POLİTİKA - 16 Mayıs 2015 Cumartesi 13:32

Bakan Avcı: ‘Çözüm süreci sadece Kürtleri ilgilendirmiyor’

A
A
A
Bakan Avcı: ‘Çözüm süreci sadece Kürtleri ilgilendirmiyor’

Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Kürt sorunu yoktur’ sözünün yanlış anladığını ifade ederek, “Çözüm sürecini sadece bir etnik grup ve coğrafya için düşünmek yanlış olur” dedi.

Bakan Avcı, Eskişehir’de bazı sivil toplum kuruluşları (STK) üyeleri ile kahvaltıda bir araya geldi. Kahvaltı sonrasında konuşan Avcı, siyasetin bir rekabet konusu olduğunu ifade etti. Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı, “Siyaset bir rekabet konusudur. Elbette partiler olarak yarışacağız, ancak düşmanlık konusu değildir. Biz Demokrat Parti döneminde de, Cumhuriyet Halk Partisi döneminde de, daha sonrasında da yakın tarihte de Eskişehir’de rekabet ettik, ama husumet etmedik. Buna epey de gayret ettik. Bu yoldaki tahriklere de arkadaşlarım sağolsunlar hepimiz kulaklarımızı tıkadık” dedi.

“ÇÖZÜM SÜRECİ BİR ETNİK GRUBU İLGİLENDİRMİYOR”
Konuşmasında Çözüm Sürecine de değinen Bakan Avcı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Kürt sorunu yoktur’ sözünün yanlış anlaşıldığına dikkat çekti. Çözüm sürecinin sadece Kürtleri ilgilendiren bir meseleymiş gibi görülmesinin yanlış olduğunu dile getiren Avcı, konuyla ilgili konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Bu bir büyük bir demokrasi meselesidir. Bu büyük paketin içinden herkesin alacağı bir çözüm vardır. Bunun sadece bir etnik grubun, bir coğrafyanın meselesi gibi düşünmek yanlış olur. Bütün bunlar bir arada çözülecek. Kürtün meselesi ile Çerkezin meselesi, Yörüğün meselesi ile Tatarın meselesi aynı şekilde çözülecek. Bu büyük demokrasi şemsiyesi altında çözülecek. Onun için bazılar sayın Cumhurbaşkanının ‘Kürt sorunu yoktur’ sözünü yanlış anlıyorlar. Söylemek istediği, sadece onlara ait bir sorun yoktur. Kürt vatandaşlarımızın sorunları vardır. Ama büyük bir demokrasi sorunudur. Ayrıca çözümde, parametrikleri belli olan bir çözüm paketi var ama, biz onu bir türlü oradan alıp getiremiyoruz durumu değildir. Çözüm süreci dediğimiz şey, karşılıklı anlayışla, karşılıklı diyalogla zaman içerisinde yeni yeni biçimler alan bir süreçtir.”

“ÇERKESCE, ZAZACA, KÜRTÇE KİTAPLAR BASTIK”
Toplantıdaki konuşmasında seçmeli dersler hakkında da konuşan Avcı, “Çerkesçenin seçmeli ders olarak eğitilmesine ilişkin karar süreçlerinde bize farklı talepler geldi. Bir grup seçmeli dersin Kirir alfabesi ile okutulmasını, diğer bir grup ise Latin alfabesiyle okutulmasını istedi. Biz de dedik ki, ikisine de imkan verin. Ama özellikle tarihi birikimi takip edebilmeleri için, Latin alfabesini tercih edenler de Kiril alfabesini öğrensinler. Kiril alfabesi ile Çerkezceyi öğrenecek olan çocuklar zaten Türkiye’de kendi okullarımızda Latin alfabesini bildiklerini için onların öğrenmesine gerek yok. Kiril alfabesi bir başka bir dersimizde kullanılmadığı için onlar da bu dersin içinde Kiril alfabesini öğrensinler dedik. Böyle bir ara çözümle her iki tarafın isteğini yerine getirmeye çalıştık” dedi.

Basılan Kürtçe ve Zazaca kitaplarında yaşadıkları sorunu da dile getiren Avcı, konuşmasına şöyle sürdürdü:
“Kürtçe Türkiye’de iki lehçede konuşulur. Kırmançi ve Zazaki var. Kırmançiler, 'Zazaki ayrı bir dil değildir. Zazalar da ayrı bir etnik grup değildir. Bunlar dağda dolaşırken, bunlara Zaza denilmiş. Bunlar aslında bir' diyorlar. Zazalar da 'ayrı milletiz, Kırmançilerle alakamız yok. Bizim dilimiz Kürtçe değil” diyor. Dolayısıyla, bir ders kitap hazırlattık. Kitabın bir tarafı Kırmançi, bir tarafı Zazaki. Zazalar dedi ki, “biz bu kitapla okumayız. Bize ayrı bir kitap hazırlayın.” tamam dedik ve yeni bir kitap hazırladık. Bunları uzlaştırıncaya kadar, ortak bir noktaya getirene kadar epey bir ter dökmemiz gerekiyor. Sonunda bir orta yol bularak, “isteyen o kitapla, isteyen diğer kitapla okusun” dedik. Türkiye yaklaşık yüz senedir, bir homojenleştirme gayreti sonucu olarak, bu tür aslında bizim geleneksel kültürümüzde varolan çoğulculuğun icaplarını maalesef unutmuş görünüyor. Halbuki biz bir imparatorluk bakiyesiyiz. Her inanıştan, her etnik gruptan, her coğrafyadan insanlarımız var. Bunları biz 600 yıl kardeşçe, ahenk içinde yaşatmışız.” 

AYDIN SARIOĞLU
ESKİŞEHİR

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’de duvar kırıp çeyiz çalma olayına ilişkin 1 tutuklama İzmir’in Bayraklı ilçesinde, 35 yıllık komşularının evinin duvarını delip çeyizlik eşyalarını çalan ve daha sonra duvarı yeniden inşa eden hırsızlık şüphelilerinden 1’i tutuklandı, diğeri ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Olay, geçen kasım ayında Bayraklı ilçesi Postacılar Mahallesi’nde yaşandı. Yeni yılın şubat ayında evlenme hazırlıkları yapan ve ailesinin yanında yaşayan Ahmet Sağlam (29), oturacağı eve yeni eşyalar aldı. İddiaya göre bunu bilen ve yeni eşyalar alınan evin hemen bitişiğinde oturan ailenin 35 yıllık komşusu F.C., ve beraberindeki G.C., balyozla önce kendi evlerinin duvarını kırdı sonra da Sağlam’ın evinin duvarını kırarak içeri girdi. Şüpheliler, evdeki iki televizyon, beyaz eşyalar, mobilyalar, halılar, küçük ev aletleri ve avizeleri alarak kendi evine taşıdı. Ardından evin duvarını örüp sıvayan F.C., ve beraberindeki G.C., kayıplara karıştı. Eve gelince şaşkınlık yaşayan Ahmet Sağlam’ın kız kardeşi durumu polise haber verdi. Olayın ardından şüphelileri yakalamak için çalışma başlatan polis ekipleri, evden parmak izi aldı. Teknik ve fiziki takip başlatan ekipler, G.C.’yi 2 Aralık tarihinde yakalandı. F.C.’nin kaçtığı Ankara’dan İzmir’e geldiğini belirleyip saklandığı adresi tespit eden ekipler, gerçekleştirilen operasyonla F.C.’yi de yakalayarak gözaltına aldı. 1’i tutuklandı, diğeri serbest kaldı G.C., 3 Aralık tarihinde emniyetteki işlemlerinin ardından çıkarıldığı mahkemece adli kontrol şartıyla serbest kalırken, olay anında alkollü olduğunu söyleyip, “Bir anlık gaflete düştüm. Alkollüydüm, olayı bu yüzden gerçekleştirdim” dediği öğrenilen F.C., ise dün, emniyetteki işlemlerinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Öte yandan, çalınan eşyaların kamyonet ile taşınma anı ise güvenlik kameralarına yansıdı. Görüntülerde, eşya yüklü aracın trafikte seyir halinde olduğu anlar yer alıyor.
Ankara Beştepe’de uzlaşı zirvesi sonrası bildiri yayımlandı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlık ettiği uzlaşı zirvesi sonrası Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından Etiyopya-Somali ortak bildirisi yayımlandı. Beştepe’de uzlaşı zirvesi sonrası yayımlanan bildiride ise şu ifadelere yer verildi: "Türkiye Cumhuriyeti’nin kolaylaştırıcılığıyla Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti ve Somali Federal Cumhuriyeti’nin Ankara Bildirisi Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Somali Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Hasan Şeyh Mahmud ve Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Abiy Ahmed Ali’yi 11 Aralık 2024 tarihinde Ankara’da ağırlamıştır. Dostane bir ortamda gerçekleştirilen toplantı, açık ve yapıcı bir görüşmeye olanak sağlamıştır. Somali ve Etiyopya Liderleri birbirlerinin egemenlik, birlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün yanı sıra uluslararası hukuk, Birleşmiş Milletler Şartı ve Afrika Birliği Kurucu Antlaşması’nda yer alan ilkelere saygı ve bağlılıklarını teyit etmişlerdir. Taraflar, dostluk ve karşılıklı saygı ruhu içerisinde, görüş ayrılıkları ve tartışmalı meselelerden vazgeçip geride bırakma ve ortak refah doğrultusunda iş birliği içerisinde kararlılıkla ilerleme konusunda mutabık kalmışlardır. Somali, Etiyopya askerlerinin Afrika Birliği Harekâtlarındaki kayıplarını tanır. Taraflar, Somali Federal Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğüne saygı gösterirken Etiyopya’nın denize ve denizden güvenli erişiminden sağlanabilecek çeşitli potansiyel yararları tasdik etmişlerdir. Ayrıca, Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti’nin, Somali Federal Cumhuriyeti’nin egemen yetkisi altında, denize ve denizden güvenilir, emniyetli ve sürdürülebilir erişimden yararlanmasına olanak tanıyacak sözleşme, kiralama ve benzeri yöntemler de dahil olmak üzere ikili anlaşmalar yoluyla karşılıklı olarak avantajlı ticari düzenlemeleri sonuçlandırmak için yakın bir şekilde birlikte çalışma konusunda mutabık kalmışlardır. Taraflar, bu amaçlar doğrultusunda ve Türkiye’nin kolaylaştırıcılığında en geç Şubat 2025 sonuna kadar iyi niyetle teknik müzakerelere başlamaya ve dört ay içinde sonuçlandırıp imzalamaya karar vermişlerdir. Taraflar, bu taahhütlerin uygulanmasında Türkiye’nin desteğini memnuniyetle karşılamış ve söz konusu taahhütlerin yorumlanması ve uygulanmasına ilişkin her türlü görüş ayrılığını diyalog yoluyla ve gerektiğinde Türkiye’nin desteğiyle barışçıl bir şekilde çözme taahhüdünde bulunmuşlardır. Taraflar, Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a bu girişim ve sürece yönelik devam eden bağlılığı için şükranlarını ifade etmişlerdir."