GÜNDEM - 14 Aralık 2024 Cumartesi 11:47

Karbonmonoksit zehirlenmelerine karşı uyarı!

A
A
A
Karbonmonoksit zehirlenmelerine karşı uyarı!

Kış aylarının gelmesi ile birlikte karbonmonoksit zehirlenme vakalarının arttığını ifade eden Bilecik İl Sağlık Müdürü Ferhat Damkacı, "Karbonmonoksit zehirlenmesi belirtileri arasında baş ağrısı, bulantı, nefes darlığı, baş dönmesi, yığılma ve bilinç kaybı var" dedi.


İl Müdürü Ferhat Damkacı, ülke genelinde önemli bir halk sağlığı sorunu olan karbonmonoksit zehirlenmeleri, özellikle kış aylarında sobaların, kombilerin ve şofbenlerin yanmasıyla birlikte artış göstermekte olduğunu söyledi. Damkacı, "Bu yüzden özellikle lodoslu havalarda soba yakılmaması, yakılması zorunlu ise gece yatarken mutlaka söndürülmesi lazım. Karbonmonoksit renksiz, tatsız, kokusuz, yanıcı ve zehirli bir gazdır. Vücuda solunum yolu ile girerek doğrudan kana geçer ve oksijen alımını engelleyerek zehirlenme ve ölüme yol açabilir. Karbonmonoksit zehirlenmeleri sıklıkla; kapalı ortamlarda açık ocaklar, bacası çekmeyen sobalar, şofbenler ve bacasız gaz sobalarında yakıtın iyi yanmaması sonucu meydana gelmektedir. Bu tür zehirlenmelerde kısa süre içinde tıbbi müdahale yapılmazsa ölümle sonuçlanabilmektedir” diye konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Engelli kaldı, yaşam azmini yitirmedi Geçirdiği beyin kanamasının ardından engelli kalan Gamze Atalay, insan hikayelerini işlediği kitaplarından elde ettiği gelir ile engelli bireylere akülü sandalye alıyor, öğrencilere burs veriyor. Yaşam azmi ile örnek olan Atalay, "Sol tarafımı kullanamıyorum ama beynimi de, kalbimi de çok fazla kullanıyorum" dedi. Isparta’da yaşayan 44 yaşındaki Gamze Atalay, 2011 yılında beyin kanaması geçirdi. Kanamanın durdurulması için 8 ay uyutulan Atalay’ın bu süreçte 2 kez de kalbi durdu. 3,5 yıllık adım atma sürecinin ardından azimle yaşama tutunan Atalay, engelli kaldı. Hayata küsmeyerek kitap yazmaya başlayan Gamze Atalay, ’Ve Bitti’ ve ’Fısıldayan Çığlıklarım’ adli kitaplarını çıkardı. Kitaplarının satışından elde ettiği gelir ile engellilere akülü sandalye alarak destek veren Atalay; öğrencilere de burs veriyor. Yaşama tutunma azmi ile insanlarında takdirini toplayan Atalay, hikayesini anlatarak, "İlkokul hayalimi yıllar sonra gerçekleştirmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Kitaplarımın geliri ile kendim gibi engelli insanlara akülü sandalye hediye etmeye çalışıyorum. Diğer ihtiyaçlarına göre de yanlarında olmaya çalışıyorum. Aynı zamanda üniversite öğrencilerine burs veriyorum. ’Bu dünyadan Gamze Atalay geçti’ dedirtmek için çalışıyorum. İnşallah amacıma ulaşmış olacağım. Hayatlarınıza engel koymayın. Ben sol tarafımı kullanamıyorum ama beynimi de, kalbimi de çok fazla kullanıyorum. Çok fazla insana ulaştığıma inanıyorum. Ne yaşamaktan ne de çığlık atmaktan korkmayın. Çünkü içinizde biriktirdiğiniz çığlıklar bir gün size hastalık olarak geri dönecek" dedi. Hiçbir şeyin sevmeye engel olmadığını kaydeden Yazar Atalay, "2011 yılında evde ders çalışırken biranda rahatsızlandım ve hastaneye kaldırıldım. Beyin kanaması geçirdiğim ortaya çıktı. 9 ay boyunca kanamamın durması için uyutuldum. İlk gece 2 defa kalbim durduğu için ölümü tattım. Sonrasında doktorların çabası ve Allah’a olan inancımla hayata döndürüldüm. 9 ay uyutulduktan sonra 3.5 yıl süren adım atma sürecim vardı. Sonrasında çok sevdiğim işime, aileme ve arkadaşlarımın yanına geri döndüm. Şu an sol kolumu aktif olarak kullanamıyorum ama hiçbir şeyime engel değil. Sevmeme engel değil. Bu hayatta sizden daha değerli hiçbir şey yok. Kendinizi sevin" ifadelerini kullandı. Engelli vatandaşlara seslenen Atalay, “Kendinizi kapatmayın. Siz evde bir köşede bekletilecek insanlar değilsiniz. Dışarıda bir dünya var. Yanınızdaki insanlardan sizi dışarıya çıkarmasını isteyin. O temiz havayı soluyun ve kendinizi sevin. Yazmalıyım, okumalıyım, bir şeyler ile uğraşmalıyım deyin ama lütfen engelli olmanız size engel olmasın" şeklinde konuştu.
Ankara HUDER tarafından “Türkiye’nin Sivil Anayasa Yolculuğu Projesi” tanıtım toplantısı düzenlendi Hukuki Araştırmalar Derneğinin (HUDER) İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğünce desteklenen "Türkiye’nin Sivil Anayasa Yolculuğu" projesinin tanıtım toplantısı yapıldı. İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından desteklenen "Türkiye’nin Sivil Anayasa Yolculuğu" projesinin tanıtım toplantısı HUDER tarafından Ulucanlar Cezaevi’nde yapıldı. Basın toplantısında konuşan HUDER Genel Başkanı Av. Hasan Oymak, dünyada yaşanan hızlı gelişmelerin ve yeniliklerin, yeni ve yenilikçi bir anayasa ihtiyacını zorunlu kıldığını bildirdi. Zamanın ruhuna uygun, topluma dinamizm katan, demokratik, özgürlükçü, Türkiye Yüzyılına yakışır, toplum sözleşmesi niteliğinde milli ve egemen bir anayasa yapmanın zorunlu olduğunu belirten Oymak, “ Cumhurbaşkanımız bu amaca yönelik olarak, ‘Tüm siyasi partilere, tüm sivil topluma, akademi mensuplarına sesleniyorum: en ideal anayasa metnini bulmak için konuşalım, tartışalım, müzakere edelim’ çağrısı yapmıştır. İşte ‘Türkiye’nin Sivil Anayasa Yolculuğu’ projemizin çıkış noktası bu çağrıdır” dedi. “Milletimizin olmazsa olmazlarını ve yenilikçi fikirlerini öğreneceğiz” Oymak, yedi bölgede yapacakları programlarla ülke genelinde anayasa buluşmaları gerçekleştireceklerini ifade ederek, şunları kaydetti: “Karadeniz’in incisi Samsun, Osmanlı’nın kadim başkenti Bursa, Anadolu’nun batıya açılan kapısı Eskişehir, Medeniyetler beşiği Bitlis, Ege’nin merkezi İzmir, turizm başkentimiz Antalya ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin öncü şehri Gaziantep’te yapacağımız anayasa buluşmalarını , Ankara’da yapacağımız final programıyla tamamlayacağız. Yine diğer illerde bulunan şubelerimizde yapılacak atölye programları ve online yapılacak etkinliklerle de çalışmalarımızı ülke geneline yaymış olacağız. Ulusal ve yerel basın aracılığıyla da projemizin detaylarını ve etkinliklerimizi kamuoyuna duyuracağız. Yapılacak olan programlar sayesinde elde ettiğimiz bu kıymetli verileri proje sonunda yazılı hale getirerek ilgili kurumlara sunacağız.” Proje sürecini uyumlu ortaya konulan tüm fikirlere ve diyaloğa açık saygılı, ön yargıdan uzak, uzlaştırıcı, rütbe, statü, yetki, yaş veya meslek grubundan kaynaklı ayrımcılık olmaksızın herkese eşit mesafede yürüteceklerini belirten Oymak, “Katılımcıların, ister isim bildirerek, ister bildirmeden, ister sözlü isterse yazılı olarak, ister eleştirerek isterse öneride bulunarak ama mutlaka serbestçe kendilerini ifade etmeleri için uygun zemin hazırlayacağız. Milletimizin olmazsa olmazlarını ve yenilikçi fikirlerini öğreneceğiz. İklim değişikliği, yapay zeka gibi hususların, elektronik katılım hakkı, halkın yasa teklifi verebilmesi sürece etkin katılabilmesi gibi yenilikçi fikirlerin uygulamasına yönelik istişareler gerçekleştireceğiz” diye konuştu.
İstanbul “Gezegen Sağlığı İçin Sürdürülebilir Yaşam Prensipleri” Sempozyumu yapıldı Yakın Doğu Üniversitesi, gezegen sağlığını merkezine alan buluşmaya ev sahipliği yaptı. İrfan Günsel Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Gezegen Sağlığı İçin Sürdürülebilir Yaşam Prensipleri” sempozyumu ile çevresel sürdürülebilirlik ve bilinçli yaşam alışkanlıklarının önemi ele aldı. Yakın Doğu Üniversitesi’nin, çevresel sürdürülebilirlik ve bilinçli yaşam alışkanlıklarının önemini vurgulamak amacıyla düzenlediği “Gezegen Sağlığında Etkili Sürdürülebilir Yaşam Prensipleri” sempozyumunda dikkat çekici konular ele alındı. Üniversitenin; Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Öğrenci Dekanlığı ve Beslenme ve Diyetetik Öğrenci Kulübü’nün iş birliğiyle düzenlenen etkinlik, İrfan Günsel Kongre Merkezi’nde yoğun bir katılımla gerçekleştirildi. Üç ana oturumda gerçekleştirilen sempozyumda “Dünya ve İnsan,” “Tarım, Teknoloji ve Dünya” ve “Yaşam Tarzı Aktiviteleri ve Gezegen Sağlığı” başlıkları tartışıldı. “Tartışma ve Uzman Görüşleri” paneliyle son bulan sempozyum, farklı disiplinlerden uzmanların katkılarıyla, katılımcılara geniş bir perspektif sundu. Gezegen sağlığı konusunda bilinçli adımlar atmanın önemine dikkat çekilen etkinlikte, çevreden tarıma, teknolojiden bireysel yaşam alışkanlıklarına kadar birçok konu masaya yatırıldı. Sempozyumun açılış konuşmalarını Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adile Öniz, Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Mustafa Hoca ve Beslenme ve Diyetetik Öğrenci Kulübü Başkanı Zeynep Yıldırım gerçekleştirdi. Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ’ın da katıldığı etkinlik, akademisyenler ve öğrencilerden büyük ilgi gördü. Çevreden tarıma, teknolojiden gıdaya, farklı disiplinlerle ‘gezegen sağlığı’! Sempozyumun ilk oturumu, 2019’da hayatını kaybeden Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Öğrenci Bilimsel Araştırma ve Sağlık Kulübü Danışmanı merhum Doç. Dr. Serdar Susever anısına ve onuruna gerçekleştirildi. İlk oturumda, Yrd. Doç. Dr. Taygun Dayı “Gezegen Sağlığında İnsan Faktörü” başlıklı konuşmasında, insan davranışlarının çevre üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde ele aldı. Ardından Prof. Dr. Murat Özgören, “Gezegen ve Homo Sapiens: Kira Sözleşmesi” başlıklı sunumunda, insanlığın doğa ile kurduğu ilişkiyi sorumluluk bilinci çerçevesinde değerlendirdi. İkinci oturumda, Prof. Dr. Özge Özden “Bireysel ve Ticari Tarım Gezegen Sağlığını Nasıl Etkiliyor?” başlıklı konuşmasıyla tarımsal faaliyetlerin çevre üzerindeki etkilerini ele alırken, Elektrik ve Elektronik Mühendisi Savaş Bağkur “Teknolojideki Son Yenilikler ve Gezegen Sağlığına Etkileri” başlıklı sunumuyla teknolojinin çevresel sürdürülebilirliğe olan etkilerini değerlendirdi. Son oturumda ise; Yrd. Doç. Dr. Melis Bağkur “Fiziksel Aktivite ve Gezegen Üzerindeki Rolü” sunumuyla bireysel hareketliliğin çevre üzerindeki rolünü tartışırken, Yrd. Doç. Dr. Servet Madencioğlu; “Tarladan Sofraya Besinlerin Gezegen Yükü” başlıklı konuşmasıyla, gıda üretim ve tüketim süreçlerinin çevresel etkilerini kapsamlı bir şekilde ele aldı. “Dünyanın zamanı daralıyor” Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adile Öniz, katılımcılara seslenerek “Sizlerden ricam, burada edindiğimiz bilgi ve farkındalığı daha geniş kitlelere taşıyarak bu konuların toplumda daha çok konuşulmasını sağlamamızdır. Ancak bu şekilde, hep birlikte bilinçlenmeye ve dünyamızı kurtarmaya anlamlı katkılar sunabiliriz” dedi. Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Mustafa Hoca ise, “Sürdürülebilirlik; ekonomi, sosyal, kültürel, sağlık, tarım, teknoloji, beslenme gibi birçok alanda dengeyi sağlamak anlamına gelir. Ancak, sahip olduğumuz kaynakları doğru kullanarak gelecek nesillere daha yaşanabilir bir gezegen bırakmış olabiliriz” dedi. Toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi ve eğitiminin önemine dikkat çeken Doç. Dr. Hoca, konuşmasını merhum Doç. Dr. Serdar Susever’i anarak tamamladı. Beslenme ve Diyetetik Öğrenci Kulübü Başkanı Zeynep Yıldırım ise “Sempozyum, gezegenimizin geleceğini korumak için neler yapabileceğimizi konuşmak adına önemli bir fırsat” diyerek sürdürülebilirliğin; kaynakların doğru kullanımı ile bireyden topluma herkesin sorumluluk almasıyla mümkün olabileceğini vurguladı. Doğaya verilen zararın geleceği tehdit ettiğini hatırlatan Yıldırım, küçük adımlarla büyük değişimlerin mümkün olduğunu belirterek sempozyumun yeni fikirler ve iş birliklerine ilham olmasını diledi.
İstanbul Gıda alerjisinde, erken tanı ve uygun tedavi önemli Erken tanı ve uygun tedavi ile çocukların gıda alerjisi ile sağlıklı bir şekilde yaşaması mümkün. Liv Hospital Çocuk İmmünolojisi ve Alerji Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Mahir İğde, gıda alerjisinin, bir çocuğun vücudunun belirli bir besine karşı anormal bir tepki vermesi olduğunun altını çizerek, "Bu durum, bağışıklık sistemi tarafından tetiklenir ve genellikle yenilen veya içilen bir besin tüketildikten kısa bir süre sonra ortaya çıkar. Aileler için bu durumu fark etmek bazen zor olabilir, ancak belli başlı belirtiler çocuğunuzun gıda alerjisi olabileceğini gösterebilir" dedi. Gıda alerjisi belirtilerinin hafiften şiddetliye değişebileceğini belirten İğde, "Bir veya daha fazla belirti aynı anda görülebilir. Belirtiler 4 grupta toplanabilir. Cilt Belirtileri: Döküntüler (kurdeşen veya kaşıntılı kabarcıklar), egzama veya ciltte kaşıntı artışı, yüz, dudaklar, dil veya gözlerde şişlik (anjiyoödem). Sindirim Sistemi Belirtileri: Karın ağrısı, bulantı veya kusma, ishal veya kabızlık. Solunum Sistemi Belirtileri: Hapşırık, burun tıkanıklığı veya burun akıntısı, nefes darlığı veya hırlama (astım benzeri belirtiler). Sistemik Reaksiyonlar: Ağır vakalarda, anafilaksi olarak bilinen hayati tehlike oluşturan ciddi bir alerjik reaksiyon meydana gelebilir. Bu durumda deri döküntüleri, nefes almada güçlük, tansiyon düşmesi ve bilinç kaybı gibi belirtiler bir arada görülebilir" dedi. İğde, dikkat edilmesi gerekenleri ise şöyle sıraladı: "Belirtilerin ne zaman ortaya çıktığı: Belirtiler genellikle gıdanın tüketilmesinden dakikalar ila saatler sonra ortaya çıkar. Hangi besinlerin belirtilere yol açtığını takip etmek için bir gıda günlüğü tutabilirsiniz. Aile geçmişi: Ailede astım, egzama, saman nezlesi veya diğer alerjik hastalıklar varsa, çocuğunuzun gıda alerjisine yatkın olma ihtimali artar". Belirtilerin gözlemlenmesi halinde doktora başvurulması gerektiğini kaydeden İğde, "Uzman, gıda alerjisi tanısı koymak için deri testi, kan testi veya yama testi gibi yöntemler kullanabilir. Doktorunuz gıda alerjisi tanısı koyarsa, anafilaksi gibi ciddi reaksiyonları önlemek için epinefrin oto-enjektörü kullanmayı öğretebilir. Tetikleyici gıdalardan kaçınmak, gıda alerjisi olan bir çocuğun sağlığını korumanın en etkili yoludur. Ambalajlı gıdaların etiketlerini dikkatlice okuyun" tavsiyelerinde bulundu.
Antalya Antalya’da çiçekçiyi tek yumrukla öldüren sanığa müebbet hapis talebi Antalya’da eşinin fotoğrafını sosyal medyada izinsiz paylaştığı gerekçesiyle attığı yumrukla çiçekçinin ölümüne sebebiyet veren sanık hakkında "Kasten öldürme" suçundan müebbet hapis istemiyle dava açıldı. Kepez ilçesinde 12 Ekim 2024 tarihinde meydana gelen olayda, Eşref Yunus Yıldırıcı’yı tek yumrukla darp ederek öldürmüştü. Yaşananlar güvenlik kamerasına saniye saniye yansırken, tutuklu bulunan Kıvanç Şensöz hakkında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianame, Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. İddianamede, yabancı uyruklu eşi ile birlikte sosyal medya üzerinden çiçek satış işiyle uğraşan sanığın, eşinin çiçeklerle çekilmiş fotoğrafını, Eşref Yunus Yıldırıcı’nın sosyal medya hesabında gördüğü ve sanığın 11 Ekim 2024 tarihinde maktulü arayarak "Benim karşıma çıkmayın, çıkarsanız anladığınız dilden karşılık vereceğim, ben kimseyi tanımam, seni sinkaf ederim, boynunu koparırım, bulduğum yerde affetmem” şeklinde tehdit ettiği ifade edildi. "Sizin faturanızı çekeceğim" Bunun üzerine Eşref Yunus Yıldırıcı’nın sanığa hesabı kardeşinin yönettiğini söyleyip telefonu kardeşi Firdevs Yıldırıcı’ya verdiği ve Firdevs Yıldırıcı’nın da fotoğrafları sileceğini şüpheliye söylediği ancak sanığın "Sizin faturanızı çekeceğim, bu zamana kadar ses çıkartmadım, şimdi anladığınız dilden konuşacağım" şeklinde tehdidini sürdürdüğü belirtildi. İddianamenin devamında sanığın olayın gerçekleştiği yerin sahibi ve maktulün dayısı Ali Okur’u arayarak Eşref Yunus Yıldırıcı’yı döveceğini ve öldüreceğini söylediği, bir süre sonra da Kepez ilçesi Altınova Mahallesi’ndeki Ali Okur’a çiçekçi deposunda buluştuğu belirtildi. Sanığın, Yıldırıcı ile buluştuğunda hiç konuşmayarak bir anda yüzüne yumruk attığı ve maktulün aldığı yumruk darbesiyle yere düştüğü belirtilen iddianamede, yerde hareketsiz bir biçimde kalmasına rağmen sanığın 3 kez tekme attığı, akabinde şahsı iki eliyle kaldırıp bir seferde yere vurduğu ve Kepez Devlet Hastanesine kaldırılan Yıldırıcı’nın hayatını kaybettiği vurgulandı. İddianamede, sanığın "Kasten öldürme" suçundan müebbet hapisle cezalandırılması talep edildi.
Mersin Toros Üniversitesi 201 üniversite arasında 5. sırada Toros Üniversitesi, 2024 YÖK genel raporunda, ’Araştırma-Geliştirme Proje ve Yayın’ kategorisinde yer alan patent, faydalı model ve tasarım başvuruları sıralamasında 201 üniversite arasından 5. sırada yer alarak büyük bir başarıya imza attı. Toros Üniversitesi, bu başarısıyla köklü ve prestijli kurumların bulunduğu ilk 20 listesinin zirvesine yakın bir konumda yer aldı. Özellikle, Türkiye’nin önde gelen üniversitelerini geride bırakması, Toros Üniversitesi’nin bilimsel ve yenilikçi kimliğini bir kez daha kanıtladı. Toros Üniversitesi’nin elde ettiği bu sonuç, araştırma ve geliştirme alanında ulusal ölçekteki gücünü ve etkisini gözler önüne serdi. Üniversitenin bünyesinde yer alan Smartlab İleri Teknolojileri Uygulama Merkezi’nin koordinatörlüğünde yürütülen projeler, bu başarının temel taşlarını oluşturdu. Teknoloji ve bilimin birleştirici gücü, üniversitenin akademik ve idari kadrosunun özverili çalışmalarıyla harmanlanarak bu anlamlı sonuca ulaşıldı. İlgili akademik ve idari kadro kadar, yenilikçi projeleriyle öne çıkan öğrenciler de bu başarının önemli bir parçası oldu. Öğrencilerin katkısıyla hayat bulan yenilikçi fikirler, üniversitenin sadece bir eğitim kurumu olmasının ötesinde, bilimsel bir merkez olarak konumlanmasına da katkı sağlıyor. Sanayi ve paydaşlarla etkin iş birliği Bu büyük başarı, Toros Üniversitesi’nin sadece akademik bir kurum olarak değil, sanayi ve diğer paydaşlarla etkin iş birliği kurarak ne kadar çok yönlü bir rol oynadığını da ortaya koydu. Üniversitenin uzun yıllardır sürdürdüğü ortak çalışmalar, sanayi kuruluşlarından gelen destek ve paydaşlarla geliştirilen projeler, bilimsel başarıya giden yolda önemli bir itici güç oldu. Bu sonuç, Toros Üniversitesi’nin yenilikçi ve bilim odaklı yaklaşımının ulusal düzeyde de kabul gördüğünün bir göstergesi oldu.