Yerel Haberler
Tunceli
17 Nisan 2024 Çarşamba - 11:36 Binbir zahmetle toplanıyor, vatandaşlar yoğun talep gösteriyor Tunceli’nin yüksek rakımlı dağlarında kendiliğinden yetişen, bölgede ‘gulik’ otu diye isimlendirilen çiriş otu tezgahlardaki yerini aldı. Bu organik şifalı bitki, hem lezzeti hem de şifalı olması sebebiyle vatandaşlardan yoğun talep görüyor. Vatandaşların küçük çapa ve bıçak yardımıyla kökünden çıkartılan çiriş otu, özenle toplanıp çamur ve diğer otlardan arındırıldıktan sonra pazara ulaştırılıyor. Yörede ‘gulik’ olarak da bilinen çiriş otu bölgede çorba, gözleme ve konservelerde kullanılıyor. Ispanağın tüketildiği şekilde sofralarda yerini alıyor. Gulik otunun birçok hastalığa şifa olduğunu belirten seyyar organik ürün satıcısı Dursun Özgül, "Yıllardır bu işleri yapıyorum. Doğal ürünler satıyorum. Vatandaşların sağlıklı ürün tüketmesi için, sağlıklarına yarayışlı olması için hep doğal ürün satarım. Doğal fide satarım. Sattığımız bu şifalı otun bir ismi gulik diğer ismi ise çiriştir. Bu çok sağlıklı bir ürün. Romatizma, şeker ve tansiyona iyi geldiğini biliyoruz. Hepsi doğal, hepsi güzel, hepsi organik ürünler. Yiyin güzel yaşam sürün. Yiyin güzelleşin’’ dedi. Şifalı, lezzetli ve organik oluşundan dolayı sıklıkla tükettiklerini aktaran İbrahim Köse, "Ulusalda çiriş otu olarak bilinen, yöremizde de gulik olarak adlandırdığımız bu ot, birçok derde deva, birçok hastalığa çare olduğu bilinmektedir. Yöremizde de birçok çeşit olarak yemeği yapılmaktadır. Herkese tüketmeleri konusunda tavsiye ediyoruz. Yüksek rakımlı dağlarda zor şartlarda toplanan gulik otu, bahar mevsiminde ortaya çıkmaktadır. Birçok zorlukla toplanan bu bitkinin farklı hastalıklara derman olduğu bilinmektedir" diye konuştu.
Binbir zahmetle toplanıyor, vatandaşlar yoğun talep gösteriyor
17 Nisan 2024 Çarşamba - 11:36 Binbir zahmetle toplanıyor, vatandaşlar yoğun talep gösteriyor Tunceli’nin yüksek rakımlı dağlarında kendiliğinden yetişen, bölgede ‘gulik’ otu diye isimlendirilen çiriş otu tezgahlardaki yerini aldı. Bu organik şifalı bitki, hem lezzeti hem de şifalı olması sebebiyle vatandaşlardan yoğun talep görüyor. Vatandaşların küçük çapa ve bıçak yardımıyla kökünden çıkartılan çiriş otu, özenle toplanıp çamur ve diğer otlardan arındırıldıktan sonra pazara ulaştırılıyor. Yörede ‘gulik’ olarak da bilinen çiriş otu bölgede çorba, gözleme ve konservelerde kullanılıyor. Ispanağın tüketildiği şekilde sofralarda yerini alıyor. Gulik otunun birçok hastalığa şifa olduğunu belirten seyyar organik ürün satıcısı Dursun Özgül, "Yıllardır bu işleri yapıyorum. Doğal ürünler satıyorum. Vatandaşların sağlıklı ürün tüketmesi için, sağlıklarına yarayışlı olması için hep doğal ürün satarım. Doğal fide satarım. Sattığımız bu şifalı otun bir ismi gulik diğer ismi ise çiriştir. Bu çok sağlıklı bir ürün. Romatizma, şeker ve tansiyona iyi geldiğini biliyoruz. Hepsi doğal, hepsi güzel, hepsi organik ürünler. Yiyin güzel yaşam sürün. Yiyin güzelleşin’’ dedi. Şifalı, lezzetli ve organik oluşundan dolayı sıklıkla tükettiklerini aktaran İbrahim Köse, "Ulusalda çiriş otu olarak bilinen, yöremizde de gulik olarak adlandırdığımız bu ot, birçok derde deva, birçok hastalığa çare olduğu bilinmektedir. Yöremizde de birçok çeşit olarak yemeği yapılmaktadır. Herkese tüketmeleri konusunda tavsiye ediyoruz. Yüksek rakımlı dağlarda zor şartlarda toplanan gulik otu, bahar mevsiminde ortaya çıkmaktadır. Birçok zorlukla toplanan bu bitkinin farklı hastalıklara derman olduğu bilinmektedir" diye konuştu.
Almanca bölümü mezunu genç, köyünün sorunları için muhtar oldu
15 Nisan 2024 Pazartesi - 10:10 Almanca bölümü mezunu genç, köyünün sorunları için muhtar oldu Tunceli’nin Mazgirt ilçesine bağlı Darıken Köyü’nde 31 Mart yerel seçimlerinde köy muhtarı olarak seçilen 27 yaşındaki Sercan İlarslan, köyünün sorunlarının çözümü için çaba harcıyor. Almanca bölümü mezunu olan İlarslan’a köylüler de tam destek veriyor. Tunceli’nin Mazgirt ilçesine bağlı Darıkent Köyü yaklaşık 20 yıl beldeydi ancak yaşanan göçlerle birlikte nüfusu azan belde daha sonra köye dönüştürüldü. Beldeden köye düşen Darıkent’te 31 Mart 2024 tarihinde yapılan seçimlerde 5 muhtar adayı yarıştı. Yarışı, Almanca bölümü mezunu Selcan İlarslan kazandı. Uzun yıllardır köy sorunlarının çözümü için çaba harcayan İlarslan’ın seçilmesinden köylüler de son derece memnun. 27 yaşında olduğunu ve yıllardır köyde yaşadığını dile getiren yeni muhtar Sercan İlarslan, “Üniversite sürecinde Elazığ’a gidip okudum. Onun dışında sürekli köydeydim. Almanca bölümü mezunuyum. Belli süre özel kurumlarda Almanca öğretmenliği yaptım. Milli eğitimde ücretli öğretmenlik de yaptım. Muhtar seçilmeden önce de köyümüzde dernek kurduk. Köyümüzü güzelleştirme, kalkındırmaya yönelik kilitli parke, güneş paneli projesi yaptık. Bu köyde daha önce üç dinamo çalışıyordu bunu ikiye düşürdük. Tunceli’nin hiçbir köyünde yok iken 120 güneş paneli kurduk. Köy olarak kaymakamlığa 80 bin lira destek sunduk. İnsanların teşvikiyle muhtarlığa girmeye karar verdim. 31 Mart’taki seçimlerde köy muhtarı seçildim. Bundan sonra birlikte, dayanışma içinde çalışacağız” dedi. Köylerinin önemli sorunları olduğunu belirten İlarslan, “Burası daha önce belediyelikti. 20 sene belediye kaldı. Yazın nüfusu bini geçiyor. Şuanda 110 hane ve 5 mahallesi var. İçme suyu için 2 dinamo çalışıyor bu da bayağı maliyetli. Biz yine bir dinamo için güneş paneli kurmayı düşünüyoruz. Kaymakamlık ve özel idareden bu konuda destek bekliyoruz” diye konuştu. Köyde altyapı sorunları da bulunduğunu hatırlatan Sercan İlarslan, “Bu sorunların için insanlar muhtarlık için teşvik etti ben de kırmadım. Umarım mahcup olmam. Birlikte güzel çalışmalar yapacağımıza inanıyorum” şeklinde konuştu. Kendisi de muhtarlığa aday olan Mustafa Ceyhan ise “Beş arkadaş yarıştık, Sercan arkadaşımız kazandı. Biz de onun yanında yer alacağız. Köyümüzün sorunları çok ve tek kişiyle çözülecek gibi değil. Bu nedenle gerekiyorsa her zaman yanında olacağız” ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Paksoy, “Tunceli’nin biyoçeşitliliği aşırı otlatma tehdidi altında”
11 Nisan 2024 Perşembe - 11:05 Doç. Dr. Paksoy, “Tunceli’nin biyoçeşitliliği aşırı otlatma tehdidi altında” Bitkilerin uzun zaman dilimleri boyunca yoğun otlatmaya maruz kaldıklarında kendilerini toparlama ve yenileme imkanı bulamadığını belirten Doç. Dr. Mehmet Yavuz Paksoy, "Bitki örtüsünün zayıflaması veya yok olması da erozyonla sonuçlanmaktadır. Sonuç olarak verimli toprak tamamen yok olmakta ve çölleşmeye kadar varabilecek sorunlar ortaya çıkmaktadır” dedi. Tunceli, Türkiye’nin biyoçeşitlilik anlamında en zengin bölgelerinden biri. Ancak bu zenginlik, son zamanlarda aşırı ve kapasitenin üzerinde yapılan otlatma faaliyetleri ve madenler nedeniyle tehdit altında. Konuya ilişkin bilgi veren Munzur Üniversitesi Tunceli Meslek Yüksekokulu Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik Bölümünden Doç. Dr. Mehmet Yavuz Paksoy, yaylalarda sürdürülebilir hayvancılık ve biyolojik çeşitliliğin zarar görmemesi için önlem alınması gerektiğine vurgu yaptı. Türkiye’nin en önemli doğal kaynaklarından olan yaylalarda hayvancılığın besin ihtiyacının yaklaşık yüzde 60 ile 65’inin karşılandığını aktaran Doç. Dr. Mehmet Yavuz Paksoy, “Bitkiler, uzun zaman dilimleri boyunca yoğun otlatmaya maruz kaldıklarında kendilerini toparlama ve yenileme imkanı bulamamaktadır. Bitki örtüsünün zayıflaması veya yok olması da erozyonla sonuçlanmaktadır. Sonuç olarak verimli toprak tamamen yok olmakta ve çölleşmeye kadar varabilecek sorunlar ortaya çıkmaktadır” dedi. "Plansız otlatma ciddi zarar veriyor" Plansız otlatmanın ülke genelinde olduğu gibi Tunceli yaylalarında da mevcut olduğunu kaydeden Doç. Dr. Paksoy, “Bu da bitkilerin klimaks dediğimiz en verimli seviyeye ulaşmasının önüne geçmektedir. Aşırı otlatma yaylalarımızın ve meralarımızın ot kalitesinde ve verimliliğinde önemli düşüşlere neden olmaktadır. Ülkemizde bir çok yaylada zamansız ve taşıma kapasitesinin üzerinde yapılan otlatma sonucu klimaks bitki örtüsü oluşamıyor ve bölgeye tamamen çalımsı ve dikenli türlerin hakim duruma geçtiği bir vejetasyona dönüşmektedir” diye konuştu. "Kapasitenin üzerinden hayvan, yaylaya çıkarılıyor" Meraların bozulmasında en büyük tehlikelerden birinin de kapasitelerinin çok üzerinde hayvanlarla otlatma olduğunu dile getiren Paksoy, “İlimizde en büyük etkinin bu olduğunu düşünmekteyiz. Yaylalarımıza kapasitenin çok üzerinde hayvanın çıktığı bilinmektedir. Bu durum meraların verimliliklerinin korunması ve bu alanda istenilen miktarda hayvansal ürün üretimine imkan bırakmamaktadır. Yaylalarımızda sürdürülebilir hayvancılık yapılması, verimli kullanılması ve biyolojik çeşitliliğin zarar görmemesi için bazı önlem alınması gerekmektedir. Bunların birincisi yem bitkileri tarımının arttırılması, çayır ve meraların ıslah edilmesi ve otlatmanın bir düzen içinde uygulanması yapılabilecek tedbirlerin başında gelmektedir” şeklinde konuştu. "Endemik türler tehdit altında" Tunceli’de yapılan flora çalışmaları sonucunda bin 300 bitkinin yayılış gösterdiğini ifade eden Paksoy, “Birçok endemik bitki de yine ilimizde yayılış göstermektedir. Bunların çoğu da yüksek dağ bitkileri olduğu için yani yaylalarda olduğu için bu aşırı otlatma sonucu endemik bitkilerimiz de tehdit altına girmektedir. 2022 yılında Pülümür ilçesinde yaptığımız arazi çalışmalarında özellikle Dağbek ve Karagöz Köyleri arasında özel toprak yapısına sahip bölgede çok dar bir alanda 6 tane endemik türün bir arada yetiştiği, yayılış gösterdiğini tespit ettik. Bu bölgeler yine otlatma ve maden aramaları tehdidi altındadır. Yani sadece otlatma değil bir de maden tehdidi bulunmaktadır” ifadelerini kullandı. "Arıcılık faaliyetleri biyoçeşitliliği koruyor" Arıların doğaya zarar vermek bir yana bitkilerin tozlaşması ve nesillerini devam etmesi açısından son derece önemli olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Paksoy, “Sadece bal arısı olarak düşünmeyelim değişik türdeki arılar sayesinde bitkilerin tozlaşması gerekmektedir. Bitkilerin melezleşmesi, ya da alt türleşme gibi yeni bitkilerin oluşması arılar sayesinde sağlanıyor. Mutualizm yaşam dediğimiz en önemli birliktelik bitkilerle arılar arasındaki yaşam ve tozlaşmadır. Bu sayede biyolojik çeşitlilik de korunuyor. Yani bazı hayvancılık faaliyetleri aşırı olduğunda zararlı olduğu gibi bazıları da yapılmazsa doğaya da zarar verebilmektedir. Ama özellikle insanlar tarafından yapılan arıcılık, bitkilerin tozlaşmasında, nesillerinin devamında çok büyük bir görev üstlenmektedir. Doğa için de yaylalarımızın geleceği için de arıcılık faaliyetlerinin daha da fazla teşvik edilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.