Son Dakika
|
İstanbul’da sahte alkolden ölenlerin sayısı 4’e yükseldi
Türkiye ekonomisi üçüncü çeyrekte yüzde 2,1 büyüdü
Galatasaray, Hollanda'da sonunu getiremedi
Netanyahu: "Orduya yoğun bir savaşa hazırlanması talimatı verdim"
Kahramanmaraş’ta 4.1 büyüklüğünde deprem
Mersin’de suç işledi Suriye’ye kaçtı, 10 yıl sonra Türkiye’ye dönünce yakalandı
Otomobil, kavşaktan dönen kamyona arkadan çarptı: 3 ölü
Beşiktaş'ta flaş gelişme!
Meksika’dan Trump’ın gümrük vergisi kararına karşı misilleme uyarısı
Peygamber Efendimize hakaret eden suç makinesi 10 ay hapis cezasına çarptırıldı
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Whatsapp
İHA Kurumsal
EN
Sudan’s Artists Struggle Amid War and Displacement
Kar kütlesi adamın üzerine düştü
Ceset sandılar, çiçeklik çıktı
Heimlich manevrası ile öğrencisinin hayatını kurtardı
55 yaşında kaleciliğe geri döndü
Dövizcilerden sahte dolar açıklaması
Göl buz tuttu, kuşlar görsel şölen oluşturdu
Girlevik Şelalesi dondu, görenler hayran kaldı
İzmir’de feci kaza: 5 yaralı
Netanyahu: "Orduya yoğun bir savaşa hazırlanması talimatı verdim"
SAĞLIK
Van’da gebe okulunda anne adaylarına eğitim
29 Kasım 2024 Cuma - 15:29:04
Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Sağlık Bakanlığı tarafından başlatılan “Normal Doğumu Teşvik” programı kapsamında açılan gebe okulunda anne adaylarına yönelik eğitimler düzenliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın öncülüğünde yürütülen proje çerçevesinde gebelik süreci, doğum ve lohusalık dönemi hakkında bilgi sahibi olmak isteyen anne adayları, hastanede verilen eğitimlere yoğun ilgi gösteriyor. Gebe okulu, uzman doktorlar ve eğitim hemşireleri eşliğinde anne adaylarına sağlıklı bir gebelik süreci geçirmeleri için ihtiyaç duydukları bilgileri sunuyor. Eğitimlerde ayrıca normal doğumun avantajları ve önemi vurgulanıyor. Konuya ilişkin konuşan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Mert Cenker Güney, normal doğumun anne ve bebek sağlığı açısından birçok avantaj sunduğunu belirtti. Dr. Güney, “Bizim için gebelerin takibinde doğum şekli açısından önemli olan anne ve bebek sağlığı açısından hızlı iyileşmeyi sağlayan ve anne bebek arasındaki bağı güçlendiren doğum şekli normal doğumdur. Elbette her gebenin durumuna göre değişebilmektedir. Öncesinde herhangi bir operasyon olup olmamasına veya annenin riskli gebelik durumlarına bağlı olarak doğum şekli değişebilmektedir. Ancak şartlar mümkünse ve herhangi bir engel yoksa biz doktorların anne bebek sağlığı için öncelikli olarak olmasını istediğimiz ve desteklediğimiz yöntem vajinal doğum olarak gerçekleşmektedir” dedi. Sezaryen doğumun zorunlu durumlarda tercih edildiğini, normal doğumun ise bebekte akciğer gelişimini desteklediğini dile getiren Güney, “Normal doğumda akciğer motivasyonu gelişmiş bir bebek, anne kanalından belli bir strese girerek çıkabiliyor ve böylece yeni doğan yatış oranında azalma görülebiliyor. Bunun dışında normal doğum yapan bir anne, 24 saat içerisinde taburcu edilebiliyor. Sezaryen doğumda bu oran 48 saate çıkabiliyor. Bireyin sezaryen olması gereken durumlar da olabiliyor. Örneğin preeklampsi dediğimiz halk arasında ‘gebelik zehirlenmesi’ diye bilinen durumlarda veya bebeğin ters geldiği, ikiz gebelik gibi durumlarda sezaryen yapma ihtimalimiz annenin sağlığı ve bebeğin de hayatını tehlikeye atmamak adına daha önemli. Ancak normal doğumda şartlar elverişli ise, bebek çok büyük değilse, annenin herhangi bir ek hastalığı yoksa, sıkıntı oluşturabilecek bir süreç değilse, bebeğin doğumhanedeki takibi normal bir seyirde devam edebiliyorsa bizim önerdiğimiz doğum şekli normal doğum oluyor” diye konuştu.
29 Kasım 2024 Cuma - 15:16
ESOGÜ Hastanesi’nde Dünya AIDS Günü etkinliği düzenlendi
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde farkındalık oluşturma amaçlı ‘Dünya AIDS Günü’ etkinliği gerçekleştirildi. Etkinliğe ESOGÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Elif Doyuk Kartal, Hastane Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Pınar Yıldız, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Nurettin Erben ve Dr. Öğr. Üyesi Hasip Kahraman katılım sağladı. Etkinlikte Tıp Fakültesi öğrencileri hastalar ve hasta yakınlarına bilgilendirici broşürler dağıtırken, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Elif Doyuk Kartal açıklama yaptı. Kartal, yaptığı açıklamada, “Bu yıl 1 Aralık Dünya AIDS Günü, UNAIDS öncülüğünde ‘Doğru yolu seç: Sağlığım, hakkım!’ temasıyla anılıyor. Herkesin insan haklarını korumak, evrensel HIV bakımına ulaşmak ve erişim engellerini ortadan kaldırmak HIV enfeksiyonunun sonlandırılmasında çok önemlidir. UNADIS 2024 küresel verilerine göre dünyada 2023 yılı itibarı ile 39,9 milyon insan HIV ile yaşamakta olup, 2023 yılında 1,3 milyon yeni enfeksiyon tanımlanmış, yaklaşık 630 bin kişi HIV bağlantılı nedenlerle ölmüştür. 2023 yılında HIV’e yakalanan insanların neredeyse yarısının Doğu ve Güney Afrika ile Batı ve Orta Afrika’da yaşamakta olduğu rapor edilmiştir. 2025 yılı için yeni HIV enfeksiyonları 370 bin olarak öngörülmüş, yıllık HIV ilişkili ölümlerin ise 250 binin altına düşürülmesi hedeflenmiştir. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı resmi verilerine göre 8 Kasım 2023 itibariyle bin 728 olgu raporlanmıştır. 17 olgu vefat etmiştir. Olguların yüzde 84,2’si erkektir. En fazla 25-29 ve 30-34 yaş gruplarında görülmektedir. Bulaşma yolu bildirilen vakalar içerisinde cinsel yolla bulaşma yüzde 95,6 oranındadır. Dünya çapında, yetişkin nüfus arasındaki ortalama HIV yaygınlığı yüzde 0,7’dir. Ancak riskli gruplar arasında daha yüksektir. Seks işçilerinde yüzde 2,5, eşcinsel erkekler ve erkeklerle seks yapan diğer erkeklerde yüzde 7,5, damar içi uyuşturucu kullananlarda yüzde 5,0, trans bireylerde yüzde 10,3, cezaevlerindeki kişilerde yüzde 1,4’ tür. Dünyada 2023 itibariyle HIV ile yaşayan bireylerin yüzde 86’sı durumundan haberdar olup bunların yüzde 89’u tedaviye erişebilmektedir. Tedaviye erişenlerin yüzde 93’ünde viral baskılanma sağlanmaktadır. 2023 yılı itibariyle 9,3 milyon hastanın ise hala tedaviye erişimi mümkün olamamıştır. Küresel çapta maalesef tedaviye erişimde eşitsizlikler mevcuttur. Günümüzde HIV enfeksiyonu artık hizmetlere yeterli erişim olduğu sürece etkili bir şekilde yönetilebilen kronik bir hastalık haline gelmiştir. Ancak yaşam boyu tedavi, hem HIV ile yaşayan bir kişi hem de sağlık sistemleri için bir yüktür. Aşısı olmadığı için tedavi hala bir önceliktir. Mevcut tedaviler ve elbette tedaviye uyum ile viral yükü baskılamanın sürdürülmesi ile hem hastalığın kontrolü hem de yeni bulaşları engellemek mümkün hale gelmiştir. İlaç tedavisi altında virüs kanda belirlenemez hale geldiğinde ve bu durum sürdürülebildiğinde cinsel eşlerine HIV bulaştırma riski sıfır olduğu kabul edilmektedir. Dünya genelinde yeni HIV vaka sayısı giderek azalmaktadır. Ülkemizde yapılan bir analiz çalışmasında en fazla artış hızı yaşa göre 15 ila 24 yaş arası gençlerde, cinsiyete göre ise kadınlarda bulunmuştur. Bu nedenle özellikle genç yaş grubunda bulaş yolları konusunda bilgilendirmek, farkındalığı artırmak ve korunmak öncelikli bir konu olarak ele alınmalıdır. Riskli gruplarda düzenli taramalar yapılmalıdır. Sağlık kurumlarımızda HIV tanısı özel hayatın gizliliği gözetilerek ücretsiz olarak yapılmaktadır. HIV durumunu bilenlerin tedaviye erişimi de bir o kadar kolay ve ücretsizdir” dedi.
29 Kasım 2024 Cuma - 15:16
Muğla Büyükşehir Belediyesi’nden Fizyoterapi hizmeti
Muğla Büyükşehir Belediyesi Evde Bakım Hizmetleri kapsamında Fizyoterapi hizmeti sunmaya başladı. Menteşe, Bodrum ve Ortaca ilçelerinde hizmete başlayan fizyoterapistler, hastaları evlerinde ziyaret ediyor. Muğla Büyükşehir Belediyesi, sosyal belediyecilik anlayışıyla sunduğu Evde Bakım Hizmetlerinin kapsamını genişleterek fizyoterapi hizmetini de hayata geçirdi. Uygulama Menteşe, Bodrum ve Ortaca ilçelerinde başlarken önümüzdeki günlerde diğer ilçelerde de hayata geçirilecek. Büyükşehir Belediyesi sağlık ekipleri, evde bakım hizmetinden faydalanan, yatağa bağımlı olan felçliler, hareketsiz kalan yaşlılar, yoğun bakım süreci sonrası hareket etmekte zorlananlar, ortopedik ameliyatlar sonrasında hareket etmekte güçlük çekenler ve yatağa bağımlı engelli vatandaşlara evlerinde fizik tedavi hizmeti veriyor. Kişiye özel tedavi ve destek Hizmet kapsamında her hasta, uzman fizyoterapistler tarafından bireysel olarak değerlendirilip hastaların durumuna göre tedavi programları uygulanıyor. Fizik tedavi seanslarında uygulanan egzersiz programlarıyla, hastaların yaşadığı fiziksel rahatsızlıklar en aza indirilip hareket kabiliyetleri artırılıyor. Bu tedavi programlarıyla hastaların en kısa sürede bağımsız bir şekilde hareket edebilmesi amaçlanıyor. Ailelere eğitim ve evde kolaylık sağlanıyor Büyükşehir Belediyesi sağlık ekipleri, aynı zamanda hasta yakınlarının ve aile bireylerinin de hizmetin bir parçası haline gelmesini sağlıyor. Fizyoterapistler, aile bireylerine hastalarının bakımında dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında eğitimler vererek güvenli bir yaşam alanı için rehberlik yapıyor. Böylelikle hem hasta hem de aile bireylerinin sürece dahil edildiği bütüncül bir yaklaşım benimseniyor. Başkan Aras; “Sağlığın en büyük zenginlik olduğunu biliyor, onların yanında olmak için çalışıyoruz” Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras vatandaşların sağlığının, huzurunun ve mutluluğun her şeyden önemli olduğunu söyledi ve sağlık hizmetlerine tüm vatandaşların her alanda ulaşabilmesi için çalıştıklarını belirtti. Başkan Aras; “Büyükşehir Belediyesi olarak evde bakım hizmetlerimizin alanını genişleterek sağlık alanında hemşehrilerimizin evlerine misafir oluyoruz. Diyetisyen, psikolog desteği, evde reçete yazımından sonra fizyoterapi hizmetini de vatandaşlarımız için başlattık. Bu çalışmalarımızla sağlık hizmetlerini vatandaşlarımızın evlerine kadar götürüyoruz. Sağlığın en büyük zenginlik olduğunu biliyoruz. Hemşehrilerimizin sağlığı için çalışmaya, onların yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.
29 Kasım 2024 Cuma - 15:14
Psikiyatrik ilaçlar hakkında yanlış bilinenler
Eskişehir Özel Ümit Batıkent Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Sıdıka Oksay, psikiyatrik ilaçlarla ilgili yanlış bilinenler hakkında bilgi verdi. Özel Ümit Batıkent Hastanesi Psikiyatri Uzmanı, Dr. Sıdıka Oksay, psikiyatrik ilaçlarla ilgili halk arasında yaygın olarak bilinen yanlışlar ve bu ilaçların kullanımına dair olumsuz önyargılar hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Psikiyatrik ilaçların kullanımına dair toplumda pek çok yanlış inanış bulunduğuna dikkat çeken Dr. Oksay, bu yanlış bilgilerin tarihi gelişim ve medyanın etkisiyle şekillendiğini belirtti. Dr. Oksay, psikiyatrik ilaçlar ve tedavi süreçleri hakkında şunları söyledi: “1990’lı yılların sonlarına kadar psikiyatri alanında kullanılan ilaçlar son derece sınırlıydı ve genellikle ciddi yan etkileri olan, hastalıkların tedavisinde spesifik etkiler göstermeyen ilaçlar kullanılıyordu. Ancak 2000’li yılların başından itibaren, ilaç endüstrisinde büyük bir devrim yaşandı. Piyasaya sürülen yeni nesil ilaçlar, daha düşük yan etkilere sahip ve tedaviye yönelik olarak daha spesifik etkilere sahip olmaya başladı. Bu gelişmeler sayesinde, günümüzde çok daha etkili ve güvenli tedavi yöntemleri uygulanabiliyor.” Bağımlılık yapma endişesi haklı mı? Günlük yaşamda psikiyatrik ilaçlar hakkında sıkça sorulan sorulardan biri, “Bu ilaçlar bağımlılık yapar mı?” sorusu. Dr. Oksay, bu konunun sıkça gündeme gelmesinin nedeni hakkında açıklama yaptı. Psikiyatrik ilaçların büyük bir kısmının bağımlılık yapmadığını belirten Oksay, yalnızca bazı ilaç gruplarının bu risk taşıdığını ifade etti. Psikiyatri Uzmanı Dr. Sıdıka Oksay, “Psikiyatrik ilaçlar geniş bir gruptur ve bunlar içinde yalnızca bağımlılık yapma potansiyeli olan çok küçük bir ilaç grubu bulunmaktadır. Ancak, bu ilaçlar genellikle kırmızı ve yeşil reçeteyle, yani sıkı devlet denetimi altında satılmaktadır. Doktorunuzun önerdiği tedaviye ve ilaç kullanımına uygun hareket edilirse, hiçbir şekilde bağımlılık riski söz konusu olmaz. Psikiyatri tedavisinde kullanılan diğer ilaçlar ise, normal reçete ile temin edilen ilaçlardır ve bunlar kesinlikle bağımlılık yapmaz” dedi. Yan etkiler hakkında endişeler Psikiyatrik ilaçların etkileri ve muhtemel yan etkileri hakkında konuşan Dr.Oksay, 2000’li yılların başından itibaren ilaçların daha güvenli hale geldiğini ve kişiye özel tedavi seçeneklerinin arttığını vurguladı. Her bireyin tedaviye farklı yanıt verebileceğini belirten Oksay, doğru ilaç seçimi ve dozajının yalnızca uzman bir doktor tarafından yapılması gerektiğini belirtti. Ayrıca, tedavi sürecinde ilaçların etkinliğinin düzenli olarak gözden geçirilmesi ve gerektiğinde ilaç değişikliklerinin yapılmasının önemli olduğunu ifade etti. Dr. Sıdıka Oksay, psikiyatrik ilaçların doğru şekilde kullanıldığında son derece güvenli ve etkili tedavi seçenekleri sunduğunu belirterek, psikiyatri tedavisi gören bireylerin tedavi sürecinde herhangi bir olumsuz sonuçla karşılaşmamaları için mutlaka uzman kontrolünde olmaları gerektiğinin altını çizdi.
Çok Okunan Kategori Haberleri
1
27 Kasım 2024 Çarşamba- 12:03
Van’da aynı anda 3 yemek borusu kanseri ameliyatı
2
28 Kasım 2024 Perşembe- 12:49
Masum görünen tehlike: Kar yemek ve kar suyu tüketmek tehlike saçıyor
3
28 Kasım 2024 Perşembe- 10:13
Kalorifer peteklerine çamaşır asmak, hastalıkları tetikliyor
4
27 Kasım 2024 Çarşamba- 14:16
Erzincan İl Sağlık Müdürü Tekin, Aile Hekimliği Yönetmeliği’ndeki yenilikleri anlattı
5
28 Kasım 2024 Perşembe- 09:52
Uzmanlar uyarıyor: “Normal doğum önerdiğimiz bir süreç, sezaryen büyük ameliyatlar sınıfında"
08 Kasım 2024 Cuma - 17:48
Türkiye’de organ bağışı yüzde 4 civarında
Kastamonu Vali Yardımcısı Hakan Kubalı, Avrupa’da organ bağışının yüzde 40-50 civarında iken bu oranın Türkiye’de yüzde 4-5’e kadar düştüğünü belirterek, bunun da sebebinin bilinçlendirmedeki eksikliklerden kaynaklandığını söyledi. Kastamonu Üniversitesi ile Kastamonu İl Sağlık Müdürlüğü tarafından Organ Bağışı Haftası etkinlikleri çerçevesinde konferans düzenlendi. Kastamonu Üniversitesi Merkez Kütüphanesi Sezai Karakoç Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen “Organ ve Doku Bağışı” ile ilgili düzenlenen sempozyumun açılışında konuşan Kastamonu İl Sağlık Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Başkanı Dr. Özgür Yılmaz, “Amacımız Türkiye ve dünyada olduğu gibi binlerce organ bekleyen diyaliz hastaları, böbrek yetmezliği hastaları, karaciğer nakli bekleyen hastalarımızın derdini anlatabilmek. Burada tip fakültesi öğrencilerimiz ve hemşirelik öğrencilerimiz için bu sempozyum bir ders niteliğinde olmakla birlikte bu işin aslında ders kitaplarında yazmayan sizlere elinizde şuan için öğretilmemiş olan sosyal ve dini kısmını anlatabilmek” dedi. “Anadolu’nun en ücra köşesine kadar yine sağlık ocakları ve hastaneler açıldı” Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı en büyük devrimin sağlık alnında olduğunu anlatan Vali Yardımcısı Hakan Kubalı ise, “23 Nisan 1921’de TBMM’de açıldı. Anadolu işgal altındaydı ve bu şartlarda 23 Mayıs 1920 aradan 12 gün geçmiş ve Sağlık Bakanlığı kuruldu. Atatürk’ün yaptığı ilk iş Sağlık Bakanlığını kurmak olmuş. Daha sonra yurdun dört bir yanında sağlık ocakları, İstanbul Üniversitesine bağlı Tıp Fakültesi açıldı. Sağlık kanunları çıkarıldı. Türkiye sağlık alanında büyük bir devrim yaptı. Belki Atatürk’ün yaptığı devrimler içerisinde çok yer verilmiyor ama yapmış olduğu en büyük devrimlerin başında Türkiye’de sağlık alanında yaptığı devrimler geliyor. Bugün görürüsünüz illerde, ilçelerde her yerde verem savaş dispanserleri var. Kanserle savaş için kurulmuş kurumlar, araştırma birimleri var. Bütün bunların önünü Atatürk açtı. 1960’lı yıllara geldiğimizde sağlık hizmetlerinde sosyalleştirilmesi hakkında kanun çıkarıldı. Bu kanunla birlikte Anadolu’nun en ücra köşesine kadar yine sağlık ocakları ve hastaneler açıldı. Sağlık hizmetleri bütün vatandaşlarımıza ücretsiz ve eşit olarak verilmeye başladı” diye konuştu. Sağlık hizmetlerine büyük önem verdiklerini ifade eden Vali Yardımcısı Kubalı, “Anayasada da sağlık yaşama hakkı olarak geçmektedir. Türk vatandaşlarına bu hakkın teslim edilmesi gerektiğine bütün anayasalarımızda olduğu gibi yer almaktadır. Sizler bugünün gençleri, yarının sağlık personelisiniz. Vatandaşlarımıza en temel yaşam haklarını sunarak onlara yardımcı olacaksınız. Bu bilinçle görev yapmanızı diliyorum. Sayın Valimizin ve İl Sağlık Müdürümüz Çağdaş Derdiyok ile çok değerli yöneticileri, sağlık sektöründe ilimizde çok güzel işler yapıyoruz. Taşrada açılan böbrek hastaları için birimleri, bütün ilçe hastanelerinin İyileştirilmesi, il merkezindeki, Hastane’mizin teknolojik imkânlarının geliştirilmesi alanında çalışmalar yaptık. Sağlık hizmetlerini vatandaşlarımıza en iyi şekilde vermek için kadrolaşma hizmeti ile en iyi şekilde çalışıyoruz” şeklinde konuştu. “Avrupa’da yüzde 50 olan organ bağışı, Türkiye’de yüzde 4’tür, bu kabul edilebilecek bir oran değil” Organ nakilleri hakkında açıklamalarda bulunan Kubalı, şöyle konuştu: “Organ nakli 1902 yılında dünyada ilk organ nakli yapılması özellikle 1’nci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı’nda yapılmaya başlanmıştır. 2’nci Dünya Savaşı’ndaki askerlerin yaralanmalar karşısında organlarını yitiren askerlerin yerine sağlam olanlara organlarını bağışlamışlar. Dünyada 1952 yılında ilk kalp nakli yapılıyor. Türkiye’de de Prof. Dr. Mehmet Haberal, 1975 yılında ilk böbrek naklini gerçekleştiriyor. Yaklaşık 50 yıllık bir tecrübemiz var. Şu an Türkiye’de organ nakli yapan çok uzman sağlık personellerimiz var. Avrupa Birliği’nde organ nakli vatandaşların yüzde 50-60’ını buluyor. Maalesef Türkiye’de bu oran çok düşük. Yüzde 4-5 civarında. Bu kabul edilebilecek bir oran değil. Oysa Türk milleti ki bütün dünyada insancılığıyla dünya tarihine adını yazdırmış büyük bir millet. Biz organlarımızı bağışlayarak örnek olmalıyız. Organ nakli vatandaşlarımızın birçoğunun bildiği gibi organ nakli yapanların sağlığına zarar veren bir şey değil. Zaten büyük oranda organ nakli beyin ölümü gerçekleşmiş hastaların daha önce verdikleri tanık ve doktor raporu ile gerçekleşen bir süreç. Organ nakli konusunda yapılan çalışmalar tıp etiği ve teorisinin bir gereğidir. Yaşam hakkının gereğidir. Hepimiz birbirimize bağlıyız. Bu konuda millet olarak yeteri kadar bilinçlendirilmiş değiliz. Bu çalışmalarla bu bilinçlendirilmeler aşılanacak. Sizler sağlık alnında hepiniz birer lidersiniz. Özellikle organ nakli konusunda doğruları anlatacak liderlersiniz” ifadelerini kullandı. “Ülkemizde organ nakli bekleyen hasta sayımız çok fazla” Kastamonu Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Organ ve Doku Nakli İl Koordinatörü Prof. Dr. Zahide Doğanay da, “Organ bağışı konusunda ne yazık ki çok gerideyiz. Ülkemizde organ nakli bekleyen hasta sayımız çok fazla. Her gün 3 kişi, yılda 2 bin 500 kişi yeterli organ bağışı yapılmadığı için hayatını kaybediyor. 2023 yılında Sağlık Bakanlığının verilerine göre, böbrek nakli bekleyen hasta sayısı 24 bin 449’dur. Karaciğer nakli bekleyen hasta sayısı 2 bin 600, kalp nakli bekleyen hasta sayısı bin 422, akciğer nakli bekleyen hasta sayısı 204 ve pankreas nakli bekleyen hasta sayısı da 277’dir. Bu sayılarda ne yazık ki gittikçe artmaktadır” dedi. Kastamonu İl Sağlık Müdürlüğü tarafından organ ve doku bağışı standı kuruldu. Stantta konferansa gelen davetlilere organ ve doku bağışı hakkında bilgilendirme yapılarak bağışta bulunmak isteyenlerin bilgileri alındı.
08 Kasım 2024 Cuma - 17:37
SUBÜ Sağlıkfest 2024’ten iki ödül ile döndü
Karabük Üniversitesi tarafından düzenlenen ulusal ve uluslararası sağlık bilimleri festivali Sağlıkfest 2024’te yer alan SUBÜ, iki temada bir birincilik ve bir ikincilik elde etti. Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ), kurumsal paydaşlarından olduğu ve Karabük Üniversitesi (KBÜ) tarafından düzenlenen Sağlıkfest 2024’te öğrencileri ve standı ile yer aldı. SUBÜ, festival çerçevesinde 8 dalda düzenlenen yarışmalardan Serbest Kategori Sağlıklı Şehir Tasarımı Teması’nda birinci olarak 25 bin TL, Lisansüstü Kategorisi Sağlık Eğitiminde Yenilikçi Uygulamalar Teması’nda ise ikinci olarak 15 bin TL ödül kazandı.
08 Kasım 2024 Cuma - 16:41
Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Orkun Yıldırım: "Her geçen gün organ nakli bekleyen hasta sayımız artıyor"
Organ bağışında Balıkesir, Bilecik, Çanakkale, Yalova il sağlık müdürleri, organ nakil koordinatörleri ve hastane yöneticileri Bursa Şehir Hastanesi’nde bir araya geldi. Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Orkun Yıldırım, "Her geçen gün organ nakli bekleyen hastamız artıyor. Ne yazık ki yeterli bağışı şu ana kadar bire bir karşılayacak kadarını bulamadık" diye konuştu. Bursa İl Sağlık Müdürlüğü, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası çerçevesinde Bursa Şehir Hastanesi’nde Bölge Koordinasyon Toplantısı düzenledi. Programa Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Orkun Yıldırım, Balıkesir İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Serkan Kadir Keskin, Bilecik İl Sağlık Müdürü Dr. Ferhat Damkacı, Yalova İl Sağlık Müdürü Dr. Osman Karkuş, Çanakkale İl Sağlık Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Başkan Yardımcısı Dr. Hakan Görgülü ile bölgenin organ nakil koordinatörleri ve sağlık çalışanları katıldı. Programda Bursa bölgesinde bir yılda yürütülen çalışmalar ele alınırken, bölgede başarılı çalışmalar yürüten yöneticilere teşekkür belgesi takdim edildi. Toplantıda konuşan Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Orkun Yıldırım, organ bağışı çalışmalarında görev almanın büyük emek ve özveri isteyen bir iş olduğunu belirtti. Bölgede görev yapan yetkililerin bu işe gönül vermiş kişilerden oluştuğuna dikkat çeken Dr. Yıldırım, “Büyük bir organizasyonu yaşatıyorlar. Muhteşem gayretleri için her birinize teşekkür ediyorum. Her geçen gün organ nakli bekleyen hastamız artıyor. Ne yazık ki yeterli bağışı şu ana kadar bire bir karşılayacak kadarını bulamadık. Bölgemiz Türkiye’ye liderlik yapan bir bölgedir. Balıkesir Atatürk Şehir Hastanesi ve Bursa Şehir Hastanesi, Türkiye’de donör anlamında lider hastaneler. Yoğun bakımlarda çalışan hemşirelerden organ nakil koordinatörlerine kadar bütün herkese teşekkür ederim. Bölgemiz Türkiye’de son 12 yıldır lider durumda. Liderliği sürdürmeye devam edeceğiz” dedi. Bursa’da bu yıl çok güzel bir organizasyona başladıklarını dile getiren Dr. Yıldırım, “Ana temayı her fidan ormana her organ hayata dönüşsün olarak belirledik. Bununla ilgili olarak Bursa Orman Bölge Müdürlüğü ile beraber ilk organ bağış ormanını geçtiğimiz günlerde toprakla buluşturduk. Bu projeyi 81 ilde 81 bağış ormanı şeklinde ülke genelinde yaymak istiyoruz. Bu girişimlere de başladık. Bununla da muvaffak olacağız. Fidanlarımızı ormana, organ bekleyen hastalarımızı da sağlıklarına kavuşturmak için bir farkındalık oluşturma çalışmasıdır” şeklinde konuştu. Dr. Yıldırım son olarak organ bağışında bulunan ailelere yaptıkları fedakarlıktan ötürü teşekkürlerini iletti. Program Bursa Şehir Hastanesi Çocuk Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Erdoğan’ın konuşması ile devam etti. Nakil olarak hayata tutunan Mertcan Akdoğan organ bağışının önemine vurgu yaptı. Organ nakli olduktan sonra bebek sahibi olduğunu belirten Nagihan Üskalkan ise programa 1,5 yaşındaki bebeği ile katıldı. Program sonunda organ bağışının ülke genelinde artması temennisiyle gökyüzüne balonlar uçuruldu.
08 Kasım 2024 Cuma - 16:34
İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Güner: “Organ naklinde başarımız tüm dünyaya örnek”
İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Abdullah Emre Güner, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla gerçekleştirilen sempozyumda toplumsal bilincin önemine dikkat çekerek "Nakildeki başarımız, akademik başarımız tüm dünyaya örnek" dedi. Türkiye’nin dört bir yanında 3 - 9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla farkındalık etkinlikleri gerçekleştiriliyor. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü tarafından da megakentin ilçelerinde, hastanelerde ve birçok noktada toplumsal bilinç sağlanması amacıyla etkinlikler gerçekleştirildi, bilgilendirme çalışmaları yapıldı. Bu çerçevede İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Şişli Etfal Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen ’Doku ve Organ Nakli Sempozyumu’na İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Abdullah Emre Güner ile çok sayıda sağlık çalışanı katıldı. Sempozyumda organ nakil süreçlerine ilişkin bilgi verilirken bilinçlendirme çalışmalarının önemine dikkat çekildi. Uzmanlar sempozyum çerçevesinde sunumlar yaparken katılımcılar da dikkatle takip etti. “Vatandaşlarımızın çekinceleri olabilir, bilgi alabilirler" ‘İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Abdullah Emre Güner, “Tekniğimizde, akademik hizmetimizde iyiyiz hatta tüm dünyadan insanlar organ nakli olmak için İstanbul’a geliyorlar ancak kadavradan yani öldükten sonra organları bağışlamakta biraz geride kalıyoruz. Vatandaşlarımızın belki çekinceleri olabilir, bizim yapmamız gereken; bu bilgilendirmeyi yaparak organ bağışı bekleyen binlerce insana ışık olmasını sağlamak. En kolay yolu belli, aile hekimlerimize, ilçe sağlık müdürlüklerimize, il sağlık müdürlüğümüze hatta hastanelerimize başvurarak bununla ilgili bilgi alabilirler. Organlarımız toprak olmasın, bir canlıyı yaşatmak tüm canlıları, tüm dünyayı kurtarmaya eş değer. İnşallah organlar toprak olmayacak, can olacak. Aslında bağışta sıkıntımız var, nakilde bir sıkıntımız yok. İnsanların organ nakli bekleyen kişileri düşünerek organlarını bağışlamasını sağlamamız lazım. 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası, 5 gündür İstanbul’umuzun her noktasında hastanelerimiz, ilçe sağlık müdürlüklerimizde, meydanlarda, metro duraklarında etkinlikler düzenledik. Bir organınızı bağışladığınızda sadece bir kişiyi kurtarmıyorsunuz, onun ailesini ve nakille beraber yeni bir sayfa açan bir kişiyle tüm topluma ışık saçmış oluyorsunuz. Bunlar çok önemli, vatandaşımızın ilgini bekliyoruz. Şu anda yeni bir sayfa açmayı bekleyen binlerce hastamız var. Nakildeki başarımız, akademik başarımız tüm dünyaya örnek” ifadelerini kullandı.
08 Kasım 2024 Cuma - 15:37
Uzmanlar öğrencilere ‘organ bağışını’ anlattı
Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Sümeyra Koyuncu ve ekibi, öğrencilerle buluşarak organ bağışının önemini anlattı. Koyuncu; “Organ bağışı bizim ülkemizde istenilen seviyelerde değil” dedi. Kayseri Şehir Hastanesi tarafından 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla anlamlı bir etkinliğe imza attı. Kayseri Şehir Hastanesi Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Sümeyra Koyuncu ve ekibi, Osman Ulubaş Fen Lisesi’nde öğrencilerle buluşarak, organ bağışının önemini anlattı. “Organ bağışı bizim ülkemizde istenilen seviyelerde değil” Koyuncu, Türkiye’de organ bağış oranının istenilen seviyelerde olmadığını söyleyerek, ”Organ bağışı bizim ülkemizde istenilen seviyelerde değil. Organ nakli sağlıklı bir organın fonksiyonlarını yerine getirmeyen başka bir insana nakledilmesi olayıdır. Nakil sadece böbrekte değil, karaciğer, akciğer ve pankreas nakli de başarılı bir şekilde yapılmaktadır. Organ nakli canlı donörden veya kadavradan yapılır. Canlı nakil için akraba olması gerekir. Ülkemizde en çok yapılan canlı nakildir. Çünkü bizde eş, dost ve akraba düşkünlüğü çok fazladır. Tüm dünyada kadavra nakil sayısı fazla olurken, bizim ülkemizde canlı nakillerdir. Kadavra nakilde bir kişinin beyin ölümü gerçekleştikten sonra sağlık organlarının bağışlanmasıdır. Kadavra listesindeki hastalara nakledilir. Bu liste Sağlık Bakanlığı kontrolündedir ve son dönem böbrek yetmezliğinin geliştiği hastaların sıraya alındığı bir liste. Bu toplantıları yapmamızın amacı hem sizi bilgilendirmek hem de sizler vasıtasıyla ailelerinizi bilgilendirmek. Bizim sizden beklediğimiz, ailelerinizle bu konuları konuşmanız ve gündeme getirmeniz. Bizim organ nakli bağış oranlarını artırmamız gerekiyor. Şuan hiçbirimizin ihtiyacı olmasa bile bir gün hepimizin ihtiyacı olabilir” ifadelerini kullandı. Öğrencilerde organ bağışı ve nakli konusunda merak ettikleri soruları uzmanlara sordu.
08 Kasım 2024 Cuma - 15:26
’Organ Bağışı Haftası’nda nakil bekleyen hastalar moral buldu
Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya ve beraberindeki heyet, ‘Organ Bağışı Haftası’ dolayısıyla hastanede tedavi gören hastaları ziyaret ederek hediye takdim etti. Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya ve beraberindeki heyet, ‘Organ Bağışı Haftası’ dolayısıyla Çankırı’da organ nakli bekleyen hastaları ziyaret etti. Ziyarette hastalarla sohbet ederek taleplerini dinleyen Dr. Sarıkaya, hastalara kişisel eşya çantası hediye etti. 18 yaşını doldurmuş herkesi organ bağışı yapmaya davet eden Dr. Sarıkaya, “Hastalarımızla sohbet ederek taleplerini dinledik İl Sağlık Müdürlüğü olarak Organ Bağışına dikkat çekmek için yaptırdığımız çantalarımızı hastalarımıza hediye ettik. Her bağış filizlenen bir can diyerek 18 yaşını doldurmuş tüm halkımızı müdürlüğümüz ve hastanelerimizdeki organ bağış stantlarına bağış yapmaya davet ediyorum” dedi.
08 Kasım 2024 Cuma - 15:07
Eğil’de yeni devlet hastanesi için ihale tarihi belli oldu
Sağlık Bakanlığı tarafından Diyarbakır’ın Eğil ilçesinde yatırım programına alınan 25 yataklı devlet hastanesinin inşaat ihalesinin, 29 Kasım 2024’te gerçekleştirileceği bildirildi. Hastanenin 7 dönüm 373 metrekare kapalı alanda inşa edileceği ve içinde, 25 tek yataklı hasta odası, 10 poliklinik odası, 1 ameliyathane, 5 cihaz kapasiteli hemodiyaliz ünitesi ve 3 yataklı evde sağlık birimi yer alacağı açıklandı. Ayrıca, anne adayları için gebe okulu, doğum yapacak anneler için özel doğum odalarının da hastanede bulunacağı bildirildi. Acil servis bölümü, triyaj odası, ortopedi odası, travma odası ve 10 müşahede yatağından oluşacak hastanenin diş sağlığı hizmetleri için ise 2 diş ünitesi ve diş üniti radyoloji bölümü entegre edileceği belirtildi.
08 Kasım 2024 Cuma - 15:05
Hamilelerde demir eksikliği, erken doğum riskini artırıyor
Türk Hematoloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Şule Ünal Cangül, “Bir gebe kadının demir eksikliğiyle çocuk sahibi olması, gebeliğini bu şekilde tamamlaması, kendi bebeğinin de demir eksikliğiyle doğmasına neden oluyor. Öte yandan düşük ağırlıklı çocuk sahibi olma riski, gebelik komplikasyonu dediğimiz erken doğum riski artıyor” dedi. 50’inci Ulusal Hematoloji Kongresi için Antalya’da bulunan Prof. Dr. Şule Ünal Cangül, demir eksikliğinin bir halk sağlığı olduğuna işaret ederek, çocuklar, kadınlar ve yaşlıların riskli grupta yer aldığını ifade etti. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her dört bireyden birinin kansızlığa sahip olduğuna dikkat çeken Cangül, “Bunların çoğu aslında demir eksikliği. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve kadınlar risk grubunu oluşturuyor. Kadınlar içerisindeki hem doğurganlık çağındaki kadınlar hem de gebeler önemli risklere sahip. Neden demir eksikliği önemli diye bakacak olursak, bir sık görünüyor demiştik, ikincisi de sonuçları önemli. Özellikle mesela bir gebe kadının demir eksikliğiyle çocuk sahibi olması, gebeliğini bu şekilde tamamlaması, kendi bebeğinin de demir eksikliğiyle doğmasına neden oluyor. Öte yandan düşük ağırlıklı çocuk sahibi olma riski, gebelik komplikasyonu dediğimiz erken doğum riskini artıyor. İkincisi, çocuklarda demir eksikliğinin önemli sorunları var. Örneğin, bir bebek demir eksikliği ile ilerliyorsa bebeklik döneminde gelişim basamakları geri kalabiliyor. Daha geç konuşuyor, daha geç yürüyebiliyor. Öte yandan okul çağı çocuklarının da okul başarısı düşüyor. Bizim gibi erişkin bireylerde iş performansı düşüyor, çabuk yorulma, iyi odaklanamama gibi sorunlar getiriyor. Yaşlı bireylerde de, demir eksikliği tanısı koyduğumuzda özellikle altta yatan bir takım ciddi rahatsızlıkları düşünmek gerekiyor. Bir yerden bu bireyin kan kaybettiğini düşünmemiz lazım, özellikle bunda da en önemli kaynak gastrointestinal sistem oluyor. Hele de ek yakınmaları varsa kilo kaybı, gastrointestinal kanama gibi, bu hastaların bağırsak sistemlerinin, mide sistemlerinin incelemesi için bir Gastroenteroloji’ye de danışıyoruz” diye konuştu.
08 Kasım 2024 Cuma - 14:49
Hamilelerde demir eksikliği, erken doğum riskini artırıyor
Türk Hematoloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Şule Ünal Cangül, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her dört bireyden birinin kansızlığa sahip olduğuna dikkat çekerek, oluşturabileceği riskli durumlar hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Şule Ünal Cangül, “Bir gebe kadının demir eksikliğiyle çocuk sahibi olması, gebeliğini bu şekilde tamamlaması, kendi bebeğinin de demir eksikliğiyle doğmasına neden oluyor. Öte yandan düşük ağırlıklı çocuk sahibi olma riski, gebelik komplikasyonu dediğimiz erken doğum riski artıyor” dedi. 50’inci Ulusal Hematoloji Kongresi için Antalya’da bulunan Prof. Dr. Şule Ünal Cangül, demir eksikliğinin bir halk sağlığı olduğuna işaret ederek, çocuklar, kadınlar ve yaşlıların riskli grupta yer aldığını ifade etti. Prof. Dr. Şule Ünal Cangül, “Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her dört bireyden biri kansızlığa sahip ve bunların çoğu aslında demir eksikliği. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve kadınlar risk grubunu oluşturuyor. Kadınlar içerisindeki hem doğurganlık çağındaki kadınlar hem de gebeler önemli risklere sahip. Neden demir eksikliği önemli diye bakacak olursak, bir sık görünüyor demiştik, ikincisi de sonuçları önemli. Özellikle mesela bir gebe kadının demir eksikliğiyle çocuk sahibi olması, gebeliğini bu şekilde tamamlaması, kendi bebeğinin de demir eksikliğiyle doğmasına neden oluyor. Öte yandan düşük ağırlıklı çocuk sahibi olma riski, gebelik komplikasyonu dediğimiz erken doğum riski artıyor. İkincisi, çocuklarda demir eksikliğinin önemli sorunları var. Örneğin, bir bebek demir eksikliği ile ilerliyorsa bebeklik döneminde gelişim basamakları geri kalabiliyor. Daha geç konuşuyor, daha geç yürüyebiliyor. Öte yandan okul çağı çocuklarının da okul başarısı düşüyor. Bizim gibi erişkin bireylerde iş performansı düşüyor, çabuk yorulma, iyi odaklanamama gibi sorunlar getiriyor. Yaşlı bireylerde de, demir eksikliği tanısı koyduğumuzda özellikle altta yatan bir takım ciddi rahatsızlıkları düşünmek gerekiyor. Bir yerden bu bireyin kan kaybettiğini düşünmemiz lazım, özellikle bunda da en önemli kaynak gastrointestinal sistem oluyor. Hele de ek yakınmaları varsa kilo kaybı, gastrointestinal kanama gibi, bu hastaların bağırsak sistemlerinin, mide sistemlerinin incelemesi için bir Gastroenteroloji’ye de danışıyoruz” diye konuştu. (BA-
08 Kasım 2024 Cuma - 14:18
Müdür Güzeltaş, Ahlat’taki sağlık kuruluşlarında incelemelerde bulundu
Bitlis İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Gökhan Güzeltaş, Ahlat ilçesindeki sağlık kuruluşlarında incelemelerde bulundu. İl Sağlık Müdürü Güzeltaş, Ahlat ilçesinde ilk olarak Ahlat Devlet Hastanesini ziyaret ederek incelemelerde bulundu. Ziyaret sırasında, İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Gökhan Güzeltaş hastane personeliyle sohbet ederek poliklinikleri ve hastaları ziyaret etti. Hastane Başhekimi Dt. Berivan Yalçın ve hastane yönetiminden brifing alarak, sağlık hizmetlerinin kalitesini yerinde değerlendiren Dr. Güzeltaş, aynı zamanda sağlık çalışanları, hastalar ve hasta yakınlarıyla da bir araya geldi. Ziyaret esnasında hastane işleyişi hakkında detaylı bilgi alan Uzm. Dr. Güzeltaş, hastane personelinin istek ve önerilerini de dinleyerek hizmetlerin daha verimli hale getirilmesi için geri bildirimlerde bulundu. Daha sonra Ahlat İlçe Sağlık Müdürlüğü ve 112 Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonunu ziyaret eden Güzeltaş, İlçe Sağlık Müdürlüğü personeliyle bir araya gelerek sohbet etti. İlçe Sağlık Müdürü Dr. Ömer Faruk Dağlı, İlçe Sağlık Müdürlüğü yönetimi hakkında brifing alan Güzeltaş, sağlık hizmetlerinin kalitesini yerinde değerlendirmek üzere sağlık çalışanlarıyla birlikte çalışmalar hakkında görüş alışverişinde bulundu. Ayrıca, İlçe Sağlık Müdürlüğünün işleyişi hakkında detaylı bilgi edinerek, personelin istek ve önerilerini dinleyen Gökhan Güzeltaş’a ziyaretlerinde Sağlık Hizmetleri Başkanı Uzm. Dr. Yılmaz Uzun ve Sağlık Hizmetleri Başkan Yardımcısı Dr. Hüseyin Yiner de eşlik etti.
08 Kasım 2024 Cuma - 13:54
Elazığ’da tümör konseyi toplandı
Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi bünyesindeki tümör konseyi toplandı. Fethi Sekin Şehir Hastanesi tümör konseyinde hastaların tedavisi ile ilgilenen tüm dallardaki uzmanlar bir araya gelerek hastaların durumunu tüm farklı açılardan değerlendirildi. Tümör konseyinde hekimler arasında vaka ile ilgili gerçekleşen bilgi alışverişi, deneyimlerin ve güncel bilgilerin paylaşılması ile her bir vakanın mevcut durum analizi ortaya konarak en etkin tedavi planı hekimlerin ortak kararı ile belirleniyor.
08 Kasım 2024 Cuma - 13:39
Okul öncesi disleksi belirtilerine dikkat
Özgül öğrenme güçlüğü olarak da anılan disleksi, çocuğun akademik başarısını etkilerken sosyal ilişkilerde zorluklar yaşamasına neden olabiliyor. Disleksinin erken dönemde anlaşılması halinde olumsuz etkilerinin azaltılabileceğini belirten Dr. Öğretim Üyesi Hale A. Kahyaoğlu Çakmakcı, okul öncesindeki dönemde çocuğun iyi gözlemlenmesi gerektiğini söyledi. Çakmakcı; konuşmada gecikme, konuşurken yakın hecelerle seslerin karıştırılması, yön-zaman kavramlarının karıştırılması ve baskın eli seçmede zorluk gibi sorunların mutlaka dikkate alınması gerektiğini vurguladı. İstanbul Atlas Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Hale A. Kahyaoğlu Çakmakcı, disleksiye ilişkin değerlendirmede bulundu. Okuma, yazma ve dil becerilerinde zorlanma yaşanır Disleksinin nörogelişimsel öğrenme bozukluğu olduğunu belirten Kahyaoğlu Çakmakcı, “Diğer adıyla özgül öğrenme güçlüğü, seslerle harflerin arasındaki bağlantıyı işlemedeki güçlük nedeniyle ortaya çıkan bir öğrenme bozukluğudur. Disleksili bireylerde görme ve işitme ile ilgili organik patolojiler olmaksızın okuma, yazma ve dil becerilerinde zorlanma yaşanmaktadır” dedi. 20 kişilik sınıfta en az 1 çocukta disleksi görülüyor Toplumda bilinenin aksine özgül öğrenme güçlüğüyle zeka (normal, üstün, sınır) arasında herhangi bir ilişki bulunamadığını vurgulayan Kahyaoğlu Çakmakcı, “Disleksi ülkemizde ortalama yüzde 5 ile yüzde 7 oranlarında görülmektedir. Yani ender olarak görülen bir bozukluk değildir. 20 kişilik bir sınıfta en az 1 kişide disleksi var demektir” şeklinde konuştu. Dislekside belirtiler okula başlamayla netleşiyor Disleksinin gelişimsel evrelere göre değişen belirtileri olduğunu ifade eden Kahyaoğlu Çakmakcı, “Ailelerin sık sık okumalar yapıp çocuklarındaki gelişimsel çizelgeleri takip etmeleri gerekmektedir. Disleksili çocuklar çok erken dönemde belirtiler göstermeye başlayabilirler ancak okula başlamalarıyla birlikte belirtiler netlik kazanır” dedi. Okul öncesi dönemdeki belirtilere dikkat Disleksinin okul öncesi dönemdeki belirtilerine dikkat çeken Kahyaoğlu Çakmakcı, “Okul öncesi dönemde konuşmada gecikme, konuşurken yakın hecelerle seslerin karıştırılması, yön-zaman kavramlarının karıştırılması ve baskın eli seçmede zorluk gibi sorunlar yaşayabilirler” uyarısında bulundu. Okuma ve yazmada zorluklar ortaya çıkabiliyor Okul dönemindeki belirtilerin okuma ve yazmada ortaya çıktığını kaydeden Kahyaoğlu Çakmakcı, “Okul döneminde çocukların geç, hatalı ve yavaş okuma; harfleri karıştırma, okuduğunu anlamada zorluk; geç, yavaş, ters, hatalı, aralıklı-çok bitişik yazma ve matematiksel işlemleri öğrenmede ve yapmada zorlukları vardır. Okul döneminde yabancı dili öğrenmede, okuduğu kitabı ya da hikayeyi özetlemede ve yeni kelimeler öğrenmede zorluk yaşarlar” diye konuştu. Çevresel faktörler de etkili oluyor Dislekside genetik faktörlerin yanı sıra çevresel faktörlerin de etkili olduğunu belirten Kahyaoğlu Çakmakcı şunları söyledi: “Yapılan son çalışmalar, disleksinin genetik bir altyapısının olduğunu belirtse de çevresel faktörlerin de önemi yadsınamaz. Gebelikte sigara, alkol veya maddeye maruziyet, erken doğum, doğum sırasında oksijensiz kalma gibi faktörlerin yanı sıra malnütrisyon (yetersiz beslenme), ebeveynlerin olumsuz iletişim yöntemleri ve bilişsel becerileri olumsuz etkileyecek yaşam olayları risk faktörleri olarak sayılabilir.” Okula devamda ve sosyal alanda güçlük yaşayabilirler Disleksinin erken dönemde anlaşılması halinde olumsuz etkilerinin azaltılabileceğini belirten Kahyaoğlu Çakmakcı, “Disleksi çocuklarda uzun süre fark edilmezse, derslerinin açık ara gerisinde kalarak okula devam etmede güçlük yaşarlar. Bunların yanı sıra geride kaldığı için sosyal alanda da arkadaşları tarafından kabul görmede sorunlar başlar” dedi. Çocuğa ve aileye multidisipliner yaklaşım önemli Özgül öğrenme güçlüğünün özel bir çalışma ve özel bir uzmanlık gerektirdiğini vurgulayan Kahyaoğlu Çakmakcı, şu açıklamalarda bulundu: “Özgül öğrenme güçlüğünü anlamaya yönelik gerekli psikolojik testler ve ölçümler yapılıp değerlendirildikten sonra aileye psikoeğitim verilirken çocuğa da özel eğitim yöntemleriyle programlar başlanılır. Yaşıtlarıyla aynı hızda okuyamadıkları ve öğrenemedikleri için ve yine daha fazla çaba sarf etmek durumunda oldukları için özgüven kaybı yaşamaya başlayabilirler. Dolayısıyla özgül öğrenme güçlüğü olan çocuklara hem psikolojik hem eğitsel hem de aileye yönelik multidisipliner bir yaklaşımla çalışılması önemlidir. Özgül öğrenme güçlüğüne eşlik eden sorunların olup olmadığının da belirlenmesi kritik önem taşır.” Disleksiye başka sorunlar da eşlik edebilir Disleksisi olan çocuk ya da yetişkin bireylerde depresyon, anksiyete bozuklukları, DEHB ve zeka sorunlarının eşlik edebileceği uyarısında bulunan Kahyaoğlu Çakmakcı, eşlik eden soruna göre uzmanların uygulayacakları müdahalelerin değişiklik gösterdiğini söyledi. Aileler bu önerilere kulak vermeli Disleksili çocuğa ailenin yaklaşımının önemli olduğunu vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi Hale A. Kahyaoğlu Çakmakcı, ebeveynlere şu tavsiyelerde bulundu: “Aileler çocuklarına güvende, huzurlu ve her koşulda kabul göreceklerini hissettirmeli. Aileler bu süreçte çok sabırlı olmalı ve çocuktan kendi gidiş hızından fazlasını beklememelidir. Disleksili bireylerin normal bireylere göre en ufak bir öğrenme deneyimi bile çok zorlayıcı ve zaman alıcı olabilir. ‘Nasıl bu kadar basit bir şey için bile bu kadar çok düşünürsün’ gibi cümleler çocuğun özgüvenini ve durumun üstesinden gelme gücünü olumsuz etkileyecektir. Aileler çocuğu başkasıyla kıyaslamamalı ve baskı altında hissettirmemelidir. ‘Hala ödevlerini bitiremedin mi? Bak arkadaşların çoktan hepsini bitirdi, yine yapamadın, beceremedin’ şeklindeki ifadelerden kaçınılmalıdır. Aileler öğretmenlerle iş birliği yaparak çocuğun gösterdiği olumlu gelişmeleri bolca dillendirmeli ve takdir etmelidir. Aileler olumlu örneklerle modellemeler yapabilir. Yani daha önce benzer sorunları yaşayıp üstesinden gelen kişilerin biyografilerini okuyup çocuklarıyla bu örnekler üzerinden konuşabilir. Bunların yanı sıra çok çaba gösterip çok çabalayan ailelere ‘yetersizlik’ duyguları, hayal kırıklıkları, korku ve endişeleri ile başa çıkmayı öğrenmek için bir uzmana danışmalarını öneririm.”
Daha Fazla Yükle
GERİ BİLDİRİM
Geliştirme sürecine katkıda bulunmak için lütfen sitede karşılaştığınız hataları bize bildirin.
Gönder