof. Dr. Halil Koyuncu, son söz olarak; hekimin öncelikle hastaya zarar vermeden, tıbbi müdahale süreçlerini iyi yönetmesi, yapılan her müdahalenin hukuka ve tıbba uygun olması, her yazılanın yapılması her yapılanın da yazılması, akıl almaktan kaçınılmaması gerektiği ile görev, yetki ve sorumlulukların bilincinde olunması gerektiğini söyledi.
29 Kasım 2024 Cuma - 15:29 Van’da gebe okulunda anne adaylarına eğitim Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Sağlık Bakanlığı tarafından başlatılan “Normal Doğumu Teşvik” programı kapsamında açılan gebe okulunda anne adaylarına yönelik eğitimler düzenliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın öncülüğünde yürütülen proje çerçevesinde gebelik süreci, doğum ve lohusalık dönemi hakkında bilgi sahibi olmak isteyen anne adayları, hastanede verilen eğitimlere yoğun ilgi gösteriyor. Gebe okulu, uzman doktorlar ve eğitim hemşireleri eşliğinde anne adaylarına sağlıklı bir gebelik süreci geçirmeleri için ihtiyaç duydukları bilgileri sunuyor. Eğitimlerde ayrıca normal doğumun avantajları ve önemi vurgulanıyor. Konuya ilişkin konuşan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Mert Cenker Güney, normal doğumun anne ve bebek sağlığı açısından birçok avantaj sunduğunu belirtti. Dr. Güney, “Bizim için gebelerin takibinde doğum şekli açısından önemli olan anne ve bebek sağlığı açısından hızlı iyileşmeyi sağlayan ve anne bebek arasındaki bağı güçlendiren doğum şekli normal doğumdur. Elbette her gebenin durumuna göre değişebilmektedir. Öncesinde herhangi bir operasyon olup olmamasına veya annenin riskli gebelik durumlarına bağlı olarak doğum şekli değişebilmektedir. Ancak şartlar mümkünse ve herhangi bir engel yoksa biz doktorların anne bebek sağlığı için öncelikli olarak olmasını istediğimiz ve desteklediğimiz yöntem vajinal doğum olarak gerçekleşmektedir” dedi. Sezaryen doğumun zorunlu durumlarda tercih edildiğini, normal doğumun ise bebekte akciğer gelişimini desteklediğini dile getiren Güney, “Normal doğumda akciğer motivasyonu gelişmiş bir bebek, anne kanalından belli bir strese girerek çıkabiliyor ve böylece yeni doğan yatış oranında azalma görülebiliyor. Bunun dışında normal doğum yapan bir anne, 24 saat içerisinde taburcu edilebiliyor. Sezaryen doğumda bu oran 48 saate çıkabiliyor. Bireyin sezaryen olması gereken durumlar da olabiliyor. Örneğin preeklampsi dediğimiz halk arasında ‘gebelik zehirlenmesi’ diye bilinen durumlarda veya bebeğin ters geldiği, ikiz gebelik gibi durumlarda sezaryen yapma ihtimalimiz annenin sağlığı ve bebeğin de hayatını tehlikeye atmamak adına daha önemli. Ancak normal doğumda şartlar elverişli ise, bebek çok büyük değilse, annenin herhangi bir ek hastalığı yoksa, sıkıntı oluşturabilecek bir süreç değilse, bebeğin doğumhanedeki takibi normal bir seyirde devam edebiliyorsa bizim önerdiğimiz doğum şekli normal doğum oluyor” diye konuştu.
Malatya’da 12. Gastroenteroloji Cerrahisi ve 2. Ulusal Karaciğer Nakli Kongreleri başladı
07 Kasım 2024 Perşembe - 23:55 Malatya’da 12. Gastroenteroloji Cerrahisi ve 2. Ulusal Karaciğer Nakli Kongreleri başladı Malatya’da 3 gün sürecek "12. Gastroenteroloji Cerrahisi ve 2. Ulusal Karaciğer Nakli Kongreleri" başladı. Sağlık Bakanlığı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Gastroenteroloji Cerrahisi Derneği, Karaciğer Nakli Derneği ve İnönü Üniversitesi tarafından bir otelde düzenlen kongreye Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu ile depremde Milli Eğitim Bakanlığı görevinde bulunan ve Malatya’dan sorumlu bakan olan Prof. Dr. Mahmut Özer de online katıldı. Programın açılış konuşmasını yapan Gastroenteroloji Cerrahisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Erdal Birol Bostancı, "Depremden hemen 6 ay sonra Malatya’da 2’inci çapraz 4’lü karaciğer nakli yapılıyor. Ardından, 3 ay sonra 5’li, bir 3 ay sonra 6 ve bir 3 ay sonra ise 7’li çapraz yapılıyor. 14 masa 14 ameliyat aynı anda. Bunu yurt dışına gönderiyorlar. Oradaki editör inanmıyor. Diyor ki, bana ameliyathanenin planını gönderin. Bana ameliyata katılan cerrahları gönderin. Yani inanmıyor. Bunu kim yapıyor, bu ekibin başındaki Malatya sevdalısı Prof. Dr. Sezai Yılmaz yapıyor. Dünyanın çok ileri ülkeleri var. Sermayesi bizim çok çok üstümüzde. Bir şirketlerin değeri bile Türkiye’nin milli serveti kadar" dedi İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakli Enstitüsü Müdürü ve Karaciğer Nakli ve Karaciğer Nakli Dernek Başkanı Prof. Dr. Sezai Yılmaz ise, "Ülkemizde her yıl 3 ila 9 Kasım tarihleri arasında Organ Bağışı Haftası kutlanmaktadır. Tabi bu hafta aynı zamanda organ bağış haftası. Aslında bu kongrenin bu tarihlere gelmesini Birol hoca ile planlamamıştık. Ancak 6 Şubat 2023 tarihinde Malatya’da ve birçok ilimizde yıkıcı depremler yaşadık. Gastroenteroloji Cerrahisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Erdal Birol Bostancı, dedi ki bu kongreyi depremde kaybettiklerimizin anısına Malatya’da yapalım. Tabi kaybettiklerimizin arasında, sağlık çalışanları vardı, doktorlar vardı, hemşireler vardı tıp öğrencileri vardı. Tabii ki halkımız vardı. Malatya’da yaymayı önerdi. Bizimde Karaciğer Nakli Derneği olarak Malatya’da bir kongre planımız vardı. İkisini birlikte yapma kararı aldık. Hem yurt içinden hem yurt dışından çok kıymetli konuşmacılarımız var. Yurt dışından katılacak konuşmacıları, ülkemizdeki tasarruf tedbirlerine uyarak online katılımlarını sağladık. Tüm katılımcıları Malatya’da misafir etmekten son derece mutluyuz. Sorunlarla boğuşan Malatya’mızda bu tarz büyük bir bilimsel organizasyonu gerçekleştirmekten mutluluk duyuyoruz” ifadelerini kullandı. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu da, "Türkiye’de bugün itibarıyla organ nakli bekleme listesinde karaciğer nakli bekleyen 2 bin 651 hastamız bulunuyor. Bu hastalarımızın tedavisinin yalnızca karaciğer nakliyle mümkün olduğunu biliyoruz. Öte yandan organ nakli cerrahisinde yapılan çapraz nakiller sayesinde verici havuzu artmakta ve daha çok hastamız şifasına kavuşmaktadır. Malatya İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakil Enstitüsü, yapmış olduğu çoklu karaciğer nakilleriyle tüm dünyada çığır açan işlere imza atmaktadır. Yine Malatya İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakil Enstitüsü tüm hastanelerimiz içerisinde en çok karaciğer nakli yapan merkezimiz olarak gözbebeğimiz konumundadır. Üreten sağlık modelimizle üniversitelerimizdeki sağlık bilim insanlarından Ar-Ge çalışmalarına sanayinin üretim gücünü ve devletin teşvik eden rolünü bir araya getiriyoruz. Böylece TÜSEB üzerinden oluşturacağımız ekosistem ile bilhassa Ar-Ge çalışmaları yürüten bilim insanlarımızın yanında olacağız ve bilim insanlarımıza destek vereceğiz" diye konuştu
Nakil kalple gelen 27 yıllık ikinci hayat
07 Kasım 2024 Perşembe - 18:27 Nakil kalple gelen 27 yıllık ikinci hayat Türkiye’de ilk kez 27 yıl önce kalp nakli olan Hamide Akman, “27 yıl önce Ömer Bayezid hocamla tanıştım ve nakil tanısı kondu. Ben nakil olduğumda, çocuğum 4 yaşındaydı. Şu an da çocuğumu evlendirdim ve torunlarıma bakıyorum. Lütfen organ bağışını kimse esirgemesin" dedi. Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Merkezi tarafından, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası etkinliği düzenlendi. Şu ana kadar 7 bine yakın kişiye nakil işleminin yapıldığı Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde gerçekleşen programda, organ nakli yapılan hastalar deneyimlerini paylaştı. 4 yaşında böbrek nakli olan Ahmet Döner ve annesi Selda Döner, 5 yaşında böbrek nakli olan Hızır Araf Aydın ve annesi Gurbet Aydın, Türkiye’de ilk kez kalp nakli olan Hamide Akman, Kalp nakli olan Akdeniz Üniversitesi öğrencisi Ferit Azimli, Karaciğer nakli olan Gülay Erol, Çift Kol nakli olan Yusuf Şimşek, sahneye çıkarak nakil süreçlerini aktarırken, organ bağışı konusunda vatandaşlardan destek istedi. “Kadavradan bağış sayısı çok az” Programın açılışında konuşan Prof. Dr. Özlenen Özkan, Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Merkezi’nde görev alan tüm sağlık ekibine teşekkür ederek, kadavra bağışına dikkat çekti. Özkan, “Kadavradan bağışlar maalesef çok fazla değil. Bu haftanın da amacı bu, farkındalığı artırmak ve bütün yıl boyunca İspanya’da, İran’da olduğu gibi sayıda çok fazla artması. Çünkü bir an geliyor, bazen alıcı bazen verici tarafta oluyorsunuz” diye konuştu. “Çocuklar makinede uyumasın, evlerinde uyusun” Antalya’da prematüre doğan, kalbinde iki delik olan, böbrek yetmezliğinin yanı sıra hipotiroid rahatsızlığı da bulunan ve 4 yaşında yapılan böbrek nakli ve uygulanan tedavilerle yaşama tutunan Ahmet Döner (12), “Organ bağışlayın, hayat kurtarın” derken, annesi Selda Döner, çocukların bulunması gereken yerin hastane değil ev olması gerektiğine işaret etti. Döner, “Bizim sürecimiz anne karnında 5 aylıkken, organ taramasında başladı. Sonrasında prematüre 7 aylık doğum yaptık. Sürecimiz böyle başladı. Hocalarımızın sayesinde iki buçuk yaşına kadar ilaçlarla idare ettik. Ama iki buçuk yaşından sonra kadavradan organ nakli olduk. Bağışlayan aileye de çok teşekkür ediyorum. Evimizde uyuduk diyelim, makinede değil de evimizde uyuduk. Çok büyük bir şey bu. Nakilden sonra hayat bulduk. Çocuklar makinede uyumasın, evlerinde uyusun” ifadelerini kullandı. Anne karnındayken böbrek yetmezliği teşhisi konan ve 3 yıl diyalize girdikten sonra böbrek nakli olan 7 yaşındaki Hızır Araf Aydın ise, “Organ nakli oldum. Ama benim gibi bir sürü organ bekleyen çocuklar var. Lütfen onlara da organlarınızı bağışlayın” diyerek, organ bağışına çağrıda bulundu. Annesi Gurbet aydın ise Hızır Araf’ın 3 yıl diyalize bağlı yaşadığını ve o süreçte birçok duygudan uzakta kaldığını dile getirdi. Aydın, “Hızır Araf, böbrek yetmezliğiyle doğdu, iki yaşına kadar ilaçlarla tedavi gördük. İki yaşından sonra diyalize başladık, diyaliz süreci çok zor bir süreçti. Hayat şartları çok zordu. Çocuk için sürekli bir katedralle dolaşmak, parklarda hiçbir şekilde diğer akranlarıyla beraber oynayamaması ya da işte “Anne sakla diğer çocuklar onu görmesin” demesi çok zordu. Uzun bir süre psikiyatri tedavisi gördük” diye konuştu. “Anneciğim hayalim gerçekleşti, ben kurtuldum” Oğlunun diyaliz sürecinde annesini öperek uyandırmak gibi bir hayali olduğuna da değinen Gurbet Aydın, 3 yıl süren diyaliz döneminin ardından gerçekleşen nakille oğlunun hayalinin gerçekleştiğini aktardı. Aydın, “Benim oğlumun bir hayali vardı. Çocuklardan görmüştü. ’Anne, ben de sabahları odamdan, hiçbir cihaza bağlı olmadan, gelip sizi öperek uyandırmak istiyorum’ dedi. O beni çok etkilemişti. Sonra 5 yaşına geldi. Bir gün saat 10’da telefon geldi, kadavradan böbrek çıktığı söylendi. Çok farklı duygular içerisine girdik. Hem ölen kişinin üzüntüsü, hem çocuğumun hayatının kurtulması. Bunların hepsini bir kere de aynı an da yaşadık. Sonra nakil olduk. Hastaneden eve geldiğimizde, ertesi sabah Araf, bir anda koşa koşa ağlayarak beni öperek uyandırdı. ’Anneciğim hayalim gerçekleşti, ben kurtuldum’ dedi. Ve sonraki hayat şartlarımız çok çok daha iyi oldu. En azından evde zaman geçirmeye başladık, sonra işte okula başladık. Şu an ikinci sınıfa gidiyoruz. Bütün çocukların bunu hak ettiğini düşünüyorum. Can olun, hayat olun onlara. Lütfen bağışlarınızı çok fazla fazla yapın. Ve bu arada ben de döner oldum, kız kardeşime iliğimi verdim. Hem verici oldum, hem alıcı oldum. Benim başıma geldi ama sizin de başınıza gelebilir. Bu yüzden biraz daha duyarlı olmanızı rica ediyorum. Lütfen bağışlarınızı esirgemeyin” şeklinde konuştu. “Toprak olup çürüyeceğine hayat olsun, can olsun” Türkiye’de ilk kez 27 yıl önce kalp nakli olan Hamide Akman ise, “27 yıl önce Ömer Bayezid hocamla tanıştım ve nakil tanısı kondu. Ben nakil olduğumda, çocuğum 4 yaşındaydı. Şu an da çocuğumu evlendirdim ve torunlarıma bakıyorum. Lütfen organ bağışını kimse esirgemesin. Toprak olup çürüyeceğine hayat olsun, can olsun. Çocuklara anne baba olsun, anne babalara evlat olsun. Kimseye acı yaşatmasın. Bir kişi vefat ediyor ama yedi sekiz tane can kurtarabiliyor. Ben bunu çok uzun süre yaşadım, dört yıl çektim. Önceden kalp nakli olan yoktu, önümde olan yok dedim. Benim başka şansım da yoktu. Girmek zorunda kaldım ve girdim. İyi ki de girmişim. İyi ki Ömer Hocam beni ikna etmiş. Ve 27 yıldır kaliteli bir hayat yaşıyorum. Karaciğer, böbrek canlıdan da alınabiliyor ama kalpte o şansınız yok. Lütfen herkes organ bağışında bulunsun. Çocuklardan tutun da büyük insanlara kadar herkes bekliyor” dedi. “Üniversite, evim oldu” Önce yapay kalp nakli ardından 2023 yılında beyin ölümü gerçekleşen milli boksör Görkem Kaynar’ın kalbiyle hayata tutunan Akdeniz Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi Ferit Azimli ise üniversitenin kendisi için hem eğitim hem ev olduğunu anlattı. Azimli, şu ifadelere yer verdi: "Ben, üniversitenin öğrencisiyim, Akdeniz Üniversitesi benim için hem eğitim kurumu oldu hem de ev oldu. 2018’de burada bana yapay kalp cihazı takıldı. İki ameliyat oldum. Birinci nakilde yapay kalp cihazı takıldı, onunla birlikte uzun yıllar yaşadım. Nakile kadar hayatımı kurtaran bir müdahaleydi. Ardından, 2023 yılında nakil oldum. Cihaz döneminde de nakil sürecinde de Kalp Damar Cerrahi bölümünde takip edildim. Bütün bu süreç gerçekten çok üst düzeydi ve çok mutluyum. İyi ki buraya gelmişim. Ve çok mutluyum ki Ömer Hoca’yla karşılaşmışım, yollarımız kesişmiş ve o nakil yapmış. Hastane insanlar için korkulan, uzak durulan bir yer gibi görülüyor ama ben o yoldan geçerken bile bu binaları gördüğümde ister istemez ev diyorum. Niye böyle oluyor bilmiyorum ama çok güvenli hissediyorum. Buraya adımımı attığımda kendimi çok güvenli hissediyorum. Ömer Hocamı her gördüğümde kendime ’Sana bir şey olmadı’ dediğim için çok güvende hissediyorum. Akdeniz Üniversitesi hastanesi ev hissi veriyor. Biz organlara kavuştuk ama kavuşmayanlar için de bizim kendi çevremizde kendi etki alanımızda bireysel aktivizm yapmamız gerekiyor. Mümkün olduğunca bunu söylemekten, insanlara duyurmaktan, komşumuz olsun, arkadaşlarımız olsun, bunun mücadelesini vermekten çekinmemeliyiz. Organ nakli konusunda bilinçlendirmek de bizim aslında artık bir görevimiz oluyor.” “Allah’a şükürler olsun ayaktayım” 15 yıl önce Karaciğer nakli olan Gülay Erol ise kimsenin nakil olmaktan korkmaması gerektiğine dikkat çekerek, şöyle konuştu: “2001’de evlendim ve hamilelik döneminde bir karaciğer sorunu yaşamaya başladım. Doktorların teşhisiyle doğumdan sonra karaciğerimin otoimmün hepatite bağlı olduğunu ve nakil olmam gerektiğini söylediler. 10 yıl süren bir süreçte çok zor günler geçirdim. Karnımda şişmeler, sıvı toplamalar derken, doğum yaptıktan sonraki kızım 8 yaşına geldi. Ve şimdi kayınvalide oldum. Kızımı evlendirdim çok şükür. 2009’da bana nakil çıktı. Nakil yapılacağı için korktum, gelmedim, istemedim. Ve o nakili kabul etmedim. Reddettim. Aslında düzeleceğimi zannediyordum ama doktorlar her zaman haklıydı. Olmayacak demişlerdi ama ben bir türlü kabullenememiştim. Ve daha sonra daha da kötüye gidince bir şeylerin ciddiyetine vardım, nakil olmam gerektiğine inandım. Doktorlarımız haklı, benim iyi olmamı istiyorlar diye düşünerek, üç ay sonra çıkan ikinci naklimi kabul ettim. Allah’a şükürler olsun ayaktayım. 2 tane evladım oldu.” Çift kol nakli olan Yusuf Şimşek ise, “Organ bağışı olarak bir hayata bir can verebiliriz. Hiç korkmasınlar. Sadece kendilerini doktorlarımıza ve hemşirelerimize teslim etsinler. Bizi en iyi şekilde, en güzel hale getirmek için çok uğraşıyorlar. Allah razı olsun, teşekkür ederiz” dedi. Oğluna, bağışçının ismini verdi 2022 yılında koronavirüs kaynaklı çoklu organ yetmezliğinden yaşamını yitiren, Türkiye’de ilk kez 15 yıl önce aynı anda kalp ve böbrek nakli gerçekleştirilen Mehmet Ali Güler’in eşi Arife Güler ve oğlu Bekir Güler de katılımcılar arasındaydı. Arife Güler, “Ömer hocam çok uğraştı, çok teşekkür ederiz. Önce kalp böbrek, sonra bebek diyordu. Nakilden sonra oğlumuz oldu, oğlumuz yaşıyor, bizim en büyük şansımız” ifadelerini kullandı. Babasına organ bağışında bulunan Bekir Harmankaya’nın adını alan Bekir Güler ise, “Babamın naklinden sonra 2011 yılında doğdum. Babamı 2 buçuk yıl önce kaybettik, değiştirebileceğimiz bir şey yoktu. İsmimi, babama organlarını bağışlayan Bekir Harmankaya’dan alıyorum” dedi. “Kalp nakli maalesef canlıdan yapılamıyor” Kadavradan nakil sayısında düşüş yaşandığına dikkati çeken Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan, “Organ naklinin farkına vardırmaya çalışıyoruz. Organ nakli aslında sadece bu hafta yapılmıyor, tüm yıl boyunca herkesin ihtiyacı olduğu ölçüde bunun farkında olması gereken bir durum. Maalesef birçok arkadaşımız bilir ki, kendi ailesine başkasından organlarını almış ama ihtiyaç olduğunda kendi yakını vefat ettiğinde vermeyen aileler de olmuştur. Size de bir gün lazım olur lafının da bazen yeterli olmadığını düşünüyoruz. Biz dünyada canlıdan yapılan nakillerde en ön sıralardayız. Ama bir kalp nakli maalesef canlıdan yapılamıyor veya bir yakınınızdan nakilleri yaptığınızda o insanlara da kısmi ölçüde risk veriyorsunuz. Şu anda belki de organını, parçasını aldığınız insanlar maalesef başka bir ebediyete göçmüş durumda ve o insanlar şu an da aramızda yok. Onların organları da yok, kendileri de yok. Ama onların bir parçası sizlerin üzerinde yaşıyor. Aslında büyük anlam var burada” şeklinde konuştu.
Başkan Aydın’dan lösemili çocuklara destek çağrısı
07 Kasım 2024 Perşembe - 17:15 Başkan Aydın’dan lösemili çocuklara destek çağrısı Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası kapsamında iki özel misafirini ağırladı. Başkanlık koltuğunu küçük konuklarına bırakan Başkan Aydın, ‘Lösemi ile mücadele eden çocuklarımızın sağlığına kavuşması için elimizden ne geliyorsa yapmaya hazırız” dedi. Dünyalar güzeli Esila ve Semanur ile makamında bir araya gelen Başkan Aydın, başkanlık koltuğunu konuklarına bıraktı. Özel misafirleriyle sohbet eden Başkan Aydın, lösemi ile mücadele eden tüm çocukların bir an önce sağlığına kavuşmasını temenni etti. Başkan Aydın, “Çocuklarımızın yüzleri gülsün diye her zaman yanlarındayız. 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’nın farkında olalım ve kök hücre bağışı ile bir çocuğa umut olalım” dedi. Ziyarette bir araya geldiği LÖSEV Bursa İl Koordinatörü Aslı Metin Sakarya, Enstitü Kurucu Yöneticisi Mesut Baruk ve Sosyal Hizmetler Kıdemli Yönetmeni Mustafa Vural’dan LÖSEV’in sürdürdüğü faaliyetlere ilişkin bilgiler alan Başkan Aydın, “İlçemize kazandırılan Bursa Lösemili Çocuklar Bilim ve Doğa Köy Enstitüsü çok önemli bir proje. Bu projede emeği geçen tüm gönüllülere ve destekçilere teşekkür ediyorum. Çocuklarımız için, LÖSEV için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız” diye konuştu. Ziyarete katılan LÖSEV yetkilileri de Başkan Aydın’a verdiği desteklerden ve gösterdiği ilgiden dolayı teşekkürlerini iletti.
Organlar hayata, fidanlar geleceğe nefes oldu
07 Kasım 2024 Perşembe - 17:03 Organlar hayata, fidanlar geleceğe nefes oldu Organ Bağışı Haftası münasebetiyle “Her Fidan Ormana, Her Organ Hayata Dönüşsün” projesi kapsamında Göynüklü Mahallesinde fidan dikim etkinliği gerçekleştirildi. Vefat edip aileleri tarafından organları bağışlanan donörlerin anısını yaşatmak amacıyla düzenlenen etkinliğe; Bursa İl Sağlık Müdürlüğü, Bursa Orman Müdürlüğü ve TEMA Vakfı işbirliğiyle, Göynüklü Mahallesi’nde düzenlenen etkinliğe, Bursa Vali Yardımcısı Rıza Gençoğlu, AK Parti Mudanya İlçe Başkanı Arif Bayrak, AK Parti Bursa İl Başkan Yardımcısı Gülten Doğrul, AK Parti Mudanya Yöneticileri, İl Sağlık Müdürlüğü ve Orman Bölge Müdürlüğü yöneticileri, TEMA Vakfı gönüllüleri, öğrenciler ve organ nakli ile hayata tutunan vatandaşlar katıldı. Son 22 yılda sağlık ve çevre konusunda çok ciddi çalışmaların yapıldığını belirten AK Parti Mudanya İlçe Başkanı Arif Bayrak: “Her alanda dev yatırımlar, nice hizmetler hayata geçiren AK Parti iktidarımız döneminde özellikle organ bağışı ve ağaçlandırma konusunda ciddi çalışmalar yaptık. Organ bağışı ciddi artış gösterirken yeşil bir Türkiye için ağaçlandırma çalışmalarını hızlandırdık. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Milli Ağaçlandırma Günü olarak ilan ettiği 11 Kasım’da yine ülke olarak eş zamanlı fidan dikimi yaparak geleceğe nefes olacağız. Bunun öncesinde böyle bir etkinlikte bir araya gelmek bizim için çok kıymetli. Organlarını bağışlayarak nice canlara nefes olan donörlerimiz anısına biz de hep birlikte geleceğe nefes olduk. Organ nakli bekleyen hastalara bir umut ışığı olmak, toplumdaki bilinci ve duyarlılığı artırmak ve bunların yanında geleceğe de nefes olmak amacıyla düzenlenen bu etkinlikte emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Burada temelleri atılan Organ Bağışı Ormanı’nda donörlerin adı sonsuza kadar yaşatılacak.” sözleriyle herkesi organ bağışlamaya davet etti.
Prof. Dr. Balcı: ’’PET-BT, çoğu kanser hastalığında kullanılabilir’’
07 Kasım 2024 Perşembe - 16:33 Prof. Dr. Balcı: ’’PET-BT, çoğu kanser hastalığında kullanılabilir’’ Fırat Üniversitesi Hastanesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tansel Ansal Balcı, PET-BT tetkiki hakkında bilgiler verdi. Prof. Dr. Tansel Ansal Balcı, PET-BT’nin nükleer tıp ile anatomik görüntülemenin birleştirilerek füzyon görüntülerin oluşturulduğu bir teşhis yöntemi olduğunu, çoğu kanser hastalığında, bazı nörolojik hastalıklarda ve hatta bazı enfeksiyon hastalıklarında kullanılabildiğini söyledi. Prof. Dr. Balcı, kanserden şüphelenilen durumlarda, kanser teşhisi sonrasında, kanserin vücudun herhangi bir bölgesinde yayılımının olup olmadığı, tedavi uygulanmış hastalarda hastanın tedaviye yanıt verip vermediği, kanserin yeniden nüksedip etmediği hususları açısından PET-BT çekiminin oldukça önemli olduğunu vurguladı. Hastalarına verdikleri radyoaktif maddeler ile kanserin olduğu alanları görüntüleyebildiklerini ifade eden Prof. Dr. Balcı, damardan verilen radyoaktif işaretli maddeler aracılığı ile kanser dokusunun ışıldamalar yaparak bulunduğu yeri gösterdiğini, PET-BT cihazı sayesinde kanserin bulunduğu yeri kolaylıkla görebildiklerini ve bu sayede çok etkileyici görüntüler elde edebildiklerini kaydetti. Prof. Dr. Balcı, genellikle radyoaktif bir madde ile işaretlenen şeker benzeri bir molekülü kullandıklarını ve tetkik öncesinde hastaya damardan bu maddeyi verdiklerini ve sonrasında verilen bu maddenin vücuttaki kanserli dokuya yerleştiğini, bu sayede kanserli bölgeleri daha net bir şekilde tespit edilebildiğini söyledi. Prof. Dr. Balcı, PET-BT tetkikinin bir tarama tetkiki olmadığını, ancak çok kuvvetli kanser şüphesi olan kişilerde bu tetkikin yapılabildiğini, ayrıca özellikle Demans hastalarında PET-BT tetkikinin sıklıkla kullanılır hale geldiğini, Demansın tanısı ve tipinin belirlenmesi açısından oldukça etkili olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Balcı, PET-BT işlemi öncesinde özellikle diyabet tanısı olan hastaların diyabetlerine dikkat etmeleri gerektiğini, hastaya şeker molekülünün benzerini içeren bir radyoaktif madde verdikleri için hastadan en iyi görüntüyü elde edebilmek ve çıkan görüntüyü en iyi şekilde yorumlayabilmek için hastaların kan şekeri düzeyinin tetkik sırasında yüksek olmaması gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Tansel Ansal Balcı, çekilen PET-BT görüntülerinin çok dikkatli ve titizlikle incelendiğini, varsa eski görüntüleri ile karşılaştırıldığını, hastada kanser olup olmadığı, mevcut kanserin yayılıp yayılmadığı, yayıldıysa nerelere yayıldığı, daha önceden geçirilmiş bir kanser öyküsü var ise kanserin yeniden nüksedip etmediği, tedavi verildiyse faydalı olup olmadığı gibi konuların incelenerek filmin raporlandığını dile getirdi. Yazılan raporun tetkiki isteyen doktora ulaşmasının ardından hastanın tedavisinin düzenlendiğini anlattı. Fırat Üniversitesi Hastanesinde PET-BT çekimlerinin yaklaşık 1 yıldır yapıldığını aktaran Prof. Dr. Balcı, bu cihazın alınmasını çok uzun yıllardır beklediklerini, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Göktaş’ın vizyonerliği sayesinde PET-BT cihazının hastaneye ve üniversiteye kazandırıldığını söyledi.
Diyetisyen Güneş; "Sarımsak ve soğanı sofralardan eksik etmeyin"
07 Kasım 2024 Perşembe - 16:31 Diyetisyen Güneş; "Sarımsak ve soğanı sofralardan eksik etmeyin" Diyetisyen Gizem Güneş, bağışıklık sistemini güçlendirmek için sarımsak ve soğanı sofralardan eksik edilmemesi gerektiğini vurguladı. Zonguldak’ta diyetisyen Gizem Güneş, nezle halsizlik ve yorgunluktan etkilenmemek için yapılması gerekenleri açıkladı. Diyetisyen Gizem Güneş, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için sarımsak ve soğanı sofralardan eksik edilmemesi gerektiğini açıkladı. Güneş açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Havaların soğumasıyla birlikte bir çok kişide nezle halsizlik yorgunluk gibi belirtiler baş gösteriyor. Bu belirtilerin altında çoğu zaman dengesiz ve düzensiz beslenme mevsim değişikliği stres gibi faktörler yer alıyor. Bunlar gibi çevresel etmenlerden etkilenmemek için neler yapmalıyız. Nasıl beslenmeliyiz. Bunlardan bahsedeceğim. Bağışıklık sistemimizin zayıflamasıyla birlikte vücudumuz hastalıklara aşık hale geliyor. Bağışıklık sistemimizi güçlendiren besinler nelerdir derseniz öncelikle kış aylarında sarımsak ve soğanı soframızdan eksik etmiyoruz. Bunun dışında gene baharatlardan zencefil zerdeçal gibi baharatları yemekleri çorbalarımıza salatalarımıza ekleyerek soframızda bulunduralım. C vitamini içeren turunçgiller portakal, mandalina gibi bunlarında önemi olan saati. Saatlerinde tüketilmesi önemli. Sabah saatlerinde tükettiğimiz portakal mandalina greyfurt gibi turunçgillerle bağışıklık sistemimizi güçlendirebiliriz. Onun dışında karaciğer dostu kış sebzelerinden bahsedelim. Lahana, pırasa, karnabahar gibi karaciğer dostu kış sebzeleri. Bunlarında sofralarımıza ekleyelim"
“Bağışıklık sistemini güçlendirmek için süt ile zerdeçal birleştirildi”
07 Kasım 2024 Perşembe - 16:09 “Bağışıklık sistemini güçlendirmek için süt ile zerdeçal birleştirildi” Adnan menderes Üniversitesi (ADÜ) Teknokent’te çalışmalarını sürdüren ve bu güne kadar 18 ayrı patente imza atan Karya Farma HBX Ar-Ge, bağışıklık sistemini güçlendirmek için yeni bir çalışmaya imza attı. Koyun, keçi ve inek sütünün belli oranlarda zerdeçal ile birleştirilmesi sonucu elde edilen karışımın bağışıklık sistemini güçlendirdiği belirtildi. Karya Farma HBX Ar-Ge Bilim Kurulu Üyesi Uzm. Dr. Burak Alptekin ve ekibinin çalışmalarıyla koyun, keçi ve inek sütlerinin zerdeçal ile birleşiminden elde edilen inovatif kaymağın sağlık açısından oldukça faydalı olduğu belirtildi. Bu özel formülasyonun, bağışıklığı güçlendirme, sindirim sağlığını destekleme ve hücre yenilenmesini teşvik etme özellikleriyle dikkat çektiği belirtildi. Süt ve zerdeçalin sağlık açısından faydalarının saymakla bitmeyecek kadar çok olduğunu belirten Uzm. Dr. Burak Alptekin, “Koyun sütü; Protein, kalsiyum ve B12 vitamini bakımından zengindir. Kemik ve sinir sistemi sağlığını destekler. Keçi sütü; Magnezyum, potasyum ve A vitamini yönünden zengindir. Sindirimi kolaylaştırıcı etkisiyle laktoz hassasiyeti olanlar için ideal bir seçenektir. İnek Sütü ise D vitamini ve protein kaynağıdır. Özellikle kemik gelişimini ve günlük protein ihtiyacını karşılamakta önemli bir rol oynar. Bu sütlerin birleşimiyle elde edilen kaymak, vücut sağlığını koruyucu, bağışıklığı destekleyici ve enerji veren niteliklere sahiptir. Zerdeçalda bulunan ve zerdeçala sarı rengini veren doğal bir antioksidan olan kurkimin antioksidan ve anti-inflamatuar özellikleriyle öne çıkarken, süt bileşenleriyle birleştiğinde vücutta emilim oranını önemli ölçüde arttırır. Bu da kurkuminin daha güçlü bir etki göstermesine ve bağışıklık sistemini desteklemesine olanak sağlar. Kurkuminin yağda çözünen yapısı, sütlerin doğal yağları ile birleştiğinde emilimini artırıyor. Ortaya çıkan bu kaymak, güçlü antioksidan etkisiyle hücre sağlığını koruyan ve bağışıklığı destekleyen bir formül olarak karşımıza çıkıyor" dedi. Karya Farma HBX Ar-Ge ekibinden kimyager Aslı Aktaş ise bu yenilikçi ürün ile ilgili yaptığı açıklamada, “Sütlerin besin zenginliği ile zerdeçalın biyoaktif bileşenlerini bir araya getirdik. Bu kaymak, doğal yollardan bağışıklık sistemini güçlendiren ve vücudun kendini yenilemesine yardımcı olan bir formüle dönüştü. Karya Farma olarak, tabiatın sunduğu kaynakları bilimle buluşturarak insanlara sağlıklı alternatifler sunmayı hedefliyoruz” diye konuştu.
Cezayirli yapışık ikizler Türkiye’de yapılan operasyonla ayrıldı
07 Kasım 2024 Perşembe - 15:27 Cezayirli yapışık ikizler Türkiye’de yapılan operasyonla ayrıldı İSTANBUL (İHA) – Cezayirli 18 aylık yapışık ikizler şifayı Türkiye’de buldu. Cezayirli Amal ve Said Belkacem çiftinin yapışık ikizleri Rinad ve Rinas, 4,5 saat süren başarılı operasyonla ayrıldı. Cezayirli 10 yıllık evli Amal ve Said Belkacem çifti, büyük bir heyecanla, ikiz olduklarını öğrendikleri kızlarını kucaklarına almayı bekliyorlardı. 41 yaşındaki iki çocuk annesi Amal, 5 Nisan 2023 tarihinde, Rinad ve Rinas adını verdikleri ikiz bebeklerini sezaryenle dünyaya getirdi. Ancak daha önce yaptığı iki doğumun aksine, anne Amal uyanıp kendine geldiğinde ikizlerini bir türlü kucağına alamadı. İkizler göğüslerinden yapışık ve kalpleri ayrı şekilde tek bir kesenin içinde doğmuşlardı. Yapışık ikizlere Türkiye’den olumlu yanıt Cezayir’de ikiz bebekleri ayıracak ekip arayışları başladı. Cezayir dışındaki ülkeler araştırıldı. Acıbadem Sağlık Grubu’yla temasa geçilerek olumlu yanıt alındı. İkizlerin henüz yaklaşık 5 aylık ve kilolarının çok düşük olmasından dolayı, vücut dirençlerinin artması, göğüs bölgelerinin toparlanması ve deri dokularının genişletilebilmesi için biraz daha büyümeleri için ameliyat sonraya alındı. Her birinin 8 kiloya ulaşması gerekiyordu. Rinas’ın kalbinin sık sık durması nedeniyle ikizlerin hastanede tedavi görmelerine karar verildi. Hastanede ikizlerin tedavileri sürerken hızlı kilo alabilmeleri için özel beslenme programı oluşturuldu. Bebekler 15 aylık olduklarında ameliyat için gerekli kiloya ulaştı. Ardından tüm planlamalar yapılarak, 5 Ağustos 2024’de ikizler, uçuş mesafesi yaklaşık 4.5 saat olan, 3 bin 300 km’lik yoldan Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi’ne getirildi. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ersin Erek ve Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erdem Güven’in liderliğinde, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Kardiyolojisi, Çocuk Cerrahisi, Anestezi ve Reanimasyon ile Yoğun Bakım uzmanlarından oluşan özel bir konsey oluşturuldu, ayrılma ameliyatı ve sonrası için tedavi planlaması yapıldı. Ameliyat planlaması ve ilk işlemler 2 ay sürdü. Yapılan pek çok detaylı tetkiklerin ardından, göğüs duvarından yapışık olan ve kalpleri birbirine bakan ikizlerin kalplerindeki sorun tespit edildi. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ersin Erek, “Her insanın kalbi ‘perikart’ olarak adlandırılan ve kalbi göğüs kafesinin içinde sabit tutmasının yanı sıra enfeksiyonlardan da koruyan keseyle çevrili” dedi. Prof. Dr. Ersin Erek, ikizlerin kalplerinin ise ayrı ayrı kese yerine tek bir büyük keseyle çevrildiğini belirterek, “Tek bir büyük kesenin içinde minik iki kalp atıyordu. Ayrıca ikizlerden Rinas doğuştan kalp hastasıydı, kalpten çıkan büyük damarlarda terslik ve akciğere giden damarda darlık vardı. Kalpte karıncıklar arasında geniş bir delik de bulunuyordu” bilgisini verdi. Ameliyat öncesinde dokular genişletildi Bilgisayarlı tomografi ve MR (Manyetik Rezonans Görüntüleme) ile yapılan taramalardan elde edilen sonuçlar doğrultusunda da derideki defektin (eksikliğin) boyutu ve ne kadar dokuya ihtiyaç olduğu hesaplandı. Ardından, 21 Ağustos 2024 tarihinde ikizler ilk kez ameliyat masasına yatırıldı. Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erdem Güven bu aşamayı şöyle anlattı: “Deri ihtiyacını gidermek için ameliyatın yapılacağı bölgenin yakınındaki bölgede fazla bir deri oluşturmaya çalıştık. Plastik cerrah olarak temel amacımız, dışarıdan yabancı bir doku almadan ikizlerin kendi dokularıyla onarım sağlamaktı. Özellikle çok küçük bebeklerde bu yöntem, ‘altın standart’ kabul edilir. Her iki bebeğe de silikon bir balon yerleştirdik. Haftalık periyodlar ile genleşme sağladık. Aynen hamile bir kadının karnının büyürken derisinin genişlemesi gibi düşünebilirsiniz. Bu çocuklarda da derinin büyümesini ve genleşmesini sağladık. Kendi canlılığı olan, aynı kalite ve renk tonunda bir deri elde ettik. Şayet başka bir doku kullanılsaydı, bu dokular bedenlerinde bir yama gibi dururdu.” Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanları Prof. Dr. Ersin Erek, Doç. Dr. Selim Aydın, Doç. Dr. Bahar Temur, Dr. Yakup Tire, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Münür Selçuk Kendir, Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Mehmet Bilhan Hayırlıoğlu ve Dr. Sanem Özata ile Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erdem Güven’den oluşan ekibin gerçekleştirdikleri ve 4.5 saat süren ameliyat başarıyla tamamlandı. Ameliyatta 8 kişilik anestezi ekibi görev aldı Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Mehmet Bilhan Hayırlıoğlu, ameliyat sürecinde 4 anestezi uzmanı ve 4 anestezi teknikeri olmak üzere 8 kişiden oluşan bir anestezi ekibinin görev aldığını vurgulayarak, “Yapışık ikizler çok sık karşılaştığımız bir hasta grubu değil. Dünya üzerinde görülme sıklığı çok düşük. Bizim açımızdan zorlayıcı olan nokta, ameliyat sırasında entübasyon, bir başka deyişle solunum yoluna tüp yerleştirme süreciydi. Göğüslerinden yapışık ve yüzleri de birbirlerine bakar pozisyonda olmaları nedeniyle Rinad ve Rinas’ın ameliyat masasında pozisyon vermekle ilgili sıkıntıları vardı. Aynı sebepten dolayı damar yolu açılması ve kateterizasyon ile ilgili de güçlükler yaşadık. Bunların yanı sıra ikizlerden Rinas’a, doğumsal kalp hastalığı olması nedeniyle daha özellikli bir anestezi uygulamamız gerekiyordu” diye konuştu. Bir başka önemli problemin ise aynı anda iki çocuğa müdahale etmek olduğuna işaret eden Dr. Mehmet Bilhan Hayırlıoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Normal prosedürün dışında, aynı anda, aynı ameliyat salonunda iki farklı hastayı takip etmemiz gerekiyordu. Rinad ve Rinas’a iki farklı anestezi ekibi belirledik. Bu iki ekip operasyon süresince hastalardaki değişiklikleri yakından takip edip gerekli müdahalelerde bulundular. Başarılı bir operasyon süreci sonunda her iki hastamızı yoğun bakım ekibine teslim ettik.” Ayrı kese oluşturuldu İkizlerin bir kese içinde yan yana atan kalplerinin ayrılması gerektiğini belirten Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ersin Erek, her iki kalbi çevreleyen büyük kalp kesesini açtıktan sonra sığırdan elde edilen perikardit dokusunun, her bir kalbin kendine ait kesesi olacak şekilde dikildiğini söyledi. Ersin Erek, “Tek kese içinde iki kalbin yan yana attığını görmek ekip olarak hepimiz için heyecan vericiydi. Yaptığımız ameliyatla, her iki kalbe de iki kese oluşturduk. İki ayrı kesede atan kalpleri görmek daha büyük bir mutluluktu. Çünkü artık onlar iki ayrı bedende sağlıklı olarak atmaya devam edecekler” dedi. Prof. Dr. Ersin Erek, Rinas’ın stabil durumda olması ve büyük bir işlem yapılması gerektiği için kalbine müdahale etmediğini söyleyerek, “Rinas’a 6–12 ay içinde ikinci bir kalp ameliyatı yapılmasını planladık. Bu ameliyatla kalbindeki diğer sorunlar da giderilecek” diye konuştu. İkizlerin ayırma sürecinin sonrasında, tıbbi ekibin bebeklerin birbirini aradıklarını ve bu nedenle stres yaşadıklarını gözlemlediklerini söyleyen Prof. Dr. Ersin Erek, “Biz tüm ekip olarak, deneyimimizle bu ameliyatı başarıyla sonlandırdık. Çok mutlu da olduk. Ama ayrılan bebeklerin birbirini aradığını gördüğümüzde, hepimiz derinden etkilendik. Hüzünlendik de. Onlar kendini tek vücut olarak biliyorlar, şimdi sağlıklı ve iki ayrı birey oldular. Buna zamanla alışacaklar elbette” dedi. “Kemik dokusunu bir lego gibi kaydırdık” İkizler birbirlerine göğüs kafesinden bağlı oldukları için sağ ile sol kaburga kemiklerini bir arada tutan ve halk arasında “iman tahtası” olarak adlandırılan sternum kemiğinin gelişmediği belirtildi. KVC Uzmanı Prof. Dr. Ersin Erek ile Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erdem Güven, ayırma ameliyatında ikizlere kendi kemikleriyle “iman tahtası” oluşturduklarını belirterek, süreci şöyle anlattılar: “İkizlerin göğüs bölgelerini ayırdığımızda, kaburgaların bağlantı yerlerini özel titanyum materyalleri ile birleştiririz diye düşünüyorduk. Ama bizi umutlandıran bir şey fark ettik. Boynun hemen altında ve göğsün üst tarafında olan yerde ikizleri birbirine bağlayan bir kemik oluşumu vardı. Bu o kemiğin halk arasında ‘iman tahtası’ denilen kısmın oluşturulması için yeterli olduğu anlamına geliyordu. Adeta bir lego gibi, kemik dokusunu kaydırarak göğüs kemiği oluşturduk. Böylece yapay bir materyale ihtiyaç olmadı. Bu gibi durumlarda en iyi olan şey kişinin kendi dokusunu kullanmaktır. Zira, bebekler büyüdüklerinde kendi dokularından olduğu için dışardan fark edilmeyecek ve güzel bir iyileşme sağlanacak.” “Kızlarımı üç gün boyunca göremedim” Doğum sonrasında kızlarının durumu kendisinden üç gün saklanan anne Amal Belkacem, “İkizlerimin yapışık olduğunu öğrendiğim an sanki dünyam başıma yıkıldı” diyerek, duygularını şöyle anlattı: “Kolumdaki serumu attığımı ve yere yığıldığımı hatırlıyorum. Acaba kızlarım birbirlerine nasıl yapışıklardı? Elleri veya ayakları yok muydu, sağlıkları nasıldı ve bundan sonra yaşamlarına nasıl devam edeceklerdi? Stresten sütüm aniden kesildi, ikizlerimi sadece dört gün emzirebildim.” Baba Said Belkacem ise ikizlerinin yapışık olduklarını doğumdan hemen sonra öğrendiğini belirterek, “Doktorlara ilk sorum, ‘Çaresi var mı?’ oldu. Birbirlerinden ayrılabileceklerini öğrendiğimde derin bir nefes aldım" diye konuştu. “Kızımın kalbi tüm üç kez durdu” Cezayir’deki tedavi sonrası ikizler taburcu edilirken, kalbinde sorun olan Rinas’ın hekim kontrolleri devam ediyordu. İkizler bir yaşına geldiklerinde aileyi perişan eden ciddi bir sorun yaşandı. Kalp hastası olan Rinas’ın kalbi bir yaşında iken bir ayda tam üç kez durdu. Rinas’ın kalbinin durması, Rinad’ın da hayata veda etmesi anlamına geliyordu. Anne Amal Belkacem bu süreci şöyle aktardı: “Evdeydik, ikizlerimden Rinad uyanmıştı. Mamasını hazırladım ve oğluma içirmesini söyledim. Oğlum mamasını içirince kalanını da uyandıysa diğer kızım Rinas’a vermesini belirttim. Oğlum ‘anne kardeşimin dudakları mosmor’ diye bağırınca soluğu Rinas’ın yanında aldım. Kızımda hiçbir tepki olmayınca, hemen hastaneye kaldırdık. Kalp masajı yapılarak hayata döndürüldü. Ardından bizi evimize gönderdiler. Bu acı yetmiyormuş gibi kızımın iki hafta sonra üstelik bir günde iki kez kalbi durdu. Yine kalp masajıyla hayata döndürdüler. Kalbim bir değil, iki kez yanıyordu. Çünkü kalbinden hasta olan Rinas hayatını kaybederse aynı bedende yaşayan diğer kızıma ne olacaktı? İşte bu kaygılar nedeniyle adeta benim de kalbim duracak sandım her defasında.” "Kızım gözleriyle ikizini arıyor" Ameliyatın ardından kızlarını ilk kez tek başına kucaklayabilmenin mutluluğunu yaşayan anne Amal Belkacem, ameliyat sonrasında kızı Rinad’ın gözleriyle yoğun bakım servisinde yatan kardeşi Rinas’ı aradığını belirterek, “Kızlarım 18 ay boyunca yüzleri birbirlerine bakacak şekilde göğüslerinden yapışık halde yaşadılar. Elleri, kolları ve ayakları sürekli birbirleriyle temas halindeydi. Bazen birlikte oyun oynarken, bazen de birbirlerine kızabiliyorlardı. Kızdıklarında saç çekmek ve ısırmak gibi zarar verebilecek şeyler yapabiliyorlardı. Ne yaşanırsa yaşansın, kendilerini bir bütün olarak görüyorlardı. Ameliyat sonrasında servise getirilen kızım Rinad sürekli kardeşinin olduğu yere bakmaya başladı. Geceleri tek uyuyamıyor, ancak yanında ben yatınca gözlerini kapatabiliyor. 18 ay boyunca baktığı yerde kardeşini göremeyen kızım sanırım ne olduğunu anlamaya çalışıyor” diye konuştu. "Sanki yeni doğum yapmış gibiyim Amal ve Said Belkacem çifti, ikizlerinin sağlıklı olarak birbirlerinden ayrılabileceklerine yönelik umutlarını hep koruduklarını belirterek, “Büyük bir heyecan ve umutla beklemiştik ameliyatı. Çok şükür ikizlerimiz Türk hekimlerinin büyük çabası ve başarısı sayesinde birbirinden ayrıldılar. Şimdi tek dileğimiz; kalp hastası olan kızımızın birkaç ay sonra gerçekleştirilecek olan ameliyatla sağlığına kavuşması” dediler.
Doç. Dr. Kaçmaz: "Türkiye’de iyi işleyen bir organ nakli sistemimiz var"
07 Kasım 2024 Perşembe - 14:11 Doç. Dr. Kaçmaz: "Türkiye’de iyi işleyen bir organ nakli sistemimiz var" 3-9 Kasım Organ ve Doku Bağışı Haftası nedeniyle açıklama yapan Niğde Ömer Halisdemir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Organ Nakil Sorumlusu Anestezi Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Kaçmaz, Türkiye’de iyi işleyen bir organ nakli sistemi olduğunu belirterek, "Aciliyet ve sıraya göre ilk sırada kim varsa doku ve organ uyan ona veriliyor. Burada hiçbir şekilde başka bir uygulama yapılması mümkün değil" dedi. Niğde İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı Organ ve Doku Bağışı Birimi, 3-9 Kasım Organ ve Doku Bağışı Haftası boyunca açtığı stantla, organ ve doku bağışının önemini anlatarak vatandaşların bağış yapmasını sağlıyor. Ömer Halisdemir Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde açılan stantta açıklama yapan Doç. Dr. Mustafa Kaçmaz, "Ülkemizde daha çok canlı donörden bağışlar yapılıyor. İnsanlar yakınına böbreğini, karaciğerini bağışlamakta imtina etmiyorlar ancak asıl olan kadavra donör. Çünkü bir kişinin beyin ölümü gerçekleştikten sonra bu insanın hayata devam etmesi zaten mümkün değil ve kadavra donörden alacağımız organlarda 5-6 kişinin hayata tutunması sağlanabilir” dedi. "Donörden yaptığımız nakillerde dünyada çok iyi bir yerdeyiz" Organ bağışı konusunda halk arasında bilinen bazı yanlışlara da açıklık getiren Kaçmaz, “Bir kişi organını bağışladığı zaman, bu bağış kartını doldurduğu zaman her ne şekilde olursa olsun ondan organ alınmıyor. Birçok yöntemi var. Kişinin beyin ölümü gerçekleşmiş olması gerekiyor, kendi formu doldursa da ailenin rızası gerekiyor ve bir kurul tarafından kanaat getirildikten sonra alınabiliyor ve ülkemizde bakanlığımızın sisteminde ihtiyaç sıralaması var. Aciliyet ve sıraya göre ilk sırada kim varsa doku ve organ uyan ona veriliyor. Burada hiçbir şekilde başka bir uygulama yapılması mümkün değil. Aslında çok iyi işleyen bir organ nakli sistemimiz var. Canlı donörden yaptığımız nakillerde gerçekten dünyada çok iyi bir yerdeyiz. Organ nakli konusunda tıbbi olarak çok gelişmiş bir noktadayız ve kaliteli nakiller yapabiliyoruz ama hâlâ kadavra donör nakillerindeki problemimiz devam ediyor" diye konuştu. Türkiye’de 25 binin üzerinde böbrek, 2 bin 500’ün üzerinde kalp ve bin 500’ün üzerinde diğer organ nakillerini bekleyen hasta olduğunu belirten Kaçmaz, vatandaşı organ bağışı konusunda daha bilinçli ve duyarlı olmaya davet etti.
Diyaliz hastaları yeniden sağlıklarına kavuşmak için organ bağışı bekliyor
07 Kasım 2024 Perşembe - 13:54 Diyaliz hastaları yeniden sağlıklarına kavuşmak için organ bağışı bekliyor Yalova Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hemodiyaliz hastaları tüm Türkiye’deki hastalar gibi sağlıklarına kavuşmak için bir umutla organ bağışı bekliyor. Organ ve Doku Nakli Farkındalık Haftası’nda Yalova Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kurulan stantlarda organ bağışına vatandaşlar teşvik ediliyor. Hastanede hemodiyaliz tedavisi gören hastalar ise zorlu hastalıkla mücadele veriyor. O hastalardan birisi olan ve 8 yıldır diyalize giren Cafer Bayhan, hastalığını böbreklerinin tamamen bittikten sonra farkına varıldığını ifade etti. Hastalığın sinsi bir şekilde ilerlediğini kaydeden Bayhan, “Tahlillerimizde kronik böbrek yetmezliği hastalığı olduğumuzu doktorumuz ifade etti ve aynı gün diyaliz makinesine bağlandık. Tabi hayatımız zor geçiyor, şartlar zor. Haftada 3 gün geliyoruz, iş gücü kaybımız var ama mücadelemizi ediyoruz. Organ nakli bizim için şöyle önemlidir, en azından yaşam kalitemiz artacaktır organ nakli olduğumuzda. Haftada 3 gün geliyoruz, 4 saat iş gücü kaybımız oluyor. Ailemizde tabi ki sıkıntılar oluyor. Makineden çıktıktan sonra yorgun argın gidiyoruz, dinleniyoruz ve çalışamıyoruz. Organ nakli konusunda tüm vatandaşlarımızın daha duyarlı olmasını istiyoruz” dedi. “En güzel miras organ bağışı” Hastalandıktan sonra organ bağışının önemini daha iyi anladığını ifade eden Bayhan, “Rahatsızlandıktan sonra ne kadar önemli olduğunu, dünyada en güzel şeyin bağışlayacağımız organlarımızın olduğunu, en güzel mirasın olduğunu işin içine girdikten sonra anlıyorsunuz. Bence herkes organlarını bağışlamalı ki başka canlara hayat versin” ifadesini kullandı. “Organlarımız toprak olmasın” Yalova Eğitim ve Araştırma Hastanesi Organ ve Doku Nakli Koordinatörü Dr. Ayşe Medetoğlu ise Yalova’nın bağlı olduğu Bursa bölgesinin organ nakli konusunda Türkiye’nin en iyi durumda olan bölgesi olduğuna dikkati çekerek, “Organ bağışını 18 yaş üzeri her akli dengesi yerinde, yetişkin kişi yapabilir. Herkesi de organ bağışı yapmaya davet ediyoruz. Hastanemizde de organ bağışı standımız açık olacak. Herkesi bekleriz. Organ bağışı çok önemli, canlıdan canlıya da kadavradan canlıya da bağışlar olabiliyor. Kadavradan canlıya bağışlar çok değerli. Çünkü biz öldükten sonra organlarımız toprak olacak. Organlarımız toprak olmasın. Birilerine can, hayat versin diyoruz. O yüzden de organlarımızı bağışlayınız" açıklamasında bulundu. “Her organ hayat kurtarır” Nefroloji Uzmanı Dr. Özcan Uzun ise hastanede 35 diyaliz makinesiyle yaklaşık 140 hastaya hizmet verdiklerini ifade etti. Toplumda kronik böbrek yetmezliğinin yüzde 15 gibi yüksek bir oranda görüldüğüne değinen Uzun, “Bu da yaklaşık 6 kişiden birinin kronik böbrek yetmezliği olduğu anlamına gelmektedir. Kronik böbrek yetmezliğinin son evresinde hemodiyaliz tedavisi uygulanmaktadır ve bu oran her yıl yüzde 4-5 kadar artmaktadır. Hemodiyaliz hastaları normal hastalara göre 10 kat daha fazla kalp krizi, hastaneye yatış gibi risklere maruz kalmaktadır. Bu nedenle hemodiyaliz hastalarında diyalize başladığımızda ilk yapacağımız görev bu hastaları diyalizden kurtarmaktır. Bu nedenle siz de organlarınızı bağışlayarak hastalarımızın sağlıklı bir insan gibi yaşamasını sağlayabilirsiniz. Her organ hayat kurtarır. Bu konudaki duyarlılığınız ve fedakarlığınız için şimdiden teşekkür ederiz” diye konuştu.
Sadece engellilere uygulanan diş tedavisi yönteminden artık çocuklar da faydalanacak
07 Kasım 2024 Perşembe - 13:47 Sadece engellilere uygulanan diş tedavisi yönteminden artık çocuklar da faydalanacak Eskişehir Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi ile Yunus Emre Devlet Hastanesi arasında imzalanan protokol çerçevesinde, çoklu diş ve genel anestezi işlemi yapılan 4 yaşındaki ilk hasta başarıyla tedavi edildi. Eskişehir İl Sağlık Müdürlüğü’nün öncülüğünde Eskişehir Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi ile Yunus Emre Devlet Hastanesi arasında diş tedavisi için protokol imzalandı. Protokol çerçevesinde, önceden sadece engelli ve uyum sağlayamayan hastalara uygulanan çoklu diş ve genel anestezi işlemleri artık 2 hastanenin ortak çalışmasıyla çocuklara da yapılacak. "Engelli, uyum sorunu yaşayan çocuk ve erişkin hastaların yönetilemeyen bir problemi vardı" Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Bildirici, hastaların tedavi süreçlerinin ortak şekilde yönetileceği bu protokolün Eskişehir’de ilk defa yapıldığını söyledi. Bildirici, yapmış olduğu konuşmada, "Ağız ve Diş Sağlığı Hastanemizde bir Engelli Diş Polikliniğimiz var. Geçen yılın sonlarına doğru Gamze hocanın başhekimliğini yaptığı Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne de bir Engelli Diş Merkezi açmıştık. Bu 2 ünitede Yunus Emre Devlet Hastanesi’ndeki merkezimizde engelli hastalarımıza ağız ve diş sağlığıyla ilgili hizmet vermekteyiz. Yalnız özellikle engelli, uyum sorunu yaşayan çocuk ve erişkin hastaların yönetilemeyen bir problemi vardı, bu hastalara çoklu diş hekimi müdahalesi ihtiyacı söz konusuydu. Ayrıca bazı uzmanlık gerektiren iş ve işlemlere ihtiyaç vardı. Bu iş ve işlemler yani hem engelli hastalarımız için hem uyum sağlayamayan hastalarımızın çoklu diş işlemleri genel anestezi altında yapılması gerekiyordu. Genel anestezi sonrası hastaların hekimlerimizin kararıyla az 12 ila 24 saat gözlem altında kalmaları gerekiyor. Bu sürecin yataklı sağlık hizmeti sunan bir hastanemiz marifetiyle yönetilmesi gerekiyordu" dedi. "Bu ilimiz için önemli bir kazanım, ilk defa böyle bir iş yapıyoruz" Doç. Dr. Bildirici, Eskişehir’de bu sorunla ilgili büyük bir talep olduğunu ifade ederek, "Hem engelli çocuklarımız hem de uyum sağlayamayan hastalarımız mağdur. Bu çerçevede, bize oldukça talep geldi. Biz de 2 hastanemizin başhekimlerine ortak bir protokol yaptık. Bu hastalar Eskişehir Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’ne başvurduklarında gerek çene cerrahları, gerekse çocuk diş hekimleri tarafından genel anestezi altında ameliyat edilmelerine karar verildiğinde anestezi onayları Yunus Emre Devlet Hastanemizde yapılacak. Ameliyat iş ve işlemleri de Yunus Emre Devlet Hastanemizin ameliyathanesinde yapılacak. Dolayısıyla 2 hastanemizin başhekimleri bir ortak kullanım protokolü imzalayarak bu hasta grubunun tedavi süreçlerini birlikte beraber yönetecekler. Bu ilimiz için önemli bir kazanım, ilk defa böyle bir iş yapıyoruz" şeklinde konuştu. "Genel anestezi altındaki ilk diş tedavimizi başarıyla gerçekleştirdik" Eskişehir Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi Başhekimi Dr. Dt. Kadir Gördeli, şunları söyledi: "İl Sağlık Müdürümüz Doç. Dr. Yaşar Bildirici’nin Eskişehir ilinde sağlık alanında çok önemli çalışmaları oldu. Bugün de genel anestezi altında diş tedavisiyle ilgili onun öncülüğünde bir protokol imzaladık. Gamze hocamın da desteğiyle protokol çerçevesinde genel anestezi altındaki ilk diş tedavimizi başarıyla gerçekleştirdik. Bundan sonra da ihtiyaç olduğunda bunu bir rutin halde ilimizden ev çevre illerden talep geldiğinde haftada 1 gün olacak şekilde Yunus Emre Devlet Hastanesi’nin ameliyathanesinde yapacağız. Bundan dolayı mutluyuz. Tedavi olan hastamıza da buradan geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz." "İlk defa böyle işlemlerle karşılaştık ve süreci çok güzel atlattık" Protokol çerçevesinde tedavi edilen ilk çocuk hastanın annesi Seyhan Artan ise "4 yaşındaki oğlumun diş teliyle ilgili bir sorunu vardı. İşleminin anestezi altında yapılması gerekiyordu. Sağolsun, Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’nde başhekimimiz ve başhekim yardımcımız ilgilendiler. İlk defa böyle işlemlerle karşılaştık ve süreci çok güzel atlattık. Bakalım, bundan sonrası ağrımız nasıl olacak onu bilmiyoruz. Ancak iyiyiz ve bu güzel bir hizmet" ifadelerini kullandı.