SPOR - 30 Kasım 2024 Cumartesi 15:42

Samet Aybaba: “Beşiktaş camiasına hiçbir beklentisi olmadan hizmet edecek tek insan benim”

A
A
A

Beşiktaş eski Futbol Takımları Genel Koordinatörü Samet Aybaba, kendisine verilen sözlerin tutulmadığını ve mobinge maruz kaldığını dile getirerek, “Beşiktaş camiasına hiçbir beklentisi olmadan hizmet edecek tek insan benim. Hiç kimseye hakkımı helal etmiyorum” dedi.

Beşiktaş’taki Futbol Takımları Genel Koordinatörlüğü görevine son verilen Samet Aybaba, Beşiktaş’ta bulunan Conrad Otel’de düzenlediği basın toplantısında siyah-beyazlı kulüpte geçirdiği son 1 yıla ilişkin açıklamalarda bulundu. Aybaba, “Beşiktaş’tan ayrılık süreciyle ilgili olarak “Hayatımız boyunca doğru olanın yanında durduk olmayanın karşısında durduk. Hiç kimseye hakkımı helal etmiyorum. Yarın bana Ümraniye de tesislerinin kapısında nöbet tut deseler, Ben gider 10 gün nöbet tutarım. Bunlar kiminle karşı karşıya olduklarının farkında değiller. Süleyman Seba ile hayatımız birlikte geçti bir kere ismini kullanmadık. Şimdi herkes ağzından düşürmüyor. Bu gün milat olsun. Bunu artık malzeme olarak kullandırtmayın. Seçim malzemesi veya ön plana çıkmaya çalışan insanlara Süleyman Ağabey’in ismini kullandırtmayın” diye konuştu.

Hasan Arat ile ilk olarak Paşamandıra’daki yer ile ilgili olarak muhabbetimiz oldu diyen Samet Aybaba, “Beykoz’da Paşamandıra’da kulübümüzün bir yeri vardı. Onunla alakalı Beşiktaş için birlikte çalıştık ve işin içine girdik. Divanda toplantı yaptık ve yaptığım konuşma sonrası Başkan yanıma gelerek, ‘Benim yolumu açtın’ dedi. Futbolu Beşiktaşlılar yönetecek mottosuyla başladık. Geldiğimizde kötü bir senaryoyla karşı karşıyaydık. Türkiye Kupası elimizdeki tek seçenekti ve ona odaklandık. Ben her zaman kulübü savundum. Beşiktaş’ı savundum. Aleyhime çok fazla şey yapıldı. Bunları hep başkanın yanındaki insanlar yaptı. Bunu da biliyorum. Beşiktaş’ın içerisinde bulunan biri olarak sesimi çıkarmadım” şeklinde konuştu.

“Al Musrati ve Ernest Muçi’nin maliyetini duyunca şok olduk”

Bu sezon başındaki transfer dönemi hakkında açıklamalarda bulunan Samet Aybaba, “Sezon başında sağ bek bölgesinde büyük bir sorunumuz vardı. Tayfur ile Onur vardı o bölgede ve o pozisyonda oynamak istemediklerini bana defalarca söylediler. O bölgeye bir transfer yapmak istedik. Svensson’un bonservisi elindeydi ve onu kadroya kattık. O süreçte bana yapılanları hatırlıyorsunuz sanırım. Devre arası transferlerinde orta saha için Renato Sanchez ve Carvalho’yu almamız için bize çok baskı yapıldı. Ben başkana izlettiğim görüntüler sonrası başkan gülümsedi ve iyi ki almamışız dedi. O bölgeye en uygun olan Musrati’ydi ve onu aldık. Muçi için ise; büyük liglerde oynamamış bir oyuncu ve maliyetinin fazla olmasıyla alakalı uyarımız oldu. Bu iki oyuncunun maliyeti 24 Milyon Euro olarak karşımıza çıkınca bizleri şok etti" ifadelerini kullandı.

"Elektronik yolla imzamı kullanmışlar"

Joe Worrall’ın transfer süreciyle ilgili de bilgiler aktaran Aybaba, "Joe Worall için menajeri benim yardımcımı aradı ve bilgi verdi. Biz ekip olarak olumsuz rapor verdik. Hoca bu oyuncuyu ısrarla istediğini söyleyince tekrar izledik ve rapor verdik. Beşiktaş’ta oynamak için yeterli olmadığını söyledik. Menajeri beni bi gece aradı ve oyuncuyu biz önerdik, arada biz olmadan teklif vermişsiniz diye serzenişte bulundu. Başkan ile iletişime geçtim, bana bakalım dedi. Daha sonrasında oyuncudan vazgeçtiklerine dair açıklama yaptılar. Sonrasında kiralık olarak almak istenildi. Biz de tamam dedik ve transferi kiralık olarak gerçekleştirdik. Sonradan öğreniyorum ki oyuncuyu ben onaylamışım gibi elektronik yolla imzamı kullanmışlar. Bunların hepsinin belgeleri var” şeklinde konuştu.

“Beşiktaş’tan giden hiçbir oyuncu para almadan gitmedi”

Transfer çalışmalarında son sözün söz verildiği gibi kendisine bırakılmadığını aktaran Aybaba, “Transfer komitesi oluşturulmaya çalışıldı. Hep birlikte toplandık ve strateji belirleyeceğiz. Kaan Şakul çıktı ve 37 Milyon Euro’luk satış beklediğini söyledi. Futboldan anlamadığı zaten buradan anlaşılıyor. Rafa Silva’yı takıma istediğim için maliyetli buldu ve ‘Siz 40-45 milyonluk oyuncu istiyorsunuz ama’ dedi. Immobile için gol krallığı yaşamış ve marka etkisi olarak takıma katkı vereceğini düşündüğümüz için olumlu rapor verdik. Cher Ndour hakkında genç kiralık oyuncu almaz diye rapor verdik. Demir Ege’yi verdik onu aldık. Ve yabancı kontenjanımızdan da 1 oyuncu eklemiş olduk. Bizim kanat oyuncusuna daha öncelikli olarak ihtiyaç olduğunu söyledik. Bir menajer arkadaş bize Felix Uduokhi’yi önerdi. Biz istemedik. Sonrasında 3 Milyon verilerek alındı. Colley gibi bir oyuncumuz vardı. Onu sattık üstüne bir de para verdik. Beşiktaş’tan giden hiç bir oyuncu para almadan gitmedi. Can Keleş için ileri dönük iyi ama bizim daha net kanat oyuncularına ihtiyaç olduğunu söyledik. Biz bu transferlerin hepsine olumsuz rapor verdik. Sonrasında bizimle tamamen iletişimi kestiler. Bu işleri tamamen Başkan, Giovanni van Bronckhorst ve Kaan Şakul yönetmeye başladı. Bu konuda uyardım, söyledim. Başkan, ’Biz böyle devam edeceğiz’ dedi. Bana Samet Hoca her yerde konuştu diyorlar. Ben Beşiktaş’ın iyiliği için konuştum, uyardım. Ben, 4-6 tane iyi transfer yapalım. Büyük paralar harcamayalım, gerekirse tekrar feda dönemi gerçekleştirelim diye söyledim. Beşiktaş’ı Beşiktaşlılar yönetsin diye camiayı iyi tanıyan insanları altyapı takımlarının başına getirdim. Veli Kavlak’ı takımın başına getirdim, orada da bizi eleştirdiler. Şimdi kendisi çok heyecanlı ve başarılı. İnşallah A takıma yükselecek” açıklamalarında bulundu.

“Brad Fridel, gücü Kaan Şakul’dan aldı”

Samet Aybaba, kulübe yönetim kurulu danışmanlığı görevine getirilen Brad Fridel ile ilgili, "Brad Fridel için Ümraniye’ye gelmeyecek, sadece satış işlerine bakacak dendi. Sonrasında bu adam Ümraniye’ye de geldi, maaşlara da karıştı. Hatta Hocaya yardımcılar getirdi ve bu insanlara büyük paralar ödendi. Bu gücü Kaan Şakul’dan aldığını biliyorum. Başkan’a rapor verdim. Başkan Hasan Arat, bana Mustafa ve Semih’in satışından sana da komisyon verelim diye teklif yaptı. Bu durumun benim ve Beşiktaş’ın kriterlerine uygun olmadığı için reddettim. Biliyorsunuz bizi Antep deplasmanımız var, puan kaybettiğimiz. Gaziantep FK maçından sonra uçağın arkasına gittim ve oyunculara moral vermek adına konuşma yaptım. Sonrasında Feyyaz Hoca da gidip konuştu ve sezonun uzun olduğunu, moral bozmamaları gerektiğini söyledi. Sonrasında Fridel, bizim oyuncularla gizili bir şekilde toplantı yaptığımızı öne sürerek ortalığı karıştırdı. Biz kimiz arkadaşlar? Görevimiz ne? Bunu yapmaya hakkımız yok mu? Bazı durumlarda hoca, Fridel ve Kaan Şakul’un gizli toplantı yaptıklarını bile gördük” dedi.

“Giovanni van Bronckhorst’un yardımcılarının da altında maaş alıyordum”

Söz konusu Beşiktaş olduğunda paranın ikinci planda olduğunu dile getiren Aybaba, “Ben Giovanni van Bronckhorst’un yardımcılarının da altında maaş alıyordum. Hiçbir zaman para konuşmadım. Başkan yanıma gelerek bu duruma üzülüyorum konuşalım çözelim dedi. Başkanın isteğiyle Hüseyin Yücel’e gittim ve konuştum. Aylar geçmesine rağmen geri dönüş olmadı. Para konusunu hiçbir zaman ön planda tutmadım. Feda döneminde takımın başından ayrıldığımda avukatım bana gelerek istersen 2 buçuk milyon tazminat alabileceğimizi söyledi. Ben bu duruma karşı çıktım. Beşiktaş’ın parasını almayacağımızı söyledim. Ben böyle bir insanım” açıklamalarında bulundu.

“Yardımcıların antrenmanları izlemesi yasaklandı”

Yaşadığı mobingler hakkında bilgi veren Samet Aybaba, “Öte yandan kamp sürecinin çok hafif geçtiğini, oyunculara biraz daha fiziksel olarak yüklenilmesi gerektiğini de rapor ettik. Benim iki tane yardımcım vardı biliyorsunuz. İkisi de kıymetli insanlar. Biz iyi bir ekiptik. Bu ekibin bile ne kadar iyi işler yapacağını düşünmeyip, mobing uygulayarak uzaklaştırdılar. Fridel, antrenman izlemelerini yasakladı. Scout ekiplerinin şifrelerini elimizden aldılar ve Kaan Şakul, ben bunları istediğime vereceğim dedi. Biz antrenman bittikten sonra bile elektriği kapatıp kulübe zarar gelmesin diye düşünen insanlardık” ifadelerini kullandı.

“Öz kaynağımızın kıymetini bilmiyoruz”

Siyah-beyazlı camianın özüne dönebilmesi için gençlere yeterli değerin verilmediğini savunan Samet Aybaba, “Muleka bizim 1. veya 2. santrforumuz olamaz. Bu çok net. Mustafa’mız, Semih’imiz var. Genç oyuncularımız var. Bunlardan vazgeçemeyiz. Bunları savunduk. Yok kilo aldılar, yok pas vermiyorlar. Çalıştırın. İşiniz ne? Bu isimler Beşiktaş için önemli. Öz kaynağımızın kıymetini bilemediğimizi düşünüyorum. Ben Mustafa Hekimoğlu’nu Ajax maçının 11’inde gördüğümde şok oldum. Bu işleri çok doğru planlamak gerekir. Bu durum ters teptiğinde oyuncuyu kaybedersiniz. Ben bu ülkede 60-70 tane 17 yaşında oyuncuyu ülke futboluna kazandırdım. Neyin ne olduğunu biliyorum” diye konuştu.

UEFA Avrupa Ligi’nde son oynanan Maccabi Tel-Aviv maçına da değinen Aybaba, “Son maçta ben olsam Türk oyuncuları tercih ederdim. Onların duygularıyla hareket eder ve o maçı kazanırdım” ifadelerini kullandı.

“Kaan Şakul’u istifaya davet ediyorum"

Basın toplantısı kararından sonra kulüpten arandığını öne süren Aybaba, “Basın toplantısı yapıp sizlerle her şeyi konuşmak, tüm gerçekliğiyle anlatmak istedim. Aldığım karardan sonra kulübün CEO’su beni arayıp maddi bir beklentiniz, isteğiniz var mı? Diye sordu. Ben konu Beşiktaş olduğu zaman paranın önemi olmadığını söyleyerek reddettim. Ama Fridel’ın oyuncu satışlarından yüzde 2,5 komisyon alacağını biliyorum. Başkanımız ayrılmasaydı, bu toplantıda görevi bırakmasını isteyecektim. Kaan Şakul da Beşiktaş’ın iyiliği için istifa etmesi gerekiyor. Aslolan Beşiktaş’tır. Kimse 47 yıl önce bu kulübün kapısından giren ve bir sürü kulüp unvanını taşıyan birine bir şeyler anlatmaya kalkmasın. Takımımız kötü günlere doğru gidiyor. Bu konuda tüm Beşiktaşlılarla birlikte hareket etmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

“Serdal Adalı’yı göreve davet ettim”

Başkanlık seçimi öncesinde diğer aday Serdal Adalı ile de görüştüğünü dile getiren Aybaba, “Ben seçim öncesinde Serdal Adalı’yı da aradım. Gel, camia zor durumda dedim. Beşiktaş için bir şeyler yap dedim. Öncesinde düşünmediğini, Amerika’ya gideceğini söyledi. Sonrasında aday oldu ve bu süreçte rakip olduk. Kendisiyle muhabbetim daha farklı ve güçlüdür. Önemli olan Beşiktaş için birlikte beraberlik içinde bir şeyler yapmak. Süreç bu şekilde ilerledi” dedi.

“Başkan, ‘Bu Rıza’yı ne yapacağız?’ diye defalarca sordu”

Rıza Çalımbay’ın gönderilmesine dair de konuşan Samet Aybaba, “Rıza Çalımbay benim kardeşim. Birlikte 10 sene oynadık. Seçim sonrası göreve geldiğimizde kulüpteydi. Başkan defalarca bu Rıza’yı ne yapacağız? Diye sordu. Bekleyelim, devre arasını bekleyelim dedim. Rıza Hoca’nın birkaç televizyon programında yaptığı açıklamalar sonrası Başkan beni çağırarak ‘Tamam artık ilişkimizi keselim’ dedi. Ben bunu yapamayacağımı, Feyyaz Uçar’ın da yapamayacağını söyledim. Sonradan gelişen olayları hepiniz biliyorsunuz zaten” ifadelerini kullandı.

Sergen Yalçın söylentilerine de cevap veren Aybaba, “Sergen Yalçın’ı ben istedim. Telefonla görüştük, konuşacaktık. Başkan beni aradı ve gittiğinde öyle çok konuşma dedi. O zaman neden gidiyorum konuşmaya? Sonra işler farklı gelişti” diye konuştu.

Beşiktaş için her zaman göreve hazır olduğunu fakat bu dönem imkansız olduğunu dile getiren Samet Aybaba, “Biz Beşiktaş’ta her zaman görevi kabul ederiz. Ama şuan olmaz. Bu anlattığım şeylerin değişmesi gerekir. Biz Beşiktaş’ı doğru yöneteceğini inandığımız herkesin yanında oluruz. Zamanı geldiğinde her şey konuşulur” diyerek sözlerini tamamladı.

Yunus Kılıç - Enes Gümüş - Samet Yalçın

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Malatya Malatya Polisevi’nde sona doğru AK Parti Malatya Milletvekili İnanç Siraç Kara Ölmeztoprak, Malatya Polisevi’nin 2025’in ilk çeyreğinde kullanıma hazır hale gelmesini hedeflediklerini, öğretmenevinin de aralık ayı içerisinde ihalesinin yapılmasının planlandığını açıkladı. AK Parti Malatya Milletvekili İnanç Siraç Kara Ölmeztoprak, Orduzu Pınarbaşı bölgesinde inşa edilen ve geçici kabul sürecine hazırlanan Malatya Polisevi’nde incelemelerde bulundu. Malatya Polisevi’nin 2025’in ilk çeyreğinde kullanıma hazır hale gelmesini hedeflediklerini belirten Milletvekili Ölmeztoprak, “Polisevi’nin geçici kabul sürecine hazırlandığını yerinde gözlemledik. Malatya Polisevi’mizde önemli aşamalar kat edildiğini görmekten mutluyuz. Bu modern tesisimiz, sadece polislerimizin değil, tüm misafirlerimizin güvenle ve konforla hizmet alabileceği bir merkez olacak. Emniyet teşkilatımız tarafından yapılacak son tefrişat dokunuşları ile birlikte, 2025’in ilk çeyreğinde kullanıma hazır hale gelmesini, hem emniyet mensuplarımızı, hem de misafirlerini ağırlamaya başlamasını hedefliyoruz. Güzel ve doğal tabiat manzarası ile eşliğine güzel bir kamu binamız yapıldı. Polisevi projemiz, 66 oda ve 100’ün üzerinde yatak kapasitesi ile modern bir tesis. 400 kişilik etkinlik salonunun yanı sıra bireysel eğitim niteliklerine uygun salonlarda ye alıyor. 500 kişilik açık düğün alanı, seminer, toplantı ve konferans salonları gibi donanımlı alanlar ile eksi 2 kat bodrum olmak üzere toplam 10 katlı, 7.5 ve 8.0 büyüklüğündeki depremlere kadar dayanıklı bir yapı standardıyla tasarlanmış. Yeni kamu hizmet binalarımız Malatya ile birlikte bölgeye de hitap edecek. Malatya’mızın her alanda öncü bir şehir olması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şehrimizin imar, ihya ve inşa sürecinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği, talimatları ve kesintisiz desteği için kendilerine şükranlarımızı sunuyoruz, İçişleri Bakanlığımız, Emniyet Genel Müdürlüğümüz, Malatya İl Emniyet Müdürlüğümüz ve emeği geçen tüm kamu kurum kuruluşlarımıza teşekkür ediyor, Malatya’mızın gelişimi için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” dedi. Ölmeztoprak, 6 Şubat depremlerinde ağır hasar alan, daha sonra yıkımı gerçekleştirilen Malatya Öğretmenevi projesi şantiye alanını da inceledi. Malatya Öğretmenevi projesinde aralık ayı içerisinde ihale aşamasına geçilmesinin planlandığını belirten Ölmeztoprak, 2025 yılının sonunda veya en geç 2026 yılı başında öğretmenevini hizmete açmayı hedeflediklerini kaydetti. Ölmeztoprak, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “6 Şubat asrın afeti sonrası yeniden imar, ihya ve inşa sürecinde hem modern bir yapılanma hem de şehir merkezine alt merkezler oluşturmak adına kamu kurum ve kuruluş binalarının farklı alanlara yapılması noktasında şehrin bütüncül bir şekilde inşa edilmesi hedefleniyor. Öğretmenevimizin alanı Milli Eğitim Bakanlığımıza ait. Projenin detaylarının incelenip onaylanıp, yatırım planına alınması biraz zaman almış olsa da bizler bu süreçte gerekli görüşmelerimizi yaparak projenin takipçisi olmaya çalıştık. Depremde yıkılan öğretmenevimizin yerine inşa edilecek yeni tesis, eşsiz doğası ve merkezi konumuyla hem modern hem de çevreye duyarlı bir yapıya sahip olacak. Şu an zemin çalışmaları devam ediyor ve projemizin ihale aşamasına aralık ayı içerisinde geçilmesi planlanıyor. Öğretmenevimiz eksi 3 kat bodrum, zemin+4 kat, 200’ün üzerinde yatak kapasitesi, 220 ve 160 kişilik iki ayrı etkinlik ve konferans salonları, yeşil ve yatay mimari anlayışı, şehir merkezinin genişlemesine katkı sağlayacak stratejik konumda yer alacak. 2025 yılı boyunca sürecek yoğun bir inşaat dönemi sonrasında, 2025 yılının sonunda veya en geç 2026 yılın başında öğretmenevimizi hizmete açmayı hedefliyoruz. Malatya Öğretmenevimiz, sadece bir konaklama alanı değil, aynı zamanda etkinlik ve toplantılar için donanımlı bir merkez olacak. Hemşehrilerimize modern bir hizmet sunarken, eğitim camiamızın ihtiyaçlarını da karşılamayı hedefliyoruz. Bu projemiz, Malatya’mızdaki eğitim altyapısına kazandırılan önemli bir eser olacak. Orduzu Pınarbaşı bölgemiz de kamu kurumu binalarının tamamlanması ile daha da gelişime açık bir bölge haline gelecek. Milli Eğitim Bakanlığımıza destekleri ve İl Milli Eğitim Müdürlüğümüze de bu süreçte bizlerle diyalog içerisinde olarak, toplantılara katılarak, süreci doğru ve hızlı bir şekilde sürdürdükleri için ayrıca teşekkür ediyorum.” Malatya’daki eğitim yatırımlarının da devam ettiğini belirten Milletvekili Ölmeztoprak, “Malatya’mızda 100’ün üzerinde okulumuzda yeniden inşa ve güçlendirme çalışmalarımız sürüyor. Bu süreçte hayırseverlerimize, İl Milli Eğitim Müdürlüğümüze, Valiliğimize ve ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarımıza teşekkür ediyoruz” diye konuştu.
Kastamonu Adalet Bakanı Tunç’tan CHP Genel Başkanı Özel’e sert eleştiri Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i eleştirerek, “Siz, karalama siyaseti yaparsanız milletten destek bulamazsınız. O nedenle sonunuz CHP’nin eski genel başkanı gibi olur diyoruz ama anlamak istemiyorlar. Çünkü işlerine gelmiyor, çünkü eser üretmek gibi, icraat yapmak gibi bir dertleri yok. Onların dertleri hep esere karşı gelmek” dedi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AK Parti Kastamonu Merkez İlçe Başkanlığı 8. Olağan Kongresi’ne katılmak üzere Kastamonu’ya geldi. Kastamonu’da ilk olarak Vali Meftun Dallı’yı makamında ziyaret eden Bakan Tunç, ardından Hüsnü Tandoğan Spor Salonu’nda gerçekleştirilen kongreye katıldı. Kongrede konuşan Bakan Tunç, “Kastamonu, Selçuklular’dan, Osmanlı’dan gelen bir medeniyet şehridir. Şehit Şerife Bacı’nın memleketidir. Kastamonu, kahraman bir şehirdir. Halime Çavuş’un memleketidir. Kastamonu, her yönüyle tarih kokan bir şehirdir. Hayatımın en güzel yılları Kastamonu’nun sokaklarında geçti. Buraları unutmamışız. Kastamonu, iktidarımız döneminde bir hayli gelişti. Özellikle belediye hizmetlerinde Tahsin Babaş döneminde çok fazla hizmetler kazandı. Tarihi evler yeniden hayata geçirildi. Kastamonu, doğa harikası bir şehirdir. Kanyonlarıyla, şelalesiyle, cam terasıyla gerçekten görülmeye değer bir şehirdir. Sahildeki güzellikleri ve llgaz Dağı’ndaki güzellikleriyle Kastamonu, hem tarih hem kültür şehri hem de turizm şehridir. İnşallah Kastamonu’ya daha güzel eserleri kazandırmanın gayreti içerisinde olacağız” dedi. “Laiklik, din ve vicdan özgürlüğüdür" Yenilenen teşkilatlarıyla birlikte 2028 yılına daha güçlü hazırlandıklarını belirten Bakan Tunç, “Bundan hiç şüphemiz yok. AK Parti bir millet hareketidir. AK Parti milletin talebiyle kurulmuş bir partidir. İstanbul’un CHP yönetiminde yaşanılmaz hale getirdiği şehri 4 yıl gibi kısa bir süre içerisinde Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan yaşanılabilir hale getirmiştir. Suyu akmayan, çöpü toplanmayan, İSKİ skandallarıyla, yolu olmayan, çamur içerisindeki bir İstanbul’u 4 yılda yeniden imar etmiştir. Bu başarıyı gören milletimiz Tayyip Erdoğan bir parti kurarsa ve başına gelirse bu ülkeyi kurtarsa kurtarsa o kurtarır demiş, adeta AK Parti’nin kurulmasını talep etmiş, zorlamış, kurdurmuştur. Böylelikle 2001 yılında AK Parti kurulmuştur. Kurulduktan 14 ay sonra iktidara tek başına gelmiştir. Kurulurken tabii ki vesayetçi anlayışla da karşılaşmıştır. Darbeci anlayış istememiştir. AK Parti’nin önü kesilmek istenmiştir. Buna rağmen tek başına iktidara gelen AK Parti ile yeni bir dönem başlamıştır. Ülkemizin 81 vilayetinde hiçbir ayrım yapmadan, icraat hamlesiyle ülkemizin her tarafını eserlerle donatmaya başlamış, 90’lı yılların çekilen sıkıntılarını tek tek ortadan kaldırmaya çalışırken yine vesayetçi anlayış devreye girmiş, 367 krizi, Cumhuriyet mitingleriyle ülkenin önünü kesmeye çalışmıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimleri mecliste krize dönüşmüştür. Anayasa tarafından meclisteki seçimler iptal ettirilmiştir. O zaman millete gidelim denilmiştir, CHP ‘Hayır millete de gitmeyelim, millette seçemez’ demiştir. Millet yanlış adamı seçer demiştir. Hayır propagandası yapmışlardır. 2007 yılındaki referandumda milletimiz ’bundan sonra Cumhurbaşkanını ben seçeceğim, bu tartışmaları bir daha istemiyorum’ demiştir. Yüzde 34 ile iktidara gelen AK Parti, oyunu yüzde 47’ye çıkartmıştır. 2008 yılına geldiğimizde de AK Parti’ye laikliğe aykırı eylemleri olmasından ötürü kapatma davası açılmıştır. Bugün Milli Eğitim Bakanımıza sataşanlar, laiklikle ilgili sözlerini eleştirenler, daha dün Mecliste, okullarda, üniversitelerde başörtüsü serbest olsun diyen kanuna Mecliste ‘evet’ diyen 411 ele, ’411 el kaosa kalktı’ diyen o günün basını değil miydi? Laiklik, din ve vicdan özgürlüğüdür. Herkesin inancında, düşüncesinde serbest olmasıdır. Laikliğin yanlış uygulamalarını sona erdiren bir iktidarız. O nedenle milletimizden 22 yıldır destek alıyoruz" diye konuştu. "Sonunuz CHP’nin eski genel başkanı gibi olur diyoruz ama anlamak istemiyorlar" CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e eleştirilerde bulunan Tunç, "Herkes inandığı gibi yaşayacak, herkes düşüncesini serbestçe aktarabilecek. Biz, reformcu olduğumuzdan, özgürlükçü olduğumuzdan, hukukun üstünlüğünü savunduğumuz için, biz demokrasiyi savunduğumuz için, biz icraatçı olduğumuz için 22 yıldan bu yana iktidardayız. Milletin sesi olduğumuz için iktidarda bizi tutuyorlar. Eser ürettiğimiz için iktidarda tutuyor. AK Parti eser siyaseti yapıyor, AK Parti karalama siyasetine hayır diyor. Bakın bugün CHP’nin eski genel başkanı da, yeni genel başkanı da, ne eskiden ders çıkardıkları var, ne akıllandıkları var. Sürekli bu ülkenin kalbinde yer etmiş, milletin sevdalısı olmuş bir lidere siz her gün hakaret ederseniz işte sonunuz CHP’nin eski genel başkanı gibi olur diyoruz. Hakaret siyasetiyle bir yere varılamaz. Millet hakaret siyasetine sıcak bakmaz, bu sizi bir yere getirmez diyoruz. 10 yıldan fazla genel başkanlığı yapıp, çok sayıda seçim geçirip, bir yere varamamış eski genel başkanınıza bakın, bugün aynı duruma düşmeyin diyoruz. Bu sefer de diyorlar ki ’Adalet Bakanı olarak siz bunları nasıl söylersiniz. Siz, bize yargı sopasını mı gösteriyorsunuz.’ Hayır diyoruz, o ifadelerin, o kabul edilemeyecek çirkin sözlerin, suç teşkil edip etmediğine karar verecek olan bu ülkenin bağımsız ve tarafsız yargısıdır diyoruz. Siz, karalama siyaseti yaparsanız milletten destek bulamazsınız. O nedenle siyasette başarılı olamazsınız. O nedenle sonunuz CHP’nin eski genel başkanı gibi olur diyoruz ama anlamak istemiyorlar. Çünkü işlerine gelmiyor, çünkü eser üretmek gibi, çünkü icraat yapmak gibi bir dertleri yok. Onların dertleri hep esere karşı gelmek, rahmetli Menderes’in yaptıklarına neler dediler. Merhum Menderes, 27 Mayıs Yassıada mahkemesinde ifade verirken, ’CHP yaptığımız eserlere şöyle dönüp bakmadılar’ demedi mi? ’Bu ülkenin kazanımlarına bir gün çıkıp teşekkür etmediler’ demedi mi? Bu Yassıada zihniyeti aynı, maalesef değişmiyor. Biz eser üretmeye devam edeceğiz, biz icraat yapmaya devam edeceğiz. 2008 yılında kapatmanın eşiğinden döndük. Sonra 2012’de MİT krizi, ardından Gezi olayları. Sokak darbesi ile iktidarı düşürmeye kalkıştılar, başaramadılar. 17-25 emniyet-yargı darbesiyle iktidarı düşürmeye çalıştılar, başaramadılar. 2015’te terörü azdırarak ülkede bir kaos ortamı oluşturmanın gayretinde oldular, yine başaramadılar. 15 Temmuz hain FETÖ kalkışması ile bu ülkenin kutlu yürüyüşünü sona erdirip, dışardaki sahiplerinin bölgedeki planları gerçekleştirmeleri, Ortadoğu’daki enerjiye hakim olabilmek için uygun bir yönetim oluşturabilmeleri için asker kılığına giren teröristler milletin üzerine silah çektiler. Milletimiz o gece öyle bir kahramanlık gösterdi ki, Şerife Bacı, Halime Çavuş gibi meydanlara koştu. O gece lideriyle darbecilere karşı durdu ve o karartılmak istenen Türkiye’yi aydınlığa taşıdı. Şimdi sıra enflasyonda. 2002’de çift haneli aldığımız enflasyonu nasıl tek haneye düşürdüysek yine tek haneye düşüreceğiz. Emeklimizin, işçimizin, memurumuzun alım gücünü artırarak yolumuza devam edeceğiz. AK Parti eser siyaseti yapmaya devam edecek. AK Parti hep önce insan dedi. İnanı güçlendirmeye devam edeceğiz. Hiçbir ayrım yapmadan ülkemizi kalkındırmanın gayreti içerisinde olduk. Ayrım yaptık mı hiç? Havalimanı yaparken Hakkari’ye de yaptık, İstanbul’a da yaptık. Baraj yaparken Kastamonu’ya da yaptık, Sinop’a da yaptık. Üniversiteler yaparken Ardahan’a da, Muğla’ya da yaptık. Bölünmüş yolların gitmediği bir memleket kaldı mı? Hiçbir ayrım yapmadan ülkemizin her köşesine yatırım götürdük. AK Parti’nin en önemli özeliği ayrım yapmaması. Doğudan batıya, kuzeyden güneye ülkemizin her bir köşesinde eserler ürettik. Eserler ürettiğimiz için milletimiz 22 yıldır iktidarda tuttu. 2028 geldiğinde milletimiz yine icraata, esere evet diyecek, karalama siyasetine, boş konuşmaya hayır diyecek, Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti diyecek, Cumhur İttifakı diyecek” şeklinde konuştu. “Anayasamızda darbeci anlayışa fırsat vermeyecek yapısal reformları hayata geçirdik” Türkiye’nin bir taraftan fiziki kalkınmasını sağlarken, diğer yandan demokrasisini güçlendirdiklerini belirten Tunç, “Darbelere karşı daha dayanıklı hale getirdik. Vesayetçi anlayışı tarihe gömdük. Hak arama yollarını genişlettik. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin maddeler darbe anayasasında yoktu. Bunların hepsini anayasamıza sizlerin desteği ile getirdik. Anayasamızda, bundan sonra darbeci anlayışa fırsat vermeyecek yapısal reformları hayata geçirdik. Hakimler savcılar kurulu, anayasa mahkemesinin yapısı, milli güvenlik kurulunun yapısı demokratik hukuk devleti ilesine uyarlandı. Anayasamızda darbeciler yargılanamaz diye bir madde vardı, kaldırdık. 12 Eylül darbecileri ahir ömürlerinde milletin huzurunda yargının huzuruna çıkıp hesap verdiler” ifadelerini kullandı. “Türkiye Yüzyılı’na yeni bir anayasayla başlarız” Ülkede demokratik, katılımcı, sivil bir anayasayla Türkiye Yüzyılı’nı inşa edeceklerini söyleyen Tunç, “Tabii ki bu bir uzlaşmayla olacak şey. Mecliste siyasi partilerimizin bir araya gelip ‘biz bir toplum sözleşmesi yapmalıyız’ demeleri gerekiyor. ‘Biz herkesi kucaklayan, her düşünceyi temsil eden, ayrı gayrımız olmayan bir anlayışla yeni bir anayasayı yapmalıyız’ diyen parlamenterler, diyen partiler milletin gönlünde taht kurar. Ama buna karşı çıkanlar 2028’de konulacak sandıkta da milletten cevabını alır. İnşallah böyle bir olumlu tabloyu Mecliste sergiler ve Türkiye Yüzyılı’na yeni bir anayasayla başlarız" dedi. “Terörsüz bir Türkiye’yi, inşallah Türkiye Yüzyılı’nın başlangıcında hep beraber bu adımı atarak yolumuza devam edeceğiz” Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin Türk olduğunu belirten Bakan Tunç, şu ifadelere yer verdi: “Dolayısıyla burada hiçbir ayrım yapmadan iç cephemizi güçlendirerek, inşallah ülkemizin birlik beraberliğini daha da kuvvetlendirerek terörsüz bir Türkiye’yi Türkiye Yüzyılı’nın başlangıcında hep beraber bu adımı atarak yolumuza devam edeceğiz. Bundan da hiç şüphemiz yok. Bunu başardığımız zaman Türkiye daha güçlü olacak. Dünyada mazlumun hakkını daha güçlü savunacağız. Dünyadaki haksızlıklara daha çok karşı gelecek. İşte Filistin’deki mazlumun hakkını savunabilen, dik duran ve ’Dünya 5’ten büyüktür’ diyebilen dünyada kaç lider var. Recep Tayyip Erdoğan dünyada insan haklarını savunan, dünyada hakkı, hukuku, hakkaniyeti savunan ve dünyanın en tecrübeli lideri. O Türkiye için büyük bir avantaj. İnşallah 2028’e doğru giderken bu avantajı en iyi şekilde kullanarak Türkiye’yi terörden arınmış, her türlü şiddetten arınmış, insanlarımızın huzurlu bir şekilde geleceğe baktığı bir Türkiye’yi inşa edeceğiz inşallah." Konuşmasının ardından AK Parti Merkez İlçe Başkanı Şenol Kızılabdullah, Kastamonu’da eğitim gören Bakan Tunç’a okul çağındaki fotoğrafı ile diplomasını hediye etti. Bakan Tunç, okul çağında çekilmiş olan fotoğrafın kendisinde dahi olmadığını belirterek teşekkür etti. Bakan Tunç, Avrupa ve dünya şampiyonalarında başarılı olan sporculara da plaket takdim etti. AK Parti Kastamonu İl Başkanı Ahmet Sevgilioğlu da Bakan Tunç’a adına bir yetimin 6 aylık giderlerini karşıladıklarını gösteren belgeyi verdi.