KÜLTÜR SANAT - 19 Nisan 2024 Cuma 09:50

Bingöl’de Hesarek Kayak Merkezi "Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" ilan edildi

A
A
A
Bingöl’de Hesarek Kayak Merkezi "Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" ilan edildi

Bingöl’de kış turizminin gözde tesislerinden biri olan Hesarek Kayak Merkezi, Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi (KTKGB) ilan edildi.


Bingöl’de her yıl kış aylarında binlerce misafiri ağırlayan ve bölgenin gözde kayak tesisleri arasında yer alan Hesarek Kayak Merkezi ile ilgili önemli bir gelişme yaşandı. 12 Mart 2024 tarih ve 32487 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi (KTKGB) ilan edilen Hesarek Kayak Merkezi, Türkiye’de 28’inci kış temalı KTKGB arasında yer aldı.


Söz konusu gelişmenin Bingöl ve Hesarek Kayak Merkezi için önemli olduğunu belirten Bingöl Valisi Ahmet Hamdi Usta, ’’Cumhurbaşkanımızın imzasıyla yayımlanan kararla Hesarek Kayak Merkezimiz Kültürel Gelişim ve Kalkınma Merkezi olarak ilan edildi. Bu Türkiye’deki değişik temalardaki 236’ncı merkez ve kış turizmi olarak 28’inci merkez olarak kabul edildi. Bunun bize sağladığı fayda ne; bildiğiniz gibi şu anki Hesarek alanına yatırım yapamıyoruz mera alanı olduğu için. Yatırım yapmanın maliyetleri var. Dolayısıyla biz burayı Kültür ve Turizm Bakanlığınca merkez ilan ettiğimiz zaman bununla ilgili altyapının planlanması veya hazırlanması tamamen Kültür ve Turizm Bakanlığının ukdesinde olduğu için bütün çalışmalar yapıldıktan sonra yatırım kanalları da yine Bakanlık tarafından açıldığı için ulusal ve uluslararası düzeyde açılacak yatırım taleplerinde Bingöl bir cazibe merkezi haline gelecek. Yurt içinden veya yurt dışından yatırımcıları kabul edecektir diye düşünüyoruz” dedi.



Bingöl’de Hesarek Kayak Merkezi "Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" ilan edildi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Sakarya’da ağır tonajlı araçlara denetim Sakarya Büyükşehir Belediyesi, İl Emniyet Müdürlüğü ile birlikte hafriyat tırları ile kamyonları, beton mikserleri ve inşaat yükü taşıyan ağır tonajlı araçlara denetim yaptı. Şehrin merkezi bölgelerine yasak saatlerde giren, ruhsat ve sevk irsaliyesinde eksik tespit edilen araçlara işlem yapıldı. Sakarya Büyükşehir Belediyesi ekipleri, ayrıca ağır tonajlı araç şoförlerini yüklerin doğru muhafaza edilmesi ve lastiklerin temiz tutulması konusunda uyardı. Sakarya Büyükşehir Belediyesi ve İl Emniyet Müdürlüğü, şehrin merkez caddelerinde hafriyat tırı ve kamyonları, beton mikserleri ile inşaat malzemesi taşıyan açık dorseli tırlara yönelik geniş çaplı bir denetim gerçekleştirdi. Kent merkezinde ağır tonajlı araçlara yönelik yapılan denetimlerde, merkez bölgelerde trafiğe çıkışın yasak olduğu saatlerde kurala uymayan ağır tonajlı araçlar tek tek tespit edildi. Ayrıca brandasız hafriyat ve mıcır taşıyarak çevre kirliliği oluşturan, trafik güvenliğini de tehlikeye atan kamyonlar durduruldu. Bunların yanında ruhsat, sevk irsaliyesi ve diğer belgelerinde ise eksik tespit edilen sürücülere de yasal işlem uygulandı. Zabıta Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü ve Ulaşım denetim ekipleri İl Emniyet Müdürlüğü iş birliğiyle Palmiye, Bosna Caddesi ve merkezi caddelerde eş zamanlı çalışma ortaya koydu. Hafriyat kamyonları, beton mikserleri, tırlar gibi ağır tonajlı araçların evrak ve araç kontrolleri yapıldı. Sürücüler ayrıca yüklerin brandayla düzgün şekilde örtülmesi, lastiklerin ise temiz tutulması konusunda uyarıldı. Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nden yapılan açıklamada,"01.11.2016 tarih ve 2016/169 sayılı UKOME Kararına istinaden, 3,5 tonun üzerinde olan ağır tonajlı araçlar 07.00 ile 21.00 saatleri arasında, 3,5 tonun altındaki araçlar ise 07.00 ile 10.00 ve 16.00 ile 20.00 saatleri arasında şehir merkezine girememektedir. İl Emniyet Müdürlüğü de bu konuda gerekli kontrolleri yapıyor. Zabıta ve Ulaşım denetim ekiplerimiz de bizler de ceplere ve kaldırımlara park eden ağır tonajlı araçlara işlem yapıyoruz. Sürücülerimizden güvenli ulaşım ve şehir yaşamı adına kurallara uymalarını rica ediyoruz" ifadeleri kullanıldı.
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “(Sanal kumarla mücadele) Bir eylem planımız var. İlgili diğer kurumlarımızla birlikte bunu hayata geçiriyoruz" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “(Sanal kumarla mücadele) Bir eylem planımız var. İlgili diğer kurumlarımızla birlikte bunu hayata geçiriyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Cumhurbaşkanlığı ve Cumhurbaşkanlığına bağlı, ilgili ve ilişkili kurum, kuruluşların 2025 yılı bütçeleri üzerindeki görüşmelerde milletvekillerinin soru ve eleştirilerini yanıtladı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin demokratik olmasının önem taşıdığının altını çizen Yılmaz, demokratik sistemlerde farklı yönetim biçimlerinin her zaman mümkün olduğunu dile getirdi. Yılmaz, parlamenter sistem ne kadar demokratikse başkanlık sisteminin de en az o kadar demokratik olduğunu söyledi. Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin içinden geçilen konjonktürde ülkenin istikrarına, bekasına katkıda bulunan bir sistem olduğunu, yönetimde istikrarı sağladığını, salgın gibi, uluslararası meseleler gibi bazı krizlere, sıkıntılara karşı hızlı karar alınmasında etkili olduğunu belirtti. Yılmaz, "Halkımız başka bir karar vermediği sürece demokratik bir ortamda, bu sistemi devam ettireceğiz” dedi. "Her sistem gibi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de iyileştirilmeye açıktır" Her sistem gibi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin de iyileştirilmeye açık olduğunu ifade eden Yılmaz, "Bu yönetim sisteminde tecrübeyle ortaya çıkan bazı eksiklikler varsa veya daha iyi yapılabilecek bazı şeyler varsa neden olmasın, burada bir tabu söz konusu değil. Öyle bir zihniyetimiz yok. Tam aksine ilk tartışmaları hatırlarsanız Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dinamik bir sistem olarak toplumun karşısına konulmuştur. İdarede yeri geldiğinde kanun bile gerektirmeden bazı tedbirler alabileceği şekilde tasarlanmıştır. Dolayısıyla geliştirilmeye, daha iyiye götürülmeye de her zaman açık bir sistemdir” diye konuştu. Bakanlarla ilgili tartışmalar yapıldığını da belirten Yılmaz, kendisinin parlamenter sistemde bakanlık, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak görev yaptığını, her iki dönemde de halk tarafından seçilmediğini belirtti. "Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim merkezi" Bütçede tartışılan konulardan birinin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olduğunu belirten Yılmaz, "Cumhurbaşkanlığı Sarayı dediğiniz yer, biz külliye diyoruz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, 85 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim merkezi. Elbette buranın belli altyapısı olacak, belli bir personeli olacak, elbette korunacak, elbette birtakım hizmetleri olacak. 85 milyonluk bir ülkenin yönetim merkezinden bahsediyoruz. Burada yanlış bir şey varsa da hep birlikte tabii ki bunları düzelteceğiz ama şunu rakam olarak söylemek isterim; Cumhurbaşkanlığı bütçesinin çok fazla olduğuna dair eleştiriler yapıldı. 2007 öncesinde biliyorsunuz başbakanlık vardı, kapandı başbakanlık, yeni sistemle başbakanlık bürokrasisiyle cumhurbaşkanlığı bürokrasisi birleşti. Buradan baktığınız zaman 2018 yılı bütçesinde başbakanlığın ve cumhurbaşkanlığının bütçesinin toplam bütçe içindeki oranı yüzde 0,32 imiş. 2025’te Cumhurbaşkanlığı için ki bu başbakanlık ve eski cumhurbaşkanlığının birleştiği hali, toplam bütçe içindeki payı yüzde 0,11. Bütün bu tartıştığımız bütçenin içindeki payı bu ve geçmişle de mukayesesi bu. Takdiri size bırakıyorum. Bu ödeneğin de önemli bir kısmı, barışı koruma hizmetleri gibi veya başka kurumların çalışmaları gibi, kütüphane gibi başka şeyler için kullanılıyor” şeklinde konuştu. Taşıt konusunun da çok tartışıldığını dile getiren Yılmaz, "2023 yılında 20 adet taşıt alımı öngörülmüş ama 3 adet Togg marka araç alınmış, 3 adet minibüs alınmış, toplam 6 adet taşıt alınmış. Herhangi bir artışa gidilmemiş. 2025’te yine Togg olmak üzere 20 taşıt alımı planlanmış" dedi. Bazı araçlardaki rakamsal artıştan bahsedildiğini ifade eden Yılmaz, bunun enflasyon muhasebesinden kaynaklanan değer artışı olduğunu, yani yeni bir araç alımından değil mevcut araçların yeniden değerlenmesiyle oluşan kaydi bir artıştan kaynaklandığını anlattı. "17 çeyrektir kesintisiz büyümemiz devam etmiş oldu" Makro ekonomiyle ilgili değerlendirmeler de yapan Yılmaz, "Bugün büyüme rakamları açıklandı. 3’üncü çeyrekte beklentilerin bir miktar altında yüzde 2,1 oranında büyüme gerçekleşti. Böylece 17 çeyrektir kesintisiz büyümemiz devam etmiş oldu. 9 aylık büyümemiz yüzde 3,2. Bu çeyrekten 12 ay geriye giderek yıllıklandırılmış büyümemiz ise yüzde 3,6 olarak gerçekleşti. Bu yıl için bizim öngörümüz 3,5 civarında bir büyüme. Bu gelen rakamlarla bir miktar aşağı yönlü bir risk olduğunu söyleyebiliriz ancak son ekim, kasım aylarında da öncü göstergelerde belli bir toparlanma işareti var. Sonucunu hep birlikte göreceğiz ama yüzde 3,5’in çok uzağında olmayan bir rakamla bu yılki büyümeyi kapatmayı öngörüyoruz. Yine tam da Orta Vadeli Program’da öngördüğümüz üzere daha dengeli bir büyüme yapısına gittiğimizi, dış talebin özellikle büyümeye katkısının arttığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde de fiyat istikrarını sağlama hedefiyle birlikte dengeli büyümeyi de bir taraftan sürdürmeye dönük olarak politikalarımızı hayata geçireceğiz” ifadelerini kullandı. Bir taraftan enflasyonu düşürürken, diğer taraftan dengeli büyümeyi sağlama, depremin etkilerini ortadan kaldıracak rehabilitasyon çalışmalarını yaptıklarını ve sosyal talepleri karşıladıklarını söyleyen Yılmaz, "Enflasyonla ilgili başından beri ’üç dönem olacak’ dedik. Geçiş dönemi, dezenflasyon dönemi ve fiyat istikrarı dönemi. Geçiş dönemini tamamladık. ’Geçiş döneminde ne yaptınız?’ derseniz, cari açıkta dramatik bir düşüş sağlandı. Cari açık yüzde 6’lardan yüzde 1’ler civarına geldi. Bütçe açığı, depreme rağmen önemli oranda kontrol edilmiş oldu. Bu sene yüzde 5 altında beklentimiz var. Gelecek sene yüzde 3’lere gidiyor. Merkez Bankamızın rezervlerinde tarihimizde görmediğimiz hızda iyileşme ve artış sağlandı. Dolayısıyla Türkiye’nin döviz meselesi büyük oranda çözülmüş durumdadır ve dış dünyadan borçlanma maliyetleri de aşağıya gelmiştir. CDS’ler dediğimiz ülke risk primlerinde de ciddi düşüş sağlanmıştır. Bu da gerek özel kesimin gerek kamu kesiminin dış dünyadan borçlanma maliyetini düşürmüştür” şeklinde konuştu. "KKM belli hızda tasfiye ediliyor" Yılmaz, Kur Korumalı Mevduat (KKM) mekanizmasının döviz kurunun oldukça istikrarsızlık arz edeceği bir ortamda istikrar sağlamak üzere geçici olarak devreye alındığını ifade eden Yılmaz şu ifadeleri kullandı: "Başından itibaren geçici bir mekanizma olarak öngörülmüştür. Nitekim KKM’den de hızlı şekilde çıkış süreci devam etmektedir. Bu da finansal piyasalarda istikrarsızlığa yol açmadan başarılmıştır. Şu anda oldukça düşük seviyeye gelmiş durumda. Toplam mevduatlar içindeki payı da yüzde 6’lara gelmiş durumda. Dolayısıyla orada da KKM finansal istikrarımızı bozmadan görevini yaptı ve artık belli bir hız içinde tasfiye ediliyor." “Enflasyonla mücadele ediliyor” Enflasyonla mücadeleye dikkati çekerek, enflasyonun büyüme için de gelir dağılımı için de iyi olmadığını ifade eden Yılmaz, "Kısa vadede enflasyonla mücadele bu alanlarda bazı zorluklar doğurabilir. Bazı karar alma sıkıntıları doğurabilir. Onu kabul ediyorum. Kısa vadede. Orta ve uzun vadeli bir perspektifle baktığımızda enflasyonu düşürdüğünüz, istikrarı sağladığınız bir ortam hem büyüme için hem de gelir dağılımı için son derece önemli. Enflasyonu düşürdüğünüz bir ortamda büyümeyi istikrar içinde sürdürme ve sosyal refahı da kalıcı bir şekilde yine arttırma imkanına sahip oluyorsunuz. Dolayısıyla enflasyonla mücadele ediliyor. Büyüme ve sosyal denge bozulacak gibi bir yaklaşım doğru değil. Tam aksine enflasyonu giderek düşürdüğümüz bir ortamda, öngörülebilirliğin arttığı bir ortamda, yatırım ortamını da iyileştirmiş oluyorsunuz. Sosyal dengeler açısından da daha sağlıklı, gerçekçi bir zemine kavuşmuş oluyorsunuz. Sosyal dengeler açısından da daha sağlıklı, gerçekçi bir zemine kavuşmuş oluyorsunuz” diye konuştu. "Enflasyonda geriye gidiş var ama arzu ettiğimiz noktada değil" Orta Vadeli Program (OVP) göz önünde bulundurulduğunda bazı alanlarda tahmin edilenlerden daha iyi noktada olunduğunu söyleyen Yılmaz, "Cari açık, bütçe açığı, rezervler ve istihdam gibi birçok noktada beklediğimizden daha iyi sonuçlarla karşı karşıyayız. Bazı noktalarda da beklentilerimizin biraz altındayız. Enflasyon bunlardan en önemlisi. Bir miktar beklentilerimizin üstünde gerçekleşti. Burada özellikle hizmet enflasyonundaki katılığın çok ciddi rol oynadığını görüyoruz. Bir düşüş var beklentilerde, geriye gidiş var ama hala tam arzu ettiğimiz noktada değiliz. Sosyal hadiselerde de beklentiler önemli. Sosyolojide ’kendini gerçekleştiren kehanet’ diye bir kavram var. Herkes bir şeyi beklediğinde olmayacak şey bile olabiliyor. Dolayısıyla bu beklentileri daha uygun düzeye çekecek politikalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz. Real sektör ve hane haklarında da bu beklentileri uygun bir noktaya getirdiğimizde işimiz çok daha kolaylaşacak. Oraya doğru da gidiyoruz. Ama bir miktar gecikmeyle gittiğimizi de kabul etmek durumundayız. Sadece para politikası ile mi yapıyoruz bu mücadeleyi? Hayır. Sadece para politikası ile yapmıyoruz. Depreme rağmen diğer birçok sosyal meselelere rağmen finansal tarafta, mali tarafta da olabildiğince disiplinli bir yaklaşımdan bu dezenflasyon sürecine destek oluyoruz” ifadelerini kullandı. Ekonomik büyüme kalkınmanın tabii ki olmazsa olmaz bir parçasıdır ama kalkınma bunu aşan bir kavram olduğuna dikkat Çeken Yılmaz, "Ekonomik büyüme artı sosyal adalet artı nesiller arası adalet yani sürdürülebilirlik. Bir de yönetişim dediğimiz hadise. Yani bu dört başlık kalkınma kavramının esas kavramlarıdır. Biz de bu çerçevede ve insani kalkınma perspektifli hareket ediyoruz. Birleşmiş Milletler’in insani kalkınmışlık endeksleri var. Orada da ülkeleri dört gruba ayırıyorlar. ’En düşük insani kalkınmışlık’, ’orta insani kalkınmışlık’, ’yüksek insani kalkınmışlık’ ve ’en yüksek insani kalkınmışlık’ diye. Türkiye, son 22 yılda yüksekten, en yükseğe geçiş yapan ülkelerden biri oldu. Bunu da sağlığa ve eğitime yaptığımız yatırımlar, satın alma gücünün genel olarak artışı gibi faktörlerle izah etmek mümkün” ifadelerine yer verdi. "Savunma sanayiinde dönüşüm devrim niteliğinde" Yılmaz, Türkiye’nin savunma sanayiindeki dönüşümünü, değişim kavramıyla ifade etmenin yetersiz kaldığını belirterek, "Bu bir devrim hakikaten. Türkiye’de son 22 yılda savunma sanayinde yüzde 20 yerlilik oranından yüzde 80 yerlilik oranına çıkışı son derece önemli. Bu sadece güvenlikle ilgili bir mesele de değil. İşin bir de ekonomik boyutu var. Savunma sanayiinde elde ettiğiniz yetkinlikler, bir süre sonra sivil endüstrileri de etkilemeye başlıyor. Buradaki teknolojiler, yetkinlikler, insan kaynağı. Dolayısıyla bu aynı zamanda katma değeri yüksek bir ekonomi ve nitelikli istihdam politikalarımızla da çok yakından ilgili. Geçen sene 5,5 milyar doları bulan ihracatımız da bunun somut bir göstergesidir” diye konuştu. Uyuşturucu bağımlılığıyla mücadele Eleştiriler üzerine sanal kumar konusuna da değinen Yılmaz, sanal kumar konusunda en kritik meselenin dışarıya finansın gidişi olduğunu söyledi.. Yılmaz, "Dışarıya gidecek finansı kontrol ederek ancak etkili mücadele edebiliriz. Bu konuda da MASAK’a gerekli görevlendirmeyi yapmış durumdayız. Bir eylem planımız var. İlgili diğer kurumlarımızla birlikte bunu hayata geçiriyoruz" dedi. Uyuşturucu bağımlılığı konusundaki soruları da yanıtlayan Yılmaz, "Bağımlılıkla ilgili de işin bir arz tarafı var, bir talep tarafı. Arz tarafıyla uğraşması gerekenler kolluk güçlerimiz. Talep tarafı da çok önemli. İstatistiklere göre, rehabilitasyon için başvuran 100 uyuşturucu bağımlısından sadece yüzde 3’ü iyileşiyor. Burada esas olan bağımlılık olmadan önce koruyucu mekanizmaların devreye girmesi. Bu alanda bir eylem planı oluşturduk. Riskli gruplar tespit edip, bu bağımlılık oluşmadan önce mücadele edilecek" ifadelerini kullandı.