POLİTİKA - 29 Kasım 2024 Cuma 16:17

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan İsrail tepkisi!

A
A
A

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Birleşmiş Milletler'in reforme edilmesi gerekmektedir. Dünya 5 daimi üyenin eline diline bırakılamaz. Süratle değişim gerekiyor. Bu şekilde dünya yönetilemez. Bu 5 daimi üyeden bir tanesinin iki dudağı arasına 194 ülkenin kaderi terk edilemez. Dünya değişti, değişiyor. Öyleyse bu değişime yönelik ciddi bir değişim şart" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında ayrıca, "Değerleriyle insanlık daha fazla irtifa kaybetmeden Gazze’de de sürdürülebilir ateşkes bir an önce tesis edilmelidir" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen TRT World Forum'da konuştu. Kendi alanında artık bir marka haline gelen TRT World Forum'un bu yıl sekizincisinin düzenlendiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "TRT World Forum'u yalnızca bir tartışma zemini değil, aynı zamanda dünyanın sorunlarına çözüm arayışlarının somutlaştığı bir irade platformu olarak değerlendiriyoruz.

Fikri bir zeminde kritik meselelerin ele alındığı bu platformun her yıl genişleyerek daha çok insana ulaştığını görüyor, bunu da fevkalade önemsiyoruz. Bu seneki foruma Türkiye ile birlikte 30'u aşkın ülkeden akademisyenin, siyasetçinin, sivil toplum mensubu, gazeteci, iş insanı ve kanaat önderinin iştirak ettiğini öğrendim. İnsanların arasındaki bariyerleri kaldıran bu tip etkinlikler tüm insanlığın geleceğini etkileyen küresel meselelerin çözümünde kritik önemdedir. Karşılıklı saygıya dayalı ortak bir zeminde ne kadar çok konuşur, ne kadar çok tartışırsak çözümlere de o kadar yaklaşabiliriz. Bu yılki temamız olan 'Kırılma Noktasındaki Bir Dünya: Krizleri ve Dönüşümü Yönetmek', dünyanın karşı karşıya olduğu derin sorunları ve dünyanın dönüşümünü tartışmamız gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu tema aynı zamanda mevcut sistemin sürdürülemez olduğunu ve insanlığın daha adil bir düzene ihtiyaç duyduğunu da bizlere hatırlatıyor" dedi.

"Evlatlarımızın, torunlarımızın da geleceğini etkileyecek mahiyette hadiseler yaşanmaktadır"

Bugün dünyanın savaşlar, çatışmalar, ihlaller ve eşitsizliklerin pençesinde kıvrandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünya derin bir vicdan ve liderlik krizinden geçmektedir. Nereye baksak, yüzümüzü nereye çevirsek istikrarsızlık görüyoruz, dram görüyoruz, derinleşen adaletsizlikler görüyoruz. Aynı şehrin iki farklı ucunda iki farklı hayat yaşanıyor. Sınır komşusu iki ülkenin birinde refah ve zenginlik hakimken diğerinde milyonlarca insan açlık ve yoksullukla boğuşuyor. Ticaretten diplomasiye, devletler arasındaki rekabet günden güne daha yıkıcı, daha agresif bir hal almaya başlıyor. Umutlarımızı yeşertecek, geleceğe daha ümitvar bakmamızı sağlayacak bütün bu gelişmelerin sayısı giderek azalıyor. Şurası muhakkak ki, insanlık bir dönüm noktasındadır. Sadece önümüzdeki 5-10 yılı değil, evlatlarımızın, torunlarımızın da geleceğini etkileyecek mahiyette hadiseler yaşanmaktadır.

Gazze'den Ukrayna'ya, Batı Afrika'dan Güney Asya'ya kadar pek çok coğrafyada süregelen insani krizler, her seferinde çok daha keskin şekilde mevcut dünya düzeninin kırılganlığını gözler önüne sermektedir. Ancak bu krizlerin insanlığın ortak istikbali için daha güçlü bir dayanışma çağrısı olduğu da inkar edilemez bir gerçektir. Hep söylediğim gibi her kriz aynı zamanda bir imkandır. Adalete, barışa, huzura, güvenlik ve istikrara açılan bir fırsat penceresidir. Layıkıyla değerlendirilebilen için her kriz yeni bir dönemin muştusu, yeni bir başlangıcın öncüsü olma potansiyeline ziyadesiyle sahiptir. İnsanlık tarihine baktığımızda bunun sayısız örneğiyle karşılaşıyoruz" dedi.

"Birleşmiş Milletler'in reforme edilmesi gerekmektedir"

Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği İkinci Dünya Savaşı'nın en önemli çıktılarından birinin irili ufaklı tüm ülkelerin bir araya gelebildiği en geniş zemin olan Birleşmiş Milletler sisteminin tesisi olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Peki şu anda bu Birleşmiş Milletler'le devam edebilir miyiz? Hayır. Tamamıyla bu Birleşmiş Milletler'in reforme edilmesi gerekmektedir. Dünya 5 daimi üyenin eline, diline bırakılamaz. Süratle bu değişim gerekiyor. Bu şekilde bu dünya yönetilemez. Artık 2. Dünya Savaşı'nın şartlarında değiliz. Dünya değişiyor. Ciddi bir değişim şart. Bu 5 daimi üyeden bir tanesinin iki dudağı arasına 194 ülkenin kaderi terk edilemez. Bireysel hak ve özgürlükleri güvence altına alan, insan hakları evrensel beyannamesinin kabul edilişi bunlardan bir diğeridir. Ruanda, Srebrenitsa soykırımlarından sonra insanlığa karşı suçlar, savaş suçları gibi suçların faillerinin yargılanması amacıyla kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi bunlardan bir başkasıdır.

11 Eylül saldırıları sonrasında medeniyetler çatışması senaryolarının yazıldığı bir dönemde İspanya ile birlikte hayata geçirdiğimiz Medeniyetler İttifakı girişimi yine bu anlayışla atılmış tarihi bir adımdır. Bu listeyi daha da uzatabiliriz. Kriz dönemlerinde veya sonrasında benzer acıları, sorunları, çatışmaları, ağır hak ihlallerini bir daha yaşamamak için vücut bulmuş çok sayıda kurum, kuruluş ve inisiyatif bulunuyor. Hiç şüphesiz bunların mevcudiyeti insanlık adına, tüm insanlığın geleceği adına kıymetli birer kazanımdır. Ama bununla birlikte hepimiz gayet iyi biliyoruz ki, asıl olan pratiktir, uygulamadadır. Milyarlarca dolar bütçesi, on binlerce personeli olan tüm bu kurumların etkinliğidir. Gazze krizi ile bu hakikate hem de çarpıcı bir şekilde tekrar şahitlik ettik" diye konuştu.

"Yüzlerce gazeteci yine bu süreçte yaralandı, kurşunların ve bombaların hedefi oldu"

Aynı şekilde dördüncü yılına girecek Rusya-Ukrayna savaşının kurallara dayalı uluslararası sistemin zayıflığını gösterdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir defa burada şunu söylemek durumundayım; Gazze’de sadece insani değerler değil, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası sistemin güvenirliği de sınanmıştır. Ancak Gazze krizinde ne insanlık ne sistem başarılı imtihan verememiştir. Her birinin gerisinde umutlarla dolu bir hayat, büyük bir acı ve insanlık ayıbı olan şu rakamlar karşımızdaki vahim tabloyu ortaya koyuyor.

Bakınız kuzeyimizdeki savaşta bugüne kadar bazı tahminlere göre yarım milyona yakın insan hayatını kaybetti. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının sonucunda ise 50 bin masum Filistinli tüm dünyanın gözleri önünde hayattan koparıldı. Lübnan’da vefat edenlerin sayısı 4 bine yaklaşıyor. Gazze’de katledilenlerin yüzde 70’ini kadın ve çocuklar oluşturuyor. Yine aynı saldırılarda, 100 binden fazla Gazzeli yaralandı. Şehirler tüm altyapı ve üstyapısı ile yıkıldı. Saldırılardan önce 2,3 milyon insanın yaşadığı Gazze Şeridi'nde neredeyse ayakta sağlam bina kalmadı. Hastaneler, okullar, ibadethaneler ve daha nice sivil yerleşim yeri vuruldu. Savaş hukukuna ve insancıl hukuka dair ne kadar ilke, prensip, norm, kırmızı çizgi varsa aşıldı, çiğnendi, ayaklar altına alındı. 7 Ekim’den beri Gazze’de öldürülen basın mensubu sayısı 189’dur.

Yüzlerce gazeteci yine bu süreçte yaralandı, kurşunların ve bombaların hedefi oldu. Çıplak ayaklarıyla yağmurun, çamurun içinde bir tas çorba için saatlerce sıra bekleyen çocukları gördükçe hepimizin yüreği yaralanıyor. Soruyorum sizlere. Vücudunda taş yerine kalp taşıyan herhangi bir kimse böyle bir trajediye sessiz kalabilir mi? İsrail hükümetinin kendi vatandaşlarıyla birlikte bölgedeki herkesin güvenliğini tehlikeye atan saldırganlığı karşısında bundan bize ne diyebilir miyiz? Barış varken hep birlikte barış içinde yan yana yaşamak varken Allah aşkına, bu kan, bu çatışma, bu savaş niye? Eğer bugün harekete geçmezsek ne zaman geçeceğiz? Gazzeli, Filistinli, Lübnanlı mazlumların acısı hepimizin acısıdır. Öyle de olmalıdır. Zulme rıza zulümdür. Zalimin yanında duran zulme de ortak olur. Hukuk önünde hesabı verilmeyen her suç failini daha da pervasızlaştırır, daha büyük cinayetlerin işlenmesini teşvik eder. Türkiye olarak acı ama doğru olan bu gerçekler temelinde, devleti ve milletiyle ilk günden beri Gazze'deki mezalime sesimizi yükseltiyoruz. Üstat Necip Fazıl'dan ilhamla kollarımızı açıp şöyle sesleniyoruz: 'Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak. Haykırsam kollarımı makas gibi açarak, durun bir dünya iniyor tepemizden. Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden. Holokost utancı sebebiyle yol verilen bu insanlık faciasının sonu çıkmaz sokaktır, felakettir, daha büyük bir dramdır" diye konuştu.

"Gazze’de de sürdürülebilir ateşkes bir an önce tesis edilmelidir"

Türkiye'nin her şeyi barış, adalet, tüm bölgenin güvenliği için yaptığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ne söylüyorsak tıpkı ecdadımızın 4 asırlık idaresinde olduğu gibi tüm inanç mensuplarının yan yana, huzur içinde yaşayabilmesi için söylüyoruz. Bizim hiçbir ülkeye ve millete kategorik olarak düşmanlığımız yok. Sırf farklı bir inançtan, farklı bir kültürden veya kökenden diye kimseye öfke duymuyoruz. Kimseden nefret etmiyoruz. Husumet beslemiyoruz. Biz tarih boyunca ister Musevi ister Hristiyan olsun, zulme maruz kalan herkese kapısını sonuna kadar açmış bir milletiz. İspanya’dan kovulan 500 bini aşkın Musevi’ye kapısını açan bu millettir. Biz kapımızı açtık. O gün bugündür onlar misafirimiz olarak bizimle beraber yaşadılar, yaşıyorlar. Bizim zihin dünyamızda ne mazluma kimliği sorulur, ne zalimin inancına bakılır. Çok açık ve net söylüyorum. Biz tam 420 gündür bölgemizi kan deryasına çeviren bu cinnet halinin artık son bulmasını arzu ve temenni ediyoruz.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ve Galant hakkında çıkardığı yakalama kararını bu bakımdan çok önemli buluyoruz. İsrail ile Lübnan arasında önceki gün sağlanan ateşkesin de aynı şekilde kalıcı olmasını temenni ediyoruz. Sahada kış şartları daha fazla bastırmadan, daha fazla masum kanı dökülmeden, daha fazla annenin, babanın yüreğine evlat acısı düşmeden, daha fazla çocuk, yetim, öksüz kalmadan, uluslararası kurumlara olan güven daha fazla örselenmeden velhasıl kurumları ve değerleriyle insanlık daha fazla irtifa kaybetmeden Gazze’de de sürdürülebilir ateşkes bir an önce tesis edilmelidir. Türkiye ilk günden beri bunu savunmuştur. Bugün de aynı yerdedir. Gazze’deki soykırımın durması ve kalıcı barışa giden yolun açılması için değil elimizi, tüm bedenimizi taşın altına koymaya hazırız. 29 Kasım Filistin halkı ile uluslararası dayanışma günü münasebetiyle bir kez daha baskıya, işgale ve zulme direnen Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu, haklı davalarına yönelik desteğimizin çok daha güçlü biçimde devam edeceğini burada tekrar ilan ediyorum" ifadelerini kullandı.

"LGBT denilen aile düşmanlığı yapıya karşıyız"

Bu sene kuruluşunun 60’ıncı yılını kutlayan TRT’nin geniş bir yelpazede farklı mecralarda yürüttüğü çalışmaları yakından takip ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "TRT, bugün 17 televizyon, 17 radyo kanalı, onlarca dijital uygulaması ve diğer çalışmalarıyla ülkemizi layıkıyla temsil ediyor. TRT World ve TRT Arabi’nin yanı sıra 41 dil ve lehçedeki internet ve radyo haberciliğiyle dünya nüfusunun yarısından fazlasına ana dilinde hitap ediyor. Bugün bir araya gelmemize vesile olan TRT World Forum gibi etkinliklerle de insanlık adına küresel meselelere hakkaniyetin temelinde ortak tartışma zeminleri oluşturuyor. Ülkemizde üretilen dizilerin dünya genelinde neredeyse 1 milyar insana ulaştığı bu dönemde TRT’miz dizi sektörünün de öncülüğünü üstleniyor. TRT yapımı dizilerin bugün 110’dan fazla ülkede 50’yi aşkın dilde yayınlanmasından büyük bir gurur duyduğumuzu ifade etmek isterim. Son haflarda şu acı gerçeğe ülkemiz içinde şahit oluyoruz; tamamen izlenme kaygısıyla çekilen diziler, filmler ve programlar ne kültürümüze ne toplumsal barışımıza ne de değerlerimizin yaşatılmasına hiçbir fayda sağlamıyor.

Hatta sırf daha fazla reyting alabilmek için başta kadına ve çocuğa yönelik şiddet olmak üzere şiddetin meşrulaştırıldığını, alkol ve uyuşturucunun özendirildiğini, sapkın ve sapık ilişkilerin normalleştirildiğini görüyoruz. Bu yayınların daha tehlikeli tarafı farklı toplum kesimlerimiz arasındaki müşterek paydayı zayıflatmayı amaçlayan provokatif yayın politikasıdır. Halkımızın mütedeyyin kesimleri bağnaz, cahil, kaba, çirkin gösterilirken daha seküler hayat tarzına sahip vatandaşlarımız ise ahlaki izafiyet içindeymiş gibi lanse edilmektedir. İstisnai örnekler üzerinden tüm aile yapımız hedefe konulmakta toplumun temel direği olan aile adeta kötülüklerin kaynağı olarak yansıtılmaktadır. Bildiğiniz gibi biz zaten Türkiye’nin iktidar partisi olarak LGBT denilen aile düşmanlığı yapıya karşıyız. Açık söylemek gerekirse; son dönemde milletimizin sinir uçlarıyla oynandığını müşahede ediyoruz. Halkımızın farklı kesimlerinde infiale sebep olan televizyon yayınlarının özellikle pıtrak gibi çoğalmasının sebebi kanaatimizce sadece para kazanma hırsıyla da izah edilemez.

Bu sonuçları ileriki dönemde çıkacak bir sosyal mühendislik projesidir. Türkiye bu tarz toplumsal ve siyasal mühendislik projelerine çok sık maruz kalmış bir ülkedir. Özellikle 28 Şubat’a giden yolun taşlarının nasıl döşendiğini hepimiz gayet iyi hatırlıyoruz. FETÖ’nün medya kuruluşlarının dizileri vasıtasıyla Kürt vatandaşlarımıza yönelik nefret iklimini nasıl körüklediğini de unutmadık. Milletimizin ezeli ve ebedi kardeşliğini dinamitleme girişimlerinde FETÖ daima başı çekmişti" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Filistinli çocuklardan duygulandıran hediye

Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a konuşmasından önce Kudüs'ten gelen Filistinli çocuklar tarafından zeytin ağacından yapılmış tespih hediye edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşması sırasında tesbihi kürsünün üzerinde bulundurduğu görüldü.

Hasibe Karadağ - Zöhre Alagöz - Emre Baba - Ahmet Faruk Sarıkoç

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Balıkesir Bandırma’da "Aile içi iletişim ve çözüm becerileri" seminerine yoğun ilgi Balıkesir’in Bandırma ilçesinde Balıkesir İl Müftülüğü tarafından "Değerleriyle Güçlü Ailem" Projesi kapsamında düzenlenen ’Ailede Çözüm Becerileri’ konulu seminer düzenlendi. Yoğun katılımın olduğu programa Balıkesir İl Müftüsü Hasan Hayri Yaşar, Bandırma İlçe Müftüsü Dr. Abdulhamid Pehlivan, ilçe müftüleri, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı. Seminer, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Bandırma İlçe Müftülüğü’ne bağlı Diyanet Genç Ofisi’nin tanıtım filmi izlendi ve ardından Kur’an-ı Kerim tilaveti gerçekleştirildi. Açılış konuşmasını yapan Balıkesir İl Müftüsü Hasan Hayri Yaşar, "Aile, toplumun temel yapı taşıdır. Güçlü bir aile yapısı, güçlü bir milletin temelidir" diyerek aile değerlerinin korunması ve güçlendirilmesinin önemine vurgu yaptı. Seminerde konuşan Bandırma İlçe Müftüsü Dr. Abdulhamid Pehlivan ise "Çocukların güven duygusu, aile içinde kurulan sağlıklı iletişimle gelişir. Ebeveynlerin davranışları, çocukların geleceğini şekillendiren en önemli unsurlardır" ifadelerini kullandı. Programın ana konuşmacısı, Din Psikolojisi Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayati Hökelekli oldu. "Ailede Çözüm Becerileri" başlıklı sunumunda Hökelekli, aile içi iletişim ve sorun çözme becerileri üzerine önemli bilgiler paylaştı. Ayrıca bireylerin ve toplumun huzurunda aile yapısının rolünü anlatarak, sağlıklı bir iletişimin bireylerin gelişimindeki önemine dikkat çekti. Katılımcılara aile değerlerinin korunması, sağlıklı iletişim yolları ve öfke kontrolü gibi konularda önemli mesajlar veren seminer, büyük beğeni topladı. Programa emeği geçenlere teşekkür edilerek etkinlik sona erdi.
Balıkesir Balıkesir’de yem maliyetlerini düşürecek hamle Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, Damızlık Koç ve Koyun Merkezi’ndeki hayvanların yem ihtiyacını karşılamak için Bigadiç ilçesine bağlı Çağış Mahallesi’nde 100 dönümlük alana süt otu tohumu (ryegrass) ve yulaf ekimi gerçekleştirdi. Bu sayede yem maliyetlerini azaltan Büyükşehir Belediyesi, kaliteli yem sayesinde verimi de artırmayı hedefliyor. Tarım ve hayvancılıkta sürdürülebilir üretimi teşvik etmek amacıyla “Balıkesir Modeli”ni hayata geçiren Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, hayvancılıkta kaliteyi artırmak için harekete geçti. Üreticilerin kazancını artırmak için hayata geçirdiği projelerle öne çıkan Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın, hayvancılığı destekleyen çalışmalara da imza atıyor. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Kırsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı tarafından Damızlık Koyun Üretim Tesisleri ve Damızlık Koç Üretim Merkezi’ndeki damızlık küçükbaş hayvanların kaba yem ihtiyacını karşılamak amacıyla, Balıkesir Üniversitesi ile Büyükşehir Belediyesi arasında yapılan protokol kapsamında Çağış Kampüsünde, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilen 100 dekar araziye ryegrass ve yulaf, Burhaniye BAÇEM’de bulunan 90 dekar yulaf ekimi gerçekleştirildi. Bin 500’e yakın hayvan kapasitesine sahip olan tesislerde yem maliyetlerini düşürmeyi hedefleyen Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, kaliteli yem üreterek damızlık hayvanlarda verimi de artırmayı hedefliyor. “Yem maliyetini düşürmeyi hedefliyoruz” Damızlık üretiminde ryegrass (süt otu) ve yulaf ekiminin yem maliyetlerini de düşüreceğini belirten Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Kırsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı’na bağlı Veteriner Hekim Hüdayi Tanrıkulu açıklama yaptı. Damızlık üretim tesislerindeki küçükbaş hayvanlar için kaliteli yem üretiminin önemine değinen Tanrıkulu, “Öncelikli hedefimiz üreticilerimize küçükbaş hayvancılığa katkı sunmak adına damızlık hayvan yetiştirip üreticilerimize dağıtmak. Bunu yaparken de kaba yem ve yem ihtiyacı oluşuyor. Yem ihtiyacını da giderebilmek adına çeşitli noktalarda bitkisel üretim faaliyetlerimizi de beraber entegre etmiş durumdayız. Bu faaliyet içerisinde ana gider olan kaba yem ve yemin maliyetini düşürmeyi hedefliyoruz” ifadelerini kullandı. “Kaliteli yemlerle verim de artacak” Hayvanların kaliteli yemlerle beslenerek hayvansal ürünlerin verim ve kalitesinin artırılacağını da dile getiren Veteriner Hekim Hüdayi Tanrıkulu “Ekimi yaptığımız ryegrass ve yulafları hasat zamanı hayvanlarımızın beslenmesinde kullanacağız. Tabii ki ana hedefimiz de bu işletmelerimizi daha da büyüterek ilimizin küçükbaş hayvan yetiştiriciliğini daha üst noktalara taşıyabilmek. Bahsettiğimiz bu bitkisel üretim için de Balıkesir Üniversitesi Çağış Kampüsü’nde 100 dönümlük bir arazide kaba yem ihtiyacını gidermek için yulaf ve ryegrass (süt otu tohumu) ekimi yapıyoruz. Diğer arazilerimizde de ekimler devam ediyor. Kaliteli yem üreterek küçükbaş hayvanlarda kaliteyi artırmayı hedefliyoruz. Bu sayede hayvansal ürünlerde verimin artmadı da sağlanacak” şeklinde konuştu.
İstanbul Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Milli gelirin 2024 sonunda 1 trilyon 331 milyar dolara, kişi başına gelirin 15 bin 551 dolara yükselmesini bekliyoruz" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜYAP Fuar Merkezi’nde düzenlenen Uluslararası İş Forumu Kongresi’nde yaptığı konuşmada, "Milli gelirimizin 2024 sonunda 1 trilyon 331 milyar dolara ve kişi başına gelirimizin ise 15 bin 551 dolara yükselmesini bekliyoruz. Bütçe açığını 2025 yılında yüzde 3,1’e indirecek ve dezenflasyona maliye politikası kanalıyla da çok güçlü destek vereceğiz” dedi. İstanbul TÜYAP Fuar Merkezinde Dünya Müslüman İş Alemi Fuarı ve Uluslararası İş Forumu Kongresi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleşti. Çok sayıda davetlinin katıldığı programda Erdoğan, kürsüde gündeme ilişkin önemli mesajlar verdi. Formun 88 ülkeden iş insanlarını bir araya getirdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, hedefin 1 milyar dolarlık ticari iş birliği hacmine ulaşmak olduğunu söyleyerek, “Salı günü başlayan ve bugün sona erecek fuara ülkemiz içinden ve yurt dışından ilginin gayet yoğun olduğunu görüyorum. Fuar vesilesiyle 88 ülkeden iş insanları, sanayiciler ve yatırımcılar bir araya getirildi. Özellikle tekstil, makine, inşaat, yapı malzemeleri, gıda tarım ve savunma sanayi firmalarımızın fuara mührünü vurmasını önemsiyoruz. Bu gurur verici tablo Türk ekonomisinin kapasitesi yanında çeşitliliğini de gösteren kayda değer bir referanstır. 24 sektörden 300’ü aşkın katılımcı firmayı buluşturan B2B görüşmelerinde hedef 1 milyar dolarlık ticari iş birliği hacmine ulaşmaktır. Çarşamba gününden bu yana yapılan temaslarla inşallah bu rakamın da üzerine çıkıldığına inanıyorum” dedi. "Tarih boyunca göç hareketlerine muhatap olmuş bir ülkeyiz" Gerek katılımcılar gerek fuarda sergilenen ürünler gerekse etkiler noktasında göz doldurucu bir içeriğe sahip olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uluslararası İş Forumu’nun insani ve iktisadi boyutuyla göç teması altında tertiplenmesi de ayrıca takdire şayandır. Forumda yapılan tartışmaların da hayırlara vesile olmasını diliyorum. Burada şu hususun altını öncelikle çizmek isterim: Göç konusu sadece bizim gibi geçiş güzergahındaki ülkeler için değil, gelişmiş, gelişmekte olan fark etmeksizin tüm dünya için günümüzün en hassas meselelerinden biridir” diye konuştu. Türkiye’nin tarih boyunca göç hareketlerine muhatap olduğunu söyleyen Erdoğan, "Türkiye açısından göç, dünyanın birçok ülkesine kıyasla çok daha eski bir kavramdır. Biz gerek coğrafi konumumuz gerekse beşeri ve kültürel bağlarımız sebebiyle tarih boyunca göç hareketlerine muhatap olmuş bir ülkeyiz. Osmanlı Devleti’nin toprak kayıpları 19. yüzyıldan itibaren hızlanınca Kırım’dan, Kafkaslar’dan ve Balkanlar’dan yoğun göçler aldık. Son iki asırda başı dara düşen, sürgüne uğrayan soydaşlarımızı muhabbetle bağrımıza bastık. Müslümanlarla birlikte gün oldu Musevi ve Hıristiyanlara da kapımızı açtık. Birinci Körfez Savaşı’nda Kuzey Irak’ta zulüm gören Kürt kardeşlerimiz gibi 2011 yılından itibaren Suriye’deki iç savaştan kaçan komşularımıza da sahip çıkan biz olduk” ifadelerini kullandı. “3.5 milyon civarında yerlerinden edinmiş insana ev sahipliği yapıyoruz” 3,5 milyon civarında yerlerinden edilmiş insana ev sahipliği yaptıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Meselenin bir diğer boyutu ise şudur. 1960’lardan başlayarak yüz binlerce insanımız İstanbul Sirkeci tren istasyonundan davulla, zurnayla uğurlanarak gurbet trenlerine bindi. Acı vatan dedikleri Almanya’ya daha sonra da Belçika, İsviçre ve diğer Avrupa ülkelerine iş için, ekmek için, rızıklarını kazanmak için gitti. Bugün çoğu Suriye’den 3,5 milyon civarında yerlerinden edilmiş insana ev sahipliği yapıyoruz. Yine bugün kahir ekseriyeti Almanya’da olmak üzere Avrupa’nın farklı ülkelerinde 6 milyonu aşkın kardeşimiz hayatlarına devam ediyor, yaşadıkları ülkelerin ekonomisine önemli katkılar sunuyor. Tüm bunları şunun için söylüyorum. Göç ve göçmenlik olgusuna aşina bir milletiz. Hem uzun yıllar farklı kaynaklardan göç almışız hem de vatandaşlarımızı göçmen olarak farklı ülkelere göndermişiz. Bu tecrübe son yıllarda iş çevrelerimiz dahil milletimizin farklı kesimlerini meşgul eden göç meselesini daha sağlıklı bir zeminde değerlendirmemize imkân sağlıyor” diye konuştu. Türkiye’nin illegal göç akınlarıyla mücadelesini tavizsiz sürdüreceğini vurgulayan Erdoğan, "Bakınız, kimi ülkeler göçmen konusuna sadece menfaat penceresinden yaklaşabilir. Kimi ülkeler bunu etnik ve kültürel bir tehdit olarak ele alabilir. Kimileri ise bu meseleyi sadece güvenlik ekseninden okuyabilir. Ama biz Türkiye olarak göç olgusuna çok boyutlu bir şekilde, özellikle insani değerleri merkeze alan bir yaklaşımla bakmak zorundayız. Şimdiye kadar sayısız toplantıya, araştırmaya, sempozyuma konu olan bu meseleyi bütünlükçü bir anlayışla okumak, buna göre doğru, kalıcı ve uzun vadeli politikalar geliştirmek mecburiyetindeyiz. Göç başlığı her açıldığında konuyu hemen düzensiz göçle mücadele parantezine alıp güvenlikleştirmek doğru bir tavır değildir. Düzensiz göç baskısıyla yüzleşen her devlet gibi elbette Türkiye de illegal göç akınlarıyla mücadelesini tavizsiz sürdürecektir. Hudutlarımızın güvenliğini, namusumuz bilip koruyacağız. İlave tedbirlerle daha da tahkim edeceğiz. Aynı şekilde kayıt dışılığın sıfırlanmasına yönelik kararlı politikalarımızdan geri adım atmayacağız” dedi. "Türkiye ekonomisi 17 çeyrektir kesintisiz büyümeye devam ediyor" Milli gelirin 15 bin 551 dolara yükselmesini beklediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milli gelirimizin 2024 sonunda 1 trilyon 331 milyar dolara ve kişi başına gelirimizin ise 15 bin 551 dolara yükselmesini bekliyoruz. Eylül ayında istihdam edilenlerin sayısı yıllık bazda 1 milyon 129 bin kişi artarak 32,8 milyon kişiye çıktı. Deprem bölgesinin imarı ve ihyası için yaptığımız harcamaların toplam değeri 72 milyar dolara yaklaştı. Geçen sene deprem etkisine rağmen milli gelire oranla yüzde 5,2’de tuttuğumuz bütçe açığını bu sene yüzde 4,9’a indirmeyi hedefliyoruz. Bütçe açığını 2025 yılında yüzde 3,1’e indirecek ve dezenflasyona maliye politikası kanalıyla da çok güçlü destek vereceğiz. Türkiye ekonomisi 17 çeyrektir kesintisiz büyümeye devam ediyor. Milletin refahı, huzuru, geçim sıkıntısı yaşamaması bizim en büyük önceliğimizdir. Bu konuda hiçbir zaman taviz vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Daha fazla para kazanmak, kar elde etmek için milletin lokmasına uzanan elleri kırmakta en küçük bir tereddüt göstermeyeceğiz. Türk ekonomisi fırtınalı sulardan artık serin sulara doğru yol almaktadır” şeklinde konuştu.
Edirne “El kaldırma, gönül al” konseri yoğun ilgi gördü Edirne’de Devlet Türk Müziği ve Rumeli Müzikleri Topluluğu tarafından, “El Kaldırma Gönül Al” adlı kadına şiddete hayır farkındalık konseri gerçekleştirildi. Edirne Devlet Türk Müziği ve Rumeli Müzikleri Topluluğu konser salonunda düzenlenen konserde kadına şiddetle mücadelenin önemine dikkat çekildi. Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü koordinesinde gerçekleştirilen konser etkinliği yoğun ilgi gördü. Etkinlik çerçevesinde stant açan Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Şiddet Önleme Merkezi, emniyet ve jandarma personelleri, kadına şiddetle mücadeleye yönelik yapılan çalışmaların anlatıldığı broşürleri katılımcılara dağıttı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1999 yılından bu yana 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan edildiğini hatırlatan Edirne Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Harun Tohumcu, her yıl ülkemizde, dünyada ve yerelde kadına yönelik şiddetle mücadele ile ilgili farkındalık çalışmaları yaptıklarını aktardı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kadına şiddetle mücadeleye yönelik birçok farkındalık çalışması yaptığını söyleyen Tohumcu, kadına karşı şiddetin olmaması ve son bulmasına yönelik bir çok farkındalık çalışmaları yaptıklarını, bunlardan birisinin de bu konser etkinliği olduğunu ifade etti. ’Kadına Karşı Şiddete Sessiz Kalma’ felsefesiyle ’Kadına Şiddetle Mücadelede Biz Varız’ diyerek çağrıda bulunan Tohumcu, konsere katılım sağlayanlara teşekkür etti. Edirne Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) Kuruluş Müdürü Nihan Ertan, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü etkinlikleri çerçevesinde konser organizasyonu planladıklarını ve konserin yoğun ilgi gördüğünü söyledi. Hafta boyu çeşitli etkinlikler düzenlediklerini belirten Ertan, kadına şiddetle mücadelede ’birlik, beraberlik, umut ve kararlılığa’ vurgu yapmak için bu konseri organize ettiklerini ifade etti.