SAĞLIK
Keskin: "Aile Hekimliği daha verimli hale geldi" 29 Kasım 2024 Cuma - 18:29:32 Balıkesir İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Serkan Kadir Keskin, 1 Kasım’da yürürlüğe giren yeni Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Yeni düzenlemenin, birinci basamak sağlık hizmetlerinin daha işlevsel hale getirilmesini ve koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesini hedeflediğini belirten Keskin, vatandaşlara daha kaliteli ve nitelikli sağlık hizmeti sunulacağını ifade etti. Yeni yönetmelik ile aile hekimlerine kayıtlı kişi sayısının 4 binden 3 bin 500’e düşürülmesi ile hekim başına düşen hasta sayısının azalacağına dikkat çeken Keskin, bunun sonucunda aile hekimlerinin vatandaşlara daha fazla zaman ayırabileceğini ve sağlık hizmetlerinin daha etkin şekilde sunulacağını belirtti. Ayrıca, kronik hastalıklar ve kanserlere yönelik tarama ve izlemlerin daha etkin bir şekilde yapılmasının teşvik edileceğini söyledi. Aile Hekimlerinin Rolü Artacak Keskin, yeni yönetmelik ile birlikte, vatandaşların yılda en az iki kez aile hekimlerine başvurmasının beklendiğini ve böylece sağlık sisteminin yükünün doğru şekilde dağılmasının amaçlandığını belirtti. Aile hekimlerinin sağlık sisteminin "ilk kapısı" olacağına dikkat çeken Keskin, aile hekimlerinin vatandaşların sağlığını yakından takip ederek, sağlık hizmetlerine kolay erişim sağlayacağını ifade etti. Koruyucu Sağlık Hizmetleri Güçlendirilecek Yönetmelikteki değişikliklerin anne ve çocuklara yönelik koruyucu sağlık hizmetlerini daha etkin hale getireceğini belirten Keskin, gebe-lohusa izlemleri, aşılama programları, okul sağlığı izlemleri gibi hizmetlerin daha kapsamlı bir şekilde sunulacağını söyledi. Ayrıca, aile hekimlerinin, bireylerin yaşam boyu sağlığını izleyerek, onlara sürekli ve ulaşılabilir sağlık hizmeti sunmalarının sağlanacağı ifade edildi. Akılcı İlaç Kullanımı Teşvik Edilecek Keskin, Türkiye’de antibiyotik kullanımının OECD ortalamasının 2,5 katı olduğunu belirterek, gereksiz ilaç kullanımının sağlık açısından ciddi bir sorun teşkil ettiğine dikkat çekti. Yeni yönetmelikte, aile hekimlerinin tanı ve tedavilerine müdahale edilmeden, akılcı ilaç kullanımının teşvik edileceğini belirten Keskin, aile hekimlerinin ilaç yazma özgürlüğünün devam edeceğini ancak akılcı ilaç kullanımının ön planda tutulacağını ifade etti. Halk Sağlığı İçin Tarama ve Muayene Önerisi Yeni yönetmelik ile toplumun hastalık yüküne göre hizmet planlaması yapılacağını vurgulayan Keskin, özellikle kronik hastalıkların ve 65 yaş üstü hastaların takibinin etkin bir şekilde yapılmasının halk sağlığını koruyacağını belirtti. Vatandaşların aile sağlık merkezlerinde düzenli olarak tarama ve muayenelerini yaptırmalarının önemini vurgulayan Keskin, sağlıklı yaşam tavsiyelerine uymanın büyük fayda sağlayacağını söyledi. Keskin, aile hekimleri ve vatandaşlar için büyük önem taşıyan bu yönetmeliğin uygulama aşamasını titizlikle takip edeceklerini belirterek, Aile Hekimliği Sistemi temelinde birinci basamak sağlık hizmetlerinin daha etkin bir şekilde sunulmaya devam edileceğini ifade etti.
29 Kasım 2024 Cuma - 15:50 ERÜ Hastanelerinde, “Sizce Tıbbi Hata Var mı? Olgu Örnekleriyle” Konulu Konferans Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı tarafından düzenlenen “Sizce Tıbbi Hata Var mı? Olgu Örnekleriyle” konulu konferans düzenlendi. Gevher Nesibe Hastanesi Başhekimlik Toplantı Salonunda düzenlenen konferansa davetli olarak Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Uzman Bilir Kişi Prof. Dr. Halil Koyuncu sunumuyla “Sizce Tıbbi Hata Var mı? Olgu Örnekleriyle” konulu konferans verildi. Konferansa Tıp Fakültesi öğretim üyeleri ile araştırma görevlileri katıldı. ERÜ Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsa Cüce’nin giriş konuşmalarının ardından, Prof. Dr. Halil Koyuncu’nun sunumuna geçildi. Prof. Dr. Halil Koyuncu, Tıbbi hataların neler olabileceğine değinerek; hekimin hastaya müdahalesi, hastada meydana gelen zarar, hastada meydana gelen zararda hekimin hata-kusuru, yetersiz tetkik, aydınlatma-bilgilendirme ve yönlendirme ile konsültasyon eksiklikleri, kayıtların düzgün olmaması ile zarar ve kusurlu eylem arasındaki illiyet bağı hakkında bilgiler verdi. Tıbbi uygulamada tarafların kimler olduğunu, tarafların özelliklerini, tıbbi uygulama hatası (malpraktis) ile sonuçları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Halil Koyuncu, tıbbi uygulama hatalarının en çok hangi uzmanlık alanlarında dağıldığını, sağlık çalışanlarının kusur nedenlerinin dağılımları ile tıbbi hataların diğer hastalık ölümlerindeki sıralamalarına da değindi. Prof. Dr. Halil Koyuncu, son söz olarak; hekimin öncelikle hastaya zarar vermeden, tıbbi müdahale süreçlerini iyi yönetmesi, yapılan her müdahalenin hukuka ve tıbba uygun olması, her yazılanın yapılması her yapılanın da yazılması, akıl almaktan kaçınılmaması gerektiği ile görev, yetki ve sorumlulukların bilincinde olunması gerektiğini söyledi.
29 Kasım 2024 Cuma - 15:29 Van’da gebe okulunda anne adaylarına eğitim Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Sağlık Bakanlığı tarafından başlatılan “Normal Doğumu Teşvik” programı kapsamında açılan gebe okulunda anne adaylarına yönelik eğitimler düzenliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın öncülüğünde yürütülen proje çerçevesinde gebelik süreci, doğum ve lohusalık dönemi hakkında bilgi sahibi olmak isteyen anne adayları, hastanede verilen eğitimlere yoğun ilgi gösteriyor. Gebe okulu, uzman doktorlar ve eğitim hemşireleri eşliğinde anne adaylarına sağlıklı bir gebelik süreci geçirmeleri için ihtiyaç duydukları bilgileri sunuyor. Eğitimlerde ayrıca normal doğumun avantajları ve önemi vurgulanıyor. Konuya ilişkin konuşan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Mert Cenker Güney, normal doğumun anne ve bebek sağlığı açısından birçok avantaj sunduğunu belirtti. Dr. Güney, “Bizim için gebelerin takibinde doğum şekli açısından önemli olan anne ve bebek sağlığı açısından hızlı iyileşmeyi sağlayan ve anne bebek arasındaki bağı güçlendiren doğum şekli normal doğumdur. Elbette her gebenin durumuna göre değişebilmektedir. Öncesinde herhangi bir operasyon olup olmamasına veya annenin riskli gebelik durumlarına bağlı olarak doğum şekli değişebilmektedir. Ancak şartlar mümkünse ve herhangi bir engel yoksa biz doktorların anne bebek sağlığı için öncelikli olarak olmasını istediğimiz ve desteklediğimiz yöntem vajinal doğum olarak gerçekleşmektedir” dedi. Sezaryen doğumun zorunlu durumlarda tercih edildiğini, normal doğumun ise bebekte akciğer gelişimini desteklediğini dile getiren Güney, “Normal doğumda akciğer motivasyonu gelişmiş bir bebek, anne kanalından belli bir strese girerek çıkabiliyor ve böylece yeni doğan yatış oranında azalma görülebiliyor. Bunun dışında normal doğum yapan bir anne, 24 saat içerisinde taburcu edilebiliyor. Sezaryen doğumda bu oran 48 saate çıkabiliyor. Bireyin sezaryen olması gereken durumlar da olabiliyor. Örneğin preeklampsi dediğimiz halk arasında ‘gebelik zehirlenmesi’ diye bilinen durumlarda veya bebeğin ters geldiği, ikiz gebelik gibi durumlarda sezaryen yapma ihtimalimiz annenin sağlığı ve bebeğin de hayatını tehlikeye atmamak adına daha önemli. Ancak normal doğumda şartlar elverişli ise, bebek çok büyük değilse, annenin herhangi bir ek hastalığı yoksa, sıkıntı oluşturabilecek bir süreç değilse, bebeğin doğumhanedeki takibi normal bir seyirde devam edebiliyorsa bizim önerdiğimiz doğum şekli normal doğum oluyor” diye konuştu.
Şişkinliğin nedeni yumurtalık kisti olabilir
08 Kasım 2024 Cuma - 12:01 Şişkinliğin nedeni yumurtalık kisti olabilir Sürekli şişkinlik, mide problemleri ve karın ağrısı gibi belirtiler, yumurtalık kistlerinin erken sinyalleri olabilir. Prof. Dr. Selahattin Kumru, düzenli kontrollerin ve belirtileri ciddiye almanın, yumurtalık kistlerinin yol açabileceği riskleri azaltmada önemli olduğunu vurguladı. Kumru, “Belirtileri görmezden gelmeyin ve mutlaka düzenli kontrol yaptırın” dedi. Kadınlarda en sık karşılaşılan jinekolojik sorunlardan biri olan yumurtalık kistleri, çoğu zaman belirti vermeden büyüyor, kimi zaman ise ağrı, şişkinlik gibi şikayetlerle kendini gösteriyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Selahattin Kumru, belirtilerin, kistin türüne ve büyüklüğüne göre değişiklik gösterebildiğini belirtti. “Mutlaka düzenli kontrol yaptırın” Prof. Dr. Selahattin Kumru, “Bazen bağırsaklar tutulduğu zaman ağrılı dışkılama olabilir. İdrar yapmada sıkıntı görülebilir. Pelvik bölge adı verilen leğen kemiği bölgesindeki organlarla ilgili farklı şikayetler ortaya çıkabilirken, gebe kalamama şikayeti de söz konusu olabilir. Bunun yanında uzun süre devam eden kasık ağrıları da çok sık görülmektedir. Menopoz dönemi tümör kistlerinde ise karın şişliği, bölgedeki organlara baskı nedeniyle sık idrara gitmek, kabızlık şikayetleri, bazen ’postmenopozal’ adı verilen menopozda vajinal kanama başlangıcı, karın ağrısı gibi şikayetler özellikle büyük boyutlu tümörlerde menopoz döneminde karşılaşılan semptomlardır. Bunların yanında hiç belirti vermeyen rutin kontrollerde tesadüfen saptanan kistler de olabilmektedir. Bu nedenle belirtileri görmezden gelmeyin ve mutlaka düzenli kontrol yaptırın” dedi. “Kistler depresyona neden olabilir” Kistin büyüdükçe, özellikle hormon salgılayan türlerin vücutta hormonal dengesizliklere neden olabileceğini belirten Selahattin Kumru, şöyle devam etti: “Örneğin, östrojen ya da progesteron seviyelerinde ani dalgalanmalar ruh hali, enerji seviyesi ve adet döngüsünde değişikliklere yol açabiliyor. Bazı kadınlar, kist nedeniyle depresyon ve anksiyete gibi ruhsal sorunlarla da karşı karşıya kalabiliyor. Yumurtalık kistlerinin tedavisi, kistin türüne, boyutuna ve belirtilere göre belirlenir. Bazı kistlerde cerrahi müdahale gerekebilir. Hormon dengesizliklerine bağlı gelişen kistlerde doğum kontrol hapları veya hormon düzenleyici ilaçlar kullanılabilir. Ancak mutlaka hekim takibi gereklidir.” “Bedende değişikliği fark etmek, tedavi sürecini olumlu etkiliyor” Prof. Dr. Selahattin Kumru, düzenli jinekolojik kontrollerin, kadın sağlığını korumada kritik bir öneme sahip olduğunu vurgulayarak, “Yumurtalık kistleri gibi belirtileri göz ardı edilen durumlar, bu kontroller sayesinde erken dönemde teşhis edilebilir. Kadınların bedenlerindeki değişimleri fark etmeleri, erken tanı ve tedavi sürecini olumlu etkiler; kistler genellikle belirti vermeden büyür, ancak bazı semptomlar kistlerin tespiti için ipucu olabilir" dedi. Kumru, düzenli kontrollerin ve belirtileri ciddiye almanın, yumurtalık kistlerinin yol açabileceği riskleri azaltmada önemli olduğunu vurguladı.
SGK, kayıt dışı istihdamla mücadele ediyor
08 Kasım 2024 Cuma - 11:44 SGK, kayıt dışı istihdamla mücadele ediyor Diyarbakır Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Müdürü Reşat Merttir, ülkemizde önemli bir sorun haline gelen kayıt dışı istihdamla mücadele amacıyla her yıl çeşitli bilgilendirme ve rehberlik faaliyetleri düzenlendiğini söyledi. SGK, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve diğer paydaşlarla iş birliği yaparak, kayıt dışı istihdamın önlenmesine yönelik geniş bir toplumsal farkındalık hedeflediğini dile getiren Reşat Merttir, yaptığı açıklamada, kayıt dışı istihdam, çalışanların Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmeksizin çalıştırılmaları veya çalışma gün ve ücretlerinin eksik bildirilmesi sonucunda çalışanların sigorta, sağlık hizmetleri ve işsizlik sigortası gibi yasal haklardan mahrum kalmalarına yol açtığını kaydetti. Merttir, sigortalı çalıştırmanın hem çalışanların hem de işverenlerin yasal bir yükümlülüğü olduğunu ifade ederek, "İşverenlerin kaçak çalıştırdıkları yabancı işçilerin sağlık harcamaları ve ülkelerine dönüş masraflarını da üstlenmek zorundadır. 2024 yılı itibariyle izinsiz yabancı işçi çalıştırma durumunda her bir işçi için 56 bin 752 TL, 5 ve üzeri işçi çalıştıran işverenlere, banka aracılığıyla maaş ödemesi yapılmadığında ise her işçi başına 1 bin 514 TL idari para cezası uygulanacaktır. Türkiye genelinde işverenler bu yasal yükümlülüğe uymamaları durumunda, ciddi cezai yaptırımlar ile karşı karşıya kalacaktır" dedi.
GAÜN’de Organ Bağışı Haftası Etkinlikleri düzenlendi
08 Kasım 2024 Cuma - 11:20 GAÜN’de Organ Bağışı Haftası Etkinlikleri düzenlendi 03-09 Kasım Organ Bağışı Haftası nedeniyle, Gaziantep Üniversitesi(GAÜN) Organ Nakli Merkezi ve GAÜN Organ Nakli Öğrenci Topluluğu tarafından organ bağışına dikkat çekmek amacıyla birçok yerde stant açıldı. Etkinliklerle ilgili bilgi veren GAÜN Organ Nakli Merkezi Müdürü Prof. Dr. Sacid Çoban, “Organ nakli; son dönem organ yetmezliği olan hastalar için kesin tedavi yöntemidir. Organ nakli konusundaki bilinç son yıllarda oldukça artmasına rağmen tüm Dünya’da ve Türkiye’de de organ nakli bekleyen insan sayısı da günden güne artmaktadır. Gaziantep Üniversitesi Organ nakli merkezi ve üniversitemiz Organ Nakli Öğrenci Topluluğu ile birlikte 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası kapsamında organ bağışına farkındalık oluşturmak, kamuoyunu bu konuda daha fazla bilinçlendirmek ve organ bağışını arttırmak amacıyla hastanemiz poliklinik girişinde, Gaziantep Üniversitesi merkezi yemekhane önünde ve alışveriş merkezinde stantlar açıldı. Yaşama yeniden merhaba demeyi bekleyen binlerce hastanın umutlarını arttırmak için ‘Emanetin Hayat Versin’ diyoruz ve herkesi organ bağışına davet ediyoruz” şeklinde konuştu. Etkinlikler kapsamında organ bağışına dikkat çekmek amacıyla kurulan stantlar büyük ilgi gördü. Standa başvuranlara organ bağışı ile ilgili bilgiler verildi, bağışta bulunmak isteyenlerin ise kayıtları alındı.
Malatya’da, lösemi tedavisi gören çocuklar için etkinlik düzenlendi
08 Kasım 2024 Cuma - 11:20 Malatya’da, lösemi tedavisi gören çocuklar için etkinlik düzenlendi Yeşilyurt Belediyesi, ‘Lösemili Çocuklar Haftası’ kapsamında İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Onkoloji Hastanesinde tedavi gören çocuklara yönelik farkındalık etkinliği düzenledi. Lösemi hastası çocuklar, düzenlenen aktivitelere katılarak keyifli vakit geçirdi. Yeşilyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. İlhan Geçit’te toplumda lösemi hastalığına ve lösemili çocukların yaşadığı zorluklara dikkat çekmeyi amaçlayan etkinlikte çocukları ve ailelerini yalnız bırakmadı. Çocukların tedavi süreçleri hakkında doktorlardan bilgi alan Yeşilyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. İlhan Geçit, lösemi hastalarına karşı farkındalığın gelişmesi gerektiğine dikkat çekti. Çocuklara hediyeler vererek moral aşılamaya çalışan Başkan Geçit, Türkiye’de ve dünyada her yıl binlerce çocuğun lösemi hastalığına yakalandığını, küçük bedenlerin uzun ve hassas bir tedavi sürecinden geçtiğine vurgu yaptı. Lösemi hastalığıyla mücadele eden çocukların yanında olduklarını ve onların iyileşme sürecinde destek sağlamak için ellerinden geleni yapmaya devam edeceklerini sözlerine ekleyen Başkan Geçit, düzenledikleri farkındalık etkinliğinin çocukların moralini yüksek tutmada önemli bir rol oynadığına dikkat çekerken, tedavi sürecinde hem çocuklara hem de ailelerine destek vermeye çalıştıklarını ifade etti. Başkan Geçit, lösemi tedavisi gören çocukların moral ve motivasyonunun yüksek tutulmasının önemini hatırlatarak, “Lösemili Çocuklar Haftası, minicik bedenlerdeki kocaman yüreklerin sevgi ile kucaklaşacağı, toplumsal farkındalığın sağlanacağı bir haftadır. Belediye olarak hastanemizde lösemi tedavisi gören evlatlarımızı asla yalnız bırakmıyoruz. Lösemi tedavisi gören çocuklarımızın moral ve motivasyonunun sevgiyle yüksek tutulması oldukça önemlidir. Çünkü lösemili çocuklarımızın en temel ihtiyacı sevgi ve umuttur. Minik bedenlerdeki kocaman yürekleri sevgiyle kucaklamamız lazım. Bu hastalıkla mücadele eden tüm hastalara acil şifalar diliyoruz. Başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere bu süreçte emek veren herkese teşekkür ediyoruz” diye konuştu.
Kadınlarda yaygın görülen lipödemde bu belirtilere dikkat
08 Kasım 2024 Cuma - 10:46 Kadınlarda yaygın görülen lipödemde bu belirtilere dikkat Lipödemin kadınlarda görülen genetik bir hastalık olduğunu belirten Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Mehtap Bozkurt, "Lipödem, cilt altı yağ dokusunun anormal birikimine bağlı bacaklarda, kalçada ve bazen de kollarda görülen rahatsızlık hissi, ağrı ve orantısız kalınlıkla seyreden bir hastalıktır. Genellikle ergenlik dönemine girişte ve doğurganlık yaşlarında belirginleşir. Bu durum çoğu zaman tam anlaşılamadığı için başka tanılarla karıştırılmaktadır" dedi. VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Mehtap Bozkurt, lipödem hastalığı hakkında açıklamalarda bulundu. Lipödemin tanımını yapan Doç. Dr. Bozkurt, "Lipödem, cilt altı yağ dokusunun anormal birikimine bağlı bacaklarda, kalça bazen de kollarda görülen rahatsızlık hissi, ağrı ve orantısız kalınlıkla seyreden bir hastalıktır. Genellikle ergenlik dönemine girişte ve doğurganlık yaşlarında belirginleşir. Bu durum çoğu zaman tam anlaşılamadığı için başka tanılarla karıştırılmaktadır. Sıklıkla lenfödem sanılarak yanlış tanı konulup, tedavi planlanmaktadır" diye konuştu. "Bacak kalınlıklarına yol açıyor" Lipödemin kadınlarda görülen genetik bir hastalık olduğunu söyleyen Bozkurt, "Genellikle anne ve kız kardeşler de aynı fenotipe (dış görünüşe) sahiptirler. Batı ülkelerinde kadınların yaklaşık yüzde 11-18’inde lipödem bildirilmiştir. Ancak yakın zamana kadar toplum ve sağlık çalışanlarının farkındalığının az olması nedeniyle lipödem tanısı atlanmaktadır. Genellikle lenfödem ya da obezite olarak değerlendirilmekte ya da hastalara tedavisinin olmadığı söylenmektedir. Doğru yönlendirilmeyen hastalar bir kısır döngüye girmektedir. Bacak kalınlıkları vücut ağırlığını artırıp kişinin hareketlerini kısıtlamakta, bu da kilo almalarına sebep olmaktadır. Kilo aldıkça da lipödem artmakta, ancak hasta kilo verse de bacakların incelmediğini görecektir. Kıyafet seçiminde sıkıntılar yaşamaya başlar. Bu durum da kişide psikolojik sorunların ortaya çıkmasına neden olur. Hasta sosyal ortamlara girmek istemez ve sosyal çekilmeler ortaya çıkar" şeklinde konuştu. "Obezite ile karıştırılıyor" Lipödemin obeziteyle sıklıkla karıştırılsa da aslında birbirinden farklı iki durum olduğunu belirten Doç. Dr. Bozkurt, "Obeziteden farklı olarak lipödemde vücudun üst tarafı normalken, belden aşağısında aşırı bir yağlanma vardır. Ayaklar zayıftır, ödemli ve şiş ya da yağlı değildir, incedir. Orantısız bir vücut görüntüsüne sahiptirler" ifadelerini kullandı. "Komplikasyonları önlemek tedavideki ilk hedefimizdir" Tedavi yollarını da anlatan Bozkurt, sözlerini şöyle sürdürdü: "Lipödemde etiyolojiye yönelik bilimsel çalışmalar devam ettiğinden etiyolojik faktörler henüz tam olarak bilinmemektedir. Bu nedenle hedefe yönelik bir kür tedavisi henüz mevcut değildir. Ancak lipödemin klinik ilerlemesini durdurmak, fiziksel ve psikolojik durumu düzeltmek, komplikasyonları önlemek tedavideki ilk hedefimizdir. Lipödem tedavisinde konservatif ve cerrahi yöntemler mevcuttur. Hasta fizik tedavi doktoru tarafından değerlendirilir, hastalığın evresine göre tedavi yöntemi seçilip kişiye özel tedavi planlanır. Kilo kontrolü, egzersiz, diyet, psikoterapi, komplet dekonjestif terapi (KDT), pönomotik kompresyon cihazları, liposakşın gibi tedavi seçenekleri mevcuttur. Çoğu zaman multidisipliner yaklaşımla hastaya özel kombinasyonlar planlanmalıdır. Lipödem tedavisi, liderliğini fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanının yaptığı, içinde fizyoterapist, diyetisyen, psikoloğun olduğu bir ekip tarafından yapılır." "Egzersiz oldukça önemli" Egzersiz, kilo verme ve yağ dokusundaki inflamasyonu azaltmanın psikolojik iyilik halini yükseltmek açısından oldukça önemli olduğunu da söyleyen Doç. Dr. Bozkurt, "Egzersizin lipödem konusunda eğitimli bir profesyonel tarafından planlanması ve doğru yapılması, devamlılığının sağlanması ve tedaviden başarılı sonuçlar almak için çok kıymetlidir. Lipödem için en uygun spor olarak pompalama egzersizleri, yüzme, pilates, yoga, bisiklet bildirilmiştir. Yüksek yoğunluklu egzersizler hastanın ağrılarını artıracağı için önerilmemektedir. KDT ve pnömotik kompresyon cihazı özellikle flebolipödem ve lenfolipödem gibi ödemin eşlik ettiği durumlarda birincil tedavi seçenekleridir. KDT; manuel lenfatik drenaj (MLD), kısa gerim bandajlar kullanılarak lipödeme özel bandajlama tekniği, cilt bakımı ve egzersiz kompenentinden oluşmaktadır. Devamında da hekim tarafından hastanın klinik evresine göre hastaya özel seçilmiş bası giysileri ile devam edilmektedir. Erken evre lipödem hastalarında ayaklar açıkta kalacak şekilde lipödem taytları kullanılmaktadır. Hastaların egzersizlerini de bu taytlarla yapmaları önerilir" dedi.
Tokat’ta doktorlar hastaların ayağına gitti
08 Kasım 2024 Cuma - 10:36 Tokat’ta doktorlar hastaların ayağına gitti Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, kırsal bölgelerde ağız ve diş sağlığı hizmetine erişimi kolaylaştıran sosyal sorumluluk projeleriyle toplum sağlığına katkı sağlıyor. Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi ve Sosyal Sorumluluk, Gönüllülük ve Toplumsal Katkı Koordinatörlüğü, kırsal bölgelerde ağız ve diş sağlığı hizmetlerine erişimi kolaylaştırmak için hayata geçirdiği “Ağız ve Diş Sağlığına Engelsiz Erişim: Üniversitemizden Köylerimize Diş Sağlığı İçin Mobil Çözüm” projesinin ikinci etabını Tokat’ın Almus ilçesine bağlı Ormandibi köyünde başarıyla tamamladı. Rektör Danışmanı Doç. Dr. Yusuf Temur, Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hatice Balcı Yüce ve Koordinatör Doç. Dr. Tuba Karabey’in öncülüğünde gerçekleşen etkinlikte, diş hekimliği fakültesi öğrencileri köy halkına gönüllü sağlık hizmeti sundu. Hastanelere ulaşımda zorluk çeken köy sakinlerine diş sağlığı taramaları ve tedavileri sağlanarak, ağız sağlığının korunması ve bilgilendirilmesi konusunda farkındalık oluşturuldu. Proje hem öğrencilerin uygulamalı eğitimine katkı hem de topluma doğrudan hizmet sunulmasını sağladı. Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, sosyal sorumluluk projeleriyle köylerdeki vatandaşların sağlık hizmetlerine erişimlerini kolaylaştırmaya ve yerel halkın sağlık ihtiyaçlarına çözüm getirmeye devam ediyor.
Bağış yapmaktan korkmayın: Türkiye’de 35 bin insan organ bekliyor
08 Kasım 2024 Cuma - 10:36 Bağış yapmaktan korkmayın: Türkiye’de 35 bin insan organ bekliyor Biruni Üniversite Hastanesinde organ bağışıyla ilgili farkındalık oluşturmak amacıyla Organ Bağışı Haftası Sempozyumu düzenlendi. Türkiye’de organ nakli operasyonlarındaki yüksek başarı oranına dikkat çekilen sempozyumda, buna karşın kadavradan organ bağışının çok düşük oranda olduğu belirtilerek organ bağışı çağrısı yapıldı. 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftasında Biruni Üniversite Hastanesinde gerçekleştirilen sempozyumla organ bağışının önemine dikkat çekildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’yla başlayan sempozyumda açılış konuşmasını Başhekim Dr. Öğretim Üyesi Abdullah Sert yaptı. “Organ bağışı insanlara umut olan, yeniden yaşama döndüren bir mesele” diyen Sert, “Bu anlamda son yıllarda çok ciddi gelişmeler kaydedildiğini biliyoruz. Bizim sağlık çalışanları olarak, bu noktada en büyük sorumluluğumuz bunları hatırlamak ve insanlara hatırlatmak. Organ bağışının oranlarını artırmak hepimizin görevidir” şeklinde konuştu. “Kadavradan bağış oranı düşük olduğu için canlıdan nakil yapıyoruz” Biruni Üniversite Hastanesi Genel Cerrahi ve Organ Nakli Uzmanı Doç. Dr. Halil Erbiş, dünya genelinin aksine Türkiye’de kadavradan organ nakli oranının çok düşük olduğunu belirtti. Bu nedenle canlıdan nakil oranlarının yüksek olduğunu söyleyen Erbiş, “Organ bağışına çok ihtiyacımız var. Ülkemizde yaklaşık 35 bin insan organ için sırada beklemekte. Maalesef ki ülkemizde kadavradan nakil sayısı oldukça az, yaklaşık yüzde 10’larda. Yüzde 85, yüzde 90 oranında canlılardan nakil yapmaktayız. Dünya geneline baktığımızda ise bunun tam tersini görüyoruz. Kadavradan organ nakillerinin yüzde 90’lara kadar ulaştığı dünya genelinde, canlıdan nakil yüzde 10 civarı yapılıyor” dedi. “Beyin ölümünün geri dönüşü yok” “Ülkemizdeki cerrahi teknikler, cerrahi hekimlerin nakil başarıları oldukça fazla. Buna rağmen ölen yakınlarımızın organlarını bağışlamakta çok tereddüt çekiyoruz” diyen Doç. Dr. Erbiş, “3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla tüm herkesin bu konuda bilinçlenmesi ve bir gün kendilerinin de bir organa ihtiyaç duyabileceğini akıllarına getirip ona göre organlarını bağışlaması gerekir. Herkes çekirdek ailesinde, organ ihtiyacının ne olduğunu, organ bağışının ne olduğunu ve bir gün kendilerine de organ gerekebileceğini konuşup buna göre ortak bir karar vermeli. Eşler, Allah göstermesin, ikisinden birinin beyin ölümü olduğunda organlarını bağışlaması için birbirlerine vasiyet etmeliler. Beyin ölümünün tam olaraktan ne olduğu hasta yakınlarına açıklanmalı. Beyin ölümü olduktan sonra tekrar yaşam dönüşün olmadığını hasta yakınlarına net bir şekilde anlatmalıyız” diyerek çağrıda bulundu. Türkiye’de organ naklinde 1 yıllık başarı oranının yüzde 95’in, 5 yıllık oranın ise yüzde 80-85’in üzerinde olduğunu ifade eden Erbiş, “Bu yüksek bir başarı oranı ve canlıdan organ nakli yaptığımız halde bunu başardık. Mesela karaciğer naklinde yarım bir organ takıyoruz. Kadavradan alıp bütün bir karaciğer nakletsek başarılarımız daha da yüksek olabilir” dedi. “Hastaların son raddeye gelmeden böbrek nakli olmasını istiyoruz” Biruni Üniversite Hastanesi Nefroloji Uzmanı Dr. Banu Erkalma Şenateş ise böbrek hastalarına, diyalize girmeden organ nakli yapılmasının önemini vurguladı. Şenateş, “Kronik böbrek hastası sayısı maalesef ki diyabetin, obezitenin ve hipertansiyonun giderek yükselmesi nedeniyle artmakta. Bunu adeta bir pandemi gibi görebiliriz. Kronik böbrek yetmezliğinde toplumun farkındalığı maalesef dünyaya göre belirgin oranda az. Bu sebeple de hastalar tedavilerine geç kaldıkları zaman diyaliz ya da böbrek naklinin zamanında planlanması aksamış oluyor. Biz istiyoruz ki, hastalar hem yaşam beklentisi hem hayat kalitesi açısından en uygun tedaviyi alsınlar ve zamanında organ nakline yönlendirilsinler. Hastaların preemtif böbrek nakli olmalarını istiyoruz ve ümit ediyoruz” ifadelerini kullandı.
MEAH’ta lösemi farkındalığı haftasında renkli etkinlikler
08 Kasım 2024 Cuma - 10:36 MEAH’ta lösemi farkındalığı haftasında renkli etkinlikler 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası kapsamında, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi gönüllü öğrencilerinden oluşan “1 Çocuk 1 Dilek Muğla” topluluğu, Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi poliklinik girişinde farkındalık standı açarak çeşitli etkinlikler düzenledi. Standı Başhekim Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Fatih Alaşan ve hastane yönetim ekibi ziyaret ederek topluluğa destek verdi. Lösemi farkındalığını artırmayı amaçlayan etkinlikte, çocuklara yönelik oyun hamuru, maske yapımı, resim çalışmaları ve yüz boyama gibi aktiviteler gerçekleştirildi. Ayrıca, ailelere lösemi hakkında bilgilendirici broşürler dağıtıldı. Etkinliğe katılan aileler, çocukluk çağı lösemisi ve erken tanının önemi konusunda bilinçlendirilirken, löseminin bulaşıcı olmadığı ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğu vurgulandı. Lösemi hastalığının çocuklarda sık rastlanan kanser türlerinden biri olduğunu belirten uzmanlar, erken teşhisin önemine dikkat çekti. Lösemi belirtileri arasında kansızlık, enfeksiyonlara yatkınlık, burun ve diş eti kanamaları, çürükler, iştahsızlık ve kilo kaybı gibi semptomlar sıralanırken, bu belirtiler fark edildiğinde hekime başvurulmasının önemine değinildi. Lösemiyle mücadelede erken teşhisin, tedavi sürecini olumlu yönde etkilediğini belirten uzmanlar, löseminin zamanla yarışılan bir hastalık olduğuna vurgu yaptı. Erken teşhis sayesinde hastaya özgü tedavi seçeneklerinin daha başarılı sonuçlar verdiği ve kemoterapi toksisitesinin azaldığı açıklandı. Hastane yönetimi, lösemi farkındalığı oluşturmak adına gönüllü olarak etkinlik düzenleyen “1 Çocuk 1 Dilek Muğla” topluluğuna teşekkür ederek, bu tür farkındalık çalışmalarının lösemi ile mücadelede toplumun bilinçlenmesine büyük katkı sağladığını ifade etti.
Dünyaca ünlü ortopedi hekiminden Alanya’da 5 başarılı operasyon
08 Kasım 2024 Cuma - 10:22 Dünyaca ünlü ortopedi hekiminden Alanya’da 5 başarılı operasyon Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi (ALKÜ) Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Aslan tarafından Alanya’ya davet edilen dünyaca ünlü ortopedi hekimi Prof. Dr. Cebrail Alekberov, Alanya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi Ünitesinde İlizarov yöntemi ile 5 hastaya başarılı operasyonlar gerçekleştirdi. Alanya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi Ünitesi, dünyada tecrübeli hekimler tarafından yapılabilmekte olan önemli operasyonları gerçekleştirmeye, deneyimli asistanlar yetiştirmeye devam ediyor. Alanya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi (ALKÜ) Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Aslan, dünya tıp camiasında tanınan Azerbaycanlı hekim Prof. Dr. Cebrail Alekberov’u daha önce bacak- kol kırıkları nedeniyle birkaç kez ameliyat olan ve tedaviye yanıt alamayan 5 hastanın ameliyatı ve ortopedi kliniği asistan eğitimi için Alanya’ya davet etti. Travma ve deformitede İlizarov yöntemi (kemik uzatma ve deformite düzeltme amacıyla kullanılan bir ortopedik cerrahi teknik) konusunda başarılarıyla tanınan Prof. Dr. Alekberov daveti kabul ederek Alanya’ya geldi. Kol kırığı ve bacak kırığı olan birkaç kez ameliyat olmuş daha sonra Alanya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi Kliniğine başvurarak Prof. Dr. Ahmet Aslan’a muayene olan 5 hastaya yapılan tetkikler sonrasında ilizarov yöntem ile hastaların da onayı alınarak ameliyat kararı alındı. Sabah saat 09.00’da başlayan operasyonlara; Prof. Dr. Ahmet Aslan, Prof. Dr. Cebrail Alekberov, Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Aksoy, Günbay Noyan Dirlik, Uzm. Op. Dr. Murat İlikmen, Uzm. Op. Dr. Yakup Alpagut, Anestezi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Eyüp Aydoğan ile kalabalık bir sağlık ekibi katıldı. Prof. Dr. Aslan: "En iyi hizmeti vermeye çalışıyoruz" Başarılı geçen operasyonlar sonunda konuşan Prof. Dr. Aslan, “Hastanemize yakışır bir şekilde birçok ameliyat gerçekleştirmekte ve bunu asistan hekimlerimizle de paylaşmaktayız. Günün sonunda 5 hastamızın durumunun iyi olması bütün yorgunluğumuzu almıştır. Davetimi kırmayarak aramızda bulunan değerli meslektaşım Prof. Dr. Cebrail Alekberov’a desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Bu ameliyatta yer alan diğer meslektaşlarıma, asistan hekimlerime ve sağlık çalışanlarına da emeklerinden dolayı teşekkür ederim. Kliniğimizde dünyada tecrübeli hekimler tarafından yapılabilmekte olan birçok operasyonu başarıyla gerçekleştirmekteyiz. İlçemize en iyi hizmeti vermek adına da kendimizi geliştirmeye devam ediyoruz” dedi. Başhekim Güler: "Başarılı işlere imza atıyoruz" Başhekim Doç. Dr. Yılmaz Güler ise burada kocaman bir aile olmayı başardıklarını ve güzel işlere imza atmanın gururunu yaşadıklarını dile getirdi. Doç. Dr. Güler, “Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Kenan Ahmet Türkdoğan, Antalya İl Sağlık Müdürümüz Sayın Prof. Dr. Behçet Özkan’ın katkıları ile akademisyenlerimizle ve genç dinamik kadromuzla birlikte birçok başarılı işlere imza atılmaktadır. Bunlardan birine ise bugün şahit olduk. Başarılarının devamını diliyorum” ifadelerini kullandı.
Anne ve kızı meme kanserini birlikte yendi
08 Kasım 2024 Cuma - 10:01 Anne ve kızı meme kanserini birlikte yendi Eskişehir Valiliği’nin Kadın Sağlığı Eğitimi Projesi’nde aldıkları eğitim sonrası bilinçlenen, akabinde ise meme kanseri olduklarını öğrenen 28 yıllık ebe 46 yaşındaki Zeynep Avsan ve 66 yaşındaki annesi Emetullah Avsan erken teşhis sayesinde kanseri yendi. Eskişehir Valiliği himayesinde, Vali Hüseyin Aksoy’un eşi Hülya Aksoy’un koordinatörlüğünde geçen yıl yürütülmeye başlanan Kadın Sağlığı Eğitimi Projesi ile 342 bin 716 kadından 256 bin 711’ine ulaşıldığı aktarılmıştı. Proje ile özellikle meme kanseri gibi erken teşhisi önem arz eden hastalıkların tespiti ve tedavisi amaçlanıyor. 28 yıllık ebe ve annesi proje sayesinde kanseri fark etti Vali Hüseyin Aksoy’un eşi Hülya Aksoy’un koordinatörlüğündeki Kadın Sağlığı Eğitimi Projesi’nde Tepebaşı İlçe Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) Hemşiresi ve 28 yıllık ebe 46 yaşındaki Zeynep Avsan, kız kardeşi ve 66 yaşındaki Emetullah Avsan ile birlikte eğitim aldı. Yaklaşık 9 ay önce eğitimler akabinde anne Emetullah Avsan koltukaltında bir sertlik tespit etti. Mamografisini çekilen kadına meme kanseri teşhisi konuldu. Erken teşhis sonrası tedavilerine başlanan 66 yaşındaki Avsan, kanseri yendi. Daha sonra gerekli tetkikleri kendine de yapan Zeynep Avsan, meme kanseri olduğunu öğrendi. Annesinden 10 gün sonra ameliyat olan Zeynep Avsan, sağlığına kavuştu. Kanserde erken teşhisin önemini yaşadıkları kanser ile anlayan anne ve kızı diğer kadınlara da “kontrol” uyarısı yaptı. “10 gün arayla meme kanserinden ameliyat olduk” Tepebaşı İlçe Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı KETEM Hemşiresi ve 28 yıllık ebe Zeynep Avsan yaşadığı süreçle ilgili, “Sayın Valimizin eşi hanımefendi Hülya Aksoy tarafından kadın sağlığı projeleri düzenledi. Annem ve kız kardeşlerimle beraber biz de bu eğitimlere katıldık. Biz zaten sağlıkçı olduğumuz için bu camianın içindeyiz. Annem de en azından böyle bir ortamda neler yapması gerektiğini kendince öğrensin dedik. Hep birlikte bu eğitimlere katılım sağladık. Tabii ki tüm kadınlar gibi annem de pek çok şey öğrendi. Daha öncesinde köyde kalıyorlardı. Kendi kendine meme muayenesi yapmayı öğrendiği için koltuk altında şişlik olduğunu fark etti. Akabinde bizi aradı. Ben de KETEM’de çalıştığım için direkt, ’Anne, yanıma gel’ dedim. Burada mamografisini çektirdik. Daha sonrasında mamografisi bozuk çıktı. Annemi hastaneye götürdük, orada tahlil ve tetkikleri yapıldı. Maalesef anneme meme kanseri teşhisi konuldu. Kanserde bir gün dahi hayatınızda çok şey değiştiriyor, erken teşhis her zaman hayat kurtarıyor. Annemin bu tedavileri sırasında ben de akabinde dedim ki, ’Annem böyle bir süreç yaşıyor, kontrol amaçlı kendi mamografimi çektireyim.’ Maalesef ki benim mamografim de bozuk çıktı ve biz annemle 10 gün arayla meme kanserinden ameliyat olduk. Böyle bir projenin varlığını bilmeseydik, eğitimlerini almasaydık ne annem bu koltuk altındaki şişliği fark edip kanser olduğunu öğrenecekti ne de annem kanser olmasaydı ben böyle bir tarama ihtiyacı duymayacaktım. O yüzden kadınlara söylüyorum; lütfen farkında olun, kendinizi her daim kontrol ettirin. Emin olun, günde 1 saat gelip şu kurumda aldığımız hizmet hayatınızda çok şey değiştirecek” dedi. “Her zaman iyi olduğumu söyledim” 66 yaşındaki anne Emetullah Avsan ise aldıkları eğitimin ve erken teşhisin önemi hakkında şöyle konuştu: “Sağlıkçı oldukları için kızlarıma söyledim, ’Benim koltuk altımda şişlik var, ne yapayım?’ dedim. Kızlarım da yardımcı oldular. Buraya KETEM’e geldik, mamografi çektirdik. Sonra hastaneye gittik, orada bütün tetkiklerim oldu. Doktor benim yüzüme söyledi zaten, ’Teyze kanser’ dedi. Ancak ben kendimi hiç bozmadım, ’Olsun. Ben bunları aşacağım, iyi olacağım’ dedi. Sonradan kemoterapi aldım; saçlarım döküldü, günlerce yemediğim oldu ama kızlarıma yine de moral verdim. Benim kızlarım hep moralliydi. Her zaman iyi olduğumu söyledim. Kızlarımın geleceği saatte onlara moral vermek için ayağa kalkıyordum. Sonradan kemoterapim bitti, ameliyat oldum. Ameliyat çok iyi geçti. Sonra şükürler olsun geçti. Kalktım, ’Ben kızıma bakacağım, iyi olmam lazım’ dedim. Hastanede yattığımla kaldım. Tekrar 10 gün sonra kızım gitti, ameliyat oldu. Ameliyat sonrası kızıma baktım, yemeklerini hazırladım ve gerektiğinde yemeğini verdim. Babası marketlerden alışveriş yaptı. Ben de gücümün yettiği kadar kızlara bakmaya uğraştım. Hem kendime hem kızıma baktım ama yine de kendimi bozmadım, ’İyi olacağım’ dedim. Onun için bugünüme çok şükür. Tüm kadınların da kontrol yaptırmalarını tavsiye ederim.”