SAĞLIK - 20 Ekim 2024 Pazar 09:46

6 ay ömür verdiler, yenilikçi tedavilerle 5 yılı geride bıraktı

A
A
A
6 ay ömür verdiler, yenilikçi tedavilerle 5 yılı geride bıraktı

İzmir’de 2019 yılında ‘beyin metastazı yapmış 4. evre akciğer kanseri tanısı’ alan Hacer Ağdan’a (44), doktorlar tarafından ‘6 ay ile 1 yıl arasında yaşama ihtimalinin olduğu’ söylendi. Bu süreçte yenilikçi tedavilerle hayata tutunan ve diğer hastalara ‘tedaviye açık olun’ mesajı veren Ağdan, ‘’Hemen pes etmeyin. 6 ay 1 yıl arası ömür verilen beyin metastazlı bir hasta olarak 5 yılı devirmenin mutluluğu tarifsiz. Tüm hastalara moral olmasını umuyorum” dedi.


İzmir’de yaşayan ve özel bir şirkette ihracat kıdemli uzmanı olarak çalışan Hacer Ağdan, 5 yıl önce geçmeyen gribal durumlar, halsizlik, kulak çınlaması, mide bulantıları, şiddetli baş ağrıları, görme ve denge problemleri şikayetleriyle Kulak Burun Boğaz uzmanına başvurdu. Nöroloji uzmanına yönlendirilen Ağdan’ın beyin MR’ı çekildi. Beyinde çok sayıda lezyon tespit edildi. Ağdan, ‘kistlerin kanser hücrelerinden farklı yapıda görünmesi, işi gereği sık sık yurt dışına seyahat etmesi sonucu beyne yerleşmiş ve çoğalmış parazit olabileceği’ şüphesiyle bir üniversite hastanesinde enfeksiyon hastalıkları kliniğine yatırıldı. Tetkiklerde parazite dair hiçbir bulguya rastlanmadı ancak beyindeki büyük lezyon, Ağdan’ın görme ve konuşma fonksiyonlarını bozdu. Bu nedenle kranium ameliyatı geçirdi.


Alınan lezyon kötü huylu bir tümör olarak görülmedi ancak patoloji ve genetik test sonucunda 4. evre akciğer kanseri teşhisi kondu. Genetik test sonucunda akıllı ilaca uygunluk tespit edilen Ağdan, tedavi için Haziran 2019’da Acıbadem Kent Onkoloji Merkezi’ne başvurdu ve Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Gürbüz Görümlü’nün takibine girdi. Tedavide 5 yılı geride bırakan ve kontrollerini aksatmadan sürdüren Hacer Ağdan, “Psikolojik olarak bazen süreci yönetmekte zorlansam da hayat yaşamaya değer ve her zaman bu süreçleri atlatabildiğim için Rabbim’e şükrediyorum” dedi.



‘6 ay yaşarsın’ dediler


O süreçte yaşadıklarından bahseden Ağdan, şunları kaydetti:


“Kanser korkutucu bir hastalık ama bunu kabullenip yol aldığınızda hayat size güzel sürprizlerle eşlik edebiliyor. 6 ay - 1 yıl ömür verilen beyin metastaslı bir hasta olarak 5 yılı devirmenin mutluluğu tarifsiz. Tüm hastalara moral olmasını umuyorum. Çok zor bir süreç. 4. evre kanser teşhisi söylenince ürkütücü olmuştu. İlk başta doktorlardan herhangi bir yorum almamıştım. Etrafımda ailem, beni seven dostlarım ve arkadaşlarım sayesinde bu süreci atlattığımı düşünüyorum. Bu süreci atlatmamdaki sebep moral ve motivasyonumun yüksek olması.”



“Pes etmeyin”


“Hayat kısa, hepimize kısa ama o an daha da kısa olduğunu öğrendim” diyen Ağdan, “Kendimi keşfetmeye yöneldim. Kendime daha öncelik vermeye başladım. Önceleri başkaları için yaşarken aslında bu hastalık sürecinde kendime çok zaman ayırmadığımı fark etmiştim. Şimdi zamanımı daha çok seyahat ederek, doğada zaman geçirerek, sevdiklerimle birlikte kendime öncelik vererek geçiriyorum. Tahlillerimi, kontrollerimi aksatmıyorum. Doktorum bu süreçte en büyük desteğim, bana yol gösteren kişi oldu. İçimizdeki umut hiçbir zaman bitmemeli. Ben iş hayatımdan da hiç kopmadım, evden çalışmaya devam ediyorum. Kanserle mücadele eden kişilere en büyük tavsiyem, tedaviye açık olsunlar. Hemen pes etmesinler” cümlelerine yer verdi.



“Tedaviye akıllı ilaçlarımızla başladık”


Hacer Ağdan’ın son kontrolünde de sonuçların iyi olduğunu belirten Acıbadem Kent Onkoloji Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Gürbüz Görümlü, “Metastatik 4. evrede bir akciğer kanseri hastasında 5 yılı geçen tam yanıtlı hastalıksız yaşam süresi elde edilmesi son derece çarpıcı olup, kapsamlı genetik analizler ve bunlara dayanarak yapılan kişiye özel tedavi yaklaşımlarının ne kadar değerli olduğunu ortaya koymaktadır” dedi. Sözlerini sürdüren Görümlü, şunlara değindi:


“Hastamızın beyinde yaygın metastazlar tespit etmiştik. Yaptırdığımız genetik analizde tümörde spesifik olarak bulunan ALK adını verdiğimiz gende mutasyon tespit edildi. Bu bizim için çok kıymetli. Elimizde son derece etkin, akıllı ilaçlarımızdan bir tanesi mevcut. Biz de tedaviye bununla başladık. Bu tedaviyle çok iyi bir cevap elde ettik. Şu anda beşinci yılımızı tamamladık. Herhangi bir hastalığı yok. Ne beyinde ne akciğerde tümörümüz kalmadı. Tam cevaplı olarak tedavisini sürdürüyoruz. Tedaviyi yaparken, hastamızın yan etki açısından son derece konforlu bir dönem geçirmesini sağlayabildik. Günlük hayatına devam edebilme şansına sahip oldu. Bunlar bizim için çok önemli gelişmeler.”



Erken teşhisin önemine vurgu


Kanserde erken teşhisin önemli olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Gürbüz Görümlü, “İleri evre bir hastalıkta dahi hastalarımızın son derece etkin tedavilerle tedavi edilebildiğini biliyoruz. Genetik analizlerle birlikte kişiye özel tedaviler, bireyselleştirilmiş yaklaşımlar bizim tedavi alanımızdaki son dönemde çığır açan olumlu sonuçlar elde edebilmemize imkan tanıdı. Ancak bir grup hastamız halen kemoterapi dediğimiz klasik eski tedaviler ile tedavi edilmektedir. Bazı hastalar için standart olan bu tedavilerin de son derece başarılı sonuçlar verdiğini unutmamak gerekiyor” açıklamalarında bulundu.



6 ay ömür verdiler, yenilikçi tedavilerle 5 yılı geride bıraktı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kastamonu "Evliyalar şehri" Kastamonu’da onlarca cami ve mescit gazete ilanıyla satılmış Kastamonu’da 1930-1965 yalları arasında, Selçuklu ve Osmanlı’dan yadigar kalan 30 civarında caminin gazete ilanları ile satıldığını söyleyen Araştırmacı-Yazar Mustafa Gezici, “Bin yıllık bir geçmişten gelen medeniyetimizde bozulan bu yapıların birkaç yıllık çalışmayla düzelmesini söylemek doğru olmaz, kapatmamalıydık, ata yadigarı bu eserlere sahip çıkmalıydık” dedi. Kastamonu’da yaşayan Araştırmacı-Yazar Mustafa Gezici, yaptıkları araştırmaya göre Selçuklu ve Osmanlı’dan günümüze kadar ulaşan Kastamonu’daki 30 civarında cami, mescit ve cami arsalarının 1930-1965 yılları arasında yayın yapan mahalli gazetelere verilen ilanlarla satışa çıkartıldığını tespit ettiklerini söyledi. "Evliyalar Şehri" olarak bilinen Kastamonu’da, satılan cami ve mescitlerin birçoğunun bakımsızlıktan yıkıldığını, birçoğunun ise farklı amaçlarda kullanıldığını belirten Gezici, 16. yüzyılda yapılan caminin bile çok düşük bir fiyattan şahıslara satıldığını ifade etti. “Vakıfta bunun bedduası dahi vardır" Camilerin gazete ilanları ile satıldığını belirten Gezici, “Belki de onlarcası satılmıştır, Tosya’da hatta diğer ilçelerde de camiler satılmıştır. Bu o dönemin gazetelerine de yansımıştır. O günün parasıyla 100 liraya, 200 liraya, 300 liraya şahıslara satılmıştır. Kimi caminin yeri boş kalmıştır, bazılarının ev ya da işyeri gibi çeşitli amaçlarla kullanmışlardır. Bu doğru değil, camiler amaçlarına uygun kullanılmalıdır. Vakıf malıdır, vakıfta bunun bedduası dahi vardır. Bu bedduayı almamak gerekiyor. Kastamonu’da bugün birkaç tane cami ya da mescidi örnek verebiliriz. Şu anda üzerlerinde binalar bulunuyor. Dün cami olan yerde şimdi binalar var. Bunlardan bir tanesi Kabe Mescididir. 16. yüzyılda Hacı Tahir Efendi tarafından yaptırılmış ama 1930’lu yıllarda çok cüzi bir paraya satılmıştır. Şu anda arsası boş, duruyor. Bir evin bahçesi konumundadır. Ne yazık ki camilerin ve mescitlerin bazıları yıkılmış, bazıları da farklı amaçlarla kullanılmıştır. Bazılarının mihrapları dahi duruyor. Bir bahçenin duvarında mihrabı görebiliyoruz” dedi. Yaptıkları araştırmalarda 30 civarında cami ya da mescidin satıldığını tespit ettiklerini söyleyen Gezici, “Ak Mescit ya da Türmenoğlu Mescidi, 1921 yılındaki kayıtlarda var, şehir haritasında mevcut, fakat 1947 yılında 80 lira fiyatla satılmıştır” diye konuştu. “Bunların durması gerekirdi ama maalesef o günün şartlarında satılmış ve yok olmuşlardır” Osmanlı’nın vakıf medeniyeti olduğunu ifade eden Gezici, “Osmanlı’nın çöküşüyle birlikte 17. Yüzyıldan 1920’lı yıllara kadar çöküş devam ede ede gelir. 1923 yılında da Cumhuriyet kurulur. Bu yüzden Kastamonu, bir Türkmen memleketidir. Türk boylarının hüküm sürdüğü, hiç istila görmemiş, istila görmemesine rağmen her dönem en çok şehit veren Osmanlı’da iller arasında yer almıştır. Bunların kitabeleri olsun, kuruluş amaçları olsun, vakfiyeleri olsun, bunlar çok önemlidir, bunların durması gerekirdi ama maalesef o günün şartlarında satılmış ve yok olmuşlardır. Vakıf kayıtlarında, İstanbul Devlet Arşivleri kayıtlarında Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarında camilerin satılma amaçları gibi bilgiler detaylı olarak bulunabilir. Bunlara araştırmacılar, bilim adamlarımızda detaylı olarak çalışıyor” şeklinde konuştu. “Satış ilanlarını Kastamonu’nun mahalli gazetelerinde o dönem görebiliyoruz” Kastamonu’da satılan cami ve mescitlerin satış ilanlarını o dönemin yayın yapan mahalli gazetelerinde görebildiklerine dikkat çeken Gezici, “1930’lu yıllardan 1960’lı yıllara kadar vakıfların satış ilanlarını Kastamonu’nun mahalli gazetelerinde görüyoruz. Vakıflardan satış ilanları şeklinde. Bunların bazıları satılmış, bazıları satılamamış. Yerel olarak satılan cami ve mescitlerle ilgili Fazıl Çiftçi arkadaşımız araştırma yapmıştır. Kastamonu’nun Cami ve Mescitleri adı altında iki ciltlik kitap yazmıştır. Bu kitaplarda yıkılan ve satılan camilerle ilgili bilgilerde mevcuttur. Böyle bir araştırma için Fazıl Çiftçi’ye teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı. “Ata yadigarı bu eserlere sahip çıkmalıyız” Ata yadigarı vakıf eserlerine sahip çıkmaları gerektiğine işaret eden araştırmacı yazar Mustafa Gezici, “Selçuklu ve Osmanlı’dan itibaren geriye dönük bin yıllık bir geçmişten başlayarak Cumhuriyet dönemi de dahil olmak üzere biz, bir vakıf medeniyetiyiz. Bu vakıf medeniyetinde vakıf malları amaçları doğrultusunda kullanılmalı, bunların yok edilmemesi gerekirdi. Kitabeler, vakfiyeler, korunabilseydi bizlere çok dersler verirdi. Maalesef biz bu dersleri alamadık. Bin yıllık bir geçmişten gelen medeniyetimizde bozulan bu yapıların birkaç yıllık çalışmayla düzelmesini söylemek doğru olmaz, buna çalışmak lazım, vakıflar amacına göre kullanılırsa daha doğru olur. Vakıf malları tamir edilmeli, daha çok işlevsel görevleri yerine getirmelidir. Kapatmamalıyız, ata yadigarı bu eserlere sahip çıkmalıyız” dedi. Öte yandan Araştırmacı Yazar Fazıl Çifçi’nin “Kastamonu Camileri, Türbeleri ve Diğer Tarihi Eserleri” isimli kitabında da 1930’lı yıllar ile 1965’li yıllar arasında satılan cami, mescit ve cami arsalarının satış fiyatlarıyla birlikte kime satıldığı bilgileri yer alıyor. Ayrıca 1942 yılında 250 lira bedel ile satışı yapılan Cebrail Camisi de uzun yıllar depo olarak kullanıldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından harabe halde tekrar geri alınan Cebrail Camisi, 2005 yılında tekrar ibadete açıldı.
Çanakkale Çanakkale’de 1 kişinin öldüğü pompalı tüfekli saldırıda 5 şüpheli tutuklandı Çanakkale’de bir kişinin pompalı tüfekle öldürüldüğü saldırıda gözaltı alınan 7 şüphelinden 5’i tutuklandı. Olay, 26 Kasım’da İsmetpaşa Mahallesi 27. Sokak’ta bulunan iş yerinde meydana geldi. İddiaya göre, işyerine gelen Ş.Ç.K., B.K. aralarında husumet olan C.K’ye (34) pompalı tüfekle saldırdı. Açılan ateş sonucu C.K. olay yerinde hayatını kaybetti. Şüpheliler Ş.Ç.K., B.K. olay yerinden 17 AGD 464 otomobil ile kaçtı. Kovalamaca sonrası Ş.Ç.K. ve B.K. kaçarken Lapseki ilçesine bağlı Umurbey kavşağında polis ekipleri tarafından yakalandı. Araçta yapılan aramalarda 2 pompalı tüfek ele geçirildi. Öte yandan, C.K’nın pompalı tüfekle öldürüldüğü saldırı anı güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Görüntülerde, şüphelilerin 17 AGD 464 otomobille olayın meydana geldiği işyeri önüne geldikleri, ellerinde pompalı tüfekle işyerine doğru ateş açtıkları ve sonrasında aynı araç ile olay yerinde uzaklaştıkları görülüyor. 7 şüpheli gözaltına alındı Çanakkale İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri gözaltına alınan 2 şüphelinin ardından olayla ilgili soruşturmayı derinleştirdi. Asayiş Şube Müdürlüğü ekiplerinin sıkı takibin sonucu 5 şüpheli daha gözaltına alındı. Gözaltına alınan şüpheliler emniyetteki işlemlerinin ardından dün adliyeye sevk edildi. Savcılıktaki ifadelerinin ardından 7 şüpheliden 5’i çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. 2 şüpheli ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.