SAĞLIK - 01 Aralık 2024 Pazar 07:59

Kolon kanserine sebep olan 10 risk faktörü

A
A
A
Kolon kanserine sebep olan 10 risk faktörü

Kalın bağırsak ve kolorektal kanser diye de bilinen kolon kanserinin, sindirim sisteminin en son kısmında yer alan bölgede geliştiğini belirten uzmanlar kolon kanserinin dünya çapında en yaygın görülen üçüncü kanser türü olduğuna dikkati çekti. Memorial Antalya Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alihan Gürkan, 2022’de 1,9 milyondan fazla kolon kanseri teşhis edildiğini belirterek " Kolon kanseri, kanser ölümünün ikinci en yaygın nedenidir ve yılda 900.000’den fazla ölüme yol açmaktadır. Özellikle genetik geçişli ve ailesel eğilimli kolon kansei için taramalara erken yaşta başlanması büyük önem taşımaktadır. Kolon kanseri en sık 60’lı yaşların sonrasında görülen bir hastalıktır. Ülkemizde de artık bu yaş grubunda önemli bir çoğunluk bulunduğu için sık görülen kanserler arasına girmiştir" dedi.



1. dereceden akrabalarda varsa dikkat


Kolon kanserinin gelişmesinde en önemli etkenin kolon polipleri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Alihan Gürkan, poliplerin sık geliştiği gruplarda kanser görülmesinin de sık olduğunu, bunların genetik geçişli, ailesel eğilimli olabilir ve çoğunlukla ileri yaşlarda doğal olarak bulunabileceğini kaydetti. Prof. Dr. Alihan Gürkan, "1. dereceden akrabalarında kolon kanseri görülenler diğer bireylere göre en az 2 misli daha fazla risk altındadır. Eğer bir kişinin 40’lı yaşlarda birinci derece akrabalarında bir tane, ikinci derecede akrabalarında birden fazla kolon kanseri hikayesi var ise hastalığa karşı ciddi şekilde uyarılmalıdır." dedi.



Sürekli ishal ya da kabız olmak bir işaret olabilir


Kolon kanserinin bazı belirtilerinin iyi bilinmesi gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Alihan Gürkan, en önemli belirtinin, dışkılama alışkanlığında değişme gözlenmesi olduğunun altını çizdi. Gürkan "Bu, uzun süreli ishal ya da kabızlık veya hissedilir düzensizlik şeklinde olabilir. Anlamsız kanamalar da kansere işaret eder. Eğer kişide dışkılama sırasında kanama görülüyorsa muhakkak bir uzmana muayene olmalıdır. Daha ilerleyen evrede aralıklı, bazen kolik tarzında karın ağrısı, gaz sancıları, nedeni bilinmeyen kilo kayıpları, kansızlık, kendini aşırı yorgun hissetme gibi çeşitli belirtiler görülebilir. Hastalık ilerlemeden tanı konulması yaşam şansını büyük ölçüde artırmaktadır. Bu gibi belirtiler görüldüğünde bir an önce sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır" dedi.


Prof. Dr. Alihan Gürkan, kolon kanserinde risk faktörlerini ise ileri yaş, kolorektal kanser veya polip geçmişi, inflamatuar bağırsak hastalıkları, kolon kanseri riskini artıran kalıtsal durumlar, kolon kanseri aile öyküsü, düşük lifli, yüksek yağlı diyet, düzenli egzersiz yapmamak, diyabet, obezite, alkol ve sigara kullanmak, kanser için radyasyon tedavisi olarak sıraladı.



Kolon kanserinde en etkili tedavi cerrahi


Kolon kanserinde kanserli olan bölgenin, kanserli hücre bırakmayacak şekilde çıkarılmasının en etkili tedavi yöntemi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Alihan Gürkan, cerrahi tedaviden sonra hastalığın evresine göre kemoterapi, eğer rektumda yerleşmiş bir kolon kanseri var ise radyoterapi desteği de alınabileceğini kaydetti. Risk gruplarında olan kişilerin genç yaşlarda mutlaka 3-5 yılda bir kolonoskopi yaptırmaları gerektiğinin altını çizen Gürkan, "Ayrıca risk grubunda olmasa da herkesin 50 yaşından sonra bu işlemi yaptırması önerilir. Kolonoskopi sırasında görülen polipler alınarak ilerde oluşabilecek bir kanser riski ortadan kaldırılmaktadır. Bu sebeple risk altındaki gruplarda kolonoskopi, hem bir tanı hem de tedavi şekli olabilmektedir" dedi.



Riski azaltmak için ne yapılmalı?


Prof. Dr. Alihan Gürkan, kolon kanseri riskini azaltmak için ise günlük yaşamda yapılabilecek değişiklikleri ise şöyle sıraladı, "Çeşitli meyveler, sebzeler ve tam tahıllar tüketmek; meyveler, sebzeler ve tam tahıllar, kanseri önlemeye yardımcı olabilecek vitaminler, mineraller, lif ve antioksidanlar içerir. Çeşitli vitamin ve besin maddeleri alabilmeniz için bu grubu beslenmenizden eksik etmeyin. Alkolü ölçülü tüketin ya da hiç tüketmeyin; alkol içmeyi seçerseniz, içtiğiniz miktarı kadınlar için günde bir içkiden, erkekler içinse iki içkiden fazla olmayacak şekilde sınırlayın. Sigarayı bırakın; sigara kansere neden olan en başlıca sebeplerden biridir. Haftada en az 5 gün egzersiz yapın; en az 30 dakika egzersiz yapmaya çalışın. Hareketsiz kaldıysanız, yavaşça başlayın ve kademeli olarak 30 dakikaya çıkarın. Ayrıca, bir egzersiz programına başlamadan önce bir sağlık uzmanıyla görüşün. İdeal kiloda olun; sağlıklı bir kilodaysanız, sağlıklı bir diyeti günlük egzersizle birleştirerek kilonuzu korumaya çalışın. Kilo vermeniz gerekiyorsa, beslenme ve diyet uzmanından destek alın. Daha az kalori alarak ve daha fazla hareket ederek yavaşça kilo vermeyi hedefleyin"



Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu: "Afganistan Asya’nın kalbi ve stratejik köprüsüdür" Kütahya Dumlupınar Üniversitesi, Uygulama ve Araştırma Merkezleri Koordinatörü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, Afganistan’ın hem tarihsel hem de güncel önemine dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Afganistan’ın sadece coğrafi konumuyla değil, tarih boyunca oynadığı kritik rollerle de bölge ve dünya dengeleri açısından merkezi bir yere sahip olduğunu ifade etti. Şeyhanlıoğlu, Afganistan’ı Asya’nın kalbi olarak tanımladı ve ülkenin Çin, Rusya ve Türk-İslam dünyası arasında stratejik bir köprü olduğunu vurguladı. Afganistan’ın tarih boyunca, İskender’den Moğollara kadar birçok güç için önemli bir geçiş noktası olduğunu belirtti. 19. yüzyılda Afganistan’ın Rusya ve İngiltere arasında “Büyük Oyun”un merkezi olduğunu hatırlatan Şeyhanlıoğlu, bu dönemde Afganistan’ın Hindistan için bir tampon bölge görevi gördüğünü ifade etti. 20. ve 21. yüzyıllarda ise ülkenin sırasıyla Sovyetler Birliği ve ABD tarafından işgal edildiğini, ancak her iki gücün de burada tutunamadığını belirtti. Afganistan’ın günümüzde Çin’in Kuşak-Yol Projesi ve Orta Asya enerji kaynaklarının aktarımı için kilit bir role sahip olduğunu söyleyen Şeyhanlıoğlu, ülkenin bağımsızlık mücadelesini kazanarak işgallerden kurtulmasının önemine dikkat çekti. İslam dünyasının Afganistan’a sorumluluğu Afganistan’ın bağımsızlık mücadelesi ve toparlanma çabalarını desteklemenin İslam dünyasının sorumluluğu olduğunu vurgulayan Hüseyin Şeyhanlıoğlu, şu ifadeleri kullandı: “Afganistan, İslam dünyasının tarih boyunca en büyük destekçilerinden biri olmuştur. 1923’te Türkiye’yi tanıyan ilk devlet Afganistan’dır. Bugün ise İslam ülkelerinin, ekonomik kalkınma ve altyapı geliştirme projeleriyle Afganistan’a destek olmaları gerekmektedir.” Afganistan’ın yıllarca süren işgallerden sonra büyük bir potansiyele sahip olduğunu ifade eden Şeyhanlıoğlu, özellikle uyuşturucu üretiminin ciddi şekilde azaltıldığını ve ekonomik toparlanma sürecinin başladığını belirtti. Çin ile Afganistan arasında 60 milyar dolarlık ticari anlaşmaların imzalandığını hatırlatarak, bu iş birliklerinin Afganistan için bir dönüm noktası olduğunu söyledi. “Mevlana insani yardım paktı” önerisi Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, Afganistan’ın kalkınması ve refahı için “Mevlana İnsani Yardım Paktı” adı altında bir dayanışma önerisinde bulundu. Bu paketin, eğitim, sağlık ve altyapı gibi alanlarda Afganistan’a destek sağlamayı amaçladığını ifade etti. Şeyhanlıoğlu, Afganistan’ın yalnızca bölgesel bir güç olmadığını, aynı zamanda Türk dünyası ve İslam dünyasının stratejik bir müttefiki olduğunu belirtti. Şeyhanlıoğlu, “Afganistan’ı korumak ve desteklemek, 21. yüzyılın felaketleriyle yüzleşen İslam dünyası için bir vefa borcudur” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.
Erzurum Sağlık çalışanları protesto yürüyüşleri 55’nci haftada da sürdürdü Erzurum’da, İsrail’in Gazze’ye saldırılarını protesto etmek üzere bir araya gelen hekim ve sağlık çalışanları, sessiz yürüyüşlerinin 55’inci haftada sürdürdü. Lala Paşa Camii avlusunda toplanan sağlık çalışanları yaptıkları kısa yürüyüşün ardından Yakutiye Medresesi önünde basın açıklaması yaptı. Atatürk üniversitesi Araştırma Hastanesi Çocuk psikiyatri Asistan Doktoru Özgür Esmeray burada yaptığı açıklamada, “7 Ekim’den bu yana 55 haftadır Gazze için sürekli meydanlardayız, sokaklardayız yürüyüşler yapıyoruz sesimizi duyurmaya çalışıyoruz” dedi. “Selam olsun canlarıyla, kanlarıyla vatanlarında kalmanın ve özgürlüğün bedelini ödeyen izzet sahibi, Gazze Halkına! Selam olsun şehadet rüyasıyla, ölüm pahasına mesleklerinden vazgeçmeyen Gazze’nin şeref ve haysiyet timsali hekim ve sağlık çalışanlarına! Selam olsun zulme karşı elinden ve dilinden geleni esirgemeyen, kararlılıkla protestolara ve boykota devam eden vicdanlı insanlara” diye konuşmasına başlayan Özgür Esmeray, “Gazze’deki dehşet verici ablukanın 421. gününde, sessiz yürüyüşümüzün 55. haftasında bildirimizi okumak için toplanmış bulunuyoruz. Dostlarım, Bizler uzun zamandır ayaktayız, Arakandaki Müslümanların başına gelenleri duyduk ayağa kalktık, mitingler yaptık. Doğu Türkistan’da Müslümanların başının derde girdiğini duyduk, oradaki problemlerin arttığını öğrendik yine ayağa kalktık protestolar, yürüyüşler yaptık, Hindistan’daki müslümanların başına gelenleri duyduk onlar için mitingler yaptık, onlar için yürüyüşler yaptık, Filistin ve Kudüs için farklı zamanlarda yine ayaktaydık yine yürüyüşler yapıyorduk, yine mitingler yapıyorduk, hatırlayın yakın geçmişte de Bosna’da yapılan zulümler için abilerimiz ablalarımız ayaktaydı. 7 Ekimden bu yana ise Gazze için sürekli meydanlardayız, sokaklardayız yürüyüşler yapıyoruz sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Bazıları soruyor ne işe yaradı bu yaptıklarınız, siz bunları yapınca zalim zulmünü mü bıraktı. Yoksa sloganlarınız füzeleri mi durdurdu. Kesinlikle ama kesinlikle çok işe yaradı dostlarım. Bizler ülkemizi yönetenlere dedik ki bizim yüreğimiz orada, yine bizler dünyaya dedik ki sizler insanları insanlığından uzaklaştırmaya çalışıyorsunuz ama biz onlardan değiliz ve olmayacağız, bizler başkasının dertleriyle dertlenen insanlarız dedik. Ama her şeyden ve hepsinden önemlisi bizler kalbimizi koruduk dostlarım, biz duyduğumuz zülme sessiz kalmadık eğer kalsaydık kabul edecek ve diri olan yüreğimizi ölüme terk edecektik. Kalbimizi korumanın yolu ayakta olmaktan, sessiz kalmamaktan geçiyor” diye konuştu. Memleketin dört bir yanında görev yapan hekim ve sağlık çalışanları olarak Gazze’deki sağlık krizini bir yılı aşkın bir süredir, büyük bir endişe ve öfke ile takip ettiklerini belirten Özgür Esmeray açıklamasını şöyle sürdürdü; “Sahada çalışan gazetecilerden, Gazzeli meslektaşlarımızdan, insanî ve uluslararası yardım çalışmaları yapan kuruluş ve organizasyonlardan bize ulaşan bilgiler; durumun vehametini tüm açıklığıyla gözler önüne sermektedir. Gazze’deki ablukanın; insanî yardım girişi ve dağıtımına engel olduğuna, yardım ekipleri ve su kaynaklarına yönelik yoğun saldırılarla birlikte kasten organize edilmiş bir kıtlığa sebep olduğuna tanık olmaktayız. Şu anda nüfusun yüzde 96’sı giderek artan gıda güvensizliği ile karşı karşıyadır. Gazze’nin her yerinde; insansız hava araçlarıyla, keskin nişancılarla, hava ve kara bombardımanıyla; sivil çocuklara, kadınlara ve erkeklere yönelik katliamlar gerçekleştirilmektedir. %90’ı sivil olmak üzere 50.000’den fazla insan İsrail saldırılarında katledildi. Yerleşim alanlarının kasıtlı olarak yok edildiğine şahit olduk. 400 günü aşkın süredir evlerinden sürülen, güvencesiz şartlar altında yaşamaya zorlanan kardeşlerimizin mazlumluğuna şahit olmaktayız. Ne yazık ki Gazze’de işlenen suçlar bunlarla da bitmemektedir; Gazze’de sağlık sistemi kasıtlı olarak yok edilmekte. Yasadışı abluka; tıbbî ekipman ve ilaçların tedarikini engellemektedir. Gazzeli meslektaşlarımıza yardım etmek isteyen uluslararası tıbbî ve cerrahî ekipler bölgeye ulaşamamaktadır. Sivillere ve sivil altyapıya yönelik saldırılar, bilhassa sağlık tesislerini hedef almaktadır. Sağlık hizmeti veren yapıların yüzde 89’u çalışamaz hale getirilmiş, Sağlık çalışanlarından 1015’i öldürülmüş, 300’ü gözaltına alınmıştır. Bu anlamda, soykırımın sonuçlarının önlenmesi ve iyileştirilmesinde; sağlık sisteminin, hastanelerin ve sağlık profesyonellerinin rolü büyük önem arz etmektedir. Sağlık çalışanları ve sağlığı koruyanlar olarak bizim için değerlerimiz, en az teknik becerilerimiz kadar önemlidir. Bu soykırıma seyirci kalacak değiliz! Bu nedenle memleketimizin her tarafından yükselen seslerimizi; sivillerin hedef alınmadığı, güvenli şartlarda çalışabilmeyi talep eden Gazzeli meslektaşlarımızın sesleriyle birleştiriyoruz. Bizler tüm toplumların ve devletlerin üzerine düşen görevi yapacağına inanıyor; herkesi bu apaçık zulme karşı elinden, dilinden gelen her şeyi yapmaya ve boykota davet ediyoruz.” Basın açıklamasının ardından yapılan duanın ardından protesto yürüyüşü sona erdi.