EKONOMİ - 13 Aralık 2024 Cuma 09:38

Aydınlı çiftçilere destekleme ödemeleri yapılacak

A
A
A
Aydınlı çiftçilere destekleme ödemeleri yapılacak

Önemli tarım ve hayvancılık kentlerinden olan Aydın’da 10 bin 986 üreticiye 61 milyon 555 bin 108 TL çiğ süt destekleme ödemesi yapılacak.



Konuyla ilgili Aydın İl Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada "2024 Yılı Temmuz-Ağustos-Eylül dönemi çiğ süt desteklemesi ödemeleri kapsamında, 10 bin 986 üreticiye, 155 milyon 403 bin 744 litre süt karşılığında 61 milyon 555 bin 108 TL ödeme yapılacaktır. Ödemeler TCKN 4-6-8 Vergi Numarası 0-2-4 olanlara 13 Aralık Cuma günü, diğer üreticilere ise 20 Aralık Cuma saat 18.00’den itibaren üreticilerin hesaplarına aktarılacaktır. Üreticilerimize hayırlı olsun" ifadelerine yer verildi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri MHP’li Özdemir: "RTÜK’ün daha etkili, kararlı ve tarafsız bir hizmet vermesi beklentimizdir" Radyo ve Televizyon Kurumu’nun 2025 yılı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) grubu adına söz alan Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir; "Ne yazık ki yayıncı kuruluşlar reyting elde etme kaygısıyla hareket ederken, neredeyse hiçbir ölçü ve ilkeyi benimsemiyor olmaları bireysel ve toplumsal bozulmayı beslemektedir. Şiddetin her türlüsü özendirilmekte, vahşet örneklendirilmekte, ahlaksızlık adeta teşvik edilmekte, insanlık dışı her eylem giderek daha fazla meşru gösterilmeye çalışılmaktadır. Hele hele tartışma programları adı altında sergilenen kimi kepazelikler ise tahammül sınırlarını çoktan aşmıştır" dedi. TBMM’de kürsüye gelen MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir medyada teknolojinin gelişmesiyle yeni mecralar oluştuğunu kaydederek; kanunlar ve anayasa çerçevesinde medyanın denetimi hususunda kendisini sürekli geliştiren bir anlayışa sahip olunması zorunluluğundan bahsetti. Özdemir; "Medya, toplumun haber alma özgürlüğü konusunda anayasal güvence altındadır. Tüzel kişilikler arasında da medya kuruluşlarımız saygın ve güzide bir yere sahiptir. Tarihsel perspektifle değerlendirildiğinde, medya kuruluşlarının zaman ve teknolojinin gelişmesi ile kendisine yeni mecralar oluşturduğu görülmektedir. Yazılı basınla başlayıp, önce işitsel, ardından görsel alanla devam eden mecralara son olarak internet ve sosyal medya yayıncılığı eklenmiştir. Durumu bu hali ile ele aldığımızda, kanunlar ve anayasa çerçevesinde medyanın denetimi hususunda dinamik ve kendisini sürekli geliştiren bir anlayışa sahip olunması zorunluluğu karşımızda durmaktadır" ifadelerini kullandı. Genel Başkan Yardımcısı Özdemir; yayıncı kuruluşların reyting elde etme kaygısıyla hareket ederken neredeyse hiçbir ölçü ve ilkeyi benimsemiyor olmalarının bireysel ve toplumsal bozulmayı beslediğini dile getirerek; RTÜK’ün daha etkili, kararlı ve yasalar çerçevesinde tarafsız bir hizmet vermesinin beklendiğinin altını çizdi. Özdemir konuşmasında; "Bununla beraber, hedef ülke üzerindeki politikalarını uygulayabilmek için kamuoyunu etkilemek üzere faaliyet yürüten diğer ülkelerin ve kuruluşların varlığı medya denetimini zorlaştıran faktörler arasındadır. Özellikle medyanın kimi unsurlarının bazı yabancı vakıf ve diğer yapılanmalar tarafından karanlık maksatlarla fonlandıkları da malumdur. Bugün özellikle televizyon ve dijital medya yayıncılığı sahası toplumun huzuru, milli dayanışma ve ahlak anlayışımız açısından vuku bulan yüksek sorunların ana kaynağından biri haline gelmiştir. Ne yazık ki yayıncı kuruluşların, daha fazla izlenme ya da başka bir ifadeyle reyting elde etme kaygısıyla hareket ederken, neredeyse hiçbir ölçü ve ilkeyi benimsemiyor olmaları bireysel ve toplumsal bozulmayı beslemektedir. Şiddetin her türlüsü özendirilmekte, vahşet örneklendirilmekte, ahlaksızlık adeta teşvik edilmekte, insanlık dışı her eylem giderek daha fazla meşru gösterilmeye çalışılmaktadır. Hele hele tartışma programları adı altında sergilenen kimi kepazelikler ise tahammül sınırlarını çoktan aşmıştır. Bu tarz programlarda siyasal karşıtlık, sizden olmayana her türlü iftirayı atmaya, yalan ve yanlış beyanlarla dolu ithamlarla her türlü sözü söylemeye hak tanımaktadır. Akla ziyan, vicdana aykırı, hak ve hürriyetlerin tamamına zıt olarak sürdürülen bu yayınlarla gerçekte ne iktidar karşıtlığı ne de siyasi bir aidiyet beyanı yapılmakta, özde bilinçli bir şekilde yozlaşma beslenmektedir. Bize göre bu anlayışla cereyan eden yayınların tamamı sistemli ve kasıtlı bir çabanın ürünüdür. Bireyi bozma, toplumu yozlaştırma, siyasete, yargıya, resmi kurumlara ve bizatihi devletimizin kendisine karşı güveni tamamen ortadan kaldırmaya yönelik sergilenen yayın politikalarının tamamı hasım çevrelerin ürünüdür. Biz bu türden girişimleri ise çok iyi tanıyoruz. Demokrasi dışı eylem ve ara rejim hedefinde olanlar, arzu ettikleri iklimi oluşturabilmek için medyayı her daim araç olarak kullanmışlardır. Türkiye bir yandan büyük bir toplumsal kucaklaşma ve kaynaşmaya yönelik son derece değerli adımları atarken, diğer yandan bölgesel ve küresel meselelerde liderliğini konuşturmaktadır. Tam da böylesi bir zaman diliminde, yayıncılık adı altında aziz milletimize gerçekler değil, çalışılmış ve maksatlı yayınlarla dolu görüntüler servis edilmektedir. İstiyorlar ki devlet ve millet arasındaki kopmaz bağ sarsılsın. Umuyorlar ki özgürlük adı altında her türlü ahlaki değerlerimiz yıkılsın, kadının saygınlığı, ailenin önem ve kıymeti ortadan kalksın. Ümitsizlik her yanı sarsın ve yaşamın ağır geldiği hissiyatı her yeri kaplasın. Böylelikle milli kültürümüz tahribata uğrasın ve bilhassa yeni nesil bunlardan etkilenerek, kontrol edilebilir bir şuursuzluğa sürüklensin, Türkiye’nin geleceği heba edilsin. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Hatta bu durum bizim açımızdan en yüksek dereceli bir milli güvenlik tehdididir. Milliyetçi Hareket Partisi işte bu konulardaki hassasiyetini her fırsatta ifade etmekte, basın meslek ilkelerine sadakatle beraber, yayıncılığın ahlaki, vicdani ve hukuki sorumluluğunu kendi kurumsal yaklaşımı ile ifade etmektedir. Bu duruşumuzun kimi medya organlarını rahatsız ettiğini biliyoruz. Varsın olsunlar, zira biz hakkın, hakikatin ve hukukun gereği olarak, inandığımızı söyleyip uygulamaya devam edeceğiz. Tertemiz mazimize ve duruşumuza leke sürmeye çalışan kimi medya organlarının başta patronları olmak üzere bazı idarecilerine varıncaya kadar ne derece rezil ve kirli bir yapıda olduklarını, kimlerle işbirliği içerisinde bulunduklarını çok iyi biliyoruz. Bu sebeple RTÜK’ün daha etkili, kararlı ve yasalar çerçevesinde tarafsız bir hizmet vermesi beklentimizdir. Bu vesile ile RTÜK bütçesine Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu yönde oy vereceğimizi belirtiyor, Gazi meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum" ifadelerine yer verdi.
Sivas STSO Başkanı Özdemir: "Talep arttıkça İzmir uçuşlarının daha sıklaşacağını düşünüyorum" Sivas Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Özdemir, İzmir uçuşlarıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Özdemir, “Uçuşların sürekli ve kente yarar sağlayacak şekilde olması için hep birlikte hareket etmeliyiz” dedi. Sivas Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Özdemir, İzmir’e yapılan uçuşların yalnızca Sivas-İzmir hattı olarak değerlendirilmemesi gerektiğini vurguladı. İzmir’in, aynı zamanda Avrupa’ya aktarma yapılabilen daha ekonomik bir bağlantı noktası olduğunu belirtti. Sivas-İzmir uçak seferlerinin başlatılması için yoğun çaba sarf eden Başkan Zeki Özdemir, Avrupa uçuşları için İstanbul’un geçiş noktası olarak görülmesinin yanı sıra, İzmir’in de bir aktarma merkezi olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Özdemir, “İzmir uçuşlarını bu şekilde kullanırsak, uçağın düzenli bir şekilde sefer yapacağından hiçbir şüphem yok” dedi. Pegasus Hava Yolları ve farklı bir hava yolu şirketinin, İzmir’den Avrupa’nın 70 farklı destinasyonuna uçuş imkânı sunduğunu hatırlatan Başkan Özdemir, Avrupa’ya seyahat etmek isteyen Sivaslıların İzmir aktarmalı uçuşları tercih ederek Avrupa’ya ulaşabileceklerini söyledi. İzmir uçak seferlerinin sürekliliğini sağlamak amacıyla çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Başkan Zeki Özdemir, İzmir’deki Sivaslı derneklere çağrıda bulunarak, "İzmir’de yaşayan hemşehrilerimizi, Sivas ile bağlarını güçlendirmek ve memleket hasretlerini gidermeleri için Sivas’a davet ediyoruz. Bunu gündemde tutarsak, talebin artacağını ve talep arttıkça İzmir uçuşlarının daha sıklaşacağını umuyor, bu sayede uçak seferlerinin kalıcı hale geleceğini düşünüyorum” diye konuştu. "Uçağımıza ve havalimanımıza sahip çıkmalıyız" Sivas’tan İzmir’e aktarmasız uçak seferlerinin bulunduğunu da hatırlatan Başkan Özdemir, hem İzmir hem de İzmir aktarmalı Avrupa uçuşları için Sivas Nuri Demirağ Havalimanı’nın çevre illere de hizmet verdiğini sözlerine ekledi. Özdemir, “Uçuşların sürekli ve kente yarar sağlayacak şekilde olması için hep birlikte hareket etmeliyiz. Uçağımıza ve havalimanımıza sahip çıkmalıyız” şeklinde konuştu.
Ankara Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Amor: “AB’ye katılım sürecinde Türkiye’de gerekli koşulları yerine getirmeli, bir kestirme yol yok” Avrupa Parlamentosu Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sanchez Amor, “Katılım sürecine burada bir herhangi bir kestirme yol yok. Katılım sürecinde Türkiye’de diğer tüm üye ülkeler gibi gerekli koşulları yerine getirmeli” dedi. Avrupa Parlamentosu Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sanchez Amor, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’nun Çalışma Ofisi’nde basın açıklaması düzenledi. Amor, açıklamasında Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. “Bakan Fidan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ilişkilerin canlandırılması yönünde pozitif mesajlar aldık” Burada konuşan Amor, Avrupa Parlamentosu Raportörü görevini tekrar aldıktan sonra ön çalışmalarına başladığını ve ilk yaptığı şeyin Türkiye’yi ziyaret ederek, Avrupa Parlamentosu isteğiyle sorunları çözüp, Türkiye ile pozitif bir gündemle devam etmek olduğunu söyledi. Armor, “Son bir ayda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Avrupa Birliği’yle (AB) Türkiye arasındaki ilişkilerin canlandırılması yönünde pozitif mesajlar aldık. Yaptıkları açıklamalar ise büyük bir memnuniyetle karşılandı. Özellikle Bakan Fidan’ın belirttiği üzere pozitif bir gündeme doğru ilerleme konusunun her iki tarafın faydasına olacağı dile getirildi. Belki de burada ortak amaç öncelikle önümüzde ne tür engellerin olduğunu her iki tarafın da faydasına olacak şekilde göden geçirmek ve incelemek" diye konuştu. “Ne kadar çok kilit ortak olarak nitelendirilirseniz o kadar az aday ülke olarak görülürsünüz” Amor, Türkiye’nin bölgede stratejik öneme sahip olduğunu ve güvenlik alanında da kilit bir ortak olduğunu dile getirerek, şu ifadelere yer verdi: “Ülkenizde aslında bu kadar kilit ve stratejik ortak olduğunun farkında olmalı. Ama şunun da farkında olmanız gerekiyor ki ne kadar çok kilit ortak olarak nitelendirilirseniz o kadar az aday ülke olarak görülürsünüz. Şu anda komisyon Ursula Von Der Leyen, Parlamentoda yaptığı iki kendisinin komisyon başkanlığı için yapılacak oylama bir de tüm komisyon için yapılan oylama için yaptığı her iki konuşmada da Türkiye’den aday ülke olarak bahsetmedi. Önümüzdeki Salı Von Der Leyen Türkiye’yi ziyaret edecek. Eğer Von Der Leyen ziyareti sırasında insan haklarının üstünlüğü, hukukun üstünlüğü Demirtaş, Kavala, AHİM ve kayyum konularından bahsederse bu iyi bir sinyal olacaktır. Çünkü bu konular doğrudan üyelikle ilgili konular. Fakat eğer bu konulardan kaçınır sadece Suriye’ye ilişkin yapılan işbirliğinden bahsedecek olursa bu biraz önceki dediklerimden farklı siyasi bir açıklama durumu olacaktır.” “AB’ye katılım sürecinde Türkiye’de gerekli koşulları yerine getirmeli, bir kestirme yol yok” Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin sürecini de değerlendiren Amor, “Katılım sürecine baktığımızda bunun işlemsel değil aslında normatif bir süreç olduğunu görüyoruz. Yani burada bir herhangi bir kestirme yol yok. Katılım sürecinde Türkiye’de diğer tüm üye ülkeler gibi gerekli koşulları yerine getirmeli. Yani burada bir kestirme yol yok” şeklinde konuştu. “AB için hiçbir zaman katılım jeopolitik önemle ilgili olmamıştır” Türkiye’de, kamuoyunun yetkililerden aldığı mesajda, üyelik konusunda bir takım engeller olduğu, bunun nedeninin ise dış politika ve güvenlik açısından herhangi bir netlik olmadığına bir görüş olduğunu dile getiren Amor, “AB açısından baktığınızda katılım sadece demokratik standartlarla ilgili bir konu. Burada farklı konular da var. Türkiye üye olmalı çünkü çok büyük bir jeopolitik önemi var deniyor fakat AB için hiçbir zaman katılım jeopolitik önemle ilgili olmamıştır” diye konuştu. “Türkiye demokratik standartların düzeyiyle ilgili tartışmalara girmekten kaçınıyor” AB üyeliğine ilişkin Türkiye’nin katılım sürecini engellediğini iddia eden Amor, “Türkiye sürekli demokratik standartların düzeyiyle ilgili tartışmalara girmekten kaçınıyor. Her zaman buradaki eksikliği jeopolitik öneme ilişkin açıklamalarla kompanse etmeye çalışıyor. Yakın zaman önce Bakan Fidan AB’den netlik, kararlılık ve sonuca odaklı bir yaklaşım beklediklerini söylemişti. Ben bu konuda netlik ve kararlılık sunmaya hazırım. AB hala demokrasiler kulübüdür. Katılım sürecinin kalbinde demokrasi prensipleri ve demokrasi değerleri bulunur. Demokrasiyle ilgili değerleri ikame ettirecek başka hiç bir şey yoktur. Demokrasiyle ilgili konularda tartışmaya girmekten kaçınmak için öne sürülecek başka şeyler yoktur. Hiçbir kestirme yol yok. Ukrayna, Moldova ve diğer Balkan ülkeleri için de geçerlidir” ifadelerine yer verdi. “Türkiye’de demokratik standartlara baktığımızda tam bir felaket olduğunu söyleyebiliriz” AB’ye katılım sürecinde demokratik standartların temel unsur olduğunu hatırlatan Amor, “Şu anda Türkiye’de demokratik standartlara baktığımızda tam bir felaket olduğunu söyleyebiliriz. Sadece bu değerlendirmeyi yapan AB değil. Tüm uluslararası kuruluşlara bakacak olursanız demokratik standartlar, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, denge fren mekanizmaları gibi konularda Türkiye ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Avrupa Konseyi ve başka birçok kuruluşun da aynı değerlendirmeyi yaptığını görüyoruz. Demokratik standartla ilgili yapılan her bir değerlendirmeye baktığınızda bunların adalet sisteminden bahsettiğini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını uygulamadığından bahsettiğini; Can Atalay konusunda olduğu gibi, hukukun üstünlüğünün olmadığını ve hatta Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi üyeleriyle ilgili suç duyurusunda bulunduğunu söylediğini görürsünüz” değerlendirmesinde bulundu. “Mesele burada dronlar değil Kavala” AB üyeliği konusunda teme prensibin demokrasi olduğunu dile getiren Amor, “Mesele burada dronlar değil Kavala, Etiyopya Somali arasındaki anlaşma değil basın özgürlüğü. Dolayısıyla bunu çok net olarak söylemek istiyorum ki üyelik için bir kısa yol bulabilmek adına başka konuları ortaya sürmemek gerek. Çünkü Avrupa Birliği hala bir demokrasiler kulübü. AB içerisinde daha az olgun veya olgunlaşmamış demokrasileri istemiyoruz. Çünkü AB’nin kendi içerisinde de sorunları var. Bazı üye ülkelerin toplumları daha hazır değilken üye olmuşlardı” dedi. AB komisyon raporunda Türkiye’ye dair olumlu şeylerin de olduğunu kaydeden Amor, bunlar özellikle ekonomiyle ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in uyguladı ‘Ortodoks Ekonomi Programlarıyla’ ilgili. Tabii bu politikalar ve Bakan Şimşek için de bazı sorunlar var. Ekonominin geleceği aynı zamanda hukuki anlamda belirlilik olmasına bağlı. Bu hukukun üstünlüğü ve demokratik standartlar konusunda ilerleme olmayışı, Bakan Şimşek’in dışardaki inanırlılığını da zedeliyor” diye konuştu.