EĞİTİM - 23 Kasım 2024 Cumartesi 11:11

Ordu’da bir çalıkuşu: 15 öğrencinin umudu oldu

A
A
A
Ordu’da bir çalıkuşu: 15 öğrencinin umudu oldu

Ordu’nun kırsal mahallesindeki bir okulda tek olarak görev yapan Arife Öğretmen, 15 öğrencinin umudu oldu.


İstanbul Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümünü bitiren Arife Karayanız, 2 yıl önce mesleğe ilk adımı attı. Yaşadığı İstanbul’dan Ordu’nun Korgan ilçesinde bulunan Tepealan Mahallesi’ndeki Kırıkbozu İlkokuluna atanan Karayanız, mesleğine olan bağlılığı ve özverisiyle dikkat çekiyor. Okulda tek öğretmen olarak görev yapan Arife Öğretmen, 15 öğrencisinin eğitimiyle tek başına ilgileniyor. Ancak onun görevi sadece ders anlatmakla sınırlı değil. Okulun tüm ihtiyaçlarıyla da yakından ilgilenen Arife Öğretmen, okulun her yönüyle kendini sorumlu hissediyor.


Her gün öğrencilerinin daha iyi bir eğitim alabilmesi için elinden geleni yapan Arife Öğretmen, kırsal bölgede eğitim hayatının zorluklarına rağmen, öğrencilerine umut ve ilham vermeye devam ediyor. Hem öğretmen hem de okulun tüm işleyişiyle ilgilenen Arife Öğretmen, 15 öğrencisinin sadece akademik gelişimlerine değil, aynı zamanda kişisel gelişimlerine de büyük katkılar sağlıyor. Öğrencileri için bir rol model haline gelen Arife Karayanız, adanmışlığı ve fedakarlığıyla eğitim camiasına örnek olmaya devam ediyor.



“Kendisi göreve başlar başlamaz öğrencilerle güzel bir bağ kurdu”


Okulun 2 yıllık öğretmeni olan Arife Karayanız’ın göreve başlar başlamaz öğrencileriyle yakından ilgilenerek onlarla sıkı bir bağ kurduğunu ifade eden Korgan İlçe Milli Eğitim Müdürü Murtaza Alan, “Burası ilçemizin yaklaşık 20 kilometrelik uzağında bir köy okuludur. Bu okulumuzla beraber yine dört tane birleştirilmiş köy okullarımızda var. Bu okulumuzda 15 öğrencimiz birleştirilmiş sınıfta. 1, 2, 3 ve 4’üncü sınıflar olmak üzere bir öğretmenimizin rehberliğinde eğitim faaliyetlerine devam ediyor. İlçemizde eğitime sunduğumuz katkılar bu okulumuzda da hayat buluyor. Haliyle eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak ve öğrencilerimizi geleceğe en iyi şekilde hazırlamak için Arife Karayanız öğretmenimiz burada yoğun bir gayret içerisindedir. Kendisi okuldaki görevine başlar başlamaz öğrenciler arasında güzel bir bağ kurdu. Dolayısıyla okulumuzda hem kendisi hem de öğrencileri mutlu olmaları bizleri de sevindiriyor. Öğretmenimizin eğitim konusunda öğrencileriyle sıkı bir bağ oluşmasından gayet mutluyuz. Birleştirilmiş bir okul olmasına rağmen en ücra köşelerde olan köy okullarımızın her eksiğini tamamlamayarak öğretmen ve öğrencilerimizin iyi bir eğitim çalışmasını destekliyoruz” dedi.



“Hiç bilmediğim bir şehrin zorluklarıyla yaşayarak öğretmenlik mesleğim duygularımın önüne geçti”


İlk atamasının yaklaşık 2 yıl önce Tepealan Kırıkbozu İlkokuluna çıktığını belirten öğretmen Arife Karayanız, ”Ben geçtiğimiz yıl bu okula tek öğretmen olarak atandım. Buraya ilk geldiğimde şaşırmıştım. Hiç bilmediğim bir yer, hiç bilmediğim bir şehirde ne yapacağım, nasıl olacak diye düşünürken şartlar kış mevsimiyle daha da zorlaştı. 15 öğrencimle beraber birleştirilmiş bir sınıfta sobayla ısınıyoruz. Fakat tüm bunlara rağmen öğretmenlik mesleğim içinde bulunduğum tüm karamsar duygu ve düşüncelerimin önüne geçtiği için çocukların masumiyetlerini, ışıldayan gözlerinde gördükçe onlara bakarak buraya daha çok adapte olmaya başladım. Daha sonrasında okulumuzla alakalı gerekli çalışmaları yaparak sınıfta ders planlamalarını ayarlamaya çalıştık. Yine burada öğrencilerimin sadece akademik olarak değil, sosyalleşmeleri anlamında da elimden geleni yapmaya çalışıyorum” diye konuştu.



“Boya, badana gibi birçok eksiği tamamladık”


Görevlendirildiği okulunda birçok eksiklikleri gidermek için kolları sıvayan Arife Karayanız, “İlk başta kütüphanemizi yeniledik. Daha sonrasında oyun odası olarak kullandığımız atölyemizi daha da geliştirerek ahşap boyama, akıl ve zekâ oyunları, müzik atölyesi, örgü örme, takı tasarım, resim gibi çalışmaların yapılacağı hale getirdik. Buranın kışı çok çetin geçtiği için çocukları dışarı çıkaramıyorum. Ben de bundan dolayı okul içerisinde zamanı ne kadar verimli geçirebiliriz diyerek bu şekilde çalışmalar yapalım istedik. Yine okulumuzun çatısı, boyası, birçok eksiklerini temin ettim. Aslında Korgan İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Murtaza Alan sayesinde onun verdiği motiveyle bu okula adapte olabildim” şeklinde konuştu.



“Evim okulum oldu”


Kendisini öğrencilerine ve okuluna adadığını ifade eden Karayanız, “Çevrem ailem ve arkadaşlarım olmak üzere herkes İstanbul’da yaşıyor. Ben buraya ilk geldiğim zamanlarda çok zorlandım ama bu süreçte öğrencilerim umut olsun ve mutlu bir şekilde adapte oldum. Evim, odam okulum oldu. Okula daha ne yapabilirim veya çocuklara ne gibi farklı etkinlikler yapabiliriz diye sürekli tek başıma bunları düşünüyordum. Onlara yeri geldiğinde abla, yeri geldiğinde ise anne-baba gibi olmaya çalışıyorum” ifadelerini kullandı.



Ordu’da bir çalıkuşu: 15 öğrencinin umudu oldu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Balıkesir Gazeteciye saldıran CHP’li meclis üyesi tutuklandı Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde yayın yapan Zeytin Efe gazetesinin imtiyaz sahibi Hakan Sataroğlu, aynı ilçenin CHP’li Belediye Meclis Üyesi Nadir Hasan Bayram tarafından saldırıya uğradı. Bayram, gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Saldırıya uğrayan gazeteci Hakan Sataroğlu İhlas Haber Ajansı’na konuştu. Görüntülerin sosyal medyada yer almasının ardından meclis üyesi gözaltına alındı. Gazeteci Hakan Sataroğlu ise "Benimle sohbet edecek zannettim. Önümdeki şişeyi başımda parçalayıp beni darp etti" dedi. Zeytin Efe gazetesinin imtiyaz sahibi Hakan Sataroğlu, Burhaniye’nin CHP’li meclis üyesi Nadir Hasan Bayram tarafından saldırıya uğradı. Saldırı anı ise saniye saniye güvenlik kamerasına yansıdı. Saldırıya uğrayan gazeteci Hakan Sataroğlu yaşadığı korku dolu anları anlattı: “Geçtiğimiz gün Burhaniye Belediyesi’ne ait bir restoranda yemek yemeye gittim. Yemek giyip evime dönecektim. Birden Cumhuriyet Halk Partili Burhaniye Belediye Meclis Üyesi Hasan Bayram’ı restorana girdiğini gördüm. Bana doğru geldi fakat benimle sohbet edecek zannettim. Önümdeki sandalyeleri çekti oturacakmış gibi. Kendimi korumaya da gerek duymadım o anda. Sohbet edecek bir şey konuşacak zannettim benimle. Birden önümdeki şişeyi kafamda parçaladı ve darp etmeye başladı”. Kendisine yerde baygın halde yatarken de saldırının devam ettiğini ifade eden Satardoğlu, “Daha sonra savcılıktan aldığım videoda da görüyorum ki yerde de ben baygın haldeyken de bayıldım çünkü kafama aldığım darbelerden. Baygın haldeyken de tekmelemiş beni. Yani çok üzgünüm, bir haber araştırması yapıyordum. Kendisini de rahatsız etmiş olacak ki bu haber yaptığım araştırmayla ilgili olarak oraya geldiğini düşünüyorum. Tabii daha sonra polis gelmiş, ben baygınken ambulans gelmiş. O gece hastane ve daha sonrasında emniyette verdiğim ifadeyle kendisi hakkında suç duyurusunda bulundum” dedi. Yüzünden darbeler aldığını ifade eden Hakan Sataroğlu, “O akşam acile ilk gittiğimde burnumda çatlak olduğu söylendi. Zaten gözümde şişenin vurulmasından mütevellit gözümde de bir şişlik var, burnumda da bir şişlik var. Kesin raporda ne vardır bilemiyorum. Kesin raporda zannedersem savcılığa ulaşacaktır. Bir takım ağrılar sızılar oldu ama onlar da artık tabi o kadar darbeye olur yani.” Dedi. Bir haber çalışması dahilinde bu olayın yaşandığını ifade eden Gazeteci Hakan Sataroğlu, “Vallahi küçük yerlerde özellikle gazetecilik yapmak çok zor. Çünkü hemen bulunuveriyorsunuz. Yaptığınız herhangi bir araştırma hemen yayılıveriyor. Çok da gizli kalmıyor. Dolayısıyla yerel gazetecilik gerçekten çok zor. Tabi uzun yıllardır gazetecilik yapıyorum. Böylesine bir şiddetle karşılaşmamıştım. Bunun bir siyasi tarafından yapılması, Cumhuriyet Halk Partili bir belediye meclis üyesi tarafından yapılması ki benim de kendisi eski arkadaşımdır. Yapılması gerçekten beni çok üzdü. Yani diyecek başka bir şey bulamıyorum” dedi. Bu olayın kendisine geri adım attırmayacağını ifade eden Hakan Sataroğlu, “Bana geri adım attırmaz. Ben belgeleri ulaşmaya çalışırken konuyu ispat etmeye, belgelemeye çalışırken bu olay başıma geldi. Tabii ki belgelediğimde tabii ki yayınlayacağım. Gazetecilikten vazgeçecek halimiz yok. Zaten kamuoyunda çok gündemde bir konu. Dolayısıyla belgelediğimde asla geri durmayacağım. Görevimiz bu çünkü yani” dedi. Bu sabah gözaltına alınan Hasan Nadir Bayram ise yapılan savcılık soruşturmasının ardından nöbetçi mahkemeye tutuklanma istemi ile sevk edildi. Bayram çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Zonguldak Zonguldak’ta kadına ve çocuğa yönelik şiddetle mücadele çalıştayı yapıldı Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nde (BEUN) kadına ve çocuğa yönelik şiddetle mücadele çalıştayında konuşan AK Parti Grup Başkanvekili Dr. Leyla Şahin Usta, "İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin kadına yönelik şiddetle olan mücadelemizde asla bir gevşemeye veya bir geri adım atmaya sebep olmadığını çok net söylemek istiyorum. Avrupa Birliği üyeliğindeki ülkeler veya dışındaki ülkelerden baktığımızda kadına yönelik mücadeleyle ilgili yapılması gereken tüm tedbirleri ve önlemleri alan tek bir ülke var. O da Türkiye" dedi. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEUN) tarafından "Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddetle Mücadele" çalıştayı düzenlendi. Sezai Karakoç Konferans Salonu’nda düzenlenen çalıştayda Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Gazeteci Saadet Oruç, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç ve AK Parti Ankara Milletvekili ve TBMM Grup Başkanvekili Dr. Leyla Şahin Usta konuşmacı olarak yer aldı. Saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı’nın okunduğu programda üniversitenin 100 yıllık tarihinin anlatıldığı kısa film sunumu gerçekleştirildi. Çalıştayda BEUN Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer konuşma yaptı. "Kadına karşı şiddet; toplumsal barışa ve insanlığa karşı işlenmiş büyük bir suçtur" AK Parti Grup Başkanvekili Dr. Leyla Şahin Usta, kadın yönelik şiddetin sadece bireylere değil toplumsal barışa ve insanlığa karşı da işlenmiş bir suç olduğuna dikkat çekti. Kadına yönelik şiddetle mücadelede Türkiye’nin aldığı tedbirlere ve çalışmalara dikkat çeken Usta, "Dünyada kadına yönelik şiddetle mücadele günü olarak Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş. Sebebi de ortaya çıkmış, uzun süredir devam eden bir mücadelenin bir tarafındayız. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın bütün ülkelerinde büyük bir sorun ve mesele haline geldiği için gün geçtikçe daha da hem dünyanın ülkemizin gündeminde maalesef yer alan bir konu. O yüzden kadına yönelik şiddetle mücadelede kadın haklarının korunmasında, insan hakları mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olarak baktığımı görmek isterim. Çünkü insan hakları dediğimizde de artık pek çok alt başlıklara ayrılmış durumda. Kadın hakları, çocuk hakları, engelli hakları, sosyal haklar, pek çok haklar var. Ama kadın haklarını, insan hakları korunması ve mücadelesinde ayrı bir başlıktan ziyade ana bir konusu olarak gördüğümü özellikle ifade etmek isterim. Kadına karşı şiddet, sadece bireylere değil, toplumsal barışa ve insanlığa karşıda işlenmiş büyük bir suçtur. O yüzden şiddetle mücadelemizi her zaman için sıfır tolerans ilkesiyle yürütmeye çalışıyoruz. Kadının toplumun her alanında gerek ailede gerekse çalışma hayatında pozitif ayrımcılık uygulamalarıyla güçlendirilmesine, istihdamının artırılmasında, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlık hizmetlerine erişimine kadar pek çok alanda kadını merkeze ve odağı aldığımız bir hizmet anlayışıyla politikalarımızı üretiyoruz" dedi. "Toplumun her kesiminin bu konuda önemli bir sorumluluğu var" Kadınların işgücüne katılım oranlarını artırmak, iş dünyasında daha etkin roller üstlenmesini sağlamak gibi teşvik programlarını uygulamaya koyduklarını ifade eden Usta, "Kadınların işgücüne katılım oranlarını artırmak, iş dünyasında daha etkin roller üstlenmesini sağlamak, karar mekanizmalarında daha fazla bulunmaları için teşvik programları da uygulamaya koyduk ve koymaya da devam ediyoruz. Bu noktada neden üniversitelerin bu konudaki çalışmalara önemli derseniz bu mücadelede gençlerin rolünün çok önemli ve etkili olduğunu düşünüyorum. Neden derseniz şiddeti sadece hukuki birtakım mevzuatlarla veya yasalarda çözmenin mümkün olmadığını baş denetçimiz Şeref Malkoç da bahsetti. Ancak yine buna rağmen elbette ki kanuni düzenlemeleri ve mevzuatları yapmamız şart. Bu işin sadece hukuki bir mesele olmadığını sosyal ve kültürel bir sorun olduğunu, bunu çözmek için de gençlerimizin bu konudaki farkındalığının arttırılması ve daha çok sevginin ve merhametin toplumda yerleştirilmesi için gençlerimize büyük bir sorumluluğun ve rolün düştüğünü hatırlatmak isterim. Tabii ki sadece gençlerin rolü değil. Toplumun her kesiminin bu konuda önemli bir sorumluluğu var" şeklinde konuştu. "Tüm tedbirleri ve önlemleri alan tek bir ülke var. O da Türkiye" Türkiye’nin 2012 yılında onayladığı 6284 sayılı kanunla düzenlemelerini yaptığı İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğine dikkat çeken Leyla Şahin Usta, "Şunu soran olabilir merak eden olabilir. İstanbul sözleşmesi meşhurdur, herkes bilir. Türkiye bu sözleşmeyi 2011 yılında taraf olarak imzalamıştı. 2012 yılında iç hukukumuza yerleştirip düzenlemelerimizi yaptığımız bir sözleşmeden çekildik. Evet çekildik, çekilmemizin sebeplerinin daha farklı olduğunu İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin kadına yönelik şiddetle olan mücadelemizde asla bir gevşemeye veya bir geri adım atmaya sebep olmadığını çok net söylemek istiyorum. Çünkü 6284 kanunumuz, 2012 yılında yürürlüğe girdi ve hala aktif bir şekilde uygulanıyor ve hiçbir maddesinde hiçbir değişiklik yapılmadı. Bununla ilgili olarak Avrupa Birliği parlamentosunun son yeni yayınladığı bir bildirge var, bir direktif var. Bu direktifi neden yayınladı derseniz. Kadına yönelik şiddetle ilgili Avrupa Birliği’ne üye olan ülkelerin var olan mevzuatlarında yeterli düzenlemeleri yapmaması sebebiyle yeni bir direktif yayınlandı. Bu direktif, bu yılın Mayıs ayında yayınlandı. Ve direktif dedi ki bu parlamento üye devletlere bu hükümleri yerine getirmek için 3 yıllık süreç tanıyorum size dedi. 2027 yılının Haziran’a kadar benim yayınladığım bu direktifleri, üye ülkeler yerine getirmek zorunda. Üye ülkeler daha öncesinde gerek İstanbul sözleşmesini gerekse Avrupa Birliği’nin direktiflerine uygun hareket edilmediği için yeni bir direktif yayınlıyor. Ve şunu söylüyor. Avrupa Birliği üyeliğindeki ülkeler veya dışındaki ülkelerden baktığımızda yapılması gereken kadına yönelik mücadele, ilgili şiddetle mücadeleyle ilgili yapılması gereken tüm tedbirleri ve önlemleri alan tek bir ülke var. O da Türkiye. Mevzuat açısından hukuk kuralları açısından normlarınız açısından Avrupa Birliği’nin direktiklerine uygun düzenlemeleri yapan tek ülke Türkiye. İşte 6284 müstakil bir kanun olarak yapıldı ve bunun altındaki düzenlemelerle, bu direktiflerle hepsi yerine getirilmiş oldu. O yüzden sözleşmeden çıkmış olmamız, bizim kadınlara yönelik şiddetle olan mücadelemizde asla ve kata bir geri adım değildir. Kararlılığımızda asla ve asla bir gevşemede değiliz. Tam tersine aynı şekilde aynı kararlılıkla mücadelemize devam ediyoruz" ifadelerine yer verdi. "Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde Türkiye’de olağanüstü çalışmalar oldu" Bosna’da Müslüman oldukları için 250 bin insanın katledildiğini söyleyen Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, "Yakın tarihe baktığımız zaman Bosna’da 250 bin insan katledildi. Hafızalarımızda, hala taze bunların çoğu kadın ve çocuktu, Müslüman oldukları için böyle oldu.Avrupa’nın göbeğidir Bosna. Avrupa’nın Amerika’nın dünyanın sesi çıkmadı. Şimdi de Rusya Ukrayna savaşı devam ediyor. Aynı şekilde burada da savaşın hala askerler arasında yapılıyor, asıl mağdur, kadın ve çocuklardır. Gazze zaten bütün insanlığın vicdanını yaralayan bir konu. 7 Ekim 2023’ten beri devam ediyor. Dünyanın en gelişmiş silahları en ileri teknoloji ile 2,5 milyon insan oraya sıkışmış 45 bin kişi katledildi. Bunun çoğu savunmasız yine kadın ve çocuklar. Biz kurum olarak bunların hiçbirine alakasız kalmadık. Kadın ve çocuğa şiddet konusunda Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde Türkiye’de olağanüstü çalışmalar oldu. Yapılan bütün bu düzenlemelere rağmen insanlığımıza dokunan, onurumuzu zedeleyen olayları maalesef yaşamaktayız. Milyonlarca üniversite mezunumuz oldu. Okur-yazar olmayan kalmadı hemen hemen. Ama bu başka bir hastalık şiddet. Hele kadına ve çocuğa yönelik. Sadece eğitim düzeyinin artması, refahın yükselmesi ile alakalı bir şey değil. Kadına, çocuğa, yaşlıya şiddet. Akran zorbalığı engelliye şiddet. Mülteciye şiddet. Bunlardan sonra bir de öğretmene şiddet çıktı. Ardından doktora şiddet. Şimdi de dünyada olmayacak bir şey. Polise şiddet çıktı. Hatırlayın birkaç ay önce genç bir polis yavrumuz hanım kızımız; vuruluyor" diye konuştu. "Kadına karşı şiddet, siyaset üstü bir araya gelişi elzem kılıyor" Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Saadet Oruç ise dünya üzerinde yaşanan gerilimlere dikkat çekerek "Dünya çok önemli bir yere giderken bu konu konuşulması gereken bir konu. Rusya ile batı arasındaki gerilime bakıyorsunuz. 3. Dünya Savaşı mı çıkacak? Yada Gazze’de yaşananlara bakıyorsunuz. Dünyada özellikle pandemiden bu yana bir şiddet anaforu var. Kadına karşı şiddet; sadece ülkemiz kesitinde değil, uluslararası düzlemde de çok siyaset üstü, çok farklı bir araya gelişi elzem kılıyor. Aslında üzerinde durup kafa yorulması gereken kadına karşı şiddet konusunda çok farklı boyutları olan, ekonomik, psikolojik, kültürel nedenleri olan bir konu söz konusu. Özellikle kadına karşı şiddet konusunda akademinin, medyanın oynayabileceği çok önemli roller olduğunu düşünüyorum" ifadelerine yer verdi. (OA