EKONOMİ - 13 Aralık 2024 Cuma 13:16

Göynük kapalı pazar yeri açıldı

A
A
A
Göynük kapalı pazar yeri açıldı

Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu’nun “Her mahalleye bir kapalı pazar yeri” projesi kapsamında açılan Kuzdere, Arslanbucak ve Çamyuva kapalı pazar yerlerinin ardından Göynük Mahallesi’ne yapılan kapalı pazar yerinin resmi açılışı gerçekleştirildi. Daha önce Antalya Büyükşehir Belediyesi Kemer merkezde bulunan kapalı pazar yerini yapmıştı.


Göynük Mahallesi’nde gerçekleştirilen pazar yeri açılışı, Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu öncülüğünde kurulan Kemer Belediyesi Gençlik Bando ve Orkestrası’nın Şef Furkan Üstündağ önderliğinde seslendirdiği İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Başkan Topaloğlu, açılış öncesi vatandaşlar ve davetlilerle selamlaşarak sohbet etti. Başkan Topaloğlu, daha sora yaptığı açılış konuşmasında, İstiklal Marşı’nı çok iyi seslendiren Kemer Belediyesi Gençlik Bando ve Orkestrası’na ve Şef Furkan Üstündağ’a teşekkür ettiğini söyledi.


Çocuklara imkan verildiği zaman neler yapılabileceğinin göstergesinin orkestra olduğuna işaret eden Başkan Topaloğlu, orkestranın üç yıldır ara ara Antalya’da da konserler verdiğini hatırlattı.


Başkan Topaloğlu, pazar yerlerinin artık lüks değil ihtiyaç olduğunu ifade ederek, “Evinizdeki buzdolabı, televizyon nasıl ihtiyaç ise pazar yerleri de aynı şekilde ihtiyaç oldu. Diyeceksiniz ki on yıl Göynük’te belediye başkanlığı yaptınız ama bugüne kadar neden yapmadınız? İmar planlarında yapılması gereken düzenlemeler nedeni ile o dönemde yapamadık ve şu an yerini düzelttik ve yaptık. Burası bizim beşinci yaptığımız pazar yeri. Kemer merkezde Antalya Büyükşehir Belediyesi yaptı. Kuzdere, Arslanbucak, Çamyuva ve burayı biz yaptık" dedi.


Gelecek ay Tekirova Mahallesi’nde pazar yerinin yapım çalışmalarına başlayacaklarına değinen Başkan Topaloğlu, “Tekirova imar planlarında pazar yerimizin yerini ayırttık. İlk olarak oranın zemin düzeltme çalışmalarını yaptık. Daha sonra Beldibi mahallemiz kalıyor. Beldibi mahallemizin imar planları geçtikten sonra bu mahallemize de pazar yerimizi yapacağız. Artık yollarda pazar yeri olmayacak. Yağmuru, çamuru, tuvalet sorunu, karanlıkta alışveriş sıkıntısı vardı. Artık bunlara son verdik. Pazar yerimizin alt kısmında 610 metrekare bir dükkan var. Burayı kurumsal bir firma aldı ve market açacak. Yan tarafında ise 460 metrekare yer var. Seçimden önce dediğim gibi burayı taziye evi yapacağız. Vatandaşlarımız pazar yerimizi düğün, mevlit gibi organizasyonlarda da kullanabilir. Bu konuda emeği geçen meclis üyelerimize, belediye personelimize ve Kemer halkına çok teşekkür ediyorum. Burası bize yaklaşık 36 milyon liraya mal oldu. Hayırlı ve uğurlu olsun” diye konuştu.


Kemer İlçe Müftüsü Recep Balaban’ın okuduğu dualarla pazar yerinin açılış gerçekleştirildi. Başkan Topaloğlu ve beraberindekiler, pazar yerini gezerek esnafa hayırlı işler temennisinde bulundu.


Açılışa Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu ile eşi Fikriye Topaloğlu’nun yanı sıra Kemer Belediye Başkan Vekili Mustafa Bilici, CHP Kemer İlçe Başkanı Sedat Karakaya ve ilçe yönetimi, Kemer Belediye Başkan Yardımcıları Emin Gül ile Mehmet Derya Baytekin, Kemer Belediye Meclis Üyeleri Semih Top, Cansın Efir, Mustafa Çelik, Sema Özdemir, Hüseyin Çelik, Mehmet Akın, Ali Akar, Antalya Büyükşehir Belediyesi Kemer Sorumlusu İsmail Selami Minta, Kemer Belediyesi Mahalle Sorumluları, CHP Kemer Kadın Kolları Başkanı Ayşegül Çelebi ile yönetimi, Akdeniz Ahıskalı Türkler Birliği Derneği Başkanı Ramiz Atahan, muhtarlar, belediye birim müdürleri ve vatandaşlar katıldı.


Toplam 2 bin 592 metrekarelik alan içerisinde bin 835 metrekarelik alana yapılan pazar yerinde taziye evi, tuvaletler, zabıta odası, çay ocağı ve satış ünitesi yer alıyor.



Göynük kapalı pazar yeri açıldı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Denizli il kongresine katılacak AK Parti Genel Merkezi’nde Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında gerçekleşen genişletilmiş ve daraltılmış il başkanları toplantısına katılan AK Parti Denizli İl Başkanı Yücel Güngör, ülke gündemi ve yerel siyaset hakkında açıklamalarda bulundu. Hedef 2028 ve 2029 olduğunu belirten Başkan Yücel Güngör, "Makamımız ne olursa olsun, görevimiz ne olursa olsun, çalışmaya devam edeceğiz. Biz asla ve asla umutsuz değiliz. Bu şarkı burada bitmeyecek diyen bir teşkilatız" dedi. Toplantının başında kongre sürecine ilişkin konuşan Başkan Güngör, “Kongre sürecimize 12 Ekim’de Sarayköy’den başladık ve 17 Kasım’da Pamukkale ilçesiyle finalimizi yaptık. 2028-2029 seçimlerine birlik ve beraberlik içinde devam edeceğiz. İki gün önce, genişletilmiş ve daraltılmış il başkanları toplantılarına Ankara’da katıldık. Kongremizi Cumhurbaşkanımızın katılımıyla gerçekleştireceğiz. Kendilerinin il kongremize katılacak olması, bizim için onurların en büyüğüdür. Ocak ayı içerisinde geleceğini biliyoruz, ancak kesin tarihi netleştiğinde sizinle paylaşacağım. Önümüzdeki ana hedefimiz, 2028-2029 seçimleridir. Biz, vatandaşımıza hizmetkar olabilme bakış açısıyla yolumuza devam ediyoruz” dedi. AK Parti Genel Merkezi’nde Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında gerçekleşen genişletilmiş ve daraltılmış il başkanları toplantısına, AK Parti Denizli İl Başkanı Yücel Güngör, Pamukkale İlçe Başkanı Osman Özpek, teşkilat üyeleri ve protokol katılım sağladı. “Herkes gerçek diktatörü gördü” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı diktatör olarak eleştirenlere de seslenen Güngör, “Suriyelilerin 13 yıllık bir serüveni vardı. Diktatör neymiş, tüm dünyanın gördüğü görüntüleri hep birlikte izledik. Cumhurbaşkanımıza diktatör diyenler, gerçek diktatörün nasıl olduğunu görmüştür. Bu görüntüler, başta CHP olmak üzere, diktatörün ne olduğunu oradan çıkan görüntülerle ortaya koymuştur” diye konuştu. “Nerede mazlum varsa orada Türkiye var” Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın her zaman mazlum milletler yanında yer aldığına da değinen Güngör, “Afrika’da, Somali ve Etiyopya’da iki ülkenin arasını bularak, dünya lideri olduğunu tekrar kanıtlamıştır. Sadece Türkiye’nin değil, mazlum milletlerin de imdadına koşmuştur. Nerede bir mazlum varsa, onun yanında olan bir Türkiye ve Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan vardır” dedi. “Bu şarkı burada bitmeyecek diyen bir teşkilatız” Bundan sonraki süreçte topyekün 2028 genel, 2029 yerel seçimlerine yönelik çalışmalarını sürdüreceklerine de değinen Güngör, bu şarkının burada bitmeyeceğini kaydetti. Başkan Güngör, “Yerel seçimlerin üzerinden 9 ay geçti. Milletimizin verdiği karar başımızın üzerindedir. Milletimiz, 2028’de genel olarak, 2029’da ise yerel olarak yeniden karar verecektir. Teşkilatlarımızla birlikte kendimizi gözden geçirip, milletimizin gönlüne girebilmek için elimizden gelen çabayı göstereceğiz. Biz, Liderimiz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında olacağız. Biz milletimizi çok seviyoruz. Biz bu şehre vefa borçluyuz. Makamımız ne olursa olsun, görevimiz ne olursa olsun, çalışmaya devam edeceğiz. Biz asla ve asla umutsuz değiliz. Bu şarkı burada bitmeyecek diyen bir teşkilatız. Bize ayar verecek olan varsa, o da milletimizdir. Hiçbir siyasi parti bize ayar veremez” dedi. “Benim siyasette 2 hedefim var” Siyasette 2 hedefinin olduğunu da vurgulayan Güngör, “Cenabı Allah’ın rızasını kazanmak, ikincisi ise milletimizin hayır duasını almaktır. Siyasete, ben gençlik kollarında başladım. Siyasete girdiğimizde ve şu anda il başkanı olarak önümüze iki hedef koydum. Bunlardan birincisi, Cenabı Allah’ın rızasını kazanmak, ikincisi ise milletimizin hayır duasını almaktır. Bunun dışında başka bir hedefimiz yok. Makam ve mevkilerin bir gün biteceğini, her makam sahibinin bir gün ‘önceki’ diye hitap edileceğini de biliyoruz. Biz de karar verilecekse, Recep Tayyip Erdoğan karar verir. Racon kesilecekse, Recep Tayyip Erdoğan keser. Recep Tayyip Erdoğan, benim gençliğimin kahramanıdır. Ben Recep Tayyip Erdoğan’ı tanıdığımda belediye başkanıydı, 16 yaşındaydım. Şu an 46 yaşındayım. Böylesine kahraman bir lider ile birlikte olmaktan dolayı şükrediyorum” diye konuştu.
Bursa Osmangazi’de gündem yerli malları Osmangazi Belediyesi’nin düzenlediği söyleşide “Yerli Mallarının Neden Satıldığı” usta gazeteci ve yazarlar tarafından konuşuldu. Osmangazi Gösteri Merkezi’nde düzenlenen “Yerli Malları Neden Satıldı?” söyleşisinde Ekonomist, Gazeteci-Yazar Cem Seymen ve Ekonomist Yazar Prof. Dr. Kenan Mortan, Gazeteci Mustafa Özdal moderatörlüğünde Türkiye ekonomisi ve yerli mallarının neden satıldığını konuştu. Düzenlenen söyleşiye Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Mutlu Esendemir, Bursa Büyükşehir Başkan Vekili Sinan Nergiz ve çok sayıda yurttaş katıldı. “Özelleştirmeleri alkışladığımızı utanarak söylüyorum” Düzenlenen söyleşide konuşan Ekonomist Gazeteci Yazar Cem Seymen, “Kamu iktisadi şirketleri dediğimiz aslında devletin şirketleri, devlete yük olduğu, ekonomiye herhangi bir katkı sağlamasını gerekçesiyle özelleştirme adı altında satmış. Benim Cumhuriyetçilik anlayışım böyle bir şey değil. Ben devletin şirketlerinin sadece iktisadi olmadığını düşünüyorum. Herhangi bir şeker ve tekel fabrikasına gitseniz, içinde kütüphane, yurt, kreş, çocuklar için oyun alanları var. Kadınlar için dikiş kurslarından tutun da el işlerine kadar kendi yetenek ve becerilerini hayatta onları bir birey yapacak her türlü donatıyı, bu kurslar eğitimler vererek ortaya çıkartan bir birey yetiştirmek üzere kurulmuş yapılanmalar yer alıyor. Lojman dediğimiz şey, işçilerin işten çıktıktan sonra basketbol oynadıkları, kütüphaneye beraber giderek okuyup geliştirdikleri bir alan. Biz bunları satarak toplumsal olarak bir bilgi, beraber olma, dayanışma, ortak sorunlara ortak çözümler bulabilme imkanını darmadağın etmiş olduk. Sadece devletin üzerinde yük olarak bize lanse edilen biz gazetecilerin özellikle o dönemde özelleştirmeleri alkışladığımızı utanarak söylüyorum. Özelleştirmelerin lanse edilmesi neydi. Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomisi ve bütçesi o kadar kötü ve yardıma muhtaçtı ki bizim buradan gelecek milyar dolarlara ihtiyacımız vardı” şeklinde konuştu. “Eğitim, sağlık, enerji ve tarımda özel sektör olmaz olamaz” Yıllar önce kurulan bunca şirketin teker teker satılmasının üzüntü verici olduğuna dikkat çeken Seymen, “Evine çay girmeyen var mı? Çaykur nasıl zarar eder. Çaykur’un olduğu bir ülkede Karadeniz’de üzerine kar yağan bir ürün yetişmiş çay. Çay sıcak memleket ürünü üzerine kar yağmış bu ne demek ilaçsız üretebilirsin demek. Gübre atmana da gerek yok demek, dünyanın en organik çayı bende demek, Hindistan ve Srilanka’dan farkın bu Çaykur’da bunun üstüne kurulmuş, Çaykur zarar ediyor. Mümkün mü böyle bir şey? Dünya Ticaret Örgütü, dünyadaki hasılata bakar, IMF ve Dünya Bankası’yla görüşür dünyadaki hasılatın ne kadar olduğuna bakar ona göre Türkiye’ye bildirir, sen bu fiyatı açıkla diye.” diye konuştu. “193 ayrı ülkeden 268 ayrı ürünü ithal ediyoruz” Türkiye’nin 193 ayrı ülkeden 268 ayrı ürün ithal ettiğini söyleyen Cem Seymen, “Türkiye’nin modeli neydi, üretim üssü olacak ve ihracat yaparak büyüyecek ti böylece işsizlik azalacak kişi başına gelen milli gelirimiz artacaktı. Şimdi tamamen tersine döndü. Gıda ile sınanır onunla ayakta kalırız. Özellikle tarım özel sektörün insafıma asla terk edilemez tarım devletin işidir. Eğitim, sağlık, enerji ve tarımda özel sektör olmaz, insafına terk edilemez. Devletin mutlaka en azından düzenleyici, yönlendirici ve denetleyici olması gerekir. Bugün 1 milyon lira verdiğiniz okullarda çocuklarınız doğru düzgün eğitim almıyor. Enerjide de Trabzon’da 51, Giresun’da 45, Kahramanmaraş’ta 40, Artvin’de 34, Adana’da 31, Antalya’da 27, Sivas’ta 26, Mersin’de 23, Rize’de hidroelektrik santrali var, neden var bunlar Türkiye’nin enerji açığı var. Karadeniz’deki doğalgaz rezervini çıkartmanın Türkiye’de teknolojik karşılığı yok, biz çıkartamayız. Bizim öyle bir teknolojimiz yok, iddia edilen rezervin çıkartma hakkını Amerikan şirketine verilmesi yüzde 50 hissesinin de devredilmesi böyle bir şey olabilir mi” dedi. “Cumhuriyet Türkiye’si ikinci dünya savaşını aç olmadan açlık yaşamadan geçirmiştir” Yerli malları haftasının sadece yerli mallar olmadığını bir Cumhuriyet felsefesine dayandığını ifade eden Ekonomist Yazar Prof. Dr. Kenan Mortan da, “İlkokulda yerli malları haftası yaptığımızı bu yerli malları haftasında yurt ürünlerini getirerek bir masada toplandığımızı üstüne şiirler okuduğumuzu sonra öğretmenimizin bizden bir kompozisyon istediğini hatırlıyorum. Fakat işin sadece yerli mallar olmadığını bir Cumhuriyet felsefesine dayandığını bu vesile ile hazırlık yaparken öğrendim. Gördüm ki Şubat 1923 Türkiye’si, Cumhuriyet istikametini tayin etmek için İzmir İktisat Kongresini yapıyor. Bu kongrede ürünlerin yerlileşmesinden bahsediyor. Bizatihi oturum başkanlığı yapan Mahmut Esat Bey’in sözleridir. Sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk, çıkar ve der ki, ekonominin Türkleştirilmesi lazım. Nedir ekonominin Türkleştirilmesi? Ürün bizi cezbedecek. Atatürk, hiçbir felsefi ifadesini bir oluşumla tamamlamadan çekilmezdi. Dil devrimi gibi, kayıtlara baktığımda görüyorum ki 1923’de İzmir İktisat Kongresi, ekonominin bir anlamda Türkleşmesinden Türkiyeleştirilmesinden söz ediyor. Ama hemen sonra 1926’da çok ciddi olarak bir yerli mallar haftasını baz alacak Yerli Mallar Koruma Cemiyeti, kuruluyor. Büyük Millet Meclisi’nin bütün milletvekilleri aynı zamanda kurucu üyelerdir. Bu felsefe Yerli Mallar Koruma Cemiyeti’yle hayata geçiyor ama hemen ardından 1929’da bir yerli mallar tutum haftasının oluştuğunu ve bu hafta kapsamında yerli mallarının özendirilmesi için insanlara bu felsefi olayı anlatacak oluşumların baz olmasını istendiğini görüyoruz. Yerli malları olayı 1930’da bir felsefi ifade daha kazanıyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde bu defa Rusya’dan uzmanlar getirilerek Türkiye’ye bir sanayi planı hazırlatılıyor. Plan 1933 yılında hazırlatılıyor, savaş 1939 yılında başlıyor. Savaştan 6 yıl önce Rus iktisatçısı oturur Türkiye’nin birinci sanayi planını yazar Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan da bunun ön sözünü yazar, o önsözde Türkiye’nin 3 beyazları üretmesi hedefi konur, yaklaşan savaş pamuk, şeker ve unun üretilmesini öngören bir milli plan olarak girer, Kazım Taşkent, öncülüğünde Türkiye 5 yıl içinde 6 tane fabrika yaparak biri hala açıktır Eskişehir, şeker fabrikasını kurarak Türkiye savaşa girdiğinde şekersiz kalmasını önler Türkiye ikinci dünya savaşını çok çektik diyen çok insana rastlamışınızdır. Cumhuriyet Türkiye’si ikinci dünya savaşını 1939-1945 yılları dönemini aç olmadan açlık yaşamadan geçirmiştir. Kıtlık yaşamıştır ama bu anlamda mübrem madde dediğimiz zorunlu maddeleri açığını açlığını hissetmeden o dönemi geçirmeyi bilmiştir. Yerli malları haftası oluşumunun Türkiye’de yeniden ayağa kalkmaya çalışan bir ulusun kurduğu Cumhuriyet kendi felsefesi ve iradesini dile getirmeye çalıştığı bir olaydır” ifadelerini kullandı. “40 yılda yaklaşık 200 kamu mülkiyetine ait mal satılmış” Yerli mallarının satılma sürecinden bahseden Mortan, “1983 Stanley raporu, Türkiye’de kamu kesiminin küçülmesini öngörür buna hiç birimizin itirazı olamaz. Kamu şişmesini önleyin der. Morgan Stanley, raporunu 1983’de irade bir anlamda özelleştirme yasasıyla buluşturur, ilk özelleştirme yasası 1983 yılıdır. Çok basit anlamda Türkiye’de iki nedenle özelleştirilmeye gidileceği söyler, bir kamu ekonomisinin şişkinliğini önleyelim, iki kamuda etkinliği sağlayalım. 1984’den sonra 40 yılda 200 kamu mülkiyetine ait mal satılmış, bu fabrika, arsa ve duran bir tesis olabilir. 19 milyar küsur dolar hasılat alınmış 20 milyar harcama olmuş. Özelleştirme için siz bir aracı kuruluşa gidip diyorsunuz ki, sen bu ürünü parlat ve uluslararası satışı mümkün kıl diyorsunuz. Kamu mülkiyetine gelir bölümünde herhangi bir gelişim olmamış kamudaki etkinlik anlamında verimlilik dediğimiz karlılık anlamında bir gelişim olmuş mu ? Aselsan haricinde yok. Peki biz bunu niye yaptık diye sorma hakkına sahipsiniz, temelinde 40 yıl sonra daha daralmış bir kamu mülkiyetinin daha etkin çalışması ve daha az istihdamla bunu yürütmesi beklenirken kamu o güne kadar 1,5 milyon daha fazla insan istihdam ediyor. Kamu mülkiyetinde istihdamda hiçbir şekilde azalma yok” dedi. Söyleşinin sonunda Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Mutlu Esendemir, konuklara günün anısına hediye takdim etti.
İstanbul Serdal Adalı: "Çalışarak hayalimizdeki Beşiktaş’ı oluşturacağız" Beşiktaş Kulübü Başkan Adayı Serdal Adalı, başkanlığa seçildikten sonra gerekli çalışmaları gerçekleştirerek, hayal ettikleri Beşiktaş’ı oluşturmayı hedeflediklerini söyledi. Beşiktaş’ta 29 Aralık Pazar günü gerçekleşecek olağanüstü seçimli genel kurulda başkanlığa adaylığını açıklayan Serdal Adalı, Beşiktaş’ta bulunan bir otelde toplantı yaparak basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Etinlikte konuşan Adalı, "6 aylık bir süre için planımızı programımızı yapmıyoruz. Tüm hazırlıklarımız 3,5 yıllık süreç içindir. Projelerimizde futbol için yapacağımız çalışmalar belli. Geri planda yapılan çalışmalarla ekonomik karşılığının da çözümlemelerini tamamladıktan sonra sizlere de sunacağız. Aralık’ta aday olmamızın sebeplerinden bir tanesi de önümüzdeki 3 senenin yapılanması için geçirmek olacak. Önümüzdeki senden itibaren başlayarak hızlı bir şekilde çalışarak hayalimizdeki Beşiktaş’ı oluşturacağız. Eski emekçilerimiz ve futbol akılımız olanlarla da istişare edildikten sonra neticeleri sizlerle de paylaşacağız" ifadelerini kullandı. "Beşiktaş’ın ne bankalara ne de devlete vergi borcu kalmayacak" Kulübün mali yapısını düzeltmek için zamana ihtiyaç duyulduğunu aktaran Adalı, "Faiz yükünü kulübün üzerinden kaldırmadığımız sürece kısır döngüden kurtulamayız. 6 ay sonunda gayrimenkul projesini de hayata geçireceğiz. Önceki seçimi kaybetmekten daha çok bu projeyi hayata geçiremediğimiz için üzüldüm. Futbolun yanında diğer branşlarımız da var. Her yere yetmek gerekiyor. Bunu ne ’Feda’ ile ne de kampanyalar ile kaldırabiliriz. Bizim camia olarak sportif gelirler dışında da gelirler sağlamamız gerekiyor. Son dönemde eski yöneticilerin bıraktıkları borçlara baktığınızda 5-10 milyon aşağı yukarı oluyordu. Bu süreçte işler değişti. Son 1 yılda bir önceki senenin borcunu yüzde 45 arttırdılar. Sabırla çalışacağız. Beşiktaş’ın ne bankalara ne de devlete vergi borcu kalmayacak" şeklinde konuştu. "Beşiktaş’ın 1 kuruşuna zarar veren kim ise yakasına yapışırım" Mevcut yönetimi mali konularda eleştiren Serdal Adalı, "Önceki dönemi araştırmak için bir heyet kuracağız. Seçimi kazandığım takdirde benden önceki dönemi tabii araştırtacağız. Buna ben ve yönetim kurulum karar verecek. Kimseyi didiklemek, birilerinin hatalarını aramak için yapmayacağız bunu. Ama Beşiktaş’ın 1 kuruşuna zarar veren kim ise yakasına yapışırım. Bu tarz bir durumda da yargıya başvuracağımızdan şüpheniz olmasın" açıklamalarında bulundu. "Beşiktaş’ın şampiyonluk dışında hedefi olamaz" Kulüp ekonomisi açısından istikrarın gerekli olduğunu savunan Adalı, "Camiaya inanıyorum. Bu şekilde devam edersek rakiplerimizle aramızda olan makas daha da açılacak. Bizim 1-2 sene toparlanıp özümüze dönmemiz gerekiyor. Biz en büyük şampiyonluklarımızı özümüze dönerek yaşadık. Bunu sağlayabildiğimiz takdirde camiamızdan da sabır bekliyor olacağız. Ben ne özel hayatımda ne de bulunduğum kurumlarda parayı çarçur eden bir insan olmadım. Yöneticilik yaptığım zamanlarda yaptığım işlere baksınlar. Kaç para harcamışız, kulübe ne kadar kazandırmışız? Bundan sonraki dönemde 1 seneyi hazırlık dönemi olarak rica edeceğiz. Beşiktaş’ın şampiyonluk dışında hedefi olamaz. Gençlerle kuracağımız takımın da hedefi yine şampiyonluk olacaktır. Geldiğimiz nokta ortada. Önemli olan yapılan yıldız transferlerin yanı sıra işin devamını getirerek dengeli harcamalarla tüm bölgelere takviye yapmaktır. Sizin 4 tane oyuncunuz varken yine orta sahaya yatırım yaparsanız bugünkü kötü noktalara geliriz. Kimsenin şüphesi olmasın. Kadromuzu çok iyi kuracağız. Sırf ismi var diye cafcaflı oyuncuları takıma getirme durumumuz yok. Gençlerimizin bu tarz beklentiler olmasını da istemem. Bana 2 buçuk sene izin versinler. İçlerini rahat tutsunlar ve dişlerini birazcık sıksınlar" ifadelerini kullandı. "Sponsorluk görüşmelerimize devam ediyoruz" Siyah-beyazlı kulübe sponsorluklar kazandırılacağını vurgulayan Serdal Adalı, "Ben bir şeylerden emin olmadan çıkıp da camiaya ’Ben şunu yapacağım, bunu yapacağım’ demedim. İnsanlara hayal kurdurarak yaşamayız. Yapamayacağım hiçbir konuyu da açmadım. Sponsorluk görüşmelerimize devam ediyoruz. İki tane Beşiktaşlı iş adamlarının verdiği söz var. Bununla alakalı da zamanı geldiğinde açıklanacaktır. Seçime 6 ay kala kulübü tekrar borca sokmanın da bir anlamı yok. Ben yönetim kurulunda az çok ne olup bittiğini biliyorum. Geldiğimiz durumda yeniden seçime giriyoruz. Herkese hayırlı uğurlu olsun" dedi. "Serdar Topraktepe ile devam edeceğiz" Başkan seçilmesi durumunda teknik direktör değişikliğine gitmeyeceklerini dile getiren Adalı, "Mayıs ayına kadar Serdar Topraktepe ile devam edeceğiz. Kendisiyle de konuşacağım. Daha önceden hizmet etmiş emektar insanlardan da akıl alacağız. Hocamız, Fenerbahçe maçındaki galibiyetle bizleri sevindirdi. Galibiyetlerin devamı geldiğinde güzel oluyor. Kendisinin oyun aklına güveniyoruz. Sportif direktör olayını da çok aceleye getirmeye gerek yok. Seçimden sonraki 1-2 aylık süreçten sonra gerekli hamleyi yapacağımızdan şüpheniz olmasın" diye konuştu. "Hüseyin Yücel ile yöneticilik anlayışımız farklı" Mevcut Başkan Hüseyin Yücel ile bir araya gelerek istişarelerde bulunduğunu belirten başkan adayı Adalı, "Geçtiğimiz hafta Hüseyin Yücel ile bir görüşmek yaptık. Kendisine fikirlerimi belirttim. Birleşme konusunda öncelikle yoğurt yiyişimiz farklı, yöneticilik anlayışımız farklı. Biz şovdan farklı olarak kulüp ayarında uygun çalışma gerçekleştireceğiz. Kendisi için de uygunsa gelsin buyursun" şeklinde konuştu. Hasan Arat başkanlığında yaşanan tüzük değişikliği hakkında da konuşan Serdal Adalı, "Tüzük değişikliğinden 2 gün önce Hasan Arat’a belirttim. Sıkıntılı konular hakkında görüşlerimi ilettim. 3-4 maddeden duyduğum rahatsızlığı belirttim. Sonrasında bunları değiştirdiler ve o şekilde sundular. Biz yönetime geldiğimizde de bir tüzük tadil olacak. Arkadaşlarımız bunun için çalışıyor" açıklamalarında bulundu. "Birlikteliği sağlamamız gerekiyor" Camia içerisinde en büyük eksikliğin manevi birlik ve beraberlik olduğunu söyleyen Adalı, "Geçmiş dönemde başkanlık yapan Yıldırım Demirören, Fikret Orman, Ahmet Nur Çebi ve camianın tüm ileri gelenleriyle bir araya gelmemiz gerektiğini düşünüyorum. Tamam, biz mayıs ayına kadar mali sorunları çözmüş olsak dahi en büyük sorunların manevi sorunlar olduğunu düşünüyorum. Bizim camia olarak bir an evvel bu birlikteliği sağlamamız gerekiyor. Ben de olsam, başkası da olsa burada oturan insan camiayı arkasında görmediğinde çok da sağlıklı bir çalışma ortamı olmuyor. Geçmiş dönem başkanlık yapan her isimle sorun yaşamayan tek insan sanırım benim. Seçimden sonra büyük bir birleşim gerçekleştirerek bu konular hepsini masaya yatırmamız gerekiyor" diyerek sözlerini tamamladı.
Çorum Çorum’da ‘bağımlılık’ konusu ele alındı Hitit Üniversitesi Sungurlu Meslek Yüksekokulu’nda düzenlenen çalıştayda, bağımlılık türleri ve bağımlılıkla mücadele tüm yönleri ile ele alındı. Hitit Üniversitesi Sungurlu Meslek Yüksekokulu’nda, gelecek için tehlike oluşturan bağımlılık konusu için çalıştay düzenlendi. Çalıştaya Sungurlu Kaymakamı Mutlu Köksal’ın yanı sıra, kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri ile bağımlılık konusunda çalışan personeller katıldı. Sungurlu Kaymakamı Mutlu Köksal ve Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Buğra Bağcı tarafından yapılan açılış konuşmalarında, Sungurlu ilçeis için bu çalıştayın büyük öneme sahip olduğu, akademik çalışmalar ile saha çalışmalarının ortak yürütüldüğünde başarının kaçınılmaz ve kurumlar arası eşgüdümün bağımlılık problemini ortadan kaldıracak en önemli etkenlerden biri olduğu vurgulandı. Sungurlu Meslek Yüksekokulu Sosyal Hizmet ve Danışmanlık Bölüm Başkanı Öğr. Gör. Dr. Abdulkadir Karabulut’un, “Bağımlılık ve Davranışsal Bağımlılıklar” başlıklı sunumu ile devam eden çalıştay programı, gün boyu süren farklı oturumlar ile devam etti. Katılımcı tüm kurum yöneticileri ve çalışanları arasında etkileşimin yoğunolduğu gözlemlendi.Bağımlılık konusunun tüm yönleriyle ele alındığı çalıştayda paydaşlar sorunun çözümü için samimi önerilerde bulunurken, kurumlar en üst seviyede temsil ile iyi niyetlerini belirttiler. Çalıştay sonunda katılımcılar Meslek Yüksekokulu Müdürü, Doç. Dr. Buğra Bağcı ve tüm yüksekokul çalışanları ve akademisyenlerine, ilgili bütün paydaşları aynı masada buluşturduğu ve bu samimi çalıştay ortamını organize ettiği için teşekkür etti. Doç. Dr. Buğra Bağcı, Sungurlu’nun tüm sorunlarını gündemlerinde tuttuklarını, gerektiğinde sorumluluk almaktan kaçınmayacaklarını ve bu bakış açısının bir ürünü olan ayrıca yapıcı bir ortamda gerçekleşen çalıştaya vakitlerini ayırarak hem durum tespitleri hem de çözüm önerileri ile büyük katkı sunan herkese şükranlarını iletti.