SPOR - 29 Kasım 2024 Cuma 10:42

Varto’daki sporculara kıyafet desteği

A
A
A
Varto’daki sporculara kıyafet desteği

Muş’un Varto Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü öncülüğünde atletizm ve futbol faaliyetlerinde eğitim alan 8-14 yaş grubundaki 30 öğrenciye spor kıyafeti desteği verildi.


Varto Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü öncülüğünde, iş adamlarının desteğiyle öğrencilere spor kıyafeti hediye edildi. Açıklamalarda bulunan Gençlik ve Spor Müdürü Murad Aktaş, müdürlük bünyesinde atletizm ve futbol faaliyetlerinde eğitim alan 8-14 yaşlarındaki 30 öğrencinin spor malzemelerinin olmamasından dolayı büyük bir üzüntü içerisinde olduğunu belirterek, “Geleceğimizin sporcuları olacak bu çocuklarımız için sponsor arayışına girdik. İlçemizde faaliyetlerine devam eden iş adamlarımızın desteğine ihtiyacımızın olduğunu bildirdik. Sağ olsunlar 30 öğrencimize spor kıyafeti desteği veren Ed-Al İnşaat sahibi Edip Özmen ve Apart Otel sahibi Metin Can’a teşekkürlerimizi sunuyoruz” dedi.


Kıyafetlerini giyip sporlarına başlayan öğrenciler ise yardımsever iş adamlarına ve Müdür Aktaş’a desteğinden dolayı teşekkür ettiler.



Varto’daki sporculara kıyafet desteği

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin Yenişehir Belediyesi atık ayrıştırma tesisinin kapasitesini artırıyor Mersin’in merkez ilçe Yenişehir Belediyesi, sıfır atık çalışmaları kapsamında tamamen kapalı olan ve 350 metrekarelik alandan oluşan Ambalaj Atığı Toplama ve Ayrıştırma Tesisinin kapasitesini artırıyor. Belediyeden yapılan açıklamaya göre, tesisin atık işleme kapasitesi önce günlük 10 tona ardından 40 tona ulaşacak. Cam, plastik, pet, kağıt, karton, metal ve naylon grubu atıkların toplanarak ayrıştırıldığı tesis geri dönüşüme önemli bir katkı sunuyor. Yenişehir Belediyesi, tesisin kapasite artırımıyla birlikte daha fazla atığın işlenmesini ve ekonomiye kazandırılmasını sağlayacak. “Hedefimiz tüm mahallelerimize ulaşmak” Tesiste devam eden inşa çalışmalarını inceleyen Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit, tesisin Yenişehir dışında diğer ilçelerin ihtiyacını da cevap verebileceğini söyledi. Başkan Özyiğit, “Yaptığımız çalışmalar iki açıdan önemli, hem atıkları ekonomiye dönüştürüyoruz hem de atıkların doğaya karışmasını engelliyoruz. Doğayı korurken bir yandan da istihdam oluşturduk. Ayrıca vatandaşlarımızın atıklardan gelir elde edebileceği ’Yenişehir Çevreci Halk Kart’ı hayata geçirdik. Halkımıza bu çalışmalarımızı anlatıyoruz, sisteme dâhil olmalarını sağlıyoruz. Evlerden ve iş yerlerinden atıkları topluyoruz ve bu tesisimizde ayrıştırma işlemi gerçekleşiyor. 2023 yılında bu tesisi kurduk. Günlük 1,5 ton kapasiteli tesisimiz artık ihtiyaca cevap veremiyor. Şimdi 10 tonluk bir tesisi buraya ilave ediyoruz" dedi. Çevremizdeki ilçelerden de burada atık ayrıştırma altyapısına sahip olacaklarını kaydeden Özyiğit, "Umut ediyorum ki bu çevre bilincini bütün Yenişehir’e yüzde yüz oranında kazandırmış olacağız. Sıfır atığa giden yolda attığımız adımlar bugün meyvelerini veriyor. Bölgede tek olan bu ayrıştırma ve işleme tesisimizin ikinci etabı Yenişehir’imize hayırlı olsun. Yenişehir’de yüzde elli seviyesinde olan ki o mahallelerde yüzde yüze ulaşmış durumdayız. Diğer mahallelerde ise kısmi toplama yapılıyor. Bunu yüzde yüze ulaştırmak hedefimiz olacak. Çevre ilçelerle de işleme konusunda iş birliği yapacağız. Kentimizi ve çevremizi hep birlikte koruyacağız" ifadelerini kullandı. Proje ile aile bütçesine katkı sunuluyor Yenişehir Belediyesi geri dönüşümü sağlamak ve aile bütçesine katkı sunmak amacıyla Yenişehirlilerin atıklardan gelir elde ettiği Yenişehir Çevreci Halk Kart projesi ile vatandaşların ayrıştırarak, biriktirdiği atıkları ev ve iş yerlerinden topluyor. Tartılarak toplanan atıklar karşılığında ’Yenişehir Çevreci Halk Kart’a TL yüklemesi yapılıyor ve yerel esnaflarda alışverişlerde kullanılıyor. Atıklar daha sonra Ambalaj Atığı Toplama ve Ayrıştırma Tesisine getirilerek paketleniyor ve geri dönüşüm tesislerine sevk ediliyor. Yenişehir Belediyesi ayrıca, atık toplama ve ayrıştırma çalışmalarını daha etkili hale getirmek için kent genelinde geri dönüşüm bilincini artıracak eğitim programları, seminerler ve farkındalık çalışmaları da düzenliyor.
Antalya Depresyon kadınları “Kalp’ten” vuruyor Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Murat Sargın, kadınlarda depresyonun kardiyovasküler hastalık riskini ciddi şekilde artırdığına dikkat çekti. Depresyonun bireyin yaşam tarzını ve sağlık alışkanlıklarını olumsuz etkilediğini belirten Sargın, bu durumun özellikle kadınlarda kalp ve damar hastalıklarına yol açtığını vurguladı. Depresyon, bireyin hayatla bağını azaltarak fiziksel sağlığına özen göstermesini engelliyor. Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği (TKDCD) tarafından düzenlenen 18. Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği (TKDCD) Ulusal Kongresi’nde açıklamalarda bulunan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Murat Sargın, kadınlarda kardiyovasküler hastalıkları ele aldığı sunumunda psikososyal faktörlerin de hastalıkların oluşumunda risk faktörlerinden biri olduğunu dile getirdi. Kadınlarda depresyon ve kalp hastalıkları riski Doç. Dr. Sargın, depresyonun kadınlarda kardiyovasküler hastalık riskini yüzde 64 oranında artırdığını belirtti. Sosyal izolasyon ve bakım verme rollerinin kadınlar üzerinde kronik strese neden olduğunu ifade eden Sargın, depresyondaki kadınlarda kalp ve damar hastalıklarının görülme oranının yüzde 50-60 daha fazla olduğunu söyledi. Depresyon kalp sağlığını nasıl etkiliyor? Depresyonun insan üzerinde yaptığı etkilere değinen Sargın, bu durumu şu sözlerle açıkladı: “Depresyondaki bir kişi dışarı çıkmıyor, güneş ışığı almıyor, ilaçlarını kullanmıyor ve etrafıyla ilişiğini kesiyor. Stres seviyesi artıyor ve buna sigara gibi zararlı alışkanlıklar da eklenebiliyor. Tüm bunlar kalp ve damar hastalıklarının risk faktörlerini artırıyor.” Sosyal destek hayati önem taşıyor Doç. Dr. Sargın, depresyonun getirdiği yalnızlığın, bireylerin doktora başvurmasını engellediğini ancak sosyal çevresi tarafından desteklenen bireylerin, tedavi süreçlerine daha kolay ikna edildiğini kaydederek, sürecin zorluklarını şu sözlerle aktardı: “Depresyondaki bir hastayı doktora yönlendirmek sosyal çevre desteği olmadan oldukça zor. Yakın çevresi bu süreçte önemli bir rol oynuyor." Ruh ve beden sağlığı birlikte ele alınmalı Doç. Dr. Murat Sargın, son olarak depresyon ve kalp-damar sağlığı arasındaki ilişkiye dikkat çekti. Sargın, hastaların ruhsal durumunun göz ardı edilmemesi gerektiğini vurgulayarak, depresyon tedavisinin, kalp ve damar hastalıklarının önlenmesi açısından da hayati öneme sahip olduğunu belirtti.
Ankara TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu: “Türkiye ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde yıllık yüzde 2,1 büyüdü” Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, “Türkiye ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde yıllık yüzde 2,1 büyüdü. Ekonomi, üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 0,2 daraldı. Sanayide yıllık yüzde 2,2’lik bir küçülme var” dedi. TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, yılın üçüncü çeyreğindeki büyüme rakamlarını değerlendirdi. Hisarcıklıoğlu, “Türkiye ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde yıllık yüzde 2,1 büyüdü. Ekonomi, üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 0,2 daraldı. Sanayide yıllık yüzde 2,2’lik bir küçülme var. Piyasalardaki durgunluğun kalıcı hale gelmemesi ülkemizin üretim, yatırım, istihdam ve ihracat kapasitesinin korunması ile mümkün olabilir. Artan üretim maliyetleri sanayi üretimimize ve ihracat hacmimize olumsuz yansımaktadır. Bu noktada tüm sektörlerde mevcut istihdam destekleri korunmalı, maliyetlerde artışa ve dolayısıyla enflasyonla mücadeleye olumsuz yansıyacak adımlarda dikkatli olunmalı, emek yoğun sektörlere ek destekler verilerek üretimin yurt dışına kaymasının önüne geçilmelidir. Finansmana erişim kanallarında sıkıntılar yaşayan KOBİ’lerimizi ayakta tutalım ki, ekonomimizin daha güçlü ve sürdürülebilir bir zeminde büyümesine katkı sağlasınlar. Ekonomiye yönelik alınacak tüm kararlarda, iktisadi faaliyetlerin sürdürülebilirliğinin ve sektörlerin küresel rekabet gücünün zarar görmemesine azami dikkat gösterilmesi gerekiyor. El birliği, akıl birliği ile kamu ve özel sektörün eş güdüm içinde daha çok çalışma zamanı” ifadelerine yer verdi.
Kastamonu "Evliyalar şehri" Kastamonu’da onlarca cami ve mescit gazete ilanıyla satılmış Kastamonu’da 1930-1965 yalları arasında, Selçuklu ve Osmanlı’dan yadigar kalan 30 civarında caminin gazete ilanları ile satıldığını söyleyen Araştırmacı-Yazar Mustafa Gezici, “Bin yıllık bir geçmişten gelen medeniyetimizde bozulan bu yapıların birkaç yıllık çalışmayla düzelmesini söylemek doğru olmaz, kapatmamalıydık, ata yadigarı bu eserlere sahip çıkmalıydık” dedi. Kastamonu’da yaşayan Araştırmacı-Yazar Mustafa Gezici, yaptıkları araştırmaya göre Selçuklu ve Osmanlı’dan günümüze kadar ulaşan Kastamonu’daki 30 civarında cami, mescit ve cami arsalarının 1930-1965 yılları arasında yayın yapan mahalli gazetelere verilen ilanlarla satışa çıkartıldığını tespit ettiklerini söyledi. "Evliyalar Şehri" olarak bilinen Kastamonu’da, satılan cami ve mescitlerin birçoğunun bakımsızlıktan yıkıldığını, birçoğunun ise farklı amaçlarda kullanıldığını belirten Gezici, 16. yüzyılda yapılan caminin bile çok düşük bir fiyattan şahıslara satıldığını ifade etti. “Vakıfta bunun bedduası dahi vardır" Camilerin gazete ilanları ile satıldığını belirten Gezici, “Belki de onlarcası satılmıştır, Tosya’da hatta diğer ilçelerde de camiler satılmıştır. Bu o dönemin gazetelerine de yansımıştır. O günün parasıyla 100 liraya, 200 liraya, 300 liraya şahıslara satılmıştır. Kimi caminin yeri boş kalmıştır, bazılarının ev ya da işyeri gibi çeşitli amaçlarla kullanmışlardır. Bu doğru değil, camiler amaçlarına uygun kullanılmalıdır. Vakıf malıdır, vakıfta bunun bedduası dahi vardır. Bu bedduayı almamak gerekiyor. Kastamonu’da bugün birkaç tane cami ya da mescidi örnek verebiliriz. Şu anda üzerlerinde binalar bulunuyor. Dün cami olan yerde şimdi binalar var. Bunlardan bir tanesi Kabe Mescididir. 16. yüzyılda Hacı Tahir Efendi tarafından yaptırılmış ama 1930’lu yıllarda çok cüzi bir paraya satılmıştır. Şu anda arsası boş, duruyor. Bir evin bahçesi konumundadır. Ne yazık ki camilerin ve mescitlerin bazıları yıkılmış, bazıları da farklı amaçlarla kullanılmıştır. Bazılarının mihrapları dahi duruyor. Bir bahçenin duvarında mihrabı görebiliyoruz” dedi. Yaptıkları araştırmalarda 30 civarında cami ya da mescidin satıldığını tespit ettiklerini söyleyen Gezici, “Ak Mescit ya da Türmenoğlu Mescidi, 1921 yılındaki kayıtlarda var, şehir haritasında mevcut, fakat 1947 yılında 80 lira fiyatla satılmıştır” diye konuştu. “Bunların durması gerekirdi ama maalesef o günün şartlarında satılmış ve yok olmuşlardır” Osmanlı’nın vakıf medeniyeti olduğunu ifade eden Gezici, “Osmanlı’nın çöküşüyle birlikte 17. Yüzyıldan 1920’lı yıllara kadar çöküş devam ede ede gelir. 1923 yılında da Cumhuriyet kurulur. Bu yüzden Kastamonu, bir Türkmen memleketidir. Türk boylarının hüküm sürdüğü, hiç istila görmemiş, istila görmemesine rağmen her dönem en çok şehit veren Osmanlı’da iller arasında yer almıştır. Bunların kitabeleri olsun, kuruluş amaçları olsun, vakfiyeleri olsun, bunlar çok önemlidir, bunların durması gerekirdi ama maalesef o günün şartlarında satılmış ve yok olmuşlardır. Vakıf kayıtlarında, İstanbul Devlet Arşivleri kayıtlarında Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarında camilerin satılma amaçları gibi bilgiler detaylı olarak bulunabilir. Bunlara araştırmacılar, bilim adamlarımızda detaylı olarak çalışıyor” şeklinde konuştu. “Satış ilanlarını Kastamonu’nun mahalli gazetelerinde o dönem görebiliyoruz” Kastamonu’da satılan cami ve mescitlerin satış ilanlarını o dönemin yayın yapan mahalli gazetelerinde görebildiklerine dikkat çeken Gezici, “1930’lu yıllardan 1960’lı yıllara kadar vakıfların satış ilanlarını Kastamonu’nun mahalli gazetelerinde görüyoruz. Vakıflardan satış ilanları şeklinde. Bunların bazıları satılmış, bazıları satılamamış. Yerel olarak satılan cami ve mescitlerle ilgili Fazıl Çiftçi arkadaşımız araştırma yapmıştır. Kastamonu’nun Cami ve Mescitleri adı altında iki ciltlik kitap yazmıştır. Bu kitaplarda yıkılan ve satılan camilerle ilgili bilgilerde mevcuttur. Böyle bir araştırma için Fazıl Çiftçi’ye teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı. “Ata yadigarı bu eserlere sahip çıkmalıyız” Ata yadigarı vakıf eserlerine sahip çıkmaları gerektiğine işaret eden araştırmacı yazar Mustafa Gezici, “Selçuklu ve Osmanlı’dan itibaren geriye dönük bin yıllık bir geçmişten başlayarak Cumhuriyet dönemi de dahil olmak üzere biz, bir vakıf medeniyetiyiz. Bu vakıf medeniyetinde vakıf malları amaçları doğrultusunda kullanılmalı, bunların yok edilmemesi gerekirdi. Kitabeler, vakfiyeler, korunabilseydi bizlere çok dersler verirdi. Maalesef biz bu dersleri alamadık. Bin yıllık bir geçmişten gelen medeniyetimizde bozulan bu yapıların birkaç yıllık çalışmayla düzelmesini söylemek doğru olmaz, buna çalışmak lazım, vakıflar amacına göre kullanılırsa daha doğru olur. Vakıf malları tamir edilmeli, daha çok işlevsel görevleri yerine getirmelidir. Kapatmamalıyız, ata yadigarı bu eserlere sahip çıkmalıyız” dedi. Öte yandan Araştırmacı Yazar Fazıl Çifçi’nin “Kastamonu Camileri, Türbeleri ve Diğer Tarihi Eserleri” isimli kitabında da 1930’lı yıllar ile 1965’li yıllar arasında satılan cami, mescit ve cami arsalarının satış fiyatlarıyla birlikte kime satıldığı bilgileri yer alıyor. Ayrıca 1942 yılında 250 lira bedel ile satışı yapılan Cebrail Camisi de uzun yıllar depo olarak kullanıldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından harabe halde tekrar geri alınan Cebrail Camisi, 2005 yılında tekrar ibadete açıldı.