Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun danışmanlığını yapan AK Parti Ankara Milletvekili Adayı Doç. Dr. Ertan Aydın, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan ‘Neler Oluyor’ programına konuk oldu. Aydın, TGRT Haber ve İhlas Haber Ajansı Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sunduğu programda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Muhalefet partileri CHP, MHP ve HDP’nin seçim vaatlerini iki maaş ikramiye, asgari ücretin çeşitli rakamlara çıkartılması ve mazot fiyatları olmak üzere üç ana unsurda toplamış olmasıyla ilgili soruya Aydın, “Bugüne kadar yapmadıkları bir şeyi yapıyorlar ilk defa. Hep söyleniyor ya bir üst akıl projeyle muhalefet partilerini bir şeyleri telkin etmişe benziyor. Bu da bugüne kadar temel değerlerle bir takım irtica gibi, laiklik gibi sembolik değerlerle başarı elde edilemedi, bundan sonra daha çok vatandaşın cebini ilgilendiren konulara yoğunlaşılsın gibi bir algı var. Böyle bir telkin var. CHP’ye sormak lazım. Ne oldu da siz yıllardır bu değerler üzerinden laiklik gibi, Cumhuriyet değerleri üzerinden muhalefet yaparken birden politika değişikliği ihtiyacı hissetiniz” diye konuştu.
“MUHALEFET PARTİLERİNDE BİZ AYNI ÖZ SÖZ UYUMUNU GÖRMÜYORUZ”
HDP’ye de sorulması gerektiğini kaydeden Aydın, “Gündeminizde olan konu zaten aşikar. Ne oldu da bir anda tümüyle o konuları bıraktınız, Kürt sorununu bir tarafa attınız. Bugüne kadar savunduğunuz konuları bir kenara attınız. Ekonomi konularını ön plana çıkardınız. Burada gerçekten bir üst akıl var. AK Parti’nin 2002’den bu yana özü neyse sözü de o. Özünde neyi barındırıyorsa sözüne de onu yansıtan parti ve icraatlarında da onu görüyoruz. Diğer partiler muhalefet partilerinde biz aynı öz söz uyumunu görmüyoruz. Özde olan sözde saklanmaya çalışılıyor gibi. Hepsinin gizli gündemleri olduğunu düşünüyorum. AK Parti’nin bugüne kadar oluşturduğu kazanımları tümüyle ortadan kaldırıp, eski karanlık Türkiye günlerine döndürmeye çalışmak gibi bir gündemleri olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“Ekmeleddin İhsanoğlu projesinde muhalefeti bir arada tutma, AK Parti’ye karşı bir ittifakla siyaset yürütme stratejisini gündeme almışlardı” diyen Ertan Aydın, şöyle konuştu:
“Şimdi de aynı şekilde bu seçimlerde AK Parti’ye karşı bir birlikte hareket etme hamlesi görüyoruz. Bu sefer farklı bir strateji izliyorlar. Cumhurbaşkanlığında çatı aday formülünü gündeme getirdiler, şimdi de HDP’nin baraj formülü ve bu ekonomik vaatler ikili bir strateji ile gidiyorlar. Ekonomik vaatlerle AK Parti’yi güya köşeye sıkıştırma hedefleri var. Bir taraftan da HDP’nin barajı aşarak AK Parti’nin tek başına iktidar ihtimalini zayıflatmaya çalışmak gibi bir strateji izliyorlar.”
Muhalefetin vaatlerine ilişkin değerlendirmede bulunan Aydın, “Burada ortada bir açık arttırma, sanki müzayede gibi, yok mu arttıran diyesi geliyor insanın. Her gün bir partinin fiyatla ortaya çıkması bin 400 lira, bin 500 lira, bin 800 lira, her gün bir açık arttırma sahnesiyle karşı karşıyayız. Bir komediye, bir karikatüre dönüştü iş. Ekonomi çevreleri de bu vaatlerin manasız olduğunun farkındalar. Çünkü dikkat edersiniz, bütün gelişmiş demokratik ülkelerde muhalefet partilerinin bu tür iddiaları ekonomi çevrelerince tepki oluşturur. Burada Türkiye’deki ekonomi çevreleri hiç tepki vermediler” dedi.
“3 TANE PARTİNİN BENZER EKONOMİ VAATLERİ HARCAMAYA DÖNÜK VAATLER”
Muhalefetin vaatlerinin halka nasıl yansıyacağıyla ilgili ise Aydın, “Aşağı yukarı 20 gündür geçmediğimiz sokak kalmadı. Çok etki uyandırdığını düşünmüyorum. İnsanlar muhalefet partilerinin zaten iktidara gelemeyeceklerini biliyorlar, bu vaatlerin sırf insanları kandırıp oy çekmeye çalışmak olduğunun gayet farkındalar. Vatandaşımızla sohbetimizde hep şunu diyorlar; ‘AK Parti bugüne kadar kasayı doldurdu, şimdi onlar boşaltmaya çalışıyorlar.’ 3 tane partinin benzer ekonomi vaatleri harcamaya dönük vaatler hepsinde ortak ama üretime dönük, kaynak oluşturmaya dönük vaatler neredeyse yok” şeklinde konuştu.
Seçim sürecinde CHP, MHP ve HDP’nin bir flaş, dişe dokunur projesini bildirgelerinde görmediklerini anlatan Aydın, “Kaynak oluşturmaya dönük bir şey yok. Sadece harcamaya dönük. Kasa boşaltmaya dönük bir strateji var” dedi.
“VAATLERDEN BİR TANESİ UYGULANDIĞINDA TÜRKİYE BİR SENE İÇERİSİNDE IMF KAPILARINA DÜŞECEK”
CHP’nin açıkladığı vaatlerden sonra AK Parti’nin savunma pozisyonuna geçtiği yönündeki eleştirilerin sorulması üzerine Aydın, “AK Parti gayet net bir şekilde programı ortada ve o programa uygun bir şekilde kampanyasını başlatmış durumda. Ortaya konulan ekonomi anlamında rasyonel verileri eleştirmek eğer savunmaya geçmekse evet savunmaya geçti AK Parti denilebilir. Türkiye’nin ana muhalefet partisi ekonomi çevrelerince gülünç bulunacak, komedi niteliğinde açıklamalarda bulunuyor. Bunu eleştirmemek mümkün değil. İnsanlarımıza bunu anlatmamız gerekiyor. Bence insanlar anlatılmasına gerek kalmadan anladılar zaten. Bir şekilde de bunların insanlar tarafından bilinmesi gerekiyordu. Sadece söyledikleri vaatlerden bir tanesi uygulandığında Türkiye bir sene içerisinde IMF kapılarında borç dilenmeye varacak şekilde bir pozisyona düşecek. Yunanistan’a döndürmeye dönük bir çaba içindeler. Bunlara sessiz kalma imkansız. Gündem oluşturmaksa oluşturdular yıllar sonra bir gündem oluşturmayı becerebildiler. Biz isterdik ki Türkiye’ye katma değer oluşturacak bir gündemle ortaya çıksalardı. Keşke biz flaş projelerini tartışıyor olabilseydik” değerlendirmesinde bulundu.
“MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ’ AMERİKAN REKLAM FİRMALARINDAN ESİNLENEREK ORTAYA ÇIKMIŞ BİR REKLAM KAMPANYASI”
CHP’nin ‘Milletçe alkışlıyoruz’ sloganına karşılık AK Parti’nin ‘Onlar konuşur biz yaparız’ sloganlarıyla ilgili Aydın, şunları kaydetti:
“Milletçe alkışlıyoruz projesi tümüyle Amerikan reklam firmalarından esinlenerek ortaya çıkmış bir reklam kampanyası. Ben açıkçası, bizim topluma uygun bir kampanya olduğunu düşünmüyorum ki kendileri de bunun farkına vardılar biraz geri çektiler. Son zamanlarda pek kullanmıyorlar. Çünkü ‘milletçe alkışlıyoruz’ zaten AK Parti’nin başarılarını alkışlıyor anlamına da çekilebilecek bir şey. Bir başarı alkışlanır. Protesto alkışı bazı marjinal sol örgütlerin cenazelerde alkışlamasının dışında çok bir anlam ifade eden bir şey değil. Türkiye’de kullanılan bir şey değil. Alkış genelde övdüğünüz bir durumda yaptığınız bir harekettir. AK Parti’nin ortaya koyduğu icraatları beğeniyorlar ki alkışlama ihtiyacı hissetiler. AK Parti’nin kampanyası da çok sade ama çok etkili bir kampanya olduğunu düşünüyorum. Onlar konuşur, AK Parti yapar. Çünkü bugüne kadar AK Parti hep yapma eğilimi içinde oldu. Muhalefette bunu görmek imkansız. Kılıçdaroğlu’nun ‘Ben bir başarı hikayesiyim. Ben bir hesap uzmanıyım’ diyor ya tam da belki de Türkiye’nin en kötü hesap uzmanlarından biri olduğu gerçeğini unutturmaya çalışmak gibi geliyor bana. SSK’nın bütçesini nereden aldığı, nerede bıraktığı çok net ortada bir zararla bitiriyor ve SSK’daki hesap uzmanlığını biraz kendi akrabalarını işe aldırmak yönünde kullandığı ortaya çıktı verilerle. Bunlar çok net ortada ve bunlara cevap verebilmiş de değil. Bunu AK Parti siyasi liderlerinden biri yapmış olsaydı bugüne kadar Kılıçdaroğlu bundan bahsederdi. Oysa kendi bizzat yaptığı bir şey var. Birinci derece 18 akrabasını kendi döneminde SSK’ da işe alıyor. Sınavla alındığını söylüyor ama bu kadar tesadüf ancak ilmiyle mümkündür. SSK başarısızlığı var, çok net. Bunun yanı sıra hesap uzmanlığının da bugüne kadar yaptığı hesap hatalarında ne kadar başarılı olduğu ortada. Bundan dolayı CHP’nin son kampanyada kullandığı argümanlara da bu gözlükle bakmak lazım. Hem CHP’nin 70-80 yıllık tarihine bakarak anlamak gerekiyor hem de Kılıçdaroğlu’nun kendi kişisel tarihine bakarak anlamak gerekiyor. Bu iki tarihe baktığınız zaman Türkiye’ye nasıl büyük felaketler getirdiği net ortada. Aynı geçmişten hareketle gelecek projeksiyonu yapılabilir. CHP’nin bu geçmişte nasıl gelecek projeksiyonu çizdiği çok net ortada bence.”
“DOKTORA TEZİMDE TEK PARTİ DÖNEMİ CHP’SİNİ ÇALIŞTIM”
“Doktora tezimde tek parti dönemi CHP’sini çalıştım 1930’lu yıllar” diyen Aydın, “CHP içinde parti içi çekişmeleri çalıştım. Parti içindeki gruplaşmalar ve gruplaşmalardaki belli kanatların nasıl bir ideolojik projeksiyon çizdiğini çalıştım. CHP’de parti içi çekişmeler, hizipler hiç bitmedi. Ben de Recep Peker hizbinin nasıl bir ideolojik formasyon çizmeye çalıştığına dairdi benim doktora tezim. Bugün izlerini görebiliyoruz. Bugün farklı bir strateji içindeler. Taktik strateji diyebiliriz. Aslında CHP’de değişen hiçbir şey olmadı. Şuan ki CHP aktörlerinin aynı CHP zihniyetine sahip olduklarını görürsünüz. 1930’lu 1940’lı yılların CHP’sinden çok farklı bir zihniyet ortaya koymayacaklardır. Bugün bir makyaj yapıyorlar. Bu makyajda ekonomi sosuyla soslandırarak kendi karanlık geçmişlerini unutturmaya çalışıyorlar. Oysa ki şöyle bir hedefleri olduğunu düşünüyorum; vatandaşı bu ekonomik vaatlerle kandırıp, iktidar olabilirlerse tekrar eski gizli gündemlerini ortaya çıkaracaklar. Tekrar imam hatipleri kapatmaya çalışacaklar. Tekrar din, Diyanete düşmanlık beslemeye başlayacaklar. Milletin değerlerine tekrar savaş açacaklar. Onlar gerçek özü bu. Daha bununla hesaplaşmış değiller. Daha Dersim ile hesaplaşmadılar. Daha tek parti yönetimleriyle hesaplaşmadılar. Aynen HDP’nin kendi özüyle hesaplaşmaması gibi” diye konuştu.
“O TAAHHÜDÜNÜ ŞİMDİ YERİNE GETİRİYOR”
CHP, MHP ve HDP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim yasaklarını ihlal ettiği gerekçesiyle YSK’ya başvuru yaptığı ve bunların iptal edildiği hatırlatılarak, “HDP’nin başvurusunda yer alan ‘7 Haziran seçimlerinde millet bunlara Kabe’nin neresi olduğunu gösterecek’ sözünden rahatsızlık duyulduğu o dilekçede ifade edilmiş, ikincisi ‘7 Haziran seçimlerinde millet bunlara gereken cevabı verecek.’ Niye Cumhurbaşkanı meydanlara çıkmasın?” sorusu üzerine Aydın, “Cumhurbaşkanımız ilk defa halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı. Seçilirken de ne yapacağına dair çok net şeyler ortaya koydu. Özünde ne olacağını çok net ortaya koymuştu ve bu ortaya koyduğu görüşlerle oyları aldı. İnsanlara bir taahhütte bulundu ve o taahhüt karşılığında oyunu aldı. O taahhüdünü şimdi yerine getiriyor. ‘Ben farklı bir Cumhurbaşkanı olacağım’ dedi. Meseleler karşısında susmayacağım, halkımın çıkarlarını her zaman koruyacağım ve halkımın görüşlerini yansıtacak şekilde bir politika izleyeceğini zaten söyledi. Seçildiği andan itibaren de bu tarz mitingler, konuşmalara hiç ara vermedi ki. Yeni bir şey yapmıyor aslında şuanda. 7-8 aydır aynı şeyleri yapıyor zaten. Çok ekstra temposunu da arttırmış değil. Her hafta belli bir hitap programı var. Bu programa uygun bir şekilde gidiyor” ifadelerini kullandı.
“SELAHATTİN DEMİRTAŞ’TAN NİYE DİNİ DEĞERLERE UYGUN BİR POLİTİKA BEKLİYORUZ”
“HDP’nin ne olduğu çok net ortada” ifadesini kullanan Aydın, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“HDP vitrinde farklı isimde bir parti ama arka planında HDP’nin temsil ettiği güç PKK. HDP’nin asıl liderliğini yapan unsurda İmralı. PKK’nın ve İmralı’nın bugüne kadar ortaya koyduğu görüşlere baktığınız zaman PKK’nın kuruluş bildirgesi vardır 1978 yılında yayımladığı. Orada kendini Marksist Leninist örgüt olarak konumlandırır. Dini bir ortaçağ karanlığının ürünü olarak gördüğünü belirtir. İslam ümmetine karşı bir pozisyon aldığını söyler. İslam ümmetçiliğinin tümüyle emperyalizmin bir maşası olduğundan bahseder. Aynı şekilde Öcalan’ın yazılarına bakın, 2000’lerin başlarında yazdığı kitaplar var. Orada İslamiyet’in tümüyle Muhammed’in bir projeksiyonu olduğunu, İslamiyet’in bir vahiy kaynaklı olmadığını anlatan yazıları vardır. Tümüyle ateist bir projeksiyon çizmiştir. Kendi özleri kaynakları bunları söyler. Şimdi biz tutup da Selahattin Demirtaş’tan niye dini değerlere uygun bir politika bekliyoruz. Ben onu anlamakta güçlük çekiyorum. Çünkü Selahattin Demirtaş, zaten öyle bir geleneğin temsilcisi, kendi geleneğini yok sayamaz ki. Biz dindar bir partiyiz diyemez. Tümüyle dine karşı pozisyonlanmış bir parti.”
“BARAJI AŞMAK İÇİN DE DİNİ DE, DİYANETİ DE HER ŞEYİ KULLANIYOR”
CHP’nin ekonomi sosuyla kendi zihniyetini unutturmaya çalışması gibi HDP’nin de milliyetçi sosuyla din karşıtı ideolojik özünü unutturmaya çalıştıklarını söyleyen Ertan Aydın, “Diyarbakır’da eski bir müftüyü aday göstermelerinden tutunda, Kars’ta Mazlum-Der’in eski temsilcisini aday göstermesine kadar dindar kesime şirin görünme çabası içinde barajı aşma derdi var tümüyle. Barajı aşmak içinde dini de Diyaneti de her şeyi kullanıyor. Şuan kendi seçim bildirgelerine bakın Kürtlerin haklarından daha çok eşcinsellerin haklarından bahsetmişler. Burada tümüyle daha fazla oyu nasıl çekebiliriz. Farklı görüşteki insanlardan nasıl daha çok oy alabiliriz kaygısıyla hazırlanmış bir bildirge” dedi.
“DOĞUDA SİLAHIN GÖLGESİNDE PROPAGANDA YAPARKEN BATIDA ŞİRİN ÇİÇEK ÇOCUĞU MUHABBETİ YAPIYOR”
HDP’nin ikili oynadığını kaydeden Aydın, “Hala el altından teröre, teröristlere büyük bir destek ve onların yardım yataklığını yapma var. 6-7 Ekim Kobane olaylarında bu hayatını kaybedenlere dönük de hiçbir açıklamada bulunulmadı. Hunharca katledilen insanlar var. Kendi rakiplerinden olan insanlar. Sokak çağrısından sonra oldu bunlar. Doğu’da silahın gölgesinde propaganda yaparken Batı’da şirin çiçek çocuğu muhabbeti yapıyor. Silahların gölgesinde siyaset yapmayı unutturmaya çalışıyor. Terörle hala nasıl içli dışlı olduğunu dağdan komutlarla hareket edildiğini. Listelere bakın kimler tarafından ve nasıl yapıldığı ortada. Burada bağımsız bir siyasi iradeden ziyade dağın ve silahın gölgesinde bir siyaset yapma durumu devam ediyor. Keşke samimi olarak sivil siyasete destek olsalar ve gerçekten temel aktör olarak HDP öne çıkabilmiş olsa. Bir yerlerden komut alıyor pozisyonda olmasalar” değerlendirmesinde bulundu.
“EĞER AK PARTİ İKTİDARI ORTADAN KALKARSA ÇÖZÜM SÜRECİ ORACIKTA BİTER”
Kandil’den kongrenin toplanılmayacağı ve silahların bırakılmayacağıyla ilgili yapılan açıklamanın sorulması üzerine Aydın, “Silahların gölgesinde siyaset yapılıyor durumu HDP’yi baraj altına çeken bir unsur. Zaten Demirtaş ısrarla kendisini oradan uzak tutup Batı’dan oy devşirmesinin sebebi de o. Kendini silahtan terörden arındırmaya çalışıyor. Bu sayede oyunu arttırmaya çalışıyor. Biz öteden beri AK Parti’nin çözüm sürecinin temel aktörü olduğundan bahsettik. Çözüm sürecini ayakta tutan bugüne kadar yürüten tek yegane unsur AK Parti oldu. Karşı tarafın çözüm sürecini samimiyetle yürütme gibi bir kaygısı olmadı. Eğer AK Parti iktidarı ortadan kalkarsa çözüm süreci oracıkta biter. AK Parti çözüm sürecini PKK’ya HDP’ye bırakılmayacak kadar ciddi bir süreç olduğunun bilincinde. Kürtlerin gerçek hamisinin kendisi olduğunun bilincinde. Kürtlerin gerçek koruyucusu AK Parti iktidarı. PKK eski gladyo uzantısı olarak hala çatışmanın, silahın, terörün kendini nemalandıracağının çok farkında. O yüzden istemiyorlar çözüm sürecini falan. Bundan büyük bir rant elde ediliyor. Yıllardır bir dönem gladyo nasıl çatışmadan beslendiyse PKK’da aynı çatışmadan besleniyor. Kürtlerin sonsuza dek sıkıntı içinde yaşamasına razılar bunlar. Yeter ki kendileri rant elde edebilsinler. Onların derdi Kürtlerin özgürleşmesi, Kürtlerin mutlu bir hayat sürmesi değil, mutsuzluk içerisinde sürünsünler yeter ki silahlı mücadeleyle kendi iktidar pozisyonlarını koruyabilsinler” şeklinde konuştu.
“TAYYİP ERDOĞAN GERÇEKTEN BAKINCA KÜRTLERİN ÖZGÜRLEŞİMİNE, DEMOKRATİK VE SİYASİ KATILIMINA EN BÜYÜK KATKIYI YAPAN KİŞİ”
HDP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile mücadele kapsamında kendi pozisyonunu korumaya çalıştığını ifade eden Aydın, “Kürtlerin toplam dünya sahnesinde olduğu tarihe baktığınız zaman Kürtlerin özgürleşmesi demokratikleşmesine baktığınız zaman özellikle son 100 yılda en büyük katkıyı yapan lider yine Tayyip Erdoğan’dır. Yani burada açık bir nankörlük. Tayyip Erdoğan gerçekten bakınca Kürtlerin özgürleşimine, demokratik ve siyasi katılımına en büyük katkıyı yapan kişi. Bugüne kadar yaptığı uygulamalara baktığınız zaman ortaya koyduğu reformlara baktığınız zaman bu projenin arkasında Tayyip Erdoğan vardı. Şuanda sanki Tayyip Erdoğan hiçbir şey yapmamış Kürtlerin aleyhine mücadele etmiş gibi bir algı yaratılarak açıkçası çok haince bir politika izleniyor. Tayyip Erdoğan’ın hiç hak etmediği bir politikayla karşılık veriyorlar” ifadelerini kullandı.
“SELAHATTİN DEMİRTAŞ TAM BİR PROJE ADAMI”
“Selahattin Demirtaş tam bir proje adamı” diyen Aydın, şunları kaydetti:
“Üst akıl diye bahsettik ya o üst aklın aynı Ekmeleddin İhsanoğlu gibi çok rahat istedikleri manipülasyonları yaptırabilecekleri bir karakter. Sürekli dikkat ederseniz Doğu illeri vilayetlerinden daha ziyade Batı illerini gezmekten son derece haz duyan bir kişi. Çünkü o böyle bir proje adamı olmayı çok seviyor. Dışarıdan gelecek üst aklın taşeronluğunu yapmayı çok benimsemiş. Abdullah Öcalan’ın yerine de çok rahat oynar. Yeter ki o strateji on verilmiş olsun. Şu anki hedef barajı aştırmak. Barajı aştıktan sonra böyle bir merhale olarak İmralı’ya kazan kaldırıp kendi liderliğine savunmak gibi bir şey olabilir.”
“AK PARTİ’Yİ BİTİREREK ESKİ KARANLIK TÜRKİYE GÜNLERİNE TÜRKİYE’Yİ ÇEVİRMEYE ÇALIŞAN BİR İRADE VAR”
7 Haziran akşamı nasıl bir tablo beklendiğinin sorulması üzerine Aydın, “HDP’nin barajı aşıp aşmaması CHP’li seçmene bağlı. CHP seçmeni ve HDP seçmeni arasında bir geçişkenlik olmaya başladı. Eğer CHP seçmeni böyle bir atraksiyona girmeyip CHP’de kalır HDP’yi desteklemezse HDP barajı geçemez. Tümüyle CHP seçmenine bağlı. Ben bu seçimlerde paralel yapının tümüyle HDP’ye destekleyeceğini düşünüyorum. Paralel yapı kendisinin istikbali HDP’nin barajı geçmesine bağlıyor. Üst aklın unsurlarından biri de paralel yapı zaten. Paralel yapı bu ekonomik vaatlerin AK Parti’yi kandırmada etkili bir unsur olacağını telkin etmişe benziyor ve aynı zamanda HDP’nin barajı aşmasını AK Parti’nin önünü kesecek bir şey olarak görüyorlar. AK Parti’yi bitirerek eski karanlık Türkiye günlerine Türkiye’yi çevirmeye çalışan bir irade var. Bu iradeye teslim olmamak lazım. Bu gerçekten ya milli irade olacak ya da üst aklın iradesi galip gelecek. Böyle ikili bir şeye dönüşmüş durumda. Varlık yokluk meselesine dönüştü iş. AK Parti’yi bitirerek eski Türkiye aktörleri yeniden varlık bulmaya çalışıyorlar. Eğer milli irade ayakta duracaksa AK Parti’nin devam etmesi gerekiyor” dedi.
“CHP, HDP’nin barajı geçmesini ister mi?” sorusuna Aydın, “CHP’de geçmesini istiyor. AK Parti bitsin tükensin de ne olursa olsun arayışı içindeler. Kendi tabanlarının HDP’ye kaymasına göz yumuyorlar” yanıtını verdi.
“TAYYİP ERDOĞAN’IN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ İSTİSNALARI ORTAYA KOYMASIDIR”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili Aydın, şöyle konuştu:
“Tayyip Erdoğan’ın en önemli özelliği istisnaları ortaya koymasıdır. Müstesna bir siyaset tarzı var. En bilindik siyasetin dışında duruşlar sergiler. Çok şaşırtır herkesin bir anda bütün gündemi değiştiren bir çıkışıyla karşı karşıya gelirsiniz. Bu onun siyasi dehasından kaynaklanır. Gündem değiştirme falan değildir bu aslında. Çünkü siyasi liderlik böyle bir şeydir. Kriz anlarında, insanların çaresiz olduğu anlarda net duruş sergileyebilmektir ve kitleleri arkasına alabilmektir. Bizim bazen danışmanları olarak kendimizce hatalı bulduğumuz anlar oluyordu. Sonuçta geldiğimiz noktada onun haklı çıktığı görünce insan şaşırıyordu. Siyasette bir iksirle hareket ediyor Tayyip Erdoğan. Halil İnalcık demişti ki; “Ben Türk milletinin bir kutu olduğunu düşünüyorum Tayyip Erdoğan’ın üzerinde.” Allah vergisi bir liderlik stili var.”
“SİYASETE İNANILMAZ DERECEDE ISINDI”
Başbakan Davutoğlu’nun siyasete inanılmaz derecede ısındığını ifade eden Ertan Aydın, “İnanılmaz bir enerjisi var. Artık çok pozitif bir elektrik var kitleyle arasımnda. Çok sempatik bir ilişkide kurulmuş durumda. Önceki durumlarla mukayese edildiğinde bir eksiklik de göremedim. AK Parti zaten son kamuoyu araştırmalarında giderek yükselen bir ivmeyle oyunu arttırıyor. Çok iyi bir noktaya geldik” değerlendirmesini yaptı.
Aydın, AK Parti’nin her hâlükârda baraj aşılsa da aşılmasa da tek başına iktidar olacağını ve bunda değişen bir şey olmayacağını belirterek, HDP’nin barajı aşamadığı takdirde AK Parti’nin anayasayı tek başına değiştireceği sandalye sayısına ulaşabileceğini ifade etti.