YEREL HABERLER - 18 Nisan 2012 Çarşamba 14:12

YYÜ EОİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ BASINA TANITILDI

A
A
A
YYÜ EОİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ BASINA TANITILDI

Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal, hizmete açtıkları 570 yatak kapasiteli YYÜ Eğitim ve Araştırma Hastanesi`ni gazetecilere tanıtarak, bölgede olmayan cihazların alındığını ve Van`ın yanı sıra bölge illerine de sağlık hizmeti vereceklerini söyledi.
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal, beraberindeki hastanenin başhekimi Prof. Dr. Hakan Çankaya ile birlikte gazetecilere hastaneyi gezdirdi ve yapılacak hizmetler hakkında bilgi verdi. Hastane polikliniklerinde muayene olan hastalarla sohbet eden ve gazetecilere bilgiler veren Prof. Dr. Battal, hastanenin hasta alımına başladığı ilk günde 400 hastanın muayene olmak için müracaat ettiğini söyledi. Hastaları alışmaları için kent merkezinden ücretsiz servislerle taşıdıklarını belirten Prof. Dr. Peyami Battal, ``Hastanemizin ilk etapta 400 yatak kapasiteli olması planlandı. Ancak daha sonra öğretim üyesi arkadaşların odalarını da hasta odalarına dönüştürerek kapasitemizi arttırdık. Bu kapasite artırımı normalde 22 milyon TL ek kaynak harcanması demekti. Ancak biz bunu 2,5 milyon TL`ye mal ettik. Yeni hastanemizde yoğun bakım ihtiyacı karşılanacak`` dedi.
BÖLGEDE OLMAYAN CİHAZLAR ALINDI
Yeni binalarında sadece Van değil bölgeye de hizmet veren öncü bir hastane olmayı amaçladıklarını belirten Prof. Dr. Battal, bunun için bölgede olmayan yeni cihaz alımlarını gerçekleştirdiklerini söyledi. Yeni cihazlarla birlikte hastalara daha kaliteli hizmet verebileceklerini anlatan Prof. Dr. Battal, ``Deprem sonrası Van`dan doktorumuz gitmedi. Ancak yeni doktorlarımız geldi. Bu doktorlarımız yardımcı doçent düzeyinde. Şu anda üniversitemize gelmek isteyen doktorlarımız da taleplerini bize iletiyorlar. Üniversitemiz her yönü ile güçleniyor ve daha da güçlenecek. Devletimiz bize her konuda destek veriyor. İstediğimiz her şeyi itirazsız kabul ediyorlar. Şu anda 12-13 milyon değerinde cihaz alımı yaptık. 8 milyon TL değerinde cihaz alımı da yapıldı, önümüzdeki günlerde takılacak. Ayrıca 15 milyon TL değerinde cihaz alımı için kaynak talep ettik. Bunun yanında daha önce kullandığımız ve teknolojileri eskimeyen cihazlarımızı da kullanmaya devam ediyoruz. Artık Van`da cihaz sorunu kalmayacak. Halkımıza daha sağlıklı hizmet vereceğiz. Ameliyathanelerimiz son sistemle donatıldı. Ayrıca ameliyathanelere kameralar takıldı. Böylece ameliyat olan hasta isterse ameliyat görüntülerini alabilecek. Burada amaç insanların dışa bağımlılıklarını gidermek`` diye konuştu.
TÜRKİYE`NİN 3. BÜYÜK YENİ DOОAN YOОUN BAKIM ÜNİTESİ VAN`DA
Hasta alımına başlayan Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi`nde ayrıca Ankara ve İstanbul`dan sonra Türkiye`nin en büyük 3. yeni doğan yoğun bakım ünitesi de kuruldu. 45 yeni doğan yoğun bakım yatağının bulunduğu ünitede 2 profesör, 3 doçent, 2 yardımcı doçent ve 8 asistan görev yapıyor. Bölgenin hassasiyetlerini düşünerek Türkiye`nin en büyük yeni doğan yoğun bakım ünitelerinden birini açtıklarını söyleyen Prof. Dr. Battal, ``İnsanlarımızın bir kısmı özellikle köylerde yaşayanlar doğumlarını kendileri yapmak istiyorlar. Bu da önemli sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor. Aynı zamanda bölgede doğum oranları çok fazla. Coğrafi nedenlerden dolayı hastaların ulaşımında sıkıntı oluyor. Bu nedenle yeni doğan ünitemizi bu sıkıntılara cevap verecek düzeye taşıdık. Türkiye`de en büyük servislerden biri olacak`` dedi.
BİN 300 PERSONEL GÖREV YAPIYOR
Bölgenin en iyi hastanelerinden biri olmaya aday olan Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, aynı zamanda önemli bir istirham alanı da oluşturdu. 48 bin metrekare alana kurulu hastanede, 110 öğretim üyesi, 205 asistan, 974 personel olmak üzere yaklaşık bin 300 personel görev yapıyor. 36 branşta anabilim dalı bulunan hastanede, 42 ayrı poliklinikte hastalara hizmet veriliyor. Şu ana kadar hastaneye 85 milyon TL`nin harcandığını belirten YYÜ Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal, ``Yeni alacağımız cihazlarla birlikte hastanenin maliyeti 100 milyon TL`yi bulacak. Hastanemizde 9 ameliyathane, 3 doğumhane, 3 anjiyo bölümü bulunuyor. Hastanemizin resmi açılışı için Başbakanımızı davet ettik. Hastanemiz Van`a hayırlı olsun`` dedi.
KÖTÜ DAVRANAN PERSONEL ÇALIŞTIRILMAYACAK
Hastanenin Başhekimi Prof. Dr. Hakan Çankaya ise, hastanelerinde özellikle hasta hakları ve güler yüzlü bir hizmet anlayışı ile çalışacaklarını açıkladı. Hastalara ve hasta yakınlarına kötü davranan personellerin kesinlikle çalıştırılmayacağını söyleyen Çankaya, ``Bu konuda vatandaşlar her türlü şikayetlerini bize iletebilirler. 17 yıldır Van`da görev yapıyorum. Van`dan gitmeyi hiç düşünmedim. Van`da insanlara en iyi hizmeti vermek için çaba göstereceğiz`` diye konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Balıkesir Gazeteciye saldıran CHP’li meclis üyesi tutuklandı Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde yayın yapan Zeytin Efe gazetesinin imtiyaz sahibi Hakan Sataroğlu, aynı ilçenin CHP’li Belediye Meclis Üyesi Nadir Hasan Bayram tarafından saldırıya uğradı. Bayram, gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Saldırıya uğrayan gazeteci Hakan Sataroğlu İhlas Haber Ajansı’na konuştu. Görüntülerin sosyal medyada yer almasının ardından meclis üyesi gözaltına alındı. Gazeteci Hakan Sataroğlu ise "Benimle sohbet edecek zannettim. Önümdeki şişeyi başımda parçalayıp beni darp etti" dedi. Zeytin Efe gazetesinin imtiyaz sahibi Hakan Sataroğlu, Burhaniye’nin CHP’li meclis üyesi Nadir Hasan Bayram tarafından saldırıya uğradı. Saldırı anı ise saniye saniye güvenlik kamerasına yansıdı. Saldırıya uğrayan gazeteci Hakan Sataroğlu yaşadığı korku dolu anları anlattı: “Geçtiğimiz gün Burhaniye Belediyesi’ne ait bir restoranda yemek yemeye gittim. Yemek giyip evime dönecektim. Birden Cumhuriyet Halk Partili Burhaniye Belediye Meclis Üyesi Hasan Bayram’ı restorana girdiğini gördüm. Bana doğru geldi fakat benimle sohbet edecek zannettim. Önümdeki sandalyeleri çekti oturacakmış gibi. Kendimi korumaya da gerek duymadım o anda. Sohbet edecek bir şey konuşacak zannettim benimle. Birden önümdeki şişeyi kafamda parçaladı ve darp etmeye başladı”. Kendisine yerde baygın halde yatarken de saldırının devam ettiğini ifade eden Satardoğlu, “Daha sonra savcılıktan aldığım videoda da görüyorum ki yerde de ben baygın haldeyken de bayıldım çünkü kafama aldığım darbelerden. Baygın haldeyken de tekmelemiş beni. Yani çok üzgünüm, bir haber araştırması yapıyordum. Kendisini de rahatsız etmiş olacak ki bu haber yaptığım araştırmayla ilgili olarak oraya geldiğini düşünüyorum. Tabii daha sonra polis gelmiş, ben baygınken ambulans gelmiş. O gece hastane ve daha sonrasında emniyette verdiğim ifadeyle kendisi hakkında suç duyurusunda bulundum” dedi. Yüzünden darbeler aldığını ifade eden Hakan Sataroğlu, “O akşam acile ilk gittiğimde burnumda çatlak olduğu söylendi. Zaten gözümde şişenin vurulmasından mütevellit gözümde de bir şişlik var, burnumda da bir şişlik var. Kesin raporda ne vardır bilemiyorum. Kesin raporda zannedersem savcılığa ulaşacaktır. Bir takım ağrılar sızılar oldu ama onlar da artık tabi o kadar darbeye olur yani.” Dedi. Bir haber çalışması dahilinde bu olayın yaşandığını ifade eden Gazeteci Hakan Sataroğlu, “Vallahi küçük yerlerde özellikle gazetecilik yapmak çok zor. Çünkü hemen bulunuveriyorsunuz. Yaptığınız herhangi bir araştırma hemen yayılıveriyor. Çok da gizli kalmıyor. Dolayısıyla yerel gazetecilik gerçekten çok zor. Tabi uzun yıllardır gazetecilik yapıyorum. Böylesine bir şiddetle karşılaşmamıştım. Bunun bir siyasi tarafından yapılması, Cumhuriyet Halk Partili bir belediye meclis üyesi tarafından yapılması ki benim de kendisi eski arkadaşımdır. Yapılması gerçekten beni çok üzdü. Yani diyecek başka bir şey bulamıyorum” dedi. Bu olayın kendisine geri adım attırmayacağını ifade eden Hakan Sataroğlu, “Bana geri adım attırmaz. Ben belgeleri ulaşmaya çalışırken konuyu ispat etmeye, belgelemeye çalışırken bu olay başıma geldi. Tabii ki belgelediğimde tabii ki yayınlayacağım. Gazetecilikten vazgeçecek halimiz yok. Zaten kamuoyunda çok gündemde bir konu. Dolayısıyla belgelediğimde asla geri durmayacağım. Görevimiz bu çünkü yani” dedi. Bu sabah gözaltına alınan Hasan Nadir Bayram ise yapılan savcılık soruşturmasının ardından nöbetçi mahkemeye tutuklanma istemi ile sevk edildi. Bayram çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Zonguldak Zonguldak’ta kadına ve çocuğa yönelik şiddetle mücadele çalıştayı yapıldı Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nde (BEUN) kadına ve çocuğa yönelik şiddetle mücadele çalıştayında konuşan AK Parti Grup Başkanvekili Dr. Leyla Şahin Usta, "İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin kadına yönelik şiddetle olan mücadelemizde asla bir gevşemeye veya bir geri adım atmaya sebep olmadığını çok net söylemek istiyorum. Avrupa Birliği üyeliğindeki ülkeler veya dışındaki ülkelerden baktığımızda kadına yönelik mücadeleyle ilgili yapılması gereken tüm tedbirleri ve önlemleri alan tek bir ülke var. O da Türkiye" dedi. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEUN) tarafından "Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddetle Mücadele" çalıştayı düzenlendi. Sezai Karakoç Konferans Salonu’nda düzenlenen çalıştayda Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Gazeteci Saadet Oruç, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç ve AK Parti Ankara Milletvekili ve TBMM Grup Başkanvekili Dr. Leyla Şahin Usta konuşmacı olarak yer aldı. Saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı’nın okunduğu programda üniversitenin 100 yıllık tarihinin anlatıldığı kısa film sunumu gerçekleştirildi. Çalıştayda BEUN Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer konuşma yaptı. "Kadına karşı şiddet; toplumsal barışa ve insanlığa karşı işlenmiş büyük bir suçtur" AK Parti Grup Başkanvekili Dr. Leyla Şahin Usta, kadın yönelik şiddetin sadece bireylere değil toplumsal barışa ve insanlığa karşı da işlenmiş bir suç olduğuna dikkat çekti. Kadına yönelik şiddetle mücadelede Türkiye’nin aldığı tedbirlere ve çalışmalara dikkat çeken Usta, "Dünyada kadına yönelik şiddetle mücadele günü olarak Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş. Sebebi de ortaya çıkmış, uzun süredir devam eden bir mücadelenin bir tarafındayız. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın bütün ülkelerinde büyük bir sorun ve mesele haline geldiği için gün geçtikçe daha da hem dünyanın ülkemizin gündeminde maalesef yer alan bir konu. O yüzden kadına yönelik şiddetle mücadelede kadın haklarının korunmasında, insan hakları mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olarak baktığımı görmek isterim. Çünkü insan hakları dediğimizde de artık pek çok alt başlıklara ayrılmış durumda. Kadın hakları, çocuk hakları, engelli hakları, sosyal haklar, pek çok haklar var. Ama kadın haklarını, insan hakları korunması ve mücadelesinde ayrı bir başlıktan ziyade ana bir konusu olarak gördüğümü özellikle ifade etmek isterim. Kadına karşı şiddet, sadece bireylere değil, toplumsal barışa ve insanlığa karşıda işlenmiş büyük bir suçtur. O yüzden şiddetle mücadelemizi her zaman için sıfır tolerans ilkesiyle yürütmeye çalışıyoruz. Kadının toplumun her alanında gerek ailede gerekse çalışma hayatında pozitif ayrımcılık uygulamalarıyla güçlendirilmesine, istihdamının artırılmasında, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlık hizmetlerine erişimine kadar pek çok alanda kadını merkeze ve odağı aldığımız bir hizmet anlayışıyla politikalarımızı üretiyoruz" dedi. "Toplumun her kesiminin bu konuda önemli bir sorumluluğu var" Kadınların işgücüne katılım oranlarını artırmak, iş dünyasında daha etkin roller üstlenmesini sağlamak gibi teşvik programlarını uygulamaya koyduklarını ifade eden Usta, "Kadınların işgücüne katılım oranlarını artırmak, iş dünyasında daha etkin roller üstlenmesini sağlamak, karar mekanizmalarında daha fazla bulunmaları için teşvik programları da uygulamaya koyduk ve koymaya da devam ediyoruz. Bu noktada neden üniversitelerin bu konudaki çalışmalara önemli derseniz bu mücadelede gençlerin rolünün çok önemli ve etkili olduğunu düşünüyorum. Neden derseniz şiddeti sadece hukuki birtakım mevzuatlarla veya yasalarda çözmenin mümkün olmadığını baş denetçimiz Şeref Malkoç da bahsetti. Ancak yine buna rağmen elbette ki kanuni düzenlemeleri ve mevzuatları yapmamız şart. Bu işin sadece hukuki bir mesele olmadığını sosyal ve kültürel bir sorun olduğunu, bunu çözmek için de gençlerimizin bu konudaki farkındalığının arttırılması ve daha çok sevginin ve merhametin toplumda yerleştirilmesi için gençlerimize büyük bir sorumluluğun ve rolün düştüğünü hatırlatmak isterim. Tabii ki sadece gençlerin rolü değil. Toplumun her kesiminin bu konuda önemli bir sorumluluğu var" şeklinde konuştu. "Tüm tedbirleri ve önlemleri alan tek bir ülke var. O da Türkiye" Türkiye’nin 2012 yılında onayladığı 6284 sayılı kanunla düzenlemelerini yaptığı İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğine dikkat çeken Leyla Şahin Usta, "Şunu soran olabilir merak eden olabilir. İstanbul sözleşmesi meşhurdur, herkes bilir. Türkiye bu sözleşmeyi 2011 yılında taraf olarak imzalamıştı. 2012 yılında iç hukukumuza yerleştirip düzenlemelerimizi yaptığımız bir sözleşmeden çekildik. Evet çekildik, çekilmemizin sebeplerinin daha farklı olduğunu İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin kadına yönelik şiddetle olan mücadelemizde asla bir gevşemeye veya bir geri adım atmaya sebep olmadığını çok net söylemek istiyorum. Çünkü 6284 kanunumuz, 2012 yılında yürürlüğe girdi ve hala aktif bir şekilde uygulanıyor ve hiçbir maddesinde hiçbir değişiklik yapılmadı. Bununla ilgili olarak Avrupa Birliği parlamentosunun son yeni yayınladığı bir bildirge var, bir direktif var. Bu direktifi neden yayınladı derseniz. Kadına yönelik şiddetle ilgili Avrupa Birliği’ne üye olan ülkelerin var olan mevzuatlarında yeterli düzenlemeleri yapmaması sebebiyle yeni bir direktif yayınlandı. Bu direktif, bu yılın Mayıs ayında yayınlandı. Ve direktif dedi ki bu parlamento üye devletlere bu hükümleri yerine getirmek için 3 yıllık süreç tanıyorum size dedi. 2027 yılının Haziran’a kadar benim yayınladığım bu direktifleri, üye ülkeler yerine getirmek zorunda. Üye ülkeler daha öncesinde gerek İstanbul sözleşmesini gerekse Avrupa Birliği’nin direktiflerine uygun hareket edilmediği için yeni bir direktif yayınlıyor. Ve şunu söylüyor. Avrupa Birliği üyeliğindeki ülkeler veya dışındaki ülkelerden baktığımızda yapılması gereken kadına yönelik mücadele, ilgili şiddetle mücadeleyle ilgili yapılması gereken tüm tedbirleri ve önlemleri alan tek bir ülke var. O da Türkiye. Mevzuat açısından hukuk kuralları açısından normlarınız açısından Avrupa Birliği’nin direktiklerine uygun düzenlemeleri yapan tek ülke Türkiye. İşte 6284 müstakil bir kanun olarak yapıldı ve bunun altındaki düzenlemelerle, bu direktiflerle hepsi yerine getirilmiş oldu. O yüzden sözleşmeden çıkmış olmamız, bizim kadınlara yönelik şiddetle olan mücadelemizde asla ve kata bir geri adım değildir. Kararlılığımızda asla ve asla bir gevşemede değiliz. Tam tersine aynı şekilde aynı kararlılıkla mücadelemize devam ediyoruz" ifadelerine yer verdi. "Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde Türkiye’de olağanüstü çalışmalar oldu" Bosna’da Müslüman oldukları için 250 bin insanın katledildiğini söyleyen Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, "Yakın tarihe baktığımız zaman Bosna’da 250 bin insan katledildi. Hafızalarımızda, hala taze bunların çoğu kadın ve çocuktu, Müslüman oldukları için böyle oldu.Avrupa’nın göbeğidir Bosna. Avrupa’nın Amerika’nın dünyanın sesi çıkmadı. Şimdi de Rusya Ukrayna savaşı devam ediyor. Aynı şekilde burada da savaşın hala askerler arasında yapılıyor, asıl mağdur, kadın ve çocuklardır. Gazze zaten bütün insanlığın vicdanını yaralayan bir konu. 7 Ekim 2023’ten beri devam ediyor. Dünyanın en gelişmiş silahları en ileri teknoloji ile 2,5 milyon insan oraya sıkışmış 45 bin kişi katledildi. Bunun çoğu savunmasız yine kadın ve çocuklar. Biz kurum olarak bunların hiçbirine alakasız kalmadık. Kadın ve çocuğa şiddet konusunda Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde Türkiye’de olağanüstü çalışmalar oldu. Yapılan bütün bu düzenlemelere rağmen insanlığımıza dokunan, onurumuzu zedeleyen olayları maalesef yaşamaktayız. Milyonlarca üniversite mezunumuz oldu. Okur-yazar olmayan kalmadı hemen hemen. Ama bu başka bir hastalık şiddet. Hele kadına ve çocuğa yönelik. Sadece eğitim düzeyinin artması, refahın yükselmesi ile alakalı bir şey değil. Kadına, çocuğa, yaşlıya şiddet. Akran zorbalığı engelliye şiddet. Mülteciye şiddet. Bunlardan sonra bir de öğretmene şiddet çıktı. Ardından doktora şiddet. Şimdi de dünyada olmayacak bir şey. Polise şiddet çıktı. Hatırlayın birkaç ay önce genç bir polis yavrumuz hanım kızımız; vuruluyor" diye konuştu. "Kadına karşı şiddet, siyaset üstü bir araya gelişi elzem kılıyor" Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Saadet Oruç ise dünya üzerinde yaşanan gerilimlere dikkat çekerek "Dünya çok önemli bir yere giderken bu konu konuşulması gereken bir konu. Rusya ile batı arasındaki gerilime bakıyorsunuz. 3. Dünya Savaşı mı çıkacak? Yada Gazze’de yaşananlara bakıyorsunuz. Dünyada özellikle pandemiden bu yana bir şiddet anaforu var. Kadına karşı şiddet; sadece ülkemiz kesitinde değil, uluslararası düzlemde de çok siyaset üstü, çok farklı bir araya gelişi elzem kılıyor. Aslında üzerinde durup kafa yorulması gereken kadına karşı şiddet konusunda çok farklı boyutları olan, ekonomik, psikolojik, kültürel nedenleri olan bir konu söz konusu. Özellikle kadına karşı şiddet konusunda akademinin, medyanın oynayabileceği çok önemli roller olduğunu düşünüyorum" ifadelerine yer verdi. (OA