ASAYİŞ - 28 Aralık 2024 Cumartesi 20:00

Düzce’de uyuşturucu operasyonu: 2 kişi tutuklandı

A
A
A
Düzce’de uyuşturucu operasyonu: 2 kişi tutuklandı

DÜZCE(İHA) – Düzce’de polis ekipleri tarafından düzenlenen operasyonunda çeşitli uyuşturucu madde ele geçirilirken olayla ilgili gözaltına alınan 2 kişi sevk edildikleri mahkemece tutuklandı.


Düzce’de uyuşturucuya yönelik operasyonlar sürüyor. Düzce Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince Merkez Kültür Mahallesi’nde yapılan operasyonda 35 gram metamfetamin, 10 gram sentetik kannabinoid, 5 adet sentetik ecza, 1 gram esrar ve hassas terazi ele geçirildi. Olayla ilgili 3 kişi gözaltına alındı. Uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan gözaltına alınan 34 suç kaydı bulunan S.Y. (40) savcılık tarafından serbest kalırken, 7 suç kaydı olan A.A. (44) ve 8 suç kaydı bulunan T.K. (25) sevk edildiği Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Bu dostluğu görenler şaşırıyor Sivas’ta doktor olarak görev yapan Mehmet Özgür Yılmaz, yavruyken yaralı halde bulduğu ve 6 aydır besleyip büyüttüğü kargayı bir an olsun yanından ayırmıyor. Yılmaz’ın karga ile olan dostluğunu görenler ise şaşırıyor. Sivas’ta yaşayan Beyin ve Sinir Cerrahisi uzmanı Dr. Mehmet Özgür Yılmaz, yaralı halde bulduğu kargayı tedavi etti ve sahiplenerek evinde beslemeye başladı. Bir bebeğe bakar gibi kargayı elleriyle besleyip büyüten Yılmaz, Jackoo adını verdiği hayvanı doğaya salmak istese de sevimli karga doğayı değil, onu seçti. Bir an olsun Yılmaz’ın yanından ayrılamayan sevimli karga, görenlerin yüzünde tebessüm oluşturuyor. “Uçamıyordu, yürümekte bile zorlanıyordu” Yılmaz, kargayı bulduğunda uçamadığını ifade ederek, “Evimin çevresinde sürekli görüyordum ve hayranlıkla izliyordum. Çalışma arkadaşlarıma da bu durumdan bahsettim. Eğer denk gelirse karga beslemek istediğimi söyledim. Bana ‘Onu besleyemezsiniz. Bu yabani bir hayvan ve evcilleşmez’ dediler. Ümidimi kestim ama bir ay sonra evimin çatısından yavru bir karga önüme düştü. 2 haftalıktı. Uçamıyordu, hatta yürümekte bile zorlanıyordu. Kanadı kırılmıştı. Tedavi etmek için aldık. Tedavi ettik besledik ve bize çok alıştı. Bizi bırakmadı” dedi. “Gittiğim her yere götürüyorum” Gittiği çoğu yere kargasıyla beraber gittiğini söyleyen Yılmaz, "Belki sürüsüne tekrar katılır diye her gün dışarıya uçmaya çıkarıyorum. Önce evin içinde uçtu, sonra apartmanın bahçesine çıkardık. Dışarıya çıkarırken çok tedirginlik yaşadım. Jackoo’yu uçmaya götürüyoruz ama kaçıp gider diye bir yanım çok korkuyordu. Issız bir yere götürdük, uçtu ama yanımızdan ayrılmadı. Gittiğim her yere de yanımda götürüyorum. Tatile bile birlikte gidiyoruz, Birlikte 10 saate yakın bir yolculuk da yaptık, Sivas’tan Gökçeada’ya tatile giderken bile yanımdan ayırmadım ” diye konuştu.
Antalya Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın: “Sporcular için iç menisküsler çok önemlidir” Memorial Antalya Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın, menisküs hastalıklarında erken tanı ve tedavinin önemli olduğunu belirterek, “Tedavi edilmediği takdirde menisküs bozuklukları diz ekleminde kireçlenme ve eklem iltihabı gibi komplikasyonlara neden olabilir” dedi. Menisküsler, diz eklemini oluşturan uyluk kemiği ile kaval kemiği arasında bulunan C şeklindeki yapılardır. Dizdeki kıkırdak yastıkçıklarının yırtılması veya hasar görmesi sonucu oluşan bir rahatsızlık olan menisküsün diz sağlığı için önemine değinen Memorial Antalya Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın menisküs yaralanmaları hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı. Tedavi edilmediği takdirde menisküs bozukluklarının diz ekleminde kireçlenme ve eklem iltihabı gibi komplikasyonlara neden olabileceğini belirten Aydın, bu nedenle menisküs hastalıklarının erken teşhisi ve tedavisinin önemli olduğuna değindi. “Sporcular için iç menisküsler çok önemlidir” Özellikle iç menisküsün sporcular açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın, “Çapraz bağı yırtılmış dizlerde, sağlam iç menisküs dizin stabilitesini sağlar ve öne kaçışı engeller. Çapraz bağ yırtılmasıyla birlikte iç menisküs yırtığı da dizin instabilitesinde aşırı bir artma olur. Menisküs yırtıklarında şok emici özelliği ortadan kalkacağından yüklenmenin yoğunlaşacağı temas yüzlerinde kıkırdakta dejenerasyon yani yaşlanma başlar. Menisküste görülen rahatsızlıklar ise sıklıkla dış menisküste görülen doğuştan anomaliler, sporcularda meydana gelen travmatik menisküs yırtılmaları ve yaşla birlikte gelişen menisküs dejenerasyonu şeklinde görülebilir” dedi. “Doğuştan da olabilir” Doğuştan menisküs anomalilerinde en temel belirtinin yeni doğan çocukların dizlerinden ses gelmesi olduğunu söyleyen Aydın, “Ebeveynler bunu fark edebilir. Böyle bir durumda mutlaka dış menisküs anomalisinden şüphelenilmeli ve araştırma yapılmalıdır. Dış menisküste sık görülen doğuştan anomali (diskoid menisküs) hiçbir travmatik neden yokken menisküs yırtığı belirtileri de verebilir. Sporcularda meydana gelen travmatik menisküs yırtılmaları, kişinin ani yön değiştirmesi, ani durması sırasında ortaya çıkabilir. Çoğunlukla uzunlamasına olan bu yırtıklar, yer değiştirerek dizin kilitlenmesine neden olur. Ayrıca dizde ağrı ve şişlikte oluşur. Menisküs yırtıklarında görülen emniyetsizlik hissi hastalar tarafından ’dizin bağının çözülmesi’ şeklinde ifade edilir” şeklinde konuştu. “Koruyucu yaşam tarzını benimsemelisiniz” Yaşlanmayla birlikte menisküslerde de değişiklikler olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın, “Yavaş yavaş içindeki suyunu kaybederek kolay yırtılabilirler. Öte yandan dizlerini kullanarak çalışan bazı meslek gruplarında (madenciler, din adamları gibi) menisküslerin yaşlanması daha erken yaşlarda görülebilir. Hastanın menüsküsündeki yırtık belirti vermiyor ve hastayı rahatsız etmiyorsa, bu yırtıklara ’sessiz yırtıklar’ denir. Başka bir nedenle yapılan dizin MR tetkiklerinde bulunurlar. Belirti verinceye kadar izlenme önerilir. Yırtılan menisküsler kendiliğinden veya egsersizle iyileşmemektedir. Eğer oluşan yırtıklardan dolayı hastada kilitlenme, boşalma gibi mekanik semptomlar varsa bu durumda artroskopi adı verilen kansız ve kapalı yöntemle yırtılan menisküs kısmi olarak temizlenmeli, bütünü korunmalıdır. Yırtık dikilmeye uygun ise dikilmelidir” ifadelerini kullandı. “65 yaş üstü hastalarda da tedavi geciktirilmemeli” Tedavide temel ilkenin menisküsün korunması olduğunu belirten Aydın, “Menisektomi uygulanan hasta 2 ila 3 hafta sonra normal hayatına dönebilmekteyken, menisküs dikildiyse yaklaşık 6 hafta içinde iyileşme gerçekleşmektedir. Her iki durumda da rehabilitasyon dönemi sona erdiğinde, hasta operasyonlardan önce yaptığı aktiviteleri sürdürebilmektedir. Spor yaparken menisküs yırtılmasından kaçınmak ve günlük yaşamda menisküsleri koruyucu yaşam tarzını benimsemek, menisküs yırtığı varsa erken tanı ve tedavisinin sağlanmasını önemsemek çok önemlidir. Yaşlılarda görülen dejeneratif karekterde olan menisküs yırtıkları, eğer eklem aralığının daraldığı eklem artrozu ile birlikteyse bir işlem yapılmamalıdır. Ancak eklem aralığının normal olduğu dizlerde mekanik belirti varsa artroskopik kısmi menisektomi yapılmalıdır. Bu tip yırtıkların tedavisinin geciktirilmesi veya 3 ay gibi bir süre ile ihmali yırtığın altındaki kıkırdakta harabiyete neden olarak eklemin yaşlanmasını hızlandıracaktır” dedi.
Çankırı Uzmanı uyardı: Yeterli pişirilmeyen etler ölüme bile yol açabilir Et ve et ürünlerinin tüketimi ile ilgili yapılan yanlışlarla ilgili konuşan Gıda Mühendisi Doç. Dr. Hüdayi Ercoşkun, yeteri kadar pişirilmeyen etlerin ciddi sağlık problemleri ve ölüme yol açabileceğini söyledi. Gıda ile ilgili çalışmalar yapan Çankırı Karatekin Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüdayi Ercoşkun, et ve et ürünlerinin tüketimi hakkında önemli bilgiler verdi. Ercoşkun, etlerin bakteri ve parazit içerebileceğini belirterek, yanlış tüketim sonrasında insanlara yaklaşık 40 hastalık ve parazitin bulaşabileceğini ifade etti. Ayrıca, etlerin yeterince pişirilmemesi durumunda canlı kalan mikroorganizmaların zamanla etin tamamına yayılarak besleyici özelliklerini gölgede bırakacak bir zehre dönüşebileceğini ve bu tür risklerin ölümle sonuçlanabileceğini vurguladı. Sağlıklı bir et tüketimi için et termometresi kullanmanın önemine değinen Ercoşkun, kırmızı etlerin en az 63 santigrat derece, beyaz etlerin ise en az 74 santigrat derece sıcaklıkta pişirilmesi gerektiğini belirtti. "Etlerin iyi pişirilmesi bu risklerin önlenmesi açısından önemlidir" Etlerin, barındırdığı protein sebebiyle mikroorganizmaların saldırısına açık olduğunu belirten Ercoşkun, “Et, bizler için olduğu kadar mikroorganizmalar için de tüm besin unsurlarını sağlayabilecek yüksek bir besin değerine sahip besin maddesidir. Bu açıdan etler, mikroorganizmalar tarafından istila edilmeye müsaittir. Sağlıklı bir hayvan uygun şartlarda kesildiği zaman o et sterildir. Ancak, uygun kesim hijyeni olmayan, uygun şekilde taşınmayan ve hazırlanmayan et ve et ürünleri, hastalık kaynağı olabilir. Et ve et ürünleri bakımından en büyük risk mikrobiyal risklerdir. Mikroorganizmalardan, salmonella ve koliform grubu bakteriler ette bulunabilir. Pişirme işlemi ile birlikte, bu mikroorganizmalar ve parazitler yok olabilmektedir. Etin içerdiği mikroorganizmaların bir kısmını öldürüp bir kısmını canlı bırakırsak, yani eti yeterince pişirmezsek canlı kalan mikroorganizmalar zaman içerisinde etin tamamına hakim olup daha sonra etin besleyici özelliklerini gölgede bırakacak bir zehre dönüşebilir. Hayvansal gıdaların tüketilmesi ile birlikte insanlara bulaşabilen hastalık ve parazit sayısı 40’a yakındır. Bu açıdan etlerin iyi pişirilmesi bu risklerin önlenmesi açısından önemlidir" dedi. "Bağışıklık sistemi zayıf olan insanlar, bu hususta en hassas gruplardır" Kanatlı hayvan ve su canlılarının etlerinin daha riskli olduğunu belirten Ercoşkun, "Pişirme süresi büyük önem taşımaktadır. Ülkemiz, orta iklim sıcaklığına sahip bir özellik taşımaktadır. Bu açıdan, mikroorganizmaların gelişmesi için ideal şartlarda ideal şartları sağlamaktadır. Et ve et ürünlerinde mikroorganizmaların gelişimini sınırlayan bir diğer faktör ise etin pH’sıdır. Kırmızı etler, düşük pH’ları sebebiyle birçok patojen mikroorganizmanın gelişimine engel olabilmektedir. Bunun ile birlikte kanatlı ve su ürünleri etleri bu bakımdan da çok risklidir. Bu nedenle et termometresi kullanmak ve etin merkez noktası sıcaklığının kırmızı etler için en az 63 santigrat derece, beyaz etler için de 74 dereceyi geçmesi gerekmektedir. Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan insanlar, bu hususta en hassas gruplardır. Bu tür riskler ölümlere yol açabilir” diye konuştu. En çok kaburga kıymasının tercih edildiğini ifade eden Kasap Ömer Kara ise, “Kırmızı et grubunda en çok kaburga kıyması tercih ediliyor, vatandaşlar, yağlı ve lezzetli olduğundan daha çok tercih ediyor” şeklinde konuştu.