POLİTİKA - 13 Aralık 2024 Cuma 15:29

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Amor: “AB’ye katılım sürecinde Türkiye’de gerekli koşulları yerine getirmeli, bir kestirme yol yok”

A
A
A
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Amor: “AB’ye katılım sürecinde Türkiye’de gerekli koşulları yerine getirmeli, bir kestirme yol yok”

Avrupa Parlamentosu Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sanchez Amor, “Katılım sürecine burada bir herhangi bir kestirme yol yok. Katılım sürecinde Türkiye’de diğer tüm üye ülkeler gibi gerekli koşulları yerine getirmeli” dedi.


Avrupa Parlamentosu Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sanchez Amor, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’nun Çalışma Ofisi’nde basın açıklaması düzenledi. Amor, açıklamasında Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.


“Bakan Fidan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ilişkilerin canlandırılması yönünde pozitif mesajlar aldık”


Burada konuşan Amor, Avrupa Parlamentosu Raportörü görevini tekrar aldıktan sonra ön çalışmalarına başladığını ve ilk yaptığı şeyin Türkiye’yi ziyaret ederek, Avrupa Parlamentosu isteğiyle sorunları çözüp, Türkiye ile pozitif bir gündemle devam etmek olduğunu söyledi. Armor, “Son bir ayda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Avrupa Birliği’yle (AB) Türkiye arasındaki ilişkilerin canlandırılması yönünde pozitif mesajlar aldık. Yaptıkları açıklamalar ise büyük bir memnuniyetle karşılandı. Özellikle Bakan Fidan’ın belirttiği üzere pozitif bir gündeme doğru ilerleme konusunun her iki tarafın faydasına olacağı dile getirildi. Belki de burada ortak amaç öncelikle önümüzde ne tür engellerin olduğunu her iki tarafın da faydasına olacak şekilde göden geçirmek ve incelemek" diye konuştu.


“Ne kadar çok kilit ortak olarak nitelendirilirseniz o kadar az aday ülke olarak görülürsünüz”


Amor, Türkiye’nin bölgede stratejik öneme sahip olduğunu ve güvenlik alanında da kilit bir ortak olduğunu dile getirerek, şu ifadelere yer verdi:


“Ülkenizde aslında bu kadar kilit ve stratejik ortak olduğunun farkında olmalı. Ama şunun da farkında olmanız gerekiyor ki ne kadar çok kilit ortak olarak nitelendirilirseniz o kadar az aday ülke olarak görülürsünüz. Şu anda komisyon Ursula Von Der Leyen, Parlamentoda yaptığı iki kendisinin komisyon başkanlığı için yapılacak oylama bir de tüm komisyon için yapılan oylama için yaptığı her iki konuşmada da Türkiye’den aday ülke olarak bahsetmedi. Önümüzdeki Salı Von Der Leyen Türkiye’yi ziyaret edecek. Eğer Von Der Leyen ziyareti sırasında insan haklarının üstünlüğü, hukukun üstünlüğü Demirtaş, Kavala, AHİM ve kayyum konularından bahsederse bu iyi bir sinyal olacaktır. Çünkü bu konular doğrudan üyelikle ilgili konular. Fakat eğer bu konulardan kaçınır sadece Suriye’ye ilişkin yapılan işbirliğinden bahsedecek olursa bu biraz önceki dediklerimden farklı siyasi bir açıklama durumu olacaktır.”


“AB’ye katılım sürecinde Türkiye’de gerekli koşulları yerine getirmeli, bir kestirme yol yok”


Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin sürecini de değerlendiren Amor, “Katılım sürecine baktığımızda bunun işlemsel değil aslında normatif bir süreç olduğunu görüyoruz. Yani burada bir herhangi bir kestirme yol yok. Katılım sürecinde Türkiye’de diğer tüm üye ülkeler gibi gerekli koşulları yerine getirmeli. Yani burada bir kestirme yol yok” şeklinde konuştu.


“AB için hiçbir zaman katılım jeopolitik önemle ilgili olmamıştır”


Türkiye’de, kamuoyunun yetkililerden aldığı mesajda, üyelik konusunda bir takım engeller olduğu, bunun nedeninin ise dış politika ve güvenlik açısından herhangi bir netlik olmadığına bir görüş olduğunu dile getiren Amor, “AB açısından baktığınızda katılım sadece demokratik standartlarla ilgili bir konu. Burada farklı konular da var. Türkiye üye olmalı çünkü çok büyük bir jeopolitik önemi var deniyor fakat AB için hiçbir zaman katılım jeopolitik önemle ilgili olmamıştır” diye konuştu.


“Türkiye demokratik standartların düzeyiyle ilgili tartışmalara girmekten kaçınıyor”


AB üyeliğine ilişkin Türkiye’nin katılım sürecini engellediğini iddia eden Amor, “Türkiye sürekli demokratik standartların düzeyiyle ilgili tartışmalara girmekten kaçınıyor. Her zaman buradaki eksikliği jeopolitik öneme ilişkin açıklamalarla kompanse etmeye çalışıyor. Yakın zaman önce Bakan Fidan AB’den netlik, kararlılık ve sonuca odaklı bir yaklaşım beklediklerini söylemişti. Ben bu konuda netlik ve kararlılık sunmaya hazırım. AB hala demokrasiler kulübüdür. Katılım sürecinin kalbinde demokrasi prensipleri ve demokrasi değerleri bulunur. Demokrasiyle ilgili değerleri ikame ettirecek başka hiç bir şey yoktur. Demokrasiyle ilgili konularda tartışmaya girmekten kaçınmak için öne sürülecek başka şeyler yoktur. Hiçbir kestirme yol yok. Ukrayna, Moldova ve diğer Balkan ülkeleri için de geçerlidir” ifadelerine yer verdi.


“Türkiye’de demokratik standartlara baktığımızda tam bir felaket olduğunu söyleyebiliriz”


AB’ye katılım sürecinde demokratik standartların temel unsur olduğunu hatırlatan Amor, “Şu anda Türkiye’de demokratik standartlara baktığımızda tam bir felaket olduğunu söyleyebiliriz. Sadece bu değerlendirmeyi yapan AB değil. Tüm uluslararası kuruluşlara bakacak olursanız demokratik standartlar, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, denge fren mekanizmaları gibi konularda Türkiye ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Avrupa Konseyi ve başka birçok kuruluşun da aynı değerlendirmeyi yaptığını görüyoruz. Demokratik standartla ilgili yapılan her bir değerlendirmeye baktığınızda bunların adalet sisteminden bahsettiğini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını uygulamadığından bahsettiğini; Can Atalay konusunda olduğu gibi, hukukun üstünlüğünün olmadığını ve hatta Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi üyeleriyle ilgili suç duyurusunda bulunduğunu söylediğini görürsünüz” değerlendirmesinde bulundu.


“Mesele burada dronlar değil Kavala”


AB üyeliği konusunda teme prensibin demokrasi olduğunu dile getiren Amor, “Mesele burada dronlar değil Kavala, Etiyopya Somali arasındaki anlaşma değil basın özgürlüğü. Dolayısıyla bunu çok net olarak söylemek istiyorum ki üyelik için bir kısa yol bulabilmek adına başka konuları ortaya sürmemek gerek. Çünkü Avrupa Birliği hala bir demokrasiler kulübü. AB içerisinde daha az olgun veya olgunlaşmamış demokrasileri istemiyoruz. Çünkü AB’nin kendi içerisinde de sorunları var. Bazı üye ülkelerin toplumları daha hazır değilken üye olmuşlardı” dedi.


AB komisyon raporunda Türkiye’ye dair olumlu şeylerin de olduğunu kaydeden Amor, bunlar özellikle ekonomiyle ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in uyguladı ‘Ortodoks Ekonomi Programlarıyla’ ilgili. Tabii bu politikalar ve Bakan Şimşek için de bazı sorunlar var. Ekonominin geleceği aynı zamanda hukuki anlamda belirlilik olmasına bağlı. Bu hukukun üstünlüğü ve demokratik standartlar konusunda ilerleme olmayışı, Bakan Şimşek’in dışardaki inanırlılığını da zedeliyor” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla Marmaris Türkiye Yat Kaptanlarını ağırladı Türkiye Yat Kaptanları ve Çalışanları Derneği tarafından organize edilen bu yıl 6.’sı gerçekleştirilen Uluslararası Yatçılık Sektörü (International Yatching Sector) Kongresi, Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Durmuş Ünüvar’ın katılımı ile Muğla’nın Marmaris ilçesinde başladı. Binin üzerinde yat kaptanı ve sektör temsilcisinin katıldığı kongre üç gün boyunca sürecek. Siteler Mahallesi’nde beş yıldızlı bir otelde denizcilik sektör firmalarının ürünlerini sergilediği stantların da bulunduğu sunuculuğunu Savaş Karakaş’ın yaptığı kongrede Türkiye Yat Kaptanları ve Çalışanları Dernek Başkanı Yusuf Ziya Karagöz, Sivil Toplum İlişkiler Genel Müdürlüğü Dış İlişkiler ve Bilgi İşlem Daire Başkanı Fahrettin Kaya, Muğla Valisi İdris Akbıyık ve Bakan Yardımcısı Durmuş Ünüvar sektör ile ilgili konuşmalar yaptıl. Konuşmaların ardından katılımcılara plaket sunulurken, tüm protokol ile birlikte kongre açılışı yapıldı. Türkiye Yat Kaptanları ve Çalışanları Derneği Başkanı Yusuf Ziya Karagöz, yüzlerce kaptanın yanı sıra yurt içi ve yurt dışından 100’e yakın firmayı bir araya getirdiklerini belirterek, "3 gün boyunca sektörü değerlendirip, önümüzdeki yılların planlamasını konuşacağız" dedi. Sivil Toplum İlişkiler Genel Müdürlüğü, Dış İlişkiler ve Bilgi İşlem Daire Başkanı Fahrettin Kaya ’’Gerçekten bugün kamu ve sivil toplum işbirliğinin çok güzel bir örneğine şahitlik yapıyoruz. Proje desteği verdiğimiz birçok sivil toplum kuruluşunun programlarına davet edilip katılıyoruz. Ama gerçekten bu kadar iyi organize olmuş sektörün tüm paydaşlarının bir arada bulunduğu bu kongre için çok teşekkür ediyorum’’ dedi. "Muğla Valisi Akbıyık’tan Yat Turizmi vurgusu" Muğla Valisi İdris Akbıyık, Türkiye Yat Kaptanları ve Çalışanları Derneği’nin düzenlediği 6. Uluslararası Yatçılık Sektör Kongresi’nde yaptığı konuşmada, Muğla’nın mavi yolculuk ve yat turizminin merkezi olduğunu vurguladı. Akbıyık, turizmin sadece ekonomik kalkınmaya değil, yerel istihdamdan tekne bakım ve onarım sektörlerine kadar birçok alana katkı sağladığını belirtti. Vali Akbıyık, Milas Ören’de Akdeniz’in en büyük yat bakım ve onarım tesisinin açıldığını ve Fethiye’deki kurvaziyer limanı ile çekek yeri projelerinin devam ettiğini hatırlattı. Ayrıca, nitelikli personel ihtiyacını karşılamak amacıyla hayata geçirilen "Mavi Nesil" projesiyle gençlere denizcilik sektöründe deneyim kazandırıldığını ifade etti. Sürdürülebilir turizm anlayışıyla denizlerin korunmasının önemine dikkat çeken Vali Akbıyık, deniz ekosistemini destekleyici çalışmaların devam ettiğini belirtti. Konuşmasını, Türkiye Yat Kaptanları ve Çalışanları Derneği’ne orman yangınları sırasında gösterdikleri destek için teşekkür ederek tamamladı. ‘"Türkiye, lider denizci ülkeler arasında hak ettiği yere ulaşacak" Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Durmuş Ünüvar, Türkiye Yat Kaptanları ve Çalışanları Derneği’nin düzenlediği 6. Uluslararası Yatçılık Sektörü Kongresi’nde yatçılık ve denizcilik sektörüne ilişkin önemli mesajlar verdi. Ünüvar, pandeminin ardından artan yat ve tekne kullanımının barınma, bakım ve personel ihtiyacını artırdığını, bu alandaki yatırımların sürdüğünü belirtti. Türkiye’nin coğrafi avantajlarının yat turizmi açısından büyük bir potansiyel sunduğunu vurgulayan Ünüvar, çevreci ve yenilikçi teknolojilere yapılan yatırımlarla sektörün güçlendiğini söyledi. Konuşmasında, Bodrum-Ören ve İzmir-Çaltılıdere gibi yeni imal ve çekek alanlarının önemine değinen Ünüvar, marina kapasitesini artırmak ve tonoz sistemlerini yaygınlaştırmak için çalışmaların sürdüğünü ifade etti. Ünüvar ayrıca, Türk denizcilik eğitiminin uluslararası standartlarda olduğunu ve Türkiye’nin 141 bin aktif gemi insanıyla dünya çapında önemli bir kaynak oluşturduğunu belirtti. Kruvaziyer turizmi ve liman altyapısındaki gelişmelere dikkat çeken Ünüvar, Türkiye’nin denizcilik alanındaki uluslararası başarılarını paylaştı. Denizciliği “Milli Ülkü” olarak tanımlayan Ünüvar, mavi vatanın korunması ve genç nesillere aktarılması için çalışmalara devam edileceğini ifade ederek organizasyonda emeği geçenlere teşekkür etti. Etkinliğin açılışına Ulaştırma ve Altyapı Bakan yardımcısı Durmuş Ünüvar, Muğla Valisi İdris Akbıyık, Türkiye Yat Kaptanları ve Çalışanları Derneği Başkanı Yusuf Ziya Karagöz, Marmaris Kaymakamı Nurullah Kaya, Muğla il Emniyet müdürü Ali Canbolat, Güney Ege Sahil güvenlik Komutanı Yarbay Akın Coşkunlar, Aksaz Deniz Üs Komutanı Tuğamiral Neslim Eski, Marmaris ilçe Jandarma komutanı Binbaşı Berker Dongul, İlçe ve bölge liman Başkanları, Türkiye Yat Kaptanları ve Çalışanları Derneği yönetim kurulu üyeleri, kaptanlar ve çok sayıda sektör temsilcisi katılım sağladı. (GK-OD-
Kocaeli Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Suriye krizi bunların foyasının ortaya dökülmesini sağlamıştır" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Libya krizinde aynı şekilde başkalarından evvel CHP’den tepki gördük. ’Libya’da ne işimiz var?’ diyeni mi ararsın, ’Arap çölü’ diyerek insanları aşağılanmayı mı ararsın tüm cehaletleri sergilediler. Suriye krizi zaten bunların foyasının ortaya dökülmesini sağlamıştır. Suriye meselesi açık söylüyorum, Türkiye’de kimin nerede durduğunu özellikle gösteren bir turnusol olmuştur" dedi. Katıldığı Kocaeli 8. Olağan İl Kongresi’nde konuşan ve son iki hafta içinde Suriye’de yaşanan gelişmelere değinen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Aşkla, sevdayla, samimiyetle çalışarak Türkiye Yüzyılını adım adım inşa edeceğiz. Bölgemizde ve dünyamızda yaşanan her hadise omuzlarımızdaki yükün ne kadar ağır olduğunu bizlere yeniden hatırlatıyor. Son 2 haftadır Suriye’deki gelişmelere bakmak bile AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın Türkiye için ne manaya geldiğini anlamak için yeterlidir. Son 22 yılda muhalefetin isabetli tavır sergilediği neredeyse tek bir uluslararası olay yok” dedi. “Suriye krizi bunların foyasının ortaya dökülmesini sağlamıştır” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “’Rusya-Ukrayna savaşında Türkiye batıdan dışlanıyor’ diyerek ülkemizi bu çatışmanın tarafı haline getirmek için adeta seferber oldular. Azerbaycan 30 yıllık işgalinin ardından Karabağ’ı kurtarmak için harekete geçtiğinde en fazla tepki bizim muhalefetten geldi. Dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı çıktı, sanki kabahatmiş gibi Türkiye’yi Azerbaycan’a silah yardımı yapmakla suçladı. Libya krizinde aynı şekilde başkalarından evvel CHP’den tepki gördük. ’Libya’da ne işimiz var?’ diyeni mi ararsın, ’Arap çölü’ diyerek insanları aşağılanmayı mı ararsın tüm cehaletleri sergilediler. Suriye krizi zaten bunların foyasının ortaya dökülmesini sağlamıştır. Suriye meselesi açık söylüyorum, Türkiye’de kimin nerede durduğunu özellikle gösteren bir turnusol olmuştur. Hatırlayın, o dönem CHP’nin devrik genel başkanı ’Orta doğru bataklığı’ diye oryantalist bir kavram uydurdu. Ne anlama geldiğini kendisinin de bilmediği bu kavram üzerinde hem parti tabanını hem kamuoyumuzu zehirledi, nefret tohumları saçtı. Bölgemizde emperyalistlerin değirmenine su taşırcasına Türkiye’yi gönül ve kültür coğrafyasındaki kardeşlerinden koparmaya çalıştı. MİT tırları kumpasında FETÖ’cü alçakla destek verilmesinden, PKK’nın Suriye uzantısını masum göstermeye kadar her yolu denediler. Suriye’yi kan gölüne çeviren Baas rejimini aklamak için vicdanlarını bile tatile çıkardılar. Ülkemize sığınan Suriyeli muhacirlere yönelik nefret söylemlerini saymıyorum. Evini, yurdunu, ailesini, eşini, dostunu kaybetmiş mazlumları sırf seçimde 2-3 oy daha fazla oy alabilmek için arsızca hedef gösterdiler. Neo-nazi örgütlerinin Avrupa’daki gurbetçilere yaptıklarının benzerlerini maalesef CHP ve yandaşları ülkemizdeki muhacirlere yaptı. Burada şunu üzülerek söylemek zorundayım, eski CHP yönetiminin partiye zerk ettiği bu zehir, yeni yönetimin söylem ve eylemlerini de etkilemektedir. Suriye meselesinde açıkça çuvallamalarına rağmen yanlışta ısrar etmeyi hala sürdürüyorlar. Kendi iç kavgalarına, iç çekişmelerine ve iç ayak oyunlarına öylesine dalmışlar ki, Türkiye’de neler oluyor, bölgemizde neler oluyor, dünyada neler oluyor haberleri yok. Bir gün önce Suriye’deki sorunun çözümünün Esad ile görüşmekten geçtiğini söylerken, ertesi gün ’Suriye bir diktatörden kurtuldu’ diyecek kadar yörüngesiz, omurgasız bir politika bataklığına çırpınıp durdular” diye konuştu. “Terör örgütünün Suriye’deki uzantılarıyla ilgili bizim duruşumuz bellidir” CHP Genel Başkanı Özel’e çağrıda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Baas rejiminin hapishanelerinden yansıyan insanlık dışı işkence, ölüm ve zulüm görüntüleri bile bunları insanı bir çizgiye bile getirmedi. Bir garibin elinden tutmak, bir yetimin, öksüzün başını okşamak yerine hala yerinden, yurdundan edilmiş gariplere kin kusuyorlar. Dün sayın Özel çıkmış, güya PYD üzerinden bizi sıkıştırmaya çalışıyor. Bölücü terör örgütünün Suriye’deki uzantılarıyla ilgili bizim duruşumuz bellidir sayın Özel. PYD’yi terör örgütü görüp görmediğinize CHP Genel Başkanı olarak asıl sizin cevap vermeniz gerekir. Öyle ya, yıllarca bu yapının avukatlığını sizin partiniz üstlendi. Ülke ülke dolaşıp bu ülkenin reklamını yapan sizin milletvekillerinizdi. Hatta ’YPG bizi saldırmaz’ diyerek bölücü örgütün Suriye uzantısına kefil olan sizin eski genel başkanınızdı. Çıkın ve açıklayın YPG/PYD konusunda sizde eski genel başkanınız gibi mi düşünüyorsunuz?” şeklinde konuştu. “Suriye’yi bilmiyorsunuz, PKK’nın 40 yıldır çevirdiği dolapları da mı bilmiyorsunuz? Erdoğan, “Bayrak değiştirmek ne zaman PKK’nın uzantılarını aklamak için yeterli olmaya başladı. Hadi Suriye’yi bilmiyorsunuz, PKK’nın 40 yıldır çevirdiği dolapları da mı bilmiyorsunuz? Ne diyelim, Allah bunlara basiret ve feraset versin. Ülkemizin en büyük şansı, tüm bu krizlerde Türkiye’nin kaptan köşkünde AK Parti’nin olmasıdır. Bakın her zaman söylüyorum, 14-28 Mayıs seçimlerinde ülkemizin nasıl büyük bir felaketin kıyısından döndüğü zamanla daha net görülecektir. CHP’nin bırakın Türkiye’yi yönetmek, simit tezgahını yönetecek kabiliyete sahip olmadığı daha iyi anlaşılacaktır” ifadelerini kullandı. “Sırt sırta vererek Türkiye’ye nice başarılar yaşatacağımıza inanıyorum” AK Parti iktidarının ve Cumhur İttifakı’nın önümüzdeki dönemde de güçlü şekilde yoluna devam etmesi gerektiğini söyleyen Erdoğan, “Dünya, bir yanda Rusya Devlet Başkanı Putin, diğer yanda Amerika’nın müstakbel başkanı Trump gibi güçlü liderlerin oyun sahasına dönüşmüş durumdadır. Aynı şekilde, Çin’den Avrupa’ya nice aktör bu acımasız oyunda kendilerine etkin roller edinme peşindeler. 22 yıllık iktidarımızda sağladığımız siyasi, ekonomik, diplomatik kazanımlar sayesinde artık Türkiye de bu küresel oyunun önemli aktörleri arasına girmiştir. Türkiye’yi bölgesel ve küresel her önemli meselede görüşü sorulan, duruşu merak edilen, tercih dengeleri değiştiren ülke haline getirdi. Allah muhafaza, Türkiye’nin CHP yönetimi altında tüm bu sınamalardan, tüm bu krizlerden, tüm bu siyasi ekonomik, diplomatik çekişmelerden geçtiğini düşünebiliyor musunuz? İşte bu yüzden AK Parti iktidarının ve Cumhur İttifakı’nın önümüzdeki dönemde de güçlü şekilde yoluna devam etmesi gerekiyor. Hep beraber sırt sırta vererek Türkiye’ye nice başarılar yaşatacağımıza inanıyorum” dedi. "Verdiğimiz sözlerin arkasındayız" Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin, ülkenin mali yapısı en güçlü ve sağlam yerel yönetimlerinin tepesinde geldiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kocaeli’yi nereden nereye getirdiğimizi de sizler çok iyi biliyorsunuz. Sadece şunu söylemek isterim, verdiğimiz sözlerin arkasındayız. Kocaeli’yi projelerinde yakından takip ediyorum. Büyükşehir Belediyemiz ve Cumhur İttifakı’na mensup ilçe belediyelerimiz harıl harıl çalışıyor. Türkiye’nin mali yapısı en güçlü ve sağlam yerel yönetimlerinin tepesinde Kocaeli Büyükşehir Belediyesi var. SGK’ya tek kuruş borcu olmayan, hiçbir banka veya kuruluşa kredi borcu bulunmayan bir belediyeden bahsediyorum. CHP’li belediyelerin içler acısı halini ise sizler zaten biliyorsunuz. Bir ofise toplaşıp, para kulesi yapmaktan, şişirilmiş konser faturaları üzerinden beytülmali yağmalamaktan başka hiçbir icraatları yok. SGK’ya borcunu ödemeyen, borç üstüne borç yapan, bundan da hicap duymayan belediyeleri silkelemeye devam edeceğiz. Temel belediyecilik hizmetlerini sunmaktan aciz durumdalar. Kendilerinden önce tıkır tıkır işleyen trafiği, özellikle tüm şehirlerde 6 sene de kör düğüm haline getirdiler. ’Yol yaparsak trafik daha da artar’ diyen bir zihniyetten zaten başka bir şey beklenmez. Bunların ki reklam belediyeciliği, bizim ki hizmet belediyeciliği. Dolayısıyla arada dağlar kadar fark var, vizyon farkı var, ufuk farkı var. Hepsinden öte yaklaşım farkı var. Rabbim bizi millete ve memlekete hizmet yolundan ayırmasın” diye konuştu.