ASAYİŞ - 29 Kasım 2024 Cuma 10:24

Yaya geçidindeki ölümlü kazada yaşlı sürücü hasta olduğu için tahliye edildi

A
A
A
Yaya geçidindeki ölümlü kazada yaşlı sürücü hasta olduğu için tahliye edildi

Adana’da yaya geçidinde bir kişinin ölümüne neden olan 73 yaşındaki sanık sürücü hastalıkları nedeniyle tahliye edildi.


Olay, 27 Eylül’de Yüreğir ilçesi Serinevler Mahallesi’nde meydana geldi. Ali Yalçın eşi Cennet Yalçın (68) ile tedavi için geldikleri Yüreğir Devlet Hastanesi’nden çıkıp İlim Bulvarı yönünde yürümeye başladı. İddiaya göre, Ali Yalçın oğlu ile telefonda konuşurken önünde yürüyen eşi Cennet Yalçın yaya geçidinden karşıya geçmek istedi. Refüje yaklaşan Yalçın, Mehmet Taşkın’ın (73) kullandığı 01 DAF 53 plakalı otomobilin çarpmasıyla yola savruldu. Ağır yaralanan Cennet Yalçın, sağlık ekiplerince kaldırıldığı Yüreğir Devlet Hastanesi’nde tüm müdahaleye rağmen kurtarılamadı.


Kazadan sonra gözaltına alınıp tutuklanan sürücü Mehmet Taşkın hakkında Adana 18.Asliye Ceza Mahkemesi’nce ’Taksirle ölüme neden olma’ suçundan 6 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.


Davanın görülen ikinci duruşmasında sanık ve müşteki avukatı hazır bulundu. Müşteki avukatı Atilla Karataş, önceki savunmalarını tekrar ederek, sanığın maktulü gördüğünü ve buna rağmen önlem almadığını söyleyerek, “Sanık muhtemel kastla hareket etmiştir. Bilinçli taksirle cezalandırılmasını ve tutukluluğunun devamını talep ediyoruz” dedi. Sanık Mehmet Taşkın savunmasında, kazadan sonra hastalıklarının arttığını söyleyerek, duruşmaya 3 kişinin yardımına rağmen zorla gelebildiğini ifade ederek, "Ben kaza öncesinde de yaşım gereği hasta bir insandım ancak kaza sonrası bel ağrısı, diz ağrısı ve bacaklarımın tutmaması gibi şikayetlerim arttı. 2 ay içerisinde 8 defa hastaneye gittim. Ayaklarım, belim tutmuyor. Buraya gelirken, 3 kişi beni zorla otobüse bindiriyor. Burada da gördüğünüz gibi ayakta zor duruyorum. Eşim yatalaktır ve ona benden başka bakan kimse yok. Eşimin daha fazla mağdur olmaması için tahliyemi talep ederim" ifadelerini kullandı.


Sanık avukatı da müvekkilinin, çocuklarının bakma sorumluluğunu yerine getirmemesi nedeniyle araba kullanmak zorunda kaldığını belirterek, "Olayın yaşandığı yer sonradan yaya geçidi olan bir yerdir. Belediye ise henüz yaya geçidi refüjünü kesmediği ve yaya geçidi şartları oluşmadığı için böyle talihsiz bir olay yaşanmıştır. Kendisi 73 yaşında ve hasta birisi. Geçen duruşma sonrası müvekkilim 3 defa hastaneye kaldırıldı. Hatta bu duruşmadan bir gün önce de yine hastanedeydi. Tutukluluk süresini hep hastanede geçirdi. Cezaevi yönetimi kendisini cezaevi şartlarında kalabilir mi, kalamaz mı diye sağlık kuruluna sevk etti. Biz İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan gelecek olan raporda da bunlara yer verileceğini öngörüyoruz. Müvekkilimin ‘Bilinçsiz taksirle ölüme neden olma’ suçundan yargılanmasını ve yaşı dolayısıyla yaşadığı sağlık sorunlarının da göz önünde bulundurularak, tahliyesini talep ediyoruz’’ dedi.


Adli Tıp Kurumu’ndan henüz raporun gelmediğini belirten mahkeme başkanı, sanık Mehmet Taşkın’ın vasfı, delil durumları, yaşı dolayısıyla yaşadığı hastalıklar, kaçma ve delil karartma şüphesinin bulunmadığını göz önünde bulundurarak, tahliyesine karar verdi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kastamonu "Evliyalar şehri" Kastamonu’da onlarca cami ve mescit gazete ilanıyla satılmış Kastamonu’da 1930-1965 yalları arasında, Selçuklu ve Osmanlı’dan yadigar kalan 30 civarında caminin gazete ilanları ile satıldığını söyleyen Araştırmacı-Yazar Mustafa Gezici, “Bin yıllık bir geçmişten gelen medeniyetimizde bozulan bu yapıların birkaç yıllık çalışmayla düzelmesini söylemek doğru olmaz, kapatmamalıydık, ata yadigarı bu eserlere sahip çıkmalıydık” dedi. Kastamonu’da yaşayan Araştırmacı-Yazar Mustafa Gezici, yaptıkları araştırmaya göre Selçuklu ve Osmanlı’dan günümüze kadar ulaşan Kastamonu’daki 30 civarında cami, mescit ve cami arsalarının 1930-1965 yılları arasında yayın yapan mahalli gazetelere verilen ilanlarla satışa çıkartıldığını tespit ettiklerini söyledi. "Evliyalar Şehri" olarak bilinen Kastamonu’da, satılan cami ve mescitlerin birçoğunun bakımsızlıktan yıkıldığını, birçoğunun ise farklı amaçlarda kullanıldığını belirten Gezici, 16. yüzyılda yapılan caminin bile çok düşük bir fiyattan şahıslara satıldığını ifade etti. “Vakıfta bunun bedduası dahi vardır" Camilerin gazete ilanları ile satıldığını belirten Gezici, “Belki de onlarcası satılmıştır, Tosya’da hatta diğer ilçelerde de camiler satılmıştır. Bu o dönemin gazetelerine de yansımıştır. O günün parasıyla 100 liraya, 200 liraya, 300 liraya şahıslara satılmıştır. Kimi caminin yeri boş kalmıştır, bazılarının ev ya da işyeri gibi çeşitli amaçlarla kullanmışlardır. Bu doğru değil, camiler amaçlarına uygun kullanılmalıdır. Vakıf malıdır, vakıfta bunun bedduası dahi vardır. Bu bedduayı almamak gerekiyor. Kastamonu’da bugün birkaç tane cami ya da mescidi örnek verebiliriz. Şu anda üzerlerinde binalar bulunuyor. Dün cami olan yerde şimdi binalar var. Bunlardan bir tanesi Kabe Mescididir. 16. yüzyılda Hacı Tahir Efendi tarafından yaptırılmış ama 1930’lu yıllarda çok cüzi bir paraya satılmıştır. Şu anda arsası boş, duruyor. Bir evin bahçesi konumundadır. Ne yazık ki camilerin ve mescitlerin bazıları yıkılmış, bazıları da farklı amaçlarla kullanılmıştır. Bazılarının mihrapları dahi duruyor. Bir bahçenin duvarında mihrabı görebiliyoruz” dedi. Yaptıkları araştırmalarda 30 civarında cami ya da mescidin satıldığını tespit ettiklerini söyleyen Gezici, “Ak Mescit ya da Türmenoğlu Mescidi, 1921 yılındaki kayıtlarda var, şehir haritasında mevcut, fakat 1947 yılında 80 lira fiyatla satılmıştır” diye konuştu. “Bunların durması gerekirdi ama maalesef o günün şartlarında satılmış ve yok olmuşlardır” Osmanlı’nın vakıf medeniyeti olduğunu ifade eden Gezici, “Osmanlı’nın çöküşüyle birlikte 17. Yüzyıldan 1920’lı yıllara kadar çöküş devam ede ede gelir. 1923 yılında da Cumhuriyet kurulur. Bu yüzden Kastamonu, bir Türkmen memleketidir. Türk boylarının hüküm sürdüğü, hiç istila görmemiş, istila görmemesine rağmen her dönem en çok şehit veren Osmanlı’da iller arasında yer almıştır. Bunların kitabeleri olsun, kuruluş amaçları olsun, vakfiyeleri olsun, bunlar çok önemlidir, bunların durması gerekirdi ama maalesef o günün şartlarında satılmış ve yok olmuşlardır. Vakıf kayıtlarında, İstanbul Devlet Arşivleri kayıtlarında Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarında camilerin satılma amaçları gibi bilgiler detaylı olarak bulunabilir. Bunlara araştırmacılar, bilim adamlarımızda detaylı olarak çalışıyor” şeklinde konuştu. “Satış ilanlarını Kastamonu’nun mahalli gazetelerinde o dönem görebiliyoruz” Kastamonu’da satılan cami ve mescitlerin satış ilanlarını o dönemin yayın yapan mahalli gazetelerinde görebildiklerine dikkat çeken Gezici, “1930’lu yıllardan 1960’lı yıllara kadar vakıfların satış ilanlarını Kastamonu’nun mahalli gazetelerinde görüyoruz. Vakıflardan satış ilanları şeklinde. Bunların bazıları satılmış, bazıları satılamamış. Yerel olarak satılan cami ve mescitlerle ilgili Fazıl Çiftçi arkadaşımız araştırma yapmıştır. Kastamonu’nun Cami ve Mescitleri adı altında iki ciltlik kitap yazmıştır. Bu kitaplarda yıkılan ve satılan camilerle ilgili bilgilerde mevcuttur. Böyle bir araştırma için Fazıl Çiftçi’ye teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı. “Ata yadigarı bu eserlere sahip çıkmalıyız” Ata yadigarı vakıf eserlerine sahip çıkmaları gerektiğine işaret eden araştırmacı yazar Mustafa Gezici, “Selçuklu ve Osmanlı’dan itibaren geriye dönük bin yıllık bir geçmişten başlayarak Cumhuriyet dönemi de dahil olmak üzere biz, bir vakıf medeniyetiyiz. Bu vakıf medeniyetinde vakıf malları amaçları doğrultusunda kullanılmalı, bunların yok edilmemesi gerekirdi. Kitabeler, vakfiyeler, korunabilseydi bizlere çok dersler verirdi. Maalesef biz bu dersleri alamadık. Bin yıllık bir geçmişten gelen medeniyetimizde bozulan bu yapıların birkaç yıllık çalışmayla düzelmesini söylemek doğru olmaz, buna çalışmak lazım, vakıflar amacına göre kullanılırsa daha doğru olur. Vakıf malları tamir edilmeli, daha çok işlevsel görevleri yerine getirmelidir. Kapatmamalıyız, ata yadigarı bu eserlere sahip çıkmalıyız” dedi. Öte yandan Araştırmacı Yazar Fazıl Çifçi’nin “Kastamonu Camileri, Türbeleri ve Diğer Tarihi Eserleri” isimli kitabında da 1930’lı yıllar ile 1965’li yıllar arasında satılan cami, mescit ve cami arsalarının satış fiyatlarıyla birlikte kime satıldığı bilgileri yer alıyor. Ayrıca 1942 yılında 250 lira bedel ile satışı yapılan Cebrail Camisi de uzun yıllar depo olarak kullanıldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından harabe halde tekrar geri alınan Cebrail Camisi, 2005 yılında tekrar ibadete açıldı.
Çanakkale Çanakkale’de 1 kişinin öldüğü pompalı tüfekli saldırıda 5 şüpheli tutuklandı Çanakkale’de bir kişinin pompalı tüfekle öldürüldüğü saldırıda gözaltı alınan 7 şüphelinden 5’i tutuklandı. Olay, 26 Kasım’da İsmetpaşa Mahallesi 27. Sokak’ta bulunan iş yerinde meydana geldi. İddiaya göre, işyerine gelen Ş.Ç.K., B.K. aralarında husumet olan C.K’ye (34) pompalı tüfekle saldırdı. Açılan ateş sonucu C.K. olay yerinde hayatını kaybetti. Şüpheliler Ş.Ç.K., B.K. olay yerinden 17 AGD 464 otomobil ile kaçtı. Kovalamaca sonrası Ş.Ç.K. ve B.K. kaçarken Lapseki ilçesine bağlı Umurbey kavşağında polis ekipleri tarafından yakalandı. Araçta yapılan aramalarda 2 pompalı tüfek ele geçirildi. Öte yandan, C.K’nın pompalı tüfekle öldürüldüğü saldırı anı güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Görüntülerde, şüphelilerin 17 AGD 464 otomobille olayın meydana geldiği işyeri önüne geldikleri, ellerinde pompalı tüfekle işyerine doğru ateş açtıkları ve sonrasında aynı araç ile olay yerinde uzaklaştıkları görülüyor. 7 şüpheli gözaltına alındı Çanakkale İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri gözaltına alınan 2 şüphelinin ardından olayla ilgili soruşturmayı derinleştirdi. Asayiş Şube Müdürlüğü ekiplerinin sıkı takibin sonucu 5 şüpheli daha gözaltına alındı. Gözaltına alınan şüpheliler emniyetteki işlemlerinin ardından dün adliyeye sevk edildi. Savcılıktaki ifadelerinin ardından 7 şüpheliden 5’i çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. 2 şüpheli ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.