ASAYİŞ - 09 Aralık 2024 Pazartesi 10:48

Mersin’de kaçak makaron operasyonu: 4 gözaltı

A
A
A
Mersin’de kaçak makaron operasyonu: 4 gözaltı

Mersin’de jandarma ekiplerinin sigara kaçakçılarına yönelik 3 ilçede düzenlediği operasyonda 4 şüpheli gözaltına alındı. Operasyonda 32 bin adet boş makaron, 25 bin 200 adet dolu makaron, 209 kilo tütün, 140 paket sigara, 3 tütün sarma makinesi ile 2 sigara dolum makinesi ele geçirildi.


Alınan bilgiye göre, Mersin İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, Tarsus, Mezitli ve Gülnar ilçelerinde 4 şüphelinin elinde bulunan kaçak makaronları piyasaya süreceği bilgisine ulaştı. Şüphelileri yakalamak ve kaçak sigaralara el koymak amacıyla 4 ayrı operasyon düzenleyen jandarma ekipleri, 4 kişiyi gözaltına aldı. Şüphelilerden birinin çalıştığı narenciye bahçesinde, diğer şüphelilerin ise iş yeri ve araçlarında yapılan aramada, 32 bin adet boş makaron, 25 bin 200 adet dolu makaron, 209 kilo tütün, 140 paket sigara, 3 tütün sarma makinesi ile 2 sigara dolum makinesi ele geçirildi.


Şüpheliler, işlemleri tamamlanmak üzere Jandarma Komutanlığına götürüldü.



Mersin’de kaçak makaron operasyonu: 4 gözaltı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Tunç: "Uyuşturucu suçlularının rehabilitasyonu için 106 cezaevi planladık" Adalet Bakanlığı ve Yeşilay arasında “Bağımsızlık Seferberliği” Projesi kapsamında işbirliği protokolü imzalandı. Törende konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Ülke genelinde önümüzdeki 5 yıl içerisinde 106 cezaevini planladık. 106 cezaevine sadece uyuşturucu suçlularını yerleştireceğiz. Gerek Sağlık Bakanlığımızdan gerek Aile Bakanlığımızdan ve en önemlisi Sivil Toplum Kuruluşu, kamuya yararlı dernek statüsünde Yeşilay’ımızın uzmanlarından yararlanarak bu cezaevimizde uyuşturucu suçlularının rehabilitasyonuna yönelik çalışmaları sürdüreceğiz” dedi. Adalet Bakanlığı ve Yeşilay arasında “Bağımsızlık Seferberliği” Projesi kapsamında işbirliği protokolü imzalandı. İstanbul’da bulunan Yeşilay Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen törene Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç katıldı. İmza töreninde bir konuşma yapan Bakan Yılmaz Tunç, “Sayın Başkanımız yönetimi ile beraber Adalet Bakanlığımızı ziyaret ettiğinde faaliyetlerinden bahsetmişlerdi. Yeşilay’ın çalışmalarında bahsetmişlerdi. Yeşilay’ımız 1 asırdan bu yana özellikle bağımlılıkla mücadele ile ilgili çok önemli çalışmaları yapan bir gönüllü kuruluşumuz. Kamu yararına çalışan bir derneğimiz ve bunu başarıyla bugünlere getirdi. Son yıllarda özellikle başta uyuşturucu, alkol ve özellikle teknoloji, kumar bağımlılığı tüm bunlarla topyekün bir mücadele içerisindedir. Bu anlamda çok profesyonelce bir çalışma gerçekleştiriyor. Başkanımız, Bakanlığımızı ziyaret ettiğinde de bu çalışmaları bizlerle paylaştığında Yeşilay’ın bu anlamda neleri başardığını görmekten mutlu olduk. Bizler de özellikle Adalet Bakanlığı olarak uyuşturucu ile mücadele, bağımlılıkla mücadele ile ilgili olarak ‘Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu’nda 11 Bakan var. Bu Bakanlıktan biri de Adalet Bakanlığı. Bu konuda Bakanlığımıza düşen görevler var. Bu konuda yayımlanmış strateji belgelerinde yer alan hedeflerde Bakanlığa düşen görevleri de biz hayata geçirme çabası içerisindeyiz. Özellikle cezaevlerimizde her 3 kişiden 1’i uyuşturucu suçlarından ceza alan kişiler ve denetimli serbestlik kapsamında olan kişiler de çoğunlukta. Toplumumuz için önemli bir tehlike. Bu tehlikeyi bertaraf etmek için topyekün mücadele etmek gerekiyor. Burada sadece ailelerin tek başına müdahale etmesi mümkün değil. Devletin bir kurumunun da tek başına mücadele etmesi çok zor. Yeşilay’ında tek başına mücadele etmesi mümkün değil. Dolayısıyla koordineli birlikte bir çalışma gerekiyor. Ailelerle, bağımlılık mağduru kişilerle birlikte ve devletin ilgili kurumlarıyla topyekün multidisipliner bir çalışma gerçekleştirmek gerekiyor. Bu kapsamda Yeşilay’ımızın ilgili Bakanlıklarımız ve kurumlarımızla bugüne kadar önemli protokolleri oldu. Şimdi burada bir eksikliği gideriyoruz. Adalet Bakanlığı ile yapılan protokolde çok önemli çünkü uyuşturucu suçlarının bir yaptırıma tabii tutulması, cezalandırılması bu suçu önlemede ve bağımlılığı ortadan kaldırmada yeterli olmadığını hep beraber görüyoruz” ifadelerini kullandı. “Geleceğimizin zehirlenmemesi lazım” Son yıllarda uyuşturucu suçlarına yönelik cezaların arttırıldığını söyleyen Bakan Tunç,“30 yıla varan cezalar var. Hatta artırım sebebi ile beraber baktığımızda 2 yıldan başlayarak 40 yıla kadar ceza veriyoruz. Kullanana ayrı ceza, imal, ihraç edene, satana farklı farklı cezalar veriliyor. Okul çevresinde çocuklara yönelik bir satış söz konusu olduğunda cezalar daha da yüksek. Ceza Kanunu’nda düzenleyerek hayata geçirmiştik. İnfaz sisteminde de diğer suçlarda şartlı salıverme 1 bölü 2’dir. Uyuşturucu suçlarında özellikle bu konuda hassasiyet nedeniyle 4’te 3’tü. Hem infazda hem de ceza mevzuatımızda bu derece ağır yaptırımlar olmasına rağmen hem dünyada hem ülkemizde uyuşturucu suçları giderek artmaya toplumu, insan sağlığını ve geleceğimizi tehdit etmeye devam ediyor. Dolayısıyla geleceğimizin zehirlenmemesi lazım. Gençliğimizin kaybolmaması lazım. Bu anlamda topyekün bir mücadele içerisinde olmalıyız. Sayın Cumhurbaşkanımızda bu konuda çok hassas. Yeşilay’ımıza özellikle bu konuda verdiği destekler ortada. Yine kurumlarımıza hemen hemen birçok kabine toplantımızda bu konu gündeme geliyor. Çocuklarımızı, gençlerimizi özellikle bu tür zararlı alışkanlıklarımızdan korumak için yapacağımız çalışmaları sürekli değerlendiriyoruz. Adalet Bakanlığı olarak tabii ki bizim görev alanımıza düşen kısmı, uyuşturucu kullanan ya da bunun ticaretini yapan kişiler tespit edildiğinde, ihbar edildiğinde bunun soruşturmasını yapmak. Soruşturmayı etkin bir şekilde gerçekleştirdikten sonra yargılama sürecinde hak ettiği bir ceza varsa bunu ceza infaz sistemi içerisinde cezasını çekmesine yönelik bir sürecin başlaması. Bu ceza çekme sürecinin tedaviye yönelik, rehabilitasyona yönelik olmadığı müddetçe suçları önlemek, cezası bittikten sonra topluma karıştığında yeniden aynı suçu işliyorsa o ıslah amacının gerçekleşmemiş olduğunu görüyoruz. Hem denetimli serbestlik süresi içinde cezaevine girmeden önce o hükümlü ile ilgili yapılabilecekler var. Onların tedavisine ve bir daha o suçu işlememesi, kullanıcı olmamasına yönelik alınacak tedbirler var. Cezaevine girdikten sonra da cezaevi süresi içinde onu uyuşturucudan uzaklaştıracak tedbirleri almak önemli. Bu konuda da özellikle denetimli serbestlik kapsamında olan kişilerle ilgili olarak Yeşilay ile işbirliğimiz var. Onlardan büyük destek görüyoruz. Özellikle ilk kez uyuşturucu kullanan ama ikinci kez kullanırsa hapse girecek kişilerde dolayısıyla onların hapsa girmemesine önlemeye yönelik, onları uyuşturucudan uzaklaştırmaya yönelik çalışmalarımız var. Bunu devletimizin ilgili müdürlükleri ile Aile, Gençlik Spor ve Sağlık Bakanlığımızla yaptığımız çalışmalar, diğer yandan Yeşilay’ında destekleriyle özellikle denetimli serbestlik kapsamındaki hükümlülerin bir daha o suçu işlememesi ile ilgili tedbirlerimizi devam ettiriyoruz” şeklinde konuştu. “Uyuşturucudan ülkemizi kurtarmanın gayreti içerisindeyiz” Uyuşturucu suçunun engellenmesi için gerçekleştirilecek çalışmalar hakkında bilgi veren Bakan Tunç, “Cezaevine girildiği andan itibaren onların tedavisine, iyileştirilmesine yönelik çalışmalar Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu’nun strateji belgelerine hedef olarak konulmuştu. O da buna yönelik cezaevlerinin oluşturulmasıydı. Bu konuda pilot uygulamaya Adana’da başladık. 98 hükümlü şuanda Adana’da. Sadece uyuşturucu suçlularının barındırıldığı cezaevi olarak faaliyetine başladı. Uzmanlar eşliğinde onların tedavilerine yönelik çalışmalar yapılıyor. Aynı zamanda Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde de aynı çalışmayı yapıyoruz. Onların orada tedavileri yapılmaya devam ediliyor. 3’üncü cezaevini de Bolu’da planlıyoruz. Bunlar pilot uygularımız. Bunları bütün ülke geneline önümüzdeki 5 yıllık bir plan dahilinde 106 cezaevini planladık. 106 cezaevinde peyderpey hızlı bir şekilde, cezaevlerimizin bir kısmını sadece uyuşturucu suçlularını yerleştireceğiz. Burada uzmanlar eşliğinde gerek Sağlık Bakanlığımızdan gerek Aile Bakanlığımızdan ve en önemlisi Sivil Toplum Kuruluşu, kamuya yararlı dernek statüsünde Yeşilay’ımızın uzmanlarından yararlanarak bu cezaevimizde uyuşturucu suçlularının rehabilitasyonuna yönelik çalışmaları sürdüreceğiz. Bu konuya önem veriyoruz. Özellikle çocuklarımız, gençlerimizi, geleceğimizi tehdit eden, geleceğimizi karartan, zehirleyen bu illetten ülkemizi kurtarmanın gayreti içerisindeyiz. Bu kapsamda bugün Yeşilay’dayız. Hem bir iade-i ziyaret olmuş oldu hem de sadece ziyaret değil icraata dönüştüren bir noktaya da taşıyalım dedik. Bir protokol yapalım, birlikte yapacaklarımızı kararlaştıralım ve sadece o protokolle kalmayacak şekilde çalışmalarımızı gerçekleştirelim dedik” diye konuştu.
İstanbul ’Yasa Dışı Kapı Dışı’ kampanyası devam ediyor Tütün Sanayicileri Derneği, kaçağa karşı mücadele kapsamında başlattığı ’Yasa Dışı Kapı Dışı’ kampanyasına devam ediyor. Dernek, 150 bin esnafın kampanyaya destek verdiğini ve hedefin 100 milyar liraya varan vergi kaybının önüne geçmek olduğunu belirtti. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının yıllık raporlarında suç örgütlerinin gelir kaynağı olarak nitelendirilen yasa dışı tütün ve tütün mamulleri ticaretine karşı mücadele eden Tütün Sanayicileri Derneği yazılı bir açıklama yayımladı. Derneğe bağlı üyeler olan BAT Türkiye, Imperial Tobacco Türkiye, JTI Türkiye ve PM Türkiye 2023 yılında 150 bin esnafla birlikte ‘Yasa Dışı Kapı Dışı’ kampanyasını başlatmıştı. Geçen bir yıl, basılı medyada 4 milyon okuyucuya, dijital mecralarda 10 milyonun üzerinde izleyiciye ulaştırılan mesajlar yasa dışı ticaretin boyutunun ve etkilerinin anlaşılması bakımından önemli rol oynadı. Dernek üyeleri ayrıca, saha ekipleri vasıtasıyla tüm satış kanallarına dağıttıkları on binlerce bilgilendirici broşür ve poster ile konunun tüketiciler nezdinde de gündemde kalmasını sağladı. 2024 yıl sonuna yaklaşırken, dernek aynı kampanya kapsamında yasa dışı ticaretin sebep olduğu olumsuzluklara dikkat çekerek, kaçak ile mücadelede toplumsal farkındalığı artırmaya devam ediyor. Tütün mamulleri sektörü, vergi geliri, ihracat ve istihdam açısından ülke ekonomisi için kritik sektörler arasında yer alıyor. 2023 yılında tütün mamullerinden sağlanan 176,6 milyar liralık ÖTV geliri, aynı yıl toplanan toplam ÖTV’nin beşte birini oluştururken, toplam vergi gelirlerinin ise yüzde 4’ünden fazlasına karşılık geldi. Son yıllarda yüzde 20 seviyelerinde olan yasa dışı tütün ve mamulü ticareti nedeni ile devletin yıllık vergi geliri kaybının 100 milyar lira seviyesine yaklaştığı hesaplanıyor. Dernekten yapılan açıklamada konuyla ilgili şu bilgilere yer verildi: “Ülkemizde, tüm alınan önlemlere rağmen halen açık halde ticareti yapılan yasa dışı sarmalık kıyılmış tütün, doldurulmuş makaron (sigara haline getirilmiş sarmalık kıyılmış tütün), sahte ve kaçak sigaralar sorun olmaya devam etmektedir. Özellikle, sarmalık kıyılmış tütünün makaron adı verilen, içi boş, filtreli sigara tüplerine doldurulması ile üretilen ve piyasaya arz edilen sigaralar yasa dışı ticarette yaygın görülmektedir. Büyük çoğunluğu ekicilerden yasa dışı bir şekilde alınan tütünler, vergisi ödenmeden, yine yasa dışı organize bir tedarik zinciri ile piyasaya arz edilmektedir. Üretim elle, bazen de endüstriyel makineler yoluyla gerçekleştirilmektedir. Doldurulan makaronların, şeffaf poşetlerde, bazen de sigara paketi görünümünde paketler içerisinde veya büyük tepsilerde satıldığı gözlemlenmektedir. Ayrıca yasa dışı tütün ticaretinin giderek artmasıyla, çoğunluğu bakkal, market ve büfelerden oluşan 150 bin esnafın gelirlerinin olumsuz yönde etkileniyor. Çok yönlü bir sorun olan yasa dışı ticaretle mücadele, devlet kurumları, özel sektör, akademi ve sivil toplum örgütlerinin birlikte çalışmasıyla yürütülüyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2023 yılı Eylül ayında yürürlüğe koyduğu tütün paketleme standartlarına göre, 2024 yılı temmuz ayı itibarıyla kaçak ticarete konu olan 100 gram üstü tütün paketleri piyasadan kaldırıldı. Tarım ve Orman Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı’nın çalışmalarıyla, makaron ve filtre üretimi ve ticaretine yönelik yeni düzenlemeler yapılarak üretim süreçleri yeniden şekillendirildi. Yasa dışı tütün ticareti ile mücadelede atılan yeni adımlar, denetim ve yasal düzenlemeler sayesinde yasa dışı ticaretin kontrol altına alınmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Devletin kararlı duruşu ve ilgili kurumların iş birliği, bu mücadelede kilit rol oynamaktadır. Kaçak ile mücadelede devamlılık esastır. Derneğimizin 2024 yılında da sürdürdüğü ‘Yasa Dışı Kapı Dışı’ kampanyasının, yasa dışı tütün mamulleri ticaretine dair farkındalığın arttırılması açısından önemli bir rol teşkil ettiğini düşünüyoruz. Bu mücadelede devletimizin yanında olmaya devam edeceğiz”
İstanbul Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Siber Güvenlik Başkanlığı kuruyoruz” Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İstanbul’da düzenlenen "Stratcom Forum’24" programına katıldı. Cevdet Yılmaz, Siber Güvenlik Başkanlığı kurulacağını duyurarak “Güçlü bir Siber Güvenlik Başkanlığı kuruyoruz. Bu şekilde ürünleri, şirketleri ve süreçleri akredite eden denetleyen ve doğru bir şekilde bu süreçlerin yönetimine katkı sağlayan kurumsal yapımızı bir adım daha ileriye taşıyacağız” dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İletişim Başkanlığı tarafından İstanbul’da düzenlenen "Stratcom Forum’24" programına katıldı. Programda konuşan Cevdet Yılmaz, “Türkiye’de yeni bir kurumsal yapı oluşturacağız. Cumhurbaşkanlığımıza bağlı güçlü bir Siber Güvenlik Başkanlığı kuruyoruz. Bu şekilde ürünleri, şirketleri ve süreçleri akredite eden denetleyen ve doğru bir şekilde bu süreçlerin yönetimine katkı sağlayan kurumsal yapımızı bir adım daha ileriye taşıyacağız. Meclisin gündemi müsait olduğu zamanda bu kanunu meclisimize sunacağız. Ayrıca Cumhurbaşkanlığımız kararnamesiyle de onu tamamlayıcı bir düzenleme gerçekleştireceğiz” diye konuştu. Yapay zeka teknolojilerinin insanlığa fayda getirecek şekilde nasıl kurgulanabileceği ve iletişim alanına etkilerinin konuşulacağı Forum’un önemli bir adım olduğuna inandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Forum’un "İletişimde Yapay Zeka: Eğilimler, Tuzaklar ve Dönüşüm" temasıyla artık geleceğin değil bugünün hatta bu anın teknolojisi dediğimiz “Yapay Zeka” dönüşümünü irdelemesini önemli bir adım olarak görüyorum. Panel içerikleri, yapay zekanın iletişim dünyasındaki hem avantajlarını hem de beraberinde getirdiği riskleri ele alması açısından oldukça anlamlı bir çerçeve sunmaktadır. Yapay zeka teknolojilerinin insanlığa fayda getirecek şekilde nasıl kurgulanabileceği ve iletişim alanına etkilerinin konuşulacağı Forum’un önemli bir adım olduğuna inanıyorum” dedi. Çığır açan teknolojilerin gelişimiyle, hayatın her alanında köklü bir dönüşüm süreci yaşanmakta olduğunu kaydeden Yılmaz, “Özellikle yapay zeka teknolojileri her geçen gün hızla yeni gelişmelere imza atarak, tarihteki hiçbir dönüşümle kıyaslanamayacak bir ivmeyle ilerliyor. ChatGPT, Kasım 2022’de piyasaya sürüldükten sonra sadece beş gün içinde 1 milyon kullanıcıya ulaşmıştı. Bu ay itibarıyla ise haftalık 300 milyondan fazla aktif kullanıcıya sahip ve kullanıcılar günde 1 milyardan fazla mesaj gönderiyor. Bu büyüme hızı, yapay zekanın gelecekteki potansiyel etkisinin ne kadar geniş kapsamlı olabileceğine işaret ediyor. McKinsey raporuna göre, 2030 yılına kadar yapay zekânın küresel ekonomiye katkısının 15,7 trilyon dolara ulaşabileceği tahmin ediliyor. Bu artışın 6,6 trilyon dolarının artan üretkenlikten, 9,1 trilyon dolarının ise tüketim etkisinden kaynaklanacağı düşünülüyor. Pricewaterhouse Coopers (PwC) tarafından hazırlanan araştırmaya göre ise küresel gayri safi milli hasıla 2030’da yapay zekâya dayalı teknolojiler sayesinde yüzde 14 artacak. Buna göre yapay zeka teknolojilerinin küresel ekonomiye Çin ve Hindistan’ın şu anki toplam ekonomik büyüklüğünden (yaklaşık 13,3 trilyon dolar) daha fazla katkı sağlaması bekleniyor. Diğer taraftan yapay zeka teknolojileri, veriye dayalı yapısıyla hem nitelikli veri üretimi ve paylaşımını gerektiriyor hem de mahremiyet, siber güvenlik ve etik ilkeler konusunda zorluklar hazırlıyor. Siber güvenliği çok önemli görüyoruz. Türkiye’de yeni bir kurumsal yapı oluşturacağız. Cumhurbaşkanlığımıza bağlı güçlü bir Siber Güvenlik Başkanlığı kuruyoruz. Bu şekilde ürünleri, şirketleri ve süreçleri akredite eden denetleyen ve doğru bir şekilde bu süreçlerin yönetimine katkı sağlayan kurumsal yapımızı bir adım daha ileriye taşıyacağız. Meclisin gündemi müsait olduğu zamanda bu kanunu meclisimize sunacağız. Ayrıca Cumhurbaşkanlığımız kararnamesiyle de onu tamamlayıcı bir düzenleme gerçekleştireceğiz. Yapay zekanın getirdiği fırsatları en iyi şekilde değerlendirirken riskleri en aza indirmek için kapsayıcı ve çok boyutlu politikalara ihtiyaç olduğu bir gerçektir. Türkiye olarak Milli Teknoloji Hamlemiz ve Dijital Gelecek vizyonumuz doğrultusunda yapay zeka ekosistemimizi güçlendiriyor, süreci tüm yönleriyle ele alarak kapsamlı bir şekilde ilerliyoruz” ifadelerini kullandı. Ulusal Yapay Zeka Stratejisi Yönlendirme Kurulu çalışmalarıyla yapay zeka çalışmalarımızın etkin şekilde koordinasyonunu sağlamış durumda olduklarını aktaran Yılmaz, “2021 yılında yayımlanan 5 yıllık Ulusal Yapay Zeka Stratejimiz ile bu alandaki perspektifimizi ortaya koyduk. Strateji kapsamında hazırladığımız eylem planının ilk 3 yılında önemli ilerlemeler kaydettik ve bugün yüzde 60’ı aşan tamamlanma oranına ulaştık. Bu yıl içinde, güncel gelişmeler ışığında Eylem Planımızı revize ettik ve güçlendirdik. Stratejimizin odağında yapay zeka teknolojilerine ilişkin insan kaynağımızı geliştirmek, teknik altyapımızı kuvvetlendirmek ve kaliteli veriye erişimi kolaylaştırmak var. Bu stratejinin en somut çıktılarından biri, 2024-2025 Eylem Planı ile gündeme alınan Yerli Büyük Dil Modeli geliştirme çalışmalarıdır. TÜBİTAK liderliğinde yürütülen bu proje, yapay zeka tabanlı yerel çözümleri güçlendirecek, iletişim ve içerik üretiminde stratejik bir avantaj sağlayacaktır” dedi. Avrupa Birliği’nin yapay zeka tüzüğü ile uyumlu bir yol haritası oluşturduklarını kaydeden Yılmaz, “Üniversitelerimizde başlattığımız programlar ile insan kaynağımızı güçlendiriyoruz. Diğer yandan start-up’lar başta olmak üzere Yapay Zeka alanında girişimcilerimizi destekliyoruz. Avrupa Birliği’nin Yapay Zeka Tüzüğü ile uyumlu bir yol haritası oluşturduk. TOBB ETÜ bünyesinde Türkiye’nin ilk kuantum bilgisayarı kurularak yapay zeka araştırmalarına yeni bir boyut kazandırılmıştır. Gençlerimizi ve girişimcilerimizi bu alanda desteklemek için TEKNOFEST Yapay Zeka Yarışmaları, Deneyap Teknoloji Atölyeleri ve Milli Teknoloji Uzmanlık Programlarını destekledik. TechVisa Programı ile yapay zekâ yeteneklerini ülkemize kazandırdık. Türkiye Ulusal Bilim e-Altyapısı TRUBA’ya ilave kapasite kurulumu gerçekleştirilmiştir. 80 bin işlemci çekirdeği, 216 adet GPU ve 14 petabayt depolama alanı ile 6 binden fazla kayıtlı kullanıcıya ücretsiz hizmet veren bu altyapıyla bugüne kadar 192 araştırma projesi desteklemiştir. EuroHPC iş birliği kapsamında, dünyanın en güçlü süper bilgisayarlarından biri olan MareNostrum5’teki ortaklığımız hızlandırılmıştır. Ülkemizde halihazırda; orman yangınlarıyla mücadele, ekin alanlarının analizi, gümrük risk analizleri, KOBİ danışmanlığı, savunma sanayi, sağlık destek hizmetleri gibi alanlarda ileri analitik ve yapay zekâ uygulamaları kamuda aktif olarak kullanılıyor. Üretken Yapay Zeka ile her alanda verimliliği artırmak temel hedefimizdir. KAMAG Kamu Yapay Zeka Ekosistemi Çağrısı ile kamu kurumlarımızın bu alandaki çabalarını desteklemeye devam edeceğiz. Bununla birlikte sentetik veriyi, yapay zeka algoritmalarının eğitimi ve güvenli veri paylaşımı için kritik bir unsur olarak görüyoruz. Artan veri merkezi ihtiyacını karşılamak için bu alanda yatırımları önceliklendirmekte ve desteklemekteyiz. Büyük ölçekli veri merkezlerinin kurulumu için uluslararası yatırımcılarla görüşmeler sürerken, bu merkezlerin enerji ihtiyacının sürdürülebilir ve temiz kaynaklarla karşılanması hedeflenmektedir. Bu alanda gerek yenilenebilir enerji yatırımlarının desteklenmesi gerekse de barışçıl amaçlı nükleer teknolojilerin geliştirilmesi konusu gündemimizdedir” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Forumun ana teması olan “İletişimde Yapay Zeka: Eğilimler, Tuzaklar ve Dönüşüm” küresel bir gerçekliğe ışık tutuyor. Özellikle konu iletişim ve medya olunca, yapay zekaya dair tartışmaların bir boyutu kaçınılmaz olarak toplumsal değerleri ve demokratik süreçlerimizi nasıl koruyup olgunlaştıracağımıza geliyor. Çünkü mesele sadece teknolojinin sunduğu imkânlar değil, bu imkânların nasıl ve ne amaçla kullanıldığıdır. Yapay zeka, sahte içeriklerin üretimini kolaylaştırmak ve bu içeriklerin daha geniş kitlelere, daha hızlı bir şekilde yayılmasına neden olmak gibi riskleri de beraberinde getiriyor. Deepfake teknolojisiyle üretilen videolar ve manipülatif haberler, sadece bireylerin algılarını değil, toplumların güven duygusunu da hedef alarak demokratik süreçleri ciddi şekilde zedeleyebiliyor. Yapay zeka, bilgi ekosistemimizi yeniden şekillendirirken, yanlış bilgilerin gerçeklerden daha hızlı yayıldığını düşündüğümüzde, bu teknolojinin kontrolsüz kullanımının toplumlara nasıl zarar verebileceğini çok net bir şekilde görebiliyoruz” dedi. Türkiye’nin dezenformasyonla mücadelede örnek teşkil eden çalışmaları büyük önem taşıdığını vurgulayan Yılmaz, “Bu gerçek, yapay zeka teknolojilerinin sorumlu kullanımının yalnızca teknik bir gereklilik değil, aynı zamanda toplumsal bir zorunluluk olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu noktada, Türkiye’nin dezenformasyonla mücadelede örnek teşkil eden çalışmaları büyük önem taşıyor. İletişim Başkanlığı’mızın bu alandaki kararlı duruşu ve ortaya koyduğu somut adımlar, bilgi kirliliği ile mücadelede etkin bir model oluşturmaktadır. İnanıyorum ki Yapay Zeka’nın iletişim alanındaki olumsuz kullanımları için de İletişim Başkanlığımız kapasitesini yükseltmeye devam edecektir. Yapay zeka teknolojileri, hayatımızın her alanında dönüşüm sağlarken, etik ve sorumlu kullanımını temin etmek en önemli önceliklerimizden biridir. Bu doğrultuda, BM, AB, UNESCO ve OECD gibi uluslararası platformlarda yürütülen çalışmaları yakından takip ediyor, bu girişimlere aktif katkı sağlıyoruz. UNESCO’nun 2021’de kabul ettiği Yapay Zekâ Etiği Tavsiye Kararı, bu teknolojilerin insan hakları, çevresel sürdürülebilirlik ve adalet ilkelerine uygun şekilde kullanılmasını hedefleyen önemli bir adımdır. Ayrıca, Avrupa Konseyi’nin Yapay Zeka ve İnsan Hakları, Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü Çerçeve Konvansiyonu, Türkiye’nin de katkılarıyla hazırlanmış ve Mayıs ayında imzaya açılmıştır. Türkiye olarak, yapay zekanın sosyoekonomik hayatta etik ve sorumlu kullanımını temel politikalarımızdan biri haline getirerek, bu alandaki rehber ve araçların geliştirilmesi çalışmalarımızı hızla sürdürüyoruz. Bu bağlamda, etik ve sorumlu yapay zeka kullanımı için yürütülen ulusal ve uluslararası çabalar, Stratcom Forum ’24’ün temel misyonuyla birebir örtüşmektedir. Bu anlamda çok zamanlı bir Forum gerçekleştirildiğine inanıyorum. İnsan odaklı bir yapay zeka anlayışını benimsemek ve bu anlayışı etik değerlerle harmanlamak, yalnızca bir tercih değil, bir zorunluluktur. Bugün burada gerçekleştirilen tartışmalar, bu ortak hedefe ulaşmamız için kritik bir adım olacaktır” şeklinde konuştu.