Yerel Haberler
İzmir
Gençler inovasyon çağına hazırlanıyor 30 Kasım 2024 Cumartesi - 14:55:14 Dünya Robot Olimpiyatı 2024 Türkiye Uluslararası Finali, dünyanın dört bir yanından bilim ve robotiğe meraklı çocuk ve gençleri İzmir’de buluşturdu. 90 ülkeden İzmir’e gelen 3 bin 500 yarışmacı, robotik teknolojilerle geleceğin sorunlarına çözümler üretti. Gençler, geleceğin inovasyon çağı olacağını ifade etti. 90 ülkeden 3 bin 500 çocuk ve genci Fuar İzmir’de ağırlayan Dünya Robot Olimpiyatları (World Robot Olympiad-WRO) heyecanı devam ediyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, İZFAŞ ve Bilim Kahramanları Derneği iş birliğiyle 28 Kasım’da başlayan WRO, kapanış töreniyle sona erecek. Gençler, olimpiyat boyunca robotik teknolojilerle ilgili bilgilerini genişletirken, aynı zamanda farklı yerlerden gelen yaşıtlarıyla tanışıp fikir alışverişinde bulundu. Bu yıl “EARTH ALLIES” temasıyla düzenlenen finalde, bir yandan gezegenimizin sınırlı kaynaklarının verimli ve adil kullanımına odaklanan katılımcılar, diğer yandan da doğal afetler yaşanmadan ve yaşandıktan sonra robotik çözümlerden nasıl faydalanabileceğimize dair önerilerini paylaştı. Gençler geleceğin teknoloji çağı olacağını ifade etti. Robotların çağı Filipinler’den gelen TLGCROBOTICSCATALYST takımı oyuncuları, İzmir’de bulunmaktan çok memnun olduklarını ifade etti. Takım lideri Gabrielle Reselva, geleceğin dünyasında robotların ve inovasyonun olacağını söyledi. Filistin’den finallere katılan Juke Cake takımından Mesk Abdalsalam, otonom bir robot yaptıklarını belirterek, “Bizler Filistin’den zor bir çevreden geldik; ama yine de bu projeyi yapmayı başardık. Gelecek sadece çok donanımla ilgili değil yazılımla da ilgili fikirler önemli. Çok büyük projeler ve araçlar gördük. Geleceğin; araçlarla, yapay zekayla, mühendislerin düşünme şekliyle de parlak olacağını düşünüyorum” dedi. “Dünyayı değiştirmeye herkes çok odaklanmış durumda” Kanada’dan katılan Les Patriotes takımından Stefan Teodorescu da, “Mangrov eken robot icat ettik. Bu mangrovlar kıyı şeridinin stabilize olmasını sağlıyor. Sulu ve bataklık arazilerde yetişiyor bu bitkiler. Derin kökleriyle toprağa iyi tutunuyor ve erozyonu engelliyor. İklim değişikliğinin en kötü etkilerinden biri deniz seviyesinin yükselmesi. Pek çok ilgi çekici proje görüyorum etrafta. Dünyayı değiştirmeye herkes çok odaklanmış durumda. Bunu yaparken de kendi teknik yeteneklerini kullanıyorlar. Bunun bir parçası olduğum için ve Türkiye’de olduğum için mutluyum” diye konuştu. “Amacımız insanları kurtarmak, bitkilere zararı azaltmak” Azerbaycan’dan gelen Zagatala Aze takımından Saleh Muradlı, yaptıkları yangın söndürme robotunu anlattı. Muradlı, “Bu robot iki şekilde işliyor. Hem kendi çalışıyor hem de biz kontrol edebiliyoruz. Kamerası var, su pompasını aktive edebiliyoruz. Ateş sensörleri var, ateşi görüp ateşe doğru su gönderiyor. Bunu telefondan idare edebiliyoruz. Bu teknoloji Türkiye’de büyük bir şey olabilir. Yangın söndürenler için çok lazım bir şey. İnsanların hayatını kurtarıyor. Amacımız insanları kurtarmak, bitkilere zararı azaltmak. Güzel bir fikir hem Türkiye hem dünya için. Gelecekte robotlar olacak” dedi. “Döndüğümüzde aklımızda kalacak en önemli anı, burada olmak” Amerika’dan gelen Gaia Guardians takımından Bonnie Feng, ormanları koruma üzerine geliştirdikleri proje ile İzmir’de olduklarını ifade etti. Feng, “Geliştirdiğimiz robotlar, ağaçların üzerine takılan sensörlerden aldıkları duman işaretiyle, ağaca gidip söndürerek yangınların önüne geçmeyi hedefliyor. İzmir’de böyle büyük bir organizasyona katılmaktan çok mutluyuz. Döndüğümüzde aklımızda kalacak en önemli anı, burada olmak” ifadelerine yer verdi. Olimpiyata, Türkiye’den de birçok takım katıldı. Onlardan biri olan Emergency Tem takımı, bir şehrin afet sırasında en az zararı görmesini sağlayan bir yazılım tasarladı. Sensörler ve tüm şehri görebilecek kameralarla, yapay zekalarla afetlere anında müdahale edebilen sistemin önemine vurgu yapan takım oyuncularından İbrahem Aljrrah, “Projemizin amacı; şehirde sel, deprem, yangın gibi afetler öncesinde afete neden olabilecek tehlikelerin belirlenmesi ve muhtemel etkilerinin azaltılması” dedi. Alihan Özermiş ise “Teknoloji hayatımızın her yerinde, internetsiz yaşayamaz duruma geldik. Bize daha çok yardım sağlayacak ileride. Teknolojinin insanlığa çok fazla yardımı dokunacak” şeklinde aktardı. Cumalıoğlu: "Çocukların gözündeki yarışma heyecanı bizi çok heyecanlandırıyor" İZFAŞ Genel Müdürü Tuğçe Cumalıoğlu ise dünyayı İzmir’de buluşturdukları için çok heyecanlı olduklarını ifade etti. Cumalıoğlu, “Biz İZFAŞ olarak dünyanın her yerinden katılımcı ve ziyaretçi ağırlamaya çok alışığız. Bu çok daha farklı ve heyecan verici. Fuar İzmir ilk kez bu kadar cıvıl cıvıl. Çocukların gözündeki yarışma heyecanı bizleri çok mutlu ediyor. Biz bu alanı fuarların haricinde, daha büyük kongrelere, etkinliklere, hem çocuklara hem gençlere, bilimi, teknolojiyi, inovasyonu bir araya getirebilecek sürdürülebilir projelere açmaya çok niyetliyiz ve bunu da gerçekleştireceğiz” dedi.
30 Kasım 2024 Cumartesi - 13:22 Çeşme’de 3 genci öldüren zanlı: "Kafa attılar ben de ateş ettim" İzmir’in Çeşme ilçesinde ’kız meselesi’ yüzünden çıkan tartışmanın ardından 3 gencin tabancayla öldürülmesiyle ilgili gözaltına alınan 3 şüpheli, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Tabancayla ateş ederek 3 kişinin ölmesine sebep olduğu değerlendirilen B.B.’nin ilk ifadesinde, dağlık alandaki kavgada birisinden kafa yediğini ve bu esnada tabancasını çıkararak ateş ettiğini söylediği öğrenildi. Olay, 28 Kasım akşam saatlerinde Çeşme ilçesi Fahrettinpaşa Mahallesi’ndeki zeytinlik alanda meydana geldi. İddiaya göre, Azad Demir (22), Abdurrahim Doğan (19), Mehmet Sait Medeni (19) ve A.M., konumla Cakabey Anıtı mevkiine gelerek B.B. (21) ve yanındaki iki arkadaşı ile buluştu. Araçtan inen 4 genç ile bekleyen diğer grup arasında kız meselesi yüzünden tartışma çıktı. Olayın büyümesi üzerine B.B., tabancayla karşı gruptaki 4 kişiye ateş etti. Silah sesleri üzerine bölgeye çok sayıda polis ve 112 sağlık ekibi sevk edildi. Olayda Azad Demir, Abdurrahim Doğan ve Mehmet Sait Medeni hayatını kaybederken yaralı A.M. (22) kaldırıldığı Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde tedavi altına alındı. Olayın ardından şüpheli B.B., hızla bölgeden kaçarken, yanında bulunan 2 arkadaşı ise polis ekiplerince gözaltına alındı. Firari zanlı B.B., kısa sürede polis ekiplerince yakalandı. Gözaltına alınan şüpheli emniyete götürüldü. Çeşme Alper Çizgenakat Devlet Hastanesi morgundan alınan 3 gencin cenazesi otopsi için İzmir Adli Tıp Kurumuna getirildi. Abdurrahim Doğan’ın cenazesi Mardin, Mehmet Sait Medeni’nin cenazesi Ağrı, Azad Demir’in cenazesi ise Çeşme’de defnedildi. "Kafa attılar ben de ateş ettim" Olayla ilgili cinayetleri işlediği değerlendirilen B.B. ile yanlarında bulunan arkadaşları O.A. ve Ö.Ö., Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği tarafından kıskıvrak yakalanarak gözaltına alındı. Cinayeti gerçekleştirdiği değerlendirilen B.B.’nin ilk ifadesinde, oturdukları kafeteryada kız meselesi yüzünden karşı grupla tartıştıklarını, daha sonra ormanlık alana giderek kavga ettiklerini, karşı taraftan biri kendisine kafa attıktan sonra da tabancasını çıkarıp ateş ettiğini söylediği öğrenildi. Şüpheliler B.B., O.A. ve Ö.Ö., emniyetteki işlemlerinin ardından Çeşme Adliyesine sevk edildi.
30 Kasım 2024 Cumartesi - 12:59 Çeşme’de 3 gencin öldüren zanlı: "Kafa attılar ben de ateş ettim" İzmir’in Çeşme ilçesinde ’kız meselesi’ yüzünden çıkan tartışmanın ardından 3 gencin tabancayla öldürülmesiyle ilgili gözaltına alınan 3 şüpheli, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Tabancayla ateş ederek 3 kişinin ölmesine sebep olduğu değerlendirilen B.B.’nin ilk ifadesinde, dağlık alandaki kavgada birisinden kafa yediğini ve bu esnada tabancasını çıkararak ateş ettiğini söylediği öğrenildi. Olay 28 Kasım akşam saatlerinde Çeşme ilçesi Fahrettinpaşa Mahallesi’ndeki zeytinlik alanda meydana geldi. İddiaya göre, Azad Demir (22), Abdurrahim Doğan (19), Mehmet Sait Medeni (19) ve A.M., konumla Cakabey Anıtı mevkiine gelerek B.B. (21) ve yanındaki iki arkadaşı ile buluştu. Araçtan inen 4 genç ile bekleyen diğer grup arasında kız meselesi yüzünden tartışma çıktı. Olayın büyümesi üzerine B.B., tabancayla karşı gruptaki 4 kişiye ateş etti. Silah sesleri üzerine bölgeye çok sayıda polis ve 112 sağlık ekibi sevk edildi. Olayda Azad Demir, Abdurrahim Doğan ve Mehmet Sait Medeni hayatını kaybederken yaralı A.M. (22) kaldırıldığı Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde tedavi altına alındı. Olayın ardından şüpheli B.B., hızla bölgeden kaçarken, yanında bulunan 2 arkadaşı ise polis ekiplerince gözaltına alındı. Firari zanlı B.B., kısa sürede polis ekiplerince yakalandı. Gözaltına alınan şüpheli emniyete götürüldü. Çeşme Alper Çizgenakat Devlet Hastanesi morgundan alınan 3 gencin cenazesi otopsi için İzmir Adli Tıp Kurumuna getirildi. Abdurrahim Doğan’ın cenazesi Mardin, Mehmet Sait Medeni’nin cenazesi Ağrı, Azad Demir’in cenazesi ise Çeşme’de defnedildi. "Kafa attılar ben de ateş ettim" Olayla ilgili cinayetleri işlediği değerlendirilen B.B. ile yanlarında bulunan arkadaşları O.A. ve Ö.Ö., Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği tarafından kıskıvrak yakalanarak gözaltına alındı. Cinayeti gerçekleştirdiği değerlendirilen B.B.’nin ilk ifadesinde, oturdukları kafeteryada kız meselesi yüzünden karşı grupla tartıştıklarını, daha sonra ormanlık alana giderek kavga ettiklerini, karşı taraftan birisinin kendisine kafa attıktan sonra da tabancasını çıkarıp ateş ettiğini söylediği öğrenildi. Şüpheliler B.B., O.A. ve Ö.Ö., emniyetteki işlemlerinin ardından Çeşme Adliyesine sevk edildi. (AÇ-
30 Kasım 2024 Cumartesi - 12:31 22 yıldır usanmadan oğullarını arıyorlar: "Ömrümün yarısı ağlamakla geçti" İzmir’in Karşıyaka ilçesinde, 22 yıl önce evinin önünden zorla otomobile bindirildikten sonra bir daha haber alınamayan Osman Dikici’nin acılı anne ve babası, 22 yıldır yılmadan usanmadan oğullarını arıyor. Kayıplara karıştığında 27 yaşında olan Osman Dikici’nin babası Kemal Dikici, "Ömrümün yarısı ağlamakla geçti, kanser oldum" diye konuştu. Olay, 1 Haziran 2002 gecesi Karşıyaka ilçesi Bahçelievler Mahallesi Cevdet Bilsay Caddesi’nde meydana geldi. İlçede market işleten ve o zamanlar 27 yaşında olan Osman Dikici, evinin önünden aracına bineceği sırada, kimliği belirsiz kişilerce otomobile bindirilip kaçırıldı ve o günden beri evine dönemedi. Dikici’nin ailesi o günden bu yana çocuklarını aramayı sürdürürken, aile hem polise haber verdi hem de kendi imkanlarıyla çocuklarını aramayı sürdürdü ancak aramalardan hiçbir sonuç çıkmadı. Son olarak 2018 yılında yapılan bir ihbar ile soruşturma yeniden açılsa da o çalışmalardan da bir sonuç çıkmadı. Gizemli telefon: "Bizim Osman ile işimiz var, kendisi bir ay bizimle kalacak" 22 yıl önce ilçede rüşvet iddiasıyla açığa alınan polislerin oğlunu kaçırdığını ileri süren baba Kemal Dikici, oğlunun kayıplara karışmasının ardından kendilerine gelen bir telefondan bahsetti. Osman’ın yanlarında olduğunu söyleyen telefondaki gizemli kişiden bahseden baba Dikici, "Market açtık, oğlum marketi çalıştırıyordu. İşe sabah gidiyor, akşam geliyordu. O mıntıkada görevli 3 polisle tanışmıştı. Bunlarla samimiyet kurmuşlardı. Bir gün o bölgede polisler bir kişiyi ruhsatsız silahla yakalamışlar, şüpheliye de 4 bin dolar karşılığında kendisi hakkında rapor tutmama teklifinde bulunmuşlar. Sonra bu kişiden sürekli para istemişler ve silahla yakalanan kişi avukata başvurunca avukatı da tehdit etmişler. Bunların hepsinden Osman’ın da haberi var. O dönemin emniyet müdürünün devreye girmesiyle bu polisler açığa alınıyor. 1 Haziran 2002 gecesi Osman eve gelmedi ve ertesi sabah biz kendisini aramaya başladık. 2 Haziran gecesi de bize bir telefon geldi ve Osman’ın kaçırıldığını söyledi; ’Bizim Osman ile işimiz var, kendisi bir ay bizimle kalacak’ dendi. Ben kim olduklarını söylediğimde de telefon kapandı. Daha sonra polis ekipleri tarafından yapılan çalışmayla yakalandılar; ama Osman ortada yok. Nerede olduğu sorulduğunda da Osman’ın kendilerinden ayrılıp gittiğini söylemişler. O gün bugündür oğlum ortada yok" dedi. "Ömrümün yarısı ağlamakla geçti" Oğlunun dirisine de ölüsüne de kavuşamadıkları bu süreçte, üzüntüden kanser hastası olduğunu, sürekli ağladığını söyleyen baba Kemal Dikici, "Sürekli mahkemelerle uğraştık oğlumu bulmak için. Daha sonra 20 seneyi geçince zaman aşımına uğramasın diye tekrar dosya açtırdık. Bu zamana kadar oğlumun dirisini de ölüsünü de aradık. Kanser hastası oldum, kemoterapi gördüm. Kolay bir iş değil, Allah kimseyi, düşmanımı bile evlat acısıyla sınamasın. Televizyonda kayıplarla ilgili bütün programları izliyorum, oğlumdan bir iz çıksın diye her gün kanallara bakıyorum. Ömrümün yarısı ağlamakla geçti. Oğlum canlı gelirse dünyalar benim olur. Kaçırıldığında 27 yaşındaydı, şimdi ise 49 yaşında. Polis ekipleri oğlumu hala arıyorlar gayretli bir şekilde. Oğlumun kaçırılmasının suçlusu olan Bülent Uzun’un da Ukrayna’da olduğu ve kırmızı bültenle arandığını öğrendik" diye konuştu. "Oğlum şimdi karşımda olsa doya doya sarılır özlem giderirdim" Oğluna duyduğu hasreti dile getiren acılı anne Fatma Dikici ise, "1 Temmuz akşamı oğlum bana telefon etti ve eve geleceğini söyledi. Gece uyudum uyandım ve baktığımda yatağında yoktu. Sabah bir daha baktım yine yok. O gece bir telefon geldi ve Osman’ın ellerinde olduğunu söyledi. O günden beri kendisinden haber alamadık. Devlet büyüklerinden ve tüm yetkililerden yardım istiyorum. Oğlum şimdi karşımda olsa doya doya sarılır özlem giderirdim. Oğlumu kaçıranların, bizi bu duruma sokanların yargılanmasını istiyorum. Eşim de ben de hasta olduk. Allah kimseye bu sıkıntıyı vermesin" açıklamasında bulundu.
Kordon’da deniz taşkınlarını önlemek için yoğun tempo
13 Ekim 2024 Pazar - 12:45 Kordon’da deniz taşkınlarını önlemek için yoğun tempo İzmir Büyükşehir Belediyesi Kordon’da su taşkınlarını önleyecek “Acil Eylem Paketi” kapsamında çalışmalarını sürdürüyor. Alsancak Limanı’ndan başlayarak Cumhuriyet Meydanı’na doğru oluşturulacak bin 700 metrelik geçici fırtına duvarı için beton bariyerler yerleştirilmeye başlandı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın 180 Günlük Hızlı Eylem Planı kapsamında yer alan Kordon’da su taşkınlarını önlemeye yönelik projenin yapım çalışmaları sürüyor. İzmir’i afetlere ve iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha dirençli hale getirebilmek için hayata geçirilecek Kordon Acil Eylem Paketi çerçevesinde Alsancak Limanı’ndan Cumhuriyet Meydanı’na kadar olan bin 700 metrelik sahil şeridinde kıyıya paralel geçici fırtına duvarı oluşturuluyor. Muhtemel bir afetin etkisini azaltacak çalışmalar Alsancak Limanı’ndan başladı. Temel kazıları tamamlandıkça her biri 2,40 m genişliğinde 90 cm yüksekliğindeki geçici fırtına duvarı kıyıya yerleştirilmeye başlandı. Fen İşleri Daire Başkanlığı ekipleri tarafından 500 metrelik alanda kazı tamamlanırken 350 metre uzunluğunda da beton bariyer döşendi. Çalışmalar temel kazıları tamamlandıkça Cumhuriyet Meydanı’na doğru ilerleyecek. Güzergâh boyunca oluşturulacak 30 sel kapısı acil durum uyarılarında kapatılarak denizden gelen suyun kara tarafına geçişi engellenecek. Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı ekipleri de geçici fırtına duvarının her iki tarafına bahçe toprağı sererek bitkilendirme çalışmalarına başladı. Cumhuriyet Meydanı önünde dalga güvenliği Proje kapsamında dalganın en çok etki gösterdiği Cumhuriyet Meydanı kıyısında da önlem alınacak. Bu noktada denizden gelen dalganın aşma etkisini azaltmak amacıyla kıyı hattına kronman duvarı monte edilecek. Kronman duvarı üzerine 600 ilave tahliye deliği açılarak suyun alandan drenaj süresi hızlandırılacak. Böylelikle hava şartlarının olumsuzlaştığı dönemlerde dalganın tehdit oluşturması engellenecek. Geçirgen-yeşil alan düzenlemesi Su taşkınlarının önlenmesinin yanı sıra Kordon’daki su drenajının sağlanabilmesi için Kordon boyunca yer alan asfalt yüzey kaldırılarak geçirgen-yeşil alan düzenlemesi yapılacak. Kordon üzerine su tutucu bitkiler yerleştirilerek hem estetik bir görüntü katılacak hem de iklim krizinin etkileri azaltılacak. Yeşil alanların bakımları ve düzenlemesi tamamlandıktan sonra halkın kullanımına açılacak. Daha konforlu, daha güvenli ve daha eğlenceli alanlar Çalışmaların son etabında ise her gün binlerce insanın zaman geçirdiği Kordon’daki sosyal donatı alanlarının konforunu artıracak çalışmalar yer alacak. Eskiyen kentsel donatılar yenileri ile değiştirilecek, oturma, dinlenme alanları ile seyir platformları oluşturulacak. Çocuklara yönelik eğlence odakları, kıyıda keyifli vakit geçirmelerini sağlayacak düzenlemeler yapılacak. Mevcut yürüyüş yolları ve meydanlarda yıpranmış zemin kaplamaları yenilenerek erişilebilir hale getirilecek, alandaki atık toplama donatıları artırılarak daha temiz bir kullanım alanı sağlanacak. Kıyı mühendisliği ve altyapı yatırımları tamamlanıncaya kadar geçici fırtına duvarı yerinde kalacak. Kordon’un kalıcı projesi için bilimsel araştırmalar sürüyor İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kordon’da muhtemel taşkınlarda can ve mal kaybını önleyecek geçici Acil Eylem Paketi çalışmalarının yanı sıra kalıcı proje çalışmalarını eş zamanlı olarak sürdürüyor. Kordon’un gelecek 50 yılını teminat altına alacak proje çalışmaları bilim insanları ve kıyı mühendisliği uzmanları tarafından büyük bir titizlikle hazırlanıyor. Alsancak Kordon bölgesinde kıyının dijital ikizinin oluşturulacağı fiziki konfor şartlarına yönelik Avrupa Birliği projeleri ve deniz taşkınlarının izlenmesine yönelik Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) çalışmalarına ağırlık veriliyor. Geçici düzenleme yerini kalıcı Kordon Projesi’ne bırakacak Hazırlanacak bilimsel proje, katılımcı süreçle kent paydaşlarına sunulacak. Böylelikle Kordon’da halihazırda yapımı devam eden geçici düzenleme, hazırlanacak bilimsel projenin oluşum süreci boyunca kıyı güvenliğini sağlarken aynı zamanda adımların kalıcı ve doğru bir şekilde atılmasını sağlayacak. Acil Eylem Paketi düzenlemeleri, görevini tamamladıktan sonra yerini Kordon Projesi’ne bırakacak.
Sosyal medyada büyük tepki çeken görüntülerin aslı ortaya çıktı
13 Ekim 2024 Pazar - 11:37 Sosyal medyada büyük tepki çeken görüntülerin aslı ortaya çıktı İzmir’in Çiğli ilçesinde bir otomobil içerisinde bulunan kişinin sokak köpeğine cinsel istismarda bulunduğu ve sosyal medyada yayınlanmasının ardından tepki çeken görüntülerin detayları ortaya çıktı. Görüntüdeki kişinin akli dengesinin yerinde olmadığı, hayvana istismar izinin görülmediği ve tabancanın oyuncak olduğu öğrenildi. Olay dün akşam saat 18.30 sıralarında Çiğli Anadolu Caddesi’nde bulunan bir petrol istasyonunun önünde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, 35 CTZ 60 plakalı özel bir firmaya ait otomobil içerisinde bulunan bir kişinin, köpeğe cinsel istismarda bulunduğu ve elinde tabanca olduğu ihbarı üzerine olay yerine polis ekipleri sevk edildi. Olay yerine gelen polis ekipleri tarafından şüpheli araçtan indirildi. Yapılan kontrollerde, tabancanın oyuncak olduğu, M.Ö. olduğu belirlenen şahsın bileğinde sevgi izi dövmesi olduğu ve aklı dengesinin olmadığı anlaşıldı. Ayrıca araç içinde bulunan köpekte herhangi bir cinsel münasebet izi görülmediği ve köpeğin sokak köpeği olduğu da tespit edildi. Kilit sistemi bozuk araca girmiş Öte yandan, aracın sahibi olan firmanın yaptığı açıklamada, yaklaşık 15 gün önce aracın elektrik aksanında meydana gelen arıza sebebiyle yolda kaldığı, bu yüzden yol kenarına bırakıldığı ve meydana gelen arıza nedeniyle kapılarının kilitlenmediği belirtildi. Akli dengesi yerinde olmayan M.Ö.’nün de kapıları açık olan araca bir sokak köpeğiyle bindiği daha sonra oradaki bir vatandaş tarafından görüntülerin videoya alınıp sosyal medyaya atıldığı ortaya çıktı. Konuyla ilgili araç sahibinin de şikayetçi olmaması üzerine akli dengesi yerinde olmayan M.Ö., vasisi olan annesine teslim edildi.
İzmir MARBLE 2025’e hazırlanıyor
13 Ekim 2024 Pazar - 11:02 İzmir MARBLE 2025’e hazırlanıyor İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, doğal taş sektöründe dünyanın en önemli buluşmalarından 30. MARBLE İZMİR-Uluslararası Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı öncesinde sektör temsilcileriyle bir araya geldi. 9-12 Nisan 2025 tarihlerinde yapılacak fuar öncesinde MARBLE İZMİR 2025 Danışma Kurulu Toplantısı’nda sektörün isteklerini dinleyen Başkan Dr. Cemil Tugay, “Benim üzerime ne düşüyorsa yapmaya hazırım ama o da Danışma Kuruluyla beraber olgunlaşacak” dedi. Sektöründe dünyanın en büyük fuarlarının başında gelen MARBLE İZMİR-Uluslararası Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı için çalışmalar devam ediyor. 9-12 Nisan 2025 yılında Fuar İzmir’de yapılacak 30. MARBLE İZMİR Fuarı öncesinde sektör temsilcileri, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay ev sahipliğinde MARBLE İZMİR 2025 Danışma Kurulu Toplantısı’nda buluştu. Toplantıda Tüm Mermer Doğaltaş ve Makinaları Üreticileri Birliği Başkanı Hanifi Şimşek, Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Alimoğlu, Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz, sivil toplum kuruluşu, oda ile derneklerin başkanları ve temsilcileri, sektör profesyonelleri de yer aldı. Tugay: "Heykel Sempozyumu önemli katkı sağlayacak" İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, üzerine düşen ne varsa yapacağını belirterek “Bu da, MARBLE İZMİR 2025 Danışma Kurulu ile beraber olgunlaşacak. Sektörün dinamiklerini sizler daha iyi bildiğiniz için; yabancı katılım, fuar alanının organizasyonu ile ilgili ihtiyaçlar konusunda bu toplantı ve daha sonraki toplantılarda yol göstericiliğinize ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Benim küçük bir katkım Heykel Sempozyumu ile ilgili oldu. Daha önce yapılan sempozyumlardan gördüğüm kadarıyla şehre önemli katkı sağlıyor. Fuarla olduğunda da renk katacağını, ilgi çekeceğini düşünüyorum” dedi. “Yeni yollar açmaya çalışıyoruz” Sektörün taşıma, nakliye, park yeri gibi talepleri için çalışacaklarını ifade eden Başkan Dr. Cemil Tugay, “Bazı yeni yollar açmaya çalışıyoruz. Karayollarını bekliyoruz. Fuarın girişine de, çıkışına da katkıda bulunacak bağlantı yolları önemli... Havaalanı ve fuar alanı arasında Gaziemir Akçay Caddesi dışında alternatif bir yol projesi için çalışıyoruz. MARBLE’a yetişsin diye ekstra çaba gösteriyoruz” diye konuştu. Yabancı katılımın önemine dikkat çekildi MARBLE İZMİR Fuarı hakkında sunum yapan İZFAŞ Genel Müdürü Canan Karaosmanoğlı Alıcı, “Amerika’dan mimarlar ve iç mimarlarla çalışmak istiyoruz. Amerika’daki potansiyel alıcıları listeledik” dedi. Türkiye Madenciler Derneği (TMD) Başkanı Mehmet Yılmaz yabancı katılımın önemine dikkat çekerek “İki ülkenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Biri Yunanistan, diğeri de Kanada olabilir” diye konuştu. Tüm Mermer Doğaltaş ve Makinaları Üreticileri Birliği Başkanı Hanifi Şimşek, “Canla başla 18 sivil toplum kuruluşu ciddi girişimlerde bulunuyoruz” dedi. Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Alimoğlu, “Elimizden gelen tüm desteğimizi vermeye hazırız” dedi.
Gıda güvenliği için alternatif ’yetim’ besinler
13 Ekim 2024 Pazar - 10:42 Gıda güvenliği için alternatif ’yetim’ besinler İklim değişikliği ve gıda güvenliği tehditlerini en aza indirmek ve tarımda sürdürülebilirliği sağlamak için tarımsal gıda zincirlerine yeniden yön verilmesi gerektiğini ifade eden Yaşar Üniversitesi Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Araş.Gör. Pelin Atakan Ambarcı, yeterince değerlendirilmeyen yetim türlerin sofralara yeniden getirilmesi ile bu açığın önemli ölçüde kapanabileceğini söyledi. Besin değeri yüksek olduğu halde sofralarımızda günümüzde ya çok az yer edinebilen ya da tamamen unutulmuş ’yetim türler’ olarak adlandırdığımız bitki ve hayvan türlerinin, beslenme sistemimizde daha geniş yer bulması, biyoçeşitliliğin korunmasına katkı sağlayarak tarım sistemlerimizin uzun vadede daha dayanıklı hale gelmesini sağlayabilir. Mevcut sistemde tarım sektöründe temel mantığın gıdayı çok fazla artırmaya ve ucuzlatmaya yönelik olduğunu vurgulayan Araş.Gör. Pelin Atakan Ambarcı bunun uzun vadede olumsuz sonuçları olabileceğini belirterek şunları söyledi: “Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2023 raporuna göre tarımsal üretimin geneline baktığımızda ton bazında yaklaşık yarısını yalnızca dört ürün oluşturuyor. Bunlar pirinç, buğday, mısır ve şeker pancarı. İnsanlık tarihinde bugüne kadar yaklaşık 7 bin bitki türünün gıda olarak değerlendirildiğini biliniyor. Ancak bugün yalnızca yaklaşık 150 tür ticari olarak üretiliyor ve piyasada bulunabilir durumda. Bu da biyoçeşitlilik açısından olumsuz bir durum. Oysa doğanın dengesi için biyoçeşitliliğe ihtiyacımız var. Büyük arazilerde yalnızca tek bir ürün üretmeye yani monokültüre dayalı tarım sistemlerimiz buna büyük ölçüde zarar veriyor. Tozlaşma, toprağın kalitesi ve tarımın dirençliliği azalıyor. Monokültür üretimi ile azalan direnç, iklim değişikliği ya da covid gibi küresel şoklarla bağlantılı sorunlar da eklendiğinde tarımsal üretimin verimliliğini ve gıda güvenliğini ciddi anlamda tehlikeye atıyor.” Gizli açlık Beslenme sistemimizde enerji kaynağımızın yaklaşık yüzde 60’ının pirinç, buğday, mısır ve patates olmak üzere dört üründen oluştuğunu ve anlatan Araş.Gör. Pelin Atakan Ambarcı, “İnsanlar enerji için çok fazla tahıl ve şeker tüketiyor. Bu da dengesiz ve yetersiz beslenmemize neden oluyor. Proteinleri az miktarda ve sadece belli başlı bazı ürünlerden alıyoruz. Tahıllar ihtiyacımız olan vitaminler yönünden yeterli değil. Bu beslenme türü “gizli açlık” veya obeziteye neden oluyor” dedi. Konu ile ilgili geçtiğimiz günlerde Yunanistan’ın Girit adasındaki Hanya Akdeniz Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü’nde “Yeterince Değerlendirilmeyen ve Genetik Çeşitliliğe Sahip Gıdaların Tüketici Tarafından Kabulünde Davranışsal Engellerin Rolü” başlıklı bir seminer veren Araş.Gör. Pelin Atakan Ambarcı yürüttükleri proje ile ilgili şu bilgileri verdi: “26 ülkeden 130 katılımcı ile ‘İklim değişikliği ve gıda güvenliği tehditlerini engellemek için tarımsal gıda zincirlerine yeniden yön verilmesi’ başlığı ile gerçekleşen Avrupa Tarım Ekonomistleri Derneği 188. Semineri’nde Ege Üniversitesi’nden hocalarımız Cihat Günden, Murat Yercan ayrıca Konstadinos Mattas ve Marija Knez ile birlikte üzerine çalıştığımız ‘Yeterince değerlendirilmeyen ve genetik çeşitliliğe sahip gıdaların tüketici tarafından kabulünde davranışsal engellerin rolü’ adı altında bir sunum yaptık. Projenin adı, AB-HORIZON-2020 kapsamında desteklenen ‘BIOVALUE: Tarım-gıda değer zincirinde biyoçeşitliliği artıran çataldan çiftliğe ajan tabanlı simülasyon aracı’. Projede biyoçeşitliliği destekleyecek bazı ürünleri yani yetim türleri bu hedef beslenmenin içine nasıl dahil edebileceğimizi, tüketiciyi bu yola nasıl sokacağımızı araştırıyoruz.” Şevketi bostan, deniz rezenesi lif, vitamin ve mineral deposu NUS diye tanımlanan bu yetim türleri beslenmeye dahil etmenin birçok artısı olduğunu belirten Araş.Gör. Pelin Atakan Ambarcı, “Eskiden beslenmemizde yer alan unuttuğumuz ya da çok fazla üretilmeyen yetim türleri beslenme sistemimize dahil ettiğimizde biyoçeşitliliğin desteklenmesi yoluyla, tarım dirençliliğinin artmasına katkı sağlayabiliyoruz. İkim değişikliğinin kuraklık, sel gibi felaketlere karşı bir direnç sağlar. Topraktaki su, azot getirdiği dengesi ve toprağın kalitesi korunur. İnsan sağlığı açısından da yeterli ve dengeli beslenme sağlanır” dedi. Lif, vitamin ve mineral yönünden oldukça zengin olan bu türlere örnekler veren Araş.Gör. Pelin Atakan Ambarcı, “Yetim türler her bölgeye göre değişir. Ege bölgesi için şevketi bostan, deniz rezenesi ve bazı börülce türlerini örnek olarak verebiliriz. Bu türler bölgeye çeşitlilik getirir ve besleyici özellikleri çok yüksektir. Bu ürünlerin genellikle bulundukları bölgede geniş üretimi yapılmaz. Yetim türlere odaklanarak beslenme sistemimize dahil etmeliyiz. Bu unuttuğumuz türleri yeniden keşfetmeliyiz” diye konuştu. Araş.Gör. Pelin Atakan Ambarcı ayrıca, “Kinoa ve chia tohumu son yıllarda popülerleşerek üretimi artmış eskiden yetim olarak adlandırabileceğimiz türler arasındadır. Bu ürünler bitkisel protein, lif, antioksidan ve mineral deposudur. Ancak son zamanlarda bu türlerin de monokültür tarzı üretiminin yaygınlaşması da tarımsal sürdürülebilirlik açısından soru işaretleri oluşturmaktadır” dedi. Bariyerler var “Aslında toplumda NUS dediğimiz bu tür besinleri faydaları bilinse de çeşitli önyargılar ya da alışkanlıklardan dolayı tüketilmiyor” diyen Araş.Gör. Pelin Atakan Ambarcı şöyle devam etti: “Bu besinler faydaları bilinse de çeşitli önyargılar ya da alışkanlıklardan dolayı tüketilmiyor. Tüketici bazı bariyerlerle karşılaşıyor. Bu ürünleri bulamıyor, fiyatı fazla gelebiliyor bazen de pişirmeyi ya da hangi ürünlerle birlikte tüketebileceğini bilmiyor. Hatta zaman zaman bu ürünleri tüketmek fakirlik veya alt kültürle eşleştiriliyor. Bilgi düzeyini artırarak ve bu besinleri kullanmayı öğreterek bu önyargıları aşmalıyız.
Damla Sakızı, salata, meze ve ana yemeklerde de kullanılacak
13 Ekim 2024 Pazar - 10:03 Damla Sakızı, salata, meze ve ana yemeklerde de kullanılacak Çeşme’nin coğrafi işaretli damla sakızı, tatlı, kurabiye, reçel ve dondurmanın dışında salata, mezeler ve ana yemeklerde de kullanılacak. Alaçatı’daki, Golden Palm Awards ödüllü Avrasya Ocakbaşı ve Ev Yemekleri Lokantası’nın sahibi Mustafa Dumanlıdağ, denemelerin başarı ile sonuçlandığını belirterek, damla sakızını Çeşme’nin restoranlarında menülere eklemeyi hedeflediklerini söyledi. Ekonomik değeri yüksek olan ve Çeşme’nin komşusu Sakız Adası’nın ekonomisine büyük katkı sağlayan sakız ağacının Çeşme ve Çeşme yarımadasında da yetişmesi ve yüksek kalitede damla sakızı elde edilmesi üzerine sakız ağacı sayısının artması için çalışmalar da yoğunlaştı. Çeşmeli sakız üreticileri Hasan Ege Tütüncüoğlu ve İbrahim Topal, dalda köklendirme yönetimiyle elde ettikleri 10 bin fidanı toprakla buluştururken, 20 bin fidanı da bu yıl içinde toprakla buluşturmaya hazırlanıyor. Tütüncüoğlu ve Topal, 5 yıl içinde 100 bin sakız ağacı hedefine ulaşmayı amaçlıyor. Çeşme’deki sakız ağaçlarından geçtiğimiz yıl 50 kilonun üzerinde damla sakızı hasadı yapılırken, bu yıl hasat miktarı 100 kiloya yaklaştı. Sakız ağacı sayısının artması, dalda köklendirme yöntemiyle 5 yıl içinde damla sakızı hasadı yapılabilmesi nedeniyle damla hasadı miktarının da hızla artması bekleniyor. "Damla sakızını, ana yemeklerde de öne çıkarmaya çalışıyoruz" Çeşme’de yaygın olarak reçeli, kurabiyesi, dondurması yapılan ve tatlılarda da kullanılan damla sakızının salatalarda, mezelerde ve yemeklerde kullanılması çalışmaları da olumlu sonuç verdi. Golden Palm Awards ödüllü Avrasya Ocakbaşı ve Ev Yemekleri Lokantası’nın sahibi Mustafa Dumanlıdağ, damla sakızını Çeşme’de bilinen geleneksel kullanımın ötesine taşıyarak ana yemeklerde de öne çıkarmaya çalıştıklarını söyledi. Dumanlıdağ, damla sakızını ilk kez salata, meze ve şevketi bostan yemeğinde kullanırken, yaptığı yemekleri sakız üreticileri Hasan Ege Tütüncüoğlu, İbrahim Topal, Çeşmeköy Kooperatifi Başkanı Kazım Beyaz, 7 yemek kitabı bulunan Süleyman Dilsiz ve yerel gazetecilere ikram ederek, görüşlerini aldı. "Damla sakızlı lezzetleri Çeşme’deki restoran menülerine eklemeyi planlıyoruz" Dumanlıdağ, damla sakızı ile ilgili yaptığı araştırmalar sonucunda Osmanlı ve Türk mutfağında damla sakızının sadece tatlılarda değil, et marinasyonları ve ana yemeklerde de kullanıldığını keşfetti. “Önceki senelerde de bir televizyon programında damla sakızlı soğan yahnisi hazırladık ve çok beğenildi. Şimdi bu lezzeti daha geniş kitlelere ulaştırmak istiyoruz,” diyen Dumanlıdağ, damla sakızını Çeşme’nin restoranlarında menülere eklemeyi planladıklarını belirtti. Damla sakızlı mezeler ve salata soslarıyla menülerini zenginleştirerek bu eşsiz lezzeti gastronomiye kazandırmayı amaçladıklarını da sözlerine ekledi. "Çeşme gastronomisi yeni bir boyut kazanabilir" Damla sakızı üreticileri İbrahim Topal ve Hasan Ege Tütüncüoğlu da Mustafa Dumanlıdağ’ın projesine destek verirken, Sakız Adası’nda damla sakızının geniş bir mutfak kültürüne sahip olduğunu, balıktan ete, makarnadan içeceklere kadar birçok yemekte kullanıldığını keşfettiklerini belirterek, Çeşme’de de bu kültürün yaygınlaşabileceğine inandıklarını ifade ettiler. Sakız üreticileri Tütüncüoğlu ve Topal, “Çeşme’de damla sakızının daha fazla kullanıldığı bir mutfak kültürü oluşturmak istiyoruz. Şeflerimiz bu projeye sahip çıkarsa, Çeşme gastronomisi yeni bir boyut kazanabilir" diye belirttiler.
Satsuma mandalinanın ihracat yolculuğu 18 Ekim’de başlıyor
13 Ekim 2024 Pazar - 10:03 Satsuma mandalinanın ihracat yolculuğu 18 Ekim’de başlıyor Sonbaharın habercisi, grip ve soğuk algınlıklarının doğal şifa deposu satsuma mandalinada hasat ve ihracat zamanı geldi. Ticaret Bakanlığı Ege Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlüğü başkanlığında oluşturulan "Satsuma Mandarin Çeşidinin Kesim İhraç Tarihlerinin Belirlenmesi Komisyonu” tarafından İzmir’e bağlı ilçelerde emsal teşkil edecek bahçelerde yapılan incelemeler ve alınan numunelerin İzmir Laboratuvar Müdürlüğü’nde yapılan analizi sonucunda; Satsuma Mandarin çeşidinin 14 Ekim 2024 tarihinde kesimine, 18 Ekim 2024 tarihinde ihracatına izin verilmesi kararlaştırıldı. Türkiye’nin yıllık 1,9 milyon ton mandalina üretimiyle dünyada ilk üç ülke arasında yer aldığı bilgisini veren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, satsuma mandalinanın en çok sevlien mandalina türü olduğunu vurguladı. Uçak, “Türkiye’nin mandalinası hem iç piyasaya hem de ihracata yetecek seviyede. Tüm vatandaşlarımızı sonbahar ve kış mevsimlerinde sağlıklı ve dinç kalmaları için günlük 2-3 adet mandalina tüketmeye davet ediyoruz” dedi. "Narenciye ihracatının yüzde 52’si mandalina" Dünya genelinde mandalina üretiminden yüzde 5 pay alıyoruz diyen Hayrettin Uçak, “2023 yılında Türkiye’nin yaş meyve sebze ürünleri ihracatında mandalina 576 milyon dolarlık tutarla en çok ihraç edilen ürün oldu. 2023 yılındaki 1 milyar 112 milyon dolarlık narenciye ihracatından mandalina ihracatı yüzde 52 pay aldı. İnce kabuğu, aromasıyla en çok sevilen mandalina türü olan satsuma mandalinanın ihracatı 2023 yılında 134 milyon dolar olmuştu. 2024 yılının 9 aylık döneminde Türkiye’nin tüm türler toplamında mandalina ihracatı yüzde 3’lük artışla 228 milyon dolardan 235 milyon dolara yükseldi. 2024 yılı sonunda mandalina ihracatında 600 milyon dolara, satsuma mandalinada da 150 milyon dolar ihracat rakamına ulaşmayı hedefliyoruz" dedi. "İzmir’de satsuma rekoltesi 166 bin ton" İzmir’de bu yıl yaptıkları rekolte çalışmasına göre 166 bin ton satsuma mandalina üretimi beklediklerini aktaran Uçak şöyle devam etti: “İzmir Valiliği ve İzmir Tarım İl Müdürlüğü’nün Seferihisar, Menderes ve Selçuk’taki mandalina üreticilerine sağladığı 24 bin Akdeniz meyve sineği tuzağı bu yıl Akdeniz meyve sineğinin büyük ölçüde azalmasına katkı sağladı. Diğer zararlılarla mücadelede de başarılı bir sezon oldu. Mandalina kalitesi ihracat için uygun. Üreticinin emeğinin karşılığını aldığı bir sezon olması için ihracatçılarımız çaba gösterecekler. Üreticilerimiz ve ihracatçılarımız için verimli bir sezon olmasını diliyorum" diye konuştu. Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği olarak, Ege Üniversitesi ile mandalinada kayıpları önlemek için kapsamlı bir çalışma yaptıkları bilgisini de veren Uçak, kayıpların sebeplerini belirlediklerini, bundan sonraki aşamada kayıpların önlenmesi için eğitim faaliyetleri gerçekleştireceklerini bunun sonucunda mandalina üretimindeki kayıpların minimize olacağını sözlerine ekledi. İhracatta ilk üç ülke Rusya, Ukrayna ve Sırbistan oldu Satsuma mandalina ihracatında Rusya Federasyonu 90 milyon dolarla lider ülke olurken, Rusya’yı 24 milyon dolarla Ukrayna ve 3,5 milyon dolarla Sırbistan izledi. Türkiye, 2023 yılında 47 ülkeye satsuma mandalina ihraç etti.
Mutluluğun yolu mideden geçiyor
13 Ekim 2024 Pazar - 10:00 Mutluluğun yolu mideden geçiyor Diyetisyen Hande Selin Ok besinlerin duygu durumumuzu etkileyebildiğine dikkat çekerek, mutluluğun bir yolunun da beslenmeden geçtiğini söyledi. Ok, “Beyin, serotonin adı verilen bir kimyasal haberci ile mutluluk hissini sağlar. Serotonin üretimi için vücudun triptofan adlı bir aminoasite ihtiyacı vardır. Bu nedenle triptofandan zengin yiyecekler tüketilmelidir.” dedi, triptofan içeren 16 besini sıraladı. Acıbadem Kent Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Selin Ok, serotonin hormonunun ruh sağlığımızdan vücut fonksiyonlarımızın çalışmasına kadar geniş bir etki alanı bulunduğunu, sindirim sistemi sorunlarının düzenlenmesinden uyku kalitesinin yükselmesine kadar yarar sağladığını vurguladı. Serotoninin mutluluk hormonu olarak bilindiğini, sağlanması için triptofan içiren besinlere soframızda yer vermemiz gerektiğini belirten diyetisyen Ok, “Triptofan içeren besinler arasında somon, yumurta, peynir, hind, kinoa, kabak çekirdeği, ananas, fındık ve yulaf sayılabilir. Ayrıca çikolata, muz, kuru erik, badem ve ceviz gibi besinler de beyinde endorfin salgılanmasına yardımcı olur” diye konuştu. Ok, mutluluk veren besinlerle ilgili şu bilgileri verdi: "1- Muz Yüksek miktarda triptofan içerir, bu da vücutta serotonine dönüşerek ruh halini iyileştirir. B6 vitamini bakımından zengindir, bu da serotonin üretimini destekler. Kahvaltıda yoğurt ile, ara öğünlerde kuruyemişlerle tüketilebilir. 2-Kinoa Son dönemlerde adını sıkça duyuran bir tahıl olan kinoa serotoninin öncü maddesi olan triptofan aminoasidi yönünden zengin bir besindir. Kinoa beyaz, kırmızı, siyah renkteki seçenekleriyle kısır, salata, köfte, tahıllı kurabiye ve hafif tatlıların içinde değerlendirilebilir. 3-Bitter çikolata Endorfin ve serotonin seviyelerini artırarak mutluluk hissi verir. Antioksidanlar bakımından zengindir ve kalp sağlığını destekler. 4-Somon balığı Omega-3 yağ asitleri açısından zengindir, bu da beyin fonksiyonlarını ve ruh halini iyileştirir. D vitamini kaynağıdır, bu da serotonin seviyelerini artırır. Haftada iki kez ızgara veya fırında pişirilmiş somon balığı tüketilebilir. Yanında limonlu bir salata ile yenebilir. 5-Kabak çekirdeği 20 gram kabak çekirdeğinde 120 mg triptofan bulunmaktadır. İçerdiği bu mutluluk öncüsü aminoasit sayesinde serotonin salgılanmasına yardımcı olur. 6-Kırmızı meyveler Çilek, dut, böğürtlen gibi kırmızı meyveler, yüksek oranda antosiyanid içeriyor. Bu da depresyonu azaltıyor. Bu meyvelerin duygu durum dengeleyici ilaçlar ile benzer özellikleri de bulunuyor. 7-Yumurta Yüksek kaliteli protein ve B12 vitamini kaynağıdır, bu da enerji seviyelerini artırır ve ruh halini iyileştirir. Triptofan içeriği ile serotonin üretimini destekler. 8- Ispanak Folat açısından zengindir, bu da serotonin seviyelerini artırır ve depresyon riskini azaltır. Demir ve magnezyum içerir, bu da enerji seviyelerini yükseltir. Salatalarda veya yemeklerde tüketilebilir. Smoothie’lere eklenebilir. 9-Zerdeçal Zerdeçal, ruh halini artıran ve depresyonla mücadele eden kurkumin içeriyor. Her gün 1 tatlı kaşığı kullanımının hem mutlulukla hem de sağlıkla oldukça yüksek bir bağlantısı var. Bu baharatı pırasa, karnabahar gibi yemeklerinize katabilir, yumurta, salata ve yoğurdun içine de ilave edebilirsiniz. 10-Ceviz Omega-3 yağ asitleri ve antioksidanlar açısından zengindir, bu da beyin sağlığını ve ruh halini iyileştirir. Protein ve lif içeriği ile uzun süre tok kalmayı sağlar. 11- Yaban mersini Antioksidanlar ve C vitamini bakımından zengindir. Serotonin üretimini destekleyen antosiyaninler içerir. Ara öğünlerde taze olarak yanına kuruyemişlerle tüketilebilir. Smoothie’lere veya yoğurda eklenebilir. 12-Yoğurt Probiyotikler açısından zengindir, bu da bağırsak sağlığını iyileştirir ve dolaylı olarak ruh halini iyileştirir. Kalsiyum ve protein kaynağıdır, bu da genel sağlık üzerinde olumlu etkiler yapar. 13-Amaranth Amaranth, protein değeri yüksek olması nedeni ile yeni gündemde olan bir besindir. Kinoa gibi triptofan içeriği yüksektir. İçerdiği protein sayesinde emilimi de arttığından mutluluk veren besinler arasındadır. Akşam yemeklerinde 2 yemek kaşığı amaranth tüketilebilir. 14-Hindi eti Hindi eti yine triptofan açısından zengin bir besindir. Hem yüksek miktarda protein içermesi hem de selenyum ve B12 vitaminleri açısından zengin bir besin olması nedeni ile tüketimi önerilmektedir. 15-Bezelye Ana öğünlerden birinde bezelye tüketmek kişinin kendini daha iyi hissetmesini yardımcı olmaktadır. Bezelye serotonin seviyesini yükseltmek için önemli bir kaynaktır. 16-Avokado Folik asit içeriği ile metabolizma için kullanılıyor ve bu da enerji seviyesini yükseltiyor. Eğer modunuzu daha iyi yapacak bir besine ihtiyacınız varsa, tüm gün mutlu olmanızı sağlayacak besinlerden biri de avakadodur.
Türk tiyatrosunda bir ilk: Tiyatro dizi gibi sahnelenecek
13 Ekim 2024 Pazar - 09:49 Türk tiyatrosunda bir ilk: Tiyatro dizi gibi sahnelenecek Sahne Tozu Tiyatrosu, Türk tiyatrosunda bir ilki hayata geçirerek, ilk kez bir tiyatro dizisiyle perdelerini açtı. “İkinin Biri” adlı oyunla sezona “merhaba” diyen Sahne Tozu, dizi gibi her ay bölüm bölüm oyunu sahneleyerek seyirciyi kırıp geçirecek. Avrupa’nın en büyük özel tiyatrosu olma unvanına sahip Sahne Tozu Tiyatrosu, “İkinin Biri” adlı oyunla perdelerini açarak seyircisine kavuştu. Usta oyuncu Göksel Kortay’ın “efsane oyunu” olarak nitelendirilen İkinin Biri, seyirciyi kırdı geçirdi. Keyifli dakikaların yaşandığı yeni sezonun ilk oyunu, seyirciden tam not aldı. İlk kez bir tiyatro dizisi sahnelendi: "Yapılmayan bir şeyi yapmaya çalıştık" Sahne Tozu Tiyatrosu, bu oyunla Türk tiyatrosunda bir ilki de hayata geçirdi. İlk kez bir tiyatro dizisi, bu oyunla seyircinin beğenisine sunuldu. Dizi gibi "bölüm bölüm" şeklinde sahnelenecek oyun, her ay bir bölümle seyircinin karşısına çıkacak. Sahne Tozu Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Çağlar İşgören, tiyatro dizisinin ilk günden İzmirlilerin dikkatini çektiğini ifade etti. İşgören, sezonun kendileri için heyecanlı başladığını ifade ederek, “Yapılmayan bir şey yapmaya çalıştık; yani bir tiyatro dizisi. Şunu soranlar var; ‘biz geldiğimizde orada dizi mi izleyeceğiz?’ İşte, ‘barkovizyonda bir şey mi yayınlayacaksınız?’ diye sorular geliyor. Hayır öyle değil. Gelen seyirci bir tiyatro oyunu izleyecek. Bunun birinci bölümünü şu an sunuyoruz. Sonradan da ikinci bölümünü izleyecekler. Biz buna devam edeceğiz, her ay bir bölüm sahnelenecek” dedi. Çağlar İşgören, şöyle devam etti: “Perdeleri açtık. Seyircimiz çok beğendi. Hala inanılmaz bir entegrasyon var; yani bir arada yaşanan güzel bir atmosfer var. Sahne Tozu Tiyatrosunun çatısı altında bu hep yaşanıyor. Bundan sonraki dönemlerde de ‘İkinin İkisi’yle bu ivme yükselerek gidecek. Eğer seyircimiz bunu beğenirse, bu ilki beraber Türkiye’nin gündemine, sanat gündemine almış olacağız.” “Pamela” karakteriyle seyircinin karşısına çıkan oyuncu Hande Ülgentay, sezonu açmanın gururunu yaşadıklarını söyledi. Ülgentay, “Kahkaha dolu bir oyunla seyirciyle buluştuk. Çok özlemiştik seyirciyi. Türk tiyatrosunda bir ilk gerçekleşiyor; tiyatro dizisi. Ben çok daha fazla ilerleyeceğini düşünüyorum. Türk tiyatrosunda çok fazla eserin yazılmasına sebep olacak bir proje olmuş oldu. Aynı yazar, aynı yönetmen, aynı kadro; yani aslında dünyada benzeri görülmemiş bir proje. O yüzden içinde bulunmaktan çok mutluyuz” diye konuştu. Oyunda Çinli garsonu oynayan Tolga Bekmez de, “Bu sezon, İkinin Biri oyununun tam 10. sezonu. 10 yıldır hiç bitmeyen bir seyircisi var. Çok eğlenceli, kahkaha tufanı bir oyun. Seyircilerimiz bu oyunu çok beğeniyor. Çok beğendiği için de 10 yıldır hiçbir zaman bizi yalnız bırakmadı. 10 yıl boyunca sürekli dolu salonlara oynadık bu oyunu diyebilirim” dedi. "Gerçekten dizi sananlar bile oldu" Oyunda Jennifer rolünü üstlenen bir diğer oyuncu Gamze Aksoy da, Türkiye’de bir ilki başardıklarını ifade ederek, “Çok heyecanlı olduğumuz bir gün. Türkiye’de bir ilk. Aslında çok kafa karışıklığı da oluşturabiliyor. Gerçekten dizi sananlar bile oldu. Bu bir tiyatro oyunu. Biz oyuncular için de karakter devamlılığı açısından çok güzel oldu” ifadelerine yer verdi.
İzmir’de eski eşini yaralayıp kayıplara karışan zanlının cansız bedeni bulundu
13 Ekim 2024 Pazar - 09:48 İzmir’de eski eşini yaralayıp kayıplara karışan zanlının cansız bedeni bulundu İzmir’in Çiğli ilçesinde işe gitmek için evden çıkan eski eşini otobüs durağında tabancayla vurarak ağır yaralayan ve kayıplara karışan zanlının, bir su deposunda cansız bedeni bulundu. Zanlının tabancayla kendisini de vurarak intihar ettiği üzerinde duruluyor. Olay, geçtiğimiz 7 Ekim sabahı saat 06.30 sıralarında Çiğli Güzeltepe Mahallesi 8424 sokakta meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, eşinden 2 yıl önce boşanan Özge Polat (34), işe gitmek için otobüs durağında beklediği esnada eski eşi Serkan Yıldız (34) tarafından tabancayla silahlı saldırıya uğradı. Tabancayla ensesi ve karnından vurulan Polat, ağır yaralanarak Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırılırken, olaydan sonra kaçarak izini kaybettiren eski kocanın yakalanması için çalışma başlatılmıştı. Daha önce de yaralamış Öte yandan, Özge Polat’ın, eski eşi Serkan Yıldız hakkında daha önce polis merkezine birçok kez şikayette bulunduğu, Serkan Yıldız’ın eşini yaraladığı ve çocuğunu alıkoyduğu suçlamasıyla tutuklandığı, 1 ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye olduğu öğrenildi. Serbest kaldıktan sonra Özge Polat ve ailesini öldürmekle tehdit ettiği, genç kadının şikayetçi olması üzerine ise daha önce hakkında 2 ay uzaklaştırma kararı verildiği ortaya çıktı. Cansız bedeni bulundu Olaydan 5 gün sonra dün akşam saatlerinde, Güzeltepe 8414 sokakta bulunan bir su deposunun yakınlarından kötü kokular işiten çevre sakinleri durumu polis ekiplerine bildirdi. Olay yerine gelen ekipler tarafından yapılan incelemede, bir erkeğe ait olduğu belirlenen ve çürümeye yüz tutmuş cansız bir beden bulundu. Yapılan ilk incelemede cesedin 7 Ekim günü eski eşini ağır yaraladıktan sonra kayıplara karışan Serkan Yıldız’a ait olduğu ve Yıldız’ın tabancayla kendisine ateş ederek intihar ettiği değerlendirildi. Cansız beden yapılan ilk incelemenin ardından İzmir Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Olayla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor.
Dünyanın mücevheri Gülay ustanın elinden çıkıyor
13 Ekim 2024 Pazar - 09:47 Dünyanın mücevheri Gülay ustanın elinden çıkıyor İzmir’de değerli taşları ilmek ilmek işleyerek mücevhere dönüştüren Gülay Atıcı Ertan, hem Türkiye’deki sayılı ustalar arasında yer aldı hem de dünyada bilinen bir isim oldu. Mesleği kendi kendine öğrenen ve 24 yıldır değerli taşlara hayat veren Atıcı, yurt içi ve yurt dışından özel siparişler alıyor. İzmir’de yaşayan Gülay Atıcı Ertan (50), değerli taşların sayılı kesim ustalarından. 24 yıldır taşları ilmek ilmek işleyen ve bir heykeltıraş titizliğiyle hayat veren Atıcı; kolye, yüzük, küpe gibi kişiye özel mücevherler üreterek işinde zirveye ulaştı. Sektörde aranan bir isim olarak Tarihi Kemeraltı Çarşısı’ndaki Kızlar Ağası Hanı’nda tek başına çalışan Gülay Atıcı Ertan, 20 yıldır ise aynı yerde üretimleri yapıyor. Mesleği kendi kendine öğrendi Değerli taşların sayılı kesim ustalarından Atıcı, mesleği ise kendi kendine kitaplardan okuyarak öğrendiğini söyledi. Mesleğe başlayış hikayesini anlatan Gülay Atıcı Ertan, “Usta-çırak ilişkisi olmadı. Ben otodidaktik bir insanım. Bu işi kendi kendime öğrendim. 2000 yılında, ham halde değerli taşları koleksiyoner olarak toplamaya başladım. Sonra bu taşların mücevher taşına dönüşme serüvenini merak ettim. Daha sonrada Türkiye’de değerli taş kesim ustası aradım; fakat olmadığını öğrendim. Amerika’dan ekipman ve makineyi getirdim, kitaplar satın aldım, yabancı kaynaklardan bir ham taşın nasıl mücevher taşına dönüşebileceğini öğrendim. Sonra deneme-yanılma yöntemiyle kendi kendime bu işi öğrendim” dedi. Özel mücevher siparişleri alıyor Yurt içi ve yurt dışından özel mücevher siparişleri alan Gülay Atıcı Ertan, yaptığı işin kolay olmadığını, günlerce emek harcadığını aktardı. Atıcı, “Bilinir bir usta olduğum için, hem yurt dışındaki insanlarla hem de yurt içinde çalışıyorum. Aslında tamamen dikkat isteyen, biraz matematik gerektiren bir iş. Çok sabırlı olmanız gerekiyor; çünkü bir taş için günlerce kesim yapmanız gerekiyor. Aynı zamanda ham madde kaybınız çok. İyi bir kesimci, benim kullandığım teknik olan midpoint tekniğiyle yüzde 80 fire ile taşı kurtarabilir; ancak yüzde 20’dir kalan. Dolayısıyla her aşamada taşı kaybetme riskiniz var. Büyük bir emek harcayarak haftalarca emek harcadığınız, kestiğiniz taşı son aşamada bile kaybetme riskiniz var” ifadelerine yer verdi. ABD’den iki ödül Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nden iki defa ödül aldığını da dile getiren Gülay Atıcı Ertan, son olarak sözlerine şöyle devam etti: “Başladığım yıllarda hiç kadın usta yoktu; ama şimdi yeni yeni tercih edilebilir bir meslek haline dönüşmeye başladı. Yeterli sayıda değil henüz. Bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda kesimci var. Bir oyuncu için Oscar, Nobel ya da bir olimpiyatta madalya almak neyse bir sporcu için, değerli taş kesimciler için de bu madalyalar ve bu sertifikalar bizim için aynı anlamı taşıyor.”